7 Şubat 2021 Pazar

Kar Kalınlığı 2 metre! Otoyoldan şok fotoğraf

Kar Kalınlığı 2 metre! Otoyoldan şok fotoğraf



Adnan Güney

Kuzey Yarımküre’de birçok ülkeyi vuran kar fırtınasında, Japonya’da bir otoyolda ortaya çıkan görüntü dehşete düşürdü. 

1000’i aşkın araç mahsur kaldı, 15 kilometreyi geçen kuyruktaki bekleyiş 40 saati buldu.



Yeni yıla günler kala Kuzey Yarımküre’de birçok ülke kara kışa teslim oldu, ani kar yağışıyla kapanan otoyolda mahsur kalan 1000’den fazla aracın görüntüsü şok etkisi yarattı.

 
ABD‘nin doğu eyaletlerini günlerdir beklenen kar fırtınası vurdu, Associated Press (AP) haber ajansı yaşananları “İnanılmaz kar yağışı ABD’nin kuzeydoğusunu kapladı” başlığıyla haberleştirdi.
AP, New York’un bazı bölgelerinde kar kalınlığının bir metreyi aştığını, rekor yağışla birlikte her bir saatte yollarda 10 santimetre kar biriktiğini duyurdu.



 
Pennsylvania ve Massachusetts eyaletlerinin bazı bögelerinde de şimdiye kadar görülmemiş oranda kar yağışı var. Yetkililer, halihazırdaki tabloyu ‘Kar yağışında yeni rekor’ olarak tanımlıyor.
AP, New York'un bazı bölgelerinde kar kalınlığının bir metreyi aştığını, rekor yağışla birlikte her bir saatte yollarda 10 santimetre kar biriktiğini duyurdu.
Batı Virginia’ya bağlı Glenville’de gece saat 01.00 ila 06.00 arasında 76 santimetre kar yağdı, Binghamton’ın merkezindeki Broome County’de kar kalınlığı 107 santimetreyi buldu.


New York’un, okyanus kenarındaki semtlerinde ise sel alarmı verildi. New York ve çevresinde binlerce eve elektrik verilemiyor, evsizler ise barınaklara yerleştiriliyor.
Ancak bazı evsizler koronavirüs korkusuyla barınaklara gitmeyi reddediyor. Hava sıcaklığının eksi 12 derece hissedildiği New York sokaklarında barınaklara gitmeyen en az 4 bin evsizin olduğu belirtiliyor.
Doğu kıyısındaki birçok şehirde ise kara kış ve kar yağışı koronavirüs test merkezlerinin kapanmasına yol açtı, ayrıca okullar tatil edildi.


New York Belediye Başkanı Bill de Blasio, şiddetli bir kar fırtınasıyla mücadele ettiklerini belirterek, “Araçlarınızla yola çıkmayın, toplu taşıma araçlarını kullanın” çağrısında bulundu.
Çarşamba günü etkisini gösteren ve halen devam eden kar yağışı nedeniyle şehir içi trafikte ve otoyollarda yüzlerce kaza yaşandı.
New York, Virginia ve Pennsylvania’daki trafik kazalarında en az dört kişi yaşamını yitirdi, çok sayıda yaralı hastanelere taşındı.
Rekor kar yağışının görüldüğü New York New Rochelle’de bir otomobil galerisinin çatısı çöktü, yetkililer şans eseri kimsenin yaralanmadığını açıkladı.

 
Pasifik Okyanusu’ndaki ada ülkesi Japonya’da ise ani kar yağışı nedeniye Tokyo-Niigata otoyolu kapandı, binden fazla sürücü trafikte mahsur kaldı.
Japon medyasına göre kar yağışı Çarşamba günü başladı. Kyodo haber ajansı, halen otoyolda 670 aracın kurtarılamadığını ve ekiplerin zamana karşı yarış verdiğini bildiriyor.

15 kilometreyi aşan kuyrukta bazı sürücüler 40 saat arabalarında bekledi. Mahsur kalan sürücülere sivil savunma ekipleri yiyecek, battaniye ve benzin dağıttı.
Bazı sürücüler, yolun trafiğe açılması konusundaki çalışmalar sırasında kendilerine bilgi verilmediğinden yakındı. NHK’ya konuşan bir sürücü kar yağışını anlatırken “Arabalar bir anda kara gömüldü. Çok korktum. Arabadaki yiyecek ve suyumu bitirdim. Şimdi eritip içmek için pet şişeye kar doldurdum” dedi.
Kyodo haber ajansına konuşan bir sürücü de Tokyo’dan Niigata’daki evine giderken trafikte mahsur kaldığını belirterek “Ne olduğunu bilmediğim için kaygılandım ve hiç uyumadım” dedi.
Yoshinobu Wakiya adlı bir sürücü ise Asahi Shimbun'a arabasından 17 saat çıkamadığını anlattı ve "Hiç bu kadar kısa bir süre içinde bu kadar çok kar yağdığını görmemiştim" dedi.

Yoshinobu Wakiya adlı bir sürücü ise Asahi Shimbun’a arabasından 17 saat çıkamadığını anlattı ve “Hiç bu kadar kısa bir süre içinde bu kadar çok kar yağdığını görmemiştim” dedi.Wakiya, içeri duman girmesini engellemek için gece boyunca egzoz borusundaki karları temizlemek zorunda kaldığını söyledi.
Wakiya, içeri duman girmesini engellemek için gece boyunca egzoz borusundaki karları temizlemek zorunda kaldığını söyledi.
Japonya Televizyonu NHK, üç günde kar kalınlığının 2 metreye ulaştığı bölgede 10 binden fazla evin de elektriksiz kaldığını duyurduKuzey Yarımküre'de birçok ülkeyi vuran kar fırtınasında, Japonya'da bir otoyolda ortaya çıkan görüntü dehşete düşürdü. 1000'i aşkın araç mahsur kaldı, 15 kilometreyi geçen kuyruktaki bekleyiş 40 saati buldu.

Kaynak: https://www.milliyet.com.tr/galeri/son-dakika-kar-kalinligi-2-metre-otoyoldan-sok-fotograf-6383171/18

https://www.adnanguney.com/kar-kalinligi-2-metre-otoyoldan-sok-fotograf/


***

110 Milyon Yıl Önce Yaşamış Yeni Bir Tüylü Dinozor Türü Keşfedildi

110 Milyon Yıl Önce Yaşamış Yeni Bir Tüylü Dinozor Türü Keşfedildi



Adnan Güney


Ubirajara jubatus olarak adlandırılan bu yeni türün isminin anlamı da oldukça etkileyici. Ubirajara Brezilya’da yaşamış Tupiler tarafından konuşulmuş ölü bir dil olan Tupice’de ‘mızrağın efendisi’ anlamına geliyor. Jubatus ise Latince’den yeleli veya tepeli anlamında kullanılıyor.

Omuzlarındaki ilgi çekici çubuk benzeri yapı sebebiyle bu yeni tür şimdiye kadar keşfedilen tüm dinozorlardan ayrılıyor. Aynı zamanda yine David Martill’e göre, bu türden tüylere sahip kuş türlerinin yaptığı gibi, Ubirajara jubatus da bolca gövde gösterisi yaparak tüylerini gösteriş için kullanıyor olabilir.

110 Milyon Yıl Önce Yaşamış Yeni Bir Tüylü Dinozor Türü Keşfedildi

Bundan 110 milyon yıl önce Güney Amerika’da yaşamış, ortalama bir tavuk boyutunda, etçil ve tüylü yeni bir dinozor türü keşfedildi. Bu minik dinozorun en dikkat çekici yeri ise omuzlarındaki garip görünümlü çubuklar.

Tüylü dinozorlar, günümüzde dinozorlar ve kuşlar arasındaki evrimsel bağın ve yakın akrabalığın en önemli kanıtlarından biri olarak görülüyor. Aynı zamanda bu keşifler kuşlar ve dinozorlar arasındaki filogenetik ilişkilerin yanı sıra tüylerin kökeni ve evrimi konusunda da bilgi veriyor.



 Şimdiye kadar Çin’den Almanya’ya kadar dünyanın pek çok farklı yerinde tüylü dinozor fosilleri keşfedildi ve bu listeye şimdi ise Brezilya eklendi. Günümüzden 142 milyon yıl önce başlayıp 65 milyon yıl önce sona erdiği kabul edilen Kretase Dönemi’nde yaşayan pek çok dinozorun tüylerinin olduğu varsayılıyordu. Fosili keşfeden araştırma ekibinden fosil bilimci David Martill’e göre bu keşif oldukça önemli çünkü bu varsayım, yeni fosil ile birlikte artık elle tutulur bir kanıta sahip.


Ubirajar- jubatus

Ufacık bir tavuk boyutunda ve hatta tüyleri sebebiyle de muhtemelen oldukça tavuk gibi görünen ama etçil olan bu türün dışında, yakın zamanda benzer bölgelerde daha fazla tüylü dinozor türü keşfedileceği düşünülüyor.

 
Kaynak: https://www.sciencenews.org/article/dinosaur-fuzz-rods-feathers-first-southern-hemisphere

https://www.adnanguney.com/110-milyon-yil-once-yasamis-yeni-bir-tuylu-dinozor-turu-kesfedildi/

***

Corona virüsü aşısından sonra müjde: Covid-19 ilacı bulundu

Corona virüsü aşısından sonra müjde: Covid-19 ilacı bulundu


Adnan Güney


Almanya’da Fromycon isimli biyoteknoloji şirketi, corona virüsüne karşı ilaç buldu. 
FYP207 adlı ilaç, virüsün hücrelere giriş yollarını kapatıyor ve mutasyon geçirse bile nüfuz etmesini engelliyor.

Tam bir engelleyici olan ilaç için “acil onay başvurusu” yapılıyor. Alman ARD televizyonu, ilaç müjdesini verirken ilacın çıkış tarihi ile ilgili bilgileri de paylaştı.

 Almanya’da corona virüsü salgınına karşı umut veren bir gelişme daha oldu. Devlet Televizyonu ARD, corona virüsüne karşı aşıdan sonra, normal tedavi sürecini sürdürecek ilaç geliştirildiğini duyurdu. İlacı geliştiren biyoteknoloji firması Formycon, acil kullanım için gerekli başvuruları yaptı.

Bu ilaç, aşılanamayan, aşı sonrası yeniden hastalanan ya da antikor üretmeyen ve çeşitli nedenlerle ilaçla tedavi edilmesi gerekenler için büyük bir umut oldu. Fromycon şirketi, Münih yakınlarındaki Planegg-Martinsried’de bulunuyor. 

İlaç, Covid 19‘u (SARS CoV-2) tamamen bloke ediyor.

MUTASYON GEÇİRSE DE ETKİLİ

Geliştirilen ilaç, hücrelerin bu virüsle enfekte olmasını tamamen engelliyor ve virüsün vücuda girmek için kullandığı ACE2 reseptörlerini kullanırken, ilaç da tam olarak corona virüslere etkin bir şekilde bağlanan ACE2 antikor füzyon proteininin geldiği yerde etkili oluyor. 

Bir anlamda corona virüsünün geliş kapılarına kapatıyor. 

İlacın virüsün mutasyonlara uğramış haline karşı da etkili olduğu açıklandı.Fromycon’un CEO’su Carsten Brockmeyer, ARD televizyonu haber bülteni “tagesschau”ya yaptığı açıklamada, artık hastaneye kaldırılan insanların bir tedavi seçeneğine sahip olduklarını açıkladı. Şimdiye kadar uygulanan Remdesivir gibi ilaçların tam olarak etki göstermediği sonradan kanıtlandı, tam bir tedavi şeklinin olmaması ağır hastalarda çok olumsuz sonuçlar doğurdu.

SALGINLAR ARTIK ÖNLENECEK

Brockmeyer, ilacın işte tam da bu aşamada çözüm olduğunu belirterek, “Antikorlar, SARS CoV-2 virüsünün yüzeyindeki çok özel bölgelere yöneliyor. Ancak bunları etkisiz hale getirmek için virüsün küçük bir mutasyonu yetiyor. Bu ilaçla, virüsün hücrelere nüfuz etmek için kullandığı giriş kapısını bloke ediyoruz. Bu da mutasyonlara karşı maksimum koruma sağlıyor. Gelecekteki corona virüsü salgınları bu şekilde önlenecek” diye konuştu.

EN ERKEN 2022 BAŞINDA

İlacı geliştiren şirket, ABD ilaç onay merkezi ve Avrupa Birliği onay merkezi ile temasa geçtiklerini ve hızlı onay için sürecin yürütüldüğünü açıkladı. Ancak en hızlı onay bile ilacı ancak 2022 başlarında piyasaya sürebileceklerini gösteriyor.
ARD‘nin, “O zaman çok geç olmayacak mı?” sorusuna ise Brochmeyer, “Dünyada nüfusun yüzde 50 ile 60’ının aşılanması zaten yıllar alacak. 10 yıl sonra bile aşılanmamış, aşılansa da yeniden bu hastalığa yakalanan milyonlarca kişi olacak. Şu anda bu kişileri tedavi için başka seçenek de yok. Biz ilaçla hastalıkların oranını düşürürsek, virüs tehdidinin çoğu da kaybolur” diye cevap verdi.


Corona virüsü aşısından sonra müjde: Covid-19 ilacı bulundu

Kaynak: https://www.sozcu.com.tr/2020/dunya/son-dakika-corona-virusu-asisindan-sonra-mujde-covid-19-ilaci-bulundu-6166842/?utm_source=adnanguney

https://www.adnanguney.com/corona-virusu-asisindan-sonra-mujde-covid-19-ilaci-bulundu/

***

Corona virüs, 55 yıl önce Yeşilçam filmine konu olmuş

Corona virüs, 55 yıl önce Yeşilçam filmine konu olmuş


Adnan Güney



İstanbul Dehset İçinde” filminde İstanbul’un içme sularını veba ve kolera mikrobuyla zehirlemek isteyen bir çete ile bunlara karşı mücadele eden emniyet görevlisi Kemal’in macerası anlatılıyor.

1966 yılında çekilen ve başrollerini Liza Loren, Hülya Ersöz, Figen Say, Hakkı Haktan, Kenan Pars, Güven Erte, Reha Yurdakul, Tanju Korel, Seher Şeniz, Ayhan Işık’ın paylaştığı Yeşilçam filmi “İstanbul Dehşet İçinde” de günümüzün büyük salgını corona virüs benzeri bir hastalıktan bahsediliyor.

“İstanbul Dehset İçinde” filminde İstanbul’un içme sularını veba ve kolera mikrobuyla zehirlemek isteyen bir çete ile bunlara karşı mücadele eden emniyet görevlisi Kemal’in macerası anlatılıyor.

Yeşilçam sinema saatinde gösterilen film izleyenleri hayli şaşırtıyor…
Filmin bir sahnesinde kötü adam rolündeki Kenan Pars’ın nerede ise tüm dünyayı salgın bir hastalıkla karşı karşıya getirebilecek bir virüsten bahsetmesine ise sosyal medyada ilginç bir tesadüf yorumları yapılıyor.
“İstanbul Dehset İçinde” filmi
https://www.youtube.com/watch?v=FgJxDDwIuf4&feature=emb_title


https://www.adnanguney.com/corona-virus-55-yil-once-yesilcam-filmine-konu-olmus/

***

6 Şubat 2021 Cumartesi

TEĞMEN MEHMET ALİ ÇELEBİ’NİN CHP’DEN İSTİFA ETMESİ ÇOK YANLIŞTIR.

TEĞMEN MEHMET ALİ ÇELEBİ’NİN CHP’DEN İSTİFA ETMESİ ÇOK YANLIŞTIR. 


BU ZAMANDA BU DAVRANIŞINI SİYASİ İNTİHAR OLARAK DEĞERLENDİRİYORUM


29 Ocak 2021

Bir milletin siyasi alın yazısında mevki sahibi olabilmek için onun ihtiyacını görebilme ve onun kudretini takdir edebilmede ehliyet sahibi olmak birinci şarttır.
- Gazi Mustafa Kemal Atatürk-1927

Birkaç gündür Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin de içinde olduğu üç CHP Milletvekili genel başkanlarına yazdıkları mektupla gündeme gelmişlerdi. Bilahare demokratik bir olgunlukla Kemal Kılıçdaroğlu tarafından davet edilerek isteklerini ilk elden iletmeleri sağlanmıştı. Sonunda bu üç vekilin istifa ettikleri haberi ajanslara düşmüştü.

18 Ocak 2016’daki aşağıdaki tebrik yazısı ile Atatürkçü CHP tabanının oylarıyla listeleri delerek CHP Parti Meclisine girmeyi başaran genç siyasetçi Çelebi’yi gönülden kutlamıştım. Şimdi ise istifa eylemini kınıyorum. Yanlış yaptığını vurguluyorum.

Ergenekon ve Kumpas davalarının en göz çarpan ismi olarak temayüz eden Teğmen Mehmet Ali Çelebi Türk ordusunun yetiştirdiği Atatürkçü subaylar için örnek alınması gereken bir modeldi. Mahkemelerdeki tutum, davranış ve söylemleriyle gerçek bir Atatürkçünün nasıl olması gerektiğini tüm millete ve dünyaya haykırmıştı.

Bu genç ve başarılı Atatürkçü subayın Atatürk’ün kurduğu partide olması çok doğaldı. Nitekim CHP seçmeni kendisine sahip çıkarak önce Parti Meclisine sonra da TBMM’ne taşımıştır. TBMM sitesi incelendiğinde Mehmet Ali Çelebi’nin çok kısa milletvekilliği yaşamına sığdırdığı aktivitelerin normalin çok üstünde olduğu görülecektir. Yani Çelebi teğmenin inanılmaz enerjisi TBMM’ne taşınmıştır.
Şimdi işin nedenine bakmadan diyorum ki; ülkemizin her alanda içinde bulunduğu buhran döneminde Mehmet Ali Çelebinin her ne sebeple olursa olsun CHP’den istifa etme lüksü ve hakkı da yoktur. İstifa eylemi; doğal olarak Çelebi teğmeni siyaset yapsın diye CHP yönetimine taşıyan halkımızın gözünde “düşman ateşi altında cepheden kaçmak” olarak görülecektir.

Kemal Kılıçdaroğlu eğer gerçek bir lider olduğunu göstermek istiyorsa önce kendi milletvekillerini kucaklamalı, onlarla inatlaşmamalı, isteklerini dikkatlice değerlendirmeli ve Türk milleti önünde Teğmen Çelebi ile iki arkadaşının CHP’den ayrılmasının kabul edilmeyeceğini vurgulamalıdır.
Eğer bunu yapamadıkları takdirde kamuoyu nezdinde kendi partili milletvekillerini elinden kaçıran bir partinin tüm milleti kucaklamasının mümkün olmadığı gerçeği tartışılacaktır.

Türk halkı CHP’nin birleştirici ve bütünleştirici iradesini görmek istiyor.

18 Ocak 2016 Pazartesi

Ergenekon kumpasından uzun süre tutuklu kalan, tutukluluk süresinde Atatürkçü ideal bir Türk subayına yakışan dimdik duruşuyla gönüllerde taht kuran Teğmen Mehmet Ali Çelebi; Kılıçdaroğlu’nun ortada bırakmasına ve istememesine rağmen gerçek Atatürkçü CHP tabanının oylarıyla listeleri delmiş ve CHP parti meclisine girmeyi başarmıştır.

Rütbesi küçük, fikir ve idealleri büyük olan ve Atatürkçü subayların sembolü haline gelen bu silah arkadaşımızı candan kutluyorum. Kendisini her geçen gün Atatürk’ün çizgisinden uzaklaşan yeni CHP’ni tekrar Atatürkçü çizgiye oturtacak kişi olarak görüyor ve sonuna kadar destekliyorum.

Siyasi tecrübesi hiç olmamasına rağmen hiç bir işe yaramayan içi boş kalabalık siyasetçiler içinde Tğm. Çelebi bir yıldız gibi parlayacak ve giderek halkın umudu olan siyasi liderlik tahtına oturacaktır.

O’nun Atatürkçü kişiliğinin, dağınık CHP’ni gerçek muhalefet partisi haline dönüştürerek yeniden iktidar alternatifi yapacağına inanıyorum.
Silah arkadaşları olarak bu genç siyasetçiye her türlü desteği vermeyi bir vatan borcu olarak görüyorum ve arkadaşlarımı bu alanda göreve davet ediyorum..

***

SUBAY HARBİYEDE DEĞİL, ASKERİ ORTAOKUL VE LİSELERDE YETİŞİR.

SUBAY HARBİYEDE DEĞİL, ASKERİ ORTAOKUL VE LİSELERDE YETİŞİR.





5 ŞUBAT 2021 CUMA

Devletin içine düştüğü yok olma tehlikesinin korkunç derinliğini görmekten aciz olan zavallılar, elbette ciddi ve hakiki çareyi görmemek için gözlerini yumarlar. -Gazi Mustafa Kemâl Atatürk- (1924)

   Ordu- Millet vasfını binlerce yıllık tarihi perspektif içinden günümüze taşıyan milletimizin bağrından çıkardığı Türk ordusunun muvazzaf personel yetiştirme kaynakları olan her biri şanlı tarihi kimliğe sahip Askeri Liseler, Harbokulları, Harp Akademileri ve Astsubay Meslek Yüksek Okulları kanun hükmünde kararname ile kapatıldılar. Yetkili makamlar, bu ani ve kesin karara gerekçe olarak 15 Temmuz darbe girişimini yapan FETÖ’nün bu müesseselerdeki yaygın yapılanmasını gösterdiler. “Türk Ordusunun bir daha darbe yapmaması için kesin çözüm getiriyoruz” diyerek yaptıkları hatanın farkında olmadıklarını da açıkça belirttiler.
Üzerinde yeterince düşünülmeden, kısa ve uzun vadede muhtemel sonuçları değerlendirilmeden, tarihe mal olmuş bu okullar için milletin fikri sorulmadan yapılan icraat ile asıl darbeyi Türk ordusuna indirdiler. Keşke karar vericiler önceden bu okulları gezip tarihi mekanlarda oluşan milli duyguları hissetme imkanına sahip olsalardı. Keşke, beyni daha ortaokul dönemlerinde tarikat liderleri eliyle bilinçli şekilde şer’i hükümlerle yıkanarak şartlandırılmış beceriksiz son dönem yöneticilerinin cezasını bu köklü kuruluşlara kesmeselerdi.

Bilindiği gibi dünyanın merkezi konumundaki kritik coğrafyada ayakta kalabilmenin ve üniter devlet yapısını muhafaza edebilmenin tek yolu çok güçlü bir milli orduya sahip olmaktan geçer. Dünyanın merkezindeki Anadolu’da hür ve bağımsız yaşamanın bedeli sanıldığından çok daha ağırdır. Strateji uzmanları; “Devletlerin ve devleti meydana getiren milletlerin ömürlerinin milli ordularının ömürleri kadar olduğunu” vurgularlar.

Ordunuz varsa siz de varsınız. Yoksa sizde yoksunuz. Türkiye Cumhuriyeti devletinde ikame kabul etmeyen tek kuruluş Türk ordusudur. Her şeyin yedeği ve ihtiyatı olabilir, ama milli ordunun yani Mehmetçiğin yedeği yoktur. Hangi gerekçe ile olursa olsun ordunuzun elini ayağını bağlar ve onu psikolojik açıdan görev yapamaz hale getirirseniz düşmanlara gerek kalmadan kendi elinizle devletinizin sonunu getirmiş olursunuz.

Şurası bir gerçektir. Türk Ordusu yoksa Türk milleti de yoktur. Ordu-Millet karakteri milletimizin genlerinde vardır. Ve bu genle son yıllarda bilinçli olarak oynanmış ve milletinin bağrından çıkan Türk askerine 15 Temmuz 2016 FETÖ girişimi ile son darbe vurulmak istenmiştir.

Yönetim kademesine düşen görev sağduyu ve teenni ( İhtiyatlı davranma, acele etmeme, düşünceli ve yavaş hareket etme ve temkinli davranma) ile hareket ederek ordunun daha fazla yıpranmasına imkan vermemek olmalı idi.
Yaşları asırları aşan askeri okullarımız; Türk askerinin birlik ve beraberliğini pekiştiren temel ve simge kuruluşlardır. Subaylar maiyetindekilerin asırlardır ayni kaynaktan beslendiğini bilerek onlara güven duyarlar. Bu okulların askerlerin elinden alınması ve komuta makamlarına askerliğini bedelli olarak yapmış akademisyenlerin atanması subayların kolay alışacağı ve hazmedebileceği bir husus değildir. Çünkü her subay bilir ki; subaylar askeri okullarda subaylar tarafından yetiştirilir. Askeri ortaokullar, askeri liseler, harp okulları ve harp akademilerinde subaylarımıza Atatürkçü Düşünce doğrultusunda vatan-millet-bayrak ve toprak sevgisi aşılanır. 
Bunun aksi düşünülmez.

Askeri okulların kapatıldığı günümüzde durum çok farklı gelişmiştir. Tarikat mensubu öğrenciler dışarıda önceden hazırlanmış ve çeşitli imtihan hileleri ile askeri liselere yerleştirilmiştir. Yani FETÖ’cü askerler askeri okullara gelmeden önce(11-14 yaşlarında) ışık okullarında eğitilmiş ve beyinleri yıkanmıştır. Onlar askeri eğitim kurumlarında FETÖ’cü olmamışlar, aksine bu okulları FETÖ’cü hale dönüştürmüşlerdir. Ve bu durum kişisel olup bariz bir komutanlık zafiyetidir.
Şimdi bu konuda çok iddialı olarak konuşmak istiyorum. Gerçek şudur; gençlere ortaokul çağında verilen milli ruh ve şuur( veya tarikata mensubiyet) ileriki yaşlarda asla değiştirilememektedir..

Ben 1961 yılı Selimiye Askeri Ortaokulu mezunuyum. 1959 yılında kurulan bu okul 1963 yılında kapatılmıştır. Kuleli-Erzincan-Işıklar Askeri liselerinin orta kısımları ile 1959-1960 yıllarında sivil kaynaktan alınan tahminen 4000 civarında öğrencisi olmuştur. Bu öğrencilerin % 55’i okuldan atılmış ve sivil olarak hayatlarına devam etmişlerdir. % 45 kadarı ise 1965-1966-1967-1968-1969-1970 devreleri olarak subay olmuşlardır. İşte bu Selimiyeli subaylar 1960-1961 ve 1963 askeri darbeleri ile her alanda önemli kayıplara uğrayan Türk ordusunu ayakta tutan çekirdek kadroyu teşkil etmişlerdir.

Selimiye Askeri Ortaokulunu kuran ve komutanlığını yapan Kurmay Albay Ferit Erdoğan ve bir avuç vatansever subayın 11-13 yaşındaki çocukların beyinlerinde yarattığı vatan ve millet sevgisi bugün her biri 70 yaşında olan sivil-asker Selimiyelilerde asla değişmemiştir.

Kuruluşunun 50. Yılında (30-31 Mayıs 2009’da) bugün 1. Or.Kh. olan Selimiye Kışlasında bir araya gelerek hasret gideren sivil ve asker Selimiyeliler sevgiyle kucaklaştılar. Bundan sonra her yıl tekrar bir araya gelen Selimiyelilerde 60 yıllık ayrılığın çocukluk yıllarına kazanılan dostluk ve kardeşliğin aynen muhafaza edildiği görülmüştür. İşin aslı şudur; asker ve sivil tüm Selimiyeliler bulundukları yerlerde devlet ve millet için elini korkmadan taşın altına sokan, zorluklara göğüs geren, ama milli ruh ve şuuru ayakta tutan meşhur 68 kuşağının ta kendisidir.
Selimiye Askeri Ortaokulu askeri hiyerarşi içindeki ilk askeri müessesedir. Ama orada alınan askerlik ruhu hiç bir dış ideoloji ile etkilenmeyecek kadar güçlüdür. Nitekim Selimiye mezunu subayların Türk Ordusunda en üst makamlara kadar ulaşması yanında çok başarılı hizmetler ürettikleri de bir gerçektir.
İddia ediyorum ki; bugün Askeri Lise, Harp Okulu ve Harp Akademilerini bitirmelerine ve generallik makamına erişmelerine rağmen cahil bir sivil imamdan emir alacak derecede kendini küçülten çeteci askerlerin tamamı askeri okula girmeden önce ( yani ortaokul dönemlerinde) tarikatların eline düşmüşler ve aldıkları tüm askeri eğitim ve rütbeler onları asıl hedeflerini değiştirememiştir.
Demek ki burada sorun liselerden başlayan askeri okullarda değildir. Kanaatimce daha ortaokul çağlarından başlayarak askeri eğitim alınmış olsaydı, ağaç yaşken eğilecek, ordu tamamen siyasetin dışında kendi işi ile ilgilenecek ve darbelerle bugün gelinen korkunç durum olmayacaktı.

Sonuç olarak; Selimiye Askeri Ortaokulu konusu bilim adamlarınca iyi incelenmelidir. Psikolog ve sosyologlar küçük yaşta yaratılan kardeşlik ruhunun değişmeden 60 yıl boyunca nasıl devam ettiği ortaya konulmalıdır. İnanıyorum ki; güçlü bir ordunun kurulması için genç beyinlerin henüz ortaokul çağında kutsal askerlik mesleğine kazandırılması uygun olacaktır.

Kapatmak çare değildir. Aksine aynen yaşatmak önemlidir.

Bunun için ben diyorum ki 1963 yılında kapatılan Selimiye Askeri Ortaokulu 2021 yılında tekrar kurulmalıdır. Ben 74 yaşında bir Selimiyeli olarak bulunduğum yaşa rağmen 1959 Selimiyeli ruhunu aynen genç nesillere aktarabileceğime inanıyorum ve tüm Selimiyeliler olarak yeniden güçlü ordunun hazırlanması için göreve hazır olduğumuzu vurguluyorum..

https://kumkale.wordpress.com/2021/02/05/subay-harbiyede-degil-askeri-ortaokul-ve-liselerde-yetisir/

***

Hukuk Devleti Vurgusu

Hukuk Devleti Vurgusu


Üniversite Özerkliği ve Bilim İnsanlarının Özgürlüğü Ekseninde Prof. Dr. Sami Selçuk’un Hukuk Devleti Vurgusu




      Prof. Dr. İbrahim Ortaş, Çukurova Üniversitesi, 
      iortas@cu.edu.tr
 
22 Ocak 2015 tarihinde Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Sürekli Mesleki Gelişim ve “Tıpta İnsan Bilimleri” toplantıları çerçevesinde eski Yargıtay Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk “DEMOKRASI VE HUKUK DEVLETİ” konulu konferans verdiler. Son yıllarda üniversitelerde çok az çağrılı konukların konferans verildiği bir ortamda Çukurova Üniversitesinde verilen konferanslar üniversitede olduğunuzu hissettiriyor. Bu bağlamda Sayın Selçuk’un konferansı ve kendine özgü yumuşak üslubu ile Türkiye’nin hukuk sorunları ve günümüzde yaşanan hukuk sorunlarını anlatışı çok yaralı oldu. Sayın Selçuk demokrasinin bir kültür olduğunu ve çok partili olmanın demokrasinin var olduğu anlamına gelmediğini belirtiler. Günümüzde artık kapalı toplum yapısının kalmadığını ve gün ışığı demokrasi istendiğini vurgular. Demokrasinin yaşadığı ülkelerde yargılamanın açık yapıldığını, müzekkerlerin olduğunu savunma hakkının kutsallığı ve önemini vurguladılar. Ayrıca günümüzde ekonomi ile demokratikleşme arasında ciddi bir ilişkinin oluştuğunu ve demokratik olmayan ortamlarda ekonominin gelişmediğini belirtiler. 

Özelikle bilgi ve iletişim çağında bilgisayar ve akıllı cep telefonları üzerinden her türlü bilgiye ulaşımın kolaylaşması ile bilim ve kültürün üniversitenin tekelinden çıktığını ve herkesin bilgiye ulaşabildiğini belirtiler. 

Bu bağlamda gün ışığı demokrasinin yetmediğini ve hiper demokrasinin ileri demokrasinin gerekliliğini ortaya çıkmıştır.
 
Türkiye’nin geçmişten günümüze Osmanlıdan Türkiye Cumhuriyetine devletin hep gizlilik içinde olduğunu ve belirli konuları halk ile paylaşmaktan kaçındığını belirtiler. Kendisi de bu durumu hissettiğini ve İsmet İnönü’nün kim yukarı çıktıysa halka doğru bilgi vermediğini belirtiler. Bunun başta tarihin yanlı yazıldığını ve bilimsel ölçütlere dayalı bir tarih anlayışının sağlanmadığını belirttiler. Halka doğruların söylenmemesinin ciddi sorunlar yaratığını ve geçmişten beri padişahın etrafından dalkavuklar olduğunu ve padişahın hoşlanabileceği ve kızmayacağı bilgi ulaştırdıklarını ve bugün de buna bezer şekilde yazılıp çizildiğini belirtiler.

Bu şekilde eksiklerimizi gizlediğimizi ve gerçekleri açıklamadığımız için halkın doğru bilgi sahibi olmadığını ve bunun sonucu toplumun demokratikleşmediği açık. Doğru bilgi sahibi olmayan yöneticilerinde sağlıklı analiz yapması ve geleceğe yönelik sağlıklı strateji üretemezler.
 
Bugün ki hukuk sitemimizde mahkemelerde yaşanan bazı örnekler ve mahkeme lere yapılan telkinleri Osmanlı Devleti'nde on dokuzuncu asırda yetişen önemli devlet ve bilim adamı, hukukçu Ahmed Cevdet Paşa’nın mahkemelerde hâkimin iki sıra gerisindeki sandalyede oturtmasına benzeterek bunun hukukun tarafsızlığına gölge düşürdüğünü belirtiler.

Her Cumhuriyet yönetiminin demokrasi ile yönetildiği anlamına gelmediğini ancak demokrasiye yakın bir yönetim şekli olduğunu belirtiler. Demokrasiyi özümsemiş kişilerin yönetime gelmesinin önemli olduğunu ve demokrasi özümsenmese ciddi sorunların yaşanacağını/yaşandığını belirtiler.
 
Türk toplumunun hak arayışını bilmediğini ve sorgulama gereksinimi de duymadığını belirttiler. Hak aramanın bir bilinç işi olduğunu ve bilincinde demokratik ortamlarda geliştiğini belirtiler. Ancak toplumların demokratikleşmesi için aydınların rolünün önemi vurgulandı. Halktan kopuk ortamlarda aydınlanmanın olmayacağını ve aydınların bu konuda ısrarcı olmaları gerektiği vurgulandı.
Demokrasinin uzun bir mücadele ekseninden geçtiğini ve kıta Avrupa’sının bugün ki tarihinde hep demokrasi mücadelesinin olduğunu, kralların telkin ve buyruklarına karşın halkın temsilcilerinin ve adımların direndiğini örnekleri ile belirtiler.
Demokrasilerde bireyler nesne değil öznedir. Hukuk devletinde bireyler özgür ve hak arama varsa hukuk devletidir. Hukuk devletinde birey ile devlet eşit derecede haklara sahiptir.
Kamu yararı adına bireylerin haklarının ihlal edildiğini ve kamu yararının yönetim ler tarafından yaratılan bir uydurma olduğunu belirtiler.
 
Yurttaş ve Devlet Arasındaki Toplumsal Sözleşmesinin Önemi

Sayın Selçuk’un konuşmasına dikkate değer bir diğer konuyu da şöyle ifade etiler “Devletin sürekli kendini hissettirmek istiyorsa orada bir sorunun olduğudur. Nihayetinde devlet ve anayasalar toplumların bir arada yaşaması ile insanların ortaya koydukları asgari düzeyde birlikte uyum içinde yaşamalarını güvenceye alan metinleridir. Kutsal metinler değil ve eleştirilebilir niteliktedirler. Günümüzde parlamenter demokrasilerde de toplumsal sözleşme olarak da toplamsal anlaşma metinleri bizim adımıza sürekli parlamentolarda güncellenir. İnsanların üzerinde anlaştıkları belgelerde yetkiler devlete verilmiş ve devletin görevi veya devlet yetkililerinin görevi ise varsa herhangi bir sorun(lar) onları nasıl insan ve doğadan yana çözüm üretmeleridir. Hukuk devleti dedikleri devletin insanların üzerinde anlaştıkları hukuk normlarına göre yönetmektedir. Devletler insan sağlığı ve mutluluğu için vardır. İnsanlar devlet için değildirler. Sayın Selçuk’un verdiği örneklerden anladığım kadarı ile konu bütünlüklü olarak bir ülkenin ve tolumun yaşamsal yol haritası niteliğindedir. Çoğumuz bu ince ancak etkisi derin olan konuyu çoğu zaman görmüyoruz. Ancak insan hakları konusu ortaya çıkınca fark ediliyor.
 
Devlet Yurttaşın Hak ve Güvenliğini Korumak Zorundadır

Hukuk devletinde herkesin görüşlerini söyleme ve kanaat belirtme hakkı olduğunu ve görüş açıklamanın anayasal olarak güvence altılında olduğunu belirttiler. Demokrasilerde devlet herkese eleştiri haklar tanıdığını belirtiler. Devlet yurttaşını çocuğu gibi insanlaştırma eğilimden olmalı gerektiğini örnekleyerek açıkladılar.
Türkiye’de bugün en çok eksikliği görülen konuların başında demokrasi kültürünün gelişmediğini, hak arayışının sınırlandırıldığını belirttiler. 

Yaşamımda farkındalığımın olduğu günden beri yaşadıklarımdan görüyorum ki ülkemizde hukuk normları, düşünce açıklama ve kişilerin kendileri rahat ifade edebilme durumu gün geçtikçe irtifa kaybetmektedir. Yaşadığım birçok darbe girişimleri sonrası sürekli kaybeden bir toplum ülke olduk ve bu durum ülkemizi çok da ileriye taşıyamadı.  

Türkiye hukuk sisteminin Afrika’nın gerisinde olduğunu belirttiler. Afrika’da özellikle İngiliz ve Fransızların sistem kurduğunu ve bununda Türkiye’de çok bilinmediğini belirtiler.

Batıda hukuk devleti bir tek olaydan yola çıkarak yargıya zarar vermez ve insan hak ve özgürlükleri engellenmez. Birçok olay birlikte düşünülür ve sonuçları açık olarak analiz edilir. Şeffaflık içinden olaylar değerlendirilir. Maalesef ülkemizde başta kamu kurmalarında ve özel sektörde hesap sorulabilirlik ilkelere bağlı olarak sorulmadığı için şeffaflık sağlanamadı.
 
Türkiye’de Üniversitelerin Yaşadığı Sorunlar ve Hukuk Devletinin Önemi Sayın Selçuk ülkemizde çok sayıda hak ihlalleri ve hukuksuzlukların yaşandığını bunların karşısında Hukuk Fakültelerinin sesiz kalmasını anlamadığını belirtiler. İnsanın düşünce açıklamasının önündeki engellerin kaldırması gerektiğini belirttiler.

Türkiye’de bugün üniversite özerkliğinde bahsedebilmek mümkün değil dediler. Batıda üniversiteler halen üniversitelerinin yasal hakkı olan özerk üniversiteye dokunmadığını belirtiyor. Sayın Selçuk 1960’lı yıllarda Sorbonne Üniversitesinde doktora yaparken üniversiteye polisin girme isteğine rektörün tavır aldığını ve Rektörün öğrencilere Üniversitenin 600 yıllık onurunu korudunuz der ve hapse düşerseniz benim dersimden sizi sınav yapmak için cezaevine gelir sizi orada sınav yaparım der. Ayrıca düşünce açıklama konusunda da çok bilinen De Gaulle’ün Nobel ödüllü Jean Paul Sartre hakkında belirttiği o ünlü sözünü örnek gösterdiler. Fransa'da General De Gaulle döneminde, Sartre’ının Fransa ile ilgili çok ağır ifadeler kullandığı dönemde De Gaulle'e hakkında dava açılması için izin istenince, De Gaulle "Jean Paul Sartre da Fransa’dır” der.

Sayın Selçuk’un belirtiği üniversitelerin gelişmeler karşısında sessiz kalmasının birçok nedeni var. Bunların başında üniversite organları ve mensupları üniversite ilkelerini yeterince bilmiyor ve/ya kavrayamadılar. İkincisi devletin son 60 yılda yaşanan siyasi çekişme ve darbelerin sorumlusu olarak üniversiteleri ve birbirine düşürülen gençleri göstermesidir. Halen ülkemiz geçmişte yaşanan birçok gelişmenin soğuk savaş ile ilişkisini ve dışarıdaki etkilerin içeriye yansıması yeterince anlaşılmadığı için halen üniversitelerin teknik bilgi dışında görüş açıklaması pek istenmemektedir. Fen bilimleri açısından değil, ancak sosyal bilimler açısında maalesef ülkemizde toplumsal sorunlara yeterince eleştirel yaklaşımlar sunulamadığı için sorunların çözümüne sağlıklı yaklaşımlar sağlanamamaktadır.
 
Üniversite ve Eleştirel Düşünmenin Önemi

Ancak şunu da belirtelim ki biz akademik dünyada olarak maalesef başta anayasal haklarımız, üniversitelerin tarihsel misyonu ve sorumluğu konusu dâhil birçok konuda yeterli değiliz ve üniversitelilik bilincini tam olarak ülkemizin bilim kuramlarına oturtamadık. Birçok konuda sağlıklı bir eleştiri kültürü geliştiremedik. Yukarıda da belirtildiği gibi eleştirmek için öncelikle bilgi sahibi olmak ve okumak ve okunanı da doğru anlamamız gerektirmektedir. Her olgu ve düşünceyi iyi okumak ve anlamak ve okuduğumuzda doğru ifade etmemiz gerekir.  Ülkemizin yargı sorunlarını mutlak ilkeli kişi ve kurumlar tartışıyordur. Ancak yurttaşlar ve üniversite öğretim üyeleri olarak üniversitelerin suskunluğu eğer AYM ki Anayasanın ve kanunların kendisine verdiği görev ve yetkiler kapsamında kişi hak ve özgürlüklerinin açıklanması konusunda yurttaşlara ve üniversitelere destek verirse eminim ki bu ülkemize yarar sağlayacaktır. Her öğretim üyesinin ülkesinin başarısı için çalıştığını bilerek üniversitede eleştirel düşünmenin ve yaklaşımın, yaptıkları ulvi görevin gereği olduğunu devlet yetkilileri ve yargının da anayasada tanımlanan hali ile bu evrensel hakkı koruması ve kollaması gerekir. Üniversitelere yüzlerce yıldır tanınmış olan eleştirel düşünme hakkını tehdit olarak algılanırsa ülkenin bilimsel bilgi ile çözülmesi gereken sorunları korkarım ki yeterince irdelenmez ve tartışamaz. Bu bağlamda Sayın Selçuk ülkemizde Yargıtay Başkanlığı yapmış onursa saygınlığı olan değerli bir hukuk insanı olarak önerileri önemliydi. Hocanın anlattıklarından alabildiğim notlardan anladığım kadarı ile hoca hukuk devleti olmanın önemini vurguluyor ve devletin hukuk normlarını geliştirmesini savunuyordu.
 
Not: Sayın hocam, birçoğunuzun e-posta adresi bir şekilde makinemdeki adres defterime yerleşmiştir. Amacım kimsenin zamanını almak ve rahatsız etmek değildir. Hepimizin ortak sorununu bir şekilde dile getirmektir. E-posta bu bakımdan düşüncelerimizi kolay paylaşabildiğimiz bir ortam. Ancak peşinen eğer istenmeden e-posta aldıysanız özür dilerim. Eğer geri bildirimde bulunursanız listeden adresinizi hemen çıkarırım.
 
--

kotanlartr@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için,
http://groups.google.com.tr/group/kotanlartr?hl=tr?hl=tr adresinde bu
grubu ziyaret edin
Not:Grupta gönderilen, alınan ya da grup içi yazılardan, iletilerden ve her türlü sunumlardan yazarları ve iletileri gönderenler sorumludur. Grup sahipleri ve yöneticiler kesinlikle sorumlu tutulamaz.
Saygılarımızla
kotanlartr@googlegroups.com

***

Kombiyi kapatma fatura düşsün

Kombiyi kapatma fatura düşsün


Adnan Güney


Kış şartlarının ağırlaşmasıyla doğal gaz kullanımı arttı. Uzmanlar doğal gaz faturasını yükselten etkenlerin başında, “tasarruf amaçlı kapatmaların” 
geldiğini belirterek, “Kapatmayın, ayarı düşürün” uyarısında bulunuyor.
Havaların soğumasıyla artan doğal gaz tüketimi faturaları kabartırken, alınacak bazı önlemlerle tasarruf yapmak ve gaz harcamalarını belli oranda düşürmek mümkün. Isıyı içeride tutacak yalıtım önlemi almak, kombi peteklerini kapatmamak ve düzenli cihaz bakımı büyük önem taşıyor.



Doğal gaz tüketimini azaltmanın bazı yolları şöyle:

– Isıyı içeride tutan çift camlı pencereler kullanmak.
– Verimli çalışan yeni kombi modellerini tercih etmek.
– Her yıl kombi bakımı yaptırmak.
– Sürekli kullanılmayan banyo, mutfak gibi bölümlerin ısısını, oturma odasına göre daha düşük tutmak.
– Yoğuşmalı kombi kullanımıyla verimli ısınma sağlamak.
– Kısa süreli kullanılmadığı zamanlarda kombiyi tamamen kapatmak yerine olabildiğince düşük ayarda çalışır tutmak, böylece evin yeniden ısınmasında fazla gaz harcamamak.

Peteğin önü açık olmalı

– Ev ısınınca kombiyi düşük ayarda tutarak, odaları düşük harcamayla belli bir sıcaklıkta tutmak.
– Odaların balkon kapılarında ve camlarında, sıcaklık kaybını önleyecek sünger ve benzeri yalıtım malzemesi kullanmak.
– Oda termostatı ile oda sıcaklığını sabit tutan kombilerden kullanmak.
– Gündüz saatlerinde güneşten olabildiğince yararlanmak için perdeleri açık tutmak, geceleri ısı kaybını önlemek için perdeleri kapatmak.
– Kalorifer peteğinin önüne ya da üzerine, sıcaklığı dağıtmasını önleyecek objeler konulmaması, çamaşır asılmaması, perdelerin peteği kapatacak kadar uzun olmaması.

YALITIMLA TASARRUF

– Dış cephe yalıtımı ile yüzde 50’ye varan ısı tasarrufu sağlamak.
– Kaloriferlerin arkasına yalıtım levhası koyarak sıcaklığı odaya yansıtmak.
– Eski bacaları değiştirerek kombinin verimliliğini artırmak.
– Isı kaybını engellemek için kombi tesisatında olabildiğince düz borular kullanmak.
– Saat ayarlı kombi kullanarak, kombiyi işten dönüş ve benzeri saatlerde aktif olacak şekilde ayarlamak.
– Isınmada kullanılan peteklerde tıkanıklık olmaması, peteklerin her odada aynı şekilde ısındığından emin olmak.
– Merkezi ısınma sağlayan sistemlerde, ısınmanın günün soğuk olduğu ve bütün apartman sakinlerinin evde bulunduğu saatlere yoğunlaşması.
– Merkezi sistemlerde, harcanmayan doğal gazın parasını ödememek ve herkesin kullandığı enerji kadar ödeme yapması için dairelere ısı pay ölçer kurulması.
– Doğal gazlı ocaklarda, yemeği kısa sürede pişiren düdüklü tencere ve benzerlerini kullanmak.
Kaynak: https://www.milliyet.com.tr/ekonomi/kombiyi-kapatma-fatura-dussun-6409228?kisa-haber


https://www.adnanguney.com/kombiyi-kapatma-fatura-dussun/

***

ONLAR BİZİ İBRETLE İZLİYOR…

ONLAR BİZİ İBRETLE İZLİYOR… 


Dr. Noyan UMRUK 


Tesadüf mü dersiniz, yoksa tarihin garip cilvesi mi?
 
Her biri kendi alanında çok değerli, pırıl pırıl yurtseverler, vatan evlatlarıydılar…
 
Farklı yıllarda da olsa, ülkenin 12 Eylül askeri cuntası ve Özal ortaklığında küreselleşme rüzgârlarına yelken açtığı günün yıldönümlerinde öldürüldüler 
ya da öldüler… Uğur Mumcu, İsmail Cem, Gaffar Okkan
 
Aslında üçünün de adları tarihin ibret sahifelerine minnet duygularıyla saygınlık ve sevgiyle kazındı; Kuşaklardan, kuşaklara nakledilecek menkıbeler gibi ölmezlik kazandılar…
 
Işıklar hep yoldaşlarıydı… Şimdi onlar gençlere ışık saçıyorlar…
 
Seneler ne çabuk geçiyor… Çeyrek asır oldu Uğur katledileli… Dün gibi anımsıyorum o karlı, karanlık Ankara sabahını ve karlar üstündeki Uğur’un kalemini…
 
“Ben Atatürkçüyüm. Ben Cumhuriyetçiyim. Ben laikim. Ben antiemperyalistim. Ben özgürlükçüyüm. Ben insan hakları savunucusuyum.
Ben yobazların, hırsızların, vurguncuların, çıkarcıların düşmanıyım.
Dün sabaha kadar araştırarak yazdığım hiçbir konuyu yalanlayamadınız.
Öyleyse vurun, parçalayın!
Ama, şunu bilin ki; her parçamdan benim gibiler, hatta beni aşanlar çıkacaktır.”
 
Evet, bugün köşem böylesine bir künye tekmili veren Uğur’un… Bakın engin basireti, uzak görüşlülüğü ve sezgisi ile çeyrek asır önceden bizlere günümüzü nasıl anlatmış…
 
Kemalizm Sendromu…

"Kemalizm sendromu adını da verebileceğimiz –kemalizmi aşağılayan-entel hastalığı, gerici tarikat yuvaları, Babıâli yokuşu, ... İkitelli semti, İstanbul barları 
ve siyasete meraklı holding çevrelerinde hızla yayılıyor. Bu "entel ve mental" hastalık, genellikle düşünce tembelliğinden kaynaklanıyor.” 
(Cumhuriyet, 10 Ağustos, 1992,Tembel Savaşçılar...)
 
Son yıllarda en yaygın suçlamalardan biri de “resmi ideoloji sahibi olmak”: "Kemalizm devleti kuran ideolojidir. Bütün Kemalistler resmi ideoloji sahibidir." ... 
“Bugün devlet, Kurtuluş savaşının ideolojisi ile mi yönetiliyor? ... 

Bugünkü resmi ideolojide ne Kuvayı Milliye ruhu, ne Kemalizm var. 

Bugünkü resmi ideoloji her şey serbest piyasa ve Türk-İslam sentezi"... “Ne kadar zaman aşımına uğramış marksist varsa bu resmi ideolojiye sımsıkı sarılıyor. 
Bunlar, Amerika'nın Yeni Dünya Düzeni ile bölgeye getirmek istediği siyasal coğrafyayı da görmezden geliyorlar…” 
(Cumhuriyet, 18 Ağustos 1992, Resmi İdeoloji...)
 
Uğur bunlar için şöyle demişti: “Haklıdan yana değil, güçlüden yana olanlar korkak ve kaypak olurlar. Güç merkezi değiştikçe dönerler; fırıldak olurlar.”
 
Pax-Amerikano
 
“Amerika, ... Ortadoğu ve Doğu Akdeniz'in siyasal haritasını yeniden çiziyor. “ (Cumhuriyet, 26 Temmuz 1992, Mayınlı Tarla...)
 
“Yani Dünya düzeni, tek süper güç ABD'nin, ... cebren ve hile ile bütün dünyaya benimsettiği Pax-Americano’dur.” (Cumhuriyet, 5 Ağustos 1992, Yeni Dünya Düzeni...)
 
“Sovyetler'in dağılması ve Körfez savaşından sonra dünya yeni bir sürece girdi. ... Bu sürecin adı Pax-Amerikano’dur. Bu süreçte Kuzey Irak'ta kurulan Kürt devleti şaşırtıcı değildir.” (Cumhuriyet, 21 Temmuz 1992, Pax-Am...)
 
“Hep aynı çıkar, hep aynı oyun! ... tek süper güçlü dünyaya geçişin kaçınılmaz sancıları... İdeolojiler değişiyor, devletler, sınırlar değişiyor... 
Değişmeyen bir tek gerçek var o da emperyalizmin ta kendisi! ...” (Cumhuriyet, 11 Ağustos 1992, Değişmeyen Gerçek...)
 
Sonuç :
 
Vardığı sonuç da çok güncel: “ Bazı ülkelerde bazı kimseler, devleti soymak için politikacı kılığına girerler. Partilerde, parlamentolarda boy gösterirler. 
İhracat, ithalat, banka soygunu gibi işleri siyasal ilişkilerle yürütürler. 

Bunlar da çetedir. Çetelerin en aşağılığı bunlardır. 
Bunlar yüzlerine devlet adamı maskesi takıp halkı soyarlar. 
Allaha şükür, memleketimizde böyle çeteler yoktur!..”
 
Eveeet Uğur bizi öfke ile izliyor…
Ve ne zaman akıllanacaksınız siz diyor…
 
Vasiyeti ise halkının kendisini unutmaması idi:


“Dağ gibi, karayağız delikanlılardık.

Babamız, sırtında yük taşıyarak getirirdi ekmeğimizi, aşımızı
Arabalar şırıl şırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken
Bizler bir mum ışığında bitirdik kitaplarımızı.
Kendimiz gibi yasayan binlerce yoksulun yüreğini
Yüreğimizde yaşayarak katıldık o büyük kavgaya.
Ecelsiz öldürüldük. dövüldük, vurulduk, asıldık,
Vurulduk ey halkım unutma bizi...”
 
Bizler için sizleri unutmak ne mümkün… Tam tersine sizleri öylesine özlüyoruz ki… 
Her zamanki gibi ı​şıklar içinde olun… 
Yılların ardından sönmeyen ışıklarınız genç kuşakları da aydınlatsın …​
 
[https://ipmcdn.avast.com/images/icons/icon-envelope-tick-green-avg-v1.png]

http://www.avg.com/email-signatureutm_medium=email&utm_source=link&utm_campaign=sig-email&utm_content=webmail

www.avg.com
http://www.avg.com/email-signature?utm_medium=email&utm_source=link&utm_campaign=sig-email&utm_content=webmail

Virüs bulunmuyor. 

[VATAN ve EMEK Cephesi] aydinlik-gelecek-hareketi@googlegroups.com 
adlı grubun özeti - 2 Konu konuda 2 Güncelleme ileti.,

***

İŞARET FİŞEĞİ - 2

İŞARET FİŞEĞİ - 2 



[Turkish Forum - eturkiyeyiz.biz] 

İngilizler'in  ;
İş üstünde yakaladığı " birilerini " , sert biçimde uyarırken standart ve sokak dili slang grubuna giren , cümlesi şöyle ;
." What You Are Selling I'm Not Buying ."
.  Bizim Matematik Türkçe'de de tıpkısı var.
   Matematik cimrinin Allâhıdır.
   Lâga luga yapmaz , asla uzatmaz .
   Çekiç misali çakar her ne anlatacaksa..
. Bu İngiliz Slangini Bizim Türkçe TEK kelimeye indirger ;
. " YEMEZLER ! "
. Ya Büyük Kaptan yaa !
. Sen de bazan , gırgırına da olsa , YE birilerinin dolmalarını 
. Diicem , ama , senden adam da top da geçemiyor.
Santrahaf mıydın Parlak Futbolculuk Döneminde :))
T.C. Burhan

31 Oca 2021 tarihinde 17:21 saatinde, naci kaptan <cumhuri...@gmail.com> şunları yazdı:

Saygın Arkadaşlar,

Bir konuyu yeterince açık yazmadığımı görüş ve yazılarına değer verdiğim 
kalemdaşımdan eleştirili geri dönüş nedeniyle açıklama yapmak gereği duydum.
Evet CHP kuruluş ilkelerinden saptırılmıştır.
6 ok umdelerinin içi kısmen boşaltılmıştır.
Parti Kemalizm ilkelerinden sapmıştır.
Bu dönüşüm Genel Başkan Kılıçdaroğlu'nun yönetiminde gerçekleşmiştir.

Ve Hatta;

Şahsen kendi adıma Deniz Baykal ve Kılıçdaroğlu'na 
derin kırgınlık ve öfkem vardır;
Deniz Baykal gizli olduğu söylenen mutabakatla  Erdoğan'a,
siyaset yolunu açmış ve Emperyalizm taşaronluğuna olanak yaratmıştır.
Bugünün AKP'sinin temelinde Baykal'ın günahı vardır.

Kemal Kılıçdaroğlu ise;

Partiyi genlerinden uzaklaştırmakla kalmamış,
Cumhurbaşkanlığı seçiminde parti yönetimine danışmadan, bilgi vermeden,
Bahçeli'nin telkinleriyle Erdoğan'ın tuzağına düşmüş ve
Ekmelettin İhsanoğlu'nu aday göstermiş, parti tabanını küstürmüş,
Oy vermeye gidecek olan seçmenini sandıktan uzaklaştırmıştır.
Hatta son cumhurbaşkanı seçiminde Abdullah Gül'ü aday göstermek isteği
Sayın Meral Şener'in karşı çıkmasıyla önlenmiştir.
Bu nedenle Kılıçdaroğlu'na güvenim yoktur.

Fakat;

CHP bir kurum ve Köklü bir partidir.
Kılıçdaroğlu ise geçicidir. 
Kılıçdaroğlu'na kızarak CHP'yi cezalandırmak ise mantıklı değildir.
Bilindiği gibi çok karanlık, tehlikelerle dolu bir süreç içindeyiz.
Milli mutabakat, iktidar tarafından parçalanmak isteniyor.
Birliğin zırhında delikler açılıyor, çatlaklar yaratılıyor.
Muhalefet partilerinin başkanı, miletvekilleri faşist saldırılara uğruyor.
İktidar kendisine bağlı özel silahlı yasal görünümlü birlikler oluşturuyor.
Linç girişimi oluyor, öldüresiye dövülüyor ve iktidar ise sessiz!!!
TSK'nın ağır silahlarının emniyete devir yasaları çıkıyor.
Kamu yönetimi Devletten kopartıldı ve iktidarın vesayeti altına girdi.
Valiler, kaymakamlar siyasi toplantılarda iktidara methiyeler düzüyor.
Jandarma komutanı ülkü ocaklarına gidip plaket veriyor...
Bu olgular altında ben, sen, biz ...
Bindiğimiz dalı kesmeyelim.
Ayağımıza kurşun sıkmayalım.
Eleştirilerimizi kendimize değil, 
hergün yaşadığımız yolsuzluklara,
iktidarın dış ve iç politikalarına yönlendirmeliyiz.
Demokrasiye, çağdaşlığa, Aydınlanmaya,
Laik Cumhuriyete gidebilmek için,
CHP'ye - İYİ Partiye - Saadet Partisine,
Babacan'ın , Davutoğlu'nun yeni partilerine,
ve hatta yargılardan arınarak HDP'ye  gerek vardır.
Tüm bu partilerin birlik oluşturması gereklidir.
Çünkü 2023 seçimi adil olmayacaktır.
İktidar Devletin gücünü sınırsız ve acımasızca kullanacaktır.
Bu otokratik baskıları ancak güçlü demokratik bir beraberlikle aşabiliriz.
Seçim sonrası Türkiye ivedi olarak PARLAMENTER sisteme dönmeli,
Anayasa ve demokrasi çağdaş yaşama uygun şekillendirilmelidir.
Aydınlık Günler yaklaşıyor.

Saygılarımla
Naci Kaptan

***
On 31.01.2021 15:32:11, Mustafa Atac <ata...@yahoo.com> wrote:

Degerli Dostlar,

CHP lideri ve yonetimindeki bazi Vekillerin yetersizlikleri ile yasanan sorunlar belli olup bunlari dile getiriyoruz.
Eminim ki Kilicdaroglu da bu cadre ile hedge varamayacagini gorecek ve liyakatli kadrolari bir an once kuracak, bunu yapmazsa da gidecektir.
AKP Genel Baskaninin, yaratmis oldugu sorunlardan cikmasi ve bunlara bu dusunce yapisi ve capsiz kadrolari ile cozum bulmasi mumkun degildir.
Gidecegini kendisi de biliyor ancak tum totaliter regime yoneticileri gibi , o da heap verse korkusu ile gitmeyi kesinlikle kabul etmeyecektir.
Her turlu baski, siddet, santaj ve tehdit ile sindirmeye calistigi ve akli sira “Ataturk’un Partisini kapattim” deme gibi tedavisi imkansiz bir rahatsizligin belirtilerini gosteren Erdogan, CHP dusmanligindaki cesaretini, malesef zayif gordugu muhalefetten almaktadir.
Sayin Celik’in dile getirmis oldugu konulari ve fazlasini Sayin Kaptan defalarca islemis ve paylasmistir.
Her iki degerli dostun gorusleri, basimiza musallat olan bu beladan kurtulma uzerinedir.
Her gun daha buyuyen sorunlarimiz hepimizin sinirlerini gerdi!
Yorulduk ve gorev bekledigimiz muhalefet malesef bizleri hayal kirikligina ugratti!
Ancak, gun kenetlenme, birbirimize anlayisla ve olumlu bakis ile yaklasma gunudur!
Farkli goruslerimiz olabilir ancak bunlari ATATURK hosgorusu ve dusunce yapisi icinde degerlendirmemiz gerekmektedir.
Birbirimize nasil destek olur, anlar ve birlikte hareket ederiz konusuna sahip cikmaliyiz.
CHP, buyuk bir mirastir.
Korunmasi ve yasatilmasi gerekmektedir.
Yetersiz ve nedenlerini bilmedigimiz bir tutuk yapidaki bir Genel Baskan ve cevresinde de siyasetten gecinmeci bir dar guru bulunmaktadir.
Bunlarin degismesi, CHP nin kurulus ve ideologic ayarlarina donmesi gerekmektedir.
Bunu da omuz omuza bizler yapacagiz.
Yasamak bir agac gibi tek ve hur (kendi ozgun fikirlerimiz) ve bir Orman gibi kardescesine (birlikteligimiz) 
Iyi hafta sonu dileklerimle
Mustafa.
,,,

On Jan 30, 2021, at 10:03 PM, 
Süleyman Çelik <scel...@gmail.com> wrote:

Sayın Kaptan, " Laik Demokratik , çağdaş Cumhuriyet'in otokrasi tramvayında son sürat İslam Devletine doğru yol alıyor" olmasından, Kılıçdaroğlu'nun rahatsız olduğunu belirten tek bir söz ettiğini hiç duydunuz mu? 

Çünkü ona göre hala laiklik tehlikede değil, Y-CHP'de 1930'ların, yani Atatürk'ün CHP'si değil!...

Ayasofya'nın açılışına bir tek laf etmediği gibi,  minberinden Atatürk'e "nankör" diyen, nankör Diyanet Başkanı'na bir tek laf ettiğini duydunuz mu?
Türkçe ezan tartışması çıktığında Atatürk'e hakaret eden Erdoğan'a bir tek söz etti mi, yoksa konunun üstünü örtmeye mi çalıştı?

Meral Akşener, parti içi rahatsızlığı olan Ümit Özdağ ile bir araya geldi, sıkıntılarını gidermeye, onu ikna etmeye çalıştı. Kılıçdaroğlu, Muharrem İnce ile böyle bir görüşme yaptı mı, yoksa son Kurultay'da olduğu gibi, onu dışlayarak istifaya mı zorladı. En son ne dedi? "Parti kurmak serbest, isteyen parti kurabilir" diyerek güle güle mi dedi?

Mehmet Ali Çelebi, uzun süredir partideki bu gidişi önlemek için çırpınıyor, bunun rahatsızlıklarını giderecek en küçük bir adım attı mı, yoksa kapıyı mı gösterdi?
Son olarak 

HALA KILIÇDAROĞLU İLE BİR YERE VARILABİLECEĞİNE İNANIYOR MUSUNUZ?

Saygılarımla...

Prof. Dr. Süleyman Çelik
 
***

İŞARET FİŞEĞİ 1

İŞARET FİŞEĞİ 1


Değerli arkadaşlar,

Bu yazı bir partiye  çıkar sağlamak amaçlı bir yazı değildir fakat siyaseti konu edecektir. 
Yazının amacı siyasi-ekonomik- sosyal çıkmaza girmiş olan ülkemizin dirliği adınadır. 
Yazı, 2023 olarak planlanmış olan fakat daha da erken yapılması olası seçimi konu alır. Yazının amacı AKP merkezli, AKP yandaşı olan aydınların, havuz medyasının dezenformasyonlarına, akıl karıştırmaya yönelik  yazılarına, sözlerine, açıklamaları na karşın uyarı fişeği atarak dikkat çekmektir. 

İktidar zordadır, politik ve ekonomik yolları tıkandığı için yaklaşan seçimleri kazanamayacağını gördü. AKP içten içe de çürümüş ve dağılmaya başlamıştır. 
Bu siyasi oluşumu bir arada tutan Ülkeye ve Vatana hizmet değil, çıkar işbirliğidir. Arkalarında baş edemeyecekleri kadar suç birikmiştir. 
Sorgulamadan ve yargılanmadan olabildiğince kaçabilmek için, iktidarda kalmak için  her yolu deniyorlar ve de yakın gelecekte daha da baskın olacaklardır. 

NELER OLUYOR?

1. İktidarın amacı seçimi kazanabilmek için muhalefet cephesini parçalamaktır. 
Bunu gerçekleştirmek için CHP - İYİ parti - Saadet partisi üzerinde operasyonlar  başladı. 
Bu nedenle Havuz medyasında ve haber paylaşım gruplarında da özellikle CHP ve İYİ partiyi hedef alan yazılar ve muhalif partiler üzerinde oyunlar yoğunlaştı. 
Bu yazıların bir kısmı da aydın ve çağdaş düşünceli kişilerden geliyor. AKP'den kurtuluş seçeneği ve alternatifi olan CHP ve İYİ parti cendereye alınıyor. 
AKP'nin eli güçlendiriliyor.
Bu tutum Türkiye'nin geleceğine kurşun sıkmaktır. Bu demek değildir ki muhalif partilerde var olan olumsuzlukları eleştirmeyelim. Fakat her bir eylemin 
vakti zamanı vardır ve bu zaman O zaman değildir. Muhalif cephe sütre gerisinde  safları sıklaştırarak güç birliğine gitmek zorundadır. 
Yani önümüzde var olan 2 alternatiften, kötünün iyisi yanında olmaktır. AKP'yi iktidardan sandıkta uzaklaştırmanın yolu budur. 
Ak koyun, Kara koyun durumudur...Üçüncü bir yol bilen varsa yazmasını , bizi aydınlatmasını dilerim.
CHP
Partisi tarafından kendisine Cumhurbaşkanlığı adayı olmak onuru verilen Muharrem İnce, tam bu kritik zorlu dönemde partisinde ayrılarak yeni 
bir parti kurma yoluna girdi. Güçlendirilmesi gereken muhalefet cephesini zayıflatarak bölme işlevini yerine getiriyor. Üzüntü ile görülmüştür ki 
dün de 3 CHP Milletvekili de partiden istifa etmiştir. AKP çıkarları lehine bir eylem yapılıyor. Amaçları ve nedenleri ne olursa olsun ülkenin, laik demokratik Türkiye'nin ağır tehdit altında olduğu bu dönemde İnce başta olmak üzere 4 milletvekilinin bu davranışları doğrudan AKP'nin çıkarlarına hizmettir. CHP ve muhalefetin birlik gücünü kıracak bir davranıştır. 

Güzel ülkemizin geleceği adına İnce başta olmak üzere cepheyi terk eden 4 milletvekilini kınıyorum. CHP'nin zayıflaması AKP'nin  elini güçlendirecektir.

İYİ Parti

Bilindiği gibi Ümit Özdağ İYİ Parti'nin kurucular kurulunda yer aldı. Strateji, İletişim, Propaganda ve Tanıtımdan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı oldu. 
2018 Türkiye genel seçimlerinde, İYİ Parti'den İstanbul milletvekili seçildi. İYİ parti istanbul İl Başkanının Fetö'cü olduğunu iddia etmesi nedeniyle 16 Kasım 2020 tarihinde partiden ihraç edildi.

Partinin bir kurucusunun böylesi bir iddiayı gündeme getirerek basınla paylaşması da Muharrem İnce'nin  CHP'yi terk etmesiyle aynı döneme gelmiş olması düşündürücüdür. Günümüzde iktidarın muhalif olan herkesi  terörist/fetö'cü olarak damgaladığı dönemde   iktidarın eline koz vermek amaçlıdır. 

İyi Partinin zayıflaması AKP'nin  elini güçlendirecektir.

SAADET partisi

Bilindiği gibi Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan Saadet partisinin yüksek istişare kurulu başkanı Oğuzhan Asiltürk'ü ziyaret etmesi ve Asiltürk'ün de AKP'ye 
olumlu tavrı nedeniyle Saadet Partisi içinde çatlaklar başlamıştır. Asiltürk ilkelerinden sapmış görülüyor. Milli görüş gömleğini çıkartarak Erbakan ve 
partisini terk eden Erdoğan'ın 18 yıllık günahlarına ortak olmak sinyalini İSTANBUL SÖZLEŞMESİNİ geri getirmek söylemiyle veriyor.

Partilerinden ayrılanların yarın hangi cephelerde mevzil alacaklarını göreceğiz.

2. SOSYAL DEVLET VE TEOKRASİ 

Siyasi bağlamdaki gözlemlerimi sundum fakat bir başka tehdit daha var; Türkiye'miz bilindiği gibi Gri demokrasi bölgesinde olan ülkeler sınıfına girerek 
DEMOKRASİDE küme düşmüştür. Otokrasi tek bir buyurganın sözlerine bağlı kılınmış, erkler ayrılığı yok edilmiş, parlamento rafa kaldırılmıştır. 
Yargı doğrudan buyurgana bağlıdır ve hukuk da askıdadır.
Laik demokratik , çağdaş Cumhuriyet, otokrasi tramvayında son sürat İslam Devletine doğru yol alıyor. Yaklaşan seçimi sandıkta kaybedeceğini bilen 
AKP ülkeyi süratle polis Devletine çeviriyor. Doğrudan saraya bağlı polis  birlikleri kuruldu. Emniyet güçlerine alınacak personelin AKP gençlik teşkilatından 
veya AKP seçmeni olması referans alınıyor.

Anayasal haklarını kullanarak hak arayan, avukatlar, doktorlar, sağlık çalışanları, işçiler, öğrenciler meydanlarda, caddelerde dövülüyor, gazlanıyor...
Mcharty'nin ruhu meclislerde, adliyelerde, saraylarda dolanıyor. 
İşte İŞARET FİŞEĞİ yukarıda okumanıza sunduğum konulardır.
Zaman birlik ve beraberlik zamanıdır.

Tehdit yakın, Tehlike büyüktür.

"Armutun sapı Üzümün çöpü "konularını ertelemek zamanıdır.
Saygılarımla

Naci Kaptan / 30.01.2021

***

3 Şubat 2021 Çarşamba

Tehlikeli Chrome uzantıları

Tehlikeli Chrome uzantıları





Adnan Güney

Birileri görüntüleme sayılarını artırmak için Google Chrome uzantılarını kullanarak kullanıcıların tarayıcılarında gizlice video oynatmaya çalıştı.
Çözümlerimiz geçtiğimiz günlerde birçok Google Chrome kullanıcısına birkaç saniyelik aralıklarla arka arkaya tehdit uyarıları vermeye başladı. Tehdidin kaynağı, Chrome’un üçüncü taraf bir siteden indirmeye çalıştığı Trojan.Multi.Preqw.gen olarak belirlendi. Sorunun neden kaynaklandığını, nasıl çözüleceğini ve bu konuda neler yapılacağını açıklıyoruz.

Kötü amaçlı uzantılar

Uzmanlarımız, Yandex’deki meslektaşları ile işbirliği yaparak bazı hackerların yirmiden fazla tarayıcı uzantısını istismar ettiğini ve Chrome’u kullanıcıların bilgisayarlarında kendi amaçları için çalıştırdıklarını keşfetti. Kötü amaçlı işler yaptırılan uzantılar arasında Frigate Light, Frigate CDN ve SaveFrom gibi oldukça popüler uzantılar da vardı.

Sekiz milyondan fazla kullanıcının tarayıcısına yüklenen bu uzantılar, arka planda uzak bir sunucuya erişerek kötü amaçlı bir kod indirmeye çalışıyordu ve güvenlik çözümlerimiz bu işlemi tehlikeli olarak algılıyordu.
Saldırganlar ne yapmaya çalışıyordu ve kullanıcılar ne tür bir tehditle karşı karşıyaydı?

Saldırganlar, videolara trafik oluşturmakla ilgileniyordu. Başka bir deyişle uzantılar, kullanıcıların tarayıcılarında belirli videoları gizlice oynatarak video sitelerindeki görüntüleme sayılarını artırıyordu.
Görünmez video oynatıcı yalnızca kullanıcı gerçekten tarayıcıyı kullanırken etkinleştiriliyordu, böylece bilgisayarın kaçınılmaz yavaşlaması, Chrome’un yük altındayken gösterdiği olağan gecikmeye bağlanabiliyordu.

Yandex’teki meslektaşlarımıza göre, bazı uzantıların kullanıcıları bazen arka planda oynatılan videoların sesini duyabiliyordu.

Kötü amaçlı eklentiler, tüm bunlara ek olarak bir sosyal ağa erişime de müdahale ediyordu; muhtemelen daha sonra beğeni sayısı yükseltmeyi hedefliyorlardı. Ne amaçla olursa olsun, kimse sosyal medya hesabına sızılmasını istemez.
Ne yapılabilir?

Güvenlik çözümünüz Google Chrome veya başka herhangi bir Chromium tabanlı tarayıcıdan gelen tehditleri algılamaya başlarsa yapmanız gereken ilk şey, kötü amaçlı eklentileri devre dışı bırakmak. Aksi takdirde güvenlik uygulaması bunlara tepki göstereceği için arka arkaya alacağınız bildirimler çalışmanızı aksatabilir. Hangi eklentilerin tehlikeli olduğundan emin değilseniz her birini tek tek devre dışı bırakarak doğru eklentiyi/eklentileri bulmaya çalışın.
Yandex, (Chromium tabanlı olan) Yandex. Browser’da bazı eklentileri otomatik olarak devre dışı bıraktı ve tehdit oluşturabilecek başka eklentileri aramaya devam ediyor.

Henüz Kaspersky ürünlerini kullanmıyor, ancak bilgisayarınızda tehlikeli bir uygulama olduğundan şüpheleniyorsanız ev kullanıcılarına yönelik çözümlerimizden birini yükleyebilirsiniz. Yalnızca şüphe duyduğunuz durumlarda değil, her halükarda bu çözümleri kullanmanız mantıklı olacaktır.
Kaynak: https://www.kaspersky.com.tr/blog/chrome-plugins-alert/9164/

https://www.adnanguney.com/tehlikeli-chrome-uzantilari/

***

Bankamatik Kullanmak Ücretli Oluyor

Bankamatik Kullanmak Ücretli Oluyor,



Bankamatik Kullanmak Ücretli Oluyor

Adnan Güney

2021 senesinin yaklaşması ile birlikte bankalarda birçok yenilik ve güncelleme yapmayı planlıyor. Bunlardan biriside bankamatiklerin ücretli olması durumu.

Bu durumda bankamatik kullanmanın aylık olarak müşterilere bir maliyeti olacak ve bankalar bu maliyeti belirli çerçevelerde kendileri belirleyecek. 2021 yılından itibaren geçerli olacak bu ücretler tıpkı kredi kartı aidatları gibi bankalar tarafından kullanılması gündemde.

Harcama Limiti Olması Durumunda Ücretsiz Olacak


Banka kartları üzerinden veya bankaya ait kredi kartları üzerinden belirli bir harcama tutarını aşanlar için bu ücretin alınmaması gündemde. Bu durumda bankalar ile pazarlık yaparak bu ücretin ödemesinin önüne geçilebilir. Bu anlamda da her bankanın kendi limiti oluşacak. Her banka kendi hesabına çeşitli kampanyalar yapma özgürlüğü de bulunuyor. Bu sebeple kimi banka 500 TL gibi bir limit koyabilecekken diğer banka 200 TL gibi bir harcama limiti koyabilmektedir.

Ödeme Talimatı Verilmesiyle Ücretsiz Bankamatik Kullanımı
Bankamatiklerin ücretsiz bir şekilde kullanılabilmesi için bankaların sunmaya hazırlandığı diğer bir yöntem ise bankaya otomatik ödeme talimatının verilmesi, bu durumda da aynı şekilde bankamatik kullanımı ücretsiz olacak. Bu anlamda da bankalar kampanyada özgür olacak. 

Yani bazı bankalar 1 faturanın otomatik olarak ödenmesi durumunda belirtilen ücreti almayacakken diğer bankalar 2 veya daha fazla faturanın otomatik bir şekilde ödenmesini isteyebilecek.Çalışmanın bankalar tarafından 2021 yılı için aktif edilmek üzere hazırlandığı bilinse de hükümet yetkililerinin bu durumun 2022 yılı için uygun olabileceğini düşündükleri edinilen bilgiler arasında bulunuyor. Böyle bir durumda 1 sene daha her hangi bir ücret ödemeden bankamatikler vatandaşlar tarafından ücretsiz olarak kullanılabilecek.

 kaynak: 
https://www.haberay.com.tr/guncel/bankamatik-kullanmak-ucretli-oluyor-4049h



***

WhatsApp Masaüstüne Yeni Özellikler Ekleyen Sürüm Yayınlandı

WhatsApp Masaüstüne Yeni Özellikler Ekleyen Sürüm Yayınlandı


WhatsApp Masaüstünün Yeni Sürümü Yayınlandı: İşte Yeni Özellikler


 Adnan Güney


WhatsApp Masaüstünün Yeni Sürümü Yayınlandı: İşte Yeni Özellikler

Mobil tarafta kullanıcılarına çok çeşitli özellikler sunan WhatsApp, şimdi de masaüstü sürümüne el attı. Şirket, WhatsApp masaüstü uygulamasının yeni sürümüyle koyu tema ve çıkartmalar özelliğini kullanıcılarına sunuyor.Bildiğiniz gibi dünyanın en popüler anlık mesajlaşma uygulamalarından bir tanesi olan WhatsApp’ın bir de masaüstü sürümü bulunuyor. Şirket, akıllı telefonların yanı sıra WhatsApp’ın masaüstü sürümüne de çeşitli özellikler sunuyor.

Şirket, 2.2049.8 sürümüyle birlikte mesajlaşma uygulamasına yeni özellikler ve yeni tasarım seçenekleri de getiriyor. 

Peki, WhatsApp’ın masaüstü sürümü için sunulan yeni özellikler nelermiş gelin hep birlikte bakalım.


WhatsApp masaüstü sürümüne gelen yeni özellikler

Uygulama geliştiricilerin son dönemlerde kullanıcılara sunmaya başladığı ve birçok kullanıcı tarafından da tercih edilen karanlık mod ya da WhatsApp’ta adlandırıldığı şekliyle koyu tema, bir süredir Android ve iOS uygulamalarında kullanılıyordu. Bu özellik, şimdi de WhatsApp’ın masaüstü sürümüne gelecek.

Uygulamanın masaüstü sürümüne sunulacak olan bu özellikle birlikte WhatsApp’ın arka planı siyah renge kavuşurken sohbet baloncuklarının rengi WhatsApp ile özdeşleşmiş olan yeşil renginde kalacak. Kullanıcıların gözlerini daha az yorması sebebiyle sıkça tercih edilen bu tema, ayrıca WhatsApp Web sürümü için de kullanılabilir olacak.



WhatsApp’ın masaüstü sürümü için yapılacak olan bir diğer güncelleme de çıkartmaların yenilenmesi olacak. WhatsApp’ın masaüstü sürümünde çıkartmalar özelliği yer alsa da sadece varsayılan çıkartmalar kullanılabiliyor. Kullanıcıların daha çok tercih ettiği özel çıkartmalar, bu sürümde kullanılamıyordu.

Kullanıcılar, telefonlarındaki WhatsApp uygulamasında bulunan çıkartmaları cihazlar arası senkronizasyon yaparak WhatsApp Web’de kullanabiliyordu artık WhatsApp’ın masaüstü sürümünde de kullanılabilecek. 

Bu özelliklerin yer aldığı güncelleme yayınlandı. Siz de masaüstü WhatsApp sürümünüzü kontrol ederek bu özelliklerin kullanılabilir olup olmadığına bakabilirsiniz.

KAYNAK: 

https://www.digitalinformationworld.com/2020/12/whatsapp-for-desktop-gets-some-new.html



https://www.adnanguney.com/whatsapp-masaustune-yeni-ozellikler-ekleyen-surum-yayinlandi/


Microsoft Office Dosyaları, Gmail’de Düzenlenebilecek

Microsoft Office Dosyaları, Gmail’de Düzenlenebilecek


Google, popüler e-posta servisi Gmail’e kullanıcılarını sevindirecek yeni bir özellik daha ekliyor. Kullanıcılara sunulacak yeni özelliklerle birlikte Microsoft Office dosyaları, ayrıca indirme işlemi gerekmeden düzenlenebilecek. 








Google, popüler e-posta servisi Gmail‘e kullanıcılarını sevindirecek yeni bir özellik daha ekliyor. 
Kullanıcılara sunulacak yeni özelliklerle birlikte Microsoft Office dosyaları, ayrıca indirme işlemi gerekmeden düzenlenebilecek.

Dünyanın en büyük e-posta sağlayıcılarından bir tanesi olan Gmail’in sahibi olan Google, bu servisine yeni özellikler kazandırmaya devam ediyor. Şirketin bu sefer eklediği özellik, özellikle sık sık Microsoft Office dosyaları gönderip alan kullanıcıların işine yarayacak.
Gmail‘e eklenen yeni özellikle birlikte kullanıcılar, e-postalarına ekledikleri ofis dosyalarını ayrıca indirme işlemi gerektirmeden düzenleyebilecekler. Üstelik bu işlem sonrasında Word dosyasının formatında da herhangi bir değişiklik olmayacak.



Word dosyaları Gmail de düzenlenebilecek

Gmail'e eklenen yeni özellikle birlikte kullanıcılar, e-postalarına ekledikleri ofis dosyalarını ayrıca indirme işlemi gerektirmeden düzenleyebilecekler.
Google, yaptığı açıklamada, kendi uygulamalarını kullanan milyonlarca kullanıcının diğer araçları da kullanma gereksinimi duyduğunu dile getirdi. Ayrıca artık Word dokümanlarının Gmail’e eklendikten sonra da düzenlenebileceği ve bu özelliğin kısa bir süre içerisinde kullanıcılara sunulacağı ifade edildi.

E-postalara eklenen Microsoft Office dosyalarının içeriğinde değişiklik yapılması ya da düzenlenmesi için indirilmesi ve gerekli işlemler yapıldıktan sonra yeniden e-postaya eklenmesi gerekiyordu. Bu Gmail‘in yeni özelliği sayesinde indirme ve tekrar geri yükleme işlemlerine gerek kalmayacak.




Gmail'de bir Office dosyası aldığınızda, dosyayı görüntülemek, düzenlemek ve işbirliği yapmak üzere hızla açmak için Düzenle simgesine tıklayın.
Gmail’de bir Office dosyası aldığınızda, dosyayı görüntülemek, düzenlemek ve işbirliği yapmak üzere hızla açmak için Düzenle simgesine tıklayın. 
 
Gmail’den bir Office dosyası açtıktan sonra, Dokümanlar, E-Tablolar veya Slaytlar Dosyası menüsünde bir dosya ile yanıtlamak veya orijinal iletiyi açmak için yeni seçenekler göreceksiniz.


Üstelik e-postaya eklenmiş olan ve tek bir tıkla açılabilen bu dosyaların formatında herhangi bir değişiklik yaşanmayacak. Gmail ve Office gibi büyük servislerin bu tür kolaylıklar sunması, birçok kullanıcıyı sevindirecektir.Ayrıca bu özellik sadece burada da kalmayacak. Digital Information World’de yer alan habere göre yakın gelecekte, filigran ya da metinin arkasındaki görseller de bu özelliğin içerisine dâhil edilecek. Buradaki asıl amaç ise bilgi değiş tokuşunu, kullanımını hızlandırmak ve zamandan tasarruf etmek. Peki, siz bu özellik hakkında ne düşünüyorsunuz? Fikirlerinizi yorumlar kısmından bizimle paylaşabilirsiniz.
Microsoft Office Dosyaları, Gmail'de Düzenlenebilecek.