DERİN DEVLET NEDİR? (III)
Dr. Tamer KUMKALE
ttkumkale@oncevatan.com.tr
28 Şubat 2007
Cumhuriyetimiz öyle zannolunduğu gibi zayıf değildir. Cumhuriyet bedava da kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için kan döktük. Her tarafta kırmızı kanımızı akıttık. İcabında cumhuriyet müesseselerimizi müdafaa için lâzım olanı yapmaya hazırız. Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1923) Derin devlet; binlerce yıldan beri cihan devletleri oluşturmuş Türk milletinin genlerinde yaşayan devlet kavramının devlet memurlarında ortaya çıkmasıdır. Bu davranış biçimi ve ruh hali ile insanlarımız kanunların verdiği yetki ve sorumluluklar içinde kalarak devleti sahiplenirler. Bu olması gereken iyi bir haslettir. Bizim dışımızdaki milletlerde sık görülmeyen özelliklerden biridir. Milletimizin ve dolayısı ile devletimizin gücüdür. Devlet içinde kümelendiği belirtilen ve derin devlet olarak isimlendirilen oluşumlar gerçekte birer menfaat çetesidir. Bu çeteler küresel mihraklar tarafından bilerek ve planlı bir şekilde devlet içine yerleştirilmişlerdir. Bunların örneklerine rüşvet başta olmak üzere her türlü yolsuzluk ve sahtekârlık olarak her gün basın yayın organlarında rastlamaktayız. Bunları yargı önünde hesap verirken sıkça görmekteyiz. Devletin, adam öldürme, adam kaçırma, uyuşturucu ticareti ve silah ticareti v.s gibi yasa dışı işlerle uzaktan yakından alakası yoktur. Olamaz. Ama devlet memurları içinde böyle kirli işlere bulaşmış adamlar çıkabilir. İşte yasalar böyle durumlar için vardır. Bu illegal faaliyetleri kanunlar çerçevesinde etkisiz hale getirmek yine devletin asli görevidir. Bana göre; "Derin Devlet" kavramı bundan sonra hiç kullanılmamalıdır. Bu kavram yetkili ağızlardan ele alınınca devletin varlığı ve gücü üzerinde soru işaretlerine sebep olmaktadır. Çünkü devletin derini sığı olmaz. Devletin oluşum şartları bellidir. Devlet milletin bir arada yaşama azim ve iradesinin kurallarla belirlenmiş şeklidir. Devlet, vatan toprakları üzerinde yaşayan kurumsallaşmış millettir. Bir başka deyişle devlet milletin iradesinin organize olmuş şeklidir.. Devlet, yönetimde zafiyeti kesinlikle affetmez. Yönetim zafiyetleri sonunda kaos ve anarşiyi doğurarak hukuk nizamını zedeler. Hukuk sistemi yara aldığında toplumlar yönetilemez hale gelir. İşte bu durumlarda kendisini devletin yerine koyan birtakım güçler ortaya çıkar ve yönetimi paylaşmaya çalışır. Oysa yönetim asla paylaşılamaz. Çünkü devlet iradesi ortaklık kabul etmez. Eğer bugünkü gibi en üst düzeyde devlet içinde çetelerin teşekkülünden söz ediliyorsa, bu çetelerden önce yöneticilerin kendilerine bakmaları, kendi hatalarını görmeleri ve derhal tedbir alarak bozulan devlet otoritesini ve aksayan kanun hâkimiyetini tesis etmeleri gerekmektedir. Yönetim zafiyeti o ülke üzerindeki küresel psikolojik harekât saldırılarına karşı konulamaması durumunda ortaya çıkar. Bunun için yöneticilerimiz, yönetecekleri Türk insanını insanlarını iyi tanımalıdır. İnsan psikolojisini iyi kavrayıp insanlarımıza insan mühendisi titizliği ile yaklaşmalıdır. İnsan psikolojilerini değiştirerek toplumları istediği şekilde yönlendirmeyi hedef alan Psikolojik harekât çok zor öğrenilen ve zor erişilen bir uzmanlık dalıdır. Çünkü Psikolojik Harekât planlayıcıları doğrudan insanla, insan davranışlarıyla ve bu davranışlarda yapılacak tutum değişiklikleriyle uğraşır. Bilindiği gibi her fert başlı başına diğerinden ayrı bir varlıktır. Her insanın aile çevresi, eğitimi, kültürü, ihtiyaçları ile yaşamdan beklentileri doğrultusundaki tutum ve davranışları doğal olarak birbirinden çok faklıdır. Birbirine uymayan bu karakterleri iyi irdeleyip topluca tutum değişikliği yaratacak girişimlerde bulunmak ve bunu karşı tarafa hissettirmeden yapmak dünyanın en zor işlerinden biridir. İki insanın birbirine benzemediği ortamda her şahıs için ayrı bir tutum ve davranış değişikliği planı uygulamak gerekir. Bu insanları tek tek etkileyerek içinde yaşadığı sosyal çevreyi yönlendirmenin Psikolojik Harekâtın asli görevi olduğu düşünüldüğünde iyi bir Psikolojik Harekât Uzmanı olmanın zorluğu bilimsel olarak ortaya çıkar. Derin devlet suçlamalarına karşı devleti savunabilmek için yöneticilerin Psikolojik Harekât konusunu iyi bilmesi gerekmektedir. Bu yüzden hazırladığım "DERİN DEVLET" kitabında bu etkili ve sürekli savaş şekli üzerinde asgari bilgileri vererek kamuoyunun bilgilenmesini hedef olarak aldım. Bugün özellikle ABD ve AB ülkeleri tarafından ülkemize yönlendirildiği bilinen Psikolojik Harekât saldırılarının içeride ve dışarıda milletimizin geleceğini karartmaya ve bizi birbirimize düşürmeye çalıştığını görüyoruz. Saldırılarını ülkemizin her yerine ve toplumun her kesimine yönelten küresel güç odaklarının Türk toplumunu birbirine düşman kamplar haline getirme hedeflerinde asla taviz vermeyecekleri açıkça görülmektedir. Saldırıları hiç bitmeyen küresel güç odaklarına karşı mücadele etmenin en etkin yolu, geçmiş tecrübelerin ışığında aklımızı ve sağduyumuzu kullanmak, milli güç unsurlarımızı bilinçlendirerek bu saldırılarla mücadele edebilecek bir seviyeye çıkartmaktır. Bu maksatla günümüzün en etkili gücü olan bilgiye ulaşmamız, bilgiye egemen olmamız, bilgiyi değerlendirip yeni bilgilere ulaşmamız, yani bu mücadelede görev alacak insan gücümüzü çok iyi yetiştirmemiz gerekmektedir. İnsan gücümüzü iyi yetiştirmenin yolu da kendi köklerimize, kendi gelenek ve göreneklerimize ve bunlarla yoğrulmuş binlerce yıllık zengin kültür değerlerimize sımsıkı sarılmaktan geçmektedir. Kendimizi Türk Milli Kültür değerleri ışığında çok iyi yetiştirip milli niteliklerle karakterimizi teçhiz etmeli yani milli bilinçle güçlenmeliyiz. Bu şekilde kazanacağımız milli şuur ile günümüz küresel saldırılarına karşı durmamız ancak mümkün olacaktır. Milli şuurlaşma ve milli benliğin kazanılması ise üç-beş günde elde edilecek bir husus değildir. Plânlı, programlı ve disiplinli bir çalışma sonucu uzun vadede elde edilebilecek bir haslettir. Bu zaman dilimi son elli yılda Türk Toplumu üzerinde kültür emperyalizminin yarattığı derin çatlaklar göz önüne getirildiğinde en az 15-20 yıllık plânlı bir gayreti Grekli kılmaktadır. Bununla birlikte halkımızın binlerce yıllık bilgi birikimi ve kültür kazanımları olduğu dikkate alındığında bu zamanın kısaltılması için tek çare vardır. O da ülke yönetimine acilen ehil, yetenekli, inançlı ve liderlik vasfını haiz kişilerin getirilmesidir. Atatürk bu tip lidere en güzel örnektir. Atatürk, tamamen millet olma vasfını kaybetmiş ve her alanda teslim olmuş bir toplumla verdiği Kurtuluş Mücadelesini müteakip "Kayıtsız şartsız millet egemenliğine" dayalı Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kurmuştur. Bugün Gazi Mustafa Kemal Atatürk değerinde bir lider bulmak kolay olmayabilir. Ama O'nun fikir ve düşünceleri ile yoğrulmuş gençler kendilerine görev verilmesini ve imkân tanınmasını beklemektedir. Bütün olumsuz gibi görünen şartlara rağmen geleceğimizden karamsar olmamıza hiç sebep yoktur. Şimdi, Türkiye'nin gündeminde lüzumsuz "Derin Devlet" tartışmalarının değil, ülkenin güçlenmesini sağlayacak her alandaki kalkınma projelerinin alması gerekmektedir.
http://www.oncevatan.com.tr/derin-devlet-nedir-iii-makale,21963.html