Doç. Dr. Süleyman ÖZBEK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Doç. Dr. Süleyman ÖZBEK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Kasım 2020 Çarşamba

Bahrî Memlukler Zamanında Suriye ve Mısır a Moğol Göçü ve Sonuçları., BÖLÜM 2

Bahrî Memlukler Zamanında Suriye ve Mısır a Moğol Göçü ve Sonuçları., BÖLÜM 2



Bahrî Memlukler, Zamanında, Suriye, Mısır,Moğol Göçü, Doç. Dr. Süleyman ÖZBEK,

    1317 yılında ise Tatay komutasında 100 kadar Moğol, aileleriyle birlikte Mısır’a iltica ettiler 25.

Belli bir tarihten sonra Memluk devletine gelen Moğollara baktığımızda bunların sadece askerlerden ibaret olmadıkları, aksine aileleriyle kadın ve çocuklarıyla birlikte iltica ettiklerini görüyoruz. Anladığımız kadarıyla Moğollar artık Suriye ve Mısır’ı can korkusu ile iltica ettikleri bir yer olmaktan çıkarmakta ve yeni bir vatan olarak gördüklerine işaret etmektedir. Bu konuda aileler ile yapılan göç hareketleri bilinçli bir şekilde mi yapılıyordu şeklinde bir başka sorgulamayı da göz ardı etmemek lazımdır.

Moğolların buraya kadar zikrettiğimiz Mısır’a toplu gruplar halinde ilticalarından başka zaman zaman münferit ilticalarında yaşandığı kaynaklarda yer almaktadır. Bunlar arasında üst rütbeli devlet ricalinin ilticaları önem arzeder. Mesela İlhanlı Moğollarının ileri gelenlerinden Seyfeddin Cenkli bunlardan birisidir. Seyfeddin Cenkli 1303 yılında ailesiyle birlikte ülkesini terkederek Mısır’a gelmiş ve Memluk sultanı Nasır Muhammed b. Kalavun tarafından çok iyi bir şekilde karşılanmıştır. Memluk sultanı Cenkli’ye emir-i mie payesi vererek Memlukleri arasına almış, daha sonraki zamanlarda da pek çok devlet meselesinde onunla istişare etmekten kaçınmamıştır 26. 
Uzun yıllar Memluk devletinde itibarını koruyan Seyfeddin Cenkli, 1322 yılında İlhanlılardan gelen bir  posta habercisi ile üç gün boyunca gizli saklı görüşmelerde bulunması üzerine sultan Nasır Muhammed b. Kalavun’un tepkisiyle karşılaşmıştır.
Sultan o zamana kadar itibar ettiği adamlar arasında bulunan Seyfeddin Cenkli’yi tutuklatarak elindeki bütün ıktaları da geri almıştır 27.

Münferid iltica olaylarına dair bir başka örneğimiz de 1335 yılında cereyan etmiştir. Bu tarihlerde İlhanlıların Anadolu valisi olan Emir Çoban’ın oğlu Temürtaş, kaçarak Memluk devletine sığınmıştır.

Sultan Nasır Muhammed b. Kalavun tarafından çok iyi bir şekilde karşılanmıştır. Bu itibar o derece ileri seviyede tutulmuştur ki, Memluk sultanı bizzat üst düzey Memluk emirlerinden olan Çaşnigir Seyfeddin Togan’ı Temürtaş’ın hizmetiyle görevlendirmiştir. Ancak bu durum Temürtaş’ın bir süre sonra ölümüyle son bulmuştur. Bu ölüm olayında Memluk kaynakları farklı bilgiler verirler. Bazı kaynaklar Temürtaş’ın hastalanarak öldüğünü kaydederken, bazıları ise Mısır’da fitne çıkarmak istediği için bizzat Sultan tarafından öldürüldüğünü kaydederler 28.
Mısır’a gelen Moğol mültecilerinden en meşhuru Seyfeddin Kosun’dur. Altınorda Hanı’nın 1320 yılında gönderdiği bir elçi heyetiyle Mısır’a gelen Kosun, Nasır b. Muhammed b. Kalavun tarafından satın alınarak memalik-i sultaniye arasına dahil oldu. Kısa zamanda Memluk sultanının sevgisini ve itimadını kazanarak büyük bir izzet, ikram ve itibara nail oldu. Öyle ki Sultan onun kızıyla evlendiği gibi, Kosun’a da kendi kız kardeşini nikahlayarak aralarında sağlam bir akrabalık bağı bile tesis etti 29.

Bu olaydan bir süre sonra Sultan Nasır Muhammed vefat edince, Emir Kosun, naib olarak Memluk devletinde söz sahibi yegane kişi oldu 30.
1340 yılında Orta-Doğu’da ortaya çıkan büyük bir veba salgını ve akabinde yaşanan kıtlık sebebiyle Memluk devletine çok sayıda Moğol mülteci geldi. İktisadi ve sosyal sebeplerle Memluk Devletine sığınan bu mülteciler ile ilgili olarak sultan Nasır Muhammed b. Kalavun, Suriye’deki Halep naibine bir mektup göndererek, onları Halep’te iskan etmesini emretti. Bu Moğol mültecilerinden ikiyüz kadarı
Sultanın emriyle başkent Kahire’ye getirildi. Sultan Nasır Muhammed bunlardan bir kısmını kendi memluk sınıfı olan Memalik-i sultaniyye arasına alırken kalanları da diğer emirler arasında dağıttı 31.

Bahri Memlukleri zamanında kayıtlara geçen son Moğol muhacereti 1341 yılında cereyan etmiştir.
Bu tarihte İslamı kabul eden Altınorda Hanı Özbek, gönderdiği elçi heyeti ilebirlikte Memluk sultanına hediye olarak 440 tane moğol gönderdi. Memluk sultanı bunlardan bir kısmını kendi memlukleri arasına alırken kalanları ise diğer emirler arasında dağıttı 32.
1341 yılında cereyan eden bu göç hareketi bahri memlukleri zamanında Memluk devletine yapılan en son Moğol göçüdür. Nitekim bundan sonra devrin kaynaklarında Memluk devleti sınırlarına yapılan böyle büyük sayıda bir göç hareketine bir daha rastlanmaz.

Değerlendirme: XIII. yüzyılın ilk yarısı Türk - İslam aleminin en karışık olduğu bir devreyi ihtiva eder. Bu zaman dilimi içerisinde gelişen pek çok olay, daha sonraları Orta-Doğu’nun siyasi haritasında yeni şekillenmelere sebep olmuştur. Bunlardan birisi de Cengiz Han’a bağlı Moğol kuvvetlerinin 1220’li yıllarda İslam beldelerine doğru başlattığı istila girişimidir. Karşısına çıkan bütün mukavemet güçlerini
adeta bir kasırga gibi yerle bir eden Moğollar etrafa korku ve dehşet saçarak bir sonraki hedeflerine emin adımlarla ilerlemişlerdir. 

Orta ve yakın Doğu coğrafyasında yer alan idareciler Moğollara karşı mücadele azmini yitirmiş ve psikolojik çöküntü içerisine düşerken, savunmasız halk kan ve göz yaşına boğulmuştur. Bunun sonucunda evlerini, barklarını ve yurtlarını terk eden binlerce çaresiz insan can güvenliği açısından daha emin gördükleri bölgelere göç etmek zorunda kalmıştır. 1243 Kösedağ savaşı ile önce Anadolu coğrafyası hemen akabinde 1258 yılında Bağdad’ın düşmesiyle de Irak bölgesi, Moğollarca işgal altına alınmış ve sıra Suriye ve Mısır’a gelmiştir. Ancak 1260 yılında Ayn-Calut savaşında Memlukler tarafından ilk defa bozguna uğratılan Moğollar ilerleyişini durdurmak zorunda kalmıştır. Bu tarihten sonra uzun yıllara yayılan Memluk-Moğol mücadelesi askeri alandan siyasi ve sosyo-kültürel alanlara yayılmıştır 33. 
   Taraflar arasında ilişkiler düşmanlıktan çıkarak önce Altınorda Moğollarıyla ittifak, sonrasında Suriye ve  Mısır’a Moğolların iltica ve göç olaylarına sahne olmuştur.
Moğol ilticalarının Memluk devletindeki olumlu ve olumsuz etkilerini anlayabilmek için öncelikle memluk sitemine kısaca göz atmak gerekir 34. 
Kıpçak, Arap, Türkmen ve diğer unsurlardan olmak üzere Memluk olarak satın alınan bir kişi, tıbak denilen  askeri kışlalarda dini ve askeri eğitim aldıktan sonra müslüman bir asker olarak Memluk sisteminde yerini alırdı. 
Bu sistem içerisine dahil edilen kölelerin, çocuk yaşta olmasına özen gösterilirdi. Ancak Memluk   sultanlarınca hoşgörü ve iltimas gösterilerek askeri sistem içerisine dahil edilen Moğolların, yaş itibarıyla  çocukluktan çıkmış, olgunluk devresinde veya daha ileri yaşlarda oldukları görülmektedir. 
Bu durum ise, Memluk askeri teşkilatındaki klasik talim ve terbiye kurallarının dışına çıkıldığı için  Moğollardan oluşan yeni memluk zümresinin disiplin altına alınmalarında çeşitli zorlukları beraberinde getirmiştir. 
Nitekim, İslam ülkelerine geldiklerinde eğitilme yaşını çoktan geride bırakan Moğollar, beraberlerinde  adet ve geleneklerini kültürlerini, kanunlarını, sosyal ve askeri nizamlarını da Mısır’a taşımışlardır. 
Onların çoğu kendi dini inanışları olan Şaman anlayışını, başta alkol alımı ve domuz eti yeme gibi İslama  ters eğlence ve yaşantı şekillerini Memluk devletinde de devam ettirdiler. Memluk kaynaklarında onların  İslama aykırı bu yaşantılarına dair devlet ricaline yapılmış pek çok şikayet kayıtları bulunmaktadır. 
Nitekim zamanla bu olumsuz davranışlara karşı oluşan tepkiler, Moğolların memluk devletinden tasfiye  edilmelerine sebebiyet vermiştir.

Bütün bu olumsuzluklara rağmen Memluk sultanlığının, Moğolların kültüründen etkilendiğini de gözardı etmemek lazımdır. Aslında Moğol kültürü Mısır Memluk devletinin temsil ettiği İslami kültür ve medeniyeti etki altına alacak kadar güçlü olmamasına rağmen Baybars Bundukdari başta olmak üzere pek çok Memluk sultanı özellikle Moğol yasalarını ve bazı askeri teşkilata dair kuralları uygulama
alanına koymuşlardır. Şahsi gayret ve becerileri ile pek çok Moğol kökenli kişi zaman içerisinde Memluk devlet teşkilatında kendilerine yer bularak Seyfeddin Cenkli ve Seyfeddin Kosun gibi devlet kademelerinde üst düzeyde önemli görevler üstlenmişlerdir. Memluk devletinde sultanlık makamına kadar yükselen Zeyneddin Ketboğa’nın da Moğol kökenli olduğu göz ardı edilmemelidir.

Memluk devlet teşkilatında kendilerine yer bulan Moğol kökenliler için Şahin eş-Şeyhi ve ailesi ayrıca ele alınması gereken bir örnektir 35. 
Memluk emiri Şâhin eş-Şeyhî ve ailesi Altınorda Moğollarına mensuptur. 
Ailede bilinen ilk şahsiyet emîr Şâhin eş-Şeyhî olup, Memluk olarak Mısır’a intikal etmiş ve kısa zamanda  temayüz ederek emirlik rütbesine kadar yükselmiştir. 
Ailenin İkinci neslini oluşturan Şâhin’in oğlu Halil idarî ve ilmî alanlarda faaliyet göstermiştir. 

    Halil b. Şâhin, özellikle tarih alanında kaleme aldığı, Zübdetü Keşfü’l-Memalik adlı eseri ile Memluk devletinin teşkilat tarihi hakkında bize detaylı bilgiler verir. Ailenin üçüncü neslini oluşturan torun Abdu’l-Bâsıt el- Hanefi ise dedesi ve babasının aksine idarecilik alanında görev almamış sadece ilmî alanda  faaliyet göstermiştir. 
 
   Abdu’l- Basıt’ta tıpkı babası gibi, tarih alanında kaleme aldığı gerek Neylü’l-Emel fi Zeyli’d-Düvel, gerekse er- Ravdu’l-Bâsım fî Havadis el-Umr ve’t-Terâcîm adlı eserleri ile Burci Memlukleri devri için bir başvuru kaynağıdır.

KAYNAKÇA

El-ARINI, Seyyid Baz, el-Memalik, Beyrut 1967
AŞUR, Said Abdulfettah, AŞUR, S. A., el-Eyyûbiyyîn ve’l-Memâlîk fî Mısr ve’ş-Şâm, Kahire, 1990.
AYAZ, F. Yahya, “Türk Memlükler Döneminin Büyük Emîrlerinden Yelboğa el-Ömerî (ö. 768/1366) ve İdaredeki Nüfuzu” Çukurova Ün. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 16, Sayı 1, 2007, s.81-100.
AYAZ, F. Yahya, “ Memlük-Türkiye (Anadolu) Selçuklu Münasebetleri“, Selçuklu Medeniyeti Araştırmaları Dergisi, Cilt 1 - Sayı 1 - Aralık 2016, s. 72-115.
AYAZ, F. Yahya, Memlukler (1250-1517), İsam Yay. Ankara 2015,
BAYBARS el-MANSURÎ, Tuhfetü’l-Mülükiyye fi’d-Devleti’t-Türkiye, Türk Devletleri Konusunda Sultanlara Armağan (1252-1312),  (trc. Hüseyin Polat), TTK. Yay. Ankara 2016.
El-MAKRIZI, el-Mevaiz ve’l-İtibar bi Zikri’l-Hıtat ve’l-Asar, Beyrut tarihsiz.
El-MAKRIZI, el - MAKRİZİ, Kitabu’s-Sülûk li Marifeti Düveli’l-Mülûk, I ve II. ciltler (Nşr.
35 Şahin eş-Şeyhi ve ailesi hk. bkz. S., Özbek, “Memluk Devletinin Siyasi ve Kültür Hayatında Rol Alan Moğol Asıllı Bir Aile (Şahin eş-Şeyhî ve Ailesi)”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, S. 27 (2010),s. 529-552.
M.M. Ziyade), Kahire, 1934 -1958; III ve IV. Ciltler nşr., S. A. Aşûr, Kahire, 1970-1973.
ERDEM İlhan, “Olcaytu Han’ın Ölümüne Kadar İlhanlılar’da Yaşanan Siyasal-Kültürel Gelişmeler ve Yakın-Doğu’ya Etkileri”,  Ankara Ün. Tarih Araştırmaları Dergisi, C.20, S.31(2000), s.1-35.
ERDEM, İlhan, “İlk Dönem Selçuklu-Moğol İlişkilerinin İktisadi Boyutu (1243-1258)”, Ankara Ün. Tarih Araştırmaları Dergisi, C. 24 (2005), S.38, s.1-10.
GÖKHAN, İlyas, “ Memlûk Devleti’nde Askerî Kölelik Hukuku„ Nevşehir Barosu Dergisi, Yıl 1/1 (Mart 2014), s. 133-161.
HEYD, W., Yakın doğu Ticaret Tarihi, Arapça trc. Ahmed Rıza, Heyet-i Mısrıyye, C.2, Kahire 1991, s. 307-308.
İBN ABDIZZAHIR, Teşrifü’l-Eyyam ve’l-Usur fi Sireti el-Meliki’l-Mansur (Thk. Murad Kamil, Muhammed Ali Neccar), Kahire 1961.
İbn Habib, Tezkiretu’n-Nebih fi Eyyami’l-Mansur ve Benihi (Thk. M. Muhammed Emin, Said A. Aşur), III Cilt, Kahire 1976-1986.
İBN-İ KESİR, el-Bidâye ve’n-Nihâye, (Nşr. Ahmed Ebû Mülhim , Ali Necib Atavî, Ali Abdü’şŞâtır) XIV cilt + Fihrist, 4. bsk, Beyrut, 1988.
İBN-İ TAGRIBİRDİ, en-Nücûmu’z-Zâhire fî Mûlûki Mısır ve’l-Kahire, 1-12. ciltler, Nşr. Daru’l - Kütübi’l-Mısrıyye, Kahire, 1929-1956; 13. cilt, nşr Fehim Muhammed Şaltut, Kahire, 1970; 14. cilt, nşr. Cemal Muharrız ve Fehim M. Şaltut, 
Kahire, 1972; 15. cilt, nşr. İbrahim Ali Tarhan, Kahire, 1972; 16. cilt, nşr. F. M. Şaltut, Kahire, 1972
KALKAŞANDÎ, Ahmed b. Ali, Subhu’l-Aşâ Fî Sınâ’ati’l-İnşâ ( Nşr. M. Hüseyin Şemseddin), XIV Cilt + Fihrist, Beyrut, 1987-1988; I-IV. Ciltler nşr. Muhammed Hüseyin Şemseddin; V. Cilt nşr.
Nebil Halid Hatib; VI. Cilt nşr. Yusuf Ali Tavil; VII. Cilt M. nşr. Hüseyin Şemseddin; VIII-IX. Ciltler
Yusuf Ali Tavîl; X-XIV. Ciltler + Fihr ist nşr. Muhammed Hüseyin Şemseddin.
KANAT, Cüneyt “Gazan Han Zamanında Memluk Devletine İltica Eden Uyratlar”, Ege Üniversitesi, Tarih İncelemeleri Dergisi, XV / 2000, s. 105-120.
KANAT, Cüneyt. Baybars Zamanında Memlûk-İlhanlı Münasebetleri (1260-1277) Ege Ün. Tarih İncelemeleri Dergisi (16) 2001, 31-45.
NEVVAR, Selahaddin Muhammed, Tavaifu’l-Moğoliyye fi Mısır fi Asr Devleti’l-Memalik el- Bahriyye, İskenderiye Tarihsiz.
ÖZBEK, Süleyman, “Memluk Devletinin Siyasi ve Kültür Hayatında Rol Alan Moğol Asıllı Bir Aile (Şahin eş-Şeyhî ve Ailesi)”, 
Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, S. 27 (2010) , s. 529-552.
SAĞLAM Ahmet, İbn Teymiyye’nin Moğol-İlhanlılar’a Karşı Siyasi ve Dini Mücadelesi”, Uluslararası Sosyal ve Eğitim Bilimleri Dergisi, Cilt 3, Sayı 6 (2016), s. 35-55.
Es-SAYYAD, Abdu’l-Mu’ta Fuad, el-Moğol fi’t-Tarih, Kahire 1960.
Es-SUBHI, Abdu’l-Munam, Muhammed, Siyasetu Moğol el-İlhaniyyin, Ticah Devleti’l- Memmalik fi Mısr ve’ş-Şam (716-736 /1321-1335), Kahire 2000.107

DİPNOTLAR;

1 Bkz. Selahaddin Muhammed Nevvar, Tavaifu’l-Moğoliyye fi Mısır fi Asr Devleti’l-Memalik el-Bahriyye, İskenderiye tarihsiz.
2 Cüneyt Kanat, “Gazan Han Zamanında Memluk Devletine İltica Eden Uyratlar”, Ege Üniversitesi, Tarih İncelemeleri Dergisi, XV / 2000, s. 105-120.
3 Selahaddin Muhammed Nevvar, Memluk kaynaklarının Türk oldukları hususunda mensup oldukları boylarına varıncaya kadar detaylı bilgi vermesine rağmen Kıpçak sahrasından köle olarak getirilen Baybars ve Kalavun’u dahi Moğol asıllı olarak
göstermektedir (Bkz. Tavaifu’l-Moğoliyye, s. 10).
4 Kalkaşandî, Subhu’l-Aşa, C.IV, s. 458.
5 W. Heyd, Yakın doğu Ticaret Tarihi, Arapça trc. Ahmed Rıza, Heyet-i Mısrıyye, C.II, Kahire 1991, s. 307-308.
6 Kalkaşandi, Subhu’l-Aşa, C. V, s. 461; Seyyid Baz el-Arini, el-Memalik, s. 56-57.
7 El-Makrizi, el-Mevaiz ve’l-İtibar bi Zikri’l-Hıtat ve’l-Asar, , Beyrut tarihsiz. C. II, s. 221.
8 İbn Tanrıberdi, en-Nücûmu’z-Zâhire fî Mûlûki Mısır ve’l-Kahire, Kahire 1929-1956, C.VIII, s. 42; Cüneyt Kanat,“Baybars Zamanında Memlûk-İlhanlı Münasebetleri (1260-1277)“, Tarih İncelemeleri Dergisi (16) 2001, 31-45; F. Yahya, Ayaz,“ Memlük-Türkiye (Anadolu) Selçuklu Münasebetleri“ , Selçuklu Medeniyeti Araştırmaları Dergisi, Cilt 1 - Sayı 1 - Aralık 2016, s. 72-115;
9 Said Abdulfettah Aşur, el-Eyyûbiyyîn ve’l-Memâlîk fî Mısr ve’ş-Şâm, Kahire, 1990. s. 335.
10 İbn Kesir, el-Bidaye, el-Bidâye ve’n-Nihâye, (Nşr. Ahmed Ebû Mülhim , Ali Necib Atavî, Ali Abdü’ş- Şâtır) Beyrut, 1988, C. XIII, s. 234;  El-Makrizi, Hıtat, C.II, s. 117;
11 El-Makrizi, Hıtat, C. II, s. 137.
12 El-Makrizi, Hıtat, C.II, s. 118.
13 Lok mevkii için bk. El-Makrizi, Hıtat, C.II, s. 117.
14 El-Makrizi, Hıtat, C.II, s. 205, 221, 513.
15 El-Makrizi, Kitabu’s-Sülûk li Marifeti Düveli’l-Mülûk, (Nşr. M.M. Ziyade) C. I / 3, Kahire 1934-1958, s.628; İbn Abdizzahir, Teşrifü’l-Eyyam, s. 46;  Nevvar, Tavaifu’l-Moğol, s. 36
16 Seyyid Baz el-Arini, el-Memalik, s. 612; Nevvar, Tavaifu Moğol, s.36.
17 İbn habib, Tezkiretü’n-Nebih, C. I, s. 185; İbn Tanrıberdi, en-Nücum, C. VIII, s.60; Fuad Sayyad, Moğol, s. 233-236; Nevvar, Tavaifu Moğol, s. 40
18 Baybars el-Mansuri, Tuhfetu’l-Mulukiyye, (trc.) s. 132-137; El-Makrizi, Hıtat, C.II, s. 22-23; Nevvar, Tavaifu Moğol, s. 37-42;  El-Makrizi, Hıtat, C.II, s. 22; C. Kanat, “Gazan Han Zamanında Memluk Devletine İltica Eden Uyratlar”, s. 105-120.
19 El-Makrizi, es-Suluk, C.II s. 83
20 El-Makrizi, es-Suluk, C.I, s. 812-813; El-Makrizi, Hıtat, C.II, s. 23.
21 Baybars Mansuri, Tuhfetu’l-Mulukiyye (trc.) s. 136-137; Nevvar, Tavaifu Moğol, s. 43; C. Kanat, “Gazan Han Zamanında Memluk Devletine İltica Eden Uyratlar”, s. 105-120.
22 İbn Tanrıberdi, en-Nucum, C.VIII, s. 258.
23 Memluk sultanı Nasır Muhammed
24 El-Makrizi, es-Suluk, C.II/1, s. 5
25 El-Makrizi, es- Suluk, C. II, s. 174
26 İbn Kesir, el-Bidaye, C.XIV, s. 29; Nevvar, Tavaifu Moğol, s. 44
27 El-Makrizi, es-Suluk, C. II , s. 236
28 İbn Habib, Tezkiretu’n Nebih, C.II, s. 180; El-Makrizi, es-Suluk, C.II, s. 392-393
29 İbn Tanrıberdi, en-Nucum, C. X, s. 46; El-Makrizi, Hıtat, C.II, s. 307-308.
30 İbn Tanrıberdi, en-Nucum, C.X, s. 3; F. Yahya, Ayaz, Memlukler (1250-1517), İsam Yay. Ankara 2015, s. 42-43.
31 El-Makrizi, es-Suluk, C. II, s. 515-517.
32 Moğol muhacereti 1341 Altınorda Hanı Özbek,
33 Subhi, Abdu’l-Munam, Muhammed, Siyasetu Moğol el-İlhaniyyin, Ticah Devleti’l-Memmalik fi Mısr ve’ş-Şam (716-736 /1321-1335), Kahire 2000, s. 79-100; İlhan, Erdem, “Olcaytu Han’ın Ölümüne Kadar İlhanlılar’da Yaşanan Siyasal-Kültürel Gelişmeler ve Yakın-Doğu’ya Etkileri”, Ankara Ün. Tarih Araştırmaları Dergisi C. 20, S.31(2000), s.1-35; F. Yahya, Ayaz, “Türk Memlükler Döneminin Büyük Emîrlerinden Yelboğa el-Ömerî (ö. 768/1366) ve İdaredeki Nüfuzu” Çukurova Ün. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 16, Sayı 1, 2007, s.81-100; Ahmet, Sağlam, İbn Teymiyye’nin Moğol-İlhanlılar’a Karşı Siyasi ve Dini Mücadelesi”, Uluslararası Sosyal ve Eğitim Bilimleri Dergisi, Cilt 3, Sayı 6 (2016), s. 35-55.
34 Bkz. İlyas, Gökhan,“ Memlûk Devleti’nde Askerî Kölelik Hukuku„ Nevşehir Barosu Dergisi, 1/1 (Mart 2014), s. 133-161; İlhan, Erdem, “İlk Dönem Selçuklu-Moğol İlişkilerinin İktisadi Boyutu (1243-1258)” , Tarih Araştırmaları Dergisi, C. 24 (2005), S.38, s.1-10.
35 Şahin eş-Şeyhi ve ailesi hk. bkz. S., Özbek, “Memluk Devletinin Siyasi ve Kültür Hayatında Rol Alan Moğol Asıllı Bir Aile (Şahin eş-Şeyhî ve Ailesi)”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, S. 27 (2010),s. 529-552.

100 Geçmişten Günümüze Göç
Geçmişten Günümüze Göç 101

***

Bahrî Memlukler Zamanında Suriye ve Mısır a Moğol Göçü ve Sonuçları., BÖLÜM 1

 Bahrî Memlukler Zamanında Suriye ve Mısır a Moğol Göçü ve Sonuçları., BÖLÜM 1


Bahrî Memlukler, Zamanında, Suriye, Mısır,Moğol Göçü, Doç. Dr. Süleyman ÖZBEK,

Doç. Dr. Süleyman ÖZBEK
Gazi Üniversitesi / Ankara


    X-XIII. yüzyıllar Orta ve Yakın Doğu coğrafyasında göçlerin yoğun olarak yaşandığı zaman dilimidir. Selçuklu devletinin kurulması ve Malazgirt zaferi ile Batı istikametinde başlayan göç hareketleri Anadolu’nun fethi, Moğol istilası ve son olarak Timur istilası ile devam etmiştir.

Malazgirt sonrası başlayan göç dalgası bir vatan arayışından kaynaklanmakta olup, gelen kitleler genellikle göçebe unsurlar olarak kırsal alanlara yerleşmişler dir. Anadolu coğrafyasının fethi esnasında gerçekleşen göç dalgalarından bahseden Bizans, Ermeni ve Süryani kaynakları “dağ taş karınca misali
Türkmen kaynıyordu“ ifadeleriyle bu göç hareketinin büyüklüğüne işaret ediyorlardı. Moğol istilası ile başlayan ikinci büyük göç dalgası ise daha elit tabakanın esnaf ve zanaatkar sınıf ile ilim erbabını Anadolu’ya taşıyarak bir bakıma Anadolu’nun kültürel yapısını şekillendirmiştir. Timur istilasında ise
iki taraflı bir göç hareketi söz konusudur. Ilkinde Timur orduları önünden kaçan kitleler Anadolu ve Suriye-Mısır’a yığılmışlardır. Ancak istila hareketinin tamamlanmasından sonra Orta-Asya’ya dönen Timur, özellikle Moğol kökenli kitleler başta olmak üzere pek çok insanı beraberinde geri götürmüştür.
   Bu göç hareketleri içerisinde Anadolu merkez konumda bulunmakla birlikte özellikle Moğol istilaları esnasında Suriye ve Mısır coğrafyası da göçten en fazla etkilenen alanlar olmuştur. Nitekim bildirimizde özellikle Suriye olmak üzere Memlukler zamanında Suriye ve Mısır’a yapılan Moğol göçlerini ele alacağız.
Mısır’a iltica eden Moğolların Memluk devletinde siyasi, idari, askeri ve sosyo-ekonomik alanlardaki etkileri yurt dışında birkaç özel çalışma dışında müstakil olarak çalışılmamıştır1. 

   Türkiye’de ise Cüneyt Kanat’ın bir makalesi dışında bu konuda doğrudan bir çalışma söz konusu değildir 2. 

Bu sebeple Moğol göçü ve etkileri hala bakir bir çalışma alanı olarak araştırmacıları beklemektedir.
Memluk devletine yapılan Moğol göçü zamanlaması açısından önemlidir. Çünkü bu göçlerin başladığı dönemde Memluk-Moğol mücadelesi zirve dönemini yaşamakta dır. Orta Asyadan başlattıkları istila harekatında önüne çıkan bütün mukavemet güçlerini adeta bir kasırga gibi yerle bir eden Moğollar ilk defa 1260 yılında Ayn-Calut’ta Memlukler tarafından durdurulmuşlardır. Bu zafer İslam aleminde Moğolların yenilmez olduğu düşüncesini yıkmış ve istilaya karşı bir direniş başlatmıştır. 

   Bu mücadelelerde Memluk devleti merkez olarak İslam aleminin hamiliğini üstlenecektir.

İşte böyle bir zaman diliminde bir taraftan Memluk ve Moğollar arasında askeri mücadeleler bütün şiddetiyle devam ederken diğer yandanda taraflar arasında siyasi ve kültürel ilişki kurma arayışları başlayacaktır. Bu noktada Memluk devletine Moğol cenahından yapılan sığınma amaçlı göçler dikkat çekicidir. 
Bu göçler zaman içerisinde kemmiyet ve keyfiyet itibarıyla daha kapsamlı hale gelecektir.
   Moğol unsurun Suriye ve Mısır’a gelişini iki farklı şekilde değerlendirmek gerekir. Bunlardan ilki ortaçağlar için geçerli gelenekler çerçevesinde olmak üzere klasik yoldan yani köle pazarlarında alım-satımı yapılmak suretiyle gerçekleşmiştir. 

Bu şekilde köle olarak gelenleri kendi ihtiyarları dışında zorla getirilmiş olmaları hasebiyle mülteci konumunda değerlendirmek yanlış olacaktır. Ayrıca bazı
Arap tarihçileri de, köle tacirleri vasıtasıyla Kıpçak sahrasından gelen bütün köleleri moğol kökenli olarak göstererek isabetsiz bir görüş ortaya koyarlar 3.

   Kıpçak sahrası ortaçağlarda özellikle köle ticareti ile şöhret bulmuştu. Buradan her yıl binlerce köle Anadolu üzerinde Suriye ve Mısır’a getirilirdi. Devrin kaynakları Kıpçak sahrasında hayat şartlarının çok zor olduğuna işaretle, insanların geçim sıkıntısı ile bizzat kendi elleri ile çocuklarını köle tacirlerine sattıklarını kaydeder 4. Köle tacirleri ise ailelerinin kendi isteği ile sattıkları bu çocukları Suriye ve Mısır’a getirerek köle pazarlarında satıyorlardı. Bu köle ticareti sadece İslam ülkeleri ile sınırlı kalmamış, aynı düzen ve üslupla Avrupa’ya kadar yayılmıştı 5. Bu köle ticareti Altınorda hanlığını olumsuz yönde etkilediği için daha sonraki yıllarda Altınorda Hanı Tokta tarafından Karadenizin kuzeyinde köle ticaretinin merkezi durumunda olan Kefe’ye bir sefer yapılarak bu ticari faaliyetler
engellenmeye çalışılmıştır 6.

Moğolların Suriye ve Mısır’a geliş yollarından ikincisi ise mülteci tanımına uygun olarak toplu göç olayıdır. Moğolların Suriye ve Mısır arazisine ilk toplu göçü, Altınorda Moğolları ile İlhanlı Moğollarının Azarbaycan arazisi için girdikleri mücadele esnasında Memluk devletine iltica eden Altınorda askerleriyle başlamıştır. Altınorda Hanı aralarındaki problemleri gidermek adına İlhanlı
hükümdarı Hulagu’ya bir elçi heyeti göndermiş, ancak Hulagu anlaşmaya yanaşmadığı gibi Altınorda elçilerini de öldürmüştü. Bu durum karşısında Berke Han, daha önce İran ve Irak’ın zaptı için Hulagu komutasında oluşturulan İlhanlı ordusundaki Altınorda’ya mensup askerlerine geri dönmelerini bildirdi.

Ancak Altınorda ülkesine yapılacak bu geri dönüşün mümkün olmadığını da gözönünde bulunduran Berke Han, bir taraftan daha hızlı ve risksiz bir yolu tercihle askerlerinin bulundukları yere en yakın Memluk devleti arazisine geçerek iltica etmelerini istedi. Aynı zamanda Memluk sultanı Baybars’a bir elçi heyeti göndererek gelişmelerden ve Memluk ülkesine gelecek Altınorda askerlerinden onu haberdar etmeyi de ihmal etmedi. Berke Han gönderdiği elçi ile müslüman olduğunu bildiriyor ve iki ülke arasında İlhanlılara karşı mücadele etmek için Baybars’a ittifak teklif ediyordu. Memnuniyetle kabul gören bu teklif sonrasında Memluk sultanı Baybars da, iyi niyet göstergesi olarak Suriye ve Mısır camilerinde okunan hutbelerde kendi adından sonra Berke Han’ın da adının okunmasını emretti 7. 

Bu olaydan kısa bir süre sonra Altınorda’ya mensup Moğol askerleri Suriye sınırlarına ulaşarak Memluk devletine iltica ettiler 8.
Bu mülteciler aslında Memluk devletine toplu olarak iltica eden ilk Moğol grubunu da oluştururlar.
Bazı kaynaklar Hulagu ile Berke arasındaki mücadelenin sebebleri arasında Altınorda hanının İslam dinini seçmesi ve Hulagu’nun Müslümanlar üzerine yapacağı seferlere karşı çıkmasını gösterirler.
Aslında bu zayıf bir ihtimal olarak görünmekle birlikte, daha sonrasında Altınorda Hanı’nın İslamiyeti kabulü, onu Memluk devletiyle birbirlerine yakınlaştırarak ortak düşmanları olan İlhanlılara karşı ittifak yapmalarına sebebiyet verdi. Said Aşur ise Baybars ile Berke arasında dostluğun sadece şahsi bir dostluk olmadığını, iki devlet arasında kuvvetli bir manevi bağın olduğuna işaretle İlk Memluk sultanları Aybek, Kutuz, Baybars ve Kalavun Kıpçak asıllı oldukları için bu bölgeye ve dolayısıyla Altınorda’ya karşı daha duyarlı davrandıklarını belirtir 9.

Baybars, Altınorda’ya mensup Moğol askerlerinin Suriye’ye sınırını geçerek Memluk devletine iltica ettikleri haberini alınca, derhal Şam naibine emir vererek bu mültecilerin en iyi şekilde ağırlamasını istedi. Ayrıca onlara çeşitli ve değerli armağanlar ile hilatlar gönderdi. Kahire’ye gelişlerinde ise onları bizzat şehir dışında karşılayarak ileri gelenlerine çeşitli ıktalar tahsisiyle emirlik rütbeleri (yüzler emirliği) verdi ve onları memaliki sultaniyeye dahil etti 10.

Baybars zamanında Hulagu’dan kaçarak Mısıra gelen Altınorda Moğollarının sayısı hakkında dönemin kaynaklari genel olarak kadın ve çocuklar hariç 200 süvariden biraz fazla olarak gösterir.

Sadece Baybars Devadar, eserinde bu mültecilerin sayısını 1000’den fazla olarak gösterir 11. 

Memluk sultanı Baybars’ın 1261 yılında Mısır’a gelen bu ilk Moğol taifesine yapmış olduğu inam ve ihsanları, daha başka Moğol gruplarının da Mısır’a akın akın gelmelerinde teşvik edici bir unsur oldu. Bu olaydan bir kaç yıl sonra 1263 yılında yaklaşık 1300 Moğol süvarisi daha Memluk devletine iltica etti. Baybars
bunları da aynı şekilde karşılayarak devlet hizmetinde istihdam etti 12.

Moğol mültecileri Baybars tarafından önce Kahire dışında Lok mevkiinde iskan edilmişlerdir.13

Bunlardan bir kısmı daha sonra Kalatu’l-Cebel içerisine alınarak burada iskan edildiler. Zamanla Moğollara karşı Memluk devleti içerisinde bir hoşnutsuzluk baş göstermiş ve kale içerisindeki bu Moğollar ancak Barsbay devrinde kaleden sürüp çıkartılarak mekanları da tahrip edilmiştir. Makrizi, Baybars zamanında Suriye ve Mısır bölgesinin Moğol mültecileriyle dolduğunu söyler 14.

Baybars’tan sonra da Memluk devletine Moğol ilticasının devam ettiği görülmektedir. Kaynaklar 1283 yılında Mansur Kalavun devrine ait küçük bir mülteci kafilesinden bahsederler. Buna göre sayıları sadece ondokuz kişi olarak kaydedilen Moğol süvarileri kadın ve çocuklarıyla Memluk devletine iltica ettiler. Burada gösterilen 19 rakamı sadece Moğol askerlerini işaret etmekte olup maiyetlerindeki kadın ve çocuklar ile bu sayının 100’ü bulduğu 
anlaşılmaktadır 15.  
Dönemin kaynaklarında 1291 yılında Eşref Halil b. Kalavun zamanında 300 Moğol süvarisinin  Mısır’a iltica ettiğine işaret edilirken, Muhammed b. Kalavun devriyle alakalı olarak da, Moğol savaşları sebebiyle esir alınmış çok sayıda Moğol kadın ve çocuklarının Mısır’a getirilerek çarşı ve pazarlarda satışa sunulduğu zikredilmektedir 16. Memluk kaynakları 1295 yılı olaylarından bahsederken o zamana kadar Mısır’a yapılmış en büyük Moğol muhaceretinin gerçekleştiğini kaydederler. Kadın ve çocuklarıyla 10 bin kişiyi bulan Moğol mültecileri Sultan Ketboğa (1294-1296) tarafından çok iyi bir şekilde karşılanarak mevkileri ile
mütenasip hediyeler, makam ve mevkiler verildi17. Sultan Ketboğa Mısır’a gelen bu kalabalık Moğol unsurunun tamamını Mısır’a kabul etmedi. Bunlardan sadece 300 süvariyi aileleriyle Mısır’da iskan etti. Geri kalan mültecilerin büyük bir kısmını memluk askerlerinin arasına dahil ederek Suriye’de iskan etti. Memluk emirlerinden pek çoğu bu mülteciler arasında yer alan Moğol kadınlarıyla evlendiler 18.

1295 yılındaki bu göç hareketinde dikkat çeken en önemli unsur, bu dönemde Memluk Sultanı olan Zeyneddin Ketboğa’nın Moğol asıllı olmasıdır. Moğol asıllı birisinin sultanlık makamına kadar yükselmiş olması Moğollar arasında muhtemelen bir teşvik unsuru olmuştur. Memlukler zamanında Suriye ve Mısıra gelen veya getirilen Moğollar Vafidiye, Müste’minin veya Müste’men adlarıyla
anıldılar. Moğol unsurun diğer Memluk unsurlarıyla karışmalarına fazla izin verilmedi. Onlar ekalliyat olarak zikredildiler. Mülteci Moğollar burada dillerini, dinlerini, adet ve geleneklerini korudular.

İçlerinden büyük bir kısmı da İslam dinine girdi.

Suriye ve Mısır’da sayıları çoğalan Moğollara karşı gerek sayıları ve gerekse sosyal yaşantıları sebebiyle memluk devletinde şikayetler başgöstermiştir. Ketboga zamanında, Memaliki sultaniyye içerisinde yer alan Moğol Uyrati memlukler kötü hareketler sergiliyorlar, içki içiyor, domuz eti yiyorlardı 19. Bu durum etrafta onlara karşı bir hoşnutsuzluk meydana getirmişti Bu şikayetler zamanla
artarak Moğollara karşı bir düşmanlık gösterisine dönüşecektir. Nitekim, 1296 yılında Laçin zamanında devlet içerisinde nüfuzları artan Uyratiyye Moğollarına karşı bir temizlik harekatı başlatılmıştır.

Öncelikle Moğol asıllı sultan Ketboga tahttan indirilmiş arkasından da, Moğol ileri gelenlerinin büyük kısmı tutuklanarak İskenderiye’de hapsedilirken daha alt tabakadan olanların büyük çoğunluğu ise katledilmişlerdir 20. 1309 yılında bir grub Moğol, tahttan indirilen Seyfeddin Ketboga’yı yeniden tahta çıkarmak için Barantay idaresinde bir ihtilal girişiminde bulunmuşlarsa da, bu girişim başarısızlığa uğradığı gibi yakalananlarda idam edilmişlerdir 21. 

Bu durum üzerine Kahire’yi terkeden Moğol mültecileri Suriye’ye yerleşerek sırda faaliyetlerine devam  etmişler ve Kerek’te mahpus bulunan Nasır Muhammed b. Kalvun’u yeniden tahta çıkarmak için çalışmışlardır. 

Kısa süre sonra da bu çalışmalarında başarıya ulaşmışlardır 22.

     1304 yılında Memluk devletinin başkenti Kahire’ye, Altınorda devletinden bir elçi heyeti geldi. Bu elçi heyetinde 400 Memluk ve 200 cariye bulunuyordu. Memluk sultanı Nasır Muhammed b. Kalavun bunlardan 120 tanesini kendi memlukleri arasına alarak diğerlerini memluk emirleri arasında dağıttı 23.
Yine aynı yıl içerisinde başlarında meşhur Memluk emiri Sunkuru’l-Aşkar’ın oğlunun bulunduğu 200 kişilik bir grup Kahire’ye geldi. 

Bunlar İlhanlı Hükümdarı Gazan Han’ın ileri gelen kumandanlarından bazı moğol emir ve askerlerinden oluşuyordu. 24. 

***