Ufuk Uras etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ufuk Uras etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Aralık 2020 Çarşamba

TÜRK / KÜRT SİYASİ İLİŞKİLERİ VE İTTİFAKLAR

TÜRK / KÜRT SİYASİ İLİŞKİLERİ VE İTTİFAKLAR


Feyzi Çelik
ÇÖZÜMÜN UÇURUMUNDAKİ SÜREÇ VE KÜRDİSTAN 
13.08.2013 

Osmanlı Devletinin sonuna yaklaştıkça devleti ayakta tutabilmek adına üç tarz-ı siyaset denilen İslamlaşmak, Türkleşmek ve Muasırlaşmak siyaseti diğer toplulukların Osmanlı’dan ayrılmasına engel olamadı. Bunun tek bir istisnası vardı o da Kürtlerdi. Ancak İslamcılaşma Türkleşmeden hiçbir şekilde vazgeçmiyor Kürtlerde ise İslamileştikçe veya modernleştikçe Kürtleşmeden vazgeçiliyor bu anlamda İslamlaşma da Muasırlaşma da Kürtler için asimilasyonu hızlandırıcı etkisi görülüyor. İslamlaşmanın da Türkleşmenin nihai sonucu modernleşmeyi / muasırlaşmayı sağlamaktır. Cumhuriyeti kuranlar Türkleşerek modernleşmeyi seçtiler. Bunu yapan da CHP idi. Uzun yıllar İslamlaşmanın yolu kapatıldı. Modernleşmeyi esas alan Türkçülük kendisine özgü otoriter laikliği hayata geçirerek İslamcıları iktidardan uzak tuttu. Kendine özgü -Diyanetin kurulması gibi- bir din anlayışını topluma dayattı. İslamcılığın baskı altına alınması, toplum içinde etkinliğinin azalması anlamına gelmiyordu. Çok partili sisteme geçişle birlikte CHP tek parti otoriteliğine karşı DP’yi destekledi. Bundan sonraki süreçte İslamcılık görünür hale geldi. 1990’lı yıllarda “adil düzen” sloganı ile büyük bir atılım gerçekleştiren İslamcılık, AKP ile birlikte iktidara geldi. 

BDP'nin diğer Kürt partilerine ve Türkiye soluna bakışı onları ayrı bir varlık yerine kendi içine almaya yöneliktir. En son seçimlerde olan buydu.  Buna karşı duruş gösterenler örneğin Ufuk Uras bir daha aday gösterilmedi. Ertuğrul Kürkçü,  Sırrı Süreyya Önder ve Altan Tan doğrudan doğruya BDP grubu içinde yer aldılar. Şerafettin Elçi KADEP içinde yer aldıysa da ölene kadar duruşuyla BDP’den ayrılmadı. Bu arada kendi partisi de varlık göstermedi. Ölümünden sonra ise bu partinin adı söylenmez oldu. Blok milletvekili olarak seçilen Levent Tüzel ise halen bağımsız milletvekili olarak faaliyet sürdürürken diğer yandan HDK’de çalışmaya devam etmektedir. Politik aktiflik ve Kürt siyasetine uyum göstermede zorluk yaşayan Tüzel’in genel başkanı olduğu partinin başına dahi geçmeyişi onu Ufuk Uras örneğinde görüldüğü gibi ileriki aşamalarda hem Kürt hareketiyle hem de kendi partisiyle ayrı düşmekle karşı karşıya kalabilir. Bunun en önemli nedeni toplumsal temeli sağlam olan Kürt hareketinin kendisi dışındakilerle ittifak yoluna gittiğinde ittifak ettiği grupların kendi toplumlarında etkili bir tabana sahip olmaktan çok dar kadro/gruplara mensup oluşlarından ileri gelmektedir. 2007 Seçimlerinde Kürt siyasal hareketinin desteğiyle seçilen Ufuk Uras, milletvekili seçilmeden önce ÖDP’nin genel başkanıydı. Ufuk Uras, milletvekili seçildikten sonra ÖDP’ye geri dönemedi. Aynı durum Levent Tüzel için de yaşanmakta. Bu da gösteriyor ki seçim ittifakı adı altında seçime girilmesi toplumsal temelli ittifak şeklinde olmadığından dolayı buna ittifak demek de mümkün değildir. Bu aslında bir çeşit katılmadır. Ancak bunun katılma olduğu da kabul edilmez çoğu zaman. Ancak hem onlara oy veren Kürt toplumu, hem de az da olsa ona bağlı olan kendi örgütü bunun katılma anlamına geldiğini bilmektedir. 

Ona göre tavır konulmaktadır. Kürt hareketindeki toplumdan kaynaklı dominant etki bunun tersinin oluşması önünde en önemli engeldir. Kürt solu/Türk solu birlikteliği yeni değildir hatta Kürt solu, Türk solundan ayrılıp yolunu devam etmiştir. HEP’i kuranların SHP’ten ayrılmaları bunun en bariz örneğidir. HEP ilk kurulduğunda HEP’in kurucuları arasında çok sayıda sendikacı vardı. Kuruluşundan çok kısa bir süre sonra bunlar HEP’ten ayrıldılar. HEP böylece Kürt Siyasal hareketinin bir bileşeni olarak hayatını sürdürmüştür.

Türkiye’de Kürt siyasal hareketi ile Türkiye solunu birleştirme çabaları sürekli görüldüğü halde bundan bir sonuç alınmadığı gerçeği dikkate alındığında Kürt siyasetinin bundan sonraki aşamada HDP şeklinde devam ettirmenin sosyolojik bir temeli de yoktur. Kürt siyasal hareketinin içinde yer aldığı siyasal örgütlemenin adı HDP olsa bile HDP de tıpkı BDP gibi Kürt siyasal hareketi olarak görülmeye devam edecektir. Bu nedenle Kürtlerin HDP arayışı zaman kaybından başka bir anlama gelmez. Kürt hareketiyle birlikte hareket eden Türkiye solcuları BDP içinde de rahat hareket edebilirler. Onların da HDP için ısrar etmelerinin bir anlamı yoktur.

***