2 Ekim 2019 Çarşamba

EĞİTİM DÜZEYİNİN SEÇMEN DAVRANIŞINDAKİ ROLÜ VE ANTALYA ÖRNEK OLAYI, BÖLÜM 2

EĞİTİM DÜZEYİNİN SEÇMEN DAVRANIŞINDAKİ ROLÜ VE ANTALYA ÖRNEK OLAYI, BÖLÜM 2 



Demokratik seçimin son özelligi ise, seçimin etkenligidir. Bununla ifade edilen seçimin kaç dereceli oldugu, seçim sistemi, seçim döneminin uzunlugu ve 
seçim çevrelerinin esitligidir.26 

Bir toplum, bahsettigimiz seçim ilkelerini düzenli bir sekilde uygulayabilirse siyasal yasama ilgisiz olma sonucunu doguran olumsuzlukları giderebilir ve seçmen davranısları da saglıklı bir sekilde ölçülebilir. 

Seçmenin aldıgı siyasal kararlar, oldukça karmasık etkilerin altında ortaya çıkan, sık sık degisebilme özelligine sahip ve bireyin davranısına yön veren niteliktedir. Bu kararlar genellikle bireyin kisiligi ile çevresinin bir etkilesimi sonucunda ortaya çıkan ve zaman içerisinde belli bir tutarlılık çizgisinde devam eden 
siyasal bir egilim seklinde belirir. Bu siyasal egilimler siyasal katılma faaliyeti seklinde ortaya çıkarak, siyasal liderlerin kararlarını etkilemeyi amaçlarlar.27 

Seçmenin almış oldugu siyasal kararlar, kisilik özellikleri ve çevresinin etkilesiminin yanında bir çok sosyo-ekonomik olarak adlandırabilecegimiz 
faktörlerden de etkilenmektedir.28 

Farklı partilere oy veren seçmenlerin, seçim kampanya çalısmaları baslamadan çok önce oy kullanmaya egilimli olduklarının yapılan arastırmalar 
sonucunda bulunması, oy verme davranısının gerçek anlamda bir karar vermeden daha ziyade alıskanlık halini alan bir eylem oldugunu göstermektedir.29 

Her ne kadar ilgili arastırmalar oy verme davranısının belli bir kalıp halinde gerçeklesmekte oldugu sonucunu verse de bu konuda genellemeye varmadan sadece oy vermenin, seçim günü sandık basına gitmenin yanında seçim propagandası yapmak, ilgilenilen siyasal örgütün basın-yayın faaliyetlerinde bulunmak gibi faaliyetleri de kapsamakta oldugunu söyleyebiliriz. 30 

Bu açıdan siyasal etkinligin bir çok çesidinde vatandasların sahip oldugu bireysel, sosyal, siyasal ve ekonomik kaynaklar kolaylastırıcı etkilere yol açmaktadır. 
Söyle ki, sosyo-ekonomik durumu iyi olan bireyler siyaset hakkında daha fazla bilgiye sahip olurken benimsedigi siyasal partinin yerel örgütlerinde görev almakta ve partisine zaman ve para açısından da destek saglayabilmektedirler. Buna ek olarak, bireyler oy verme konusunda baskalarını ikna etme yoluyla da partileri için ugrasmaktadırlar. Yani seçmenler, oy vermeyi sıradan, günü geldiginde yapılan bir eylem olmanın dısına çıkarmaktadırlar. Böylece, seçmen davranısı ile ilgili diger faaliyetleri kendilerinden daha alt sosyo-ekonomik düzeylerde bulunan bireylerden farklı olarak yerine getirmektedirler. 

Seçmen davranısı konusunu incelerken deginmemiz gereken diger bir husus da, bir toplumdaki fertlerin kendi yöneticilerini seçme ve böylelikle o toplumda 
uygulanacak olan politikalara bu yolla katılarak etkilemeye çalısmaları amacını tasıyan seçim olayının önemli objesi olarak seçmenin ortaya koydugu “seçmen 
davranısı” ile “seçim davranısı” arasında bir fark oldugudur.31 Seçmen, bir ülkenin vatandası olması sayesinde kazanmış oldugu bir hak ve görev olarak, o ülkenin yöneticilerinin belirlenmesinde uygulanan seçim olayının en önemli öznesidir. 
“Seçmen davranısı”da, kisinin bu amaçla yapacagı bir eylemi ifade eder. Ancak, herhangi bir kisi veya karar hakkında oy birligine varmak amacıyla yapılan bir seçim isi “seçim davranısı”nı ifade etmektedir.32 Bu kavram daha ziyade sosyal hayatta karsılasabilecegimiz ve çesitli alternatifler arasından yapılacak bir seçimi ifade ederken aynı zamanda, siyasal yasamda yapılan tercihlerde göz önünde bulundurulan siyasal özelliklere sahip degildir. Bireylerin tercihlerine dayanılarak toplumsal tercihlerin elde edilmesini gerektiren kararlarda örnegin, piyasada aynı gereksinimi karsılayan mallar arasında yapılan bir tercihte alınan karardaki gibi basite indirgenecek bir iliski söz konusu degildir.33 Bu durumda seçim yapmak herhangi bir konuda ve fazla bir hassasiyet içermeyen bir biçimde yapılabilmekteyken, seçmenin ortaya koydugu siyasal tercihi, genel anlamdaki toplumsal ve siyasal taleplerini ifade edecegi için daha çok üzerinde düsünülmesi ve önemsenmesi gereken bir davranış türü olarak karsımıza çıkmaktadır. 

Seçmenin oy verme davranısı olarak ele aldıgımız seçim davranısında, öncelikli olarak bu davranısta bulunup bulunmamaya dair alınacak bir karar söz 
konusu dur. Bu süreç içinde ilk olarak, siyasal yasama katılıp katılmama konusunda birey bazı faktörlerin etkisiyle bir karara varacak ve eger kararı olumlu yönde olursa siyasal yasama katılımda aracı durumunda olan kurumlardan, yani siyasal partilerden birine yönelerek katılımını gerçeklestirecektir. Eger seçmen olumsuz bir karara varırsa, bu kez siyasetten uzaklasma egilimi içerisine girecektir. Bu nedenle bu süreç dahilinde ilk olarak karar vermenin hem kavram olarak hem de seçmen davranısı 
açısından ne anlam ifade ettiginin açıklanması önem arz etmektedir. 

Karar verme “bir dizi eylem biçiminden belli ölçütlerde uygun olarak optimal görünen bir eylem biçiminin seçilmesi” olarak tanımlanabilir.34 Her ne olursa olsun ister olumlu ister olumsuz yönde seçmenin seçme islemi, onun verecegi bir karar asamasından sonra gerçeklesecek bir faaliyettir. Yani seçme eylemi ve sonrasında seçmenin alacagı karar, toplumsal ve siyasal politikalar üzerinde etkili olmasından dolayı, seçmene verilen bu seçim hakkının kullanılıp kullanılmayacagına karar verilmesi ve sonra da bu yetkinin hangi yönde kullanılacagının belirlenmesi gerekmektedir. Bu durum özetle, ilk asamada oy verip vermeme, ikinci olarak da belirli bir partiye oy verme asamalarını içerir. 


BiRiNCi BÖLÜM 

SEÇMEN DAVRANIŞINA ETKi EDEN ETMENLER 

Seçmen davranısı konusunu incelerken daha çok siyasal davranış olarak ele almaktayız. Çünkü seçmen, davranısını ortaya koyarken siyasal olarak davranış 
sergilemektedir. Bireyleri hangi degiskenler siyasal davranısta bulunmaya yatkın kılmakta, neler siyasal davranısının yönüne iliskin davranıslarını etkilemektedir? 
Bireyin siyasal davranısta bulunmaya iliskin tutumunu belirleyen degiskenler, sosyoekonomik, psikolojik ve siyasal olmak üzere üç boyut etrafında toplanmaktadır. 
Simdi, sırasıyla bu boyutları inceleyelim:35 

1.1. Seçmen Davranısına Etki Eden Sosyo-Ekonomik Etmenler 

Bireyin siyasal nitelikleri, birbirinden bagımsız degiskenler degildir. Bir topluluga ait olma, çevreyle iliskilerin niteligi, çocukluk ve yetişkinlikteki sosyalleşme deneyimleri, bireyin siyasal tutum ve davranışlarını belirlemede önemli rol oynarlar. Gelir, yas, meslek, egitim, cinsiyet ve bulunulan toplumsal tabaka gibi etkenler, bireyin toplumsal konumunu ve siyasal davranısını etkileme ölçütleri olarak sosyal bilim arastırmalarında önemle üzerinde durulan ölçütlerdir. Ekonomik refah, sanayilesme, kentlesme, halkın egitim düzeyi, kitle iletisim araçlarıyla birlikte elektronik basın-yayın araçlarının yayılması ve gelir dagılımı gibi etkenler, katılım oranında artısa neden olurlar. Kentlesme ve zenginlik düzeyi yüksek olan toplumlarda siyasal davranış ortaya koymanın yüksek olması, bu yargıyı açıklamaktadır.36 Simdi bu sosyo-ekonomik etkenleri ayrıntılı olarak incelemeye baslayalım; 

1.1.1. Cinsiyet 

Sosyal psikoloji arastırmalarında her toplumda, kadına ve erkege özgü davranış kategorileri üzerinde çalısılmıstır. Çesitli ülkelerde yapılan arastırmalarda 
erkege özgü olarak toplumların tanımladıkları rolün “egitim, basarı, çalıskanlık, kontrollü saldırganlık, giriskenlik” gibi ögeleri içerdigi, bu ögelerin aile ve ev çevresi dısındaki etkinlikler için önem tasıdıkları, diger yandan kadına özgü olarak nitelenen rolün ise “aile, ev, akrabalık grubuna yönelik bütünlestirici ve uyarlamacı egilimleri olan, ancak mesleksel basarıya yönelmeyen ve dış dünyaya iliskin olmayan birtakım özelliklere sahip oldugu bulunmustur.37 

Cinsiyetin siyasal davranış üzerindeki etkisine bakacak olursak, kadınların erkeklere kıyasla siyasal davranış faaliyetlerine daha az katıldıkları gözlenmistir. 

Ancak, burada dikkat edilmesi gereken husus, kadın olmaktan ziyade, erkeklerden daha az egitimli olmanın siyasal davranış üzerindeki etkisidir.38 
Cinsiyet ve siyasal davranış arasındaki iliskiyi belirten üç hipotez ileri sürülebilir: 

İlk olarak, cinsiyet rolleri siyasal davranısı toplumsal statü ve sosyo-ekonomik statü üzerindeki etkisi dolayısıyla belirler; diger bir deyis1e kadınlar erkeklere oranla daha düsük bir sosyoekonomik statüde bulundukları için siyasal yasamda daha az etkin olurlar. 

İkinci olarak, kadınlar düsük sosyo-ekonomik statüleri dolayısıyla, erkeklere oranla kitle iletisim araçlarından daha az yararlanırlar, ayrıca siyasal ilgi, siyasal bilgi, siyasal etkinlik ve örgütsel üyelik bakımından da siyasal yasamda daha az etkin olurlar. 

Üçüncü olarak, kadının, özellikle toplumun ondan aile ve eve yönelik bir rol beklentisi olması halinde, siyasal davranma gibi aile dısı ve kadın için toplumun 
yadsıdıgı davranısları gerektirebilecek eylemlerle dolu bir yasam biçimine sahip olması, erkeklere oranla daha zor oldugu için siyasal yasamda kadınların fazla bir etkinligi olmaz. Bu sebeplerden dolayı, kadınlar, oy vermek gibi fazla zaman ve enerji harcamayı gerektirmeyecek ve aile üyeleriyle birlikte yerine getirilebilecek siyasal davranış türlerine daha sık basvururlarken, hükümet ve bürokrasi ile ilgili islerde daha çekingen davranırlar.39 

Kadınların siyasete duydukları ilginin erkeklerden daha az oldugunu yukarıda görmüstük. Özellikle çocuk dogurma islevinin kadında olusu, onu ev islerine 
yönlendirmektedir. Bundan dolayı da siyasal olayların kadının ilgi alanı dısına çıkması dogaldır. Bu durumun dogal sonucu, kadının siyasal davranısının erkegine bagımlı hale gelmesidir. İlgisinin az oldugu ya da hiç olmadıgı alanda, kadın  erkeginin yaptıgı tercihi fazla düsünmeden ve önemsemeden kabul edebilmektedir.40 

Ayrıca siyasal konularla ilgili yapılan anketler de, “ bilmiyorum” ya da “fikrim yok” gibi yanıtların daha çok kadınlardan geldigini vurgulamaktadır. Bu durum yüksek ögrenim yapan kız ögrenciler arasında bile belirgindir. Özellikle, ekonomik bagımsızlıgı olmayan ve ev isleri yapan kadınlar siyasal konulara daha az ilgi göstermekte ve toplumsal alanda daha zayıf kalmaktadırlar. Ayrıca burada dikkat çeken bir baska konu ise, kadınların siyasal konularda yeterli bilgiye sahip olmamalarından dolayı, neler getirecegini iyice göremedikleri degisikliklere karsı, güçlüye ve kararlılıga sarılırken, ister istemez tutucu egilimler göstermeleridir.41 

Toplumsal kosullar ve ekonomik bagımlılık, kadını egitmeyen, bir mal gibi gören toplum görüsü, kadını siyasal süreçten genellikle uzak tutar. Bu geri kalmış 
toplumların ortaya çıkarttıgı bir durumdur. Fakat ileri toplumlarda da kadınlar genellikle daha çok yerel sorunlar üzerinde dururlar. Kasabaya yapılacak bir okul onları bir dış politika sorunundan daha fazla mesgul eder.42 Kadınların egitim düzeyinin yükselmesi ve çalısan kadın sayısının artması, kadının toplumsal rollerinin degismesine neden olur. Kadınlar böylece siyasal yasamla daha çok ilgilenebilecek ve haklarını daha çok savunabilecek, siyasal yasamda da daha aktif olarak davranış sergileyebileceklerdir. 

3. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder