Demokrasi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Demokrasi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Ekim 2019 Perşembe

DÜNYA TERÖR ÖRGÜTLERİ VE EKONOMİK MALİYETİ, TERÖRİZM ve TERÖRİZM İLE MÜCADELE BÖLÜM 9

DÜNYA TERÖR ÖRGÜTLERİ VE EKONOMİK MALİYETİ,  TERÖRİZM ve TERÖRİZM İLE MÜCADELE  BÖLÜM 9



6. TERÖRLE MÜCADELE 

Terör tek nedene dayanan basit bir şiddet hareketi değildir. Terörizmi yaratan siyasal, sosyal, kültürel, tarihsel, psikolojik ve ekonomik nedenlerin varlığından söz etmek mümkündür 210. Terörle mücadele de, terörizmin doğasına uygun olarak tek yönlü değil, çok yönlü bir uygulamalar bütünü içermelidir. Başa çıkmaya çalıştığımız bir olgu ile mücadele etmenin ve buna dönük stratejiler geliştirmenin olmazsa olmaz unsuru, onu tanıyabilmekten geçmektedir. Bir terörist hareketi ayakta tutan unsurların, terörist ideoloji, örgütlenme, eylem ve bu doğrultuda geliştirdikleri stratejiler olduğu düşünülürse; bütün bu unsurlara yönelik, kapsamlı bir mücadele konsepti geliştirilmesi ve polisiye tedbirlerin ötesinde başka politikalarla desteklenmesinin önemi ve gereği açıktır 211. 

Aynı şekilde sadece ekonomik, sosyal veya siyasal çözümlerle de terörizmle mücadelede başarı sağlanamamaktadır 212. 

Terörle mücadelede güvenlik konseptini belirleyenlerin, terörizmin amaçlarını, araçlarını, yöntemlerini ve ideolojisini doğru saptamadan başarılı olabilmeleri mümkün değildir 213. Terörün önemli bir kısmı psikolojiktir. Bu sebeple terörle mücadele önlemeleri de bu psikolojik emelleri alt etmek üzerine kurulmalıdır. 
Silahlı propaganda taktikleri ile toplumun üzerinde korku hali oluşturmak ve bu psikolojiden yararlanarak hedeflerine ulaşmak isteyen teröristlerin bu sebeple 
stratejilerinin çok iyi analiz edilmesi gerekmektedir. Terörizmin asıl hedefi gerçekleştirdikleri eylemler değildir. Asıl hedef bu eylemeler sayesinde kazanılacak psikolojik üstünlük ve eylemlerine karşı toplumda oluşan tepkileri kendi menfaatleri doğrultusunda kullanmaktır. Bu sebeple terörizmle yapılacak mücadelenin temel unsurları bu stratejiyi hedef almalıdır. Yani terörle mücadele tüm işlevleri ile ele alınmalı, siyasal şiddetin bir ürünü olan terörizm sadece şiddet boyutuyla ele alınmamalıdır. Şiddetin içerdiği siyasal özellik de çok iyi bir şekilde tahlil edilmelidir 214. 

Devletler açısından terörle mücadelede en önemli konu; teröristlerin eylemleri nin terörizm propagandasının yakıtı olmasını engellemek ve inisiyatifi 
teröristlerin elinden almak olmalıdır 215. Bu özelliklerine bakıldığında; ‘Terörizm bir tiyatrodur’ ve amacı izleyicinin üzerinde yaratacağı duygusallıktır. Yapılırken 
durduramadığınız bir eylemi tepki aşamasında durdurmak ve arzu edilen tepkinin yaratılamayacağı mesajını vermek, tiyatronun boş koltuklara oynanması anlamına gelecektir. Bugün terörle mücadele adına gerçekleştirilen uygulamalar ise çoğunlukla oyunu gerçekleştirenleri cezalandırmak ve onları yok etmeye çalışmak şeklindedir. 

Bu tiyatronun daha yüksek bir seyir zevki ile izlenmesini ötesinde bir sonuç yaratmamakta, eylemler sonucunda alınan tepki ise teröristin bile hayal edemeyeceği boyuta gelmektedir. Bu sebeple mücadelenin boyutu yalnızca terör eylemlerini cezalandırmakla sınırlı kalmamalı ve kurumsal işbirliği, ortaya çıkan etkileri hafifletmek ve bu şekilde terör eylemlerini işlevsiz kılmak çerçevesinde şekillenmelidir 216. Bunun içinde devletin öncelikle terörle mücadele bağlamında halkın gönlüne hitap etmesi gerekmektedir. 

Terörizm ile mücadele, aslen mücadele alanına konu olan insan topluluklarının akıl ve kalplerini kazanmaya yönelik faaliyetler toplamıdır. 

Bu bağlamdaki öncelikli strateji ise; insanların terörist olmasının engellenmesi, insanları teröre iten sebeplerin ortadan kaldırılması, teröristlere karşı yöneltilen 
operasyonların ve diğer mücadelelerin ikna edici bir şekilde halka sunulmasıdır 217. Çünkü terör aslında bir alan kazanma savaşı şeklinde gerçekleşir. 
Hem terör örgütlerinin hem de onunla mücadele eden birimlerin asıl hedefi halk üzerinde etki kurmaktır. 
Terör örgütleri faaliyetleri ile halk üzerinde korku ve ümitsizlik yaratarak halkın devletten uzaklaşmasını, toplumsal birliği yıkmayı ve halkın yapılan baskılar karşısında belirsizlik ve kafa karışıklığı içerisine girerek kendilerinin hazırladığı reçeteyi kabul etmelerini ve hangi şartlar altında olursa olsun şiddetin sona ermesini istemelerini sağlamaya çalışmaktadır. Otorite ise en iyi şekilde görevi olan insanları huzurlu bir şekilde yaşatmak eylemini gerçekleştirebilmek için imkanları ölçüsünde çalıştığının ve bunun için uyguladığı politikaların halk tarafından da onaylanmasını beklemektedir. Çünkü ancak halkın otoriteye olan inancı ile teröristlerin uyguladığı propaganda faaliyetleri anlamsız kalacaktır. 
Bu uğurda da devlet terörle mücadele ederken halkı daima bilgilendirmeli, ve kendisinin meşru olarak adlandırılmasını sağlayan adalet, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve temel hak ve hürriyetlerden ödün vermemelidir. 

Bu sebeple terörle mücadele stratejisi oluşturanların, bu mücadeleyi iki temel unsur üzerine kurmaları zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Bunlardan birincisi 
teröristle mücadele, diğeri ise terörizmle mücadeledir 218. Fakat bu iki çatının çalışma stratejisini ayrı ayrı değerlendirmemek gerekmektedir. 

Çünkü iki stratejinin amacı da aslında terörizmin fikirsel kısmını hedef almaktadır. Bu sebeple terörizm ile mücadele edenlerin bu iki ayrımı sadece stratejide gözlemlemeleri gerekmektedir. 

Teröristle mücadele etkin olarak örgütlerin eylemsel özelliklerini yok etmek ve bu uğurda savaşan elemanlarını yakalayarak etkisiz hale getirmek üzerine 
kuruludur. Genel olarak güvenlik güçlerine verilen bu görev ise terörle mücadelenin en hassas noktalarından birini oluşturmaktadır. Konum itibari ile toplumsal birliği ve güvenliği korumakla görevli olan güvenlik güçleri aynı zamanda devlet otoritesinin toplumda görülen kısmını oluşturmaktadır. 
Bu da doğal olarak terörist ve güvenlik güçlerini karşı karşıya getirmektedir. 
Bu durumu çok iyi tahlil eden teröristler propaganda faaliyetlerinde kullanmak üzere; yaptıkları eylemlere ve kendilerine karşı güvenlik güçlerinin aşırı tepkisel davranmalarını sağlamayı hedeflemektedirler. Çünkü teröristler genel olarak kendi kabiliyetlerinden değil, mücadele ettikleri otoritenin hatalarından güçlenerek çıkmaktadırlar 219. 
Bu sebeple terörist saldırıları karşısında, toplumda en fazla dayanıklı olması gerekenler, güvenlik güçleridir. 
Terörizmle mücadelede aşırı tepki vermek tepkisizlik kadar tehlikelidir. Dolayısıyla, mücadele stratejisi, teknik ve taktikleri arasında uygun dengeyi kurabilmek gerekmektedir. Asla teröristlere toplumların artan hayal kırıklıklarını ve süre giden sosyal sorunları ve siyasi istikrarsızlıkları sömürme fırsatı verilmemelidir 220. 

Her ne kadar terör eylemlerine karşı yapılan tepkisel önlemler kısa vadede insanların üzerine su serpse de uzun vadede teröristlerin eline propaganda malzemesi vermesi dolayısıyla, genel mücadelede büyük sorunlar teşkil etmektedir. Bu yüzden terörle mücadele birimlerine profesyonel katkılar yapılarak, özellikle mücadele ettiği terörizm fikrinin ne olduğu, amacı, stratejisi ve genel özellileri ile ilgili bilgiler aktarıldıktan sonra kendi alanı içerisine giren terörist örgütle mücadelede sıkı bir eğitime tabi tutulması gerekmektedir. 
Bu birimlere çalışan personelin hepsinin terörle mücadele stratejilerinde sadece teröristle savaşmak ve askeri bir savaşım stratejisine girmemek gerektiğini bilerek bunu özümsemiş olması gerekmektedir. Temel strateji; hedeflerde seçici olunması, halkın desteğini alma konusunda hassas olunması, düşmanı her şeye rağmen yok etmek değil titiz istihbarat çalışmaları ile belirlenmiş birbirinden bağımsız hücrelerin, diğer masumlara zarar vermeden yakalanması ve yargı önüne çıkarılması olmalıdır. Bu ise ancak profesyonel ve eğitimli polis birimlerince hayata geçirilebilmektedir 221. 
Bu birimlerce; terör örgütünün politik kanatta yer alan üyeleri sempatizanları da dikkate alınmalı ve bu kişilere doğrudan terörist muamelesinde bulunulması yerine, topyekun terör sempatizanlarının uzun bir süreç içerisinde ve demokrasi şemsiyesi altında ıslah edilmesinin gerekliliğine inanılması gerekmektedir 222. 

Terörizm ile mücadelenin temeli, terörist örgütlerin stratejilerinin çok iyi bilinmesinden geçmektedir. Ancak bu sayede eylemlerinin teröristlerin istediği 
etkiyi yapmasının önüne geçilebilir. Terörist eylemler doğaları gereği yeri, zamanı ve şiddeti bilinmeyecek bir şekilde meydana gelirler. Bu sebeple çoğu zaman istihbari faaliyetler terör eylemlerini önlemede yetersiz kalmaktadır. Bu sebeple kolluk kuvvetlerince yapılan müdahaleler daha çok yapılan eylemlerden sonra teröristleri yakalamaya yönelik bir özellik gösterirler. Bu sebeple asıl önemli olan terörist eylemelerin etki alanını kısıtlamaktır. 

Teröristlerin eylemeleri ve varoluşları için güvendikleri bazı destek dayanakları vardır. Bunlardan en önemlilerinden biri de finans kaynaklarıdır. 
Gerçekten de terör örgütleri belli bir finansal varlık göstermeden uluslararası eylemler yapmaları neredeyse imkansızdır 223. Bunun yanında örgütler 
finansmanlarını eylem planlamadan silah satın almaya, eleman kazanmadan örgütün temel ihtiyaçlarını karşılamaya kadar çok geniş bir yelpazede kullanmaktadırlar. Bu sebeple güvenlik güçleri terör örgütlerinin finans sistemlerini de hedef alan operasyonlar yapmalıdırlar. 

Topyekun mücadelenin ikinci ayağı ise terörizm ile yani insanların hedeflerine ulaşmada tek yolun şiddetten geçtiği yönündeki fikirleri ile mücadele 
etmektir. Terör örgütleri ile mücadelede, silahlı mücadelenin yanında örgütün eleman ve taban kazanma süreci ile de etkin mücadele zorunludur. Çalışmalar terör hareketlerinin temelinde pek çok sosyal, psikolojik, siyasal ve ekonomik faktörün var olduğunu göstermektedir. Bu etmenler ilk olarak fertlerin toplumdan soyutlanmalarında, daha sonra ise uygun bir motivasyonla terör gruplarına katılmalarında etkili olmaktadır 224. Bu yüzden siyasi iktidarların uygulaması gereken stratejilerden biri de terörün bu kök sebepleri ile mücadele etmektir. İşsizlik, yoksulluk, eğitim seviyesi, eşitsizlik gibi etmenler her ne kadar terörün asıl sebebi olmasalar da, teröristlerin propagandalarında ve dolayısıyla halkı yanına çekerek taban oluşturmalarında önemli bir işlev görmektedir. 

Teröristlerde bulunan eylem önceliği yani, terörizmin doğasından kaynaklanan özellikleri nedeni ile yapılan eylemlerin yerinin, zamanın belirsizliği ve bu sebeple terörist eylemler meydana gelmeden önce önlenmesinin neredeyse imkansız oluşu sebebiyle, terörizm ile mücadelenin önemi daha fazla meydana 
çıkmaktadır. Çünkü teröristle mücadeleden ziyade terörizmle mücadele eylem sonrası teröristlerin beklenen tepkiyi alamamalarını da sağlamak için bazı 
düzenlemeler yapmak zorundadır. Bu sebeple halkı bilinçlendirmenin yanında; terörist propagandanın söylemelerini ve görsel olarak eylemlerinin büyük kitlelere ulaşmasını sağlayan medya ile ilgili düzenlemeler yapmak otoritenin bu mücadelede dikkat etmesi gereken hususlardandır. Medya herkesin rahatça bilgiye ulaşabilmesi ve ifade özgürlüğü açısından vazgeçilmez bir unsur olmasının yanında, teröristlerinde propagandalarını etkin bir şekilde yaptıkları, kar amacı güden ticari kuruluşlardır. Bu sebeple meşru otorite, özellikle medya mensuplarınca terör olayları haber yapılırken gerekli imtina gösterilmediği hallerde devreye girerek denetim mekanizmalarını harekete geçirmelidir 225. 

İnsanları terörist yapan yola etki eden birçok sosyo – ekonomik, sosyo – kültürel, psikolojik etmenler olsa da, insanların terörist olmalarının asıl nedeni 
terörizmin kendi hedeflerine ulaşmadaki tek yol olduğuna inançlarıdır. Bu düşünce ile mücadele etmek için ise devlet tarafından tüm insanlara eşit yaklaşılarak onlara mağdur olmuşluk hissi verilmemesi gerekmektedir. Bu şekilde halkın her türlü talebinin devlete kurumlarına rahatça iletebilmesi, her isteğinin her ortamda rahatça dillendirebilmesi gerekmektedir. Ancak bu tip demokratik faaliyetler insanların şiddete olan inancını kırabilecek ve haklarının aramalarının tek yolunun demokratik zemin olduğunu insanlara gösterebilecek tir. Bu bağlamda terörizmle mücadele etmenin ilk önceliği teröristle fiziki olarak, şiddet kullanarak mücadele etmek değildir. Terörizmi gidermeye çalışırken ilk öncelik toplumsal ihtiyaçlar olmalıdır. 

Halkın düşüncesi, medyanın doğru kullanımı, ekonomik ve sosyal araçların terörü kesmek için kullanılması, eğitim ve kültürün birer araç olarak devreye sokulması gerekmektedir 226. 

6.1. Terörle Mücadelede Demokratik İlkelerin Rolü 

Demokrasi, hukukun üstünlüğü, temel hak ve hürriyetlere saygı olarak açabileceğimiz demokratik ilkeler özellikle toplumu bir arada tutmak ve herkesin hakça ve insanca yaşadığı bir sistemin olmazsa olmaz parçalarıdır. Değişen uluslararası sistem, devletleri ve yönetimleri etkilemiş ve özellikle soğuk savaş döneminin sona ermesiyle birlikte, demokratik sistemler gittikçe yaygınlaşarak, temel hak ve özgürlükleri, insan haklarını, hukukun üstünlüğünü esas alan demokratikleşme ikliminin bütün dünyada yerleşmeye başladığı görülmüştür 227. 

İnsanların genel olarak refahını amaçlayan demokratik ilkelerin karşısındaki en büyük engellerden birisi de terörizmdir. Terörizm insan haklarını ciddi bir şekilde tehlikeye atarak ve demokrasiyi tehdit ederek; özellikle meşru bir şekilde kurulmuş hükümetleri istikrarsızlığa uğratmayı ve çoğulcu sivil toplumu yıkmayı 
amaçlamaktadır 228. Çünkü demokratik ilkeler toplumu bir arada tutan moral değerlerin en önemlilerindendir. İnsanlara özgür bir şekilde yaşama olanağı 
sunmaktadır. Doğal hukuk temelinde gelişen bu ilkeler aynı zamanda günümüz politik sisteminde devletlerin meşruiyet kriterlerini oluşturmaktadırlar 229. Terörizm ise bu değerlerin toplum içerisinde yok olmasını amaçlamaktadır. Çünkü ancak bu şekilde propagandasını yaparak toplumu birbirine bağlayan bağlara zarar verebilecektir. Bu sebeple meşru otorite demokratik ilkeleri hem korumalı, hem de terörizme vereceği cevapta bir silah olarak yumuşak güç (soft power) de denilen bu ilkeleri kullanmalıdır. 

Terörizmle mücadelede bu ilkelerin kullanılması, devletin meşruiyet zeminini arttırdığı gibi terör eylemleri sırasında meydana gelen kargaşa ortamının 
doğmasını ve üstünlüğün terör taraftarlarının eline geçmesini engellemektedir. Bu ilkeler terörle mücadelenin temel taşı olan halkın desteğinin sağlanmasında da oldukça etkin bir rol üstlenmektedir 230. Sağlam temeller üzerine oturan bir demokrasinin terörizme karşı kendi iç dinamikleri ve güçleri vardır. Bu tip 
devletlerde halk kendi güvenliğini ve devletin güvenliğini bu ilkelere ve hukuk düzenine emanet etmiştir ve siyasi otoriteyi halk kendisi belirlemektedir. Dolayısıyla mantıksal olarak, siyasi iradeyi şiddet kullanmak yoluyla etkilemek isteyen terör örgütleri karşısında halkı bulacaktır 231. 

Fakat devletler genellikle terör tehdidinin ciddiyetinden dolayı, bu tehditle mücadele için baskıcı yöntemleri kullanabilmektedirler. Düzeni sağlamak ve devam ettirmek için demokratik hak ve ilkelere ters bir mücadele tarzı benimsemek; teröristlere has bir anlayış olan “amaçlar araçları meşru kılar” anlayışının devletlerce kullanılması anlamanı gelecektir. Bu ise devletlerin çok acı tecrübeler yaşayarak geliştirdiği demokratik düzenin delinmesine sebep olacaktır. Bu aslen teröristlerin istediği bir değişikliktir. Bu sebeple devletlerin, terörizm tehlikesine karşı strateji geliştirirken, kurduğu sistemi temel ilkelerini ayakta tutması gerekmektedir. Aksi halde terörizmin reddini ve bir suç olarak kabul edilmesini gerektiren temel değerler çürümeye başlayacaktır 232. 

Demokratik bir hukuk düzeninde devletler, terörle mücadeleyi, teröristlerin kullandığı yöntemlerle yapmaları kabul edilemez bir özellik göstermektedir. Hukuk, 
demokrasi, birey ve insan hakları merkezli değerler sistemine sahip olan toplumlarda, terörle mücadele ancak bu değerler ölçüsünde yapılmalıdır 233. Aksi halde bu değerlerle yönetilen toplum kendi devletine yabancılaşacak, güven duygusu ise azalacak ve toplumsal tahribat meydana gelecektir. Halk desteği azalan bir devlet ise haklılığını ve meşruluğunu yitirecektir. Devletlerin hukuki olarak korumak zorunda olduğu bu temel ilkeleri, devletin kendi eliyle ihlal edilmesi ise halk üzerinde çok büyük bir güven sorunu oluşmasına neden olacaktır 234. Böylece terörizmle mücadelede demokratik ilkelerin ihlal edilmesi daha geniş siyasal tahribata neden olacak, çok daha ciddi, uzun dönemli olumsuz etkilerin oluşmasına ortam sağlayacaktır 235. Oysa ki devletlerin terörle mücadele konusunda elindeki en önemli güç, haklı ve meşru olmasıdır. Kendisini meşru kılan ilkelere ters hareket edilmesi ise merkezi otoritenin halktan soyutlanmasına neden olacak ve terör örgütlerin asıl amaca ulaşmasında istemeden de olsa katkı sağlayacaktır. Terörle mücadelede bahsedilen bu temel değerlere uymak devlerce zorunludur ve devletlerin lehlerine sonuçlar doğurmaktadır. Buna mukabil baskıcı bir şekilde mücadele politikası izleyerek bu değerleri askıya alan terörle mücadele politikaları ise devletlerin hukuki temelleriyle birlikte sosyal yapısının da yara almasına sebep olacak ve kendisini korumaya çalışan devlet, kendi bindiği dalı kesmiş olacaktır 236. 

Terörizmle mücadelede güçlü olmanın birinci kuralı haklı olmak, meşru olmak, ve bütün mücadele boyunca haklı kalmayı başarmaktır. Adalet, eşitlik, hukuk, 
demokrasi, insan hakları, birey özgürlükleri ideallerinde öncülük eden devletler, bu ilkeler sayesinde terörle mücadeleyi daha verimli hale getireceklerdir237. 

Öte yandan teröristlere karşı devlet terörü yöntemleri ile cevap vermek devleti, hukuk devleti anlayışının reddine götürerek, devleti düşmanı ile aynı mantık içerisine yerleştirecektir. Bu ise, devletin meşruiyet söylemini güçsüz kılarak onu teröristlerin seviyesine indirgeyecektir. Her türlü aracı ve düşmanlarının bütün yöntemlerini kabullenmemek, demokrasinin vazgeçilmez değerlerinden biridir. Hukukun üstünlüğünü ve bireysel hakların tanınmasını korumak, demokrasilerde güvenlik anlayışının önemli bir unsurunu oluşturur. 
Neticede bu kavramlar, demokrasinin ruhunu oluşturur ve bu tip zorluklarla başa çıkmasını sağlarlar 238. 

Devletin terörle mücadele stratejisinin, teröristlerin uyguladığı yöntemlere benzerlik göstermesi halinde bir kaos durumu oluşacak ve vatandaşların kime 
inanacağını bilmediği toplumsal bir çözülme başlayacaktır. Hatta bu durum terör örgütlerinin siyasi meşruiyet kazanmasına kadar tırmanarak hem topluma hem de devlete zara verecektir. Bu şekilde oluşan terörü terörle yenme politikasının devlete ve topluma zarar verdiğini tecrübe göstermektedir 239. 

Terörle mücadelede demokratikleşmenin en önemli rolü, terör örgütünün ideolojik altyapısını çökertmesi, adeta altını oymasıdır. Fikri meşruiyetini kaybeden, propaganda için kullandığı (istismar ettiği) demokrasi sorunlarının birer birer çözüldüğünü gören terör örgütü adeta oksijensiz kalmaya başlayacaktır. Kitleler ile terör örgütü arasındaki köprüler bu şekilde yıkılacak, diğer taraftan devlet ile terör mağduru vatandaşları arasında yeni bağlar oluşmaya başlayacak ve mevcut bağlar güçlenecektir 240. Daha çok demokrasi eğer diğer iyileştirmeler ile (ekonomik, sosyal, yasal vs.) birleştirilebilir ise orta ve uzun vadede terörde azalmaya neden olacak, daha da önemlisi yeni terör örgütlerinin oluşması riskini oldukça azaltacaktır 241. 

6.2. Terörle Mücadele Stratejileri 

Terörizm ile mücadele stratejileri sınıflandırılmasına yönelik olarak çeşitli akademisyenler ve otoriteler tarafından farklı seçenekler ve yaklaşımlar söz konusu olsa da genel olarak bu stratejiler bastırıcı ve uzlaşmacı olarak iki sınıfa ayrılabilir. Uzlaşmacı strateji genel olarak teröristle mücadele etmek yerine, onlarla doğrudan görüşme yoluyla spesifik taleplerine karşı bir takım ödünler vermek ve teröristler tarafından ileri sürülen şikayetlere karşı bir takım iyileştirmeler ve reformlar yapmak şeklinde kendini göstermektedir 242. Devletlerle teröristler arasında anlaşma ve uzlaşma türünde bir yöntemin kullanılmasının iyi bir yöntem olmadığını savunurlar. 
Bunu temelinde ise devletlerin hiçbir mücadele içerisine girmeden teröristlerle uzlaşmasının örnek teşkil ederek terörizme başvuracak grupların artmasından 
kaynaklanan korkudur 243. 

Bastırıcı metod ise kendi içerisinde “Ceza Adalet Modeli” olarak da isimlendirilen “Yasal Bastırma” ve “Savaş Modeli” olarak da isimlendirilen “Askeri 
Bastırma” şeklinde ikiye ayrılır. Ceza ve adalet modelinde terörizm diğer suç tipleri gibi bir suç olarak görülür ve teröristlerde suçlu olarak görülürler. 
Bu anlayışta terörizmle mücadele hukukun üstünlüğü çerçevesinde ‘suçlama’, ‘yargılama’ ve ‘cezalandırma’ prosedürleri çerçevesine oturtulmuştur. 
Bu modelde askeri kaynakların kullanılabilme imkanlarına rağmen temel olarak terörizmle mücadelenin ağırlıklı yük ve sorumluluğu, koruyucu ve soruşturmacı hizmetleri ile polise verilmektedir. Savaş modelinde ise terörle mücadele, savaş kurallarına uygun olarak yürütülmekte ve terörizm düşük yoğunluklu çatışma olarak algılanmaktadır. 
Bu yöntemde ise yetki ve sorumluluk ağırlıklı olarak ordunun üzerindedir 244. Fakat savaş modeli benimsendiği takdirde, özellikle uluslararası kamuoyu açısından, teröristlerin siyasi rollerini üstü kapalı da olsa kabul etmiş olma ve dolayısıyla eylemlerini meşrulaştırma risk ve ihtimali taşımaktadırlar. 
Ayrıca ordunun çağdaş toplumlardaki yeri göz önüne alındığında terörle mücadeledeki rolünün yanlış tanımlanması dolayısıyla temel hak ve özgürlüklerde ciddi etkiler yaratabilmektedirler. 
Bu sebeple bu sistemde özellikle demokratik sistemler tarafından benimsenmemektedir 245. 
Ayrıca normalde düşmana karşı savaşmak üzere motive edilen ordunun, devletin suç işlemiş vatandaşlarına karşı kullanılması, demokratik yönetimlerce kabul edilemez bulunmaktadır. 

Ronald Crelisten tarafından geliştirilen mücadele stratejiside aslen baskıcı yöntemin ikiye ayrılması şeklindedir. Ronald Crelisten terörle mücadelede takip 
edilmesi gereken iki önemli model bulunduğunu söylemektedir: kolluk modeli vesavaş modeli. Genel itibari ile polisiye tedbirleri içeren kolluk modelinde, polis 
teşkilatları güç kullanım yetkisine sahiptirler ve mücadelede kullanılacak gücün minimal derecede olması kabul edilmiştir. Bunun aksine savaş modelinde ise zaten adından da anlaşılabileceği gibi daha çok savaş taktikleri kullanılır ve genel itibari ile silahlı kuvvetler (ordu) güç kullanımında tam yetkilidir. Çoğu zaman da maksimum güç kullanımı benimsenmiştir. Fakat bahsi geçen yazara göre savaş modeli, hukuk düzeninden ve demokrasiden uzak bir hal seyretmektedir ve kolluk modelinin deforme olmuş halidir 246. 

Terörizm ile mücadelede demokratik ilkeler üzerine kurulu devletlerin stratejileri aslen ceza adalet modeli üzerine kurulmuştur. Bu modelde devletlerin çok 
iyi bir adalet mekanizmasına sahip olması gerekmektedir. Tüm adalet mekanizması hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü anlayışını çok iyi şekilde içselleştirmiş olmalıdır. Çünkü terörist her şeyden önce suç işlemiş bir insandır. Adalet mekanizmasının temel unsuru ise suça karışmış olan insanın yargı çerçevesinde cezalandırılması ve bunun sonucun ıslah edilmesi amaçlanmaktadır. 

Terörizme hukuk kuralları çerçevesinde verilecek cevap özellikle sınırlı ve iyi tanımlanmış olmalıdır. Terörle mücadele faaliyetleri durumun gerektirdiği 
mecburiyetleri aşmamalı ve sadece teröristlerin kendilerine dönük olmalıdır. Diğer bir deyişle kanunlar; teröristlerin ailelerine, temsil ettikleri ideolojiye veya bu düşüncenin teröre bulaşmamış sempatizanlarını suç altında bırakabilecek şekilde yorumlanmamalıdır 247. Böyle bir durum sadece otoriter toplumlara mahsustur ve bu şekilde hareket etmek demokrasinin temel değerlerine zarar getirmesi bağlamında etkisizdir. Terörist şiddete karşı verilmesi gereken cevap pasif bir yaklaşımla her türlü şiddetten kaçınmak değil, terör eylemlerine karşı gösterilecek şiddetin hukuk dairesi içerisinde kullanmak olmalıdır 248. 

Bu sistemde terörizme verilen karşılık aynı zamanda inanılır ve güvenilir olmalıdır. Toplumu genelinde devletin terörle mücadele için atmış olduğu adımların hem gerekli hem de etkili olduğu yönünde ikna olması gerekmektedir 249. Adalet mekanizmasının etkinliği, özellikle terör suçlarına karşı, ağır ve olağanüstü düzenlemeler getirmesi ile değil, hızlı ve etkin bir kovuşturma sistemi, şeffaf bir yargılama süreci ve insan temel hak ve özgürlüklerine azami saygı gösterilmesi suretiyle, verilen kararlara halkın her kesiminin saygı göstermesi ve kabul etmesi ile doğru orantılıdır 250. 

Kanun koyucular bu sistemde çok dikkatli olmak zorundadırlar. Bu tehdidin büyüklüğünden ve mücadelenin çok zor olmasından kaynaklanan sebeplerle temel ilkelerden kaymadan işlevsel olarak görevini yerine getirmek zorundadır. Çünkü terörist eylemler ile meydana gelen ağır durum bir anlamda yasaların kötüye kullanılmasına yol açabilecektir. Hukukun üzerine düşen terörist eylemlerin sorumlularının bir daha topluma tehdit olmamalarını sağlayacak bir rol oynamalıdır. Adalet sisteminin sürekli ve ciddi terörizm tehlikesi ile mücadelede yetersiz kalacağını düşünerek temel hak ve özgürlükleri kısıtlayıcı bazı tedbirler almak mahiyetinde yapılacak yasal düzenlemeler, hukukun üstünlüğü ilkesinin kazanımlarını bir anda yok edebilecektir 251. Çıkarılan kanunların, evrensel niteleme içerisinde yer alan, doğal hukuk kurallarına yaklaştırılma süreci ve olmazsa olmaz değerler içerisinde yer alan temel hak ve özgürlüklere saygılı olması ve bu doğrultuda çıkartılan kanunlar özenle dikkate alınmalı ve gerekli bütün devlet kurumlarınca istinasız bir şekilde yerine getirilmelidir 252. Mücadele politikaları belirlenirken asıl olan kanuni meşruiyet değil hukuki meşruiyeti olmalıdır. 

Ceza adalet sistemini takip eden liberal demokratik devletler, bu sistemi hukukun üstünlüğü ilkesi çerçevesinden bir an olsun ayrılmadan takip etmek 
zorundadırlar. Aksi halde yapılacak baskıcı unsurların denge – fren sisteminden koparak aşırı hale gelebilmektedir. Bu şekilde aşırı baskı demokrasileri Polis 
Devletine kadar götürebilmektedir. Devletin genel bir baskı ortamına doğru yönelmesi, kaçınılmaz olarak kendisini yabancılaştıracak, ılımlı kişilerin aşırı grup ve örgütlere katılmasına sebep olacak ve devletin var olan kriz şartlarını kendi siyasal gücünü arttırmak yönünde istismar ettiğine dair şüpheler oluşacaktır. 253 Bu ise terörle mücadele açısından kabul edilemez bir durumdur. Çünkü liberal demokrasilerde ve hukuk devletlerinde terörizme verilecek cevabın etkinliği, halk tarafından güvenilirliğine ve kabul edilebilirliğine bağlıdır 254. 

Ceza adalet sisteminde genel sorumluluk polisiye birimlerin üzerinde olsa da istisnai bazı durumlarda askeri unsurlarda kullanıla bilinmektedir. Terörle 
mücadele ederken silahlı kuvvetlerin kullanılması dört faklı şekilde olabilmektedir. 
Birinci olarak; askeri seçenek polis seçeneğinin bir uzantısı olarak ciddi toplumsal kargaşa ve acil durumlarda destek sağlaması için son çare olarak başvurulmaktadır. 
İkinci olarak; terör örgütleri diğer örgütler tarafından destekleniyorsa, bu ülkede bulunan kamplara yapılacak saldırılarda silahlı kuvvetler kullanılmaktadır. Üçüncü olarak; terörle mücadele faaliyetlerinde, özellikle kırsal alanda komando birlikleri bir strateji olarak kullanılabilmektedir. 
Dördüncü ve son olarak da silahlı kuvvetlerden kitle imha silahları gibi askeri teknolojinin kullanıldığı terör saldırılarında yararlanılabilmektedir 255. 

Fakat silahlı kuvvetlerin kullanımı bu şartlar altında dahil sıkı bir şekilde sivil otoritenin kontrolüne bağlıdır 256. 

10. CU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

DÜNYA TERÖR ÖRGÜTLERİ VE EKONOMİK MALİYETİ, TERÖRİZM ve TERÖRİZM İLE MÜCADELE BÖLÜM 8

DÜNYA TERÖR ÖRGÜTLERİ VE EKONOMİK MALİYETİ,  TERÖRİZM ve TERÖRİZM İLE MÜCADELE  BÖLÜM 8



5.4. Terörist Örgütlerin Propaganda Faaliyetleri 

Terör örgütleri propaganda ile doğar ve propaganda ile yaşamlarını devam ettirirler. Bu çerçevede propaganda terör örgütlerinin hem aracı hem de amacıdır 182. 

Örgütler amaçlarına sadece propaganda yaparak ulaşabileceklerinin farkındadırlar. Yapılan her eylem, oluşturulan her strateji, kurulan her ilişki, örgütün propagandasını yapabilmesi için tasarlanmıştır. Çünkü propaganda örgüte halk desteğinden, yeni eleman ve finans kaynakları kazanmaya kadar çok geniş bir yelpazede hizmet sunmaktadır. 

Propaganda bir topluluğun düşüncelerini, duygularını, davranışlarını, tavır ve hareketlerini etki altına almak ve onları değiştirmek amacı ile yapılan bilgi, 
belge, doktrin ve görüşlerdir. Propagandanın amacı, propagandayı yapana doğrudan veya dolaylı fayda sağlamaktır. Bununla birlikte propaganda ile hasım grubu ekonomik ve politik olarak yalnızlığa itmek amaçlanır183. 

Terör örgütleri kuşlama, trikleme, pullama, afiş, broşür, gazete, dergi, kitap, radyo, televizyon vb. yayınlar aracılığı ile ve ölüm orucu, açlık grevi vb. 
eylemlerle propaganda faaliyetlerini yürütmektedirler. Bunun yanında yürüttükleri silahlı faaliyetlerini de silahlı propaganda olarak adlandırırlar184. 

Teröristler ve özellikle de liderleri iyi demagoglar dır. İnsanların nasıl ve neyden etkileneceğini çok iyi bilmektedirler. Propagandalarında hangi malzemeleri 
kullanacaklarını çok iyi hesaplamakta ve zekice kurulmuş cümleler ve kurgulanmış eylemlerle etkileyici mesajlar vermektedirler 185. Terör örgütleri propaganda faaliyetleri ile davalarını ve örgütlerini tanıtmak, sempati toplamak ve potansiyel taraftar toplamak istemektedirler 186. Ayrıca terörist örgütler propagandalarını psikolojik bir savaşın aracı olarak görmektedirler. Güvenlik güçlerinin yenilgisini sağlamak ve toplumun direncini kırmak için, düşünce, heyecan, eğilim ve davranışlar üzerine ısrarlı etkiler yaparak; onların morallerini bozmayı, manevi çöküntü içerisine girmelerini, korku duygusu uyandırarak cesaretlerini kırmayı amaçlamaktadırlar 187. 

Propagandanın ana hedefi, yerleşmiş bazı değerler ve inançları yıkmaktır. Bu yolla halkı kendi içlerinden çıkan liderlere soğutmak, güvenlik güçlerine duyulan 
güveni sarsmak, sosyal ve ekonomik dayanışmayı yıkmak amacını taşır. İnsanları kaygılı, şüpheli, mutsuz ve zihni karışıklık içerisinde tutmak istemektedirler 188. 
Teröristler hedefledikleri toplum kesimlerine göre farklılaştırdıkları yoğun propaganda faaliyetleri ile toplumun zaaflarını, çelişkilerini belirginleştirerek, 
birleştirici unsurların önemini azaltarak toplumu kutuplaştırmayı amaç edinmişlerdir. Bertaraf edilmemesi halinde yıkıcı ve zararlı mesajlar içeren bu propaganda faaliyetleri zamanla sanki gerçekleşmiş cesine toplumda yerleşmektedir. Propagandanın temel amacı devletin uluslararası ilişkilerini bozmaktan, devletin küçük düşürülmesine kadar geniş bir ölçekte ele alınabilir. Ayrıca taraftar bulma ve eleman temini açısından da propaganda çok hayati bir fonksiyonu icra etmektedir 189. 

Terör örgütlerinin kullandığı silahlı propaganda bir yöntem olarak, kendilerinin varolduklarını, etkili olduklarını kanıtlamak için de kullanılır. Teröristler 
sıra dışı, çarpıcı eylemler düzenleyerek medyanın etkisini üzerlerine çekerler. Kendi insanları olarak tanımladıkları grupları da kendilerine yaklaştırmak ve kendi örgütlerine katılmaya ikna edebilmek için verilmediği düşünülen hakları argüman olarak kullanarak bir propaganda aracı haline getirirler. Ayrıca devlet politikalarının birçoğu doğru ve hatta gerekli olsa da içlerinden seçtikleri bazı maddeleri farklı yorumlayarak adaletsizlik içinde yaşadıklarını, üzerlerine doğrudan ya da psikolojik baskı yapıldığını savunurlar. Bu mahrumiyet propagandası sürekli yapılarak, silahlanmanın tek çıkar yol olduğu konusunda toplulukları ikna etmeye çabalarlar 190. 
Teröristler ve örgütleri özgürlüğün, adaletin ve hukukun üstünlüğünün propagandasını yapmaktadırlar. Çünkü ancak bu ideallerin bayraktarlığını yaparak ilgi ve destek sağlayabilmektedirler 191. 

Propaganda, terör örgütün ne kadar güçlü olduğunu, davalarının haklılığı ve mücadelelerinin özgürlük, adalet için olduğunu abartarak anlattıkları bir yöntemdir. 

Böylece örgütler iç bünyelerinde moral bulurken, seyirci kitle önünde resmi güçleri ve otoriteleri artmaktadır. Teröristler kendilerini olduğundan daha güçlü göstermeyi amaçlamaktadırlar. Lehlerinde bir kamuoyu oluşturmaya özel önem verirler. 
Eylemlerinin manşetlere çıkması, televizyon ve radyodan sansasyonel bir şekilde verilmesi, teröristlere önemli kişiler oldukları hissini vermektedir 192. 

Örgütler propaganda faaliyetlerini sürekli olarak kendi elemanları üzerinde de uygularlar. Bunun amacı örgüt elemanları disiplin ve hiyerarşi içerinde bir arada 
tutabilmektedir. Ayrıca örgüt elemanlarının davalarına dolayısıyla ideolojik amaçlarına kesin bir inançla bağlanmaları ve stratejilerini benimsemeleri için de 
propaganda önemlidir. Çünkü terör örgütü elemanları gerçekleştirdikleri eylemsel ve vahşi cinayetleri işlerken bir an olsun pişman duymayacakları hatta gurur duyacakları şekilde motive edilmeleri gerekmektedir. Terörist propaganda ile uzlaşı yerine savaşı, birleşme yerine ayrışmayı, empatik iletişim yerine silahlı iletişimi ve sonuçta tüm köprülerin atıldığı, karşılıklı kampların kurulduğu, nefretin doruğa ulaştığı bir gerilim ortamının yaratılması hedeflenmektedir. Bunun sonuncunda örgüt elemanları, insanların hayretler içerisinde kaldığı eylemlerin ne kadar makul ve haklı olduğunu hiçbir pişmanlık duymadan savunabilecek pozisyona gelmektedirler 193. 
Örgüt liderleri yapılan eylem ve uygulanan stratejilerin haklılığını ve meşruluğunu, ideolojik temellerine uygun argümanlarla ve sürekli bir slogan halinde söylemlerle sağlamaya çalışmaktadırlar. Her dönem teröristlerinin vicdanını rahatlatan ve onu gözü kara bir ölüm makinesine çevirebilen sözlerden bir tanesi ise terörizm ideoloğu Karl Heinzen tarafından söylenmiştir: 

“… öldürmenin suç olduğu dünyamızda her devlet bu suçu işlemekte. Eğer öldürmede bir meşruiyet söz konusu ise bu, masumların güçlü iktidarlar 
karşısında kendi haklarını, mallarını, canlarını korumak için yapılan mücadeleden başka bir şey olamaz, varsın burjuva, emperyalist, kapitalist ve Amerika bize 
‘terörist’ desin, bunun bir önemi yok. Eğer inandığımız değerler karşısında savaşmak, ‘terör’ olarak nitelendiriliyorsa bırakın ‘terörist’ olarak adlandıralım.”194 

Bu söz görüldüğü gibi eşitlik (öldürmede de olsa) ve inanç üzerine kurulmuştur. Buradaki amaç herkes tarafından kötü düşünceler uyandıran ‘terör’, ‘terörist’ gibi kelimelerin, terör örgütleri elemanları tarafından içselleştirmek, hatta onların aslında kahraman olduklarını düşünmelerini sağlamaktır. 

Kitle iletişim araçları, genellikle toplumla tek taraflı bir iletişim kurmakta, istedikleri hedef kitleyi seçebilmekte, çok geniş bir izleyici kitlesine ulaşabilmekte, mümkün olduğunca büyük bir izleyici kitlesinin dikkatini çekebilmek için semboller kullanabilmektedir. 
Bu yönüyle medya, her türlü propagandanın en etkin aracı durumundadır. 
Sesini kitlelere duyurmak isteyen herkes, medyada yer alabilmek için farklı yöntem ve teknikler kullanabilmektedir 195. 

Terörizm şiddeti bir iletişim amacı olarak kullanmaktadır. Sansasyonel eylemleri ile medyanın ilgisinin üzerine yoğunlaşması eylem stratejilerinin ana 
hedefidir. Çünkü medyanın ilgi duymadığı bir eylem sadece eylemin mağduru, mağdurun yakın çevresi ve olay anını gören kişiler üzerinde etki yapacaktır. 
Terörizmin asıl hedefi ise davalarını tüm ülkeye, hatta destek bularak dış faktörlerin yardımını sağlamak adına tüm dünyaya duyurmaktır. Bunun da ancak vahşi, kanlı, mağdurlar açısından acıklı eylemlerle elde edebileceklerini bilmektedirler. Çünkü iyi bir şekilde dramatize edilerek yapılan bir eylemin etkileri de bu yönde olmaktadır. 
Bu da halkın daha fazla ilgisini çekmekte ve dolaylı olarak da medyanın yoğun olarak bu eylemi işlemesine sebep olmaktadır. Böylece terör örgütleri daha fazla insanla etkileşim ve iletişim içerisine girebilmektedir. 

Silahlı propaganda faaliyetleri ile örgütlerin amaç ve hedefleri şu şekilde ifade edilebilir: 

• Varlığını duyurma ve gücünü gösterme, 
• Devletin otoritesini sarsma, 
• Devleti halka baskı yapmaya zorlama, 
• Kendinden yana olmayanları sindirme, etkisiz ve duyarsız hale getirme, 
• Toplumu korku hipnozuna tabi tutma, 
• Taraftarlarına moral verme, 
• Örgüt üyelerini eğitme, 
• Örgüt üyeleri üzerinde otorite kurma ve disiplin sağlama, 
• Kaos meydana getirme 196. 

Terörizmin bu özelliklerine bakıldığında; terörle yapılan mücadelenin asıl unsurunun karşı propaganda ve terör örgütlerine propaganda malzemesi 
sağlamayacak şekilde adaletli bir biçimde yapılan düzenlemelerde yattığı şüphe götürmeyecek bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. Terörle mücadele aynı 
zamanda bir propaganda savaşıdır demek yanlış olmayacaktır197. 


5.5. Terör Örgütlerine Örnek Olarak El-Kaide 

Uluslararası, dini motifli bir terör örgütü olan El – Kaide’nin kuruluşu soğuk savaş döneminde meydana gelen olaylar sırasında şekillenmiştir. 1979 yılında 
Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgali sonrası başlatılan Afgan cihadına destek vermek amacıyla farklı ülkelerden gelen Müslümanlar arasında koordinasyonu 
sağlamak ve yardımları organize etmek amacıyla kurulmuştur. 1988 yılında kurulan El-Kaide, yaygın bir terörist ağ oluşturmaktan ziyade, İslam dünyasında bulunan aşırı İslamcı toplumsal kesimlere teknik, finansal ve ideolojik destek sağlayan bir uluslararası platform görevi görmüştür198. Günümüzde ise aynı ideoloji üzerine kurulmuş terör örgütlerinin birleştiği bir organizasyon halini almıştır. 

El – Kaide manifestosuna katılan, aktif militan veya sempatizan bir çok destekçi vardır. El – Kaide kendi kontrol alanını çok iyi kurmuş bir örgüttür. 
Aktif militan sayısının on binin çok üzerinde olduğu bilinmektedir. Günümüzde 55 ülkede faal olan, üzüm salkımı sistemiyle örgütlenen El – Kaide sadece ABD, 
Birleşik Krallık, İsrail gibi ülkeler ve Batılı değerler açısından değil Müslüman ülkeler ve İslami değerler açısından da büyük bir tehlike oluşturmaktadır199. 

El-Kaide’nin örgüt yapısı incelendiğinde ise karşımıza, diğer terör örgütlerinden farklı bir yapılanma çıkmaktadır. Diğer terör örgütlerinin aksine birleşik ve bütünlüklü bir yapılanmaya sahip olmayan El-Kaide, merkezden bağımsız yerel dinamikler üzerine kurulu ve küresel çok uluslu bir yapıdır. Örgüt bünyesinde,  önemli kararların tartışılıp onaylandığı ve başında Usame Bin Ladin’in bulunduğu bir ‘Danışma Meclisi’ ve özellikle askeri konuların müzakere edilip onaylandığı, 
‘Askeri Şura’ yer almaktadır. Örgüt yapılanması içerisinde bunlar dışında, üç bölümden daha söz etmek mümkündür. Bunlar; Hücreler, Mücahitler\Mücahit 
Grupları, Bölgesel\Yerel örgütlenmelerdir. Ayrıca El-Kaide içerisinde; Örgütün para ve mali isleriyle ilgili konularıyla ilgilenen ticari komite, dini kuralların görüşülerek karara bağlandığı dini komite (fetva komitesi), bilgilerin basılması için medya komitesi ile seyahat bürosunun bulunduğu şeklinde bilgiler bulunmaktadır. Ancak bu yapılanmalar içerisinde şahıs olarak kimlerin bulunduğu, günümüzde halen bu yapının korunup korunmadığı gibi konularda herhangi bir bilgi mevcut değildir. İstihbarat ve güvenlik kurumlarının bütün çalışmalarına rağmen, halen dünyanın farklı bölgelerinde terör eylemi gerçekleştirebilen ve böylelikle etkinliğini muhafaza eden El-Kaide’nin, bütün bu özellikleri, diğer terör örgütlerinden farklı bir yapısı ve sistemi olduğunu doğrulamaktadır. El-Kaide terör örgütünün en önemli özelliklerinden bir diğeri de, örgüt liderinin bizzat eylemlere iştirak etmemesidir. ElKaide’ye bağlanan terör örgütleri, örgütün kurallarını benimsemekle birlikte kendi içlerinde bağımsızdırlar. Örgüt sürekli aktiftir ve eylemlerini bir coğrafi bölgeden diğer bir coğrafi bölgeye kaydırmada oldukça yeteneklidir. Teknolojik imkânlardan 
da en üst seviyede yararlanmaktadır. Terör uzmanları tarafından en iyi yapılanmaya sahip örgüt olarak adlandırılan El-Kaide, çok gevşek bir ilişkiler sistemi içinde, birbirini tanımayan insanlardan oluşur 200. 

El – Kaide dünyadaki tüm Müslümanların problemlerinin savunucusu olduğunu iddia etmektedir. Filistin sorunu, Afganistan savaşı ve Irak savaşının aslen 
Müslümanları hedef aldığını ve bu sebeple düşmanı düşmanın silahı ile vurmayı hedeflemektedir. Örgütün nihai amacı; bütün Müslümanları birleştirerek Halifelik yönetiminde bir İslam devleti kurmaktır. Bu amaca ulaşmak için ise Batı güdümünde hareket eden İslam ülkelerindeki yönetimleri devirerek sınırları kaldırmak ve ABD’yi bu ülkeler üzerindeki emellerinden vazgeçirmeye zorlamak için eylemler yapmaktadırlar. Örgütün lideri Usame Bin Ladin ise bu amaca ulaşmanın tek yolunun güç kullanmaktan geçtiğini ifade etmiştir 201. 

1990’lı yılların ikinci yarısından itibaren ise diğer dini tandanslı örgütler El – Kaide çatısı altında toplanarak birlikte hareket etmeye başlamışlardır202. 
El – Kaide terör örgütünün öncelikli hedefleri ise Afrika’da bulunan ABD Büyükelçilikleri olmuştur. 
1992 yılında Yemen’de bir otel saldırısıyla başlayan ABD’ye yönelik eylemler zinciri her geçen yıl daha da ölümcül ve karmaşık bir görünüm almıştır. 
Bu eylemler ardından giderek güçlenen örgüt, kitle imha silahlarını da elde etmeye başlamıştır203. Örgüt özellikle yaptığı propaganda faaliyetleri ile gücüne güç katmış ve teknolojinin avantajlarını da kullanarak korkunç bir güç haline gelmiştir. Sempatizanlarının tam sayısı belli olmayan, karmaşık ve bağımsız örgütsel yapılanması ile 11 Eylül saldırılarında bütün dünya politikasını etkileyebilecek eylemler yapma kapasitesine ulaşmıştır. 
El – Kaide örgütünün asıl gücü ise ideolojisinde yatmaktadır. 
Hatta El – Kaide’yi bir örgütten ziyade bir ‘ideoloji ya da dünya görüşü’ olarak tanımlayan birçok çalışma bulunmaktır 204. İdeolojisini dine dayayan örgüt, bu kutsal ideolojik amaç uğruna ruhları ve bedenleri ile kararlılıkla savaşacak çok sayıda insan bulabilmektedirler. Hatta savaştıkları ideoloji için ölmek düşüncesi dini tandanslı terör örgütü elemanları için bir mutluluk kaynağıdır 205. El –Kaide örgütü stratejisinin temeline ise “Cihad” propagandasını koymuştur. Böylece tüm Müslümanları terörle mücadelenin merkezi haline getirmeyi amaçlamaktadır. Bu mücadeleyi mümkün olduğunca geniş bir cepheye yaymak ve geniş bir nefret cephesi oluşturmak Ladin’in temel stratejisidir. Bölgesel ve toplumsal entegrasyonları yok etmek üzere ‘biz ve ötekiler’ cephesi oluşturmak ve bu zıtlaşmayı güçlendirmek istemektedir 206. 

Ladin kendi mücadele yöntemini tasvir ederken terörizmi cihad kelimesiyle aynı anlamda kullanmaktadır. Ladin bu etiketlemeyi bilinçli olarak kullanmaktadır. 
Bu yöntemle geniş halk desteği sağlamayı amaçlamaktadır. Böylece kavram kargaşasına düşen bir kısım Müslümanların kendi nefret cephesine geçeceğini 
hesaplamakta ve aynı zamanda da cepheyi genişleterek düşmanların saldırılarını geniş Müslüman kitleler üzerine çekmeye çalışmaktadır. Bu stratejisinde ise başarılı olduğu gözlemlenmektedir. Bilakis her terör saldırısından sonra özellikle batı ülkelerinde Müslümanlar sokağa daha tedirgin çıkmakta, Müslümanların mabetleri kundaklanmakta ve her geçen gün sadece Müslüman oldukları için daha fazla insan terörle ilişkilendirilmektedir 207. 

El – Kaide terör örgütü çok iyi propaganda yapabilen bir örgüttür. Eylemlerini meşrulaştırmak için cihad terimi arkasına sığınmaktadırlar. El – Kaide 
önderliğinde birleşen beş örgüt liderinin ‘Dünya İslam Cephesi’ adı altında yayınladıkları ve fetva niteliğinde olan ortak cihat bildirisinde de bu en iyi şekilde görünmektedir. Bildiride “ El Aksa Camii ve Mekke’yi işgalden kurtarmak ve ordularını İslam topraklarından söküp atmak için, - ister sivil ister asker olsunlar Amerikalılarını ve müttefiklerini, hangi ülkede mümkünse orada öldürmek, her Müslüman için farzdır” denmektedir 208. Bu şekilde elemanlarını motive eden örgüt insanların davranış biçimlerini ve hayatlarını düzenleyen din motifini kullanarak eylemlerini hiçbir suçluluk duygusu taşımadan yapmalarını sağlamaktadır. İlahi bir nosyona bağlı hareket ettiklerine inanan örgüt elemanları ise bu uğurda müthiş bir motivasyon ile çalışmaktadırlar. 

El – Kaide terör örgütü aynı zamanda medyayı da çok iyi kullanan bir yapıya sahiptir. Bu örgüt iletişim teknolojilerini çok iyi bir şekilde kullanarak sayısız 
gencin düşüncelerini yöneten ve ayartıcı, çekici ve bugünün şartlarında karşı konulamaz olan ideolojik bir dayanak noktası sağlamıştır. İlk olarak El Cezire daha sonra CNN ve dünyadaki diğer kitle iletişim araçlarından yapılan yayınlar sayesinde Ladin’in mesajları büyük izleyici kitlelerini cezbetmiştir. Ladin taraftar kazanmak ve Cihad düşüncesini yaymak için medyayı son derece iyi bir biçimde kullanmıştır 209. 


9. CU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

DÜNYA TERÖR ÖRGÜTLERİ VE EKONOMİK MALİYETİ, TERÖRİZM ve TERÖRİZM İLE MÜCADELE BÖLÜM 7

DÜNYA TERÖR ÖRGÜTLERİ VE EKONOMİK MALİYETİ,  TERÖRİZM ve TERÖRİZM İLE MÜCADELE  BÖLÜM 7



5.1. Terörist Örgütlerin Amaçları., 

Terörist örgütler genel olarak siyasi özellik taşıyan amaçlarını gerçekleştirmeye çalışmak için bir araya gelen gruplardır. Bu örgütlerin üyeleri taşıdıkları amaca 
başka türlü ulaşmanın imkansız olduğunu düşünerek terörizmi bir strateji olarak kullanma yoluna gitmişlerdir. Örgütler siyasi hedeflerine ulaşmak adına şiddeti 
bir amaç değil araç olarak kullanarak, amaçları doğrultusunda merkezi yönetimden taviz kopartmak istemektedirler. 

Her terörist örgütün kendi kuruluş amacı ve bu amaca ulaşmak için saptadığı ara hedefleri vardır. Terörizm; şiddet eylemleri ile uygar bir toplumu/bir 
ülkeyi ayakta tutan ne varsa, bunları aşındırmayı tahrip etmeyi, ortadan kaldırmayı ve bu suretle ortaya çıkacak boşluktan/zafiyetten istifade ederek toplumda kaotik bir ortam oluşturarak hedefine ulaşmayı amaçlar. Kısa, orta ve uzun vadede bir ülkeyi istikrarsızlaştırıcı son derece etkin bir stratejiye sahip olan terörizm, amacına ulaşmak için verdiği fiziki ve maddi kayıpların ötesinde, hedef kitle içinde asıl başarmak, istediği psikolojik tahribattır. Bu çerçevede terör örgütlerinin amaçları, eylem ve faaliyetleri bulunduğu ülkelere ve kendilerini destekleyen odaklara göre farklılık arz edebilmektedir 151. Terörist örgütlerin, motivasyonları ve ideolojilerine göre hedefledikleri amaçlar değişiklik gösterebilmekte ise de genel olarak terör örgütleri rejim değişikliği, toprak değişikliği, politika değişikliği, sosyal kontrol, statükonun devamı gibi amaçlar edinmişlerdir 152. 

Terör örgütleri için terörizmi kullanmak bir stratejiden ibarettir. Bu yolla insanları yıldırmak, sindirmek yoluyla onlara belli düşünce ve davranışları benimsetmek için şiddete başvururlar153. Devamlı kullandıkları bu şiddet stratejisi ile toplumda korku hipnozu denen durumu oluşturmak isterler. Bu şekilde sadece söyleneni yapan, hiç itiraz etmeyen, cevap vermeyen, itaatkar bir toplum oluşturmayı amaçlarlar. Böylece toplumu oluşturan bireyler neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilemeyecek duruma geleceklerdir. Bu sayede terör örgütünün önerdiği reçete ne kadar zararlı olsa da, evvelden tamamen reddettiği şeylerden ibaret de bulunsa, pasif itaatkarlık içerisine sürüklenen toplum bunu kabul edecek ve merkezi otoriteye de bu reçetenin kabulü için baskı yapacaktır 154. 

Terörist faaliyetlerin amacı kendi siyasi, politik, ideolojik düşüncesini karşısındaki hedef kitleye kabul ettirebilmektir. Bunun için kendi amaçlarına uygun 
tepkiler yaratmayı amaçlayan eylem ve propaganda faaliyetleri 155 ile bir korku iklimi yaratmak, toplumda ve kişilerde korku, panik ve ümitsizlik duygusu yaratarak devlete olan güveni ortadan kaldırmak, sosyal bütünlüğü bozmak ve bu yolla toplumsal düzeni bozmak amacını taşırlar 156. 

5.2. Terörist Örgütlerin Stratejileri 

Terörizm, bir ideoloji, bir doktrin hatta bir sistematik değildir. Terörizm bir yöntem, taktik, strateji, bir bakıma da bir savaş şeklidir. Terörist örgütler terörizmi, ideolojileri doğrultusunda oluşturdukları amaçlarına ulaşmada bir strateji olarak kullanmaktadırlar 157. Amaçlar nihai arzular olup, stratejiler ise bu amaçlara ulaşmak için oluşturulan faaliyet planlarıdır. Amaca ulaşmak için kullanılan strateji örgütün öncelikli hedeflerini ve esas misyonunu yansıtmalıdır. 

Örgütler, kuruluş amaçlarına ve bu bağlamda misyonlarına ulaşmak için kendilerine bir istikamet belirlemek zorundadır. Strateji, ilerleme istikametini 
gösteren, zayıf ve kuvvetli yönlerin değerlendirilmesi, imkan ve kabiliyetler bağlamında ileriye dönük olarak önceliklerin belirlenmesine ait bir planlamadır. 
Strateji, misyonun yerine getirilmesi ve stratejik hedeflere ulaşılması için bir plan veya projedir 158. 
Bu strateji mantığını anlamak, sadece terörizmi anlamak için değil aynı zamanda terörle mücadele politikaları oluşturmak için de önemlidir. 

Terörist strateji, amacına ulaşmak için şiddeti bir araç olarak kullanmaktadır. Sürekli ve sistematik uygulanan şiddetin doğuracağı toplumsal bunalım dan faydalanmak isterler. Terörist stratejinin asıl ulaşmak istediği hedef, şiddet eylemleri dolayısıyla oluşan fiziki kayıpların ötesinde, hedef kitle içinde 
psikolojik tahribattır. Terörizm tehdidi altında yaşayan toplumlar geleneksel sıcak savaşlara oranla çok daha az kayıplara uğramışlardır. Ancak terörizmin yol açtığı kayıplar sembolik, siyasal ve sosyo-psikolojik açıdan çok daha önemli ve kalıcıdırlar 159. 

Teröristlerin, terörizm stratejisini kullanmalarının başlıca sebebi ise devlet ile aralarında bulunan güç eşitsizliğidir. Bu mücadele tarzı modern çağda 
örgütlenmiş, yeni bir savaş stratejisi olarak 19. Yüzyıl’da yazılmış ve 20. Yüzyılda gelişerek doktirin el destek bulmuştur 160. Terörizm güçsüzlerin silahı olarak kabul edilmiştir. Özellikle istediklerini alamayan ve devlet ile aralarındaki güç dengesizliği bakımından çaresiz olan insanların kendilerini ifade etme yöntemi olarak modern çağda kullanılmaya başlanmıştır. Terörizm savunucuları olan Bakunin, Karl Heinzen ve Nechaev gibi ideologlar “ Güçlü ordusu ve polis teşkilatı olan, söz dinlemez devlete karşı az bir kuvvetle sistematik bir şekilde çalışılarak silahlı eylemler yapılması en doğru stratejidir ” görüşünde birleşmişlerdir 161. Teröristler de terör stratejisi ve propaganda ile karşılarında tanımladıkları ittifakı yeneceklerine ve bu yöntem haricinde başka bir yöntemle başarı şanslarının hiç olmadığına inanmaktadır 162. Motivasyonlarının en temel direği ise bu inançları ve ideolojilerine olan bağlılıklarıdır. 

Terör örgütleri faaliyetlerinin altında yatan asıl saik sırf zarar vermek değil, bir bakıma gözdağı vermektir. Faaliyetlerindeki hedeflerinden çok asıl hedef 
kitlelerinde oluşturacakları etkiyi hesap etmektedirler. Terör örgütlerinin hedef kitle üzerinde oluşturmak istediği etki ise korkudur. Ölme veya yaralanma korkusu, teröristin deposundaki en önemli stokudur. Düşmanlarına korku salmak, aynı zamanda sıradan insanların çoğunu etkilemek demektir. Korku yaratmak bir teröristin başarısı sayılır; bir saldırı planlarken hedeflenen en büyük amaç budur 163. 

Terörizm yoluyla oluşturulan güvensizlik ve belirsizlik ortamında korku içerisinde bulunan birey, sahipsizlik ve çıplaklık duygusuna kapılmaktadır ve böylece her türlü etkiye açık hale gelmektedir. Bu aşamada toplumu bir arada tutan bağlar da çözülmeye başlamaktadır. Kitlelerin dehşete kapılması sonucu umutsuzluk da hızla yayılmaktadır. Toplumsal düzeni bu şekilde bozarak insanların psikolojisi üzerine büyük tahribat yapan terör örgütleri, aynı zamanda devletin tepkisini de üzerine çekmeye çalışmaktadır. Provokasyon stratejisi, düşmanın terörizme şiddete şiddetle karşılık vermeye ve halkı radikalleştirip teröristleri desteklemeye neden olacak bir girişimdir 164. Bu provokasyon stratejisi sayesinde zihni karışık hale gelen toplumları ise belli konulara inandırmak daha kolay olmaktadır165. 

Terörist örgütler otoritenin kendilerine karşı sert bir tepki göstermelerini arzulamaktadırlar. Devleti baskıcı bir tepki göstermeye zorlamak suretiyle devletin kaynak, istek ve enerjisini tüketmek, düzenin zaaflarını belirginleştirerek, otoritenin meşruluğunun asıl temeli olan sosyal desteği zayıflatmak isterler. Teröristler devleti zayıf göstermek için özellikle güvenlik güçleri ile karşı karşıya gelmektedirler. Bu şekilde sert ve baskıcı tutumlar sergileyen otoriteye karşı teröristler daha fazla ve şiddetli eylemlerle karşılık verirler 166. Çünkü güvenlik güçleri halkın gözünde devleti temsil eden, onun devamlılığının teminatı olan, devletin sokakta görünen yüzüdür. 
Bu şekilde devletin aşırı tepki gösterdiği durumlarda bile artarak yaptıkları eylemleri ile hükümetin teröristleri durduramayacak kadar zayıf olduğuna halkı ikna etmeyi amaçlamaktadırlar. Ayrıca kendilerinin de yeterince güçlü olduğunu göstererek kendilerine karşı gelenleri cezalandırabilme kabiliyetine haiz olduklarını göstermek isterler 167. 

Ordu ve polisin, halk nezdindeki güveninin zayıflatılması, bir topluluğun kendilerini koruyacak olan silahlı güce güvenmemesi, insanların kendilerini güvende hissetmemesi anlamına gelmektedir. Kendisini güvende hissetmeyen insan ise korku içerisinde kalacaktır 168. Toplumsal korku ise siyasal cevaplar doğuracaktır. 
Böylece korku hem toplumda yaratılmak istenen amaç, hem de siyasal hedefe götüren strateji vazifesi görmektedir. Diğer yandan terörist strateji, bir kısır döngü oluşturarak terör karşısında tedirginliğe düşen devletin, temel hak ve özgürlükleri kısıtlayarak baskıcı bir tutum izlemesini amaçlamaktadır. 
Çünkü devletin bu tutumu terörist söyleme elverişli zemin hazırlamasını sağlayacak ve örgütler rahat bir şekilde propagandalarını yapabileceklerdir169. 

Terörist strateji halk ve güvenlik güçlerini karşı karşıya getirmek için siyasal krizleri silahlı çatışmalara dönüştürmek istemektedir. Bu strateji hükümeti ve 
güvenlik güçlerini baskıcı olmaya ve aşırı tepki göstermeye iterken, halkı da teröristleri desteklemeye itmektedir. Terörizm toplumsal ilişkileri kutuplaştırmak ve bozmak için uzlaştırıcı toplumsal unsurları etkisiz hale getirmeye çalışmaktadırlar 170. Devletin yüksek akıl, dürüstlük, adalet yerine maddi güçle silahlanması devlete saygıyı azaltacak bir eylemdir. Halkın rızası ve saygısının azalması ise devleti iyice güçsüz kılacaktır 171. 

Terör örgütleri için halkın kazanılması esastır. Bunun için her yol mubah görülür. Devletin aynı yöndeki faaliyetleri ise etkisiz kılınmaya çalışılır. Terör örgütleri hedefleri belirlenen amaca insanları yönlendirmek ve insanları kazanmak için her yöntemden yararlanmaktadırlar. Şiddetin oluşturduğu korku ortamı ile  düşünceler ve duygular şekillendirilmeye çalışılır172. Toplumsal destekle alan kazanmak teröristlerin en büyük stratejileridir. 
Bu alan da devletten kazanılmaktadır. 
Bu yüzden devletler nezdinde terörle mücadele bir alan kazanma savaşıdır 173. Alan kazanma savaşının en önemli silahı ise propagandadır. 
Terörizm bu sebeple örgütler tarafından politik sonuçlara ulaşmak için bir propaganda silahı olarak görülmektedir. 

Görüldüğü gibi terörist strateji vahşi şiddet eylemleri ile toplumu etkilemek ve bu sayede otoriteden ideolojik amaçlarına uygun bazı imtiyazlar kazanmak 
istemektedir. Şiddet eylemleri ile terör örgütleri ilk olarak toplumu korkutmak ve davalarını duyurmak daha sonra da yine aynı toplumun çeşitli propaganda faaliyetleri ile kendisine sempati duymasını, kendisinin haklı olduğunu inanmasını amaçlarlar. Devlet de teröristle mücadele ederken kendisinin meşru ve güçlü olduğunu göstererek, halkının da yanında olmasını ve terör örgütlerine prim vermemesini, yapılan şiddet hareketlerinden korkmamasını amaçlamakta dır. Hem devlet hem terör örgütlerinin asıl kazanmak istediği toplumun vicdanıdır. Hem terörizmin hem de terörle mücadelenin temel stratejileri bunun üzerine kurulmuştur. 

5.3. Terörist Örgütlerin Eylem Stratejileri 

Eylem terör örgütlerinin olmazsa olmaz gerçeğidir. Eylemin varlığı ile terör örgütünün varlığı paralellik göstermektedir 174. Çünkü seslerini duyurabilmek ve propaganda faaliyetlerine başlayabilmeleri için öncelikle şiddet içeren, medyanın ilgisini çekebilecek eylemlere ihtiyaç duyarlar. 

Terör örgütleri konusunda çalışan uzmanlara göre; teröristler rastgele, sıradan ve maceracı anlamda eylem yapmamakta; aksine alabildiğine bilinçli hareket 
ederek irili ufaklı eylem yapmaktadırlar. Teröristlerin hedeflerine ulaşmada kullandığı yaygın stratejilerden en önemlisi yaptığı saldırılar aracılığıyla, hedefinde olan bütün kitlelerce bir iletişim aracı biçiminde algılanmasını sağlamaktır. Verdiği şiddet unsuru taşıyan mesajlar doğrultusunda alınan tepkileri ölçerek eylemlerini tekrar organize ederler 175. Şiddet ve şiddetin algılanma şekli her toplumda farklılık gösterdiğinden, yapılan eylemlerin insanlara tam manası ile korku salabilmesi için bu eylemler titiz bir ön çalışmanın sonucu yapılır. Eylemin getireceği tepki çok önemlidir. Aşırıya kaçan eylemler örgütün ideolojik desteğine zarar vereceği gibi, az bir tepki oluşturan eylemler ise terörün amacı olan korku hissini sağlamada yetersiz kalacaktır. Terörist eylemlerde başarı bir bombanın patlayıp patlamaması ile değil, 
bu eylem ile verilmek istenen mesajın yerine ulaşmasına ve hedef kitlenin kendilerine biçilen rolü iyi oynaması ile ölçülmektedir 176. 

Teröristin eylemi gerçekleştirdiği andaki hedefinin çok fazla önemi yoktur. Eylemci açısından halkını özgür kılmak, kendinden kabul ettiği insanlara karşı 
yapılan kötü muameleleri cezalandırmak, intikam, nefret gibi motivasyonlar söz konusu olsa da, eylemin planlayıcıları çoğu zaman karşıya iletilecek mesajın daha fazla üzerinde durmaktadırlar 177. Eylem stratejisi, aslında insan psikolojisi üzerine kuruludur. Terör eylemi adeta seyircilere karşı oynanan bir oyundur. Mağdur zoraki bir oyuncudur. Hemen hemen hiçbir zaman bilinçli olarak seçilmez. Sadece o an orada olduğu için bu tip bir şiddete maruz kalmıştır. Terör eylemine doğrudan ya da medya aracılığı ile tanık olan seyirci durumundaki halk ise “bu benim de başıma gelebilirdi” düşüncesi ile korkuya kapılır ve mağdurla duygu birliğine girer 178. 
Böylece toplumun büyük bir kesiminde korku hali oluşur ve toplumun içerisinde bulunduğu bu güvensizlik ortamı devletleri politika değişikliğine iten asıl etmeni 
oluşturur. Çünkü her demokratik hükümet tabandan gelen bu tür baskılara boyun eğmek zorundadır. Bir Çin atasözü “ bir kişiyi öldür, on bin kişiyi korkut” 
demektedir 179. Bu tam olarak terörist eylemin elde etmek istediği sonucu özetlemektedir. 

Teröristler eylemlerin nerede ve ne zaman gerçekleşeceği belirsizdir. Bu sayede güvenlik güçlerine karşı bir adım önde olmaktadırlar. Bu şekilde güvenlik 
güçlerinin terör eylemlerini önleme kabiliyetleri azalmaktadır. Aynı zamanda bu sayede oluşan gizem halk arasındaki korkuyu da arttırmaktadır. Çünkü eylemlerde bulunan gizem halk ve güvenlik güçlerini nereden ve ne zaman geleceği belli olmayan bir tehlikeye karşı her zaman tetikte olma güdüsünü yükleyecektir. Bu da zamanla yılgınlık ve stres yaratacak, böylece insanlar bitkin düşerek daha öfkeli, daha korku dolu bir hale gelecektir. Bütün alınan önlemlere rağmen teröristlerin yaptıkları vahşice eylemler önlenemediğinde ise insanlar artık pes etme noktasına gelecektir ler 180. 

Teröristler bir eylemi yaparken, onun hedefindeki kitlenin en fazla etkileneceği yerlerde yapmaya özen gösterirler. Genel olarak insanın olağan yaşam 
alanlarını seçmektedirler. Alışveriş merkezleri, çarşılar, meydanlar, iş merkezleri teröristler için gerekli sansasyonu yaratmada öncelikli yerlerdir. Bu yerlerde yapılan saldırılar insanların olağan yaşamını sekteye uğratmakta ve toplumu olağan yaşamından vazgeçmeye zorlamaktadır. 

Yirminci yüzyılın simgeleşmiş ünlü ismi Ernesto Che Guevara ise terör eylemini ve amacını şu şekilde açıklamaktadır: 

“Bir mücadele etkin olarak nefret, düşmana karşı uzlaşmaz bir nefret, insanoğlunun sınırlarının ötesinde bir azim verir ve onu etkili, şiddetli, seçici ve 
soğukkanlı bir ölüm makinesine dönüştürür. Bizim askerlerimiz böyle olmak zorundadırlar; nefret siz bir halk, zalim düşmanları yenemez. Savaşı düşmanın gittiği yere kadar götürmek gerekir, evine, eğlence yerlerine kadar yaymak gerekir. Savaşı bütünsel hale getirmek ve düşmanın tek bir huzur anı yaşamasına, kışlalarının dışında ve hatta içerinde sükuneti tatmasına izin verilmemesi gerekir. Bulunduğu her yerde ona saldırmalı, kendisini attığı her adımda takip edilen vahşi bir hayvan gibi hissetmesi sağlanmalıdır. O zaman morali azalacaktır. Daha yırtıcı olmaya başlayacaktır. Ama yok oluşunun işaretlerini o zaman görmeye başlayacaktır.”181 

8. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***