DERİN DEVLET NEDİR? (I)
Dr. Tamer KUMKALE
ttkumkale@oncevatan.com.tr
27 Şubat 2007,
Cumhuriyetimiz öyle zannedildiği gibi zayıf değildir.
Cumhuriyet bedava da kazanılmış değildir.
Bunu elde etmek için kan döktük. Her tarafta kırmızı kanımızı akıttık. İcabında cumhuriyet müesseselerimizi müdafaa için lâzım olanı yapmaya hazırız. Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1923) Türkiye'de siyasi cinayetlerin işlenmesini müteakip DERİN DEVLET tartışmalarının gündeme getirilmesi artık geleneksel leşmiştir.
Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Çetin Emeç, Necip Hablemitoğlu suikastları, Danıştay Baskını ve son olarak da Hrant Dink'in öldürülmesi ile bu cinayetlerin devlet tarafından işlettirildiğini ima edecek şekilde derin devlet tartışmaları medya tarafından sürekli pompalanmaktadır. Burada kastedilen derin devlet ise doğrudan Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesindeki Özel Kuvvetler olmaktadır. Biz biliyoruz ki; Derin Devlet tartışmaları devleti güçsüz gösterme çabalarının sonucudur. Derin Devlet tartışmaları irade yoksunluğunun belirtisidir. Derin Devlet tartışmaları devlet otoritesinin çöktüğünün bir göstergesidir. Derin Devlet olarak nitelendirilen ekonomik menfaat çetelerinin ve mafya artığı organizasyon şebekelerinin devlet ile en küçük bir ilgisi yoktur. Aksine bunlar devlet otoritesinin boşluğundan, yönetim zafiyetinden ve adalet üretemeyen bir sistemden beslendiklerinden gerçek devlet otoritesi yeniden sağlandığında kendiliğinden ortadan kalkan illegal organizmalar olarak görülmelidir. Şurası muhakkak ki her devlet gibi Türkiye Cumhuriyeti Devleti' de bağımsızlığını ve bekasını koruyacak her türlü yasal düzenlemeleri yapmış, gerekli teşkilatları oluşturmuştur. Bu teşkilatlar bir bütün halinde hükümetin iradesi altında saldırgan hedeflere yöneltilerek devleti korurlar. Devlet kendi güvenliğinin sağlanmasını bizzat kendisi yapar ve bu sorumluluğunu kesinlikle başka ülkeler ve başka teşkilatlar eliyle kullanamaz. Yani sorumluluğunu devredemez. Devletin kendini kanunsuzluklara karşı korurken kendisinin kanunsuz davranması asla mümkün değildir. Çünkü devletin temeli Anayasa ve yasalardan oluşur. Devlet kural ve kaideler manzumesidir. Ve devlet merkezi iradedir. Devletin her hangi bir şekilde kanunsuz davranması durumunda kaybedeceği otoritesini ve halk üzerindeki yaptırım gücünü bir daha temin etmesi mümkün değildir. Hele bunun için birtakım çeteler ve kanunsuz oluşumlarla işbirliği yapmasına da gerek yoktur. Çünkü bu memleketin evlatları bu ülkenin her alanda korunması için canlarını seve seve feda etmekten asla kaçınmamışlardır. Yani devletin kendi elleri varken maşa kullanmasına gerek yoktur. Derin devlet değil, devletin bizzat kendisi önemlidir. Devlet, devlet gibi olamayınca, devlet iradesinin etkinliği azalıp ülkede kanun hâkimiyeti sorgulanmaya başlayınca ortalığı kaplayan çetelerin ve mafya sisteminin adını derin devlet olarak koymak çok yanlıştır. Devletin adının çete ve mafya ile bir arada anılması dahi devlet gücünün zafiyetini vurgulamaktadır. Devletin olduğu yerde "derin devlet" yakıştırması abesle iştigaldir. Eğer devlet ülkenin bütün sistemlerine tam olarak hâkim olsa idi; - İnsanlarımız sokakta kapkaç teröründen muzdarip olmazdı. - Şehirleri işgal eden bölücü eşkıya yandaşları sokaklarımızda bölücü teranelerle gösteri yapamazlardı. - Doğu ve Güneydoğu Anadolu dağlarında PKK kök salamazdı. - ABD 11 askerimizin başına çuval geçiremezdi. - Ülkede etnik ve dini bölücülüğün yolunu açan İkiz Yasalar çıkartılmazdı. - Uyum yasaları çıkartılarak sosyal ve hukuk sistemimiz darmadağın edilemezdi.
- Milli davamız Kıbrıs'ı AB üyeliği hevesi ile Rum kesimine teslim etmezdik. - Kerkük'te Türk kardeşlerimize yapılan haksız saldırılar gerçekleşmezdi.
- Barzani ve Talabani gibi aşiret ağaları Türkiye'ye diklenme cesaretini gösteremezdi.
- Avukatlık rütbesi almış bir militan Danıştayı basıp görevi başındaki bir adalet temsilcisini öldürme cesaretini gösteremezdi.
- Şehit cenazeleri gelmeye devam etmezdi.
- AB misyonerleri sömürge valisi edasıyla ülkemizi denetleyemez lerdi.
- Anayasamızda yer alan Türk kimliği asla sorgulanmaz ve Türk milliyetçiliği aşırı bir tutum olarak nitelendirilemezdi.
- Demokratik hakkımız diyerek medya ekranlarından katil devlet" sloganları atılamazdı.
- 250 kişiyi öldüren devlet başkanı Saddam asılırken 35.000 kişinin ölümüne sebep olan Abdullah Öcalan İmralı'da misafir edilmezdi.
- Ermeni Diasporası "Ermeni Soykırımı" masalını gündeme getiremezdi.
- Bir Cumhuriyet savcısı Kara Kuvvetleri Komutanı bir orgenerali "Çete Reisi" olarak nitelendiren bir iddianame hazırlayamazdı.
- Devletin stratejik kurumları yok pahasına elden çıkarılarak birbiri peşi sıra yabancılara satılmazdı.
- Diyalog adı altında Hıristiyan misyonerleri Anadolu'nun dört bir yanında Hıristiyanlık propagandası yapamazlardı. Bunları çoğaltmak mümkündür.
Önemli olan devlet hâkimiyetinin her alanda ve vatandaşların yaşadığı her noktada tesis edilmesidir. Bugün Türkiye'de derin devlet gerçekten vardır. Ama bu devlet bizim derin devletimiz değildir. Bu derin devlet ülkemiz üzerinde milli çıkarı olan devletlerin ve küresel odakların derin devletidir..
Ülkemizde kendimizin oluşturduğu bir derin devlet yapılanması yoktur.
Fakat kendini "derin devlet" diye pazarlayan birtakım birimler vardır ve bunlar derin çetelerdir. Derin kirlilik yaratan bu derin çetelerimiz ne yazık ki ülkemiz üzerinde menfaati olan ülkelerin gizli servislerinin denetiminde faaliyet göstermektedir. Dolayısıyla bu topraklarda Türkiye'nin kendi derin devleti değil, başkalarının derin devleti karanlık icraatlarını sürdürmektedir. Bunların her türlü davranışları kanunlarımızda suç olarak yerini almıştır.
Bunların neyi nasıl yaptıklarını Pegasus yayınlarından çıkan
"DERİN DEVLET NEDİR?
Başlıklı kitabımda açıkladım..
Konuya devam edeceğim..
http://www.oncevatan.com.tr/derin-devlet-nedir-i-makale,21951.html