Vurun etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Vurun etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Kasım 2017 Pazar

Türk Mü?! Vurun!


Türk Mü?! Vurun!

Arslan Tekin,

Recep T. Erdoğan, Twitter’da yazmıştı... (Mealen) “ Beni millet getirdi, millet götürür... millet, millet!...” 
Ben de tweet attım: “ Halk deseniz anlarım ama, ezelden ebede milletin bir adı var.”  Baktım; onun hemen yazısının üstünde benim yazı. Okumuştur muhakkak. “Acaba bu kadar insan karşı çıkıyor. Bunun sosyolojik izahı nedir? Benim şu ’cahil’danışmanlarım niye araştırmıyor?” diye sormuyor mu?
R. T. Erdoğan, “millet”i de, “halk”ı da elbette biliyor. Onun davasındaki (Millî Görüş ekolü) “millet” çok farklı... “Ümmet” diyemediği yerde “millet”i devreye sokuyor. Bu da kabul ama, yine adı yok mu? “İslâm milleti” dese, uygun düşmüyor. Her milletin adı vardır, “İslâm milleti” afakî... İhatasız. Üstelik kullanılacak yerler farklı; izafî ve kıyasî bir durumda kullanabilirsiniz. Siz Türkiye’de yaşayan halka hitap ediyorsunuz. Öyleyse ne demek gerekir?!
 Prof. Dr. İskender Öksüz’ün “Niçin?”  kitabını sık evirir, çeviririm. R. T. Erdoğan’a tweeti attıktan sonra gözüm ilişti... İskender Öksüz, millet-halk farkını tartışmaya mahal bırakmayacak bir izahla ortaya koymuş:

“‘Halk’ ile ‘millet’ arasındaki fark, tarih şuurudur. Halk, insan ömrüyle, hatta nesil ömrüyle, taş çatlasa 20 yılla sınırlıdır. Tarih şuurudur ki halka, müşterek mirası, birliği anlatır. Millettaşlara, asırlar, bin yıllar öncesinden akıp gelen ve gelecekteki bin yıllara doğru akıp giden büyük sevgi ve hatıra nehrinin bir damlası olduğunu hissettirir. Yalnız geçmişle bugünü birleştirmez. Yarınların düşünülmesini, planlanmasını sağlayan da tarih şuurudur. Halk asırlar öncesinden gelip asırlar, asırlar sonrasına akmaz. Halk zaman boyutuna sahipse ve ancak o takdirde millet olur. Bir toplumdan halk adına büyük fedakârlık isteyemezsiniz. Millet adına isteyebilirsiniz. Millet hem dedelerdir hem torunlardır. Millet hem geçmiştir hem de gelecektir.” 
(s. 16). “Millet”te ortak mirasın sahibi, sadece ve sadece Türklerdir!
(“Niçin?: Tarih-Devlet-Ekonomi-Yönetim”, İskender Hoca’nın diğer kitabı “Türk’üm Özür Dilerim” le birlikte okunmalı. Bilge Kültür Sanat Yay., 0212 520 72 53).

İsmail Habib Sevük’ü (1892-1954) bilir misiniz? Edebî Yeniliğimiz’in yazarı... 1937’de basılmış bir kitabı var ki, keşke tekrar basılsa diyordum, basıldı: “O Zamanlar”. (Ötüken yay. 0212 251 03 50). İsmail Habib, bu kitabında size Millî Mücadele’yi, naklen anlatıyor! Mustafa Kemal’le bir Adana gezisi vardır. Adanalıların çok kıymet verdikleri M. Kemal’in bir sözünü nakleden de odur. Mustafa Kemal İstiklâl Mücadelesinin ilhamını Adanalılardan aldığını söyler: “Efendiler, bende bu vekayiin [Millî Mücadele’nin] ilk teşebbüs hissi bu memlekette, bu güzel Adana’da vücut bulmuştur.” (s. 278). (Sebebi kitapta anlatılır.)

Burada İsmail Habib’in yüreğimi yakan bir cümlesini aktaracağım:
“Mütareke’den sonra herkes yalnız Ermenilere mersiye, herkes yalnız Türklere tel’in makaleleri yağdırır ve hattâ birkaç Türk kalemi bile onları haklı bizi haksız, on\-ları mazlum bizi kaatil diye gösterirken yine onun kalemi Türk’ün de bir hakkı, Türk’ün de dava edilecek bir kanı olduğunu haykırdı.” (s. 42).
Sanki zamanımızı anlatıyor:

 “Türk” mü?! Vurun! 


***