BU KAPSAMDA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
BU KAPSAMDA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Ekim 2018 Çarşamba

ABD’NİN IRAK’TAN ÇEKİLME SENARYOLARI VE BU KAPSAMDA ÇİN, RUSYA VE JAPONYA’NIN POLİTİKALARI


ABD’NİN IRAK’TAN ÇEKİLME SENARYOLARI VE BU KAPSAMDA ÇİN, RUSYA VE JAPONYA’NIN POLİTİKALARI 

Yazan: Mu.Yzb. Tamer AKKAN 


Genel 

Ünlü Amerikalı sosyal bilimci Samuel HUNTİNGTON, çok bilinen 
Medeniyetler Çatışması” adlı eserinde, 1990 sonrası dünyanın dokuz 
ayrı medeniyetten oluştuğunu18 iddia etmişti; birazdan incelemeye gayret 
edeceğimiz konuda bahsi geçen beş ülke de (ki dördü ait oldukları 
medeniyetin tartışmasız lideri durumundadırlar) bu sınıflandırmada farklı 
gruplarda yer almaktadırlar. İşte bu farklılık ve liderlik hâlen yaşanmakta 
olan olayların da ana sebebini ortaya koyar: Büyük güçlerin çıkar 
mücadelesi. 

ABD yapmış olduğu Afganistan ve Irak müdahalelerini, uluslararası arenada haklı görünebilmek maksadıyla, her ne kadar demokrasi, insan hakları, kadın hakları, kitle imha silahları ve terörizmle mücadele, özgürlük gibi idealist söylemlere dayandırmaya gayret etse de, en iyimser yorumla bile bunların sadece ikincil amaçlar yahut ana maksada ulaşmak için kullanılan araçlar olarak değerlendirilmeleri uygun olacaktır. Asıl amaç ise kulağa Türkçe’de biraz sevimsiz gelse de çıkardır. Tüm ülkeler çıkarlarına ulaşmak üzere Zbigniew 
BRZEZİNSKİ’nin tanımına benzer şekilde, dünya satranç tahtasında karşılıklı hamlelerini yapmaktadırlar. Uluslararası arenada bu satrancı aktörlerin tamamı birbiriyle oynamakta ve aynı zamanda da muhtemel rakiplerinin diğerleri ile oynadığı oyunlara bakmaktadırlar. ABD’nin Irak’ta yaptığı hamle sadece Irak ile kendini ilgilendirmenin çok ötesine geçmiş ve başta büyük devletler olmak üzere birçok devleti birçok sebepten ötürü etkileyen ve ilgilendiren bir hamle olmuştur. 

Bu hamlenin küresel boyuttaki en önemli etkisi öncelikle dünya 
enerji piyasalarına olmuştur. Temmuz 2003’te Yeni Delhi’de yapılan 
beşinci Asya Güvenlik Konferansı’nda sunulan bir bildiride; 11 Eylül ve 
Irak Harekâtlarının akabinde, çok değişken bir hâl alan dünya petrol 
piyasalarının, ekonomiler için ciddi risk teşkil ettiği belirtilmiştir19. 

Bu konuda dünya enerji ajansının verilerine baktığımızda, 1999-2020 
arasında dünya petrol tüketiminin %60 artacağı ve bu artışın da büyük 
oranda gelişmekte olan ülkelerde olacağı öngörülmektedir. Enerji bir 
ülkenin gelişmesi, o ülkede yaşam kalitesinin temini için vazgeçilmez bir 
unsur ve aynı zamanda dünyada ekonomik anlamda en büyük 
sektördür. 
Hâlen dünyanın petrol üretiminin yaklaşık %30’u Orta Doğu kökenli iken bu oranın 2020’li yıllarda %60’ları geçeceği öngörülmektedir 20. Bu bağlamda ülkeler ekonomiyi, değişen ve asimetrikleşen tehdit ortamında, en öncelikli güvenlik sorunu olarak algılamaktadırlar. Eskiden uluslararası ilişkilerin konularına baktığımızda gündemi silahsızlanma antlaşmaları, yıldız savaşları, askerî yardımlar, nükleer denemeler, ideoloji ve devrim ihraçları gibi klasik, güvenlik odaklı konular, göze çarpmaktaydı. Günümüzde ise gümrük duvarlarının kaldırılması, kotalar, serbest ticaret, enerji temini ve benzeri ekonomi odaklı konular görülmektedir. ABD-Rusya arasındaki zirvede, en kritik 
konulardan biri YUKOS petrol şirketi olabilmektedir. 

Tüm bu enerji konuları beraberinde bir başka sorunu daha gündeme getirmiştir; enerjinin üretiminden pazarlanma ve taşınmasına kadar her alanda güvenilir bir ortam, yani enerji güvenliği ihtiyacı. Eskiden gelen sorunlar, Soğuk Savaş sonrası ortaya çıkan belirsizlik dönemi ve kaç kutuplu olacağına karar verememiş bu dünyada, ABD kendi güvenliği ve bu bağlamda enerji güvenliği sorununa küresel yaklaşmakta ve bunu temin için de dünyanın her tarafında 
konuşlanmakta dır. Chalmers JOHNSON Amerika’nın Üsler İmparatorluğu adlı makalesinde, resmî rakamlara göre ABD’nin ülke dışında 130 farklı ülkede toplam 702 üssü olduğunu belirtmektedir. Yazar bu büyük rakamın bile aslında gerçeği tam olarak yansıtmadığını, çünkü Pentagon’un, örneğin Kosova, Afganistan, Özbekistan, Kırgızistan, Irak, İsrail, Kuveyt ve Katar’daki üslerden, aynı raporda hiç bahsetmediğinin altını çizmektedir21. Bu durum gerek Çin gerekse Rusya tarafından doğal olarak ABD’nin çevreleme politikası22 olarak 
algılanmaktadır. ABD bu konuşlanması ile hem stratejik açıdan kendine rakip gördüğü ilk iki ülke olan Çin ve Rusya’yı Soğuk Savaş dönemine göre çok daha yakından çevrelemekte, ayrıca yine bu ülkeler açısından hayati öneme haiz enerji havza ve iletim güzergâhlarını kontrol altında tutabilmektedir. Ekonomik gelişmeyi ve bu sayede güce ulaşabilmeyi temin edebilmek için Rusya sahip olduğu enerjiyi satmak, Çin ise ihtiyaç duyduğu enerjiyi almak zorundadır. Bu her iki ülkenin ortak zayıflığıdır ayrıca Çin’in Doğu Türkistan, Rusya’nın ise Çeçenistan’daki sorunları bir diğer benzer sıkıntılarıdır. ABD mevcut konuşlanması ile aynı zamanda bu iki sorunlu bölgeye de yakın olarak söz konusu ülkeleri tedirgin etmektedir. 

Japonya ise Çin ve Rusya ile tarihten gelip hâlâ devam eden sorunları ve ABD ile yakın iş birliği nedeniyle bu oyuna farklı bir boyut katmaktadır. Enerjiye muhtaç olan Japon ekonomisi bu benzerlik sebebiyle Çin ile ortak bir çıkara sahip olması gerekir gibi görünür. Ancak zayıf askerî ve siyasi gücüne rağmen devasa ekonomik gücü üzerinden önce bölgesel sonra da küresel güç olma iddiasındaki Japonya için, benzer iddialara sahip Çin en dişli rakip konumundadır. Rusya ise hem Çin’e karşı denge sağlamak hem de enerji sağlayıcısı olması konumu ile Japonya açısından daha iş yapılabilir bir ülke konumundadır. 

Şimdi öncelikle, ABD’nin Irak Harekâtının neden ve nasıl Çin, Rusya, Japonya’yı ilgilendirdiğini, ardından da ABD’nin burada yapması muhtemel yeni hamlelerine karşı adı geçen ülkelerin takınabileceği tavırları anlatmaya çalışacağım. 


1. ABD’nin Irak Harekâtı Ve Çin 

a. Genel 

Dünyanın en büyük nüfusuna ve en hızlı gelişen ekonomisine sahip olan Çin, enerjiye olan ve hızla artan ihtiyacı sebebiyle, dünya enerji havzalarının merkezi sayılabilecek ve kendisi de önemli enerji kaynaklarına sahip Irak’ın, güç oyununda en büyük rakibi tarafından işgalinden etkilenmiştir. ABD’den sonra dünyanın ikinci büyük petrol tüketicisi olan Çin çok büyük oranda dışa bağımlıdır. 1993 yılına kadar kendi petrol kaynakları sayesinde petrolde dışa bağımlı olmayan Çin bu yıldan sonra yakaladığı yıllık ortalama %9 büyüme ile enerji ithal etmeye başlamak zorunda kalmış ve bugün bölgesinde Japonya’dan sonraki en büyük ithalatçı konumuna gelmiştir23. 

Irak Harekâtı sonrası artan petrol fiyatları en büyük darbeyi bu ülkeye vurmuş ve ayrıca İran ile yapmış olduğu enerji antlaşmalarının da riske girmesi durumu ortaya çıkmıştır. Ayrıca stratejik rakibi ABD’nin oyunda yeni bir taşı daha almış olması sıkıntısını arttırmıştır. ABD’yi engellemek için BM Güvenlik Konseyi’nde Irak’ın işgali için gerekli onayı vermemiş ancak bu pasif hamlesi yeterli olmamıştır. 


Harita-1 
 Irak Enerji Kaynaklarını Gösteren Harita 

 b. Birinci Senaryo: ABD’nin 2005 Yılı Sonuna Kadar Irak’tan Çıkması Durumunda Çin’in Muhtemel Tutumu 
 Bu durumun gerçekleşmesi ABD’nin dünya genelinde hâlen 
uygulamakta olduğu sert politikalardan ani bir geri dönüş yapması 
anlamına gelir ki bu pek olası görülmemektedir. Ancak gerçekleştiği 
faraziyesi ile yaklaştığımızda bu durumun Çin açısından en iyi durum 
senaryosu olduğunu söyleyebiliriz. Kurulacak bağımsız Irak Devleti 
ağırlıklı olarak Şii idarecilerin kontrolünde olacaktır. Hâlen İran ile yoğun 
ve iyi ilişkiler içinde olan Çin yönetimi bu referansla Irak ile de yakın 
ilişkiler kurma imkânına şu andan çok daha fazla kavuşacaktır. Ayrıca bu 
durumun dünya genelinde oluşturacağı görece olumlu havayla enerji 
fiyatlarının daha aşağıya düşmesi ve dünya ticaret hacminin özellikle 
savunma dışı alanlarda artması ihtimali de Çin açısından olumlu 
gelişmeler olacaktır. 

 c. İkinci Senaryo: ABD’nin 2006 Yılından İtibaren Kademeli Olarak Irak’tan Çıkması Durumunda Çin’in Muhtemel Tutumu 

Çekilmenin başlangıç yılının sarkabilmesi ihtimaline rağmen, 
gerçekleşmesi en muhtemel senaryodur. Bu durumda ABD genel olarak 
dünyadaki genel düzeni ve kısmen yumuşatarak eğilimlerini devam 
ettirmiş olacaktır. Çin kurulması muhtemel bir BM Güvenlik Gücü tarzı 
organizasyonda istekli olmasına rağmen önerilmesi muhtemel geri 
planda kalmış ve etkisiz bir pozisyon sebebi ile sadece dışardan destek 
olmakla yetinecektir. Buna karşın başta enerji ve inşaat konularında 
olmak üzere ülke içinde yatırımlar yaparak, güçlü olduğu ekonomik 
alanda ön plana çıkmak için çaba harcayacaktır. Enerji fiyatları yüksek 
seyrini koruyacak Çin ise burada oluşan kaybını ticaret ile telafi etmeye 
çalışacaktır. 

 ç. Üçüncü Senaryo: 2025 Yılı Ve Sonrası (ABD Irak’tan Çekilebilir Ancak Bölgeden Çekilemez) Durumunda Çin’in Muhtemel Tutumu 

ABD, klasik güç politikalarının devamı anlamına gelen bu 
senaryoda, dünyada fosil enerji kaynak kullanımının düşüş eğilimi 
göstermeye başlayacağı 2025 yılı civarına kadar Irak’ta kalarak Suriye, 
İran gibi çevre ülkelere de yayılıp enerji yanında diğer kritik konu olan 
jeopolitik konuşlanma yolu ile küresel hâkimiyetini pekiştirmeye 
çalışacaktır. Fiziki sınırları zaten ABD üsleri ile çevrelenmiş olan Çin ise, 
ekonomik güvenlik alanlarının da tek bir süper gücün elinde olmasından 
çok fazla memnun kalmayacaktır. Bu durum Çin’i, tarihsel 
sürtüşmelerine rağmen, çıkarlarının kesişeceği Hindistan’la, 
(muhtemelen Şangay İş Birliği Örgütü, ŞİÖ bünyesinde) iş birliğine yöneltecektir. 


2. ABD’nin Irak Harekâtı ve Rusya 

a. Genel 

Soğuk Savaş öncesinin iki süper, emperyalist gücünden biri olan 
SSCB’nin mirasçısı Rusya, gücünü sürdürememiş ancak, o dönemin 
benzeri yaklaşımlardan da vazgeçememiştir. Eskiden ABD ile problemi 
olan zayıf ülkeler, sırtlarını SSCB’ye dayardı, şimdi ise Rusya’ya 
dayama eğilimindedirler. Ancak Rusya şu an yaşadığı ekonomik, etnik 
ve idari sorunlar sebebiyle, selefinin etkinliğinden uzaktır. Yaptığı kısmi 
karşı çıkışlar, ABD’den aldığı birkaç ödünle genelde bastırılmaktadır. 
Irak olayında da başlangıçta karşı çıkmış, eski Irak hükümetiyle yaptığı 
milyarlarca dolarlık ticari antlaşmalarla elini kuvvetlendirmeye çalışmış, 
ancak neticede işgali sessiz kalarak kabullenmiştir. Bu işgal ve 
sonrasındaki süreç de Rusya’ya artan petrol fiyatlarıyla büyük bir çıkar sağlamıştır. 

 b. Birinci Senaryo: ABD’nin 2005 Yılı Sonuna Kadar Irak’tan Çıkması Durumunda Rusya’nın Muhtemel Tutumu 

Bu senaryo gerçekleştiği takdirde Rusya bu çekilmenin kendi karşı 
çıkışları ile gerçekleştiğini, süper güce karşı koyduğunu, bunun kendi 
zaferi olduğunu resmen olmasa da ilan edecektir. ABD’nin çekilmesi ile 
oluşacak boşlukta eski iyi ilişkilerini kullanarak Orta Doğu’da etkinliğini 
arttırmaya çalışacaktır. Tüm bu artılarına karşın bu durumda ortaya 
çıkacak petrol fiyatlarındaki muhtemel gerileme nedeniyle, Rusya gibi 
ekonomisi büyük oranda enerji satışından gelecek girdiye dayanan bir 
ülke için, bu senaryonun en iyi senaryo olduğunu söylemek zor olacaktır. 
Bu durumda Rusya’nın bu senaryonun gerçekleşmesine olanak 
sağlayacak girişimlerde bulunmasını, kısa vadede beklememek 
gerekmektedir. 

 c. İkinci Senaryo: ABD’nin 2006 Yılından İtibaren Kademeli Olarak Irak’tan Çıkması Durumunda Rusya’nın Muhtemel Tutumu 

Rusya açısından en iyi durum senaryosu da diyebileceğimiz bu 
senaryonun, muhtemel etkilerini incelediğimizde görüyoruz ki; Rusya 
hem bu kademeli çıkışta etkisi olduğunu iddia edebilecek, hem de aynı 
yüksek düzeyde seyretmesi muhtemel petrol fiyatları sayesinde kısa 
vadede ekonomik bir sıkıntı yaşamayacaktır. Bu durum, dünyada terörle 
etkin mücadele söylemini ön plana çıkaran eğilimin de devamı anlamına 
geldiği için, aynı zamanda Çeçenistan sorununun yakın zamanda tekrar 
gündeme gelmesine de engel olacaktır. 

 ç. Üçüncü Senaryo: 2025 Yılı ve Sonrası (ABD Irak’tan Çekilebilir Ancak Bölgeden Çekilemez) Durumunda Rusya’nın Muhtemel Tutumu 

Bu durum kısa vadede ekonomik açıdan Rusya’nın yararına bir tablo sergilerken, uzun vadede, hem ABD’nin çevreleme politikasının etkinliğini artırarak devamı ve bu 

kapsamda Rusya’nın etkinlik alanının daralması anlamına gelecek, hem de o dönemde ortaya çıkması muhtemel alternatif enerji kaynakları ülkeyi ekonomik sıkıntı içine 
sokabilecektir. Rusya bu süreçte bir yandan ekonomisini alternatif sektörlere kaydırarak çeşitlendirmek, öte yandan da ŞİÖ kapsamında, Çin ile birlikte, ABD’nin etkinliğini 

sınırlamaya çalışmak uğraşında olacaktır. Ancak ŞİÖ’de Çin’in lider konumu, bu durumdan pek de hazzetmeyen Rusya’nın, Orta Asya’da alternatif ve kendisinin lider 
olabileceği bir örgütlenme ihtiyacını doğurmuştur. Bu kapsamda, ŞİÖ’de bir problem çıkması durumunda, Şubat 2002'de Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Tacikistan 

tarafından kurulan Orta Asya İş Birliği Örgütü’ne (OAİÖ) Ekim 2004’te katılan Rusya24, gelecekte başta Hindistan olmak üzere ilave ülkelerle, bu örgütü daha ön plana 
çıkartmak ve lider olduğu bir organizasyona sahip olmak isteyecektir. 

3. ABD’nin Irak Harekâtı ve Japonya 

a. Genel 

Küresel güç olma isteği duyan devletlerden biri de Japonya’dır. Şu an askerî harcamalar bakımından ABD’den sonra dünya ikincisi olan Japonya; İngiltere ve Fransa’dan 

bile büyük kara kuvvetlerine; ABD, Rusya, Çin ve İngiltere’den sonra en büyük beşinci deniz kuvvetlerine, dünyanın on ikinci büyük hava kuvvetlerine sahiptir25. 

Japonya’nın tekrar (her alanda) güçlenme isteğine karşı en büyük tepki eski düşmanı ve komşusu Çin ve sonra da daha üstü kapalı şekilde Rusya’dan gelmektedir. Bu 

durum ister istemez Japonya’nın genel olarak güç mücadelesinde, (en azından şimdilik) ABD’nin yanında yer almasına yol açmıştır. Bu kapsamda Japon hükümeti, Irak 

Harekâtında ABD’ye, kamuoyundan gelen olumsuz tepkilere26 rağmen asker dâhil her türlü desteği vermiştir. Kendisi de enerji ithal eden bir ülke olmasına rağmen 
Japonya enerji kontrolünün sadece Rusya ya da Çin’de olmasındansa, müttefiki ABD’de olmasını tercih etmektedir. 

 b. Birinci Senaryo: ABD’nin 2005 Yılı Sonuna Kadar Irak’tan 
Çıkması Durumunda Japonya’nın Muhtemel Tutumu 

ABD’nin bu ani çıkışı şu aşamada petrol fiyat avantajı, ticari gelişim gibi konularda Japonya lehine sonuçlar doğuracak olsa da, Çin’in çok daha fazla lehine bir durum 

oluşturacaktır. En büyük bölgesel rakibinin kendi önüne geçmesi yerine, ekonomik alanda belli bedeller ödemek, Japonya açısından daha cazip bir seçenektir. Ancak yine 

de bu durum gerçekleşirse Japonya, ticari yönden Irak ile ilişkilerini geliştirerek bölgede etkin olmaya çalışacak ve rakipleri kontrolündeki fosil enerji kaynakları yerine, 

yüksek teknolojik imkânları ile kendi kontrolünde olacak alternatif enerji kaynaklarına daha hızlı geçiş için uğraşacaktır. 

 c. İkinci Senaryo: ABD’nin 2006 Yılından İtibaren Kademeli Olarak Irak’tan Çıkması Durumunda Japonya’nın Muhtemel Tutumu 

Japonya için çok daha cazip görünen bu seçenek gerçekleşirse, Çin bir müddet daha frenlenebilecek, bu süreçte ülke ekonomik gücünün yanında askerî ve siyasi gücünü de 

geliştirme imkânına kavuşacaktır. 
Açıkça beyan etmeseler de Japonlar, orta vadede Çin ve Rusya gibi iki nükleer güce sahip komşusunu sebep göstererek, kitle imha silahlarına sahip olmaya çalışacaktır. 

ABD bu durumda muhtemelen Japonya’nın bu talebini diğer küresel rakiplerini dengelemek adına kabul edecektir. Irak’tan kademeli çıkış esnasında kurulabilecek barış 

gücü yapılanmalarında da, Japonya’yı yine aktif olarak görmek mümkün olacaktır. 

 ç. Üçüncü Senaryo: 2025 Yılı ve Sonrası (ABD Irak’tan Çekilebilir Ancak Bölgeden Çekilemez) Durumunda Japonya’nın 
Muhtemel Tutumu 

Bu durum kısa ve orta vadede Japon menfaatleri ile çelişmemektedir. Ancak uzun vadede birtakım problemler mevcuttur. 
Uzun vadede bu senaryonun sonu ABD’nin baskın olacağı tek kutuplu bir dünya düzenidir, bu durum ise gelecekte çok kutuplu dünyada küresel bir güç olma amacında bir 

ülke için, uygun değildir. Bu durumda 
da Japonya’nın ekonomik gücünü askerî ve siyasi bir güce dönüştürme çabaları devam edecektir. 

3. Sonuç 

Mevcut durum ve öngörülen senaryolar ışığında baktığımızda, geleceğin, Asyalı yeni güç merkezi adayları ile ABD arasında, tek-çok 
kutuplu dünya düzeni mücadelesi şeklinde geçeceğini söylemek, hiç de yanlış olmayacaktır. Uzun vadede bu mücadelede yeni yükselmeye başlayan güçlerin, hâlen zirvede 

olan güçlere göre avantajlı oldukları söylenebilir. Türkiye’nin burada yapması gereken ise uluslararası ilişkileri, güç mücadelelerini futbol takımı taraftarlığı gibi değil 

satranç gibi algılamak ve yürütmektir, aksi takdirde sık sık mat olmak işten bile değildir. 


KAYNAKÇA 

1. ADIBELLİ Barış, “Çin Halk Cumhuriyeti’nin Merkez-Çevre Denkleminde Tehdit Algılaması Ve Güvenlik Yapılanması”, Stratejik 
Araştırmalar Dergisi, Sarem Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, Ankara, Sayı 3, Şubat 2004. 

2. BRZEZINSKI Zbigniew, Büyük Satranç Tahtası, (Çev. Ertuğrul Dikbaş, Ergun Kocabıyık), İstanbul, Sabah Kitapları, 1998. 

3. HUNTİNGTON Samuel P. Medeniyetler Çatışması, 3. bs., (çev. Mehmet Turhan, Y.Z. Cem Soydemir), İstanbul, Okuyanus Yayınları, 2004. 

4. JOHNSON Chalmers, “America's Empire of Bases”, (Çevrimiçi), http://japanfocus.org/article.asp?id=084, 29 Mayıs 2005. 

5. MCCORMACK Gavan, “Koizumi's Japan in Bush's World: After 9/11”,2004, (Çevrimiçi), 
http://www.japanfocus.org/article.asp?id=162, 29 Mayıs 2005. 

6. MUHTOROV Nurullo, DUBNOV Arkadi, “Çin'siz Fakat Rusya İle Birlikte”, Vremya Novostey, 19 Ekim 2004, (Çevrimiçi), 
http://www.gnkur.tsk/sarem/belgeler/2004/20ekim2004/guncel/makale/diger/cin_rusya.doc, 29 Mayıs 2005. 

7. ÖGÜTÇÜ Mehmet, “China’s Energy Security: Geopolitical Implications for Asia and Beyond”, Fifth Asian Security 
Conference“Asian and Chinese Security Issues in the Decade to 2011”, 26-29 January 2003, (Çevrimiçi), 
http://www.gasandoil.com/ogel/samples/freearticles/article_15.htm, 29 Mayıs 2005. 

8. PRİDEAUX Eric, “Japan's Iraq Conundrum(An Interwiew with Sakai Keiko)”, The Japan Times, Jan. 9, 2005, (Çevrimiçi), 
http://www.japanfocus.org/article.asp?id=196, 29 Mayıs 2005. 

9. THOMPSON Drew, “China's Global Strategy For Energy, Security, And Diplomacy”, (Çevrimiçi), 4/27/2005, 
http://www.asianresearch.org/articles/2581.html, 29 Mayıs 2005. 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

18 Samuel P. Huntington, Medeniyetler Çatışması, 3. bs., çev. Mehmet Turhan, Y.Z. Cem Soydemir, İstanbul, Okuyanus Yayınları, 2004, s. 20. 
19 Mehmet Ögütçü, “China’s Energy Security: Geopolitical Implications for Asia and Beyond”, Fifth Asian Security Conference“Asian and Chinese Security Issues in the 

Decade to 2011”, 26-29 January 2003, (Çevrimiçi), 
http://www.gasandoil.com/ogel/samples/freearticles/article_15.htm, 29 Mayıs 2005. 
20 A.e. 
21 Chalmers Johnson, “America's Empire of Bases”, 2004, (Çevrimiçi), 
http://japanfocus.org/article.asp?id=084, 29 Mayıs 2005. 
22 Barış Adıbelli, “Çin Halk Cumhuriyeti’nin Merkez-Çevre Denkleminde Tehdit Algılaması Ve 
Güvenlik Yapılanması”, Stratejik Araştırmalar Dergisi, Sarem Genelkurmay Askerî Tarih ve 
Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, Ankara, Sayı 3, Şubat 2004, s. 221. 
23 Drew Thompson, “China's Global Strategy For Energy, Security, And Diplomacy”, (Çevrimiçi), 4/27/2005, 
http://www.asianresearch.org/articles/2581.html, 29 Mayıs 2005. 
24 Nurullo Muhtorov, Arkadi Dubnov, “Çin'siz Fakat Rusya İle Birlikte”, Vremya Novostey, 19 Ekim 2004, (Çevrimiçi) 
http://www.gnkur.tsk/sarem/belgeler/2004/20ekim2004/guncel/makale/diger/cin_rusya.doc., 29 Mayıs 2005. 
25 Gavan McCormack, “Koizumi's Japan in Bush's World: After 9/11”,2004, (Çevrimiçi), 
http://www.japanfocus.org/article.asp?id=162, 29 Mayıs 2005. 
26 Eric Prideaux, “Japan's Iraq Conundrum(An Interwiew with Sakai Keiko)”, The Japan Times, Jan. 9, 2005, (Çevrimiçi), http://www.japanfocus.org/article.asp?id=196, 29 Mayıs 2005. 


***