Beytüşşebap etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Beytüşşebap etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Şubat 2019 Pazar

MÜLKİYE MÜFETTİŞLİĞİNİN ŞEMDİNLİ'DE 09.11.2005 GÜNÜ MEYDANA GELEN OLAYI DEĞERLENDİRMESİ BÖLÜM 4

MÜLKİYE MÜFETTİŞLİĞİNİN ŞEMDİNLİ'DE 09.11.2005 GÜNÜ MEYDANA GELEN OLAYI DEĞERLENDİRMESİ BÖLÜM 4



     Şemdinli ilçesinde Bizim Market sahibi Metin EROĞÜZ; "... Kahverenkli   mont giyen şahıs aracın arkasına bindi. Diğeri ise şoför mahalline bindi. Bu arada çok sayıda vatandaş ta araca doğru araca yaklaştı ve önce önünü kestiler sonra çevresini kuşattılar. Bazı kişilerin arabaya zarar vermesi üzerine arabanın önünde oturan şahıs dışarı çıktı. Ayrıca şoför mahallinin yanında oturan bir şahıs daha arabadan dışarı çıktı. Halka tartışma oldu. 

Şoför mahallinden inen ve adının sonradan Ali olduğunu öğrendiğim şahıs arabanın bagajına doğru gitti, bagajı açtı ve bir silah aldı. Fakat çevrede bulunan kişilerden Yaşar ALKAN ve şu anda ismini çıkaramayacağım birkaç kişi müdahale ederek silahı elinden aldılar ve tekrar bagaja koydular. Bu arada arbede yaşandı. Bundan sonra meydana gelen olayları herkes görmüştür..." . 

Şemdinli halkandan Avukat Sedat TÖRE; "...Bu kalabalık daha sonra kaldırıma 
doğru park etmiş beyaz Reno 19 Model bir arabanın etrafını kuşattığını gördüm. Daha sonra uzaktan bu kalabalığa doğru meraklı bir biçimde yavaşça yaklaşan kardeşimi gördüm. Bende olayın adi bir kavga olarak yorumladım ve her ne olup bittiğini öğrenmek için hemde kardeşimi oradan uzaklaştırmak için olay yerine hızlı bir biçimde gittim. Kardeşyimin elinden tutup "senin ne işin var burada" diyerek bulunduğum büroya doğru götürdüm. Daha sonra büronun balkonundan tekrar olayı izlemeye koyuldum. Bu sırada bulunduğum yerin sahibi 
avukat Mehmet EKİCİ nin aşağıda olduğunu gördüm ve yanına gittim. Birlikte kalabalığın olduğu yere doğru yürüdük Yanımızda yine meslektaşımız olan Avukat Abdurrezzak ERTAŞ ı gördüm. Halktan da bize hadi avukatlar bakın Polis vatandaşın dükkanım bombalamış, vatandaşlar bunları yakalamış, sizde gidin müdahale edin biçiminde seslenmeleri oldu. Bu . sırada olay yerine baktığımda olay yerine intikal etmiş güvenlik güçlerinin özel harekat timlerinin söz konusu beyaz araç ile olay mahalline gelen Akrep tipi bir zırhlı personel taşıyıcı arasında koridor oluşturduklarını ve araçtan indirilerek bir şahısın bu koridordan alınıp zırhlı araca bindirildiğini gördüm. Daha sonra olay yerine doğru yürümeye devam ettik. Bu sırada Emniyet Müdürünün halkı yatıştırmak için beyaz aracın üstüne çıktığını ve kalka hitap ettiğini gördüm. Emniyet Müdürü halka hitap ederken bizde kalabalığı yarıp araca yaklaşırken ilçe Kaymakamında aracın üstüne çıktığını ve halka hitap etmeye çalıştığını gördüm. Fakat halkın Kaymakamın konuşmasına izin vermemesi üzerine beraberimde bulunan Avukat Mehmet EKİCİ de halfa yatıştırmak için aracın üstüne çıktı. 

Fakat kalabalık öflceli olduğundan avukat Mehmet EKİCİ yi de konuşturmadı. Kalabalığın içinden bir kişi patlama sonucunda yaralı olarak hastaneye götürülmüş, bir şahısın öldüğünü yüksek sesle telaffuz etti. Bunun üzerine olay yerinde bulunan halktan bir hareketlenme başladı. Kalabalıkta bir şahısın olay yerinde bulunan Başkomiser'e bir cisimle vurduğunu gördüm. Buna müteakip kalabalığın içerisinde bulunan kimliği bilemediğim ve net olarak ta göremediğim şahısların da Kaymakam ve diğer kişilerin üzerinde bulunduğu araca doğru 
hareketlendiklerini ve bağrıştıklarını gördüm. Bu sırada Kaymakam bey ve Emniyet Müdürü aracın üstünden inerek hızla kalabalığın içerisine karışıp kayboldular..." Şemdinli halkından emeldi memur Şahin KAPLAN; "...Olay yerine gittiğimde sol ön tarafta kapıyı eliyle tutan esmer uzun boylu bir şahıs, sağ arka tarafta top sakallı bir şahıs ve aracın arkasında oturan bir başka şahıs gördüm. Önce ilçe Emniyet Müdürlüğünde görevli sivil Polisler olay yerin geldi. Onlardan biri tabanca ile havaya bir el ateş etti. Elindeki kaleşnikof olduğu tahmin ettiğim havaya kaldırması üzerine bu polis memuruna müdahalede bulundum. Silahın patlayıp patlamadığını hatırlamıyorum. Ancak sol kulağım ya namlunun 
değmesi ile veya boş kovanın fırlaması ile hafif bir biçimde yaralandı. Hemen arkasından özel harekat görevlileri olay mahalline geldiler. Onlarda havaya ikaz atışı yaptılar. Bu arada herkes o yöne yöneldi. Grup özel harekatçılara doğru yuh çekti. Bunun üzerine Özel Harekat görevlileri olay yerinden uzaklaştı. Olay mahalline ilçe Emniyet Müdürü geldi. Benimde teşvik ve yardımımla vatandaşa hitap etmek üzere aracın üzerine çıktı. Ancak gürültüden ve toplumsal psikolojiden dolayı Emniyet Müdürü konuşma imkanı bulamadı. Bir ara yukarıda 
tarif ettiğim esmer uzun boylu şahıs aracın bagajındaki silahı almak istedi. Vatandaşlar mani oldular ve 3-4 kişilik bir grup arabanın bagajına oturup bagajın açılmasını engellediler. 

Zırhlı araç ile olay yerine yeni bir özel hareketçi grubu geldi. Ziraat bankası tarafından gelerek geri manevra ile aracın yanına geldiler. Havaya yoğun bir ateş açtılar. Bu arada arabanın arkasında oturan şahısı zırhlı araca bindirerek olay yerinden uzaklaştılar. Bu sırada nasıl olduğunu bilmiyorum ancak uzun boylu esmer şahısta kayboldu. Diğer şahısı da gelen Jandarmaların götürdüğü söylendi. Bilahare Kaymakam bey gelerek konuşma yapmak istedi. Aracın üzerine çıktı. Ancak o anda patlamada ölen şahısın ölüm haberi geldi. 
Kalabalık bu haber üzerine kontrol dışına çıktı. Kaymakam bey de aracı bulunduğu yere terk ederek ayrıldı..." 

Şemdinli halkından Zeydan ÖZEL; "...Kahverengi renkli montlu şahıs hızlı 
olmayan adımlarla araca doğru yaklaştı, arabanın içerisine girdi. Ben bu şahıs yolda araca doğru ilerlerken bir yandan kalabalığa "bombayı atan bu şahıstır" dedim. Öte yandan da şahsın yanına gelerek "bombayı sen attın " dedim. Halk arabayı kuşattı. Aracı kullanan şahıs arabadan inerek bagajı açtı ve uzun namlulu bir silahı eline alarak "ben Emniyet görevlisiyim " dedi. Yalnız vatandaşlar bu şahsa müdahalede bulundu ve şahsın elinden silahı 
alarak bagaja bıraktılar. O arada özel tim, İlçe Emniyet Müdürü ve Mustafa YANIK yarbay geldiler. Özel tim havaya ateş açtı. Vatandaşlar kendini yere atınca bir zırhlı araca arka oturan şâhısı bindirerek götürdüler. Ali KAYA ismindeki başından yaralı olan kişi o arada Emniyet Müdürü ile bölgeden uzaklaştı. Üçüncü şahıs ise arabanın civarında dolaşıyordu. 

Ben kendisine sende bu işin içerisindesin, inkâr etme dedim. O ben değilim dedi. Yavaş yavaş bölgeden uzaklaşmaya başladı. O arada durumu Mustafa YANIK yarbayıma ilettim. Yarbay bana tamam oğlum sakin olun dedi. Orada vaziyet alan askerlerine emir vererek bu şâhsı özipek pasajının yanındaki karafınn civarında alarak yaya olarak İlçeye doğru götürdüler. " Şemdinli halkından Zübeyir ARSLAN; "...Geldiğimde kalabalık vardı. 

Kaymakam bey, ilçe Emniyet Müdürü ve Avukat Mehmet EKİCİ beyaz bir arabanın üzerinde halkı sakinleştirmeye çalışıyorlardı. Ancak halk sakinlesmedi. Kaymakam bey ve Emniyet Müdürü oradan ayrıldılar. Savcı bey in keşfe gelmesine kadar vatandaşı sakinleştirmek için pek çok vatandaş gibi bende gayret sarf ettim..." 

Patlama olayı nedeniyle tutuklu bulunan Hakkari İl Jandarma Komutanlığı 
İstihbarat Şube Müdürlüğünde görevli Astsubay Ali KAYA; "...Tabiatıyla sabah 09:00 çıktığımız yolculuk nedeniyle insani ihtiyaçlar söz konusu oldu. Bu çerçevede Özcan arkadaşımız küçük aptesini yapmak üzere cami istikametine doğru gitmeyi Veysel de su almak üzere en yakın bakkala gitmeyi planlamıştı. Ne var ki daha araçtan çıkmadan şiddetli bir patlama oldu. Bir güvenlik görevlisi olmamız nedeniyle aracı terk edip doğal olarak patlama sesinin geldiği istikamete doğru 5-10 metre kadar yürüdüm. O anda araç istikametine doğru gelmekte olan şahıslara "arkadaşlar patlama nerde oldu" diye sordum. Onlar bana panik bir halde "pasajda, çok yaralı var" dediler. Bu arda Veysel önce olmak üzere Özcan bana doğru gelmeye başladılar. Ancak daha Özcan arabanın yamndayken oradaki şahıslardan biri Veysel'i işaret ederek "Aha bu itirafçı" diye bağırdı. Daha sonra bu kez de Özcan'ı işaret ederek "Bu da onlardan" diye bağırdı. Bir başka kişide bana "Lan şerefsizler, hem bombayı patlatıyorsunuz, hem de soruyor musunuz? " diye bağırdı. Ben bu şahsa sert bir cevap verdim. 
O anda karşılıklı yumruklaştık. Veysel de bana yardıma çalışınca ben kendisine dönerek fazdım ye "sen hadi arabaya git" dedim. Bu arada kalabalık 50-100 kişi civarına kadar çıktı. Ufak çaplı tartaklama ile birlikte aracın yanına kadar geldik. Bu noktadan itibaren adeta ip koptu. Şahıslar arkada oturmakta olan Veysel 'e taş, sopa ve yumruklarla saldırdılar. Aracın camlarını kırdılar, aracı tekmelediler. Bu arada bana kim olduğumu soranlar oldu. Ben "Emniyet görevlisiyiz, araç devletin resmi aracıdır, saldırmayın, darp etmeyin " diye uyardım. 
Kalabalık iyice artınca ve saldırılar insani çabalarımızla sonuçlanmayınca Özcan' dan arabanın anahtarını istedim. Bagaja doğru giderek bagajı açtım. Bagajdan uzun namlulu silahlardan birini alarak havaya ateş etmek istemiştim ancak kalabalık silahı zorla elimden aldı ve bagaja attı. Bu kez belimde bulunan tabancayı kullanmak istedim, buna da engel oldular ve silahımı birileri elimden aldılar ve bir dakika sonra tekrar aynı şahıs belime soktu. 

Bu arada Emniyet güçleri olay yerine geldi. Şortland aracı geri geri bizim araca 
yanaştırdılar. Havaya ateş etmek suretiyle bir şaşkınlık oluşturdular. Benim de gayretimle Polis arkadaşlar Veysel'i kalabalığın arasından alarak olay yerinden uzaklaştılar. Aradan 5 dakika geçince Özcan bize iyice yafan bir noktaya gelen Jandarma Sınır Taburundan bir Yarbayın komutasındaki Askeri kuvvete sığındı. Birkaç dakika sonra ileride gördüğüm Jandarma Komutam Erdem Binbaşıya doğru hareket ettim. Bazı şahıslar benim olay yerimden ayrılmamı teminen yardımcı oldular. Hatta bana "Abi olay kontrolden çıktı buradan uzaklaş" dediler. Bu şahıslar zaten kalabalığın teskin edilmesine de yardımcı olmuşlardı. Toplanan kalabalık bölücü sloganlar atmaya başlamışlardı. Ben Erdem Binbaşının yanına gittim. Bir Şortlanda binerek Taktik Alaya gittim. Bu zaman zarfında İlçe 
Emniyet Müdürünün veya İlçe Kaymakamının aracın üzerinden konuşma yapmaya çalıştığına şahit olmadım..." 

Patlama olayı nedeniyle tutuklu bulunan Hakkari İl Jandarma Komutanlığı 
İstihbarat Şube Müdürlüğünde görevli Astsubay Özcan İLDENİZ; "...Daha henüz 
araçtan ayrılmadan bomba sesini duyduk Önce Ali Astsubay arkasından Veysel aracı terk ettiler. Ben bir süre sonra araçtan indim. Kaldırımın kenarındaki binanın önünde sırtım duvara dönük vaziyette ve cephe olarak patlamanın sesinin geldiği yöne doğru durmaya başladım. Ali Astsubayla aramızda tahminen 10-15 metre mesafe vardı. Ali Astsubay "ne oldu" diye vatandaşlara sordu. Onlar "hemyapıyorsunuz, hem de soruyorsunuz" dediler. O anda gördüğüm tabloyu da izah etmek isterim; vatandaşların çoğunluğu patlamanın sesinin 
geldiği yöne giderken sayıları 5-6 civarında olan bir grupta hızlı adımlarla bizim 
istikametimize doğru geliyorlardı. Nitekim Ali Astsubayın konuştuğu şahıslarda bunlardı. Aralarında geçen bir diyalog sonucu yumruklaşmaya başladılar. Bu kavgayı gören kalabalık bizim bulunduğumuz yerde araç etrafında yoğunlaşmaya başladılar. Bu esnada Veysel ATEŞ araca girerek oturdu. Daha sonra öğrendiğim kadarıyla Veysel kavgayı ayırmaya giderken bir şahıs Veysel'e hitaben bu itirafçı demiş, Ali Astsubay da problem çıkmasın diye Veysel'i 
araca göndermiş. Ancak ben bu konuşmaları duyamadım. Veysel araca bindikten sonra şahıslar yumruk, sopa ve taşlarla Veysel'e hücum ettiler. Ben hem devletin aracım korumak hem de Veysel'i savunmak için kalabalığı uzaklaştırmaya çabaladım. Ancak bu arada beni tanıyan bir şahıs "bu da onlardan, bunların arkadaşı "dedi. Bu kez kalabalığın dikkati benim 
üzerime toplandı. Bana da vurmaya başladılar. Bu tablo bir süre devam etti. ilk defa yardıma Özel Harekat görevlileri geldiler. Zırhlı Şortlandla yolun öbür tarafına geldiler, havaya ateş açtılar. Kalabalık biraz açılınca aradan girerek Veysel'i alıp bölgeden uzaklaştırdılar. Benim bu esnada dikkatim hem bana vurmaya çalışan kalabalıktan kurtulmak ve hem de araçta bulunan içerisinde istihbari bilgiler bulunan dosyalar ile ajandayı takip etmekti. Dolayısı ile 
bu estantaneyi net olarak hatırlayamıyorum. Bahse konu evrakları içerin çantayı bir Emniyet görevlisine yada Jandarmaya vermek için çabaladım. Ancak muvaffak olamadım. Bilahare bir genç şahıs yanıma gelerek "Abi sen buradan uzaklaş. şimdi sana da saldıracaklar" dedi. 

Bende yürüyerek ilçe Jandarma istikametine doğru gittim. Bu esnada kalabalıktan bazıları "mavi montlu kaçıyor, yakalayın" diye bağırdılar. Ben yürüyüşüme devam ettim. İlerideki Jandarma ve ifa polisin yanına gittim ve onların refakatiyle önce Emniyet Müdürlüğüne oradan da Taktik Alaya gittim. Gelen kalabalığı tertibat alan Askerler engellediler..." Patlama olayı nedeniyle tutuklu bulunan Hakkari İİ Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünde "Haber Elemanı" olarak kayıtlı bulunan Veysel ATEŞ; "...O sırada daha arabamızın motorunu stop ettirmeden bir patlama sesi duyduk. 

Ali Astsubay araçtan indi. Kalabalığın çoğu patlama sesine doğru giderken 4-5 kişilik bir gruba Ali Astsubay ne olduğunu sordu, onlar biri " hem yapıyorsunuz hem soruyorsunuz şerefsizler "dedi. Ali Astsubay bu şahsa karşılık verince küçük bir tartışma çıktı, ben de yanlarına giderek araya girdim. O esnada peşmerge kıyafetli bej pantolon ve gömlekli, İran kuşaklı, göbekli, koyu renk bıyığı olan ve iri yarı bir şahıs bana hitaben bağırarak " bunlara yardım eden itirafçı şerefsiz bu " dedi. Bende şahsa karşılık vererek şerefsiz sensin dedim. Biz tartışırken Ali Astsubay sert bir ses tonu ile bana " sen geç arabaya otur " dedi, ben araca 
geçerek oturdum. Ve aracın kapılarını düğmelere basmak suretiyle içeriden kapattım, kalabalık arabanın camlarını kırdı, bana taş, sopa ve tekme ve yumrukla saldırdılar. Doğal olarak öncelikle kafamı korumak için montumu başıma çektim, ellerimle de kafamı korumaya çalıştım. Bir iki kez etrafı görmek üzere kafamı kaldırdığımda, Ali Astsubayında darp edilmekte olduğunu göndüm. 15-20 dakika devam eden bu arbede sırasında hem araç ve hem de ben çok sayıda darbe aldım. O arada Özel Harekat Polisleri ile sivil Polisler geldi, havaya 
ateş açtılar. Bir anlık şaşkınlıktan yararlanarak beni araçlarına bindirerek Emniyet Müdürlüğüne götürdüler. Araca binerken bile bana saldırılar devam etti, hatta bir şahıs demir çubuk ile kaburgalarımın üzerine vurdu..." 
Demek suretiyle konuya açıklık getirmektedirler. Vatandaşların ifadelerine göre: pasajdan çıkan ve ileride bekleyen aracın (30 AK 933) arka koltuğuna oturan kahverengi montlu kişinin (Veysel ATEŞ) binmesini müteakip, aracın 
sürücü koltuğunda bir kişinin ve sürücü yanında bir kişinin daha olduğu ve sürücünün aracı hareket ettirme girişiminde bulunduğu, ancak aracın başına toplanan grubun aracı çevirmesi nedeniyle bunun mümkün olmadığı, aracın toplanan kişilerce darp edilmeye başlanmasından sonra sürücü mahallinde oturan şahsın (Ali KAYA) araç dışına çıkarak arka bagaja yöneldiği ve bagajdaki silahlardan birini alma girişiminde bulunduğu, ancak grup içinden bazı kişilerin 
buna engel olduğu, aracın ön sağ tarafında oturan diğer kişinin de (Özcan İLDENİZ) araç dışına çıktığı ve aracı darp eden grubu engellemek amacıyla aracın Devlete ait olduğunu, kendilerinin görevli olduklanm söylediği, gruptan bazı kişilerle Ali KAYA arasında arbede yaşandığı, Ali KAYA'nın kaşının üzerinden kan akmaya başladığı, Ali KAYA'mn da emniyet görevlisi olduklanm ısrarla söylediği, olay mahalline gelen emniyet görevlilerininaracı ve özellikle içinde arkada oturan Veysel ATEŞ'i kurtarmak için gayret gösterdikleri, mevcut emniyet görevlisi sayısı kafi gelmeyince takviye kuvvet istedikleri, özel harekat 
polisleri ile Taktik Alaydan Yarbay Mustafa Yanık nezaretinde bir askeri kuvvetin yardım için geldiği, polis özel harekat timinin aracın arka koltuğunda oturan Veysel ATEŞ'i zırhlı bir araca bindirerek olay yerinden uzaklaştırdığı ve Emniyet Müdürlüğüne götürdüğü, daha sonra Ali KAYA ve Özcan İLDENİZ'in de olay mahallinden ayrıldığı, Ali KAYA. Özcan İLDENİZ ve Vevsel ATEŞ'in olavlann başlangıcını vatandaşların beyanlarından farklı şekilde izah ettikleri, bu izaha göre: arabayı park edip inecekleri sırada bomba patladığı, Ali KAYA'nın araçtan inerek bomba patlayan mahalle doğru 10-15 mt yürüdüğü, kendilerine doğru gelmekte olan bir gruba ne olduğunu sorduğu, sorduğu kişilerin kedisini suçlayıcı beyanlarda bulunarak hakaret etmeleri üzerine kendisinin de karşılık yerdiği 
ve aralarında arbede çıktığı, bu gelişme üzerine olayı arabadan izleyen Veysel ATEŞ'in de inerek olay mahalline gittiği ve amacının Ali KAYA'yâ yardım etmek olduğu, ancak Ali KAYA'nın sert bir şekilde Veysel ATEŞ'in tekrar arabaya dönmesini istediği, bu arada Veysel ATEŞ'İ tanıyan bir kişinin itirafçı olduğu konusunu çevrede bulunanlara yüksek sesle söylediği, bunun üzerine saldırıların yoğunlaştığı belirtilmiş ve diğer izahatların küçük ayrıntılar dışında vatandaşların kiyle aynı olduğu, 

Özcan İLDENİZ'in önce Emniyet Müdürlüğüne, oradan da Taktik Alaya, Ali 
KAYA'nın da doğrudan Taktik Alaya gittikleri, Olaylar sırasında aracın büyük ölçüde tahrip edildiği, tansiyonun sürekli yükselmesi üzerine Şemdinli Emniyet Müdürü Tacettin ASLAN'ın, olay mahallinde bulunan polislerin ve ilçe sakinlerinden bazı kişilerin halkı sakinleştirmek için çaba harcadıkları, bunlara bazı vatandaşlarla ilçede Avukatlık yapan üç kişinin de yardımcı olmaya çalıştığı, bu arada Emniyet Müdürünün talebi üzerine ilçe Kaymakamı Mustafa Cihad FESLIHAN'ın da olay mahalline geldiği ve aracın üzerine çıkarak halkı sakinleştirici sözler söylemeye başladığı, ancak tam bü sırada patlamanın gerçekleştiği pasajdan birkaç kişinin elleri üzerinde Mehmet Zahir KORKMAZ'ın cesedini çıkarmaları ve toplanan grubun bunu görmesi, bazı kişilerin bunu yüksek sesle dillendirmesi üzerine grubun galeyana geldiği, grup içerisinde bulunan provakatörlerin de yönlendirmesiyle her şeyin kontrolden çıktığı, araç üzerinde ve çevresinde bulunan ilçe Kaymakamı ve Emniyet Müdürü dahil tüm kamu görevlilerine yönelik saldın girişimlerinin yoğunlaştığı, hatta bir başkomisere yönelik linç girişimi olduğu, pek çok polisin de darpedildiği, bu gelişme üzerine ilçe Kaymakamının ve tüm emniyet görevlilerinin olay 
mahallinden çekilmek zorunda kaldıkları, bölgenin ve aracın tamamen grubun kontrolünde kaldığı, yaralı güvenlik görevlilerinin hastanenin grup tarafından bloke edilmesi nedeniyle hastaneye de götürülemediği ve sağlık ihtiyaçlarının emniyet müdürlüğü binasında karşılanmaya çalışıldığı, Anlaşılmaktadır. 

Olayın ilçe emniyet müdürlüğü ve ilçe kaymakamına intikainden sonra olay mahalline intikal eden ilçe emniyet müdürü, polis memurları, daha sonra olay mahalline giden ilçe kaymakamının halkı sakinleştirmek konusunda yoğun bir çabalarının olduğunu ancak sonuç itibariyle bunda muvaffak olamadıklarını söylemek mümkündür. 

5. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***

MÜLKİYE MÜFETTİŞLİĞİNİN ŞEMDİNLİ'DE 09.11.2005 GÜNÜ MEYDANA GELEN OLAYI DEĞERLENDİRMESİ BÖLÜM 3

MÜLKİYE MÜFETTİŞLİĞİNİN ŞEMDİNLİ'DE 09.11.2005 GÜNÜ MEYDANA GELEN OLAYI DEĞERLENDİRMESİ BÖLÜM 3



5. 30 AK 933 PLAKALI ARACIN BULUNDUĞU BÖLGEDE MEYDANA GELEN OLAYLARA GÜVENLİK GÜÇLERİNİN MÜDAHALESİ VE GERİ ÇEKİLMESİ: 

Müfettişliğimizce alman ifadelerde 30 AK 933 plakalı aracın başında yaşanan olaylar gerek vatandaşlar ve gerekse güvenlik görevlileri tararından aşağıdaki şekilde anlatılmıştır. 

Şemdinli Kaymakamı Mustafa Cihad FESLİHAN yazılı olarak verdiği genel 
değerlendirme raporunda; "...Olaya ilişkin ilk bilgi İl Valisine bildirilmiş ve sonrasında İlçe Emniyet Müdürü'nün, İlçe Kaymakamını oluşan kalabalığı sakinleştirmesi için olay yerine çağırmasıyla İlçe Kaymakamı kalabalığın toplandığı yere intikal etmiştir. Aracın etrafında bulunan ve bağıran kalabalığı sakinleştirmek üzere İlçe Emniyet Müdürü ve birkaç emniyet görevlisi ile vatandaşın aracın üzerinde görülmesi üzerine, İlçe Kaymakamı aracın üzerine çıkmış ve megafon istemiştir. Megafon bulunamayınca, İlçe Kaymakamı kalabalığı sakinleştirmek için konuşmaya başlamış ve bu esnada patlamanın olduğu yerden sürüklenerek bir şahsın çıkarılmasıyla kalabalık galeyana gelmiştir. Kalabalığın taşkınlaşması sonucu orada bulunan polis memurlarına saldırılmış ve polis memurları linç edilmeye çalışılmıştır. 

Bu durumun fark edilmesiyle İlçe Kaymakamı oradan uzaklaştırılmış ve ilçe Emniyet Müdürlüğüne geçmiştir..." Şemdinli Emniyet Müdürü Tacettin ASLAN; "...Fırının önünde reno 19 Marka bir araç duruyordu. Yaklaşık 15 kişilik bir grupta aracın başına toplanmış aracı tekmeliyordu. Aracın başına gittik. Aracın içinde kimliğini bilmediğim tanımadığım bir kişi başını elleri arasına almış, eğilmiş kendini korumaya çalışıyordu. Bu kişiyi oradan çıkartmamız 
gerekiyordu. Vatandaşları sakinleştirmeye çalıştım. Ancak bu arada vatandaş sayısı da sürekli artıyordu. Bazı vatandaşlar da bize yardımcı olmaya çalıştılar. Takviye kuvvet istedim ve 3-4 polis daha geldi. Ancak çok kalabalık olduğu için kontrol edemiyorduk Askeriyeden takviye istedim. Ayrıca özel harekattan panzer getirmelerini söyledim. Yanık Yarbay nezaretinde 10 asker olay yerine geldi. Toplanmış olan grup askerleri görünce onlara doğru yürüdü, askerler geri çekildiler. Bu arada özel harekat görevlileri geldi. Halk onlara da hücum etti. Ancak özel Harekâtçılar silahlarını seriye alarak havaya ateş açtılar. Halk biraz 
geriye çekildi. Bu arada arabada bulunan ve halkın linç etmek isteği kişiyi araçtan aldık zırhlı araca aldık ve bölgeden uzaklaştırdık. Bu gelişme üzerine halk bizim üzerimize geldi. 

Bende halkı sakinleştirmek için aracın üzerine çıktım, sakin olmalarını gereğinin yapılacağını söyledim. Grup savcının gelmesini istedi. Sonra Kaymakam gelsin dedi. Bu arada bir avukatta konuştu. Bana yardımcı olmaya çalıştı. Kaymakam bey geldi. Aracın üzerine çıktı ve konuşmaya başladı. Ancak grup bir türlü sakinleşmiyordu. Kaymakam bey in üzerine doğru da yürüdüler. Bir kişinin Kaymakam bey'e vurma girişimi oldu. Ancak korumalar Kaymakam 
bey'i çekerek bunu önlediler ve Kaymakam bey aracın üzerinden inerek oradan ayrıldı. Grup sürekli saldırıyordu. Hatta benim Başkomiserim yere düştü. Onu tekmeleyenler oldu: Grubun hükümet konağı ve Emniyet Müdürlüğü istikametine yürüyüşe geçtiğini görünce bende hızla Emniyet Müdürlüğüne doğru geldim. " 
Baskomiser Ömer Oktay GÜMÜŞ; "...Gördüğümüz manzara vatandaşlar aracın 
içinde bulunan bir şahsa çeşitli taşlarla, sopalarla, tekmelerle saldırıda bulunan ve hatta linç aşamasına gelmiş bir fiili durumdu. O anda biz şahsın güvenlik altına alınması gerektiğini düşündük ve müdahalemiz bu çerçevede gelişti. O anda bu şahısın kim olduğunu, aracın kime ait olduğunu bilebilecek bir durumda değildik Aracın yanına geldiğimizde önce aracı güvenliğe almaya ve araç etrafında orada bulunan Polis Memurları ile tedbir almaya çalıştık, ilk önce kalabalık 50-60 kişi civarında iken bu hareket tarzı doğru gibi görülüyordu. Ancak çevredeki provokatörlerin devreye girmesi ile kalabalık kontrolsüz bir biçimde büyüdü ve araçtaki şahsın bir an önce o bölgeden uzaklaştırılmasının öncelikli problem olduğunu değerlendirdik. Niçin öncelikli aracı kontrol etmek konusunu da şu şekilde izah edebilirim. 

Ortada adli bir vaka var ve bu vakanın içinde olduğu söylenilen bir delil niteliğinde bir araç var. Bu aracın muhafazası hem o şahsın can güvenliğini korunması ve hem de maddi delilin korunması anlamına geliyordu. Ancak gelişen vahim tablo karşısında şahsın can güvenliği daha ön plana çıktı. O arada özel harekât görevlilerimiz zırhlı şortlant araç ile olay yerine geldiler. Havaya ateş ettiler. Ortaya çıkan şaşkınlığı kullanarak araç içerisindeki şahsı alıp 
şortlanta bindirip bölgeden uzaklaştırdılar. Bu işlem sırasında yerli vatandaşların yardımını gördük. Ancak özel harekâtçılarm ayrılmasından hemen sonra kalabalığın hedefi Emniyet Müdürümüz, ben ve Polis memurları olduk. Nitekim bize karşı bir linç girişimi ile karşılaştık. Linç girişimin başlangıcı 17-18 yaşlarında bir gencin bana kürek ile vurması oldu. Akabinde çok sayıda şahıs bana ve arkadaşlarımıza vurmaya başladı. Vatandaşların araya girmesi ile 
linç girişimi kısmen bertaraf edildi ve sonra karşılıklı sözlü diyalog başladı. Bu esnada bile tekmeler yemeye devam ettim. Ben burada delillerin toplanması gerektiğini ve bizim görev yaptığımızı söylemeye çalıştım. Yalnız kontrolsüz kalabalık arttıkça araya giren vatandaşlar beni oradan uzaklaştırdılar...Olay yerine gitmemiz ile oradan ayrılmam arasında 40-45 dakikalık bir zaman diliminin yaşandığını tahmin ediyorum. Bu zaman dilimi içerisinde Kaymakam Bey olay yerine geldi. Emniyet Müdürümüz ve Kaymakam Bey aracın üzerine 
çıkarak konuşma yapmaya çalıştılar. Olayların yatışması için gayret sarf ettiler. Ancak maalesef provokasyonlar başarılı olma imkânı vermedi. Konuda adı geçen iki astsubaydan yüzü yaralı olanı o civarda vatandaşı teskin etmeye çalışırken gördüm. Ancak diğer şahısla ilgili herhangi bir tespitim olmadı. Gerek bu iki astsubayı ve gerekse diğer şahısı daha önce hiç görmedim ve kendileri ile hiçbir vasıta ile (telefon, kişiler, e-mail vs.) temas kurmadım. 

Olay yerinden ayrıldıktan sonra Emniyet Müdürlüğüne geldim." 
Polis Memuru Erkan ÖKÇÜN; "...Gördüğümüz manzara bir beyaz renk Reno 19 
aracın içinde arka koltukta oturan bir şahıs ve bu şahsa yönelik taşlı sopalı saldırılardı. Biz öncelikle vatandaşları aracın başından uzaklaştırmaya gayret ettik Bir şahıs bana siyah bir çanta getirerek teslim etmek istedi. Ancak o civardaki gözü dönmüş bazı kişiler buna engel oldular. Bana saldırdılar. Bu arbede esnasında özel hareket grubu geldi. Havaya kuvvetli bir ateş açtılar. Koridor oluşturdular. O koridordan arabanın arkasındaki şahsı zırhlı şortlanta 
bindirerek bölgeden uzaklaştırdılar. Bu olaylar esnasında Başkomiserimize kürekle vurulduğunu gördüm. Ancak aramızda 40-50 şahıs bulunduğu için kalabalığı yarıp yardım etme imkanım olmadı. Elimdeki uzun namlulu silahı almaya çalışanlar oldu. Ben silahı vermedim. Hatta ağzına verdiğim mermiyi çıkartarak şarjöre sürdüm. Çünkü arbede esnasında silahın patlayacağından endişe ettim. Bu kalabalık arasında bir ara sağ kaşının üzeri kanayan astsubayı gördüm. Yalnız bu şahsı, arabadan kurtarılan şahsı ve. diğer astsubayı daha önce hiçbir şekilde görmemiştim ve tanımıyordum. Vatandaşlardan bir 
bölümü bize yardımcı olmaya çalışıyordu. Bu iyi niyetli vatandaşlar bizi uyardı. Bunlar sizi linç edebilir, buradan uzaklasın dediler. Biz kalabalığın olduğu yere yalan ve Emniyet Müdürlüğüne gidiş için en kestirme yol olan binaların arasındaki merdiveni kullanmak suretiyle Hükümet Konağına geldik..." 

Polis Memuru Fikri ERİŞ; "...Biz Emniyet Müdürümüz ile birlikte olay mahalline 
gittiğimizde halk söz konusu aracın başına toplanmış durumdaydı. Benim dikkatimi çeken husus kısa bir sürede Şemdinli gibi bir ilçede bu kadar kalabalık bir grubun nasıl toplandığı hususudur. Ben bunun daha önceden organize edilmiş olduğunu düşünüyorum. Oradaki arbede sırasında Şemdinlili olmadığını tahmin ettiğim bazı kişileri "sakın şahsı vermeyin, arabayı vermeyin" şeklinde dışarıdan müdahalelerine tanık oldum. Çarşıdaki esnafı toplasanız yüz kişi eder. Ancak olay mahallinde yüzlerce kişi vardı. Dikkatimi çeken diğer hususta bizi tanıyan Şemdinlilerin bize fiziki veya sözlü bir saldırılarının olmadığı hususudur. 
Genelde bu tür saldırıları yabancı olduğunu tahmin ettiğim kişiler yaptılar. Ayrıca bir hususu daha belirteyim. Ben Vanlıyım ve Kürtçe bilirim. Benim bu özelliğimi bilen ancak adını bilmediğim şu anda görsem tanıyabileceğim bir kişi "bu Kürdistanm hainidir, daha öncede kurşun yedi ölmedi, bir daha ki sefere ölecek, bu patlamaları biz yapıyoruz öyle mi " şeklinde Türkçe sözler söyledi. Ayrıca küfürler edildi. Bu kişinin sözlerinden sonra yanındaki kişiler ellerindeki demir çekpasa sopasıyla ban vurdular. Ben az ilerde duran Emniyet Müdürümüzün yanına gitmek suretiyle bu darbelerden kaçtım. Aracın yanında Emniyet 
Müdürümüze karşıda tepki olunca müdür bey'i gözden kaybettim. Bana tekrar saldırılar başladı. Aracın üzerine çıktım. Bu arada aşağıda Başkomiserimize bir kişi sanırım kürekle vurdu. Başkomiserimiz yere düştü. Daha sonra ne olduğunu göremedim. Vatandaşlardan Reşit KAYA ve ismini bilemediğim bir başka kişi beni o ortamdan çıkarmak için vatandaşları itiyorlardı. Olay mahallinin yanındaki dik demir merdivenden aşağıya inmeye başladım. Bu arada bir grup arkamdan geliyordu. Elimdeki MP-5 Silahını vazgeçirmek amacı ile onlara doğrulttum. Takip eden grup durdu. Bende merdivenden inerek Özel Hareket Polislerinin yanına geldim..."

Polis Memuru Sezai EŞGÜNOĞLU; "...Sonra insanları teskin etmek üzere aracın 
civarında vaziyet aldık. Bundan sonra gelişmeler kontrolden çıktı. Arbededen kendi imkanlarımızla kurtulduk. Hiçbir sivil vatandaşın yardımını görmedim. Patlama sesini duyduktan itibaren yaklaşık! saat o bölgede kaldık" 
Polis Memuru Şenol ZORLA; "...kalabalığın yoğunlaştığı aracın bulunduğu yere 
gittik. Oraya vardığımızda aracın arka koltuğunda bir şahsın kendini korumaya çalıştığını, kalabalık grubun hem araca hem de bu şahısa saldırdığını, arabanın camlarının kırıldığını, aracın bulunduğu yerdeki bir binanın ikinci katından kocaman bir kaya parçasının aracın üzerine atıldığını gördüm. Bu arada daha önceden tanıdığım Özcan Başçavuşu da aracın çevresinde vatandaşlarla itiş kahş halinde gördüm. Bir güvenlik mensubu olarak linç edilmek üzere olan araçtaki şahsı kurtarmamız gerektiği düşüncesi ile halkı sakinleştirmeye oradan 
uzaklaştırmaya gayret ettim. Bu arada Emniyet Müdürümüz ve Başkomiserimiz de bu yönde gayret gösterdiler. Ben aracın içerisindeki şahısın Uzman Çavuş olduğunu vatandaşlardan duymuştum. Hatta kendisinde "Ben uzman çavuşum, kurtarın beni" diye bağırıyordu. Şahsı Emniyet Müdürlüğüne getirene kadarda ben uzman çavuş olduğunu düşünüyordum. 

Emniyette kimliğine baktığımda Uzman Çavuş olmadığını anladım. Şahsı özel harekat timleri alıp götürdükten sonra toplanan halk içerisinden büyük bir çoğunluğu bizim üzerimize saldırdı. O sırada taş, demir çubuk, kürek vb. ellerine ne geçirdilerse bize vurmaya başladılar. Aracın bagajında silahlar olduğunu hem vatandaştan duydum hem de bir ara bagaj kapağı açıldığında görmüştüm. Ortalık çok kalabalık ve kargaşa içinde olduğu için bu silahların Emniyet altına alınması, vatandaşın eline geçmemesi ile düşüncesi ile el koymak istedik. Ancak gerek sayımızın azlığı gerekse toplanan kalabalığın aşın güç kullanımı nedeni 
ile bunun mümkün olmayacağını anladık Bize karşıda daha ciddi olumsuzluklar olmaması için olay mahallinden kontrollü olarak Emniyet Müdürümüzün bilgisi dahilinde ayrıldık..." Şemdinli İlçe Jandarma Komutam Binbaşı Erdem YILMAZ; "...Ancak ilerde bir kalabalığın anormal hareketliliğini hissettim. O arada araçla o bölgeye gitmenin uygun olacağını değerlendirerek Jandarmaya döndüm. Araca benimle birlikte iki habercim ile şoförüm bindi. Yeniden bölgeye yönlendiğimde beni telefonla Jandarma Yarbay Mustafa YANIK arayarak "çarşıda büyük kargaşa var" diyerek beni uyardı. Karakol komutam Murat Astsubay'ı aradım. Neler olduğunu sordum. İl Jandarma istihbarat birimine ait aracın saldırıya uğradığım, Özcan Astsubayın Emniyet Müdürlüğüne götürüldüğünü öğrenmem üzerine Emniyet Müdürlüğüne doğru gittim. Emniyet Müdürlüğüne gittiğimde adını orada öğrendiğim Veysel ATEŞ in de gözetim altına alındığına şahit oldum. Özcan Astsubaya ne olduğunu sordum. Saldırıya uğradıklarını ve yanında Ali Astsubayın olduğunu söyledi. Bunun üzerine süratle olay bölgesine intikal ettim. Gördüğüm manzara kalabalığın iyice yoğunlaştığı idi. Orada Altınsu Köyü Muhtarı ile karşılaştım. O bana kalabalığın tansiyonu yüksek, dolayısı ile oraya yaklaşma dedi. Bu arada Ali KAYA Astsubayı gördüm. Neler olduğunu sordum. Bana hitaben "saldırıya uğradık, silahlar ve diğer malzemelerimiz araçta, kendimizi zor kurtardık" dedi. Anlında hafif bir kan parçası vardı. Adı geçeni güvenli bir yere 
nakletmek amacı ile zırhlı araca bindirerek onu gönderdim. Kendim bölgede kaldım. O esnada kaymakam bey aracın üzerine çıkarak konuşma yapmak istedi. Ancak kalabalık buna izin vermedi ve taşkınlık kontrol edilemez hale geldi. O arada birkaç kişiye neler olduğunu öğrenmeye çalıştım. Ancak şartlar nedeni ile güvenli bir bölgeye geçmek zorunda kaldık... " Şemdinli İlçe Jandarma Komutanlığı, Merkez Karakol Komutanı Murat ŞENDOGAN; "...Muhafız bir erle birlikte kalabalığın olduğu yere yöneldim. Aracın etrafında yoğun bir kalabalık vardı. Aracın yanında görevli İl Jn. Komutanlığı personelini gördüm. Ali ve Özcah Başçavuşlardı. Ne olduğunu sordum. Özcan Başçavuş; "patlama sonrası herkes bizim üzerimize yürüdü" şeklinde cevap verdi. Ben halka engel olmaya 
çalıştım. Oradaki polislerle birlikte. Kalabalığın organize olduğunu. PKK lehine sloganlarla araca darbeler ve personelin linç girişimi tehlikesi olduğunu anladım. Elimden geldiğince yanımdaki kuvvetle vatandaşa engel olmaya çalıştım. Polislerin yoğunlaşmasıyla olay yerinden karakoluma döndüm..." 

Umut Kitabevi sahibi Seferi YILMAZ; "...Gördüğüm manzara çarşının kapısından 
yaklaşık 150 metre uzakta bir beyaz renk otomobil ve etrafında 15-20 kişilik bir kalabalıktı. Otomobile yaklaştığımda yukarıda zikrettiğim üzerinde kahverengi mont olan şahısın otomobilin arka koltuğunun ortasında oturduğunu gördüm. Bu şahısa yönelik olarak vatandaşların çeşitli sözlü ifadeleri mevcuttu. Öte yandan arabanın son ön kapısında kır saçlı, orta boylu bir şahısın arka bagaj istikametinde de üzerinde adidas şeritli eşofman üstü gibi mavi renk mont bulunan bir şahıs bulunmakta idi. Diğerleri Şemdinli de tanıdığım esnaf 
yada vatandaşlardı. Ancak ben her üç şahısı da tanımıyorum. Bu manzarada gördüğüm birkaç kişinin ismini zikretmek isterim. Zeydan ÖZER, Kadri ÖZCANER, Reşit KAYA dır. Oradaki vatandaşlardan bir bölümünün arabanın dışında bulunan benim tanımadığım yabancı şahısları tanıdığını izledim. Zira bu şahıslar ile ilgili olarak bunlardan bir tanesi Ali ve diğeri de Özcan dır diyorlardı. Olay yerine ne zaman geldiklerini kestiremediğim bir askeri yetkili ve ilçe Emniyet Müdürü de oradaydılar. Bu bahse konu şahıslardan adının Ali olarak sonradan öğrendiğim kişi "ben güvenlik görevlisiyim " diyordu. Vatandaşlar içerideki şahısla ilgili soru sorduklarında "uzman çavuşumuzdur" dedi. Arabanın arkasında oturan şahıstan kimliği istenildiğinde "kimlik amirimde" dediğini işittim. Üçüncü şahıs ise bagajın yanında durmasına rağmen sanki hiç olayla ilgisi yokmuş gibi rahatlık sergiliyordu ve sakız çiğniyordu. Zeydan ÖZER bu şahısla ilgili olarak "buda beraberdi" diyince kalabalık ona da yöneldi. Kitlenin içerisine karışıp gitmesini engellediler ve arabanın yanına getirdiler. 
Üçüncü şahısla ilgili olarak bende İlçe Emniyet Müdürüne "buda olayların içerisindedir, bunu da alın " dedim. Askeri üniformalı ve Emniyet Müdürü ile birlikte olay yerinde bulunan şahıs vatandaşların girişimleri üzerine "kesinlikle adalete teslim edeceğiz, bundan kuşkunuz olmasın, gereken yapılacaktır." dedi. İlçe Emniyet Müdürü de benzer ifadeleri kullandı. 

Nitekim halk bu üç şahısı yetkilere teslim etti. Ancak aracın avukatlar nezaretinde adli mercilerce keşfinin yapılması hususunda ısrarcı oldular ve aracı teslim etmediler. Bu arada aracın üzerine uzun boylu bir şahıs çıkarak konuşma yapmak istedi. Ancak o arada patlamada vefat eden şahısın cenazesi geldiği için vatandaş bir anda galyana geldi ve arabanın üzerindeki şahıs inerek diğer Emniyet yetkileri ile birlikte bölgeden uzaklaştılar... " Şemdinli halkından Abdulcebar ÖPENGİN; "...çarşıda bomba patladı diyince merak saiki ile bende çarşıya gittim. Gittiğimde bir aracın başında vatandaşlar toplanmış araca tekme atıyorlardı. Emniyet Amiri, kaymakam ve avukat Mehmet EKİCİ arabanın 
üzerine çıkmış vatandaşı yatıştırmaya çalışıyorlardı. Millet sakinleşince kaymakam bey ayrıldı. Bir ara arabanını ön kaputuna bir harita koyarak orada bulunan bir kameramana çekim yaptırdılar. Ancak kameranın hangi televizyon kuruluşuna ait olduğunu bilmiyorum..." Şemdinli halkından Kadir ÖZCANER; "...Bu şekilde yolda beklemekte olan beyaz Avrupa Reno arabanın yanına hep beraber geldik Arabanın başında bekleyen ve daha sonra Ali olduğunu öğrendiğimiz şahıs "ne yapıyorsunuz, benim arkadaşımdır, sigara almaya  gitmişti" dedi. Hiçbir soruya cevap vermeyen ve fam olduğunu bilmediğim bu şahıs arabanın arka sol kapısından girdi ve arka koltuğun ortasına oturdu. Bu arada arabanın içinde başka kemsi yoktu. Daha sonra adının Ali olduğunu duyduğum şahıs aracın şoför mahalli kapısın aralamış binmek üzereydi. Ancak vatandaşların müdahalesi nedeni ile arabaya binemedi. 

Bu arada bir vatandaş onun açtığı kapıdan şoför mahaline oturdu ve arkada oturan şahsa kimliğim sordu. Oda "benim kimliğim Amirimde" diye arabanın dışındaki şahsı işaret etti. Bu arada arabanın dışında kalan sonradan Astsubay olarak duyduğumuz Ali isimli şahısla konuşurken kendisi "ben Emniyet görevlisiyim, ne yapıyorsunuz" dedi. Vatandaşlarda "ne Emniyeti, o zaman çıkart kimliğini" diye bağırıyorlardı. Bu arada Ali isimli şahıs arabanın arka tarafına bagaja doğru yöneldi. Bagaji açtı ve orda bulunan uzun namlulu silahlardan 
birini aldı. Ben ve birkaç kişi müdahale ettik ve silahı elinden aldık ve bagaja bıraktık. Bu arada bir şarjörün yere düştüğünü de gördüm. Bagaji kapattıktan sonra birkaç kişi tekrar açılmasın diye bagajın kapağına oturdu. Arabanın çevresinde toplananlar sayıca arttı. 
Arabaya vurmalar, tükürmeler, küfürler başladı. Arabanın camları kırıldı. Bu arada Emniyet Müdürü ve bazı Polisler geldiler. Emniyet Müdürü aracın üzerine çıkarak halh sükûnete davet etti. Takviye Polisler geldi. Zırhlı araç geldi. Bu arada sonradan Yanık Yarbay olduğunu öğrendiğim şahısta üniformalı bir vaziyette burada duruyordu. Hatta bir şahıs ona hitaben "tüm bu pislikler sizden kaynaklanıyor" dedi. Emniyet Müdürü halh sakinleştirmeye çalışırken zırhlı araç yaklaştı. Bir koridor oluşturuldu. Abranın içerisindeki kahverehkli montlu şahıs araçtan çıkarılarak zırhlı araca konuldu ve götürüldü. Ali isimli şahıs ise halen 
orada idi. Bu sırada Kaymakam bey geldi. Oda aracın üzerine çıktı. Yanında avukatlar Mehmet EKİCİ ve şu anda ismini hatırlayamadığım diğer avukat ta vardı. Mehmet EKİCİ kısa bir konuşma yaptı. Sonra Kaymakam bey konuşma yapacaktı, ancak patlamanın olduğu pasajdan bir kişinin ölü yada yaralı olduğu belli olmayan bir vaziyette eller üzerinde çıkarıldığı görüldü. Bazı kimseler Mehmet Zahir'in öldüğünü söylediler. Bu gelişme üzerine halk galyana geldi. Tepkiler arttı. Kaymakam bey konuşma yapamadan aracın üzerinden indi 
ve olay yerinden ayrılırken kar maskeli güvenlik görevlileri geldiler. Havaya büyük miktarda ateş açtılar. Halk bir miktar dağıldı. Ortalık biraz açılınca bütün güvenlik görevliler olay mahallinden ayrıldı..." 
Şemdinli halkından Avukat Mehmet EKİCİ; "...Ziraat bankası yakınındaki yeni 
Avukatlık Büroma gittim. Büronun camından baktığımda 06 AK 933 plakalı aracın yanında şortlant diye tabir edilen bir araç duruyordu ve ağır silahlar kullanılarak havaya ateş açılıyordu. Vatandaşlar panik içerisinde kaçışıyordu. O anda bölgede binle ifade edebilecek sayıda vatandaş birikmişti. Şortlant 5 dakika sonra Jandarma istikametine doğru hareket etti. 

Bende büromdan ayrılarak aracın olduğu yere gittim. Vatandaşlar bana bombayı atan şahısların ikisinin jandarma aracı ile bir şahısında Emniyet tarafından götürüldüğünü söylediler. Olay yerinde Emniyet Müdürü de vardı. Onun konuşmaları vatandaşlar tarafından dikkate alınmıyordu. Olayın ne olduğunu anladıktan sonra aracın üzerine üç Avukat arkadaş olarak çıktık. Diğer avukat arkadaş Sedat TÖRE ve Abdurrezzek ERTAŞ la birlikte vatandaşı teskin etmek üzere konuşmalar yaptık O arada Kaymakam bey de gelerek aracın üzerine 
çıktı. "Ne gerekiyorsa ben yapacağım" tarzında konuşmalar yaparken bir anda kalabalık araca hücum etmeye başladı. Bunun sebebinin patlamada Htapevinde bulunan bir şahsın öldüğü haberinin geldiği olduğunu sonradan öğrendim. Hemen araçtan inerek süratle büroma gittim. Kaymakam bey 'inde nereye gittiğinden bilgi sahibi değilim..." Şemdinli esnaflarından Mehmet Reşit KAYA; "...Bende geri döndüm ve o şahsın peşinden gittim. Kaçak şahıs ileride bekleyen beyaz renkli reno 19 marka aracın arkasına oturdu. Bu arada daha sonra isminin Ali olduğunu öğrendiğim ve arabanın başında bekleyen şahısta arabanın şoför mahalline oturdu. Elinde anahtarları vardı. Ben Ali denen şahsın yanma yaklaştım ve kimlik göstermesi istedim. Fakat kimlik göstermedi. Bu arada arabadan indi. Ben tekrar kimlik göstermesini istedim. Kendisi "ben Emniyettenim " dedi. Ben arabanın şoför mahallinden kafamı uzattım ve arkada oturan şahısa kim olduğunu sordum ve kimlik göstermesini istedim. O da "kimlik Amirim de" dedi ve Ali denen şahsı işaret etti. Ben kimlik göstermesi konusunda ısrarcı olunca arkada oturan şahıs öndeki iki koltuğun arasından uzanarak arabanın torpidosunu açtı ve oradan bir tabanca aldı. Tabancayı bana doğrulttu. 

Bu sırada ben tabancayı elinden aldım ve arabadan çıktım. Ali isimli şahıs hemen benim arkamda olduğu için elimdeki tabancayı ona verdim. Bu arada adının Özcan olduğunu daha sonra öğrendiğim şahıs geldi. Arabanın çevresinde bir tur attı ve "bu araba devletindir, ellemeyin, biz emniyetteniz" dedi... Olay mahalline dönersek; kalk aracı tahrip etmeye başlamıştı. Bu sırada Emniyet Müdürü ve başka güvenlik görevlileri olay mahalline geldiler. Emniyet Müdürü halkı sakinleştirmek istedi. Ancak halk sakinleşmedi. Bu arada maskeli özel tim görevlileri zırhlı araçlarla birlikte geldiler ve havaya ateş açtılar, belli bir sessizlik olduğunda da aracın arka koltuğunda oturan şahısı indirip zırhlı araca bindirdiler ve oradan uzaklaştılar. Bu arada Ali ve Özcan isimli diğer iki kişiyi görmedim. Fakat vatandaşlar Özcan isimli şahsı Yanık Yarbay'a teslim ettiklerini söylediler. Bu arada olay mahalline kaymakam bey geldi. O da aracın üzerine çıkarak avukatlar ile birlikte halkı sakinleştirmek istedi. Ancak bu arada patlamının olduğu pasajdan Mehmet Zahir KORKMAZ t birkaç kişi çıkarıyorlardı. 
Ölü yada yaralı olup olmadığım bilmiyorum. Bu olay gören halk daha büyük bir galyana geldi. Kaymakamı dinlemediler. Benim göre bildiğim kadarı ile kaymakam beye yönelik fiili bir saldırı olmadı. Bu gelişme karşısında kaymakam bey. Emniyet Müdürü ve diğer görevliler olay mahallinden ayrıldılar..." 

4. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***

MÜLKİYE MÜFETTİŞLİĞİNİN ŞEMDİNLİ'DE 09.11.2005 GÜNÜ MEYDANA GELEN OLAYI DEĞERLENDİRMESİ BÖLÜM 2

MÜLKİYE MÜFETTİŞLİĞİNİN ŞEMDİNLİ'DE 09.11.2005 GÜNÜ MEYDANA GELEN OLAYI DEĞERLENDİRMESİ BÖLÜM 2




3. PATLAMANIN GERÇEKLEŞTİĞİ KİTABEVİNDEKİ OLAY YERİ TESPİTLERİ: 

09 Kasım 2005 günü Şemdinli ilçesi cumhuriyet caddesi Özipek Pasajındaki Umut Kitabevine saat 12:00 civarında iki adet el bombası atıldığı, bu sırada kitabevinde bulunan Mehmet Zahir KORKMAZ isimli vatandaşın olay yerinde hayatını kaybettiği, yine kitabevinde bulunan Metin KORKMAZ isimli vatandaşın da patlamadan bir süre sonra yaralı olarak kurtarılarak hastaneye kaldırıldığı, kitabevi sahibi Seferi YILMAZ'ın olaydan yara almadan kurtulduğu, 
Patlamanın ertesi günü olan 10.11.2005 tarihinde saat 08:00'de Şemdinli Cumhuriyet Savcısı Harun AYIK nezaretinde yapılan keşifte: 
Patlamanın olduğu işyerinin pasaj içerisine girildiğinde giriş istikametine göre sağ tarafta kalan 5.dükkan olduğu ve işhanının giriş kapısı ile umut kitapevi arasındaki mesafenin 19 mt 40 cm olduğu, kitabevinin işhanı koridoruna bakan ön cephesinin dört bölmeli, yerden yüksekliğinin 65 cm olan demir doğramadan yapılmış olduğu, iş yerinin camlarının tamamen kırılmış olduğu, iş yeri giriş kapışırım açık durumda olduğu ve içeride patlamadan dolayı tamamen dağılmış, hasar görmüş kitaplarının bulunduğu, iş yeri içerisinin iki bölmeden meydana geldiği, arka tarafta kalan bölmenin zemin kısmında beton üzerinde kan 
birikintilerinin bulunduğu, arka tarafta kalan bölmenin dağınık durumda olduğu, arka ve ön kısımda kalan duvarlarda ve tavanda patlamadan dolayı delik izlerinin bulunduğu, İş yeri giriş kapısına 180 cm, giriş istikametine göre sağ tarafta kalan duvara 140 cm mesafede bir adet 17 cm çapında 8 cm derinliğinde patlama çukurunun oluştuğu ve bu çukura 1 nolu delil numarası verildiği, içerisinde ve çevresinde küçük metal parçalarının bulunduğu, giriş kapısına 4 metre mesafede, girişe göre yine sağ tarafta kalan duvara 80 cm mesafede 17 
cm çapında 6 cm derinliğinde içi kan dolmuş durumda-bir patlama merkezinin daha oluştuğu buraya da 2 nolu delil numarası verildiği, İş yeri giriş kapı dış kısmında kalan giriş kapışma 55 cm mesafede 2 .kata çıkılan merdiven basamaklarının başlangıcına 200 cm mesafede üzerinde HGR Z DM 72 LOS FMP- 133 ibaresi bulunan yeşil renkli metal el bombası maşası olduğu tahmin edilen parçanın bulunduğu ve bu parçaya da 3 nolu delil numarası verildiği, olay yerinin güvenli olmaması sebebi ile olay yerinde zeminde bulunan toprak kağıt ve cam artıklarının süpürge yardımı ile süpürülüp, artıkların bir torba içerisine doldurularak Şemdinli Üçe Emniyet Müdürlüğüne götürüldüğü ve burada yapılan ayrıntılı, incelemede HGR Z DM72 LOS FMP-133 ibaresi bulunan yeşil renkli metal el bombası maşası olduğu tahmin edilen bir parçanın daha 
bulunduğu ve bu parçaya da 4 nolu delil numarası verildiği, olay mahallinde başkaca bir delile rastlanmadığı, 

Şeklinde zabıt tutulmuştur. 

Bu tespitlerden Umut Kitabevine iki adet el bombası atıldığına hükmedildiği, ancak patlama sesini duyduğunu ifade eden tüm tanıkların (olayda yaralanan Metin KORKMAZ hariç) sadece bir patlama sesi duyduklarını beyan ettikleri, buradan da ya iki el bombasının da aynı anda patladığı, yada çok yakın zaman aralıkları ile patladığı ve tek sese yakın bir ses çıkmış olabileceği sonucunun ortaya çıktığı değerlendirilmektedir. 

4. BOMBALARI ATTIĞI İDDİA EDİLEN KİŞİYE İLİŞKİN BEYANLAR: 

Konuyla ilgili olarak kitabevi sahibi Seferi Yılmaz Müfettişiiğimizce alman 
beyanında; "...yüksek sesle "bomba attılar" diyerek bağırdım ve dükkanı hızla terk ettim. Henüz dükkanın dışına çıkmışken yaklaşık 3-4 metre önümde kahverenkli monilu orta boylu bir şahısın kaçmakta olduğunu gördüm. O anda "bombayı atan bu şahıstır, yakalayın" diyerek bağırdım..." demiş, 
Şemdinli CSavcüığmda verdiği ifadesinde de; "...kendimi dışarı attım süratle 
dükkanımın önündeki merdivenlerden inip eğilerek kaçtığım sırada kitabe\>imin içine atılan el bombası büyük bir gürültü ile patladı, kitabevimin camlan dışarı saçıldı, bomba daha patlamadan bir kişinin pasajın sonuna doğru kaçtığını gördüm, kendisini kovaladım bombayı atan bu yakalayın diye bağırdım... "Demiştir. Seferi Yılmaz'ın bu açıklamalarından, kitabevine el bombası atıldığı esnada kimin attığına ilişkin herhangi bir görgü tanığı bulunmamakla birlikte, henüz patlamamış olan bombadan kaçmak üzere kitabevinden pasaja çıkan Seferi Yılmaz'ın pasajda kaçmakta olan kahverengi montlu bir kişiyi gördüğü, bombayı bu kişinin attığına karar vererek sözkonusu kişiyi kovaladığı ve çevrede bulunan başka kişilere de kovaladığı kişinin yakalanması için çağrıda bulunduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Kaçtığı iddia edilen kişinin pasaj çıkısı ile bindiği iddia edilen araç arasındaki sûrede yaşanan olaylarla ilgili olarak Müfettisligjmizce bilgisine başvurulan kişilerden; Esnaf Bedri Yalçın; "...Saat: 12.00 civarında pasajın içerisinden bir patlama sesi duydum. Bu sırada kahverenkli montlu bir kişinin elleriyle kulaklarını kapatmış şekilde koşarak pasajdan ayrıldığım, arkasından da Seferi YILMAZ in koştuğunu gördüm. Seferi 
YILMAZ ile önünden kaçan diğer kişinin arasındaki mesafe 10 metre civarında idi. Seferi YILMAZ koşarken "bomba attılar, bomba atan kaçıyor, yakalayın " diye bağırdığını duydum. Ben kaçan kişinin peşinden koşmadım. Ancak 1-2 dakika bekledikten sonra pasaja doğru yöneldim..." 

Halktan Kadir Özcaner; "...Sanırım saat: 12.00 gibi idi. Sanırım 15 dakikadır 
burada bekliyordum. Bu sırada patlama meydana geldi. Patlamanın tam saatini bilemiyorum. Patlamanın tam olarak nerede olduğunu da ilk önce anlayamadım. Patlamadan hemen sonra Erbaş Kuyumculuğun önünde elindeki cep telefon ile konuşan ve hızlı hızlı yürüyen açık kahverenkli montlu şahsı gördüm. Bu şahsın Helen arkasında Türkçe ve Kürtçe "sen kimsin, bombayı niye attın " diye seslenen bir ses duydum. Bize biraz daha yaklaştıklarında bu kişinin Fahrettin YILMAZ olduğunu gördüm. Bu arada bende onlara doğru yürümeye başladım. 
Fahrettin YILMAZ sürekli şahsa "sen kimsin, kimliğini ver" şeklinde sorularına Türkçe ve Kürtçe devam ediyordu. Bu şekilde yolda beklemekte olan beyaz Avrupa Reno arabanın yanına hep beraber geldik..." 
Esnaf Mehmet Reşit KAYA; "Ben Cumhuriyet Caddesi üzerinde Özkayalar Halk 
Kırtasiyenin sahibiyim. 9 kasım günü saat: 11.30-12.00 sıralarında bir patlama sesi duydum. Dışarı çıktım. İnsanlar bomba patladığım söylüyorlardı. Herkes pasaja doğru koştuğu için bende oraya doğru koşmaya başladım. Benim işyerim ile pasajın arası yaklaşık 100 metre mesafededir. Bu arada bir grup vatandaşın bana doğru geldiğini gördüm. Onların önünde de bir şahıs koşuyordu. Bu şahısın elinde cep telefonu vardı ve konuşuyordu. Arada birde arkasına bakıyordu. Benim yanımdan geçti. Arkadan onu kovalayanlar "bombayı atan budur, 
yakalayın " diye orta boylu, mavi gözlü, kirli sakallı, kahverengi renkli montlu şahsı işaret ediyorlardı. Bende geri döndüm ve o şahsın peşinden gittim. Kaçak şahıs ileride bekleyen beyaz renkli reno 19 marka aracın arkasına oturdu..." 
Esnaf Metin EROĞUZ; "Ben bombalama olayının olduğu pasajın karşısında Ziraat Bankasına doğru 50-60 metre uzaklıktaki Bizim Marketin sahibiyim. 9 kasım günü marketin önünde bulunduğum sırada saatini hatırlamıyorum ama öğle vakti. Bir kez bomba sesi duydum. Bombanın tam olarak nerede patladığını ilk anda anlayamadım ancak pasaj istikametine doğru baktığımda patlamanın orada olduğunu anladım. Birkaç saniye içerisinde pasajdan veya kendi dükkanından olabilir koşarak çıkan kuyumcu Muharrem ALKAN ı gördüm. 
Bu sırada birkaç kişinin daha pasajdan çıktığını gördüm. Bir süre sonra da tekrar insanların pasaja yöneldiğini gördüm. Bende pasaja doğru yürümeye başladım. Bu arada pasaja henüz varmamıştım ki birkaç kişinin "yakalayın, bomba atan budur"şeklinde seslerini duydum. Bana doğru işaret ediyorlardı. Bu aşamada Royan kuyumcunun önünde telefonla konuşan hızla yürüyen telaşlı bir şahsı gördüm. Üzerinde açık kahverengi renkli mont vardı. 

Bu kişi ile arakasından gelen bağıran takip eden grup arasında yaklaşık 30 metrelik bir mesafe vardı. Aslında bu grup bu şahsı takip etmiyordu. Sadece yakalanması için bağırıyorlardı. Bu şahıs etrafına bakarak ve hızla yürürken ileride Gökalp marketin karşısında orta kısımda başka bir şahısla göz göze geldi ve çok kısa bir süre konuştular ve birlikte ileride İren Ticaretin önünde duran araca doğru hızla yanaşıp bindiler. Kahverenkli mont giyen şahıs aracın arkasına bindi. Diğeri ise şoför mahalline bindi... " Esnaf Naif ERLER; "Ben Özipek pasajı girişinde Suvaroğlu kırtasiyenin sahibiyim...Ben patlamanın olduğu yaklaşık saat: 12.00 civarında daha önceden Öğretmenlerin bıraktığı yıllık plan örneklerinin fotokopilerini çekiyordum. O anda dükkanda benden başka bir iki müşteri de bulunuyordu. Ancak bu kişilerin kim olduğunu hatırlamıyorum. Patlama sesini duyar duymaz kendimi yere attım ve eğilmek suretiyle hemen 
dükkanın dışına çıktım. Zira camlar patlamanın şiddeti ile kınlıyordu. Dışarıya çıktığımda henüz pasajı terk etmekte olan Umut kırtasiye sahibi Seferi YILMAZ ı gördüm. Kendisi yüksek sesle "bombayı atan bu, yakalayın" diye bağırıyordu. Ben o anın şaşkınlığı ile "ne oluyor yahu" diye hayretimi ifade ettim... Bu olay sırasında Seferi YILMAZ in yakalayın diye seslendiği şahsı hiç görmedim..." 
Avukat Sedat TÖRE; "...9 Kasım günü meydana gelen patlama sırasında ben eski bürom tamamen kullanılamaz duruma geldiği için meslektaşım olan Avukat Mehmet EKİCİ'nin bürosunda bulunuyordum. İçeride iken bir patlama sesi duydum. Balkona çıkarak ne olup bittiğini öğrenmek istedim. Gördüğüm manzara halkın bir kısmının patlamanın meydana geldiği özipek pasajına doğru meraklı bir şekilde koştuğunu bir kısmının ise bir şeyin peşinden bulunduğum yere doğru koşarak ve kalabalıklaşarak geldiğini gördüm. Bu kalabalık daha sonra kaldırıma doğru park etmiş beyaz Reno 19 Model bir arabanın etrafını 
kuşattığım gördüm..." 

Esnaf Zeydan ÖZEL; "...Bir süre sonra pasajdan tek el bomba sesi geldi. O 
civardaki kalabalık pasaja doğru yönlenirken kahverenkli montlu şahıs pasajdan çıktı. Birkaç adım attıktan sonra cep telefonuna elini atıp birilerini aradı. Benim dikkatim daha evvelce birlikte olduğu araçtaki şahıslara yöneldi. Bu arada top sakallı olan şahıs da telefonunu kulağına götürmüştü. Tahmin ediyorum ki bu iki şahıs arasında bir telefon görüşmesi oldu. Kahverengi renkli montlu şahıs hızlı olmayan adımlarla araca doğru yaklaştı, arabanın içerisine girdi. Ben bu şahıs yolda araca doğru ilerlerken bir yandan kalabalığa "bombayı atan bu şahıstır" dedim. Öte yandan da şahsın yanına gelerek "bombayı sen attın" dedim... " 

Şemdinli Emniyet Müdürü Tacettin ASLAN; "...Bu arada Başkomiserimiz "halk 
birini kovalıyor" dedi. Fırının önünde reno 19 Marka bir araç duruyordu. Yaklaşık 15 kişilik bir grupta aracın başına toplanmış aracı tekmeliyordu. Aracın başına gittik... " Başkomiser Ömer Oktay GÜMÜŞ; "...Saat: 12.00 civarlarında çarşı yönünden bir patlama sesi geldi. Hemen Emniyet Müdürümüz ile birlikte patlama sesi geldiği yere yaya olarak intikal ettik. Bizim gittiğimizde orada Terörle Mücadele ve Trafik biriminden bazı arkadaşların orada bulunduğunu hayal mayal hatırlıyorum. Patlama sonucunda oraya akmakta olan kalabalığın bomba yada bombayı atanlar gibi beyanları bizi ister istemez kalabalığın gittiği noktaya sevk etti. Olay yerine varmamız 3-5 dakika ancak almıştır. 

Gördüğümüz manzara vatandaşlar aracın içinde bulunan bir şahsa çeşitli taşlarla, sopalarla, tekmelerle saldırıda bulunan ve hatta linç aşamasına gelmiş bir fiili durumdu..." Polis Memuru Erkan ÖKÇÜN; "...Öncelikle patlamanın olduğu pasaja geldik Kendi güvenliğimizi aldıktan sonra Emniyet Müdürümüz geldi. Pasaja girdi. O esnada 40-50 kişilik bir grubun "bombacı burada, yakalayın" biçimindeki seslerini duydum. Ancak benim caddeye çıktığımda kaçan birini ya da onu kovalayan birin görmemiştim. Kalabalığın olduğu yöne doğru gittik. Gördüğümüz manzara bir beyaz renk Reno 19 aracın içinde arka koltukta 
oturan bir şahıs ve bu şahsa yönelik taşlı sopalı saldırılardı..." 

Polis Memuru Fikri ERİŞ; "...Biz Emniyet Müdürümüz ile birlikte olay mahalline 
gittiğimizde halk söz konusu aracın başına toplanmış durumdaydı..." 
Polis Memuru Şenol ZORLA; "...Pasajın önüne geldiğimde bazı vatandaşlar 
"bomba patladı" dediler. Pasaj içerisinin karanlık olması ve tuzaklama ihtimalini düşünerek içeri girmedim. Bu arada Başkomiserimiz de olay yerine gelmişti. Bu arada vatandaşların "bombayı atan şahıs kaçıyordu, yakalandı. " Şeklinde bilgiler vermeleri üzerine kalabalığın yoğunlaştığı aracın bulunduğu yere gittik..." 
Demek suretiyle konuya açıklık getirmektedirler. 
Bu beyanlara göre; emniyet görevlileri dışındaki (7) kişinin açıklamalarına 
bakıldığında; (S)kişinin şahsın kahverengi montlu olduğunu, (4)kişinüı şahsın cep telefonu ile konuştuğunu, (3)kişinin şahsın koşarak uzaklaştığını, (2)kişinin şahsın hızlı hızlı yürüyerek uzaklaştığını, (l)kişinin şahsın hızlı olmayan adımlarla yürüyerek uzaklaştığım, (l)kişinin şahsın arkasından Seferi Yılmaz'm koştuğunu, (l)kişinin şahsın yakalanması için Seferi Yılmaz'ın bağırdığını, (1) kişinin şahsın grup tarafından kovalanmadığını, uzaktan takip edildiğini, (1) kişinin şahsın yolda araca binmeden önce bir başka kişiyle yüzyüze kısa bir görüşme yaptığını söyledikleri, 

Bombalann patladığı pasaj ile vatandaşlann ablukaya aldığı aracın bulunduğu yer arasındaki mesafenin 110-120 mt civarında olduğu tahmin edildiğine göre; pasajdan koşarak yada hızlı adımlarla yürüyerek çıktığı iddia edilen kişinin herhangi bir engelle karşılaşmaması halinde normal şartlarda en geç 1-2 dakikada bu mesafedeki araca ulaşmasının mümkün olduğu, bu kişiyi yakalamayı arzu eden kişi veya kişilerin bu mesafede, bu süre zarfında 
amaçlarına ulaşmalarının mümkün gözüktüğü, anlatılanlar çerçevesinde şahsı takip eden vatandaşlann ilgiliyi yakalayıp yakalamama konusunda tereddütleri bulunduğu, bu nedenle belli mesafeden takip etmeyi uygun gördükleri, araca bindikten sonra aracın hareket etmesini Önlemek konusunda daha etkin olduklarının söylenebileceği, Emniyet görevlilerinin olay mahalline intikalleri sonrasında kaçan yada kovalayan kimseyi görmedikleri, ancak olay mahallindeki vatandaşların beyanlarından grubun bir kişiyi takip ettiği ve bu kişinin de ileride bekleyen araca bindiği kanaatine vardıkları ve bu nedenle aracın basma gittikleri, Burada kilit noktanın görgü tanıklarının pasajdan çıktığım iddia ettikliri şahsın telefon görüşmesi yaptığını söylemeleri olduğu, sözü edilen zaman diliminin son derece belirgin olduğu, dolayısıyla kahverengi montlu şahısla iki astsubaydan herhangi biri arasında telefon görüşmesinin tespit edilmesinin patlama konusunda faillerin kim ya da kimler olacağı konusuna açıklık kazandırmak açısından çok özel bir öneme haiz olduğu, zira haber elemanı ve astsubayların ifadelerinde bomba patladığında araç içinde birlikte olduklarını, ilçeye yeni geldiklerini ve aracı henüz stop ettirmediklerini söyledikleri, 
durumun böyle olduğu kabul edildiğinde, bu üç şahıs arasında, Hakkari İl merkezinden itibaren hiç telefon görüşmesi olmaması gerektiği, çünkü bir arada bulunduklarını iddia ettikleri, şayet bu süreçte bu şahıslar arasında bir cep telefonu görüşmesi yapılmışsa, patlama ile bu şahıslar arasındaki irtibat fikrinin güçlenebileceği, bu konunun açıklığa kavuşturulması için Müfettişliğimizce ilgili GSM kuruluşlarından ayrıntılı bilgi temin edilemediği, ancak ilgili C.Savcılığının muhtemelen bu bilgilere sahip olduğu, ancak gizlilik karan gereğince bu bilgilerin Müfettişliğimize verilmediği, Sonuç olarak görgü tanıklarının beyanlarına göre: pasajdaki patlamadan sonra pasaj ile aynı hizada Yüksekova istikametine doğru yönü çevrili bulunan beyaz araca doğru kahverengi montlu bir şahsın intikal ettiği, bombayı attığından şüphelenilen bu şahsın o mahalde bulunan bazı esnaflar ve vatandaşlarca takip edildiği, bu şahsın cep telefonu ile birisiyle görüşme yaptığı, ileride bekleyen aracın arkasına bindiği, Anlaşılmaktadır. 

(Ali Kaya, Özcan İldeniz ve Veysel Ateş'in ifadeleri bu konuda farlılık arz etmektedir ve aşağıda ayrıca açıklanacaktır.) 

3. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***