Asya-Pasifik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Asya-Pasifik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Şubat 2017 Cumartesi

HİNDİSTAN’IN ENERJİ GÜVENLİĞİ


HİNDİSTAN’IN ENERJİ GÜVENLİĞİ 



Ömer ATAGENÇ
* Ars. Gör., Kırklareli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İliskiler Bölümü. 


Anahtar kelimeler: Enerji Politikaları, Enerji Güvenliği, Asya-Pasifik, Güney Asya Jeopolitiği, Hindistan,Ömer ATAGENÇ,

Giris 

Hindistan, enerji rezervleri zayıf olan bir ülkedir. Soğuk Savas döneminin iç talebi karsılayan bir ülke olmasına rağmen, 90’lı yıllarla birlikte değisen ekonomi politikalarına ve sanayilesmeye bağlı olarak enerji ihtiyacı gün geçtikçe artmaya baslamıstır. Enerji kaynaklarının çesitlendirilmesi, enerji güvenliği meselesinin en önemli konusu haline gelmistir. Bu çesitlendirme politikası da gerek bölgesel gerek küresel ölçekte daha aktif bir dıs politika izlemesini de beraberinde getirmistir. Asya’nın yükselen profiline sahip bir ülke olarak Hindistan, artan enerji ihtiyaçlarını karsılayabilmek ve ekonomik büyümesini devam ettirebilmek için diğer bir Asya gücü Çin ile sürekli olarak bölgede karsı karsıya gelmeye 
baslamıstır. Soğuk Savas’ın isbirliği ve barıs ortamının yerini sıkı bir rekabet ortamı almıs ve Asya-Pasifik bölgesinde sular gün geçtikçe ısınmaya baslamıstır. Enerji güvenliği meselesi kaynak çesitlendirmesinin yanısıra askeri gücün de ön planda olduğu bir noktaya doğru evrilmeye baslamıstır. Güvenlik problemleri sebebiyle karadan kurgulanan enerji nakil projelerinden ziyade deniz yoluyla enerjinin Hindistan’a ulastırılmasına yönelik projeler gelistirilmektedir. Hint Okyanusu’nun güvenliğinin ve bölgede denetimin sağlanması 
Hindistan’ın enerji güvenliği politikalarının merkezine de oturmaktadır. 

Hindistan’da Enerji Politikalarının Kısa Tarihçesi 

Hindistan’ın enerji ile tanısması 19. yüzyılın ikinci yarısına rastlamaktadır. Dünyada petrolün yeni yeni kesfedilmeye baslandığı bu dönemde İngiltere’nin Kafkaslar ve Ortadoğu ile birlikte Güney Asya’da da es zamanlı olarak faaliyete basladığını söylememiz mümkündür. Hindistan’ın Dngiliz sömürgesi altında olduğu bu dönemde, 1860 yılında Assam’da ilk olarak petrol arama çalısmalarına baslanmıstır. Yaklasık 30 yıl süren bu çalısmaların sonucunda 1889 yılında Digboi bölgesinde petrole ulasılmıstır. Dönemin İngilizlere ait olan tek enerji sirketi AR&T (The Assam Railways & Trading Company Limited)’nin çalısmaları sonucunda petrol kesfedilmistir. Bu sirket, 1947 yılındaki 

Hindistan’ın bağımsızlığından önce 1899 yılında AOC (The Assam Oil Company) adını, ardından 1921 yılında BOC (The Burmah Oil Company) adını almıstır. Bağımsızlığın ardından 1948 yılında yeni hükümet IPR (Endüstriyel Politika Kararı) almıstır. Bu karara göre, Hindistan’ın ekonomik anlamda kalkınabilmesi, petrol sanayisinin gelismesi ile doğru orantılıdır.1 Bağımsızlıktan itibaren 70’lerin sonuna kadar gelinen dönemde Hindistan’ın ekonomi politikalarının temelindeki bes yıllık kalkınma planlarının ana konusu genellikle enerjidir. İlk iki plan “ Yeraltı Kaynaklarının Gelistirilmesi ”dir. Üçüncü Bes Yıllık Kalkınma Planı “ Yeraltı kaynakları ve Petrol ”dür. 1970’lerin sonlarına kadar süren Altıncı Bes Yıllık 
Kalkınma Planı ise “ Enerji ”dir. Bu plan Hindistan’ın petrol ihtiyacının karsılanması amacıyla olusturulmustur.2 

1974 yılı Hindistan’ın petrol sektörü açısından ciddi bir dönüsümün yasandığı bir yıl olmustur. İlk defa bu yıl içinde Hindistan münhasır ekonomik bölgesine dahil bir alanda kıyıdan uzak (offshore) petrol kaynaklarına ulasmıstır. Assam ve Gujarat bölgesindeki petrol kaynaklarına bağımlı olan Hindistan’ın denizde de petrol kaynaklarına ulasılabilmistir. 1974 yılını takip eden bes yıl içerisinde kıyıdan uzak sahaları Hindistan’ın toplam petrol ihtiyacının yaklasık %38’ini karsılar bir noktaya gelmistir. Bu durum, Hindistan’ı enerji kaynaklarına 
olan ihtyacı noktasında önemli ölçüde ferahlatmıstır.239 Ancak, 1974 yılı dünyayı ciddi sekilde etkileyen bir enerji krizine de sahne olmustur. Petrol üreten ülkelerin tüketici ülkelerle yasadıkları gerilimin bir sonucu olarak ortaya çıkan 1973-74 petrol krizi, tüm dünyayı etkilediği gibi Hindistan’ı da etkisi altına almıstır. Bu dönemde büyük oranda artan petrol fiyatları sebebiyle, Hindistan’ın petrol faturası birdenbire %50’nin üzerinde bir artıs göstermistir.3 

Dönemin Basbakanı Indira Gandhi, bu konuya bir çözüm bulabilmek adına 1974-1976 yılları arasında Esso, Bruma Shell, Caltex ve IBP gibi petrol sirketlerini millilestirmis, ardından petrol fiyatlarını sabit tutabilmek ve petrol arzını güvenlilestirebilmek adına Petrol Koordinasyon Komitesini kurmus ve APM (Administered Price Mechanism-Yönetilen Fiyat Mekanizması Sistemini)’yi olusturmustur. Alınan bu önlemlere rağmen, 1979 krizinde de benzer problemler bas göstermis ve Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH)’da 5.2’lik bir düsüs 
yasanmıstır. Bunun üzerine Gandhi 1981 yılında OIL (Oil India Limited) adlı petrol sirketini de millilestirmistir. 1980’ler boyunca Hindistan’ın petrol üretim ve tüketim dengesinde bir takım değisiklikler meydana gelmis ve bunun sonucunda ise Hindistan üretimde daha verimsiz ve artan tüketimi bağlamında da dısarıya daha bağımlı hale gelmistir. Ülkedeki petrol üretimi ülkenin kendine yeterliliğini sağlarken 1984 ve 1985 yıllarından itibaren bu durum yavas yavas ortadan kalkmaya baslamıstır. Petrol üretiminin en üst düzeyde olduğu bu 
dönemde Hindistan, petrol ihtiyacının yalnızca %30’unu ithal etmekteydi. Ancak üretim artıs hızı ihtiyaç artıs hızını bir noktadan sonra yakalayamamıs ve giderek üretim hızı ile ihtiyaç arasındaki uçurum açılmaya baslamıstır. 1985-86 döneminde %60 olan petrol üretimi, 21. yüzyıla girilirken %34 seviyesine gerilemistir.4 Özellikle de 1990’dan sonraki süreç Hindistan’ın dısarıya olan bağımlılığının giderek arttığı yılların da baslangıcı olmustur.5 

Hindistan’ın Enerji Kaynakları 

Hindistan devleti enerji kaynakları konusunda oldukça yetersiz bir ülkedir. Sahip olduğu petrol ve doğalgaz kaynakları Soğuk Savas dönemi boyunca iç tüketim açısından nispeten yeterli bir görüntü verse de 90’lı yıllarla birlikte değisen ekonomi politikaları, enerji kaynaklarına olan talebi de hızla değistirmistir. Teknolojik ilerlemeler ve buna bağlı olarak sanayilesmenin hızlanması enerji kaynaklarına olan talebin de hızla artmasına sebep olmustur. Tıpkı ABD, Japonya ve Çin gibi Hindistan’ın da ekonomik kalkınması ve büyümesinde enerji 
politikaları merkez bir konum elde etmistir. 

Hindistan’ın 2013 yılı itibariyle sahip olduğu hidrokarbon kaynakları ve kömürün rezerv, üretim ve tüketim rakamları asağıdaki gibidir: 


Kaynak: BP Statistical Review of World Energy, June 2014. 

Hindistan’ın petrol rezervleri dünya rezervlerinin %0.4’ünü olusturmaktadır.6 Hindistan dünya ölçeğinde olmasa dahi, Asya ölçeğinde ciddi sayılabilecek petrol rezervlerine sahiptir ve Çin’den sonra ikinci sırada yer almaktadır. Kanıtlanmıs petrol rezervleri Ocak 2014 itibariyle 5.7 milyar varildir. Üretimi ise günlük 894 bin varildir. 
Hindistan’ın petrol üretiminin son yıllarda arttığını söylemek mümkündür. Ancak petrole olan ihtiyacı o kadar hızlı artmaktadır ki, üretim ve ihtiyaç açığı giderek artmaktadır ve bugün itibariyle Hindistan’ın kısa vadede üretimi ile tüketimi arasındaki dengeyi sağlaması mümkün görünmemektedir. Petrol üretimi 90’ların basında yaklasık olarak 700-800 bin varil civarında iken tüketimi 1-1.5 milyon varil civarında idi. Bugün bu rakamlar yukarıda da bahsedildiği gibi üretimin 894 bin varile yükselmesine rağmen tüketim asağı yukarı üç kat artıs göstererek 

2.8 milyon varile yükselmistir. Bu rakamlar gösteriyor ki üretim artıs hızı, önceki yıllara kıyasla yükselmesine rağmen artan ihtiyaç karsısında yetersiz kalmaktadır.7 Petrol tüketim rakamlarına da göz atacak olursak 2003 yılında günlük 2.3 milyon varil olan tüketimin 2030 yılında 4.5 milyon varile yükselmesi beklenmektedir. Aynı sekilde yukarıda da bahsedildiği gibi 0.8 milyon varil olan günlük üretimin de 2030 yılında 1.4 milyon varile çıkması beklenmektedir.8 Bu haliyle petrolde bugün yaklasık %70 oranında dısa bağımlı olan Hindistan’ın 2020’de %90 oranında bağımlı olacağı tahmin edilmektedir.9 Bu bağımlılık ekonomik olarak da Hindistan’a ciddi bir yükü de beraberinde getirmektedir. 2006 yılında Hindistan’ın petrol faturası % 50 oranında artıs göstermistir. Yapılan tahminlere göre ise bu rakamın 2020 yılında bugünkünün yaklasık üç katına çıkacağı belirtilmektedir. Petrol ticaretindeki baslıca ülkeler ise sırasıyla Suudi Arabistan, Birlesik Arap Emirlikleri, Nijerya, Irak, Dran, Kuveyt, Angola, Malezya ve Endonezya’dır. 

Doğalgaz günümüz itibariyle Hindistan açısından petrole oranla daha avantajlı bir enerji kaynağıdır. Bunun sebebi Hindistan’ın var olan ihtiyacının önemli bir kısmını yerel kaynaklardan karsılayabilmesidir. Petrolde dısa karsı bağımlılığını aynı oranda doğalgazda yasamamaktadır. Hindistan’ın birincil enerji tüketiminde doğalgazın payı %8’dir. Ancak 2025’e yönelik yapılan tahminler bu oranın %20’ye çıkacağını belirtmektedir.270 Hindistan’ın doğalgaz rezervlerinin dünya rezervlerindeki payı %1.1, tüketimdeki payı ise % 1.3’tür.10 Hindistan’ın doğalgaz rezervleri yaklasık 736 metreküptür. Doğalgaz üretimi ise günlük 86 milyon metreküptür. Doğalgaz üretimi ile tüketimi arasındaki farkın petroldeki 
kadar olduğunu söylememiz mümkün değildir. Hindistan’ın doğalgaza olan ihtiyacı günlük 115 milyon metreküptür.11 Bu haliyle Hindistan, günümüzde doğalgaz ihtiyacının yaklasık %74’ünü yerel kaynaklardan karsılayabilmektedir. Bu tabloya rağmen genel enerji tüketimine bakıldığı zaman, doğalgaza olan ihtiyacın hızla arttığını görmekteyiz. Doğalgazın Hindistan’ın enerji tüketimindeki payı 1980’lerde %2.5 iken, bu rakam 2000’li yıllarda %7’ye yükselmistir. 2030’da ise bu oranın % 30’a yükselmesi beklenmektedir. Doğalgaza olan 
ihtiyacın yükselmesinin en önemli nedenleri arasında çevre dostu bir yakıt olması gösterilmektedir. Bu haliyle gelecek dönemde Hindistan’ın doğalgaza olan ihtiyacının ve doğalgazda dısa bağımlılığın hızla artacağı da belirtilmektedir.12 Buna karsılık, her ne kadar bu bağımlılık sürecinin önüne geçilebilecek boyutta olduğu tahmin edilmese de, Andra Pradesh açıklarında Krishna-Godavari bölgesinde Orissa ve Gujarat’ta tespit edilen yeni doğalgaz kaynakları Hindistan açısından umut vericidir. Keza Hindistan’ın 736 milyar metreküpüne (25 trilyon kübik fit) karsılık Krsihna-Godavari ve Orissa bölgelerinde tespit edilen gaz miktarı yaklasık 20 trilyon kübik fittir. Sahip olduğu rezervlerin yarısından fazlası güneydoğu kıyıları açıklarında tespit edilmistir.13 

Hindistan’ın baslıca doğalgaz ithalatçıları; Katar, Yemen, Nijerya, Mısır, Vietnam, Myanmar ve Banglades’tir. Türkmenistan ve İran da önümüzdeki dönemde Hindistan doğalgazının temin edilmesinde önemli iki ülke olacaktır.14 Doğalgaz üzerinden kurduğu diplomasi oldukça yenidir. Ancak ithalatçılarının bir kısmının sınır komsusu olması, Türkmenistan ve İran ile kurmaya çalıstığı diyalog sürecinde Pakistan’ın kilit ülke olması, Hindistan’ın enerji güvenliğini sağlayabilmesi noktasında sınır komsuları ile iliskilerinin birincil önemde olduğunu da söylemek mümkündür. Hindistan doğalgaz ithal eden bir ülke olmaya basladığından itibaren deniz yolu ile LNG (liqufied natural gas-sıvılastırılmıs doğalgaz) temini de önemli ölçüde artmaya baslamıstır. Bu bağlamda Hindistan hükümeti ulusal ve uluslararası sirketleri biraraya getirerek ülkesinde sekiz adet LNG terminalinin açılması kararını almıstır. Bunun yanında LNG halinde alınan doğalgazın yeniden gaz haline dönüstürülebilmesi ve doğalgaz sektörünün gelistirilebilmesi adına Arap Denizi kıyısındaki 
Dahej bölgesinde 2004 yılında regazifikasyon terminali insa edilmistir.15 

Hindistan, dünyada dördüncü en büyük kömür rezervlerine sahip olan ülkedir. Aynı zamanda üçüncü en büyük kömür üreticisi ve tüketicisidir. Kömür Hindistan’ın enerji politikalarında halen en önemli yerde bulunmaktadır. Keza, Hindistan harcadığı enerjinin yarısından çoğunu kömürden temin etmektedir. Hindistan’ın birincil enerji tüketiminde kömürün yerinden bahsederken, büyük ölçüde kırsal yerlesmenin hakim olduğu ülkede çok sınırlı bir bölümün petrol ve gaz ürünlerine sahip olduğundan bahsetmistik. Elektriğin dahi ulasmadığı Hindistan köylerinde yakıt olarak kömür kullanılmaktadır.16 2007 yılı içinde yayınlanan “Bütünlestirilmis Enerji Politikası” baslıklı raporda kömürün geleceği ile ilgili birtakım değerlendirmelerde bulunulmustur. Buna göre, kömür Hindistan’ın en önemli enerji kaynağı olmaya devam edecektir. Birincil enerji kaynakları içindeki ağırlığını da 2030’lara kadar koruması muhtemel görünmektedir. Aynı zamanda kanıtlanmıs 92 milyar ton ve tahmini olarak da 248 milyar ton kömür rezervi bulunan Hindistan, yaklasık 80 yıl yetecek 
kadar kömüre sahiptir.17 Kömür kullanımı Hindistan için her ne kadar önemli ise olumsuz çevresel etkileri de bir o kadar ciddi noktaya gelmektedir. Hava kirliliği
problemi Hindistan ve Çin gibi yoğun kömür kullanan ülkeler açısından ciddi boyutlara ulasmaktadır. Aynı zamanda Hindistan’ın yüzölçümünün oldukça genis olması, kömürün ülke içinde tasınmasının önünde de ciddi bir engeldir. Öyle ki bazı bölgeler açısından kömür ithal etmek, kendi ülkesinden almaktan daha ucuza gelmektedir. Bu da Hindistan kömür sektörünün karsı karsıya olduğu bir baska problemdir.18 Hindistan’ın kömür üretim ve tüketim rakamlarında da artıs gözlendiğini söylememiz gerekmektedir. Her ne kadar kömürün iklimsel değisimlere ve çevreye birçok olumsuz etkisi olsa da Hindistan’da kömür üretim ve tüketimi giderek artmaktadır. Yapılan tahminlere göre, 2005 yılında 382 milyon ton olan yıllık tüketim rakamı, 2025 yılında 580 milyon tona çıkacaktır. Hindistan’ın enerji kömür üretiminin yaygınlastırılmasının önemi oldukça büyüktür. Bu bağlamda Hindistan’ın önemli kömür rezervlerine sahip Bihar, Madya Pradesh ve Batı Bengal bölgelerinin güvenliği Hindistan açısından önem kazanmaya baslamıstır. Ancak yukarıda bahsedildiği gibi ülke içinde kömürün tasınması problemi halen çözülmeyi bekleyen bir problem olarak göz önünde bulunmaktadır.19 

Hindistan’ın Enerji Güvenliğinin Geleceği 

Küresel enerji politikalarına bakıldığı zaman kısa ve uzun vadede dünya genelinde fosil yakıtlara bağımlılığın artacağını söylememiz mümkündür. Gerek küresel aktörlerin gerekse Hindistan’ın fosil yakıtlara olan bağımlılığını ve fosil yakıtlar için verilen mücadeleyi incelediğimiz bölümlerimizde bunu daha yakından ve detaylı olarak görebilmekteyiz. Hindistan’ın da dünya genelinde olduğu gibi fosil yakıtlara olan bağımlılığı gün geçtikçe artmaktadır. Enerji üretimi dünya ortalamasının altında olmasına rağmen, dünyanın 5. büyük enerji tüketicisi ülkesidir. Ekonomik kalkınma hızı bu sekilde devam ettiği sürece tüketici ülkeler sıralamasında 2030 tahminlerine göre 3. sıraya 
yerlesecektir. Ancak bir yandan da önümüzdeki 25 yıl içinde enerjiye olan bağımlılığının bu sekilde artısı devam edecek olursa da ekonomik kalkınma hızının %8-9 seviyesinden %3-4 seviyesine inmesi ihtimali de belirtilmektedir.20 

Hindistan sahip olduğu sınırlı petrol kaynaklarındaki üretim faaliyetlerine ek olarak Krishna-Godavari bölgesinde yeni kaynaklara da ulasmakta ve üretimini artırmaktadır. Ancak sanyilesmenin giderek arttığı Hindistan’ın üretim rakamları ile tüketim rakamları arasındaki fark hızla açılmaktadır. Yapılan tahminlere göre bugün %70 olan petrole bağımlılığın, 2030 yılında %90 seviyesine çıkacağı belirtilmektedir.21 

Bağımlılık oranının bu kadar yüksek olması Hindistan’da enerji güvenliği açısından olumsuz sinyallerin çalması anlamına gelmektedir. Hindistan’ın bu bağlamda önceki bölümde verilen örneklerden hareketle yalnızca ticaret değil en az ticaret kadar yoğun yatırım arayısına girdiğini belirtmistik. Ortadoğu ve Afrika yatırımlarına ek olarak Hindistan son dönemde Latin Amerika’da da önemli yatırım faaliyetlerinde bulunmustur. Kolombiya, Brezilya ve Küba gibi ülkelerde Hindistan yatırımları giderek artmaktadır. Petrol arama ve üretim noktasında Hindistan’ın önümüzdeki dönemde dıs yatırıma ağırlık vereceğini ve yatırım ağını mümkün olduğunca ekonomik kalkınma seviyesiyle orantılı olarak genisleteceğini söylememiz mümkündür.22 Doğalgazda da benzer sekilde talebin ve buna bağlı olarak bağımlılığın artacağını söylememiz mümkündür. 
Hindistan’ın hidrokarbon kaynakları konusundaki geleceğine yönelik en temel belgelerden birisi olan “Hydrocarbon Vision 2025” adlı rapora göre, 2001-2002 yıllarında günlük 110 milyon metreküp olan doğalgaz ihtiyacı, 2019-2020 yıllarında 325 milyon metreküpe çıkacaktır. Hidrokarbonlar açısından bakacak olursak, Hindistan’ın enerjiye olan bağımlılığı hızla artıs göstermektedir. 

Bu rapor günümüzde Hindistan’ın enerji güvenliği politikaları konusundaki en temel metindir. 2000 yılında hazırlanan bu rapor doğrultusunda Hindistan’ın geleceğe dönük planlarını yakından takip etmek mümkündür.23 Aynı zamanda Hindistan’ın enerji güvenliğini sağlama konusunda hangi noktalara temas ettiğini yine bu raporda görebiliriz. 
Bu rapora göre Hindistan’ın enerji güvenliği açısından en temel konu petrol ve doğalgaz bölgelerinin dıs yatırıma açık hale getirilmesidir. Hindistan bu sayede hidrokarbon rezervlerinden azami ölçüde faydalanma imkanı bulacak ve ülkesini bir enerji pazarı haline getirme konusunda önemli bir adım atmıs olacaktır. Nehru döneminin ardından ülkede baslayan liberalizasyon sürecinin bir sonucu olarak Hindistan pazar ekonomisini benimsemis ve dıs yatırımcılara kapılarını büyük ölçüde açmıstır. Enerji sektörü konusunda da benzer bir politika takip etmektedir. Geleceğe dönük olarak birçok ulusal ve uluslararası firmanın yarısacağı bir rekabet ortamı yaratmayı amaçlamaktadır. Geleceğe 
dönük ikinci proje ise dıs yatırımlar konusundadır. Hindistan, günümüzdeki yatırımlarına gelecekte yenilerini de eklemeyi hedeflemektedir. Bu yatırımlar hem Hindistan’a ciddi bir gelir sağlayacak ayrıca da sınırdısı coğrafyalarda Hindistan’ın etkisinin artmasına yardımcı olacaktır. 

Hindistan’ın enerji güvenliğinin geleceğine yönelik bir diğer hedefi ise temiz enerji üretmek ve çevre kirliliğinin önüne geçmektir. Yoğun kömür kullanımı Hindistan’da önemli ölçüde çevre kirliliğine sebep olmaktadır. Bunun önüne geçebilmek ve temiz bir enerjiye sahip olabilmek için Hindistan doğalgaza özel bir önem vermektedir. Raporun içeriğine bakacak olursak 2025’e yönelik öngörüde doğalgaz tüketimi petrol tüketiminin önüne geçecektir. 

Hindistan ABD, Rusya ve Çin’in aksine daha liberal bir enerji politikası izlemeyi planlamaktadır. Bu devletlerin enerji politikalarına bakıldığı zaman devletin enerji sektöründeki ağırlığını söylemek mümkündür. Özellikle de Rusya ve Çin örneğinde devlet sektörü baskın konumdadır ve enerji politikalarında belirleyici rol oynamaktadır. 
Hindistan ise enerji güvenliğinde devlet kontrolüne ciddi bir atıf yapmamakta kamu sektörüne ve özel sektöre esit sans tanıyarak yalnızca kazanmaya yönelik bir politika takip etmek istemektedir. Dıs yatırım meselesinde ise Çin ile benzer bir politika takip ettiğini söylemek mümkündür. Her ne kadar Çin kadar aktif olmasa da Hindistan da gün geçtikçe sınırdısı bölgelerde etkinliğini artırmaktadır ve bu konumunu gelecekte daha da güçlendirmek istemektedir. 

Ülkesinde yeterli rezervleri olmayan bir ülke açısından dıs yatırım, ülke ekonomisi açısından oldukça önemlidir. Hindistan gibi nüfusu ve buna bağlı olarak da enerji açığı artan bir ülke enerjide dısa bağımlılığı azaltabilmek adına dıs yatırımlara büyük ölçüde hız kazandırmak zorundadır. Ama bunu gerçeklestirirken de ekonomide özel sektör kadar kamu sektörüne de ağırlık vermesinin gerekli olduğunu söylemek gerekir. Rekabete dayalı bir ekonomi birçok zenginliği beraberinde getirse de ucu açık bırakılmıs bir rekabet ulusal 
çıkarlarla firmaların çıkarlarının çatısmasına ve enerji gibi temel bir meselede istikrarsızlığa yol açabilir. 

Soğuk Savas döneminin içe dönük yapılanmasına bir tepki olarak ve muhtemel dıs baskıların da sonucu olarak ülkeyi dıs yatırıma bu sekilde açmanın da bir takım riskleri barındırdığını da unutmamak gerekir. Ayrıca küresel ve bölgesel güçlerin enerji politikalarına bakıldığında ise bu basarının arkasında devlet kontrolünde bir enerji güvenliği politikası izlendiğini de söylemek mümkündür. 

Asağıdaki tablolar Hindistan’ın enerji güvenliğinin geleceğinde 2050 yılına kadar çizilen projeksiyonu vermekte, buraya kadar Hindistan ile ilgili anlatılan tüm 
konuların bir özetini sunmaktadır. Bu tablolar aynı zamanda Hindistan’ın enerjiye olan bağımlılığı hakkında da yorum yapmaya açık olup gelecekte enerji güvenliği politikalarını nasıl yönlendireceğine dair ipuçları vermektedir 


Hindistan’ın Birincil Enerji Tüketimi (Milyon Ton Petrol Esdeğeri) 

Kaynak: Vivek Karandikar, Ashish Rana, Future of Energy Options for India in an Independent World, (Erisim), www.worldenergy.org/documents/p001145.pdf 


Hindistan’ın Birincil Enerji Üretimi (Milyon Ton Petrol Esdeğeri) 

Kaynak: Vivek Karandikar, Ashish Rana, Future of Energy Options for India in an Independent World, (Erisim), www.worldenergy.org/documents/p001145.pdf 

Hindistan’ın Enerji Güvenliğinde Sorun Alanları 

Hindistan’ın içinde bulunduğu projelere bakacak olursak, varolan projelerinin de, gelecekte gerçeklestirmek istediği projelerin de büyük kısmının dünyanın kriz 
bölgelerinde olduğunu göreceğiz. Yakın coğrafyasına baktığımız zaman Hindistan açısından çok önemli olan iki büyük projenin (TAPI-IPI) birisi Afganistan-Pakistan hattından, diğeri de İran-Pakistan hattından gelmektedir. Hindistan’ın Pakistan ile yasadığı sorunlar bir tarafa bırakıldığında, Dran ve Afganistan baslı basına en güncel kriz bölgelerini olusturmaktadır. Bu iki ülkedeki istikrar ortamı sağlanamadığı sürece Hindistan’ın enerji politikalarında güvenliği sağlayabil mesinin oldukça zor olduğu görülmektedir. 

Görece daha az sorunlu gibi görünen Afrika’da ise benzer problemlerin yasandığı görülecektir. Nijerya’da Nijer Deltası’nın Kurtulusu Hareketi, Sudan’da Darfur ve Ömer El-Besir çevresinde yasanan gelismeler Afrika’da enerjinin güvenliğine yönelik tehditler olusturmaktadır. Ortadoğu’da ise Hindistan’ın enerji güvenliğini sağlayabilmesi için İsrail ile yakın iliskiye girdiğini söylemek mümkündür. Bölgedeki ABD varlığı Hindistan açısından önemli bir unsur olmakla beraber, bunu sağlayabilmenin yolu da İsrail ile askeri alanda iliskilerini gelistirebi lmesinden geçmektedir. Bu anlamda önümüzdeki dönem Hindistan’ın İsrail ile iliskilerini gelistireceği bir dönem olarak görülmektedir.24 

Yine bir taraftan Pakistan, bir taraftan da Çin arasına sıkısan Hindistan’ın, Hazar havzasına girisinde de önemli engellerle karsılastığını görmekteyiz. Bu noktada 
Çin’i ayrı bir sekilde ele almak gerekmektedir. Çin’in hem jeopolitik konumu hem de Hindistan ile köklü geçmisi ele alındığında, bu iki ülke bölgenin iki devi olmalarının yanı sıra, bir o kadar da önemli iki rakip devlet konumundadırlar. Özellikle de Çin’in Pakistan ve Myanmar ile gelistirdiği iliskilere karsı, Hindistan’ın da ABD ile yakınlasması bu rekabeti daha da kızıstırmaktadır. Yalnızca bölgede değil, aynı zamanda enerji yatırımları konusunda iki ülke hem Orta Asya’da hem de Afrika’da karsı karsıya gelmektedir. Aynı zamanda enerji alanında yasadıkları rekabet yeni dönemde Hint Okyanusu’na tasınmaktadır. Hint Okyanusu’nda Hindistan’a yönelik birçok potansiyel tehdidin varlığına 
ek olarak Çin’in de 2000’li yıllar ile birlikte Hindistan’a yönelik bir çevreleme politikasını baslattığını söylememiz mümkündür.25 

Hint Okyanusu hem Hindistan hem de Çin açısından kilit önemdedir. Hindistan’ın dünyaya denizlerden açıldığı ve Çin’in de enerji ithalatının yaklasık %80’ini Hint 
Okyanusu’ndan temin ettiği düsünüldüğü zaman, bölgede yasanan rekabetin büyüklüğü de daha rahat anlasılacaktır. Hint Okyanusu’nun doğusunda hem Myanmar hem de Andaman ve Nicobar Adaları’nın üzerinde hakimiyet kurabilmek, iki ülke açısından da hayati önemdedir. Çünkü, Çin’e enerji tasınmasını sağlayan Malakka Boğazı bu hat üzerindedir. İki ülke arasındaki iliskilerin geleceği Hindistan’ın enerji güvenliğine doğrudan etki etme kapasitesine sahiptir. Çin’in deniz yolları üzerinden gerçeklestirmek istediği proje “ İnci Dizisi Stratejisi ” olarak adlandırılmaktadır. Hint Okyanusu üzerinden küresel pazarlama açılma amacı güden bu strateji baska bir ifadeyle Çin’in “Batı’ya Bakıs” stratejisi olarak da nitelendirilebilir. Buna karsılık olarak Hindistan, 1992 yılında dönemin Basbakanı Narasimha Rao’nun girisimleri ile olusturduğu yeni dıs politika konsepti Hindistan’ın yeni dönemdeki yönelimlerini belirlemistir. “Doğu’ya Bakıs” politikası olarak adlandırılan bu konsepte göre Hindistan, basta enerji güvenliği olmak üzere temel dıs politika tavrını 
Güneydoğu Asya’nın jeopolitiğine göre yeniden düzenleme ihtiyacı hissetmistir. Gerek yeni kaynaklara ulasabilmek, gerek bu enerji kaynaklarına giden güzergahların güvenliğini sağlayabilmek gerekse Çin’in etkili olduğu coğrafyada bir denge unsuru olabilmek için yeni bir dıs politika konsepti ortaya çıkmıstır.26 

Hindistan’ın Hazar Havzası’na ulasması, hem Pakistan’ın hem de Çin’in varlığı sebebiyle oldukça zorlasmaktadır. Bu sebeple Hindistan, Rusya ile iliskilerini gelistirme yoluna gitmistir ve deyim yerindeyse bir tasla iki kus vurmustur. İlk olarak Rusya’nın 

Orta Asya enerji pazarındaki ağırlığı ve denetim gücü düsünüldüğü zaman, bu Hindistan açısından önemli bir avantajdır. İkincisi ise Hindistan’ın Sibirya kaynaklarına ulasması Hindistan açısından oldukça önemlidir. Rusya’nın Sibirya enerji kaynaklarını öncelikle bölgesel pazara açmak için gelistirdiği Sakhalin-1 projesine dahil olan Hindistan önümüzdeki dönemde bu projenin yeni ayağı olan Sakhalin-3’e de dahil olabilmek için çalısmalarını sürdürmektedir. Sibirya’nın zengin hidrokarbonlarının Hindistan’a ulasması, enerji güvenliğinde çesitliliği artırırken baska bölgelere olan bağımlılığını azaltacağından, Hindistan Sibirya hidrokarbonlarına önümüzdeki dönemde de ağırlık verecektir.27 

Sonuç 

Hindistan’ın enerji güvenliğinin geleceği açısından en net görünen durum Hindistan’ı maliyeti oldukça yüksek projelerin beklediği gerçeğidir. Kalkınma hızını artırabilmesi enerji kaynaklarını çesitlendirebilmekten ve muhafaza edebilmekten geçmektdir. Bu sebeple de alternatif coğrafyalarda alternatif arayıslar Hindistan açısından kaçınılmazdır. Enerji yatırımları yalnızca gelir getirmesi açısından değil Hindistan’ın yatırım yaptığı bölgelerdeki etkinliğini göstereceği için oldukça önemlidir. Enerji güvenliği yalnızca enerji yatırımları ile de doğru orantılı değildir. Enerji kaynaklarına sahip olan coğrafyaların aynı zamanda önemli kriz bölgeleri olması tüm ülkeleri olduğu gibi Hindistan’ı da ek önlemler almaya zorlamaktadır. Dünyanın önde gelen devletlerine göre enerji politikalarında daha zayıf görünen Hindistan’ın hem ülke içinde hem ülke dısında yatırımlarına hız kazandıracağı düsünülebilir. Enerji tüketimi rakamlarında üst sıraları giderek zorlayan Hindistan aynı sekilde enerji yatırımlarında da benzer seviyeye ulasmalıdır. Yeni düzende bir dünya devleti olmanın yolu enerji güvenliği politikalarındaki basarından geçtiği için enerji, gelecekte de Hindistan dıs politikasındaki önceliğini koruyacaktır. 


DİPNOTLAR;

1 Tanvi Madan, India, The Brookings Institute Foreign Policy Studies Energy Security Series, November 2006, p. 34. 
2 Aynı yerde 
3 Gulshan Dietl, “New Threats to Oil and Gas in West Asia: Issues in India’s Energy Security”, Strategic Analysis, vol. 28, no. 3, July-September 2004, p. 382. 
4 Shebonti Ray Dadwal, “Energy Security: India’s Options”, Strategic Analysis, vol. 23, no. 4, July 1999, p. 657. 
5 Madan, a.g.e., p. 35. 
6 Madan, a.g.e., p. 11. 
7 (Erisim), http://www.eia.doe.gov/emeu/cabs/India/Full.html, 01.02.2010. 
8 Gawdat Bahgat, “India’s Energy Security”, Minerals&Energy, vol. 21, no. 3-4, November-September 2006, p. 36. 
9 Ashok Sharma, “India and Energy Security”, Asian Affairs, vol. 38, no. 2, July 2007, p. 160. 
10 Aynı yerde 
11 Bahgat, a.g.m., p. 36. 
12 Bahgat, a.g.m., pp. 36,37. 
13 Nick Hordern, India’s Energy Needs, Lowy Institute Issues Brief, December 2004, p. 11. 
14 Bahgat, a.g.m., p. 37. 
15 Ingolf Kiesow, Nicklas Norling, The Rise of India: Problems and Opportunities, Central Asia-Caucasus Institute & Silk Road Studies Program Silk Road Paper, January 2007, p. 99. 
16 Bahgat, a.g.m., p. 36. 
17 Sharma, a.g.m., p. 160. 
18 Kieslow, Norling, a.g.e., p. 95. 
19 Hordern, a.g.m., p. 14. 
20 Rajiv Sikri, The Geopolitics of Energy Security and Implications for South and Southeast Asia, ISAS Working Paper, no. 37, February 2008, p. 14. 
21 Sikri, a.g.e., pp 16, 17. 
22 Sikri, a.g.e., p. 18. 
23 İlgili rapor için bkz. http://www.infraline.com/ong/reforms/vision2025-II.pdf, Erişim 22.10.2014. 
24 Anthony Bubalo, Mark P. Thirlwell, Energy Insecurity: China, India and Middle East Oil, Lowy Institute Issues Brief, December 2004, pp. 11-12. 
25 David Scott, “The Great Power ‘Great Game’ Between India and China: The Logic of Geography”, Geopolitics, no. 13, 2008, pp. 6-8. 
26 A. Sundaram, “Look East Policy”, International Journal of Advancements in Research & Technology, Vol. 2, Issue 5, May 2013, p. 173. 


KAYNAKÇA 

BAHGAT, Gawdat, “India’s Energy Security”, Minerals&Energy, vol. 21, no. 3-4, November-September 2006, pp. 35-41. 27 Sikri, a.g.e., p. 22. 
BUBALO, Anthony, THIRLWELL, Mark P., Energy Insecurity: China, India and Middle East Oil, Lowy Institute Issues Brief, December 2004. 
DADWAL, Shebonti Ray, “Energy Security: India’s Options”, Strategic Analysis, vol. 23, no. 4, July 1999, pp. 653-670. 
DIETL, Gulshan, “New Threats to Oil and Gas in West Asia: Issues in India’s Energy Security”, Strategic Analysis, vol. 28, no. 3, July-September 2004, pp. 373-389. 
HORDERN, Nick, India’s Energy Needs, Lowy Institute Issues Brief, December 2004. 
MADAN, Tanvi, India, The Brookings Institute Foreign Policy Studies Energy Security Series, November 2006. 
KIESOW, Ingolf, NORLING Nicklas, The Rise of India: Problems and Opportunities, Central Asia-Caucasus Institute & Silk Road Studies Program Silk Road Paper, January 2007. 
SCOTT, David, “The Great Power ‘Great Game’ Between India and China: The Logic of Geography”, Geopolitics, no. 13, 2008, pp. 1-26. 
SHARMA, Ashok, “India and Energy Security”, Asian Affairs, vol. 38, no. 2, July 2007, pp. 158-172. 
SIKRI, Rajiv, The Geopolitics of Energy Security and Implications for South and Southeast Asia, ISAS Working Paper, no. 37, February 2008. 
SUNDARAM, A., “Look East Policy”, International Journal of Advancements in Research&Technology, Vol 2., Issue 5, May 2013, pp. 169-185. 
BP Statistical Review of World Energy, June 2014. 

***