Ömer Ekrem Keçeci etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ömer Ekrem Keçeci etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Mart 2015 Çarşamba

Yahudi Mezalimi – 3





 Yahudi Mezalimi – 3 


İğneli Fıçı 
Ömer Ekrem Keçeci
31 Temmuz 2014 


   Şam, Peder Toma Vak’ası. 4 sayfa boyunca tafsilatlı anlattığı bu hadisenin hulâsası şudur: 10 gün boyunca kayıp olan ve o muhitte sevilen Peder Toma için Osmanlı idaresi geniş bir tahkikata girişir. Tahkikat neticesi bazı Yahudiler tevkif edilir, falakaya yatırılınca itiraf ederler. Nasıl katledip nereye gömdüklerini anlatırlar ve kanını da Hahambaşıya verdiklerini söylerler. Hahambaşı geldiğinde o da itirafta bulunur. Tarif edilen yerlerde Peder Toma ve uşağının cesedi çıkarılır. 14 Yahudi suçlu bulunur, 12’si idam edilir. Rotschildler dahil bütün dünyanın Yahudi zenginleri 10 binlerce lira harcadı bu hadisenin duyulmaması için.. Hadiseden 30 sene sonra İngilizlerin Şam Büyükelçisi olan Richard Burton da meseleyi araştırıp, Dini Yahudi Cinayetleriyle ilgili kitabında etraflıca yazmıştır. Toma’nın Şam’daki mezarında (bugün ne hâlde bilmiyoruz –ÖEK) Arapça ve İtalyanca, Yahudilerin katlettiği yazılıdır. (s.28-32) – 32 ile 36. Sahifeler arası mahkeme tutanaklarından da iktibaslar mevcut. 1882. Macaristan’da cereyan eden Tisza Eszler Vak’ası.. 4 sayfa tafsilat verdiği bu hadisenin özeti de şudur ki; 14 yaşında olan bu kızın kaçırılmasını annesi, Yahudi’nin 5 yaşındaki oğlunun ifadesiyle haber alır. Derhal polise haber verir. Meseleye Dr. Joseph Bary el koyar. Bu araştırmalarının neticesini 50 sene sonra, Macaristan Ali Mahkeme Reisi olmasının akabinde neşrettiği 600 sahifelik kitabında aktarır. Adı “A Tiszaeszlar Bunper” (Tisza Eszlar Cinayeti Vak’ası). Bu hadise hakkında Macaristan Adalet Nâzırlığı yapmış Theodor Pauler’in hatıratında da malumat vardır ki bu kitap Macar Milli Müzesindedir. 5 yaşındaki mezkur Yahudi oğlanının ifadesiyle başlayan soruşturmada kaçıranların itiraflarına kadar varıldı. Ancak borç içindeki Macarlara yüksek para verilmek suretiyle mahkeme Yahudiler lehinde sonuçlandırılmıştır.. (s.33-37) 1899. Bohemya’da cereyan eden Polna Vak’ası. 19 yaşında, kafası kopmak üzere ancak etrafa tek kan damlası dökülmemiş halde bir kızın cesedi bulundu. Belli ki cinayet başka yerde işlenip ceset oraya atılmıştı. Peschak isminde bir adam aynı koruda cesedin bulunduğu yerde, kızın kaybolduğu gün Hilsner adında bir Yahudi ile 2 diğer Yahudi’yi gördüğünü söyledi. Hilsner tevkif edildi, itiraf etti. Diğer 2 yahudi delil kifayetsizliği denilerek cezalandırılmadı. Hilsner müebbed aldı. Şayan-ı dikkattir ki, bu davada katil Yahudi Hilsner’in avukatı sonraları kurulan Çekoslavakya’nın Cumhurreisi olan Masaryk idi.(s.37-38) 20. yy’dan mühim bir vak’a. 1911-1913 Rusya’nın Kiev şehrinde, Beiliss vak’ası. 4 sayfa tafsilat verilmiş hadisenin hulâsası şudur: 13 yaşında bir çocuğun cesedinin bulunması üzerine tetkikata başlandı. Kafaya darbeler vurmak, şah damarını kesmek, kanını akıtmak ve iç organlarını ezmek suretiyle katliam edildiği anlaşıldı. Şüpheler Beiliss isminde bir Yahudi’de toplandı ve herif tevkif edildi. Katliamın kendisine ait Taş Ocağında yapıldığı anlaşıldı. Ayrıca burada gizli bir Havra açığa çıkarıldı!.. Mahkeme esnasında da kayda değer hadiseler cereyan etti. Beiliss aleyhinde şehadet eden 2 çocuk, satılmış bir polisin verdiği zehirli pastayla öldürüldü. Yahudi doktor otopsi yaptı, difteri dedi. Kiev Rektörü Prof. Skorski dahil birtakım tıp mütehassısları tam bir Yahudi dini cinayetine benzetti. Daha sonra bunlar ve davanın hakimi, savcısı Bolşevikler tarafından katledildi. Ancak Yahudi lehinde konuşan Prof. Pavlov ise Bolşevik Rusya’nın en ünlü alimlerinden biri oldu!.. Çarlık Rusya’nın İmparatorluk Orduları Generali Aleksandr Netveldof, “Le Front Unique” mecmuasında, 1957’de, 59. Sahifede, “Rusya ve Yahudiler” adı altında yazmış olduğu makalede; Lenin’in kendisini ziyaret eden Hahambaşına “Desteğimizden memnun kaldınız mı? Ben cinayeti Hıristiyanların yaptığını düşünüyorum ve daimi Yahudi davasını bu mevzuda desteklerim ve polis kayıtlarını bugün öyle tahsis ettirmiş bulunuyorum” dediğini aktarır. Bu suretle Beiliss yakayı kurtarmış oldu ve sonradan ABD’ye gitti. Lenin’e şükran borcunu ödeyebilmek için orada kızıl faaliyette bulundu ve 1934’te geberdi gitti. (s.38-41) Türkiye’de en yeni vak’a. Rumi Takvim 1317, 21 Mayıs. Malumat Gazetesi’nde 1 Yahudi’nin, çuvala sımsıkı bağlayıp 6 yaşında bir çocuğu götürmekte iken bir zabitin hareketlerini şüpheli bulması neticesinde yakalandı. Civardaki Yahudiler rüşvet teklif edince onları da nezarete aldı. Galeyan olmaması için haberin devamı verilmemiş. (s.52-53) Çarpıcı bir başka malumatı da, 2. Dünya Harbinde İngiliz İstihbarat zabiti Ronald Reeferson’un notlarından aktarmış Atilhan. 10 sayfalık bu meselede hulasaten, Japonlarla işbirliği yapan IRA teşkilatı liderinin, kaçırılan oğlu Saigal’ı getirmeleri halinde itirafçı olacağı ifadesi üzerine başladıkları arama faaliyetini aktarır. Uzun araştırmalar neticesi, 1 Yahudi’nin evinden gelen çok kötü koku, cesedi açığa çıkardı ve bayram için hamursuza konduğunu gösterdi. Çok etkilendiğini anlatan İngiliz zabit, eşine mektup yazarak Yahudiler arasında oturdukları mahalleden çocuğunu alıp hemen uzaklaşmasını istiyor.. Hadise Yeni Delhi’de vukua geliyor.. 10’larca misalden son bir tanesini aktaralım özetle:  Hafız Sami Bey’in eşi Sıdıka Hanım çocuk yaşta sokakta oynuyor. Asil bir sessizlik içerisinde iken bir Yahudi’nin sırtlan gibi yaklaştığının hiç kimse farkına varmıyor.. “Kız, gel sana şeker vereyim” – “İstemem” diyalogundan sonra, Yahudi, bir elinde şekeri gösterirken diğer eliyle ağzını tıkıyor ve kucaklayarak torbaya atmaya çalışıyor. Atik çocuk silkinerek “Yetişin!” diye bağırınca, o sırada sokakta peydah olan erkekler Sıdıka Hanımı Yahudi’nin elinden kurtarıp Yahudi’nin pestilini çıkarıyorlar ve karakola yolluyorlar.. (Atilhan, ‘bundan 45 yıl kadar önce’ diye anlatmaya başladığı ve hulasaten verdiğimiz bu hadiseyi, ‘Merak edenler gerisini Sıdıka Soydanses’ten sorabilirler’ diyerek bitiriyor – s.156-157). İşte, tüm sapıklığı, dehşeti ve insanların nefret ve kinini kendine hedef eden bir Yahudi bayramı ve asırlarca -sapına kadar haklı olarak- maruz kaldığı katliam ve düşmanlığa rağmen Yahudinin, şu bayramın bu vahşet tablosunu meydana getirmede gayreti.. Buna mukabil, biraz kınama, lisan-ı hâlle gelen neşe ortamını dağıtıcı tepki ve çevresinde muhabbet sahibi insan sayısının azalması gibi sebeplerden birçok hakikat-i İslamiyeyi, ameli, emirleri nehiyleri terk ve/veya göz ardı eden, hatta öğren(e)meyen bir  Müslüman cemiyeti.. Yahudi’nin katledebilmek, en sapık ve arızalı bir inanca hayatını uydurabilmek için gösterdiği gayretin yarısını bile göstermemek.. Sonra da İslam aleminde bugünkü tablo.. E müstahak değil miyiz?.. 
kaynak:

 http://www.on5yirmi5.com/yazar/omer-ekrem-kececi/162973/igneli-fici-yahudi-mezalimi-3.html

.

Yahudi Mezalimi – 2





 Yahudi Mezalimi – 2



İğneli Fıçı 
Ömer Ekrem Keçeci
 26 Temmuz 2014 11:24 


Atilhan’ın, muhtevasını öğrendikten sonra en ziyade ulaşmak istediğimiz bir kitabı idi bu.. Sahaflarda bulduğumuz 3 nüshadan birini takibe aldık. Siparişe niyetlendiğimiz vakit satıldığı haberi geldi. Sipariş gününden evvel başka bir tanesini takibe aldık, sipariş günü onun da satıldığı bilgisi geldi. 3. Ve o gün için son bulduğumuz, yıpranmış bir nüshayı (7. Baskı) hızla getirttik. Sarahatle ifade edelim ki, 3’ünün toplamı bir fiyatta bile olsa, şu içeriği bilsek, tereddütsüz yine getirirdik.. Şimdi bu ulaşılması zor, kıymetli eserden, Yahudinin bayram cinayetlerinin fiili misallerine geçelim: İngiltere’de bilinen ilk iğneli fıçı vak’ası, Norviç şehrinde 12 yaşında bir İngiliz çocuğunun çarmıha gerilip vücudunun hançerlendiği 1144 senesinde.. Bu Hamursuz Bayramında cereyan etmiştir. Çocuğun cesedi bir torbanın içinde saklanmış bir halde, bir ağacın içinde bulunuyor. Hıristiyanlığı kabul etmiş bir dönme Yahudi, hadiseyi itiraf ediyor ve Yahudilerin her sene böyle bir Hıristiyan çocuğunu kurban ederek, hürriyetlerine kavuşacaklarına ve Filistin’e tekrar dönebileceklerine inandığını söylüyor.. (s.16) Sene 1181. Bury St. Edmunds’da Hamursuz Bayramında Robert isminde bir Hıristiyan çocuğu kurban ediliyor. Hıristiyan cemaati hazin bir merasimle cesedi mahalle kilisesine gömüp mucizeler getireceğine inanıyor. Bu vak’a Kanterburi’nin Gervase Kronikinde kayıtlı olup yazarı Rohrbacher’dir. (s.17) Sene 1255. Linkoln, İngiltere. Hugh isminde bir erkek çocuğu kaçırılır, işkence edilir, iğneli fıçıya atılır ve sonra çarmıha gerilir. Çocuğun zavallı annesi uzun araştırmalar sonucu, cesedini Joppin adlı bir Yahudinin bahçesinde bulur. O zamanın mahalli hakimi bu Yahudiye, eğer hadiseyi itiraf ederse hayatını bağışlayacağını va’d eder. Yahudi her şeyi itiraf eder ve bu suretle 91 Yahudi tevkif olunur. Yapılan mahkemenin neticesinde bunlardan 18’i idam edilir. O zamanın İngiltere Kralı 3. Henry, bizzat tahkikatı idare etmiş, öldürülen çocuğun annesine tazminat verdirmiş ve hadiseyi itiraf eden Yahudi’nin de hayatını bağışlamamıştır. Maktul Hugh bir “aziz” mertebesine yükseltilmiş ve onun mezarı hâlâ Linkoln katedralinde aynen muhafaza edilmektedir.(..) Bu hadise o zamanın İngiltere Kralı 3. Henry’nin Zabıt raporlarında kayıtlıdır. (s.18-19) Sene 1279. Northampton, İngiltere. Haydn’ın “Tarihler Lügatı”nda kayıtlığı olduğuna göre Yahudiler, bir genci katledip kanını kullandıkları için takibata uğramışlar ve ceza olarak da 50 tanesi asılmıştır. Bu hadise hakkında ayrıca malumat Reiley’in “Londra Hatıraları” adlı eserinde 15. Sahifede ve H.Desportes’in “Le-Mystere du Sang” adlı kitabında bulunur.(s.19) Sene 1247. Fransa’nın Valreas mıntıkasında (..) 2 yaşında bir kız çocuğunun cesedi, şehir sularının dibindeki hendekte bulunur. Yahudiler tazyik edilince bunu kendilerinin yaptıklarını itiraf ederler, çocuğun kanını arzu ettiklerini açıklarlar, fakat bunun merasim için olmadığını söylerler. Papa 4.Innocent, sanık Yahudilerin 3 tanesinin itiraf etmeden idam edildiklerini kaydediyorsa da, 1903’te intişar eden Yahudi Ansiklopedisi’nin 3. Babının 261. Sahifesinde, bütün sanıkların itiraf ettikten sonra idam edildiği yazılıdır.(s.21) Avusturyalılar Tarafından Hiçbir Zaman Unutulmayan Kanlı Yahudi Ayini: Batı Avusturya şehirlerinden Insbruck’un Cenubu Şarkisindeki ‘Sobad Hall’ malikânesinin yanında “JUSENSTEIN” (Yahudi Taşı) isimli büyük bir taş vardır ki şimdi ziyaretgâh olarak kullanılmaktadır. (..)Bu kanlı taşı ziyaret etmeye gelen turistlere(..), orada vuku bulmuş hadise hakkında birer kartpostal ve vak’ayı anlatan bir broşür verilir. Bu broşür, Isnbruck Resmi Ulûmu Diniye Teşkilatı Reisi Dr. Bruna Wechner’in imzasını taşır. (..) Hadise kısaca şöyledir: 1462 senesinde, Yahudiler mutâd ayinlerine başlamak üzereydi(Tarih,Temmuz 12). Ayinlerinin tam istenildiği gibi olması için mutad Yahudi olmayan birisinin kanına ihtiyaç vardı. Kanından istifade edilecek zavallıyı da bulmakta zorluk çekmediler. Bu, bigünah zavallı Anderl Oxner isminde Avusturya’da RINN bölgesinde oturan iki buçuk yaşında,zavallı saparı altın topu gibi bir Alman yavrucağı idi. Bu zavallı çocuk bin bir işkenceye maruz kaldıktan sonra, şimdi Yahudi Taşı(Judenstein) diye bilinen taşın üzerinde damarları açılıyor, kanı toplandıktan sonra, vücutta kalan son kan damlalarından istifade için, Alman yavrusu Yahudi taşının yanındaki bir kayın ağacına baş aşağı asılıyor.. Her sene, bilhassa 12 Temmuz’da her milletten ve her dinden yüzlerce ziyaretçi ve turist bu Yahudi taşını ziyarete gelip, yaşlı gözlerle zavallı Anderl Oxner’in çektiği ıstırapları anarlar. (s.23) Atilhan, verilen kartpostalın resmini 24. Sahifede neşretmiş.. Asırlar önce irtikap ettikleri, kelimelerle tarifi muhal bu şerefsizliği, beraber yaşadıkları milletlerin nefretlerine, sürgünlere, yakılmak suretiyle idamlara ve benzer tehditlere maruz kalmalarına rağmen asırlar sonra halâ yaşatan, aynı vahşeti tekrar eden ve bu sapkın inancına sımsıkı sarılmış bir millet, merasimle olmasa da bugün halâ aynı dehşette cinayetlerine devam ediyor.. İnancından milim sapmamış, zevkle katlediyor, bütün dünyada sevilmemeleri ve maruz kaldıkları muamelelere rağmen.. Buna mukabil, şu sapkın inançla aynı cümlede anmaktan bile içtinap edeceğimiz İslam inancına mensup Müslümanlar, şu güzide inancının, dünya ahiret en müthiş bir surette afiyette olmasını temin eden emir ve nehiylerinin, en yüksek ahlak kaidelerini telkin eden tebliğinin uzağında duruyor, temel birçok konuda malumat yoksunu bulunuyor, Yahudi bu menfur bayramını bile terk etmez ve Yahudi olarak yaşamaya devam ederken, gavurlara özeniyor, Hıristiyan popçusu topçusunun sözlerini, İslam mekârimine tercih ediyor!..  Gel de cinnet geçirmeden şu tabloyu seyret, gel de bu vaziyete düşüren, içimizden çıkmış, yöneticilik yapmış hainlere iliklerine kadar kin duyma!.. Nasıl olur da Müslüman, dinine, Yahudinin inancına bağlandığından daha sıkı bağlanamaz?!!.. İşte biri, tüm azınlıkta ve nefrete muhatap olma durumuna rağmen, inancına göre ailede, cemiyet hayatında, okulunda eğitim/öğretim verirken; diğeri, inancına muhalif bir eğitim verir, inancına muarızlığa itecek bir cemiyette, muhafaza olmasına vesile olacak ilmi-fikri teçhizatla mücehhez etmezse, arada böyle tarif hudutlarını aşan bir fark çıkar.. Hulasaten son bir misal aktaralım, daha yakın tarihtekiler bir dahaki yazıya inşaallah: Drumont’un La France Juive adlı eserinde, 1670’te, Metz’de geçen bir hadise anlatılır. Buna göre Rafael Levi adlı Yahudi, 1 çocuğu kaçırıp parçalara ayırır, ormana atar. Kendisinden şüphelenen halk evinde çocuğun kemiklerini bulur. Levi yine de inkâr eder. Ancak mahzende bir testi içinde sakladığı çocuğun kanı da meydana çıkınca, itiraf eder ve yakılarak idam edilir.. (s.26-27) 
kaynak:


 http://www.on5yirmi5.com/yazar/omer-ekrem-kececi/162827/igneli-fici-yahudi-mezalimi-2.html


..

Yahudi Mezalimi - 1




 Yahudi Mezalimi - 1 


 Cum, 25 Temmuz 2014 

Ömer Ekrem Keçeci


İğneli Fıçı 


Evvela şunu belirtelim ki, Yahudinin İğneli Fıçı katliamları, Yahudilik ve Masonlukla ilgili pek çok kitap yazıldığı halde birçoğunda geçmez.. Ele alanların içinde de Atilhan gibi hususi bir kitap dolduracak kadar delilleriyle yazmış ve işin Türkiye veçhesini, Osmanlı’da yaşanan hadiselerden misallerini vermiş başka birisini bulmak zordur.. Bundan maada Atilhan’ın bu eserine ulaşmak da kolay değildir. Bereket versin ki, diğer birçok eserine nazaran, bu eserinden internete iktibas edilmiş birçok malumat bulma imkânı vardır.. Lakin bu da çok tafsilatlı değildir. Düşman çok ciddi bir dirilik ve gayrette iken, onu layıkıyla tanımadan, kinine karşı gerekli düşmanlıkla hemhal olmadan, lazım olan gayrete sahip olmak ve mukabelede bulunacak bir noktaya gelmek zordur. Az bilinen bu meseleyi tafsilatıyla aktarmaya bu sebeple de ihtiyaç duyduk. Bu yazıda işi tetkik eden araştırmacıların beyanları ve kendi itiraflarına misaller var, fiili örneklerine dair kaynaklar ise inşaallah diğer yazıda öne çıkarılacak. Gayret bizden, Tevfik Allah’tan. Kitabın daha 4. Sayfasında, “Türk Adaletinin Çok Kıymetli Bir Tarihi İlâmı” başlığıyla, H.1127’de, Ahmet adlı bir yavrucağı iğneli fıçıya atılmak üzere kaçırıp katleden Yahudiler ve Hahamlarıyla ilgili kararı neşredip, “başka delil istemez!” diyerek en kuvvetli bir surette giriş yapıyor.. Tabi bunla iktifa etmeyip daha onlarca kaynağı da sıralamış: Mortagn Başrahibi, M.Prevorst’un “Bulandistlere Göre Azizlerin Hayatı” kitabında, “İşte hamursuz(Yahudinin katliamları yaptığı bayramı) yaklaştı. 15,16,21,22 Nisan. Dört seneden beri Rusya’da Hıristiyan çocuklarına kıran geldi” kaydı mevcut(s.6).. Yeni Sabah Gazetesi, 23.05.1954 tarihli nüshada, ‘meşhur pilot’ Mehmet Altınbay, hulasaten, “Odessa’da çok çocuk kaçırıldığını, halkın bunu Yahudilerden bildiğini, bir gün bir ustabaşının evinde yemek yenirken yemeğin içinden insan tırnağı çıktığını, ustabaşının polise haber verdiğini, polisin ciddi araştırmaları neticesi birçok kasapta hayvan eti yerine İNSAN ETİ satıldığını ifşa ettiğini” yazıyor(s.6-7)..   Arkeoloji kazılarında Mr. R.A.S. Macalister, İbrani mabedlerinde, kurban edilmiş çocuk cesetlerinin bulunduğunu gösteren resimler çekmiştir. Muharref Tevrat 5. Bölümde, Yahudi peygamberi İzaiah, “kayaların arasındaki vadilerde çocukları katledenler” diye vasıflandırılıyor. ‘Civilisation’ adlı kitapta, G.A.Dorsey ise, “Onların Kudüs’teki mabedleri, bir Hindu ve Aztek mabedini gölgede bırakacak derecede korkunç ve kanlı kurban cinayetlerinin vuku bulduğu bir merkezdi” demekte.. 1904’te yayınlanan Yahudi Ansiklopedisi’nin VIII kısmında, 653. Sahifesinde şu itiraf var: “Mütefekkirler tarafından kabul edilen bir esas varsa, o da, Yahudi krallığının son devirlerinde, milletin kralı ve ilahı olan Yehova’ya, insanların kurban edildiği hakikatidir ve bu usul peygamberlerin fikirlerine aykırı idi..”(s.9) Yahudi Bernard Lazare, 1934’te yayınladığı “L’Antisemitisme” kitabının 2. Kısmının 215. Sahifesinde, İğneli Fıçı vak’aları hakkında şöyle yazıyor: “İğneli fıçı vak’aları halk arasında yerleşmiş bir fikirdir, bu ise, tamamıyla bir masal değildir, hakikaten ortaçağlarda(..)Yahudiler Kabalistik ve Talmudik ayinlerinde kan kullanmışlardır. (..)Muhtemeldir ki, Yahudi sihirbazlar bu iş için gayri Yahudi çocukları kurban ederek kanlarından istifade etmiş olabilirler”(s.10-11) Alman Prof. Dr. Erich Bischoof, bu kanlı ayinler üzerinde uzun tetkiklerde bulunmuş ve enteresan noktalar keşfetmiştir. Bilhassa Yahudilerin kabbalistik teosopisi hakkında yazılmış olan (Berdiwetsch Yayınevi, 88 b), ‘Thikunne Zohar’ adını taşıyan bir dini kitaptaki şu parça şayan-ı dikkattir: “..Hayvandan bir farkı olmayan yabancıların öldürülmeleri hakkında bir ayet vardır. Bu öldürme kanuni bir metodla yapılmalıdır. Yahudi dinine inanmayanların, Allahımıza kurban edilmeleri icap eder”(s.11). Sir Richard Burton, Talmud’u en ince teferruatına kadar tetkik ettikten sonra bu kitabın nazariyelerine göre Yahudi – gayrı Yahudi münasebetlerini meydana çıkarmıştır. Aşağıdaki parçalar Sir Burton’un “Yahudi ve Çingene” adlı (..) eserinden alınmıştır: Sahife 73 şöyle diyor: “Modern Yahudi inancının en mühim noktası şudur: Yabancı, yani bizim dinimize bağlı olmayan insanların hepsi, kaba hayvanlardır. Onların dağda gezen sırtlanlardan daha fazla bir hakları olamaz”.  Sahife 81’de şöyle diyor: “Talmud der ki, Allahımız Yahova’yı memnun edecek iki kanlı ayinimiz vardır, biri Paschal Holocaust(Hamursuz Bayramı), diğeri de çocuklarımızın sünnet merasimi”(s.12) Hamursuz’da çocuk katliamı ise şöyle irtikap edilir: “Bunun için en mükemmel ve sıhhatli bir çocuk seçilir ve damarında tek damla kan kalmayıncaya kadar kanı akıtılır. Yalnız bununla kalmayıp çocuk tıpkı Hz. İsa gibi çarmıha gerilerek(Bizim inancımızda Hz. İsa’nın çarmıha gerilmesi yoktur, Atilhan da bunu başka bir yerde ifade eder, burada la teşbih vela temsil ifade etmiş) işkenceye tabi tutulur. Vücudunda yaralar açılır,  başına dikenlerden bir çelenk konur, sünnet edilir. Çocuğun kanı ya kurutularak kullanılır ya da hamursuza konur.”(s.14) “Böyle bir şey bu asırda yapılır mı” suali doğal olarak akla gelir.. Kitapta –ve bizim de bildiğimiz- Yeni Sabah’tan yukarıda aktardığımız hadise dışında yarım asırlık bir süreçte buna dair bir delil görmedik.. Lakin, merasimle olmasa da çocuk hatta bebek katliamlarının sevap olduğu yönünde fetva veren, kitaplarına yazan Hahamları, bunu tatbik eden İsrail’i, bombalamaları film seyreder gibi keyifle seyredenleri yakinen müşahede etmekteyiz.. Bunun dışında Atilhan’ın bizzat konuştuğu ve bir Yahudi tarafından kaçırılmak üzereyken son anda kurtarılan Sıdıka Soydanses misali gibi, yakın zamandan hadiseler de var ki, tarih boyunca cinayetlerine sıraladığı 10’larca sayfa tutan örneklerden bir kısmını diğer yazıda aktaracağız inşaallah. 
kaynak:


 http://www.on5yirmi5.com/yazar/omer-ekrem-kececi/162757/igneli-fici-yahudi-mezalimi-1.html