Devletler ve Trumpları
Behiç Gürcihan / Açık İstihbarat,
BEHİÇ GÜRCİHAN,
OYUN BOZAN.,
2016-11-13
Devletler Tıkanır.
Damarlarında yılların biriktirdiği tortularla akan kan akmamaya başlar ve bürokratik organlar arasında iletişimsizlik had safhaya ulaşır. Bu tıkanıklığın toplumda ayna görüntüleri olarak cep cep huzursuzluklar baş gösterir.
İşte bu noktada Devletlerin içinde klikleşmeler başlar. Toplumda baş gösteren rahatsızlıklardan da referans alan bu klikler Devlet'e dair farklı mefkureler/idealler çevresinde toplanırlar.
Topluma göre farklılıklar gösteren bu mefkureler çoğu zaman benzer bir dikotomi(iki kutupluluk) üzerinden birbirine karşı konuşlanır.
Osmanlı'da İslamcılık/Turancılık 'a karşı Anadolu hareketi; ABD'de küresel yayılmacılığa karşı izolasyoncular bu dikotomilere tarihten iki örnek olarak karşımızda.
Bu mefkurelere özenenlerin liberal veya muhafazakar kamplarda yeralması tamamen kendi toplumsal sosyoloji ve siyasi diyalektikleri ile bağlantılıdır ama "önce yurtta sulh" diyenlerle "dünyada sulh da bizden sorulur" un çekişmesi kadimdir.
Tıkanan bir Devlet'in vücudu üzerinde bu iki farklı hayalet çatışmaya başladığı noktada yatay hiyerarşiler üzerinden cuntalaşmalar başlar. Devletin standart dikey hiyerarşi üzerinden işleyişine paralel bu yatay hiyerarşiler bir dava etrafında farklı bürokratik organlar bünyesinden adam devşirir.
Herkesin sorusu aynı ("Bu Devlet/ülke nasıl kurtulur?") cevabı farklıdır.
Devlet içi savaşlar başlamıştır.
Türkiye Devlet'i ve Millet'i 1997-1999 aralığında en ciddi kalp krizlerini yaşadığında başlayan cuntalaşma 2000'lerin başına gelindiğinde iyice belirginleşmeye başlamıştı.
21. yy'a tıkanan Devlet bünyesinde tortulaşmış en az 3 cunta ile girdik.
Bir cunta diğerinden daha akıllı idi ve ABD Devleti içindeki baskın cunta (neocon) ile müttefikti.
Bu cunta diğer iki cuntayı ustaca "Ergenekon" ve Balyoz süreçlerinin içine çekip kendi darbesini "darbe yapacaklar" yaygarası altında diğerlerinin üzerine yıktı ve hepimizin malumu tarihi tiyatroyu sahneledi.
Bu cunta; hiç bir Devlet restorasyon projesinin Milletten bağımsız yapılamayacağını bilecek kadar akıllıydı ve o yüzden Devlet'in çevresine tadilat perdesini çekerken tadilat perdesinin yüzüne de Tayyip Erdoğan portresini astı.
Pınarhisar cezaevinde özel şartlarda son antremanı yaptırılan Erdoğan ideal adaydı. Duruşu ve karakteri; ahlakı ve aklı ile Türk Milleti'nin özgül ağırlığının "bizden biri" diyeceği bir profil idi.
Zamanında Hürriyet'in hakkında attığı "Kaçak evde oturuyor" manşetlerine sinirlendiğinde ona şu söylenmişti:
"Telaşlanma onlar sana çalışıyor. Bu ülkede kaçak evde oturan milyonlar var. O manşetleri görünce, 'bu adam bizden' diyorlar"
Türkiye'deki ve ABD'deki psikolojik harp üstadlarının(FETÖ'nün patronları) ustaca işlediği Tayyip Erdoğan figürü Devlet'in restorasyon projesinin yüzü haline getirildi.
Bu tarz restorasyon projelerinde ortaya çıkabilecek toplumsal ve bürokratik dirençler Dink suikasti ve "Ergenekon" operasyonları gibi toplumu ve bürokrasiyi paralize eden şoklarla aşıldı. Toplumun özgül ağırlığını temsil eden muhafazakar kitleler ise RTE'nin "networking" başarısının da katkısı ile tek bir lider arkasında ; kalan kitle de karşısında hizaya sokuldu.
Toplumu yönlendirmek artık bir tahtırevalliyi idare etmek kadar kolay hale gelmişti.
Sonuçta Devlet içindeki savaşı Tayyip Erdoğan'ı sahaya süren cunta kazandı ve Devlet'i "Yeni Türkiye-Osmanlı" mefkuresi yolunda dönüştürdü; dönüştürmeye devam ediyor.
Bu iç akıl bu süreçte o kadar ustalaştı ki; Devlet içi yeni cuntaları tespit edip, onların ayranını köpürtüp kendi lehine yeni dinamikler yaratmadaki becerisini son olarak 15 Temmuz darbe girişiminde gördük.
Bir kısım TSK içi muhalif, Fetullahçı ajanlar tarafından kışkırtılıp sahaya sürüldü ; yüzlerce masumun katli ile sonuçlanan süreçte bir kez daha darbe girişiminden darbe çıkartıldı.
Devlet'in restorasyon projesi sürüyor ; içerdeki ufak direniş odakları AKP'nin ufak adamlarla yaptığı geçici ittifaklarla aşılmaya çalışılıyor.
Bu restorasyon projesinin bir benzerine ise ABD'de start verildi.
Tıkanmış bir diğer Devlet olarak ABD.
ABD Devletinin tıkanmışlığı bir kaç sene önceki bütçe sürecinde iyice ayyuka çıkmıştı. ABD bütçesini geçiremedi, bütçesiz kaldı.
Hedefine koyduğu ülkeler için uydurduğu "failed state" kategorisine kendisi düştü.
Yıllardır finans kapitalin kucağında altyapısını, eğitim sistemini ve imalat sanayini ihmal eden ABD'de elitlerle avamın arasındaki fark 2008 krizinden sonra daha da açılmıştı. ABD şehirleri sadece alt sınıfın değil orta sınıfların da sessiz çığlıklarına sahne olmaya başladı. Avamın iyice huzursuzlanmaya başladığı noktada kimsenin şerif bile olamaz dediği bir portre tabandan yükselmeye başladı.
ABD'nin liberal kesimlerinin toplumun geneline empoze etmeye çalıştığı değerler bütününe (political correctness, lgbt hakları,eşcinsel evlilikleri,vs.) alerji duymaya başlayan muhafazakar kitleler üzerinde sörf yapan muhafazakar muhalefet kanalları arttı. IŞİD projesi anti-İslamcılık üzerinden bu muhalefeti ayrıca güçlendirdi.
Bütün komplo teorilerinden bağımsız olarak 11 Eylül sonrasında ABD'de eyaletlerini merkezi federatif devlete bağlayan bağlar özellikle güvenlik bürokrasisi üzerinden güçlendirilmeye başlanmıştı (Bkz: Patriot Yasası). Özellikle eyalet polisleri ile FBI ; Homeland Security bakanlığı kanalları ile daha sıkı bir işbirliğine girdi.
ABD Devleti içinde yaşanan cunta savaşlarında Neoconların tasfiyesi sonrasında özellikle FBI'ın "İsrail lehine casusluk" soruşturmaları perde arkasında hız kazandı; bir çok isim mini "Ergenekon" usullleri ile tasfiye edildi.
ABD Devleti içinde , İsrail ile araya mesafe konmasını ve ABD'nin çıkarlarının İsrail çıkarları lehine feda edildiğini savunmaya başlayan "ulusalcı" anlayış güç kazanmaya başladı.
Hem içindeki, hem dışındaki dengeler nedeni ile İsrail'e karşı açıkca cephe açamayacağını bilen ulusalcı ABD; İsrail'e "one minute" 'i Türkiye/RTE üzerinden söyledi.
Her tıkanan Devlet yapısında olduğu gibi işte bu klik savaşlarının yoğunlaştığı bir noktada Trump figürü sahneye sürüldü.
Bu Figür aynen Erdoğan gibi, ABD Devleti'nin çevresine çekilecek "Tadilattayız" perdesine asılacak posterdir.
Mevcut hakim elitlerin bu postere verdiği aşırı duygusal tepki ile zamanında RTE seçildiğinde şoke olan laik şehirli kitlenin tepkisi sosyolojik olarak aynı kulvarın yolcusudur.
Alışık oldukları düzenin ayaklarının altından kaydığını hissederken yine de bunun geçici bir sapma olduğunu ümit eden bir gayretle sokağa düşen ABD'lilerin "Cumhuriyet mitingleri"
ABD Devleti içindeki klik savaşlarını kızıştıracaktır fakat tarih uzun vadede hep yükselen ve yaygın bir toplumsal dalganın enerjisini kullanabilenlerin galip geldiğini bize göstermiştir.
Türkiye'de RTE , ABD'de Trump işte bu sosyolojik dalganın önyüzleri olarak Devlet içindeki kliğin poster çocuğu olarak sahneye sürülmüştür.
ABD ile Türkiye arasında tarihsel süreci bizimkinden farklı kılabilecek bir dizi ayrıntı mevcut. Neticede toplumsal çeşitliliği bizden çok daha yüksek; devlet içi kontrol/denetleme mekanizmaları bizden daha güçlü ve yargı sistemi yapısal olarak farklı bir canlı olan bir organizmanın yaşayacaklarının Türkiye'nin yaşadıkları ile birebir paralellik arzedeceğini öngörmek safdillik olacaktır.
Fakat ABD'nin sırf ABD olduğu için dünyayı dönüştürmeye soyunan küresel güçlerin hedefinde olmayacağı ve bu küresellere karşı ABD devleti ve toplumu içinde de karşı odakların kristalize olmadığını varsaymak da eşit derecede safdilliktir.
Küreseller için ABD de bir hedeftir. Gerekirse parçalanması gereken bir hedef.
ABD içinde birileri , mevcut küresel gidişat ile ABD'nin bir bütün olarak kalamayacağını gördüler ve bu gidişata karşı cevap olarak ABD Devleti'nin federalizmden üniterleştirmeye doğru evriltecek bir konsolidasyon projesi başlattılar.
Bu proje küresellerin ekonomik ve politik düzeyde bir çok planına aykırı. (Örnek: Transpasifik, TransAmerika, TransAtlantik ticaret anlaşmaları)
Devletin konsolidasyon süreci yürütürken küresellerin kışkırtabileceği onlarca toplumsal dinamiğe karşılık (Bkz. California) ; ABD Devleti'nin toplumdaki özgül ağırlığı olan kitleyi gerektiğinde tutacak, gerektiğinde harekete geçirecek bir lidere ihtiyacı vardı.
Ve o lideri Trump'ta buldu.
Hem dili, hem vücud dile ile sıradan ABD'linin " Bu adam benden " diyebileceği ideal bir portre Trump.
Politik söylemi "Kadına wo-man demeyelim, çünkü o erkeğin önünde eğilme kökünden geliyor/Tarihe his-story demeyelim çünkü o erkeğin tarihi demek" düzlemine sıkıştıran dangalak liberal solcuların asla anlayamacağı bir damardan avamın özüne hitap ediyor.
Avamın açlığına midesinden; iktidarsızlığına " Erkek" Söylem üzerinden derman oluyor.
RTE'nin bir yandan kömür/makarna, bir yandan Osmanlı hayali dağıtması gibi;
Trump ta bir yandan iş/yol/altyapı , diğer yandan " Yeniden Güçlü Amerika " hayali dağıtıyor.
İzleyip hep beraber göreceğiz;
ABD Devleti'nin bu restorasyon projesinde koçluk yaptıkları bizimkiler kadar başarılı olup olamayacaklarını.
ABD'nin Diyarbakır'ı California 'ya ;
ABD'nin ABD'si İngiltere'ye ve ABD'nin Soros'u Soros'a özellikle dikkat etmeyi unutmadan.
Soruyorlar;
Açık İstihbarat bir yıl önceden beri nasıl "Trump Seç(tir)ilecek" tespitinde bu kadar ısrar etti diye?
Cevap soruda gizli:
Kendi Eko odasından dışarısını duyabilen kulaklar;
Kendi Yansımasından ötesini görebilen gözler;
Kendi Derdinden başkasının Derdini hissedebilen kalpler ve
Kendi Gururunda / Goygoyunda boğulmayan akıllar için.. Her şey
AÇIK İSTİHBARAT.
B.G.
http://acikistihbarat.com/Haberler/1098-Yazilar-Devletler%20ve%20Trumplar%C4%B1%20-%20Behi%C3%A7%20G%C3%BCrcihan%20-%20A%C3%A7%C4%B1k%20%C4%B0stihbarat-1098
***