DOĞAL GAZ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
DOĞAL GAZ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Kasım 2017 Cuma

TÜRKİYE’NİN ENERJİ TİCARET MERKEZİ OLMASINDA DOĞU AKDENİZİN ROLÜ BÖLÜM 5


TÜRKİYE’NİN ENERJİ TİCARET MERKEZİ OLMASINDA DOĞU AKDENİZİN ROLÜ BÖLÜM 5



Lübnan kendi sahasında keşfetmeyi beklediği doğalgazın üretimi ve ihracatı adına girişimlere başlamış durumdadır. İlk etapta kendi iç talebine yönelmeyi 
planlayan Lübnan ürettiği doğalgaz ile ithal ettiği petrol miktarını azaltmayı hedeflemektedir. 

Ülkede henüz inşa edilmesinin üzerinden on yıl bile geçmemesine rağmen kesintiye uğrayan gaz ithalatı nedeniyle atıl vaziyette duran ve toplam 
kurulu güç kapasitesinin yaklaşık yüzde 50’sine karşılık gelen iki adet doğalgaz çevrim santrali bulunmaktadır. Söz konusu santrallerin tam kapasite çalıştırılması halinde hem elektrik üretim maliyetleri düşürülebilecek hem de ithal edilen petrol miktarı azaltılarak enerji faturasının ülke ekonomisi üzerinde oluşturduğu yük hafifletilebilecektir. 

Tükettiğinden fazlasını üretmesi halinde ise Avrupa’ya uzanan enerji transferi güzergahında yer almak isteyen Lübnan, bu konudaki ilk adımı komşu ülkelerde 
ve daha sonra Avrupa’da atmayı planlamaktadır. Enerji ihracatı konusunda Lübnan’ın üç seçeneği bulunmaktadır. Lübnan sahalarından çıkarılacak doğalgazın boru hatları aracılığıyla ihraç edilmesi ilk seçenek olarak yer almaktadır. Yeni boru hattı inşa edilmesi yerine mevcut boru hattının kullanılması daha ekonomik olacağından Lübnan sahalarından çıkarılacak gazın Arap Doğalgaz Boru Hattı’na aktarılarak bölgedeki doğalgaz talep eden ülkelere ihraç edilmesi gündemdedir. 

Söz konusu boru hattı aracılığıyla geçmişte gaz ithalatı gerçekleştiren Lübnan hattın üzerinde yer alan Ürdün, İsrail ve Suriye gibi ülkelere gaz transferi sağlayabilecektir. Ters akım tekniği de denilen bu yöntem ile Lübnan bölgedeki enerji ihracatçısı ülkeler arasında yer alabilecektir. 
LNG Lübnan gazı için düşünülen ikinci seçenektir. Lübnan MEB’inde keşfedilecek sahalardan çıkarılacak gazın GKRY kıyılarında kurulması düşünülen 
sıvılaştırma terminaline getirilmesi ve buradan gemilerle ihraç edilmesi planlanmaktadır. Güney Kıbrıs’ta inşa edilmesi planlanan bu terminale İsrail, Mısır ve Lübnan’dan da gaz getirilmesi halinde Doğu Akdeniz gazı tek bir merkezde toplanmış olacaktır. LNG konusundaki diğer bir alternatif ise çıkarılacak gazın halihazırda Mısır’da bulunan iki sıvılaştırma terminalinden birine taşınması ve buradan gemilerle ihraç edilmesidir. LNG esnek ticaret olanağı sağlaması açısından avantajlı bir seçenek gibi görünse de günümüzde LNG piyasasındaki oyuncu sayısı artmış ve petrol fiyatlarındaki azalma ile LNG fiyatlarında da düşüş yaşanmıştır. 

Ülkede uzunca bir süredir var olan siyasi, ekonomik ve bürokratik engeller göz önünde bulundurulduğunda Lübnan’ın LNG seçeneğini hayata geçirmesi oldukça 
zor görünmektedir. Keşfedilecek rezervlerin büyüklüğüne bağlı olarak doğalgazın üretim maliyeti değişeceğinden az miktarda rezerv keşfedilmesi gazın yüksek 
maliyetlerle üretilmesine neden olacaktır. Bu sebeple LNG seçeneğinin uygulanması ülkede keşfedilecek rezervlerin miktarına bağlıdır. 

Lübnan konusunda tartışılan son seçenek ise mevcut sahalardan çıkarılacak gazın Avrupa’ya transferini sağlayacak olan Doğu Akdeniz Doğalgaz Boru 
Hattı’na aktarılmasıdır (Harita 9). Lübnan’ın bu projeye dahil olması durumunda projenin daha fazla rezervi kapsaması söz konusu olacak ve böylece ortaya çıkacak maliyetlerin daha katlanılabilir hale getirilmesi sağlanabilecektir. Doğu Akdeniz sahalarından çıkarılacak gazın Avrupa’ya transferini öngören bu proje ile ilgili İsrail, GKRY, Yunanistan ve AB arasındaki görüşmeler halen devam etmektedir. Tüm bu transfer yolları arasında Lübnan gazının ulaşacağı en yakın Avrupa ülkesi yaklaşık 1.500 kilometre uzaklıktaki Yunanistan olacaktır. Lübnan topraklarından başlayacak bir boru hattının batı yönünde ilerleyerek GKRY kıyılarına ulaşması ve burada deniz altı boru hattına bağlanarak Avrupa pazarına ulaştırılması düşünülmektedir. Ancak ihracatın Türkiye üzerinden geçecek bir güzergah ile gerçekleştirilmesi durumunda 500 kilometreden daha az bir mesafe kat edilerek Lübnan gazının dış pazarlara ulaştırılması mümkün olacaktır. Batı yönlü diğer tüm transfer güzergahları uzun mesafeler dolayısıyla daha uzun boru hatları ortaya çıkarmaktadır. Mesafenin uzaması maliyetin de katlanarak artması anlamına geldiğinden Lübnan’dan sevkiyatı yapılabilecek doğalgaz için Türkiye tüm seçenekler içinde en ekonomik olanıdır.76 



HARİTA 9. LÜBNAN’IN DAHİL OLMASI DURUMUNDA DOĞU AKDENİZ DOĞALGAZ BORU HATTI PROJESİ 
Kaynak: Lebanon Gas News 


Ortadoğu coğrafyasında yer alan Lübnan toprakları ve deniz alanlarında günümüze dek hiçbir doğalgaz ve petrol rezervi tespit edilememiştir. Günümüzde elektrik ihtiyacını karşılamak adına ağırlıklı olarak petrol ürünleri kullanılması Lübnan ekonomisi üzerinde ağır bir yük oluşturmaktadır. Bu sebeple Lübnan’ın şu anda en fazla ihtiyaç duyduğu şey kendi hidrokarbon rezervlerini keşfetmesi ve üretime başlamasıdır. Kıyıya uzak olan deniz alanlarında gerçekleştirilecek doğalgaz keşiflerinin ülke ekonomisini yüksek ithal yakıt maliyetlerinden kurtarması beklenmektedir. 

Ülkede herhangi bir doğalgaz rezervi tespit edilmesi halinde en iyi ihtimalde bile bu rezervlerin 2020’den önce ekonomiye kazandırılamayacağı ve ülkenin 
yüksek oranlardaki dışa bağımlılığının bir süre daha devam edeceği tahmin edilmektedir. Bu süre zarfında Lübnan’ın toplam enerji tüketimi içinde doğalgaza yeniden pay vermeye yönelik çalışmalar yürütmesi gerekmektedir. Keşfedilecek rezervlerin kullanılması için altyapı yatırımlarına başlanması ülkenin doğalgaz arama çalışmalarını hızlandırması açısından da önemlidir. Lübnan’da halihazırda var olan enerji altyapısının yenilenmesiyle de geçmişte yaşanan kapasite altı üretim faaliyetlerinin önüne geçilebilecektir. 

DOĞU AKDENİZ DOĞALGAZI İÇİN MUHTEMEL GÜZERGAHLAR 

Son yıllarda Doğu Akdeniz’de yürütülen hidrokarbon arama çalışmaları İsrail, Lübnan ve Suriye kıyılarından başlayıp Akdeniz’e uzanan Levant Havzası’nın 
zengin kaynak potansiyelini açıkça ortaya koymaktadır. İsrail, Mısır ve Filistin sularında keşfedilen rezervler ve GKRY’nin ihtilaflı bölgelerden birinde keşfettiği 
doğalgaz sahası bölgedeki enerji dinamiklerini harekete geçirerek kaynak sahibi ülkeleri yeni bir denklem arayışına sürüklemektedir. Bu noktada özellikle Türkiye ile GKRY arasındaki durum son derece kritiktir. 

Türkiye, GKRY’nin Akdeniz’de tek taraflı olarak MEB’ini belirlemesinden sonra bölge yönetimine itirazlarda bulunmuş fakat yapılan itirazların dikkate 
alınmadığı görülmüştür. 2011 yılında keşfedilen Afrodit sahası üzerinde Ada’nın kuzeyinde bulunan Türk yönetiminin de söz hakkı bulunmasına rağmen Rum 
yönetimi, Kuzey kesiminin deniz alanlarını ihlal ederek tek taraflı olarak sahanın kendi MEB sınırları içerisinde kaldığına ve buradaki bütün yetkilerin kendisine 
ait olduğuna karar vermiştir. Bu sırada İsrail’de arama çalışmaları yürüten ve Tamar ile Leviathan sahalarını keşfeden Noble Energy ile anlaşan GKRY yetkilileri şirkete kendi egemenlik alanları olarak gördüğü sularda da rezerv bulunması ihtimalinden hareketle arama ruhsatı vermiştir. Bunun üzerine Türkiye, KKTC yönetimi ile anlaşarak bölgede arama faaliyetleri yürütmek için ruhsat çıkarmıştır. Söz konusu faaliyetleri gerçekleştirmek üzere 2013 yılında Türkiye tarafından Barbaros Hayrettin Paşa isimli bir sismik araştırma gemisi satın alınmıştır. Gemi tarafların anlaşmazlıklarına konu olan 9 numaralı parselde yürüttüğü sondaj çalışmaları boyunca faaliyet göstermiş, daha sonra bilinmeyen bir nedenden ötürü bölgeden çekilmiştir.77 

2017 yılının Nisan ayında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı (ETKB) tarafından açıklanan Milli Enerji ve Maden Politikası’nda Türkiye’nin gittikçe 
artan ithal enerji bağımlılığını azaltmak ve kendi kaynaklarını keşfetmek amacıyla Akdeniz ve Karadeniz’de hidrokarbon arama çalışmalarının yeniden 
başlatılacağı vurgulanmıştır. Kuzeyinde yer alan Rusya’nın dünyanın en büyük doğalgaz ve yedinci büyük petrol rezervlerine sahip olması, doğusunda yer alan 
Hazar bölgesindeki zengin petrol ve doğalgaz rezervleri ve güneyinde yer alan Ortadoğu ve Doğu Akdeniz ülkelerinde bulunan hatırı sayılır hidrokarbon rezervleri Akdeniz ve Karadeniz’de Türkiye’ye ait olan MEB’lerde de rezerv bulunma ihtimalini artırmıştır. 

Hazırlanan politika kapsamında enerji alanında yere daha sağlam basmayı ve bölgesindeki etkili aktörlerden biri olmayı amaçlayan Türkiye için rezerv keşfedilmesi hayati önem taşımaktadır. Keşfedilmesi düşünülen rezervler Türkiye’nin enerji güvenliğine katkı sağlayacağı gibi enerji ticaret merkezi olma hedefine ulaşmasında da etkin rol oynayacaktır. Bu sebeple yeniden yapılmasına karar verilen arama çalışmaları 1,7 milyar varil petrol ve 3,5 trilyon metreküp doğalgaz rezervi bulunduğu tahmin edilen Akdeniz deniz alanlarında 21 Nisan 2017 tarihinde başlatılmıştır. İlerleyen zamanlarda Oruç Reis sismik gemisi ile çalışmalara hız kazandırılması planlanmaktadır. 

Türkiye’nin kendi MEB’inde yürüttüğü bu çalışmalar Rum kesimi tarafında huzursuzluk yaratsa da Delek Group tarafından Türkiye’yi destekleyici açıklamalar gelmektedir. Türkiye’nin bölgedeki faaliyetlerinin oldukça önemli olduğundan bahsedilmekte ve rezerv keşfedilmesi halinde üretim ve ticaret aşamasında iş birliği yapılması konusunda istekli davranılacağı belirtilmektedir.78 

Diğer yandan Mısır 2000’li yıllara kadar bölgede doğalgaz sahasına sahip tek ülke konumunda iken aynı yıllarda İsrail sahalarında da doğalgaz rezervlerinin 
keşfedilmesiyle elindeki tekeli kaybedecek noktaya gelmiştir. Doğalgaz rezervlerinin varlığı ispatlandıktan sonra bölgenin geleceği açısından en önemli husus olan kaynakların ticareti ve transferi meselesi gündeme gelmeye başlamıştır. Ekonomi, siyaset ve enerji alanlarında farklılık gösteren bölge ülkeleri arasında şu ana kadar bu konu hakkında herhangi bir fikir birliği sağlanamamakla beraber ülkeler arası görüşmelerde birçok plan ve proje gündeme gelmektedir.

Doğu Akdeniz’in mevcut enerji potansiyeli değerlendirilerek içinde bulunduğu coğrafyanın enerji merkezlerinden biri haline gelmesi ülkelerin bu 
yönde atacağı adımlara bağlıdır. Şu anda bölgede keşfedilen doğalgaz sahalarından gaz transferi yapılabilmesi için muhtemel beş proje ele alınmaktadır: 

Bunlardan birincisi İsrail-GKRY-Yunanistan güzergahında gaz akışı sağlaması öngörülen AB destekli Doğu Akdeniz Doğalgaz Boru Hattı projesi, ikincisi İsrail-
Türkiye arasına inşa edilmesi planlanan boru hattıyla oluşacak İsrail-Türkiye güzergahı, üçüncüsü İsrail’den Mısır’a gaz transferini öngören İsrail-Mısır 
güzergahı, dördüncüsü iki ülke arasında varılan mutabakat sonucu ortaya çıkan GKRY-Mısır güzergahı, beşincisi ise enterkonnekte elektrik iletim hattı 
projesidir. Bir sonraki kısımda Doğu Akdeniz gazının transferi konusundaki projeler ele alınacaktır. 

İSRAIL- GKRY - YUNANİSTAN GÜZERGAHI 

İsrail ve GKRY’nin faaliyet gösterdiği sahalardan çıkarılacak gazın Akdeniz üzerinden Avrupa’ya transferini öngören bu güzergah ile gazın önce Girit adasına, oradan da Yunanistan’a iletilmesi planlanmaktadır. Doğu Akdeniz Doğalgaz Boru Hattı adı verilen bu proje ile doğu-batı yönlü bir enerji transfer güzergahının oluşturulması ve Doğu Akdeniz’in zengin doğalgaz rezervlerinin Yunanistan’a taşınarak Avrupa pazarına ulaştırılması hedeflenmektedir (Harita 10). 



HARİTA 10. DOĞU AKDENİZ DOĞALGAZ BORU HATTI PROJESİ 
Kaynak: Energy World

AB tarafından destek sağlanan ve AB Komisyonu’nun Müşterek Menfaat Projeleri (Projects of Common Interest, PCI) kapsamında çalışmalarını yürüttüğü 
bu projeyle yılda yaklaşık 15,3 milyar metreküp doğalgaz taşıma kapasiteli bir boru hattının GKRY ve Yunanistan’a kesintisiz gaz akışı sağlaması öngörülmektedir.79 
Projenin hayata geçirilmesine yönelik hükümetler arası görüşmeler devam etmekte ve yetkililer sık sık bir araya gelerek projeye desteklerini ifade etmektedirler. 
Fakat halen projenin hayata geçirilmesini sağlayacak net bir anlaşma imzalanmamıştır. Maliyet bakımından oldukça yüksek bir bütçe ihtiyacını 
ortaya çıkarması projenin gerçekleştirilmesinin önündeki en büyük engellerden biri olarak görülmektedir. 

GKRY açısından da durum farklı değildir. Sahasında bulunan doğalgaz rezervlerini Avrupa’ya ulaştırma konusunda oldukça istekli olan Rum kesimi yüklenebileceklerinin üzerinde bir maliyet ortaya çıkaran bu projeyi hayata geçirebilecek yeterlilikte değildir. Bu noktada İsrail gazı Rum kesimi için hayati önem taşımaktadır. 
GKRY sahasındaki gazın tek başına transfer edilmesi yerine İsrail gazı ile birlikte taşınması projeyi daha gerçekçi kılmaktadır. Ancak GKRY’nin şu anki mevcut enerji profilinde doğalgazın yer almayışı dolayısıyla gaz altyapısından yoksun oluşu projenin her koşulda yüksek maliyet ortaya çıkarmasına neden olmaktadır. 
Henüz üzerinde resmi bir anlaşmaya varılmamış olan Doğu Akdeniz Doğalgaz Boru Hattı projesinin büyük bir kısmının denizin altından geçirilmesi oldukça 
uzun bir açık deniz (off shore) hattı ortaya çıkarmaktadır. Boru hattının karadan geçirilmesi bile maliyetli iken denizin altından geçirilecek olması projeyi 
daha zor ve maliyetli bir hale getirmektedir. Buna halihazırda altyapısı olmayan ülkeler de eklenince finansman ihtiyacı katlanarak artmaktadır. 

Doğu Akdeniz’deki doğalgaz sahalarından çıkıp Yunanistan’a uzanacak olan bir boru hattı Türkiye, GKRY ve Yunanistan’ın ortak egemenliği altındaki bölgelerden geçmek zorundadır. Burada belirleyici rolü oynayacak olan ülke ise Türkiye’dir. Türkiye’nin Akdeniz’deki münhasır yetki alanlarından izin alınmadan bir boru hattı geçirilmesine karşı çıkması halinde projenin uygulanabilirliği ortadan kalkacaktır. Bölgede KKTC ile GKRY arasında doğalgaz sahaları konusunda yaşanan anlaşmazlık ve Rum kesiminin tek taraflı verdiği kararlar Türkiye ile de gerginlik yaşanmasına sebep olmaktadır. Uzun yıllardır devam eden Kıbrıs sorunu Doğu Akdeniz’de keşfedilen kaynaklar ile daha da çözümsüz bir hal almıştır. Türkiye iki taraf arasında anlaşmayı sağlama ve Akdeniz’deki haklarını koruma yönünde adımlar atarken karşısında uzlaşmacı tavırdan uzak ve çözüme yanaşmayan bir muhatap bulmaktadır. GKRY ilerleyen zamanlarda Doğu Akdeniz doğalgaz rezervlerinin ortak kullanımı gibi bir durumu gündemine almayacağının ve bölgede hayata geçirilmesi planlanan Doğu Akdeniz Doğalgaz Boru Hattı projesi sayesinde ihracatçı ülke konumuna geleceğinin sinyallerini verse de bu projenin hayata geçirilmesinde rezerv sahibi ülke olmak dışında herhangi bir rol oynayamayacağı ortadadır. 

Bölge ülkeleri maliyetinin oldukça yüksek olacağı tahmin edilen Doğu Akdeniz Doğalgaz Boru Hattı projesini tek başlarına üstlenemeyeceklerinden 
uluslararası şirketlerin varlığına ihtiyaç duymaktadırlar. Burada ülkeler yalnızca rezervlerini uluslararası şirketlere tahsis ederek operasyonel işlemlerde bulunmalarının önünü açacaklardır. Bölgedeki uluslararası şirketler sondaj, üretim ve iletim gibi faaliyetlerde bulunacaklardır. Söz konusu şirketlerin projeye yatırım yapmasındaki en belirleyici faktör gazın üretilmesi halinde hangi pazarlara satılacağı konusundaki anlaşmalardır. Üretilecek gazın ihraç edilmesi konusunda anlaşmalar sağlanması halinde şirketler yaptıkları yatırımların risklerini minimize edebileceklerdir. Bu sebeple Doğu Akdeniz Doğalgaz Boru Hattı projesinin uygulanabilirliği hem siyasi hem teknik hem de ticari anlaşma ve planların yapılmasına bağlıdır. 

AB’nin doğalgaz ithalatında ülke çeşitlendirmesini artırmak yoluyla enerji arz güvenliğine katkıda bulunacak olan bu projeye destek verdiği ve projeye yönelik 
fizibilite çalışmaları yürüttüğü bilinmektedir. Bu noktada AB’nin çıkarılacak gaz için alım garantisi sağlaması ve maliyetlerin bir kısmını üstlenmesi beklenmektedir. 

2016 yılından bu yana sık sık bir araya gelen ülke yetkilileri bölge enerji kaynaklarının AB ile ilişkilerin merkezine oturtulması ve söz konusu projenin 
hayata geçirilmesi konusunda görüş alışverişinde bulunmaktadır. İsrail Yunanistan ve GKRY ile yaptığı görüşmeler neticesinde Leviathan ve 
Tamar sahalarındaki rezervlerin üretim ve ihracatını gerçekleştirmenin yolunu açacak olan Doğu Akdeniz Doğalgaz Boru Hattı projesine olumlu bakmaktadır. 
Bu görüşmelerde bölgenin enerji potansiyelinin Avrupa’nın tedarikçi çeşitlendirmesine katkı sağlayacak boyutta olduğu ve üretilecek gazın Avrupa pazarına ulaştırılmasında projenin önem taşıdığı görüşleri ön plana çıkmaktadır. Tüm bu faktörler göz önüne alındığında Doğu Akdeniz Doğalgaz Boru Hattı projesinin hayata geçirilmesi ile bölgede Türkiye’nin devre dışı bırakıldığı bir enerji ticaret yolu ortaya çıkmış olacaktır. Ancak projenin hayata geçirilmesi konusunda şu an için atılmış somut bir adım bulunmadığının altını çizmekte fayda vardır.

İSRAIL-TÜRKİYE GÜZERGAHI 

Doğu Akdeniz Doğalgaz Boru Hattı projesine yönelik olumlu tutum sergileyen İsrail, Türkiye ile ayrıca görüşmeler gerçekleştirmektedir. Söz konusu projenin 
Türkiye’den geçirilecek bir boru hattına alternatif olamayacağı belirtilirken Türkiye’ye gaz ihraç etme konusunda istekli olunduğu İsrailli yetkililer tarafından her fırsatta dile getirilmektedir.80 

İsrail ve Türkiye arasında inşa edilmesi planlanan doğalgaz boru hattı uluslararası şirketler tarafından da yakın takibe alınmıştır. İlk etapta gaz transferini sağlayacak bir boru hattının inşa edilmesi ile başlatılacak olan projenin Leviathan sahasından çıkarılacak gazı Türkiye’ye transfer etmesi planlanmaktadır. Türkiye’nin ihtiyacına yönelik olarak yıllık tükettiği doğalgaz miktarının yaklaşık beşte birini (1/5) karşılaması öngörülen bu gazın 8-10 milyar metreküp civarında olması beklenmektedir. 

Projenin bugün onaylanması halinde gaz akışının en erken 2021 yılında gerçekleştirilebileceği öngörülmektedir. Projenin hayata geçirilmesiyle bölgede bir İsrail-Türkiye enerji koridoru oluşacaktır. Böylece İsrail gazını satacak Türkiye gibi bir pazar kazanacak, Türkiye de doğalgaz ithal ettiği ülke sayısını çeşitlendirerek enerji arz güvenliğini artırmış olacaktır. 

Türkiye mevcut altyapısı ile bölgedeki rezerv sahibi ülkelere Doğu Akdeniz’deki gazın Avrupa pazarına ihracatı için son derece elverişli bir ortam sunmaktadır. 
Bunun farkında olan İsrailli yetkililer bölgede Türkiye’nin yer almadığı bir denklem kurulması halinde bundan zararlı çıkacaklarını ifade etmektedirler.81 
Türkiye’nin dahil olacağı bir iş birliği her bakımdan daha avantajlı bir durum ortaya çıkaracaktır. 2018 yılında tamamlanması planlanan TANAP ve Türk Akım 
projeleri ile Türkiye doğalgaz ticaretinde bölgenin en uygun transfer rotası olabileceğini göstermektedir. Bu durumun İsrail-Türkiye arasında planlanan boru hattı inşa sürecini hızlandırması beklenmektedir. 

Türkiye gelişmiş ekonomisi, sahip olduğu mevcut boru hatları ve uygun altyapı hizmetleriyle İsrail gazının ihraç edilebileceği en güçlü adaydır. Ayrıca bölgedeki 
diğer ülkelere nazaran istikrarlı bir kalkınma süreci içinde olması Türkiye’yi daha avantajlı kılmaktadır. Leviathan gazının transferini sağlayacak diğer seçeneklerle birlikte ele alındığında Türkiye’nin hem daha uzun vadeli hem de daha karlı bir ortaklık vaat ettiği görülmektedir. 

İsrail doğalgazının Avrupa pazarına transfer edilmesinde hem maliyet hem de güvenilirlik açısından en uygun güzergahın Türkiye olduğu açık bir şekilde 
ortadadır. Mavi Marmara olayı sonrasında olumsuz seyir izleyen İsrail-Türkiye ilişkileri Tel Aviv tarafından gelen özür açıklamaları ile olumlu bir hava 
kazanmış, enerji odaklı görüşmeler çerçevesinde ikili temaslar artmıştır.82 Bu bağlamda son dönemlerde İsrail ve Türkiye arasında gerçekleştirilen diplomatik 
görüşmeler de iki ülkenin anlaşma yoluna girdiği izlenimlerini vermektedir. 

İsrailli yetkililer sahip oldukları doğalgazı Türkiye’ye ve Türkiye üzerinden de Avrupa’ya iletmek istediklerini açık bir şekilde ifade ederken bu transferi gerçekleştirecek her türlü çalışmayı başlatmaya hazır olduklarını da belirtmektedirler. 

Söz konusu doğalgaz projesinin hayata geçirilmesi ile iki ülke arasındaki enerji iş birliğinin artması beklenmektedir. 
İsrail sahalarından çıkarılan gazın Türkiye’ye ulaştırılmasını sağlayacak olan boru hattı Doğu Akdeniz Doğalgaz Boru Hattı projesi kapsamında inşa 
edilmesi düşünülen boru hattından daha kısa ve daha az maliyetli dolayısıyla daha avantajlı olacaktır. Böylelikle Leviathan sahasından çıkarılan gaz Ceyhan 
Limanı’na uzanacak bir boru hattı ile önce Türkiye’ye, ardından TANAP ve TAP üzerinden Avrupa’ya ulaştırılabilecektir. Ancak İsrail ile Türkiye arasında inşa 
edilecek bir boru hattının GKRY’nin MEB’inden geçirilmesi gerekmektedir ve bu durumun Türkiye ile GKRY arasında yeni anlaşmazlıklara neden olabileceği 
düşünülmektedir. Bu sebeple İsrail gazının Türkiye üzerinden taşınması için Akdeniz’deki MEB sorunlarının bir an önce çözüme kavuşturulması şu aşamada 
en önemli gündem maddesidir. 

GKRY Akdeniz’de iddia ettiği haklarla Türkiye’yi bölgenin tamamen dışına itmek istese de mevcut durumda Türkiye bölge için önemini korumaya 
devam etmektedir. Tel Aviv enerji transferinde Ankara’yı karlı bir ortak olarak görmekte ve Türkiye üzerinden inşa edilecek bir boru hattının GKRY 
ve Yunanistan üzerinden inşa edilecek boru hattından daha az maliyetli olacağını vurgulamaktadır.83 Bu projenin hayata geçirilmesi için İsrail ve Türk tarafları 
arasında anlaşma sağlanması ve projenin teknik kısmı için hangi firma veya konsorsiyumun faaliyet göstereceğine karar verilmesi gerekmektedir.84 

İSRAIL-MISIR GÜZERGAHI 

İsrail doğalgazının ihraç edilmesi konusundaki bir diğer seçenek İsrail MEB’indeki gazın boru hatları aracılığıyla Mısır’ın sahip olduğu sıvılaştırma terminallerine 
taşınması ve buradan pazarlara ulaştırılmasıdır. Leviathan sahasının ortakları Noble ve Delek Mısır’da faaliyet gösteren Royal Dutch Shell Plc’nin sıvılaştırılmış 
doğalgaz tesisine gaz satmak için görüşmeler yapmaktadır. Bu durumda Leviathan gazının Mısır’ın iç tüketimine katılma ihtimali de söz konusudur. 
Son yıllarda LNG fiyatlarında gerçekleşen düşüş göz önüne alındığında İsrail doğalgazının Mısır’ın doğalgaz sıvılaştırma terminallerine aktarılması maliyet 
olarak karlı bir anlaşmayı beraberinde getirmeyebilir. Ancak İsrail açısından bakıldığında bu durumun bir alternatif sunması da söz konusudur. Bu şekilde 
İsrail boru hatlarına bağımlı kalmayıp tankerler aracılığıyla talep eden ülkelere gaz ihraç etme fırsatı elde edebilecektir. Böylelikle İsrail doğalgaz ihraç ettiği ülke sayısını çeşitlendirebilecektir. Öte yandan Mısır’ın Zohr sahasındaki en etkili şirket olan ENI 28 Mayıs 2017 tarihinde Zohr’un birinci safhasındaki sondaj çalışmalarını tamamladığını ve gazın transferini sağlayacak olan boru hattı inşasının üzerinde çalıştıklarını açıklamıştır. Bu durumda İsrail’in Leviathan gazını Mısır’a ihraç etmesi kısa vadede Tel Aviv için avantajlı gözükse de uzun vadede karlı bir getiri sağlamayacaktır. Ayrıca Mısır’da süren siyasi istikrarsızlığın karşılıklı ticari ilişkilerde aksaklıklar yaşanmasına neden olabileceği düşünülmektedir. 

Mısır’ın Zohr rezervini keşfetmesini İsrail için dezavantaj olarak değerlendirmek de mümkündür. Zohr’un keşfinden sonra Mısır’ın doğalgaz ithal etmeye 
ihtiyaç duymayacağı ve mevcut sıvılaştırma terminallerinin kapasitesinin ancak kendi gazını alabilecek düzeyde olduğu konusunda görüşler mevcuttur.85 Mısır’ın piyasaya tekrar ihracatçı olarak dönmesi halinde ise İsrail ve GKRY gazının ihraç edilebileceği pazar sayısında bir değişiklik meydana gelecektir. Mısır mevcut tesisleri ile sahip olduğu doğalgazı daha uygun fiyata üretip ihraç edebilecektir. Bu da henüz hiçbir doğalgaz altyapısı olmayan GKRY’nin ihracatçı ülke olma planlarını engelleyebilecektir. Bu noktada İsrail ve Kıbrıs gazı için Mısır alternatifinin elenmesi durumunda Türkiye seçeneği daha da güçlenmektedir. Türkiye hem coğrafi yakınlığı ve mevcut altyapısı hem de diğer ülkelere göre daha yüksek fiyatlarda gaz ithal etmesiyle avantajlı bir pazar olarak öne çıkmaktadır.86 


6 CI BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR


***

TÜRKİYE’NİN ENERJİ TİCARET MERKEZİ OLMASINDA DOĞU AKDENİZİN ROLÜ BÖLÜM 4


TÜRKİYE’NİN ENERJİ TİCARET MERKEZİ OLMASINDA DOĞU AKDENİZİN ROLÜ BÖLÜM 4



Keşfedilen rezervlerin ekonomiye kazandırılması ve ihraç edilmesine yönelik bir diğer yol doğalgaz sıvılaştırma terminalleri kurmaktır. Bugün İsrail’de doğalgaz 
ithalat ve ihracat faaliyetleri boru hatları aracılığıyla gerçekleştirilmekte ve ülkede herhangi bir doğalgaz sıvılaştırma ya da gazlaştırma terminali bulunmamaktadır. 
Leviathan sahasındaki gazın ihraç edilebilmesi için doğalgaz sıvılaştırma terminalleri kurulması ihtimali İsrail hükümet yetkilileri ve sahada faaliyet gösteren enerji firmaları tarafından incelenmektedir. Ancak petrol fiyatlarındaki düşüşten etkilenerek LNG fiyatlarında da düşüş gerçekleşmesi bu alandaki yatırımları sorgulanır hale getirmiştir. Kısa sürede piyasadaki oyuncu sayısının artması da rekabete neden olarak fiyatların aşağı yönlü seyir izlemesinde etkili olmakta ve yatırımlardan elde edilecek geri dönüş miktarı konusunda yatırımcıları kuşkuya düşürmektedir. İsrail’in LNG piyasasına katılabilmesi için öncelikli olarak gerekli terminallerin yapım maliyetlerinin hesaplanması daha sonra pazar araştırması yapılması gerekmektedir. 

Piyasada var olan oyuncuların düşük fiyatlardan LNG ihraç etmesi İsrail’in rekabet etmesini güçleştirecektir. Fazla miktarda rezerve sahip olmaması ihracat konusunda da ülkeyi kısıtlayabileceğinden LNG ticareti İsrail için gerçekleştirmesi zor bir seçenek olarak görülmektedir. 

İsrail’in sahalarında keşfedilen rezervler diğer bazı bölge ülkelerinin sahalarında bulunanlardan daha büyük olsa da artan iç talebi İsrail’in ihracatçı olmasını 
engelleyebilecek boyuttadır.43 

Ülkede 2005’te 1,7 milyar metreküp olan doğalgaz tüketimi 2011 hariç her geçen yıl artmış ve 2016’da 8,7 milyar metreküpe ulaşmıştır.44 
İsrail Enerji Bakanlığının tahminlerine göre tüketimin artmaya devam ederek 2020’de 12,5 milyar metreküp, 2030’da ise 18 milyar metreküp olması beklenmektedir. 

İkinci en büyük rezervinin bulunduğu Tamar sahasında 2013 yılında üretime başlayan İsrail, bugün ürettiği elektriğin yüzde 50’den fazlasını doğalgaz 
santrallerinden elde eder hale gelmiştir. 2030’da tükettiği doğalgazın yaklaşık yüzde 85’ini elektrik üretimi ve sanayiye ayırmayı planlayan İsrail’in 2040’a kadar ulaşım sektörü ve metanol45 üretimi için de doğalgaz kullanmaya başlayacağı ve böylece 2040 yılına gelindiğinde toplamda 495 milyar metreküp doğalgaz tüketmiş olacağı düşünülmektedir.46 

Enerji ithalatını azaltmak ve çevreye verilen zararı minimize etmek için diğer fosil yakıtlara göre daha az karbon salınımına neden olan doğalgaz tüketimini 
artırmayı devlet politikası haline getiren İsrail’in keşfedilen rezervleri öncelikli olarak ulusal talebini karşılamak için kullanması beklenmektedir. Halihazırda faaliyette olan Tamar sahasından elektrik üretiminin büyük bir kısmını karşılayan İsrail’in en zengin rezervinin bulunduğu Leviathan sahasını da üretime açmak için çeşitli projeleri gündemine aldığı bilinmektedir. 

Bölgesindeki enerji ihracatçısı ülkelerden biri olabilmek adına politikalar geliştiren İsrail’in dış politikasını da bu yönde şekillendirdiği görülmektedir. İlk gaz ihracatını 2017 Ocak ayında ulusal doğalgaz şebekesine bağlanan Ürdün’e gerçekleştiren İsrail bölgesindeki diğer enerji talebi yüksek ülkelere de ihracat yapmak adına yoğun çaba sarf etmektedir. İsrail’in bu konuda en çok görüşme yaptığı ülkelerin başında ise Türkiye gelmektedir. 

En erken 2019 yılında üretime başlayacağı düşünülen Leviathan sahasından çıkarılacak gazın Türkiye’ye ihraç edilmesi adına taraflar sık sık bir araya gelmektedir. 

Son olarak 9-13 Temmuz 2017 tarihlerinde 22. Dünya Petrol Kongresi’nde yoğun görüşme trafiği gerçekleştiren İsrailli yetkililer Türkiye ve İsrail’in 2017 
yıl sonuna kadar anlaşma imzalayacağı sinyallerini vermiştir.47 

FİLİSTİN 

Batı Şeria ve Gazze olmak üzere iki ayrı bölgeden oluşan Filistin’e İsrail tarafından ciddi kısıtlamalar uygulanmaktadır. Bu kısıtlamaların başında ise Filistin’in enerji kaynaklarına ulaşmasını engelleyici faaliyetler gelmektedir. Nüfus artışının etkisiyle her geçen gün artan elektrik tüketimi Filistin’in enerji talebini de aynı oranda etkilemektedir. Gazze ve Batı Şeria bölgeleri elektrik ihtiyaçlarının yaklaşık yüzde 90’ını İsrail’den temin etmektedir.48 Enerji arz güvenliğinin önünde oldukça fazla engel bulunan Filistin’in ivedilikle çözmesi gereken en temel sorunları arasında altyapı eksiklikleri, yüksek ithal elektrik maliyetleri ve teknolojik yetersizlikler yer almaktadır. 

Filistin MEB’inde bulunan Gaza Marine sahasındaki doğalgaz rezervleri ekonomi, enerji ve altyapı hizmetleri konusunda büyük problemler yaşayan ve İsrail 
ablukası altında çok ciddi sıkıntılara maruz kalan Filistin için hayati önem taşımaktadır. Filistin yönetimi 1999 yılında Gaza Marine bölgesindeki haklarından yararlanmak amacıyla sahanın incelenmesi için BG Group’a (British Oil and Gas Group) 25 yıllık lisans vermiştir. 2000’de ise İsrail yönetimi altındaki Yam Thetis konsorsiyumu Filistin yönetiminin lisans verme yetkisine sahip olmadığını ve BG Group’un bölgedeki çalışmalarının durdurulması gerektiğini iddia etmiştir. Bunun üzerine konsorsiyum ile şirket arasındaki konu İsrail Yüksek Mahkemesine taşınmış ve mahkeme Filistin yönetiminin eyleminde haklı olduğu kararını vermiştir. 2000 yılında BG Group tarafından yapılan araştırmalar sonucunda Gazze sahillerinden 22 mil açıkta doğalgaz rezervleri tespit edilmiştir (Harita 4).49 Gaza Marine olarak adlandırılan bu sahadaki doğalgaz miktarının yaklaşık 280 milyar metreküp olduğu tahmin edilmektedir. 

Söz konusu saha üzerinde 2007’ye kadar BG Group ve İsrail arasında görüşmeler gerçekleştirilmiştir. 2007’de dönemin İsrail hükümeti ve şirket yetkilileri sahadan çıkarılacak olan gazın deniz altından geçirilecek bir boru hattı ile İsrail’in Ashkelon bölgesine taşınmasına karar vermiştir. Fakat anlaşmanın hemen ardından HAMAS’ın Gazze Şeridi’ni ele geçirmesi üzerine uygulamaya geçilememiş, BG Group da anlaşmadan çekilme kararı almıştır. Sonunda BG Group İsrail’den çekilmiş ancak halen Gaza Marine bölgesindeki yüzde 90’lık payından vazgeçmemiştir.50 2013 yılında sahanın üretime açılması yönünde yeniden görüşmeler gerçekleştirilmiş ve bölgenin geliştirilmesi için sahaya ABD tarafından 4 milyar dolarlık yatırım yapılacağı belirtilmiştir. Fakat planlanan yatırım faaliyete geçmemiş, Mayıs 2017’de Delek ve Noble şirketleri Filistin yönetiminin izni olmadan Gaza Marine sahasında üretime başlamışlardır. Uluslararası hukuka aykırı olarak nitelendirilen bu eylemlerin İsrail’den Ürdün’e gaz ihraç edilmesi amacıyla gerçekleştirildiği öne sürülmektedir.51 
Gazze’nin günümüzde sıklıkla yaşadığı sorunlardan bir diğeri de elektrik kesintileridir.52 

İsrail ve Mısır’dan elektrik ithalatı gerçekleştiren Gazze’nin elektrik üretiminde kullanılabilecek herhangi bir kaynağa erişmesi şu an için mümkün görünmemektedir. Filistin’de şu an için siyasi açıdan bağımsızlığını elde edebilmiş bir yönetimin bulunmaması ve İsrail’in ambargo uygulamalarına devam etmesi Gazze’nin mevcut doğalgaz rezervlerinin ekonomiye kazandırılmasının önündeki en büyük engeller arasında gelmektedir. Siyasi sorunlar çözüme kavuşturulmadan rezervlerin Filistin yararına kullanılması oldukça güçtür. Son olarak İsrail’in başlattığı üretim çalışmalarına uluslararası kamuoyundan net bir tepki gelmemesi Filistin’i bir süre daha zor günlerin beklediğini göstermektedir. 

GÜNEY KIBRIS RUM YÖNETİMİ (GKRY) VE KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURIYETI (KKTC) 

2015 yılı verilerine göre GKRY’nin nüfusu 1 milyon 165 bin 300, kişi başına düşen milli geliri ise 25 bin 930 dolardır. Aynı yıl KKTC nüfusunun yaklaşık 300 bin, kişi başına düşen milli gelirinin ise 13 bin 721 dolar olduğu tespit edilmiştir.53 

Ada’daki enerji profiline bakıldığında Güney ve Kuzey kesiminin birbirine çok benzediği görülmektedir. Her iki kesim de çok yüksek oranda petrol ve ürünlerini kullanmakta ve bu kaynakları ithal etmektedirler. Hem GKRY hem de KKTC’nin ithal enerjiye olan bağımlılıkları yüzde 90 seviyelerindedir.54 
Doğu Akdeniz’in zengin hidrokarbon potansiyeline sahip sularında bulunan GKRY ve KKTC kuzeyde Türkiye, doğuda Suriye ve Lübnan, batıda Yunan adaları 
ve güneyde Mısır ile çevrelenmiştir. Ada coğrafi konumu itibarıyla Doğu Akdeniz’in tam merkezinde yer almaktadır. İçinde bulunduğu Doğu Akdeniz’in ve güneyinde bulunan Ortadoğu ülkelerinin sahip olduğu zengin hidrokarbon rezervlerinden dolayı Ada’nın etrafındaki sularda arama çalışması yapılmasına yönelik bugüne dek birçok kez ihaleler gerçekleştirilmiştir. Fakat bunlara rağmen keşif çalışmalarından istenilen verimin alınamadığı görülmüştür. Arama çalışmalarının yürütüldüğü bölgede yalnızca 2011 yılında 128 milyar metreküplük doğalgaz rezervine sahip Afrodit sahası tespit edilmiştir.55 

GKRY’nin doğalgaz arama süreci 1998 yılında başlamıştır.56 Bunu takiben Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarına sahip olabilmek için MEB’lerin belirlenmesi 
konusunda KKTC’yi devre dışı bırakan kararlara imza atmıştır. KKTC’nin yaptığı tüm itirazlara rağmen bölgedeki iddiasını sürdüren Rum Yönetimi, 
KKTC’yi tanımayarak 2003’te Mısır, 2007’de Lübnan ve 2010’da da İsrail ile MEB anlaşmaları imzalamıştır. GKRY’nin Akdeniz’de kendi münhasır yetki alanlarını 
belirlemek amacıyla komşu devletlerle imzaladığı bu anlaşmalarda uluslararası hukuk kurallarına uygun hareket edilmediği görülmektedir. Zengin enerji rezervlerinin bulunduğu bu sularda tek başına egemen olmak isteyen GKRY, KKTC’den izinsiz bir şekilde kararlar alarak araştırma çalışmaları yürütmektedir. 
GKRY Akdeniz’de kendi MEB’i ilan ettiği sahalarda 2005 yılından itibaren ilk olarak ön araştırmalar gerçekleştirmiş, daha sonra ise keşif ihaleleri açarak sismik çalışmalar başlatmıştır. 2007’de hak iddia ettiği sahaları uluslararası ihalelere açan GKRY, başta Avrupalı şirketler olmak üzere dünyanın önde gelen enerji şirketlerinin bu bölgede konsorsiyum oluşturmasına yardımcı olmuştur. Ada’nın güneyinde bulunan deniz alanlarında tek taraflı olarak MEB’ini belirleyen GKRY, söz konusu bölgeyi petrol ve doğalgaz arama çalışmaları yürütmek üzere 13 parsele ayırmıştır. 

Yapılan ihaleler sonucunda 2., 3. ve 9. parseldeki arama çalışmaları İtalyan enerji şirketi ENI ve Korea Gas Corporation (KOGAS) konsorsiyumu tarafından yürütülürken 10. ve 11. parselde Fransız Total şirketinin arama yaptığı bilinmektedir (Harita 6). 2011 yılında Noble Energy tarafından 12. parselde yapılan sondaj çalışmaları çerçevesinde 198 milyar metreküplük Afrodit sahası keşfedilmiştir (Tablo 1). 

GKRY ve KKTC’nin güneyinde parsellere ayrılan bu alandaki 1 numaralı parsel KKTC’nin MEB’inde yer almaktadır ve Türkiye Petrolleri Anonim 
Ortaklığı’na (TPAO) petrol ve doğalgaz aramaları yapılmasına yönelik ruhsat verilmiştir.57 TPAO 2 ve 3 numaralı parseller için de ruhsat çıkarmıştır ancak 
burada ENI-KOGAS konsorsiyumu bulunmaktadır. 4, 5, 6, 7 ve 8 numaralı parseller KKTC’nin MEB’i içinde olup bu sahalarda herhangi bir şirkete veya konsorsiyuma ruhsat verilmemiştir. 9. parselde ENI-KOGAS konsorsiyumu aktiftir ve KKTC tarafından ruhsatlandırılan TPAO ile çakışmaktadır. Afrodit sahasının bulunduğu 12. parselde de TPAO’nun ruhsatı bulunmakta ancak şu an burada GKRY tarafından ruhsatlandırılmış Noble-Delek konsorsiyumu faaliyet göstermektedir. Güney Kıbrıs’ın kendi arama sahası ilan ettiği 9. parsel için KKTC de TPAO’ya arama ruhsatı vermiştir. GKRY’nin tek taraflı MEB ilan ettiği ve parsellere bölerek kendisine ait olduğunu iddia ettiği sahalarda KKTC’nin de kullanma ve araştırma yapma hakkı bulunmaktadır. İki yönetim arasında uzun yıllardır süregelen anlaşmazlık var olan enerji kaynaklarının verimli bir şekilde ortak kullanılmasını da engellemektedir. 



HARİTA 6. GKRY TARAFINDAN TEK TARAFLI OLARAK İLAN EDİLEN PETROL VE DOĞALGAZ ARAMA PARSELLERİ 
Kaynak: Incyprus


GKRY’nin keşfedilmiş doğalgaz sahaları üzerindeki bu tutumu Ada’nın genelinde egemen güç olma isteği içerisinde olduğunu göstermektedir. 
GKRY’nin bu savları üzerine Türkiye 2004 ve 2007 yıllarında Birleşmiş Milletler’e (BM) Doğu Akdeniz’deki kendi haklarına ilişkin nota vermiştir. Rum 
yönetimi ise bu uyarıları dikkate almayıp belirlediği parsellere arama ruhsatı çıkarmıştır. KKTC, Rum yönetiminin bu tavırlarına karşılık 2011 yılında aldığı 
Bakanlar Kurulu kararıyla TPAO’ya söz konusu bölgede arama çalışmaları yapma izni vermiştir.58 2014’te TPAO’nun Barbaros Hayrettin Paşa Sismik Araştırma 
Gemisi Ada’nın güneyinde araştırmalara başlamıştır.59 Ancak TPAO tarafından arama çalışmaları yapılan sahalarda günümüze kadar herhangi bir hidrokarbon 
rezervi tespit edilmemiştir. 

2017 Ocak ayında GKRY yetkilileri tarafından 10. parselde sondaj çalışmalarının başlayacağı yönünde açıklama yapılmıştır.60 Söz konusu sahanın yapısının Zohr 
sahası ile benzerlik gösterdiği yönünde bulgulara rastlanmıştır. Bunun üzerine GKRY 10. parselde yeni bir keşif gerçekleştirilmesi ümidiyle Haziran 2017’de Amerikalı ExxonMobil ve Qatar Petroleum konsorsiyumu ile bölgede arama ve üretim yapma anlaşması imzalamıştır. İlk sondaj faaliyetinin 2018 yılında gerçekleştirilerek GKRY’nin bölgenin enerji merkezi haline getirilmesi amaçlanmaktadır.61 GKRY’nin hak iddia ettiği sahalardaki son duruma bakıldığında yaklaşık 198 milyar metreküplük doğalgaz rezervine sahip olan Afrodit sahası ile ilgili henüz net bir karar verilmediği görülmektedir. Sahada faaliyet gösteren konsorsiyum tarafından 2015 yılında bir geliştirme planı hazırlanmış ve bu plana göre sahadan yıllık 8,2 milyar metreküp doğalgaz üretilmesi öngörülmüştür. Fakat sahanın ihtiyaç duyduğu yatırım miktarı inşa edilecek boru hattının maliyeti dahil edilmediğinde bile yaklaşık 4 milyar dolar olarak hesaplanmıştır. Nihai yatırım kararının en kısa zamanda alınması beklenen sahanın en iyi koşullarda bile 2020’den önce üretime açılamayacağı tahmin edilmektedir.62 Buradaki gazın Ada’ya ulaştırılmasında hangi yolun/yolların kullanılacağı GKRY için en önemli gündem maddesini oluşturmaktadır. Afrodit sahasındaki rezervlerin boru hattı ile Ada’ya taşınması ve buradan iç talebe ve bölge pazarına ulaştırılması olası planlar arasında yer almaktadır. Fakat Afrodit sahasınıntek başına hem iç pazar talebini karşılayıp hem de ihracat yapılmasına olanak sağlaması zor görünmektedir. Yeni bir rezerv alanı keşfetmesi halinde bölgedeki enerji denklemini değiştirebileceğini düşünen Rum yönetimi hak iddia ettiği sahalarda ihale usulüyle araştırma çalışmaları yapmaya devam etmektedir. 

GKRY’nin Vassilikos bölgesinde doğalgaz sıvılaştırma terminali inşa etmek gibi bir planı da bulunmaktadır. Söz konusu tesis için kaynak arayışlarına başlayan 
GKRY’nin yalnızca hak iddia ettiği Afrodit rezervini kullanması terminalin mali yükünün karşılanmasını güçleştirecektir. İsrail gazının da buraya taşınması 
durumunda ise terminal kurulması için yeterli miktarda rezervin bir araya gelmesi sağlanabilecektir.63 Doğu Akdeniz doğalgazının bu şekilde tek bir merkezde toplanması kaynağın dış pazarlara açılması açısından daha avantajlı görünmektedir. 

GKRY Doğu Akdeniz’deki enerji kaynakları üzerinden yürüttüğü çalışmalar ve gerçekleştirdiği iş birlikleri ile ekonomisinde istikrar sağlamaya çalışmaktadır.64 
Yunanistan’da yaşanan ekonomik krizden müttefik ülke olarak doğrudan etkilenen GKRY birtakım problemlerle karşı karşıya kalmıştır. Bu sebeple Akdeniz’de keşfettiği doğalgaz rezervini bir an evvel ekonomiye kazandırmanın yollarını aramaktadır. 

Afrodit sahasındaki doğalgaz rezervinin yüzde 90’a yakın ithal petrole bağımlı olan tüketimine doğrudan katkı sağlaması beklenmektedir. Öte yandan 
GKRY’nin rezervi yalnızca iç tüketim için kullanıp ihracat gerçekleştirmemesi ise yapılacak yatırım maliyetlerini karşılamakta güçlük çıkarabilir. Bu bağlamda bölge ülkeleriyle kuracağı iş birliklerinin hem kendi enerji talebinin karşılanmasında hem de bölgedeki diğer ülkelerin enerji denkleminde söz sahibi olmasında stratejik rol oynaması beklenmektedir. 

Doğu Akdeniz gazının en muhtemel ihracat pazarlarından biri olan Türkiye yıllardır süregelen Kıbrıs meselesinin çözüme kavuşturulması ve keşfedilen rezervlerin olabildiğince fazla ülkeye yararlı olabilmesi adına çalışırken karşısında uzlaşmaya yanaşmayan bir GKRY bulmaktadır. Keşfin gerçekleştirildiği sahalarda tek taraflı olarak egemenliğini ilan eden Rum kesimi Türk tarafının söz konusu sahalardan fayda sağlamasını engelleme konusunda kararlı görünmektedir. Doğu Akdeniz’de keşfedilen rezervlerden sonra artan diplomasi trafiği GKRY ve KKTC’nin Türkiye, Yunanistan, İngiltere ve AB yetkilileri garantörlüğünde birçok kez bir araya gelmesine vesile olsa da yapılan görüşmeler bir sonuca bağlanamamıştır. Son olarak BM nezdinde bir araya gelen tarafların anlaşması muhtemel görünürken görüşmenin bir kez daha sonuçsuz kalması KKTC ve Türkiye tarafından endişe ile karşılanmıştır.65 

LÜBNAN 

Lübnan geçmişte yaşadığı iç savaş, siyasi karışıklıklar ve bulunduğu bölgede var olan çatışma ortamının getirdiği olumsuzlukların etkisiyle ekonomisinde uzun 
dönem istikrar sağlayamayan ve enerji alanında yaşanan gelişmelerden faydalanamayan bir ülke olmuştur. 2000’li yıllarda durgun bir seyir izleyen Lübnan ekonomisi 2006 yılında İsrail’in açtığı savaş ile ağır darbeler almıştır. Savaşın sonunda ülkenin belli bir kısmı enkaz altında kalmış, altyapı sistemi ve enerji tesisleri yıkıma uğramıştır.66 

Günümüzde ekonomik sıkıntıların Lübnan’da halen varlığını devam ettirdiği görülmektedir. Yıllık GSYH büyüme oranlarına bakıldığında ülkenin 2013 yılında 
yüzde 6 oranında küçüldüğü görülmüştür. Büyüme oranları negatif seviyelerde seyretmeye devam eden Lübnan ekonomisinde 2014’te yüzde 4, 2015 yılında ise yüzde 2,8 oranlarında daralma görülmüş ve halen bir toparlanma sağlanamamıştır. Özellikle ülkenin en büyük problemlerinden biri haline gelen kamu borçları 2016 yılında GSYH’nin yüzde 161,5’ini oluşturmuştur.67 

Kıyıdan uzak ve kıyıya yakın sahalarında herhangi bir kanıtlanmış hidrokarbon rezervi bulunmayan Lübnan, enerji talebinin büyük bir kısmını ithal kaynaklardan karşılamakta ve oldukça az miktarda biyogaz ve hidrolik gibi yenilenebilir enerji kaynaklarından faydalanmaktadır. Ülkenin enerji profiline bakıldığında 2014 yılında ürettiği toplam elektriğin yaklaşık yüzde 99’unu petrol ürünlerinden, geri kalan yüzde 1’ini ise hidrolik enerjiden elde ettiği görülmektedir. Diğer bir deyişle 2014’te toplamda 17 bin 952 GWh elektrik üreten Lübnan bunun 17 bin 759 GWh’lık kısmını petrol ürünleri ile elektrik üreten santrallerden, 193 GWh’lık kısmını ise hidroelektrik santrallerinden sağlamıştır.68 Söz konusu rakamlar ülkenin kendi öz kaynakları olan yenilenebilir enerji kaynaklarından ne kadar az yararlandığını ve ithal enerji ürünlerine ne derece bağlı olduğunu açıkça göstermektedir. 

Doğalgaz ilk olarak 2009 yılında Lübnan’ın enerji tüketiminde yerini almaya başlamıştır. Ülke doğalgaz ihtiyacını Arap Doğalgaz Boru Hattı aracılığı ile ithal 
ettiği Mısır doğalgazından karşılamıştır (Harita 7). 

Ancak Lübnan’ın ödemelerini geciktirmesi ve Sina Yarımadası’ndan geçen boru hatlarına saldırılar düzenlenmesi sebebiyle sık sık kesintiye uğrayan gaz akışı kısa bir süre sonra durdurulmuştur. Arap Doğalgaz Boru Hattı üzerinden ülkeye en son sevkiyat Kasım 2010’da gerçekleştirilmiştir. İthal ettiği doğalgazı toplamda 870 megavat kapasiteye sahip olan iki adet kombine gaz çevrim santralinde elektrik üretmek için kullanan Lübnan’daki bu santraller toplam kurulu gücün yaklaşık yüzde 50’sini oluşturabilecek kapasitededir. Fakat sık sık meydana gelen gaz kesintileri santrallerin optimal bir şekilde çalışmasını engellemiştir. 2010’daki kesintiden sonra ülkenin enerji sektöründe doğalgazın payı giderek azalmış ve günümüzde sıfıra düşmüştür.69 Enerji kaynakları bakımından bugüne kadar karşı karşıya kaldığı dezavantajlı durumu ortadan kaldırmak isteyen ülke kendi hidrokarbon yataklarını keşfetmek adına çalışmalar yürütmektedir. Doğu Akdeniz’de keşfedilen hidrokarbon rezervleri Lübnan sahalarında da hareketlilik yaşanmasına neden olmuştur. Son yıllarda Mısır ve İsrail MEB’lerinde yapılan keşifler aynı havza içerisindeki Lübnan MEB’inde de petrol ve doğalgaz rezervine rastlanması ihtimalini artırmıştır. Uzunca bir süredir petrol ve doğalgaz arama çalışmalarının yürütülmesi planlanan ülkede zayıf yönetimler, yaygın olarak görülen yolsuzluk ve elverişsiz ticaret ortamı söz konusu çalışmaların birçok kez ertelenmesine ve kesintiye uğramasına 
neden olmuştur. 2004’te ülkenin kıyıdan uzak kesimlerindeki deniz alanlarının hidrokarbon potansiyelini belirleme amacıyla bir jeofizik ve jeolojik çalışma 
gerçekleştirilmiştir. Yapılan çalışmanın amacı potansiyel kaynak alanlarının saptanması, hidrokarbon çıkarılması ve üretim zamanlamasının hesaplanmasıdır. 

Fakat çalışma sonucunda herhangi bir rezerve rastlanamamıştır.70



HARİTA 7. ARAP DOĞALGAZ BORU HATTI 
Kaynak: Hydrocarbons Technology

 
Siyasi, bürokratik ve ekonomik nedenlerden ötürü kesintiye uğrayan çalışmalar 2012 yılında Parlamentonun Norveçli enerji şirketi Spectrum’a arama izni vermesi ile yeniden başlatılmıştır.. Şirket ülkenin ilk 3D sismik aramasını gerçekleştirmiş ve ülkenin kıyıdan uzak konumlanan sahalarında yaklaşık 719 milyar metreküp elde edilebilir doğalgaz bulunduğu yönündeki tahminlerini açıklamıştır.71 Söz konusu tahminler 2013 yılında Lübnan hükümeti tarafından 865 milyar metreküpe çıkarılmıştır. Ancak hükümetin açıkladığı tahminlerin herhangi bir keşif araştırmasına dayanmaması Lübnan’ın hidrokarbon potansiyeli konusunda bir belirsizlik yaşanmasına neden olmuştur. Bu bağlamda 2013’te ülkenin kıyıdan uzak deniz alanlarında petrol ve doğalgaz araması yapılması adına ilk ihale süreci başlatılmıştır. İhaleye aralarında Total, ENI, Shell gibi hatırı sayılır 50 uluslararası firmanın başvuru yapması ülkenin kıyıya uzak deniz alanlarında enerji kaynağı bulunabileceği yönündeki görüşleri yeniden kuvvetlendirmiştir.72 

Lübnan Akdeniz’deki MEB sınırlarını belirlerken İsrail ile sorun yaşamış ve Lübnan-İsrail sınırına oldukça yakın olan Karish sahası üzerinde bir anlaşmazlık 
ortaya çıkmıştır. İki ülke arasında halen devam eden bu anlaşmazlık ihtilaflı bölgenin doğalgaz rezervine sahip olması sebebiyle her ikisinin de hak talebinde 
bulunmasına ve uzlaşmadan uzak tavırlar sergilemesine neden olmaktadır. Bu sebeple 2017 Mayıs ayında İsrailli yetkililer ile Energean Oil&Gas şirketi arasında Karish sahasının üretime açılmasına ilişkin imzalanan anlaşmanın Lübnan tarafından nasıl karşılanacağı merak konusudur. 

Lübnan’da yeni enerji kaynaklarının keşfedilmesinin önünde bölgesel, siyasal ve ekonomik açıdan oldukça fazla problem bulunmaktadır. Yıllardır istikrarsız 
yönetimlerle idare edilen ülkede sürekli ertelenen ve gecikmeli olarak alınan kararlar bürokrasinin hemen her alanında aşılması güç engeller oluşturmaktadır. 

Ortaya çıkan bu bürokratik engeller iş dünyasını da fazlasıyla etkilemekte, ticaret ve ekonominin gelişmesinin önüne geçmektedir. 
Lübnan’ın kendi iç problemlerinin yanı sıra bölgesindeki karışıklıklardan da etkilendiği görülmektedir. Suriye ile sınır komşusu olan ülke yaşanan iç savaş ile birlikte 1 milyondan fazla mülteciye ev sahipliği yapmaya başlamıştır.73 Halihazırda yaklaşık 5,9 milyonluk nüfusa sahip olan Lübnan’ın 1 milyon Suriyeli mülteciyi barındırması bölgedeki çatışma ve krizin çevre ülkeleri ekonomik ve sosyokültürel anlamda ne derece etkilediğini göstermektedir.74 

Lübnan yönetimi tarafından şimdiye kadar beş kez ertelenen uluslararası petrol ve gaz arama ihalesi ülke içinde ve bölgede yaşanan tüm olumsuzluklara 
rağmen 2 Şubat 2017 tarihinde tekrar açılmıştır.75 Lübnan MEB’inde yer alan ve arama faaliyetlerine açılan sahada 1, 4, 8, 9 ve 10 numaralı parseller yer almaktadır 



(Harita 8). Fakat ihaleye açılan bu beş parselden 8, 9 ve 10 numaralı parseller İsrail ile anlaşmazlık yaşanan yerlerdir. 
Kaynak: Lebanese Petroleum Administration

5 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR


****

TÜRKİYE’NİN ENERJİ TİCARET MERKEZİ OLMASINDA DOĞU AKDENİZİN ROLÜ BÖLÜM 3


TÜRKİYE’NİN ENERJİ TİCARET MERKEZİ OLMASINDA DOĞU AKDENİZİN ROLÜ BÖLÜM 3





HARİTA 3. MISIR’IN DOĞU AKDENİZ BÖLGESİ’NDEKİ DOĞALGAZ SAHALARI 
Kaynak: Subsea World News 


Zohr sahasında en erken 2017’nin son çeyreğinde üretime başlanması ve günlük yaklaşık 28,3 milyon metreküp doğalgaz elde edilmesi beklenmektedir.19 Bu doğrultuda 13 Şubat 2017 tarihinde Mısır Petrol Bakanı, BP ve ENI yetkilileri arasında Mısır MEB’inde yer alan Shorouk imtiyazına yönelik bir anlaşma imzalanmıştır. Anlaşma ile Mısır’ın doğalgaz arama çalışmaları gerçekleştirdiği sahalarda yeni bir ortaklık oluşturulmuş ve BP’ye yüzde 10’luk pay 
verilmiştir.20 Aynı parselde faaliyet göstermek üzere yüzde 30’luk hisse satın alan Rusya’nın en büyük petrol üreticisi Rosneft de Mısır sahalarından çıkarılacak gazı Ortadoğu ve Avrupa ülkelerine ihraç etmeyi planlamaktadır.21 

ENI’nin Doğu Akdeniz’de Mısır’ın egemenlik alanında bulunan rezervlerde gerçekleştireceği üretim çalışmalarıyla ülkenin doğalgaz arz güvenliğini 
sağlamada önemli bir rol oynaması beklenmektedir. Zohr sahasında 2017 yılı içerisinde üretime geçilmesi halinde Mısır’ın artan doğalgaz talebini karşılayacak 
yerli kaynaklara sahip olacağı öngörülmektedir. Böylece Mısır orta vadede doğalgaz ithal etme gereği duymadan üretim ve tüketim dengesini yakalayabilecek duruma gelecektir. 

Zohr sahasında üretilecek doğalgazın Mısır’ın iç piyasasına nasıl ulaştırılacağı konusundaki tartışmalar LNG seçeneğini de gündeme getirmektedir. 
Mısır’ın Akdeniz kıyısında halihazırda Idku ve Damietta adında iki adet doğalgaz sıvılaştırma terminali bulunmaktadır (Harita 4). Üretime açılması 
durumunda Zohr sahasındaki doğalgazın bu terminallere taşınarak Mısır’ın iç tüketimine katkı sağlaması ihtimali seçenekler arasında yer almaktadır. 
Pazara açılma hususunda avantajlı bir seçenek olan LNG sahip olduğu coğrafi konumunun da yardımıyla Mısır’ı 2009 yılına kadar doğalgaz ihracatında 
bölgenin önde gelen ülkelerinden biri haline getirmiştir. LNG ticaretinin inşası yıllar süren ve yüksek maliyet gerektiren boru hatlarına gerek duymadan 
tankerler aracılığıyla gerçekleştirilmesi Mısır’ın bölgesi dışındaki pazarlara ulaşmasına da olanak sağlamıştır. Mısır’ın LNG ihracatı gerçekleştirdiği 
ülkeler arasında AB üyesi ülkeler, Güney Kore, Japonya, Çin, Hindistan ve Tayvan gibi Asya ülkeleri yer almıştır.22 

Idku ve Damietta adlı iki sıvılaştırma terminali ile sahip olduğu gazı sıvılaştıran Mısır, 2004 yılında Damietta aracılığı ile LNG ihraç etmeye başlamıştır. 2004- 
2009 yılları arasında bölgenin önemli LNG ihracatçıları arasında yer alan ülke, 2009 yılından sonra LNG ihracatında düşüş yaşamaya başlamıştır. 2009 yılında 
12,8 milyar metreküp LNG ihraç eden Mısır, 2014 yılında ise 3,7 milyar metreküplük ihracat gerçekleştirebilmiştir. Düşen üretim miktarları 2012 yılı sonunda Damietta terminalinin faaliyetine son verilmesine neden olmuştur. Ülkenin LNG ihracatı 2015 yılında ise tamamen durmuştur.23 Bu tarihten itibaren Idku terminali aracılığıyla elde edilen LNG yalnızca iç tüketimde kullanılmaktadır. 

Son yıllarda yaşadığı ekonomik istikrarsızlıklar ve gittikçe artan doğalgaz tüketimi sonucunda ortaya çıkan arz-talep dengesizliği Mısır’ın LNG ihracatını 
durdurmasının en temel sebeplerindendir. Bu durumu telafi etmek için LNG ithalatına başlayan Mısır aldığı sıvılaştırılmış gazı 5,4 milyar metreküp kapasiteli 
Ain Sokhna Hoegh yeniden gazlaştırma terminali aracılığıyla kullanmaktadır.24 Uzun yıllardır birçok uluslararası şirket ve konsorsiyum tarafından yürütülen 
araştırmalar Mısır’ın enerji kaynaklarının gün yüzüne çıkması ve üretime başlanmasında önemli rol oynamıştır. Son olarak 2015 yılında BP’nin Nil Deltası’nın doğusunda yaptığı sondaj çalışmaları sonucu keşfedilen AToll sahasında yaklaşık 42,5 milyar metreküp doğalgaz rezervi olduğu tahmin edilmektedir.25 Mısır’ın Damietta terminali açıklarında bulunan bu sahada 2018 yılında üretime geçilmesi beklenmektedir.26 


HARİTA 4. MISIR’IN DOĞU AKDENİZ’DEKİ DOĞALGAZ SIVILAŞTIRMA TERMİNALLERİ 
Kaynak: Middle East Economic Survey


    Mısır’ın mevcut politikalarında enerjinin önemli bir yere sahip olduğu ve öncelik arz ettiği söylenebilir.27 2014 yılında Yunanistan, GKRY ve Mısır bir araya gelerek “Kahire Deklarasyonu” adı verilen ortak bir deklarasyon yayınlamışlardır. Söz konusu belgede Türkiye’nin GKRY tarafından Akdeniz’de yapılan sismik araştırmalara herhangi bir müdahale ve benzeri eylemlerde bulunmaması gerektiği belirtilmiştir.28 Mısır bu adımla Türkiye ve GKRY arasında yaşanan anlaşmazlıkta GKRY tarafında yer aldığını ve bölgede Türkiye’yi yalnızlaştırma çabası içerisine girdiğini açıkça göstermiştir. Doğu Akdeniz’deki enerji siyasetini kendi lehine çevirmek isteyen Mısır bölgede yeni ittifak arayışlarına girerek güç toplama çabası içindedir. Mısır Petrol ve Enerji Bakanlığının 2030 yılı için koyduğu hedeflerde ülkenin enerji konusunda 
kendi kendine yeten bir duruma getirilmesi ve gaz ihracatına yeniden başlanarak bölgesel ölçekte bir enerji merkezine dönüştürülmesi yer almaktadır.29 Buna yönelik olarak 28 Mayıs 2017 tarihinde Zohr sahasının en etkili şirketi olan ENI’nin sahanın birinci safhasındaki sondaj çalışmalarını tamamladığı ve bundan sonraki faaliyetlerin gazın taşınacağı boru hattı üzerinde yoğunlaşacağı belirtilmiştir.30 

Zohr sahasının Mısır’ın ülke ekonomisinin istikrara kavuşmasına ve bölgedeki enerji ticaretinde eski pozisyonuna dönmesine katkı sağlaması beklenmektedir. 
Ancak kısa vadede ülkenin yeniden doğalgaz ihracatçısı konumuna gelerek bölgedeki enerji ticareti merkezlerinden biri haline dönüşmesinin pek mümkün olmadığı da bir gerçektir. Son on yıl içerisinde 17 milyon nüfus artışı yaşayan Mısır’ın her geçen gün artan enerji ihtiyacı karşısında mevcut rezervlerini öncelikle iç tüketiminde kullanması gerekmektedir. Ülkenin bundan sonra enerji alanında izleyeceği yol haritası siyasi alanda yaşadığı istikrarsızlıkların ekonomisinde meydana getirdiği olumsuz yansımaları telafi edebilmesi açısından son derece önemlidir. 

İSRAIL 

İsrail’in Doğu Akdeniz MEB’inde yürütülen hidrokarbon arama çalışmaları kapsamında ilk keşif 1999 yılında Ashkelon açıklarındaki Noa sahasında gerçekleştirilmiştir. 
2000 yılında ise ABD’li Noble Energy tarafından bu sahanın hemen yanındaki Mari-B adlı doğalgaz sahası keşfedilmiştir. Bu sahalar 43,6 
milyar metreküp doğalgaz rezervine sahip olan ve Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon potansiyelini açığa çıkaran ilk bulgular olarak kaydedilmiştir. 2004 yılında İsrail, Mari-B sahasını üretime açarak ulusal talebini karşılama yoluna gitmiştir.31 2009’da Akdeniz açıklarında Noble Energy ve İsrailli Delek Group 
tarafından yapılan araştırma çalışmalarında İsrail kıyılarındaki Tamar ve Dalit doğalgaz sahaları bulunmuştur. Tamar sahasında 283 milyar metreküp doğalgaz rezervi tespit edilirken Dalit sahasındaki rezerv miktarının yaklaşık 14,1 milyar metreküp olduğu açıklanmıştır (Tablo 1). 

2010 yılında Tamar ve Dalit sahalarının batısında İsrail’in o güne kadarki en büyük hidrokarbon sahası keşfedilmiştir (Harita 5). Leviathan olarak adlandırılan bu sahada yaklaşık 509 milyar metreküp doğalgaz rezervinin bulunduğu tahmin edilmektedir (Tablo 1). Leviathan, Tamar, Kanin ve Tarish sahalarının çok büyük bir kısmında Noble Energy ve Delek Group faaliyet göstermektedir.32 Keşfedilen bu yeni rezervler ile birlikte İsrail’in Doğu Akdeniz’deki toplam doğalgaz rezervinin yaklaşık 1 trilyon metreküp olduğu tahmin edilmektedir. 

Keşfedilen rezervlerin üretime açılmasıyla birlikte doğalgazın elektrik üretimindeki payı hızlı bir artış göstermiştir. 2012 yılında elektrik üretiminin yüzde 16’sını doğalgaz santrallerinden sağlayan İsrail, 2013’te Tamar doğalgaz sahasında üretime başlamasıyla doğalgazın elektrik üretimi içindeki payını artırmıştır. Aynı yıl ülkede elektrik üretiminde kullanılan enerji kaynaklarının paylarına bakıldığında kömürün yüzde 53 ile birinci, doğalgazın ise yüzde 41 ile ikinci sırada yer aldığı görülmektedir.33 

Tamar doğalgaz sahasını 2013 yılında üretime açan İsrail günümüzde elektrik arzının belli bir kısmını buradan temin ettiği doğalgazdan sağlamaktadır. 

Doğalgazın elektrik üretimi içinde sahip olduğu yüzde 41’lik pay, 2014’te yüzde 44’e çıkmış ve Doğu Akdeniz rezervlerini İsrail’in elektrik ihtiyacını karşılamada 
önemli bir konuma yükseltmiştir. 

2015’te tükettiği enerjinin yaklaşık yüzde 30’unu doğalgazdan karşılayan İsrail’de petrolün payı yüzde 43, kömürün payı ise yüzde 26 olarak gerçekleşmiştir (Grafik 6). Ülkenin birincil enerji tüketiminde kömürün payı 2005-2015 arası yaklaşık yüzde 15 oranında azalırken doğalgazın payı dört kattan fazla artmıştır. Keşfettiği doğalgaz sahalarını üretime açarak iç tüketimine katmayı önceleyen İsrail 2016 yılında elektrik üretiminin yüzde 50’sinden fazlasını Tamar sahasından elde ettiği doğalgazdan sağlamıştır.34 

İsrail’in sahip olduğu en zengin saha olan Leviathan’da en erken 2019’da doğalgaz üretimine başlanması beklenmektedir. İsrail’in Leviathan sahasındaki başlıca hedefi buradaki doğalgazı iç tüketime hızlı bir şekilde entegre edip ortaya çıkacağı düşünülen arz fazlasını ihraç etmektir. 



HARİTA 5. İSRAİL MEB’İNDE KEŞFEDİLEN DOĞALGAZ REZERVLERİ 
Kaynak: US Geological Survey


İsrail’in Leviathan sahasında faaliyet gösteren Noble Energy 27 Eylül 2016 tarihinde sahadan çıkarılan doğalgazın Ürdün’e ihraç edilmesine yönelik bir anlaşma imzalandığını açıklamıştır. Bu anlaşma ile öncelikle iki ülke arasında bir doğalgaz boru hattı inşa edilmesi planlanmış ve söz konusu boru hattı ile Ürdün’e on beş yıl boyunca yılda 3 milyar metreküp doğalgaz ihraç edilmesine karar verilmiştir.35 

Elektrik üretim faaliyetlerinde ağırlıklı olarak petrol kullanan Ürdün talebini karşılayacak kadar doğalgaz kaynağına sahip olmadığı için komşusu İsrail 
ile enerji iş birliği yapmayı tercih etmiştir. 



GRAFİK 6. İSRAİL’İN BİRİNCİL ENERJİ TÜKETİMİNİN KAYNAKLARA GÖRE DAĞILIMI (2016) 
Kaynak: BP Statistical Review of World Energy 2017 


GRAFİK 7. İSRAİL’İN YILLARA GÖRE DOĞALGAZ TÜKETİM MİKTARI (MİLYAR METREKÜP, 2006-2016) 
Kaynak: BP Statistical Review of World Energy 2017 


İsrail’in doğalgaz sektöründe yaşadığı bu gelişmeler ışığında 2030 yılında elektrik üretiminin yaklaşık yüzde 70’ini doğalgazdan sağlaması beklenmektedir. Ülkede 2009 yılında 4,2 milyar metreküp olan doğalgaz tüketim miktarı 2015 yılına gelindiğinde 8,4 milyar metreküpe ulaşmıştır (Grafik 7). 2012 yılında 2,6 milyar metreküpe düşen doğalgaz tüketim oranının 2015’e gelindiğinde yüzde 8,4’e çıkması bu artışın önümüzdeki yıllar içerisinde devam edeceğinin sinyallerini vermektedir. Yine bu yönde yapılan tahminlere göre 2030 yılında ülkenin toplam birincil enerji tüketiminin yüzde 50’sinin doğalgaz tarafından karşılanması beklenmektedir.36 

İsrail’in doğalgaz rezervlerini pazara açarken ilk aşamada bölgesel bir ticaret ağı oluşturma çabası içerisine girdiği görülmektedir. Bu bağlamda coğrafi yakınlık 
nedeniyle önceliğinin komşu ülkelerden yana olması İsrail’in Ortadoğu enerji pazarında söz sahibi ülkelerden biri olabilmesini sağlayabilir. Aynı şekilde Avrupa pazarına açılmak da İsrail’in son yıllarda ilgilendiği ve bu yönde girişimlerde bulunduğu en önemli konulardan biridir. Bugünkü kanıtlanmış verilere göre ülkenin sahip olduğu doğalgaz miktarı çok büyük olmasa da Avrupa’nın enerji ithalatı gerçekleştirdiği ülkeleri çeşitlendirmesine olanak sağlayabilecek durumdadır. 

Şu anda doğalgaz ihracatında bölgesel yönde adımlar atan İsrail dünyanın en önemli doğalgaz ihracatçıları arasına girmenin hedefleri arasında olduğunu söylemektedir.37 

Buna yönelik attığı ilk adım Ocak ayında Tamar sahasında ürettiği doğalgazı Eastern Mediterranean Marketing isimli bir Amerikan şirketi üzerinden 
Ürdün’e satmaya başlaması olmuştur.38 İsrail’in mevcut doğalgaz kaynakları hedeflerine ulaşmada avantaj yaratırken boru hattı ve altyapı çalışmalarında ciddi bir yatırıma ihtiyaç duymaktadır. Kilometrelerce uzaklıktaki mesafelere taşınması planlanan bu rezervlerin üretim ve transfer aşamalarının seyrini İsrail’in doğalgaz sektöründe gerçekleştireceği yatırımlar ve altyapı çalışmaları belirleyecektir. 2015 yılında ihracat alanında önemli bir adım atan Delek Group, Mısır’da faaliyet gösteren Dolphinus Holdings ile Tamar sahasındaki doğalgazın ihracatı konusunda bir anlaşma imzalamıştır. Tamar’dan çıkarılacak gazın iç tüketime yönlendirilmesinden sonra ortaya çıkacağı düşünülen arz fazlasının inşa edilecek bir boru hattı ile yedi yıl boyunca Mısır’a ihraç edilmesi planlanmaktadır.39 

Keşfedilen en büyük sahası Leviathan’ı bir an evvel üretime açmak isteyen İsrail, Tamar sahasının üretime açılmasıyla çalışmalarına bu yönde ağırlık vermeye 
başlamıştır. Delek Group ve Noble Energy öncülüğündeki Leviathan sahası ortakları Şubat 2017’de sahanın geliştirilmesine yönelik 3,75 milyar dolarlık nihai yatırım kararı almıştır. Partner şirketler üç yıl içinde İsrail tarihinin en büyük enerji projesini başlatarak bölgenin enerji denklemini değiştireceklerini açıklamışlardır. 

2019 yılında üretime başlaması öngörülen sahadan ilk etapta iç tüketim için yıllık maksimum 12 milyar metreküp gaz elde edilmesi planlanmıştır.40 İhracat konusunun netleştirilmesi durumunda ise yıllık 9 milyar metreküplük kapasite artışına gidilebileceği belirtilmiştir.41 

Artan iç tüketimini karşılamaya yönelik hamlelerine ara vermeden devam eden İsrail son olarak Yunanistan merkezli Energean Oil&Gas Group ile Leviathan 
ve Tamar’dan sonra en büyük rezervlerin bulunduğu Karish (50,9 milyar metreküp) ve Tanin (33,9 milyar metreküp) sahalarının üretime açılması konusunda anlaşma imzalamıştır. Söz konusu sahalardan üretilecek doğalgazın Tamar sahasından elde edilen gazdan çok daha uygun fiyata mal edilebileceği belirtilmiştir. Bu şekilde İsrail doğalgaz piyasasının daha rekabetçi bir görünüme kavuşturulması amaçlanmakta ve kısa süre içinde üretim faaliyetlerine yönelik net bir plan oluşturulması beklenmektedir.42 


4 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.


***

TÜRKİYE’NİN ENERJİ TİCARET MERKEZİ OLMASINDA DOĞU AKDENİZİN ROLÜ BÖLÜM 2


TÜRKİYE’NİN ENERJİ TİCARET MERKEZİ OLMASINDA DOĞU AKDENİZİN ROLÜ BÖLÜM 2




HARİTA 1. DOĞU AKDENİZ’DE KEŞFEDİLEN VE ARAŞTIRMA YAPILAN ENERJİ SAHALARI  Kaynak: The Economist


Bölgede son yıllarda yapılan doğalgaz keşiflerine ev sahipliği yapan ülkeler incelendiğinde Mısır, İsrail ve GKRY’nin öne çıktığı görülmektedir. Aynı kıyı şeridinde bulunan ülkelerden biri olan Lübnan ise şu an için herhangi bir hidrokarbon keşfi gerçekleştirememiştir. Ancak ülke yetkilileri gelecekte kendi MEB’lerinde önemli miktarda rezerv bulmayı planlamaktadır. 

Doğu Akdeniz havzasındaki bu ülkelerin siyasi görünümlerine bakıldığında zaman zaman iç çatışmalar, siyasi anlaşmazlıklar ve darbelerle mücadele ettikleri görülmektedir. Hatta bu sorunlardan bazıları bölgesel olmaktan çıkıp uluslararası problem haline gelmiştir. İsrail-Filistin meselesi ve GKRY-KKTC arasındaki anlaşmazlık en göze çarpan sorunlardandır. Bu sorunların çözümü için uluslararası sistemin önde gelen aktörleri devreye girmiştir. Günümüzde bölgedeki bu sorunlar hala mevcudiyetini korurken keşfedilen enerji kaynaklarının geleceği konusundaki tartışmalar da süratle devam etmektedir. Özellikle Batılı enerji şirketlerinin bölgede oldukça aktif olmasıyla enerjinin Doğu Akdeniz havzası ülkelerinin geleceğinde kritik bir rol oynaması beklenmektedir. 

Enerji genellikle ülkelerin diplomatik ilişkilerine yön veren bir faktör olmuştur. Doğu Akdeniz’deki rezerv sahibi ülkeler ile doğalgaz talep eden ülkeler 
arasında gerçekleştirilecek iş birlikleri ve ticari faaliyetler bölgedeki istikrarsızlık havasını azaltabilecek potansiyele sahiptir. Siyasi anlamda çeşitli sorunlarla karşı karşıya kalan bu ülkelerin enerji meselesini önceleyerek verecekleri uzlaşmacı kararlar bölgeyi doğalgaz ticaretinde ön plana çıkarabilecektir. 

Doğu Akdeniz havzasındaki doğalgaz rezervleri Batılı ülkeler ile Doğu Akdeniz ülkelerini iş birliğine yönlendirebilecek potansiyele sahiptir. Bölgedeki önemli 
aktörlerden biri olan İsrail bugüne dek gerek Kudüs meselesi gerekse Arap-İsrail savaşıyla Arap dünyası ile çatışma içerisine girmiştir. Ancak önümüzdeki dönemde mevcut rezervlerini ihracata dönüştürebilmek adına bölgede bugüne dek izlediğinden daha farklı bir politika takip edebileceği düşünülmektedir. Diğer yandan Mısır darbe sonrası ekonomisini toparlamak adına Doğu Akdeniz’deki rezervlerini üretime açmak istemektedir. Gerekli finansman ihtiyacını uluslararası enerji şirketlerinin bölgedeki faaliyetleri üzerinden karşılamak isteyen Mısır’ın Batı ile yakınlaşması muhtemel görünmektedir. 

GKRY, KKTC ile ortak egemenlik haklarına sahip oldukları kıyılarda keşfedilen doğalgaz rezervlerini Türk tarafının onayını almadan talep eden pazarlara 
ulaştırmak için çalışmalar yürütmektedir. Filistin’e ait deniz alanlarında yer alan ve bölgenin en eski keşiflerinden biri olan Gaza Marine sahasının durumu ise Filistin ve İsrail arasındaki ihtilaflı durumdan ötürü belirsizdir. Son olarak bölgede gerçekleştirilen hidrokarbon keşiflerinden etkilenen Lübnan’ın deniz alanlarında da önemli miktarlarda rezerv bulunduğuna yönelik tahminler yapılmakta ancak henüz kanıtlanmış bir rezerv bulunmamaktadır. 

Bir sonraki başlıkta Doğu Akdeniz’deki rezerv sahibi ülkelerin geçmişten günümüze enerji alanında yaşadığı gelişmeler ve mevcut durumları ele alınmıştır. Hidrokarbon alanında bölgedeki en tecrübeli ülkelerden biri olan Mısır ile başlayan değerlendirmede sırasıyla bir süredir enerji tüketiminde doğalgaza yer veren İsrail, uzun süredir siyasi çekişmelere sahne olması nedeniyle çok büyük oranda dışa bağımlı olan Filistin, henüz doğalgaz kullanımına başlamamış olan GKRY ile KKTC ve son olarak uzun yıllardır hidrokarbon arama çalışmaları yürüten Lübnan’a yer verilmiştir. Ayrıca söz konusu ülkelerin enerji ihracatı gerçekleştirme olasılıkları ve enerji transferi konusundaki politikalarında yaşanan gelişmelerden de bahsedilmiştir. 

MISIR
 
Afrika’nın en kalabalık nüfusa sahip ülkelerinden biri olan Mısır nüfus artışındaki hızlı yükselişe paralel olarak enerji talebinde de gün geçtikçe büyük bir yükseliş 
yaşamaktadır. 2015 yılı verilerine göre Mısır’ın mevcut nüfusu 91 milyon 508 bin 84 kişiye ulaşmıştır. Son üç yıl içerisindeki gayrisafi yurt içi hasılası (GSYH) 
İncelendiğinde 2013 yılında 286 milyar dolar olan rakamın 2015 yılında 330 milyar dolara çıktığı görülmektedir. 2013 yılında yüzde 9 olan enflasyon oranı 2015 yılında ise yüzde 10,9’a yükselmiştir. Ekonomisindeki istikrarsızlıklar ülkenin enerji ihtiyacını karşılayamamasına ve petrol-doğalgaz tedarikinde ciddi sıkıntılar yaşamasına sebep olmuştur. 

Doğu Akdeniz havzası içerisinde yer alan Mısır zengin enerji kaynaklarına sahip Afrika ve Ortadoğu bölgelerinin ortasında bulunması nedeniyle oldukça 
önemli bir konuma sahiptir. Bu yönüyle ülke önemli petrol ve doğalgaz rezervlerine ev sahipliği yapmaktadır. Ülkede ilk petrol arama çalışmaları 1860 yılında Kızıldeniz kıyılarında gerçekleştirilmiştir.4 Kızıldeniz ve Akdeniz arasındaki kıyıdan uzak ve kıyıya yakın deniz alanlarında keşfedilen petrol ve doğalgaz rezervleriyle Mısır, bölgenin önemli enerji aktörlerinden biri haline gelmiştir. Ülkedeki kaynakların coğrafi dağılımına bakıldığında petrol rezervlerinin Basra Körfezi kıyılarında yoğunlaştığı, doğalgaz rezervlerinin ise daha çok Akdeniz kıyısında bulunduğu görülmektedir (Harita 2). 

1956’da kurulan ulusal petrol şirketi Egyptian General Petroleum Corporation (EGPC) ile Mısır petrol üretiminde bölgenin önde gelen ülkelerinden biri 
haline gelmiştir. 1965 yılında ise EGPC ve British Petroleum (BP) ortaklığında bölgedeki petrol ticareti için önemli bir girişim olan Gulf of Suez Petroleum Company (GUPCO) kurulmuştur ve söz konusu şirket bugün günde 110 bin varil petrol üretimi yapmaktadır.5 

1965 yılında petrol üretimine başlayan ülkede üretim miktarı uzun yıllar tüketimin üzerinde seyretmiştir (Grafik 3). 1986’ya dek ürettiği petrolü yalnızca iç tüketimi için kullanan Mısır ilk petrol ihracatını bu tarihte gerçekleştirmiştir. Petrol ihracatına başladıktan yalnızca bir yıl sonra tüm zamanların en yüksek petrol ihracatı rakamına ulaşan ülkenin dış satım oranları bu tarihten sonra azalarak devam etmiştir.6 

2010 yılında Afrika ve Ortadoğu’daki ülkelerde baş gösteren Arap Baharı Mısır’ı da etkisi altına almış, bu durum ülkenin siyasi ve ekonomik istikrarının 
bozulmasına neden olmuştur. Uzun yıllar petrol ihracatı gerçekleştiren Mısır’da 2012’de Arap Baharı’nın etkisiyle ortaya çıkan askeri darbe petrol ihracatının kesilmesine neden olmuştur.7 


HARİTA 2. MISIR’IN PETROL VE DOĞALGAZ REZERVLERİNİN BULUNDUĞU BÖLGELER (2015) Kaynak: EnergyEgypt


TÜRKİYE’NİN ENERJİ TİCARET MERKEZİ OLMASINDA DOĞU AKDENİZ’İN ROLÜ 18 

1970’li yıllarda doğalgaz üretimine başlayan Mısır’da ulusal doğalgaz şirketi Egyptian Natural Gas Holding Company (EGAS) 2001 yılında kurulmuştur. 
2000’li yılların başına kadar ülkenin doğalgaz üretim miktarı ancak tüketimi karşılayabilecek düzeyde seyretmiş ve gaz ihracatına olanak vermemiştir (Grafik 4). İlk doğalgaz ihracatını 2003’te gerçekleştiren ülke bunun büyük bir kısmını Arap Doğalgaz Boru Hattı üzerinden Ürdün, İsrail ve Suriye’ye gerçekleştirmiştir.8 

Levant havzasının İsrail ve GKRY-KKTC açıklarında yapılan keşifler Mısır MEB’inde de açığa çıkarılmamış rezervler olabileceği düşüncesine neden olmuştur. Mısır hükümeti tarafından arama çalışmaları konusunda İtalyan petrol ve doğalgaz şirketi ENI’ye lisans verilmesiyle 2015 yılında Akdeniz’in şimdiye kadarki en büyük doğalgaz rezervi olan Zohr sahası keşfedilmiştir.9 Her geçen gün artan iç talebini karşılamak ve 2013 yılında bıraktığı doğalgaz ihracatına yeniden başlamak isteyen Mısır, Shorouk10 imtiyazında keşfedilen Zohr rezervini üretime açmak için yoğun çaba sarf etmektedir. 



GRAFİK 3. MISIR’IN YILLARA GÖRE PETROL ÜRETİM VE TÜKETİM MİKTARLARI (BİN VARİL/GÜNLÜK, 1965-2016) 
Kaynak: BP Statistical Review of World Energy 2017


2016 yılı verilerine göre Mısır’da 3,5 milyar varil petrol ve 1,8 trilyon metreküp doğalgaz rezervleri bulunmaktadır.11 Ülkenin birincil enerji tüketiminin 
kaynaklara göre dağılımında doğalgaz yüzde 50,5 ile birinci, petrol ise yüzde 44,7 ile ikinci sırada yer almaktadır (Grafik 5). Buna göre ülkede tüketilen enerjinin yaklaşık yüzde 95’i fosil yakıtlardan elde edilmektedir. 

Mısır’ın geçtiğimiz beş yıl içerisindeki doğalgaz üretimine bakıldığında 2011 yılında 61,4 milyar metreküp olan üretim seviyesinin 2016’da 41,8 milyar metreküpe gerilediği görülmektedir. Ülkede 2016 senesi doğalgaz talebinin 51,3 milyar metreküp olarak gerçekleşmesi üretim ile tüketim rakamları arasında fark oluşmasına ve doğalgaz tedarikinde açık yaşanmasına sebep olmuştur 
(Grafik 4). 


GRAFİK 4. MISIR’IN YILLARA GÖRE DOĞALGAZ ÜRETİM VE TÜKETİM MİKTARLARI (MİLYAR METREKÜP, 1990-2016) 
Kaynak: BP Statistical Review of World Energy 2017 



GRAFİK 5. MISIR’IN BİRİNCİL ENERJİ TÜKETİMİNİN KAYNAKLARA GÖRE DAĞILIMI (2016) 
Kaynak: BP Statistical Review of World Energy 2017 

Bu durum son yıllarda Mısır’daki doğalgaz üretiminin tüketimi karşılayacak yeterlilikte olmadığını ve söz konusu talep açığını karşılamak adına enerji ithalatına başvurulduğunu göstermektedir. Ayrıca söz konusu gelişme kısa vadede ithalat yapılmaya devam edileceği yönündeki tahminleri kuvvetlendirmektedir. 
Artan talep karşısında gittikçe azalan rezerv miktarı üretimin düşük seviyelerde seyretmesine ve önümüzdeki on yıl içinde yıllık üretimin 15 milyar metreküpe 
kadar gerileyeceği yönünde tahminlerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Yenilenebilir enerji kullanımını artırmaya yönelik çalışmalar, yüksek ithal gaz fiyatları ve enerjinin verimli kullanılması konularındaki bilinçlendirme çalışmalarına rağmen Mısır’daki doğalgaz talebinin önümüzdeki on yıl içinde artmaya devam ederek yıllık 65-70 milyar metreküp seviyelerine ulaşacağı öngörülmektedir.12 Mısır’ın petrol ve doğalgaz tedarikinde meydana gelen sorunlar ülkedeki elektrik talebinin karşılanamamasına neden olmuş ve bu durum elektrik arzında ciddi bir maliyet artışını ortaya çıkarmıştır. Mısır Elektrik ve Enerji Bakanlığının verilerine göre 2015 yılında elektrik üretiminin yüzde 73,6’sı doğalgazdan sağlanmıştır.13 Elektrik üretiminin bu denli büyük bir kısmının doğalgaz ile gerçekleştirilmesi ülkenin gaz talebinin artmaya devam edeceğini göstermektedir.14 Mısır’ın 2016 yılındaki yaklaşık 55,2 milyar metreküplük doğalgaz talebi ile 2017’de gerçekleştirmesi öngörülen 51,6 milyar metreküplük doğalgaz üretimi karşılaştırıldığında ithal gazın bir süre daha piyasalarda önemini koruyacağı öngörülmektedir.
15 Üretimindeki bu düşüşü durdurmak ve yeniden doğalgaz arzı sağlamak için Mısır, Zohr rezervlerini de kapsayan 33 milyar dolarlık bir yatırımla birlikte 
birçok doğalgaz projesi için harekete geçmeyi planlamaktadır.16 2015 yılında Mısır’ın Akdeniz’deki MEB’inde keşfedilen Zohr rezervi ülke ekonomisinin kalkınması ve yeniden ihracata başlanması açısından ciddi bir fırsat olarak görülmektedir. Mısır’ın yaklaşık 15 yıllık enerji ihtiyacını karşılayabilecek kapasiteye sahip olduğu düşünülen Zohr rezervinin yine bölgede yer alan Afrodit, Tamar ve Leviathan sahalarının toplam kapasitelerine hemen hemen eşit olması Zohr’un Doğu Akdeniz’in en büyük doğalgaz sahası olduğunu açıkça göstermektedir.17 Söz konusu rezerv ülkenin yeniden gaz ihracatına başlaması için bir fırsat olarak görülse de Mısır’da enerji talebinin her geçen gün artış gösterdiği de gözden kaçırılmamalıdır. 

Doğu Akdeniz’de yeni ittifak arayışlarında olan Mısır bölgedeki doğalgaz keşiflerinin kendisi için hayati önem taşıdığının farkında olup mevcut rezervleri 
değerlendirmek adına girişimlerde bulunmaktadır. 31 Ağustos 2016 tarihinde GKRY ile ileriye dönük doğalgaz projelerine yönelik bir ön anlaşma imzalayan 
Mısır iki ülke arasında gerçekleştirilecek doğalgaz projelerinin ve Doğu Akdeniz’de oluşturulacak yeni bir ortaklığın sinyallerini vermiştir.18 Anlaşmaya göre Afrodit sahasından çıkartılacak gazın Mısır’a taşınması ve bunu sağlamak için inşa edilecek boru hattının 3 yıl gibi bir sürede tamamlanması planlanmıştır. Artan doğalgaz talebinin arz kesintisiyle karşı karşıya kalmaması adına Mısır mevcut fırsatları değerlendirmeye çalışmakta ve bölgedeki diğer rezerv sahibi ülkelerle ittifak kurmaya çabalamaktadır. 

Mısır’da yoğun olarak faaliyet gösteren ENI, ülkenin Akdeniz kıyılarına yaklaşık 190 km uzaklıkta olan Zohr sahasındaki çalışmalarına aktif bir şekilde 
devam etmektedir (Harita 3). 

3 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR

***