3 Ekim 2019 Perşembe

DÜNYA TERÖR ÖRGÜTLERİ VE EKONOMİK MALİYETİ, TERÖRİZM ve TERÖRİZM İLE MÜCADELE BÖLÜM 9

DÜNYA TERÖR ÖRGÜTLERİ VE EKONOMİK MALİYETİ,  TERÖRİZM ve TERÖRİZM İLE MÜCADELE  BÖLÜM 9



6. TERÖRLE MÜCADELE 

Terör tek nedene dayanan basit bir şiddet hareketi değildir. Terörizmi yaratan siyasal, sosyal, kültürel, tarihsel, psikolojik ve ekonomik nedenlerin varlığından söz etmek mümkündür 210. Terörle mücadele de, terörizmin doğasına uygun olarak tek yönlü değil, çok yönlü bir uygulamalar bütünü içermelidir. Başa çıkmaya çalıştığımız bir olgu ile mücadele etmenin ve buna dönük stratejiler geliştirmenin olmazsa olmaz unsuru, onu tanıyabilmekten geçmektedir. Bir terörist hareketi ayakta tutan unsurların, terörist ideoloji, örgütlenme, eylem ve bu doğrultuda geliştirdikleri stratejiler olduğu düşünülürse; bütün bu unsurlara yönelik, kapsamlı bir mücadele konsepti geliştirilmesi ve polisiye tedbirlerin ötesinde başka politikalarla desteklenmesinin önemi ve gereği açıktır 211. 

Aynı şekilde sadece ekonomik, sosyal veya siyasal çözümlerle de terörizmle mücadelede başarı sağlanamamaktadır 212. 

Terörle mücadelede güvenlik konseptini belirleyenlerin, terörizmin amaçlarını, araçlarını, yöntemlerini ve ideolojisini doğru saptamadan başarılı olabilmeleri mümkün değildir 213. Terörün önemli bir kısmı psikolojiktir. Bu sebeple terörle mücadele önlemeleri de bu psikolojik emelleri alt etmek üzerine kurulmalıdır. 
Silahlı propaganda taktikleri ile toplumun üzerinde korku hali oluşturmak ve bu psikolojiden yararlanarak hedeflerine ulaşmak isteyen teröristlerin bu sebeple 
stratejilerinin çok iyi analiz edilmesi gerekmektedir. Terörizmin asıl hedefi gerçekleştirdikleri eylemler değildir. Asıl hedef bu eylemeler sayesinde kazanılacak psikolojik üstünlük ve eylemlerine karşı toplumda oluşan tepkileri kendi menfaatleri doğrultusunda kullanmaktır. Bu sebeple terörizmle yapılacak mücadelenin temel unsurları bu stratejiyi hedef almalıdır. Yani terörle mücadele tüm işlevleri ile ele alınmalı, siyasal şiddetin bir ürünü olan terörizm sadece şiddet boyutuyla ele alınmamalıdır. Şiddetin içerdiği siyasal özellik de çok iyi bir şekilde tahlil edilmelidir 214. 

Devletler açısından terörle mücadelede en önemli konu; teröristlerin eylemleri nin terörizm propagandasının yakıtı olmasını engellemek ve inisiyatifi 
teröristlerin elinden almak olmalıdır 215. Bu özelliklerine bakıldığında; ‘Terörizm bir tiyatrodur’ ve amacı izleyicinin üzerinde yaratacağı duygusallıktır. Yapılırken 
durduramadığınız bir eylemi tepki aşamasında durdurmak ve arzu edilen tepkinin yaratılamayacağı mesajını vermek, tiyatronun boş koltuklara oynanması anlamına gelecektir. Bugün terörle mücadele adına gerçekleştirilen uygulamalar ise çoğunlukla oyunu gerçekleştirenleri cezalandırmak ve onları yok etmeye çalışmak şeklindedir. 

Bu tiyatronun daha yüksek bir seyir zevki ile izlenmesini ötesinde bir sonuç yaratmamakta, eylemler sonucunda alınan tepki ise teröristin bile hayal edemeyeceği boyuta gelmektedir. Bu sebeple mücadelenin boyutu yalnızca terör eylemlerini cezalandırmakla sınırlı kalmamalı ve kurumsal işbirliği, ortaya çıkan etkileri hafifletmek ve bu şekilde terör eylemlerini işlevsiz kılmak çerçevesinde şekillenmelidir 216. Bunun içinde devletin öncelikle terörle mücadele bağlamında halkın gönlüne hitap etmesi gerekmektedir. 

Terörizm ile mücadele, aslen mücadele alanına konu olan insan topluluklarının akıl ve kalplerini kazanmaya yönelik faaliyetler toplamıdır. 

Bu bağlamdaki öncelikli strateji ise; insanların terörist olmasının engellenmesi, insanları teröre iten sebeplerin ortadan kaldırılması, teröristlere karşı yöneltilen 
operasyonların ve diğer mücadelelerin ikna edici bir şekilde halka sunulmasıdır 217. Çünkü terör aslında bir alan kazanma savaşı şeklinde gerçekleşir. 
Hem terör örgütlerinin hem de onunla mücadele eden birimlerin asıl hedefi halk üzerinde etki kurmaktır. 
Terör örgütleri faaliyetleri ile halk üzerinde korku ve ümitsizlik yaratarak halkın devletten uzaklaşmasını, toplumsal birliği yıkmayı ve halkın yapılan baskılar karşısında belirsizlik ve kafa karışıklığı içerisine girerek kendilerinin hazırladığı reçeteyi kabul etmelerini ve hangi şartlar altında olursa olsun şiddetin sona ermesini istemelerini sağlamaya çalışmaktadır. Otorite ise en iyi şekilde görevi olan insanları huzurlu bir şekilde yaşatmak eylemini gerçekleştirebilmek için imkanları ölçüsünde çalıştığının ve bunun için uyguladığı politikaların halk tarafından da onaylanmasını beklemektedir. Çünkü ancak halkın otoriteye olan inancı ile teröristlerin uyguladığı propaganda faaliyetleri anlamsız kalacaktır. 
Bu uğurda da devlet terörle mücadele ederken halkı daima bilgilendirmeli, ve kendisinin meşru olarak adlandırılmasını sağlayan adalet, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve temel hak ve hürriyetlerden ödün vermemelidir. 

Bu sebeple terörle mücadele stratejisi oluşturanların, bu mücadeleyi iki temel unsur üzerine kurmaları zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Bunlardan birincisi 
teröristle mücadele, diğeri ise terörizmle mücadeledir 218. Fakat bu iki çatının çalışma stratejisini ayrı ayrı değerlendirmemek gerekmektedir. 

Çünkü iki stratejinin amacı da aslında terörizmin fikirsel kısmını hedef almaktadır. Bu sebeple terörizm ile mücadele edenlerin bu iki ayrımı sadece stratejide gözlemlemeleri gerekmektedir. 

Teröristle mücadele etkin olarak örgütlerin eylemsel özelliklerini yok etmek ve bu uğurda savaşan elemanlarını yakalayarak etkisiz hale getirmek üzerine 
kuruludur. Genel olarak güvenlik güçlerine verilen bu görev ise terörle mücadelenin en hassas noktalarından birini oluşturmaktadır. Konum itibari ile toplumsal birliği ve güvenliği korumakla görevli olan güvenlik güçleri aynı zamanda devlet otoritesinin toplumda görülen kısmını oluşturmaktadır. 
Bu da doğal olarak terörist ve güvenlik güçlerini karşı karşıya getirmektedir. 
Bu durumu çok iyi tahlil eden teröristler propaganda faaliyetlerinde kullanmak üzere; yaptıkları eylemlere ve kendilerine karşı güvenlik güçlerinin aşırı tepkisel davranmalarını sağlamayı hedeflemektedirler. Çünkü teröristler genel olarak kendi kabiliyetlerinden değil, mücadele ettikleri otoritenin hatalarından güçlenerek çıkmaktadırlar 219. 
Bu sebeple terörist saldırıları karşısında, toplumda en fazla dayanıklı olması gerekenler, güvenlik güçleridir. 
Terörizmle mücadelede aşırı tepki vermek tepkisizlik kadar tehlikelidir. Dolayısıyla, mücadele stratejisi, teknik ve taktikleri arasında uygun dengeyi kurabilmek gerekmektedir. Asla teröristlere toplumların artan hayal kırıklıklarını ve süre giden sosyal sorunları ve siyasi istikrarsızlıkları sömürme fırsatı verilmemelidir 220. 

Her ne kadar terör eylemlerine karşı yapılan tepkisel önlemler kısa vadede insanların üzerine su serpse de uzun vadede teröristlerin eline propaganda malzemesi vermesi dolayısıyla, genel mücadelede büyük sorunlar teşkil etmektedir. Bu yüzden terörle mücadele birimlerine profesyonel katkılar yapılarak, özellikle mücadele ettiği terörizm fikrinin ne olduğu, amacı, stratejisi ve genel özellileri ile ilgili bilgiler aktarıldıktan sonra kendi alanı içerisine giren terörist örgütle mücadelede sıkı bir eğitime tabi tutulması gerekmektedir. 
Bu birimlere çalışan personelin hepsinin terörle mücadele stratejilerinde sadece teröristle savaşmak ve askeri bir savaşım stratejisine girmemek gerektiğini bilerek bunu özümsemiş olması gerekmektedir. Temel strateji; hedeflerde seçici olunması, halkın desteğini alma konusunda hassas olunması, düşmanı her şeye rağmen yok etmek değil titiz istihbarat çalışmaları ile belirlenmiş birbirinden bağımsız hücrelerin, diğer masumlara zarar vermeden yakalanması ve yargı önüne çıkarılması olmalıdır. Bu ise ancak profesyonel ve eğitimli polis birimlerince hayata geçirilebilmektedir 221. 
Bu birimlerce; terör örgütünün politik kanatta yer alan üyeleri sempatizanları da dikkate alınmalı ve bu kişilere doğrudan terörist muamelesinde bulunulması yerine, topyekun terör sempatizanlarının uzun bir süreç içerisinde ve demokrasi şemsiyesi altında ıslah edilmesinin gerekliliğine inanılması gerekmektedir 222. 

Terörizm ile mücadelenin temeli, terörist örgütlerin stratejilerinin çok iyi bilinmesinden geçmektedir. Ancak bu sayede eylemlerinin teröristlerin istediği 
etkiyi yapmasının önüne geçilebilir. Terörist eylemler doğaları gereği yeri, zamanı ve şiddeti bilinmeyecek bir şekilde meydana gelirler. Bu sebeple çoğu zaman istihbari faaliyetler terör eylemlerini önlemede yetersiz kalmaktadır. Bu sebeple kolluk kuvvetlerince yapılan müdahaleler daha çok yapılan eylemlerden sonra teröristleri yakalamaya yönelik bir özellik gösterirler. Bu sebeple asıl önemli olan terörist eylemelerin etki alanını kısıtlamaktır. 

Teröristlerin eylemeleri ve varoluşları için güvendikleri bazı destek dayanakları vardır. Bunlardan en önemlilerinden biri de finans kaynaklarıdır. 
Gerçekten de terör örgütleri belli bir finansal varlık göstermeden uluslararası eylemler yapmaları neredeyse imkansızdır 223. Bunun yanında örgütler 
finansmanlarını eylem planlamadan silah satın almaya, eleman kazanmadan örgütün temel ihtiyaçlarını karşılamaya kadar çok geniş bir yelpazede kullanmaktadırlar. Bu sebeple güvenlik güçleri terör örgütlerinin finans sistemlerini de hedef alan operasyonlar yapmalıdırlar. 

Topyekun mücadelenin ikinci ayağı ise terörizm ile yani insanların hedeflerine ulaşmada tek yolun şiddetten geçtiği yönündeki fikirleri ile mücadele 
etmektir. Terör örgütleri ile mücadelede, silahlı mücadelenin yanında örgütün eleman ve taban kazanma süreci ile de etkin mücadele zorunludur. Çalışmalar terör hareketlerinin temelinde pek çok sosyal, psikolojik, siyasal ve ekonomik faktörün var olduğunu göstermektedir. Bu etmenler ilk olarak fertlerin toplumdan soyutlanmalarında, daha sonra ise uygun bir motivasyonla terör gruplarına katılmalarında etkili olmaktadır 224. Bu yüzden siyasi iktidarların uygulaması gereken stratejilerden biri de terörün bu kök sebepleri ile mücadele etmektir. İşsizlik, yoksulluk, eğitim seviyesi, eşitsizlik gibi etmenler her ne kadar terörün asıl sebebi olmasalar da, teröristlerin propagandalarında ve dolayısıyla halkı yanına çekerek taban oluşturmalarında önemli bir işlev görmektedir. 

Teröristlerde bulunan eylem önceliği yani, terörizmin doğasından kaynaklanan özellikleri nedeni ile yapılan eylemlerin yerinin, zamanın belirsizliği ve bu sebeple terörist eylemler meydana gelmeden önce önlenmesinin neredeyse imkansız oluşu sebebiyle, terörizm ile mücadelenin önemi daha fazla meydana 
çıkmaktadır. Çünkü teröristle mücadeleden ziyade terörizmle mücadele eylem sonrası teröristlerin beklenen tepkiyi alamamalarını da sağlamak için bazı 
düzenlemeler yapmak zorundadır. Bu sebeple halkı bilinçlendirmenin yanında; terörist propagandanın söylemelerini ve görsel olarak eylemlerinin büyük kitlelere ulaşmasını sağlayan medya ile ilgili düzenlemeler yapmak otoritenin bu mücadelede dikkat etmesi gereken hususlardandır. Medya herkesin rahatça bilgiye ulaşabilmesi ve ifade özgürlüğü açısından vazgeçilmez bir unsur olmasının yanında, teröristlerinde propagandalarını etkin bir şekilde yaptıkları, kar amacı güden ticari kuruluşlardır. Bu sebeple meşru otorite, özellikle medya mensuplarınca terör olayları haber yapılırken gerekli imtina gösterilmediği hallerde devreye girerek denetim mekanizmalarını harekete geçirmelidir 225. 

İnsanları terörist yapan yola etki eden birçok sosyo – ekonomik, sosyo – kültürel, psikolojik etmenler olsa da, insanların terörist olmalarının asıl nedeni 
terörizmin kendi hedeflerine ulaşmadaki tek yol olduğuna inançlarıdır. Bu düşünce ile mücadele etmek için ise devlet tarafından tüm insanlara eşit yaklaşılarak onlara mağdur olmuşluk hissi verilmemesi gerekmektedir. Bu şekilde halkın her türlü talebinin devlete kurumlarına rahatça iletebilmesi, her isteğinin her ortamda rahatça dillendirebilmesi gerekmektedir. Ancak bu tip demokratik faaliyetler insanların şiddete olan inancını kırabilecek ve haklarının aramalarının tek yolunun demokratik zemin olduğunu insanlara gösterebilecek tir. Bu bağlamda terörizmle mücadele etmenin ilk önceliği teröristle fiziki olarak, şiddet kullanarak mücadele etmek değildir. Terörizmi gidermeye çalışırken ilk öncelik toplumsal ihtiyaçlar olmalıdır. 

Halkın düşüncesi, medyanın doğru kullanımı, ekonomik ve sosyal araçların terörü kesmek için kullanılması, eğitim ve kültürün birer araç olarak devreye sokulması gerekmektedir 226. 

6.1. Terörle Mücadelede Demokratik İlkelerin Rolü 

Demokrasi, hukukun üstünlüğü, temel hak ve hürriyetlere saygı olarak açabileceğimiz demokratik ilkeler özellikle toplumu bir arada tutmak ve herkesin hakça ve insanca yaşadığı bir sistemin olmazsa olmaz parçalarıdır. Değişen uluslararası sistem, devletleri ve yönetimleri etkilemiş ve özellikle soğuk savaş döneminin sona ermesiyle birlikte, demokratik sistemler gittikçe yaygınlaşarak, temel hak ve özgürlükleri, insan haklarını, hukukun üstünlüğünü esas alan demokratikleşme ikliminin bütün dünyada yerleşmeye başladığı görülmüştür 227. 

İnsanların genel olarak refahını amaçlayan demokratik ilkelerin karşısındaki en büyük engellerden birisi de terörizmdir. Terörizm insan haklarını ciddi bir şekilde tehlikeye atarak ve demokrasiyi tehdit ederek; özellikle meşru bir şekilde kurulmuş hükümetleri istikrarsızlığa uğratmayı ve çoğulcu sivil toplumu yıkmayı 
amaçlamaktadır 228. Çünkü demokratik ilkeler toplumu bir arada tutan moral değerlerin en önemlilerindendir. İnsanlara özgür bir şekilde yaşama olanağı 
sunmaktadır. Doğal hukuk temelinde gelişen bu ilkeler aynı zamanda günümüz politik sisteminde devletlerin meşruiyet kriterlerini oluşturmaktadırlar 229. Terörizm ise bu değerlerin toplum içerisinde yok olmasını amaçlamaktadır. Çünkü ancak bu şekilde propagandasını yaparak toplumu birbirine bağlayan bağlara zarar verebilecektir. Bu sebeple meşru otorite demokratik ilkeleri hem korumalı, hem de terörizme vereceği cevapta bir silah olarak yumuşak güç (soft power) de denilen bu ilkeleri kullanmalıdır. 

Terörizmle mücadelede bu ilkelerin kullanılması, devletin meşruiyet zeminini arttırdığı gibi terör eylemleri sırasında meydana gelen kargaşa ortamının 
doğmasını ve üstünlüğün terör taraftarlarının eline geçmesini engellemektedir. Bu ilkeler terörle mücadelenin temel taşı olan halkın desteğinin sağlanmasında da oldukça etkin bir rol üstlenmektedir 230. Sağlam temeller üzerine oturan bir demokrasinin terörizme karşı kendi iç dinamikleri ve güçleri vardır. Bu tip 
devletlerde halk kendi güvenliğini ve devletin güvenliğini bu ilkelere ve hukuk düzenine emanet etmiştir ve siyasi otoriteyi halk kendisi belirlemektedir. Dolayısıyla mantıksal olarak, siyasi iradeyi şiddet kullanmak yoluyla etkilemek isteyen terör örgütleri karşısında halkı bulacaktır 231. 

Fakat devletler genellikle terör tehdidinin ciddiyetinden dolayı, bu tehditle mücadele için baskıcı yöntemleri kullanabilmektedirler. Düzeni sağlamak ve devam ettirmek için demokratik hak ve ilkelere ters bir mücadele tarzı benimsemek; teröristlere has bir anlayış olan “amaçlar araçları meşru kılar” anlayışının devletlerce kullanılması anlamanı gelecektir. Bu ise devletlerin çok acı tecrübeler yaşayarak geliştirdiği demokratik düzenin delinmesine sebep olacaktır. Bu aslen teröristlerin istediği bir değişikliktir. Bu sebeple devletlerin, terörizm tehlikesine karşı strateji geliştirirken, kurduğu sistemi temel ilkelerini ayakta tutması gerekmektedir. Aksi halde terörizmin reddini ve bir suç olarak kabul edilmesini gerektiren temel değerler çürümeye başlayacaktır 232. 

Demokratik bir hukuk düzeninde devletler, terörle mücadeleyi, teröristlerin kullandığı yöntemlerle yapmaları kabul edilemez bir özellik göstermektedir. Hukuk, 
demokrasi, birey ve insan hakları merkezli değerler sistemine sahip olan toplumlarda, terörle mücadele ancak bu değerler ölçüsünde yapılmalıdır 233. Aksi halde bu değerlerle yönetilen toplum kendi devletine yabancılaşacak, güven duygusu ise azalacak ve toplumsal tahribat meydana gelecektir. Halk desteği azalan bir devlet ise haklılığını ve meşruluğunu yitirecektir. Devletlerin hukuki olarak korumak zorunda olduğu bu temel ilkeleri, devletin kendi eliyle ihlal edilmesi ise halk üzerinde çok büyük bir güven sorunu oluşmasına neden olacaktır 234. Böylece terörizmle mücadelede demokratik ilkelerin ihlal edilmesi daha geniş siyasal tahribata neden olacak, çok daha ciddi, uzun dönemli olumsuz etkilerin oluşmasına ortam sağlayacaktır 235. Oysa ki devletlerin terörle mücadele konusunda elindeki en önemli güç, haklı ve meşru olmasıdır. Kendisini meşru kılan ilkelere ters hareket edilmesi ise merkezi otoritenin halktan soyutlanmasına neden olacak ve terör örgütlerin asıl amaca ulaşmasında istemeden de olsa katkı sağlayacaktır. Terörle mücadelede bahsedilen bu temel değerlere uymak devlerce zorunludur ve devletlerin lehlerine sonuçlar doğurmaktadır. Buna mukabil baskıcı bir şekilde mücadele politikası izleyerek bu değerleri askıya alan terörle mücadele politikaları ise devletlerin hukuki temelleriyle birlikte sosyal yapısının da yara almasına sebep olacak ve kendisini korumaya çalışan devlet, kendi bindiği dalı kesmiş olacaktır 236. 

Terörizmle mücadelede güçlü olmanın birinci kuralı haklı olmak, meşru olmak, ve bütün mücadele boyunca haklı kalmayı başarmaktır. Adalet, eşitlik, hukuk, 
demokrasi, insan hakları, birey özgürlükleri ideallerinde öncülük eden devletler, bu ilkeler sayesinde terörle mücadeleyi daha verimli hale getireceklerdir237. 

Öte yandan teröristlere karşı devlet terörü yöntemleri ile cevap vermek devleti, hukuk devleti anlayışının reddine götürerek, devleti düşmanı ile aynı mantık içerisine yerleştirecektir. Bu ise, devletin meşruiyet söylemini güçsüz kılarak onu teröristlerin seviyesine indirgeyecektir. Her türlü aracı ve düşmanlarının bütün yöntemlerini kabullenmemek, demokrasinin vazgeçilmez değerlerinden biridir. Hukukun üstünlüğünü ve bireysel hakların tanınmasını korumak, demokrasilerde güvenlik anlayışının önemli bir unsurunu oluşturur. 
Neticede bu kavramlar, demokrasinin ruhunu oluşturur ve bu tip zorluklarla başa çıkmasını sağlarlar 238. 

Devletin terörle mücadele stratejisinin, teröristlerin uyguladığı yöntemlere benzerlik göstermesi halinde bir kaos durumu oluşacak ve vatandaşların kime 
inanacağını bilmediği toplumsal bir çözülme başlayacaktır. Hatta bu durum terör örgütlerinin siyasi meşruiyet kazanmasına kadar tırmanarak hem topluma hem de devlete zara verecektir. Bu şekilde oluşan terörü terörle yenme politikasının devlete ve topluma zarar verdiğini tecrübe göstermektedir 239. 

Terörle mücadelede demokratikleşmenin en önemli rolü, terör örgütünün ideolojik altyapısını çökertmesi, adeta altını oymasıdır. Fikri meşruiyetini kaybeden, propaganda için kullandığı (istismar ettiği) demokrasi sorunlarının birer birer çözüldüğünü gören terör örgütü adeta oksijensiz kalmaya başlayacaktır. Kitleler ile terör örgütü arasındaki köprüler bu şekilde yıkılacak, diğer taraftan devlet ile terör mağduru vatandaşları arasında yeni bağlar oluşmaya başlayacak ve mevcut bağlar güçlenecektir 240. Daha çok demokrasi eğer diğer iyileştirmeler ile (ekonomik, sosyal, yasal vs.) birleştirilebilir ise orta ve uzun vadede terörde azalmaya neden olacak, daha da önemlisi yeni terör örgütlerinin oluşması riskini oldukça azaltacaktır 241. 

6.2. Terörle Mücadele Stratejileri 

Terörizm ile mücadele stratejileri sınıflandırılmasına yönelik olarak çeşitli akademisyenler ve otoriteler tarafından farklı seçenekler ve yaklaşımlar söz konusu olsa da genel olarak bu stratejiler bastırıcı ve uzlaşmacı olarak iki sınıfa ayrılabilir. Uzlaşmacı strateji genel olarak teröristle mücadele etmek yerine, onlarla doğrudan görüşme yoluyla spesifik taleplerine karşı bir takım ödünler vermek ve teröristler tarafından ileri sürülen şikayetlere karşı bir takım iyileştirmeler ve reformlar yapmak şeklinde kendini göstermektedir 242. Devletlerle teröristler arasında anlaşma ve uzlaşma türünde bir yöntemin kullanılmasının iyi bir yöntem olmadığını savunurlar. 
Bunu temelinde ise devletlerin hiçbir mücadele içerisine girmeden teröristlerle uzlaşmasının örnek teşkil ederek terörizme başvuracak grupların artmasından 
kaynaklanan korkudur 243. 

Bastırıcı metod ise kendi içerisinde “Ceza Adalet Modeli” olarak da isimlendirilen “Yasal Bastırma” ve “Savaş Modeli” olarak da isimlendirilen “Askeri 
Bastırma” şeklinde ikiye ayrılır. Ceza ve adalet modelinde terörizm diğer suç tipleri gibi bir suç olarak görülür ve teröristlerde suçlu olarak görülürler. 
Bu anlayışta terörizmle mücadele hukukun üstünlüğü çerçevesinde ‘suçlama’, ‘yargılama’ ve ‘cezalandırma’ prosedürleri çerçevesine oturtulmuştur. 
Bu modelde askeri kaynakların kullanılabilme imkanlarına rağmen temel olarak terörizmle mücadelenin ağırlıklı yük ve sorumluluğu, koruyucu ve soruşturmacı hizmetleri ile polise verilmektedir. Savaş modelinde ise terörle mücadele, savaş kurallarına uygun olarak yürütülmekte ve terörizm düşük yoğunluklu çatışma olarak algılanmaktadır. 
Bu yöntemde ise yetki ve sorumluluk ağırlıklı olarak ordunun üzerindedir 244. Fakat savaş modeli benimsendiği takdirde, özellikle uluslararası kamuoyu açısından, teröristlerin siyasi rollerini üstü kapalı da olsa kabul etmiş olma ve dolayısıyla eylemlerini meşrulaştırma risk ve ihtimali taşımaktadırlar. 
Ayrıca ordunun çağdaş toplumlardaki yeri göz önüne alındığında terörle mücadeledeki rolünün yanlış tanımlanması dolayısıyla temel hak ve özgürlüklerde ciddi etkiler yaratabilmektedirler. 
Bu sebeple bu sistemde özellikle demokratik sistemler tarafından benimsenmemektedir 245. 
Ayrıca normalde düşmana karşı savaşmak üzere motive edilen ordunun, devletin suç işlemiş vatandaşlarına karşı kullanılması, demokratik yönetimlerce kabul edilemez bulunmaktadır. 

Ronald Crelisten tarafından geliştirilen mücadele stratejiside aslen baskıcı yöntemin ikiye ayrılması şeklindedir. Ronald Crelisten terörle mücadelede takip 
edilmesi gereken iki önemli model bulunduğunu söylemektedir: kolluk modeli vesavaş modeli. Genel itibari ile polisiye tedbirleri içeren kolluk modelinde, polis 
teşkilatları güç kullanım yetkisine sahiptirler ve mücadelede kullanılacak gücün minimal derecede olması kabul edilmiştir. Bunun aksine savaş modelinde ise zaten adından da anlaşılabileceği gibi daha çok savaş taktikleri kullanılır ve genel itibari ile silahlı kuvvetler (ordu) güç kullanımında tam yetkilidir. Çoğu zaman da maksimum güç kullanımı benimsenmiştir. Fakat bahsi geçen yazara göre savaş modeli, hukuk düzeninden ve demokrasiden uzak bir hal seyretmektedir ve kolluk modelinin deforme olmuş halidir 246. 

Terörizm ile mücadelede demokratik ilkeler üzerine kurulu devletlerin stratejileri aslen ceza adalet modeli üzerine kurulmuştur. Bu modelde devletlerin çok 
iyi bir adalet mekanizmasına sahip olması gerekmektedir. Tüm adalet mekanizması hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü anlayışını çok iyi şekilde içselleştirmiş olmalıdır. Çünkü terörist her şeyden önce suç işlemiş bir insandır. Adalet mekanizmasının temel unsuru ise suça karışmış olan insanın yargı çerçevesinde cezalandırılması ve bunun sonucun ıslah edilmesi amaçlanmaktadır. 

Terörizme hukuk kuralları çerçevesinde verilecek cevap özellikle sınırlı ve iyi tanımlanmış olmalıdır. Terörle mücadele faaliyetleri durumun gerektirdiği 
mecburiyetleri aşmamalı ve sadece teröristlerin kendilerine dönük olmalıdır. Diğer bir deyişle kanunlar; teröristlerin ailelerine, temsil ettikleri ideolojiye veya bu düşüncenin teröre bulaşmamış sempatizanlarını suç altında bırakabilecek şekilde yorumlanmamalıdır 247. Böyle bir durum sadece otoriter toplumlara mahsustur ve bu şekilde hareket etmek demokrasinin temel değerlerine zarar getirmesi bağlamında etkisizdir. Terörist şiddete karşı verilmesi gereken cevap pasif bir yaklaşımla her türlü şiddetten kaçınmak değil, terör eylemlerine karşı gösterilecek şiddetin hukuk dairesi içerisinde kullanmak olmalıdır 248. 

Bu sistemde terörizme verilen karşılık aynı zamanda inanılır ve güvenilir olmalıdır. Toplumu genelinde devletin terörle mücadele için atmış olduğu adımların hem gerekli hem de etkili olduğu yönünde ikna olması gerekmektedir 249. Adalet mekanizmasının etkinliği, özellikle terör suçlarına karşı, ağır ve olağanüstü düzenlemeler getirmesi ile değil, hızlı ve etkin bir kovuşturma sistemi, şeffaf bir yargılama süreci ve insan temel hak ve özgürlüklerine azami saygı gösterilmesi suretiyle, verilen kararlara halkın her kesiminin saygı göstermesi ve kabul etmesi ile doğru orantılıdır 250. 

Kanun koyucular bu sistemde çok dikkatli olmak zorundadırlar. Bu tehdidin büyüklüğünden ve mücadelenin çok zor olmasından kaynaklanan sebeplerle temel ilkelerden kaymadan işlevsel olarak görevini yerine getirmek zorundadır. Çünkü terörist eylemler ile meydana gelen ağır durum bir anlamda yasaların kötüye kullanılmasına yol açabilecektir. Hukukun üzerine düşen terörist eylemlerin sorumlularının bir daha topluma tehdit olmamalarını sağlayacak bir rol oynamalıdır. Adalet sisteminin sürekli ve ciddi terörizm tehlikesi ile mücadelede yetersiz kalacağını düşünerek temel hak ve özgürlükleri kısıtlayıcı bazı tedbirler almak mahiyetinde yapılacak yasal düzenlemeler, hukukun üstünlüğü ilkesinin kazanımlarını bir anda yok edebilecektir 251. Çıkarılan kanunların, evrensel niteleme içerisinde yer alan, doğal hukuk kurallarına yaklaştırılma süreci ve olmazsa olmaz değerler içerisinde yer alan temel hak ve özgürlüklere saygılı olması ve bu doğrultuda çıkartılan kanunlar özenle dikkate alınmalı ve gerekli bütün devlet kurumlarınca istinasız bir şekilde yerine getirilmelidir 252. Mücadele politikaları belirlenirken asıl olan kanuni meşruiyet değil hukuki meşruiyeti olmalıdır. 

Ceza adalet sistemini takip eden liberal demokratik devletler, bu sistemi hukukun üstünlüğü ilkesi çerçevesinden bir an olsun ayrılmadan takip etmek 
zorundadırlar. Aksi halde yapılacak baskıcı unsurların denge – fren sisteminden koparak aşırı hale gelebilmektedir. Bu şekilde aşırı baskı demokrasileri Polis 
Devletine kadar götürebilmektedir. Devletin genel bir baskı ortamına doğru yönelmesi, kaçınılmaz olarak kendisini yabancılaştıracak, ılımlı kişilerin aşırı grup ve örgütlere katılmasına sebep olacak ve devletin var olan kriz şartlarını kendi siyasal gücünü arttırmak yönünde istismar ettiğine dair şüpheler oluşacaktır. 253 Bu ise terörle mücadele açısından kabul edilemez bir durumdur. Çünkü liberal demokrasilerde ve hukuk devletlerinde terörizme verilecek cevabın etkinliği, halk tarafından güvenilirliğine ve kabul edilebilirliğine bağlıdır 254. 

Ceza adalet sisteminde genel sorumluluk polisiye birimlerin üzerinde olsa da istisnai bazı durumlarda askeri unsurlarda kullanıla bilinmektedir. Terörle 
mücadele ederken silahlı kuvvetlerin kullanılması dört faklı şekilde olabilmektedir. 
Birinci olarak; askeri seçenek polis seçeneğinin bir uzantısı olarak ciddi toplumsal kargaşa ve acil durumlarda destek sağlaması için son çare olarak başvurulmaktadır. 
İkinci olarak; terör örgütleri diğer örgütler tarafından destekleniyorsa, bu ülkede bulunan kamplara yapılacak saldırılarda silahlı kuvvetler kullanılmaktadır. Üçüncü olarak; terörle mücadele faaliyetlerinde, özellikle kırsal alanda komando birlikleri bir strateji olarak kullanılabilmektedir. 
Dördüncü ve son olarak da silahlı kuvvetlerden kitle imha silahları gibi askeri teknolojinin kullanıldığı terör saldırılarında yararlanılabilmektedir 255. 

Fakat silahlı kuvvetlerin kullanımı bu şartlar altında dahil sıkı bir şekilde sivil otoritenin kontrolüne bağlıdır 256. 

10. CU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder