AYRILIKÇI PKK TERÖRÜNÜN EKONOMİK MALİYETİ., BÖLÜM 1
Özel Rapor 12 Mart 2013
21. YÜZYIL TÜRKİYE ENSTİTÜSÜ
Yazar; Servet Mutlu..,
Yazar Hakkında ;
Servet Mutlu 1995-1997 yılların arasında Ege Üniversitesi’nde dekan yardımcısı ve İktisat bölümü başkanı olarak görev almıştır. 1998-2007 yılların arasında Başkent Üniversitesi’nde İktisat bölüm başkanlığı yapmış, 1998’den bu yana fakülte yönetim kurulu üyeliği ve 2007 yılından beride Senato üyeliği yapmaktadır.
Prof. Dr. Servet Mutlu; “Doğu Sorununun Kökenleri” (2003) kitabının ve “Ayrılıkçı PKK Terörünün Ekonomik Maliyeti” (2008),
“Türkiye Ekonomisi ve IMF Politikaları” (2003), “Devlet ve Doğu” (1999), “The Turkish Central Place Hierarchy: Its Structure and Some of its Determinants” (1988), “The Economic Cost of Civil Conflict in Turkey” (2011), “Ethnic Kurds in Turkey: A Demographic Study” (1996), “Late Ottoman Population and Its Ethnic Distribution” (2007), “Population of Turkey: By Ethnic Groups and Provinces” (1995) gibi önemli makalelerinin yazarıdır.
Servet MUTLU*
*Prof. Dr., Başkent Üniversitesi, İktisat Bölümü “21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü" (21YYTE)
I. Giriş
Bindokuzyüzseksekdörtten (1984 ) beri devam eden ayrılıkçı PKK terörünün Türkiye’ye önemli ekonomik maliyeti olmuştur. Güvenlik harcamalarındaki
artış, fizikî varlıkların tahribi, boşalan ya da boşaltılan köylerde atıl kalmış kaynakların aksi halde getirebilecekleri getiri, terör nedeniyle göç edenlerin ve
köye dönüş yapanların yeniden yerleşimi için harcanan kaynaklar, ölen ya da yaralananların ölüp ya da yaralanmasalardı üretime yapabilecekleri katkı terörün ekonomik maliyetleri arasındadır.
Terörün Türkiye’ye maliyeti konusunda çok çeşitli tahminler ileri sürülmüştür. Dayanak noktaları, nasıl yapıldıkları belirtilmeyen bu tahminlerden kimi 250-300 milyar Dolar’a kadar çıkabilmektedir1.
Daha önce nesnel verilere dayanarak yapılan bir çalışmada, 1999 yılı sonuna kadar olan dönemde terörün ekonomik maliyetinin yaklaşık 2000 Yılı Dolar’ıyla
18 milyar Dolar olduğu tahmin edilmiştir2. Aradan geçen zaman içinde, terörün maliyeti artmış, dolayısıyla yeni bir tahmine ihtiyaç duyulmuştur.
Bu çalışma 1984-2005 dönemi için yeni bir tahmin yapmaya yöneliktir. 2005 sonrası için veri kısıtı nedeniyle bir çalışma yapılamamıştır.
21.YYTE; Türkiye ve dünyadaki millî güvenlik stratejileri, ekonomi, hukuk, enerji/enerji güvenliği, nükleer enerji/nükleer silahlanma, enformasyon/bilgi iletişimi, anayasal düzen, hukuk, adalet, düşük yoğunluklu çatışma (terör ve terörizm), teostratejik araştırmaları demokrasi ve sivil toplum arastırmaları gibi işlevsel ana konular ile, çevre/Türk Dünyası ülkeleri ve küresel/bölgesel güçler ile uluslararası örgütlerdeki gelişmeleri izlemek, bu gelişmeleri Türkiye’nin milli menfaatleri ve ulusal güvenlik gerekleri, doğrultusunda incelemek ve bu alanlarda ciddî çalısmalar yaparak alternatif politika, strateji, program ve projeler üretmek amacıyla 01 Aralık 2005'de kurulmuştur. 21.YYTE’de kurulma amacına uygun olarak aşağıdaki araştırma gurupları kurulmuştur.
Anayasal Düzen, Hukuk, Adalet Araştırma Gurubu
Bio ve Gen Teknolojileri Araştırma Gurubu
Teostrateji Araşırmaları Gurubu
Millî Güvenlik Stratejileri Arastırma Gurubu
Enerji ve Enerji Güvenligi Araştırma Gurubu
Düşük Yoğunluklu Çatısma (Terör veTerörizm) Araştırma Gurubu
Enformasyon ve İnternet Teknolojileri Araştırma Grubu
Ekonomi ve Küreselleşme Araştırma Gurubu
Rusya Araştırma Gurubu
Amerika Araştırma Gurubu
Avrupa Birliği Araştırma Gurubu
Avrasya -Türk Dünyası Araştırma Gurubu
Orta Doğu Araştırma Gurubu
Balkanlar -Kıbrıs Araştırma Gurubu
Çin-Uzakdoğu Araştırma Gurubu
Orta Asya Araştırmalar Merkezi
Rus Slav Araştırmalar Merkezi
Orta Doğu ve Afrika Araştırmaları Merkezi
Balkanlar ve Kıbrıs Araştırmalar Merkezi
Amerika Araştırma Merkezi
Avrupa Birliği Araştırmalar Merkezi
Güney Kafkasya – İran – Pakistan Araştırmalar Merkezi
Asya – Pasifik Araştırmalar Merkezi
Çalışmada terörün yoğunlaştığı Doğu ve Güneydoğu illerinin terör nedeniyle uğradığı dolaylı ekonomik kayıplara, özellikle yüksek risk ortamı nedeniyle
buralarda yatırımların azalmasından kaynaklanan kayıplar konusuna girilmeyecektir; çünkü ülkenin içinde bulunduğu ekonomik gelişme evresinde Doğu ile Batı arasında artan ekonomik yatırım hacmi farklılıklarının ne kadarının dışsal ekonomilerin Batı’da belli birkaç merkezde yoğunlaşması ve işletme ve kent bazında ölçek ekonomileri gibi nedenlerden, ne kadarının Doğu’daki risk ortamından kaynaklandığını ayrıştırmak güç, hattâ mevcut veriler bağlamında olanaksızdır.
II. Ekonomik Maliyet ve Tahmin Yöntemi
Ekonomik maliyet; bir faaliyeti gerçekleştirmek için kullanılan kaynakların fırsat maliyetlerinin toplamıdır. Terörle mücadele bağlamında iki tür ekonomk
maliyetten sözedilebilir: i) doğrudan maliyetler ve ii) dolaylı maliyetler. Doğrudan ekonomik maliyetler; ayrılıkçı terör olmasaydı toplumun katlanmak durumunda kalmayacağı maliyetlerdir. Bunların en önemlileri artan güvenlik harcamaları, mal ve cana verilen zarar ve kayıp, özellikle kırsal kesimde terörden kaynaklanan göç nedeniyle uğranılan üretim kaybı ve göç eden nüfusun yeniden iskân maliyetidir. Dolaylı maliyetler ise terörün bir yan ürünü olan maliyetlerdir.
Bunlar arasında artan risk nedeniyle bölgeden ve ülkeden sermaye kaçışı, becerili emek göçü ve terörle mücadeleye ayrılan kaynakların aksi halde,
yani terörle mücadelede kullanılmasalardı, getirebilecekleri getiridir.
Bu çalışmada can kaybı ve insana verilen fizikî zara dışındaki doğrudan maliyetler ele alınmıştır. Her ne kadar bâzı kamu projelerinde, fayda-maliyet analizi yapılırken, insan hayatı için bir ekonomik değer hesabı yapılıyorsa da 3, bu maliyetler, hem hesap yöntemi bakımından tartışmalı4 olduklarından, hem de ölenlerin hayatı ve yaralananların kendilerinin ve yakın çevrelerinin katlandığı maddî, psikolojik ve sosyal maliyetler yanında bir bakıma önemsiz kaldıklarından, ekonomik maliyet hesaplarına dahil edilmemiştir.
Ekonomik maliyetler bütçesel maliyetlerden farklıdır. Doğrudan ekonomik maliyetlerden bazıları, örneğin terörden kaynaklanan göç nedeniyle kırsal kesimde uğranılan üretim kaybı, bir bütçesel maliyet değildir. Öte yandan, bazı bütçesel maliyetler de birer ekonomik maliyet değildirler. Örneğin, Köye Dönüş
ve Rehabilitasyon Projesi [KDPR] çerçevesinde verilen, vatandaşın terör nedeniyle uğradığı kaybı telafi edici tazminatlar 5 birer bütçesel maliyettir, fakat ekonomik maliyet değildir.
Daha önceki çalışmada, toplam ekonomiye maliyet içinde, payı küçük olan birkaç harcama ve kayıp kalemi dışındaki tüm harcama ve kayıplar önce Türk
Lirası cinsinden hesap edilmiş, bunlar cari yılın yıl ortası TL/Dollar kuru kullanılarak Dolar’a çevrilmiş ve bu Dolarlar, Amerika birleşik Devletleri kentsel yerler tüketici fiyat endeksi kullanılarak 2000 yılı sabit Doları’na irca edilmiştir. Ancak, Dolar’ın son birkaç yıldır TL karşısında değer kaybetmesi nedeniyle, bu
hesap yönteminin gerçek maliyetleri yansıtmayacağı düşünülmüş ve bir başka tahmin yöntemi kullanılmıştır 6.
Yeni yöntemde, istisna teşkil eden ve toplam maliyet içinde önemsiz bir yer tutan maliyetler dışında tüm maliyetler TL cinsinden hesap edilmiş ve her yıla
ilişkin maliyetler Gayri Safi Millî Hasıla deflatörü kullanılarak 2005 yılı sabit fiyatları cinsinden ifade edilmiştir. Bu şekilde ifade edilen maliyetler 2005 yılı
ortalama Dolar kuru kullanılarak 2005 Yılı sabit Dolar’ı olarak ta ayrıca verilmiştir.
Tablo 1: Güvenlik Harcamalarının Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) İçindeki Payları, Bu Payların Harcamaların Uzun Dönem Eğiliminden Pozitif Sapmaları ve Sapmaların Konsolide Bütçe Açığına Katkısı, (%)
NOT :
a) Beş yıllık ortalama ; yıllık paylar toplamının aritmetik ortalamasıdır.
b) 1975-79 ve 1980-84 dönemlerine ilişkin beşer yıllık ortalamaların aritmetik ortalamasıdır.
c) Milli Savunma Bakanlığı harcamalarına 1987’den itibaren Savunma Sanayi Destekleme Fonu dahildir.
VERİ KAYNAKLARI:
Kesinleşmiş güvenlik harcamaları için: MBBMKGM, 1995; MBMGM, 2006; GSMH, Konsolide Bütçe açıkları ve Savunma Sanayi Destekleme Fonu için: DPT, 2007.
Güvenlik harcamaları dışındaki maliyet hesaplarına temel olan verilerin nasıl türetildikleri ve faydalanılan kaynaklar EK’te verilmiştir.
III. Güvenlik Harcamaları
Ayrılıkçı terörün niceliksel olarak hesabedilebilecek en büyük maliyeti güvenlik harcamalarındaki artıştan kaynaklanmıştır.
Burada ele alınan güvenlik harcamaları zaman içindeki seyirleri istatistikî olarak izlenebilen Milli Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı harcamalarıdır. Ayrılıkçı terör nedeniyle Başbakanlık Örtülü Ödeneği’nde ve Milli İstihbarat Teşkilatı harcamalarında da olası artışlar olmuştur; ancak elde veri bulunmadığından, bunlar maliyet hesaplarına dahil edilememiştir.
İzlenebilen güvenlik harcamalarının Gayri Safi Milli Hasıla [GSMH]’daki paylarının 1960’dan bu yana seyirleri Tablo 1’de verilmiştir. Güvenlik harcamalarından en büyük payı, Milli Savunma Bakanlığı alagelmiştir 7.
Milli Savunma Bakanlığı harcamalarının payı 1960’ların ortalarından itibaren azalmaya başlamış ve 1970-74 döneminde GSMH’daki payı ortalama, yüzde 2.58’e inmiştir. Bu azalmada, dünya siyasetinde Doğu ve Batı Blokları arasındaki ilişkilerdeki tedricî yumuşamanın ve Türkiye’nin 1960’ların ortalarından itibaren Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne açılımının rolü olmuş olabilir. 1975-84 döneminde Bakanlığın harcamalarının payı tekrar düşmeye başlamış ve 1987’de bir dip noktasına ulaşmış ve bu tarihten itibaren tekrar artmaya başlamıştır. Bu artış eğilimi özellikle 1999-2002 arasında çok belirgin olmuştur.
Bu eğilim Türk Ordusu’nun Yeni Strateji Konsepti’yle uyumludur.
İçişleri Bakanlığı’nın GSMH’dan aldığı pay Milli savunma
Bakalığı’nınki gibi, 1960-74 arasında görece yüksek olmuş, 1975-1986 arasında tedricî olarak düşmüş, 1986’dan sonra, PKK terörünün artışına paralel olarak yükselmiştir.
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün GSMH’dan aldığı pay 1960-1969 arası görece düşük olmuş, 1970’lerin başından itibaren kentlerde artan terör ve iç karışıklık olaylarıyla birlikte artmıştır. 12 Eylül 1980’den sonra gelen göreli sûkunetin
etkisiyle, Müdürlüğün GSMH’dan aldığı pay bir süre düşük kalmış, 1989’dan itibaren artan PKK terörüne paralel olarak, radikal bir şekilde artmıştır. Jandarma Genel Komutalığı’nın GSMH’dan aldığı pay da 1980’den sonra Emniyet Genel Müdürlüğü’nün aldığı paya bir paralellik göstermiştir.
Türkiye’nin iç ve dış güvenlik durumunda, ayrılıkçı terör dışında, harcamalarda bir artış gerektirecek bir değişiklik olmadığına, hattâ Sovyetler Birliği’nin dağılması ve Doğu Bloku’nun çökmesiyle dış tehdit azalmış bile olduğuna göre,
güvenlik harcamalarındaki artışların, özellikle Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı’nın harcamalarındaki artışların, doğrudan doğruya ayrılıkçı terörle mücadeleden kaynaklandığı açıktır 8.
Güvenlik harcamaları ancak 1980’lerin sonunda artmaya başlamıştır; çünkü terörün gerçek boyutunun algılanmasında ve etkin mücadele şeklinin anlaşılmasında geç kalınmıştır 9. Uzun bir süre PKK küçümsenmiş ve zamanın
başbakanı tarafından bile, “bir avuç çapulcu” olarak nitelendirilmiştir.
PKK’ya karşı ciddî yapılanma 1991’den hız kazanmış, mücadele için gerekli donanım bu tarihten itibaren edinilmiştir. Örneğin Bölge’deki birliklerdeki gece görüş gözlüğü sayısı 1987’de sadece 327 iken 1992 Haziran’ında 1410’a, helikopter sayısı 20’den 117’ye çıkarılmıştır.
Ayrılıkçı terör nedeniyle güvenlik harcamalarındaki artışı tahmin edebilmek için, her kuruluşun GSMH’daki payının görece bir istikrar arzettiği 1975-1984 dönemindeki yıllık paylarının aritmetik ortalaması hesabedilmiş, 1985’ten bu ortalamadan pozitif sapmalar, terörle mücadeleden kaynaklanan ek güvenlik harcaması, diğer bir deyişle terörün güvenlik maliyeti olarak alınmıştır.
İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı’nın 1990’dan itibaren GSMH’dan aldıkları payların daha önceki yıllara görece çok belirgin olarak artmaları ve bu artışların, ayrılıkçı terör örgütüne karşı verilen mücadelenin yoğunluğundaki artışa paralellik göstermesi nedeniyle, bu artışların terörle mücadeleden kaynaklandığı hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kadar açıktır. Milli Savunma Bakanlığı’nın GSMH’dan aldığı payın uzun dönem ortalamasına görece gösterdiği pozitif sapmaların, bazılarının daha önceki yıllardaki negatif sapmaları telafi edecek nitelikte oldukları söylenebilir. Ancak, özellikle 1997-2002 arasında Bakanlığın aldığı payın belirgin şekilde artması önceleri terörle fiilî mücadele, 2000’den sonra ise fiilî mücadele yanında,
daha etkin mücadele yöntemlerinin getirdiği ek harcamalardan kaynaklanmış olması büyük bir olasılıktır. Bakanlığın harcamalarındaki uzun dönem ortalamasına göre artışların büyük bir bölümü bu dönemde olmuştur ve doğrudan doğruya terörle mücadeleyle ilişkilidir.
a) Ayrılıkçı terörle mücadele nedeniyle harcamalardaki yıllık artışlar, Gayri Safi Millî Hasıla Deflatörü kullanılarak 2005 Yılı YTL’sine irca edilmiştir.
NOT:
KAYNAK:
Gayri Safi Milli Hasıla Deflatörü için: DPT, 2007;11.
Ayrılıkçı terör nedeniyle güvenlik harcamalarındaki artışlarla ilgili tahminler Tablo 2 ve Ek Tablo 2’de verilmiştir. Tablo 2’ye göre ayrılıkçı terörle mücadele 2005 yılı sonuna kadar 2005 Yılı fiyatlarıyla Yeni Türk Lirası (YTL) cinsinden, Türkiye’ye 52.5 milyar YTL doğrudan maliyet getirmiştir. Bu gerçek bir kaynak maliyetidir.
Daha önceki çalışmada izlenen yöntemle yapılan tahmine göre, terörle mücadelenin güvenlik harcamalarına getirdiği ek doğrudan yük ise, 2005 yılı Sabit Dolar’ı cinsinden, 1999 sonuna kadar 16.06 milyar Dolar, 2005 yılı sonuna kadar 32.01 milyar Dolar’dır.
Önceki çalışmada, 1999 yılı sonuna kadarki doğrudan maliyet, 2000 sabit ABD Dolar’ı cinsinden 14.71 milyar Dolar’dı.
Aradaki fark, temelde harcamaların farklı yılların Dolar’ı cinsinden ifade edilmesinden kaynaklanmaktadır 12.
Tablo 2’deki tahminlerden aşağıdaki hususlar açıkça görülmektedir.
i) Milli Savunma Bakanlığı’nın harcamalarında, özellikle 1999-2003 arası, uzun dönem ortalamalara görece, hatırı sayılır artışlar olmuştur. Bu sonuç terörle mücadeleye verilen önemi yansıtmaktadır ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin konuşunun siklet merkezinin değişmesi ve Güneydoğu’ya kaydırılmasıyla da uyumludur.
ii) Terörle mücadele daha çok iç güvenlik kuruluşlarının harcamalarını artırmıştır. Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı parasal maliyet açısından, terörle mücadelenin yükünü paylaşmışlardır.
Emniyet Genel Müdürlüğü harcamalarındaki büyük artışın kısmen, terörün kentlere, özellikle de büyük kentlere, sıçramasından ve terörist örgütün kentlerdeki yandaşlarının hareketleriyle mücadelenin bir sonucu olması olasıdır.
iii) Terörle mücadele 1990’larda gittikçe artan ve ancak 2000’lerin ortalarına doğru azalmaya başlayan bütçe açıklarına katkıda bulunmuştur. Ancak bu katkı, terörle mücadelenin maliyetini birkaç yüz milyar Dolar olduğunu savlayanların zımnî olarak atfettikleri katkının oldukça altındadır.
Ayrılıkçı terörle mücadelenin bütçe açığına katkısı, bütçe açığının bir oranı olarak 1990’da yüzde 4.32 ile 2005’te yüzde 24.55 arasında oynamış, çoğu yıllar yüzde 8 ile yüzde 14 arasında kalmıştır (bkz. Tablo 1, sütun VIII).
Ayrılıkçı terörle mücadelenin parasal boyutunun kamuoyunda ifade edilen rakamların yaklaşık beşte- biri düzeyinde olması bunun önemsiz bir büyüklük olduğu anlamına gelmemektedir. Ortaya çıkan büyüklükler; ülkenin maliyesi ve
kalkınma ihtiyaçları gözönüne alındığında asla küçümsenmeyecek boyutlardadır. Terörle mücadele için 2005 yılı sonuna kadar harcanan kaynaklarla GAP bitirilebilir 13, yaklaşık 6000 kilometre otoyol ya da Ankara-Sivrihisar arasındakine benzer, aynı standartta, 16000 kilometre bölünmüş yol yapılabilirdi.
IV Ayrılıkçı Terörün Nedenlediği Göçler
Ayrılıkçı terörle mücadele sadece güvenlik harcamalarında artışlara neden olmamış, büyük bir göç dalgasına yol açmış, bu da önemli maddî kayıplar getirmiştir.
Göçten kaynaklanan maddî kayıpları tahmin edebilmek için, herşeyden önce kaç kişinin terör nedeniyle göç ettiğinin bilinmesi gerekir. Bu konuda da kamu oyunda çeşitli rakamlar, dolaşmakta, bazı tahminlere göre göç sayısı üç milyona
ulaşmaktadır14. Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü [HÜNEE]’nün yaptığı araştırmaya göre ise, 2005 yılına kadar terör nedeniyle Bölge’den toplam 937.7 bin ile 1 milyon 200 bin arasında kişi; Bölge’deki kırsal alandan ise 728 bin ile 946 bin arasında kişi göç etmiştir15.
Toplam göç, il içi ve il dışına göçler konusunda en güvenilir rakamlar Devlet İstatistik Enstitüsü [DİE]’nün, şimdiki adıyla Türkiye İstatistik Kurumu [TÜİK]’nun, Genel Nüfus Sayımlarına dayanarak verdiği rakamlardır.
Ancak, Genel Nüfus Sayımlarına dayanan veriler sadece 1975-1990 arası için mevcuttur. 1997 Nüfus tespiti çalışmasında göçe ilişkin sorular bulunmadığı için 1990-1995 arası için herhangi bir göç verisi yoktur.
NOT:
a) 1985-1990 dönemi göç için basılı kaynak bulunmamaktadır. İlgili veriler, 1990’ların başlarında Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nde Profesör Dr. Ayşe Gedik tarafından bir bilgisayar çıktısı olarak DİE’den alınan 1990 Genel Nüfus Sayımı Daimî İkametgaha Göre İç Göçler’den temin edilmiştir.Sayın Dr. Gedikten alınan çıktı kişisel arşivimdedir.
b) 1990-1995 dönemi için göç sayısı, 1985-1990 arası göç sayısının 1980-1985 ve 1985-1990 dönemleri arasındaki artış hızında artırılmasıyla bulunmuştur.
c) 1985 öncesi göçün tamamen terör dışı nedenlerle olduğu, 1985 sonrasında terör dışı nedenle yapılan göçün 1975-1980 ve 1980-1985 ortalaması büyüklüğünde devam ettiği varsayılarak, 1985 sonrası her dönemin göç sayısından bu ortalama göç sayısı çıkartılarak bulunmuştur.
d) Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü [HÜNEE]’nün, 2006 yılındaki çalışmasında verilen, her dönem için terör nedeniyle yapılan göçün toplam göçe oranı V’inci sütundaki sayıyla çarpılarak bulunmuştur.
VERİ KAYNAKLARI:
DİE,1985, 1989; TUİK, 2005; HÜNEE; 2006.
1995-2000 arası için TÜİK’in bir tahmini bulunmaktadır. Genel Nüfus Sayımlarına ve 1995-2000 arası için TÜİK verilerine dayanan göç verileri Tablo 3’tedir. Tablodaki, 1990-1995 arasındaki göç verileri, 1985-1990 arasında göçlerin, 1980-1985 ile 1985-1990 dönemleri arasındaki artış hızlarında arttıkları varsayımına dayanarak türetilmiştir.
2000 sonrasında terör nedeniyle göç önemli olmadığından, bu dönem için göç tahminleri yapılmamıştır.
1985’ten önce terör nedeniyle göç yok denecek kadar azdır. HÜNEE’nin araştırmasındaki verilere göre güvenlik nedeniyle göç, 1980 öncesi dönem için toplam göçün yüzde 0.7’si, 1981-1985 dönemi için yüzde 6.1’dir16. 1985-1990, 1990-1995, 1995-2000 dönemleri için ise sırasıyla yüzde 29.2’si, yüzde 47.2’si ve yüzde 5.1’dir17.
Tablo 3’te terör nedeniyle göç için iki farklı tahmin yer almaktadır. Birinci tahminde (tahmin A) 1985 öncesi göçlerin ekonomik, sosyal, ailevi ve bireysel nedenlere dayandığı, terör nedeniyle göç olmadığı ya da ihmal edilebilir düzeyde olduğu, 1985 sonrasında terör dışı nedenlerle yapılan göçün 1975-1980 ve 1980-1985 dönemleri ortalaması düzeyinde devam ettiği varsayılarak, 1985 sonrası her dönem için, toplam göçten bu ortalama rakam çıkarılarak terörden kaynaklanan göç rakamlarına ulaşılmıştır. Bu tahmine göre 1985-2000 arasında Bölge’deki toplam göç, Bölge’deki il içi ve il dışına göçler toplamı, 2394146 dır. Terörden kaynaklanan göç toplamı bunun yüzde 45.8’i olup, 1096889’dur
[Tablo 3, sütun VI]. HÜNEE araştırmasındaki terör nedeniyle yapılan göçlerin, toplam göçe oranı kullanılarak yapılan ikinci tahminde, Tahmin B’de ise, terör kaynaklı göç terör nedeniyle 1975-2000 arası için toplam 738080, 1985-2000
arası için ise 709021’dir [Tablo 3, Sütun VII]. Terör kaynaklı göç için yapılan bu ikinci göç tahmini, HÜNEE araştırmasında kırdan yapılan göçlerin alt sınırına yaklaşık olarak eşittir.
Birinci tahmin ise HÜNEE’nin araştırmasındaki terör kaynaklı toplam göçün üst sınırından yaklaşık 104 bin daha azdır. HÜNEE araştırmasında kırsal alandan yapılan göçün alt sınırının burada ikinci tahmindeki toplam göçe yaklaşık
olarak eşit olması ve birinci tahmindeki toplam göçün de HÜNEE çalışmasındaki güvenlik nedeniyle toplam göçün alt ve üst sınırlarının ortasında olması gözönüne alınarak, birinci tahminin daha sağlıklı olduğu düşünülmüş ve Bölgede terör nedeniyle toplam göçün 1096.9 bin olduğu kabul edilmiştir. Bu rakam HÜNEE araştırmasında güvenlik nedeniyle göç için yapılan nokta tahminine, 1077.4 bine, yaklaşık olarak eşittir. Aradaki fark sadece 19.5 bindir.
Güvenlik nedeniyle toplam göçün önemli bir bölümü kırsal alanlardan kaynaklanmıştır. Kırsal alan kaynaklı göçün büyüklüğü konusunda farklı veriler ve tahminler vardır. Türkiye Büyük Millet Meclisi[TBMM]’nin bu konuda oluşturduğu araştırma komisyonunun 1998’de yayınladığı rapora göre 1997 yılı itibariyle, 905 köy ve 2523 mezra boşalmış ya da boşaltılmış ve bu yerleşimlerden 378335 kişi göçetmiştir 18.
İçişleri Bakanı’nın bir soru önergesi üzerine TBMM Genel Sekreterliği’ne 8 Ağustos 2005’te sunduğu yanıtta ise, Köye dönüş ve Rehabilitasyon Projesi [KDRP] çerçevesindeki başvurulara dayanarak yapılan yapılan hesaplamalara göre güvenlik nedeniyle 939 köy ve 2019 mezra boşalmış ve 355803 kişi göçetmiştir 19.Yerleşmelerden bir kısmı güvenlik güçleri tarafından boşaltılmış, bir kısmı ise terör örgütünün kırsal kesimde yaşamı zorlaştırması ve tehlikeli hale getirmesi nedeniyle boşalmıştır 20.
Güvenlik nedeniyle kırsaldan göç sayısı konusunda yukarda verilen rakamlar, sadece tamamen boşalan ya da boşaltılan yerleşmelere ilişkindir. Tamamen boşalmayan kırsal yerleşimlerden de göç olmuştur. Bu nedenlerle, verilen göç sayıları asgari rakamlardır ve gerçek göçü yansıtmaktan uzaktır. HÜNEE’nin araştırmasına göre güvenlik nedeniyle kırsaldan göç, daha önce de
sözedildiği gibi, 728 bin ile 946 bin arasındadır. Nokta tahmini ise 837.2 bindir21. Bu çalışmada; verilen son rakam, 837.2 bin, kırsaldan güvenlik nedeniyle yapılan göç sayısı olarak alınmıştır.
2 . Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder