18 Kasım 2020 Çarşamba

Bahrî Memlukler Zamanında Suriye ve Mısır a Moğol Göçü ve Sonuçları., BÖLÜM 1

 Bahrî Memlukler Zamanında Suriye ve Mısır a Moğol Göçü ve Sonuçları., BÖLÜM 1


Bahrî Memlukler, Zamanında, Suriye, Mısır,Moğol Göçü, Doç. Dr. Süleyman ÖZBEK,

Doç. Dr. Süleyman ÖZBEK
Gazi Üniversitesi / Ankara


    X-XIII. yüzyıllar Orta ve Yakın Doğu coğrafyasında göçlerin yoğun olarak yaşandığı zaman dilimidir. Selçuklu devletinin kurulması ve Malazgirt zaferi ile Batı istikametinde başlayan göç hareketleri Anadolu’nun fethi, Moğol istilası ve son olarak Timur istilası ile devam etmiştir.

Malazgirt sonrası başlayan göç dalgası bir vatan arayışından kaynaklanmakta olup, gelen kitleler genellikle göçebe unsurlar olarak kırsal alanlara yerleşmişler dir. Anadolu coğrafyasının fethi esnasında gerçekleşen göç dalgalarından bahseden Bizans, Ermeni ve Süryani kaynakları “dağ taş karınca misali
Türkmen kaynıyordu“ ifadeleriyle bu göç hareketinin büyüklüğüne işaret ediyorlardı. Moğol istilası ile başlayan ikinci büyük göç dalgası ise daha elit tabakanın esnaf ve zanaatkar sınıf ile ilim erbabını Anadolu’ya taşıyarak bir bakıma Anadolu’nun kültürel yapısını şekillendirmiştir. Timur istilasında ise
iki taraflı bir göç hareketi söz konusudur. Ilkinde Timur orduları önünden kaçan kitleler Anadolu ve Suriye-Mısır’a yığılmışlardır. Ancak istila hareketinin tamamlanmasından sonra Orta-Asya’ya dönen Timur, özellikle Moğol kökenli kitleler başta olmak üzere pek çok insanı beraberinde geri götürmüştür.
   Bu göç hareketleri içerisinde Anadolu merkez konumda bulunmakla birlikte özellikle Moğol istilaları esnasında Suriye ve Mısır coğrafyası da göçten en fazla etkilenen alanlar olmuştur. Nitekim bildirimizde özellikle Suriye olmak üzere Memlukler zamanında Suriye ve Mısır’a yapılan Moğol göçlerini ele alacağız.
Mısır’a iltica eden Moğolların Memluk devletinde siyasi, idari, askeri ve sosyo-ekonomik alanlardaki etkileri yurt dışında birkaç özel çalışma dışında müstakil olarak çalışılmamıştır1. 

   Türkiye’de ise Cüneyt Kanat’ın bir makalesi dışında bu konuda doğrudan bir çalışma söz konusu değildir 2. 

Bu sebeple Moğol göçü ve etkileri hala bakir bir çalışma alanı olarak araştırmacıları beklemektedir.
Memluk devletine yapılan Moğol göçü zamanlaması açısından önemlidir. Çünkü bu göçlerin başladığı dönemde Memluk-Moğol mücadelesi zirve dönemini yaşamakta dır. Orta Asyadan başlattıkları istila harekatında önüne çıkan bütün mukavemet güçlerini adeta bir kasırga gibi yerle bir eden Moğollar ilk defa 1260 yılında Ayn-Calut’ta Memlukler tarafından durdurulmuşlardır. Bu zafer İslam aleminde Moğolların yenilmez olduğu düşüncesini yıkmış ve istilaya karşı bir direniş başlatmıştır. 

   Bu mücadelelerde Memluk devleti merkez olarak İslam aleminin hamiliğini üstlenecektir.

İşte böyle bir zaman diliminde bir taraftan Memluk ve Moğollar arasında askeri mücadeleler bütün şiddetiyle devam ederken diğer yandanda taraflar arasında siyasi ve kültürel ilişki kurma arayışları başlayacaktır. Bu noktada Memluk devletine Moğol cenahından yapılan sığınma amaçlı göçler dikkat çekicidir. 
Bu göçler zaman içerisinde kemmiyet ve keyfiyet itibarıyla daha kapsamlı hale gelecektir.
   Moğol unsurun Suriye ve Mısır’a gelişini iki farklı şekilde değerlendirmek gerekir. Bunlardan ilki ortaçağlar için geçerli gelenekler çerçevesinde olmak üzere klasik yoldan yani köle pazarlarında alım-satımı yapılmak suretiyle gerçekleşmiştir. 

Bu şekilde köle olarak gelenleri kendi ihtiyarları dışında zorla getirilmiş olmaları hasebiyle mülteci konumunda değerlendirmek yanlış olacaktır. Ayrıca bazı
Arap tarihçileri de, köle tacirleri vasıtasıyla Kıpçak sahrasından gelen bütün köleleri moğol kökenli olarak göstererek isabetsiz bir görüş ortaya koyarlar 3.

   Kıpçak sahrası ortaçağlarda özellikle köle ticareti ile şöhret bulmuştu. Buradan her yıl binlerce köle Anadolu üzerinde Suriye ve Mısır’a getirilirdi. Devrin kaynakları Kıpçak sahrasında hayat şartlarının çok zor olduğuna işaretle, insanların geçim sıkıntısı ile bizzat kendi elleri ile çocuklarını köle tacirlerine sattıklarını kaydeder 4. Köle tacirleri ise ailelerinin kendi isteği ile sattıkları bu çocukları Suriye ve Mısır’a getirerek köle pazarlarında satıyorlardı. Bu köle ticareti sadece İslam ülkeleri ile sınırlı kalmamış, aynı düzen ve üslupla Avrupa’ya kadar yayılmıştı 5. Bu köle ticareti Altınorda hanlığını olumsuz yönde etkilediği için daha sonraki yıllarda Altınorda Hanı Tokta tarafından Karadenizin kuzeyinde köle ticaretinin merkezi durumunda olan Kefe’ye bir sefer yapılarak bu ticari faaliyetler
engellenmeye çalışılmıştır 6.

Moğolların Suriye ve Mısır’a geliş yollarından ikincisi ise mülteci tanımına uygun olarak toplu göç olayıdır. Moğolların Suriye ve Mısır arazisine ilk toplu göçü, Altınorda Moğolları ile İlhanlı Moğollarının Azarbaycan arazisi için girdikleri mücadele esnasında Memluk devletine iltica eden Altınorda askerleriyle başlamıştır. Altınorda Hanı aralarındaki problemleri gidermek adına İlhanlı
hükümdarı Hulagu’ya bir elçi heyeti göndermiş, ancak Hulagu anlaşmaya yanaşmadığı gibi Altınorda elçilerini de öldürmüştü. Bu durum karşısında Berke Han, daha önce İran ve Irak’ın zaptı için Hulagu komutasında oluşturulan İlhanlı ordusundaki Altınorda’ya mensup askerlerine geri dönmelerini bildirdi.

Ancak Altınorda ülkesine yapılacak bu geri dönüşün mümkün olmadığını da gözönünde bulunduran Berke Han, bir taraftan daha hızlı ve risksiz bir yolu tercihle askerlerinin bulundukları yere en yakın Memluk devleti arazisine geçerek iltica etmelerini istedi. Aynı zamanda Memluk sultanı Baybars’a bir elçi heyeti göndererek gelişmelerden ve Memluk ülkesine gelecek Altınorda askerlerinden onu haberdar etmeyi de ihmal etmedi. Berke Han gönderdiği elçi ile müslüman olduğunu bildiriyor ve iki ülke arasında İlhanlılara karşı mücadele etmek için Baybars’a ittifak teklif ediyordu. Memnuniyetle kabul gören bu teklif sonrasında Memluk sultanı Baybars da, iyi niyet göstergesi olarak Suriye ve Mısır camilerinde okunan hutbelerde kendi adından sonra Berke Han’ın da adının okunmasını emretti 7. 

Bu olaydan kısa bir süre sonra Altınorda’ya mensup Moğol askerleri Suriye sınırlarına ulaşarak Memluk devletine iltica ettiler 8.
Bu mülteciler aslında Memluk devletine toplu olarak iltica eden ilk Moğol grubunu da oluştururlar.
Bazı kaynaklar Hulagu ile Berke arasındaki mücadelenin sebebleri arasında Altınorda hanının İslam dinini seçmesi ve Hulagu’nun Müslümanlar üzerine yapacağı seferlere karşı çıkmasını gösterirler.
Aslında bu zayıf bir ihtimal olarak görünmekle birlikte, daha sonrasında Altınorda Hanı’nın İslamiyeti kabulü, onu Memluk devletiyle birbirlerine yakınlaştırarak ortak düşmanları olan İlhanlılara karşı ittifak yapmalarına sebebiyet verdi. Said Aşur ise Baybars ile Berke arasında dostluğun sadece şahsi bir dostluk olmadığını, iki devlet arasında kuvvetli bir manevi bağın olduğuna işaretle İlk Memluk sultanları Aybek, Kutuz, Baybars ve Kalavun Kıpçak asıllı oldukları için bu bölgeye ve dolayısıyla Altınorda’ya karşı daha duyarlı davrandıklarını belirtir 9.

Baybars, Altınorda’ya mensup Moğol askerlerinin Suriye’ye sınırını geçerek Memluk devletine iltica ettikleri haberini alınca, derhal Şam naibine emir vererek bu mültecilerin en iyi şekilde ağırlamasını istedi. Ayrıca onlara çeşitli ve değerli armağanlar ile hilatlar gönderdi. Kahire’ye gelişlerinde ise onları bizzat şehir dışında karşılayarak ileri gelenlerine çeşitli ıktalar tahsisiyle emirlik rütbeleri (yüzler emirliği) verdi ve onları memaliki sultaniyeye dahil etti 10.

Baybars zamanında Hulagu’dan kaçarak Mısıra gelen Altınorda Moğollarının sayısı hakkında dönemin kaynaklari genel olarak kadın ve çocuklar hariç 200 süvariden biraz fazla olarak gösterir.

Sadece Baybars Devadar, eserinde bu mültecilerin sayısını 1000’den fazla olarak gösterir 11. 

Memluk sultanı Baybars’ın 1261 yılında Mısır’a gelen bu ilk Moğol taifesine yapmış olduğu inam ve ihsanları, daha başka Moğol gruplarının da Mısır’a akın akın gelmelerinde teşvik edici bir unsur oldu. Bu olaydan bir kaç yıl sonra 1263 yılında yaklaşık 1300 Moğol süvarisi daha Memluk devletine iltica etti. Baybars
bunları da aynı şekilde karşılayarak devlet hizmetinde istihdam etti 12.

Moğol mültecileri Baybars tarafından önce Kahire dışında Lok mevkiinde iskan edilmişlerdir.13

Bunlardan bir kısmı daha sonra Kalatu’l-Cebel içerisine alınarak burada iskan edildiler. Zamanla Moğollara karşı Memluk devleti içerisinde bir hoşnutsuzluk baş göstermiş ve kale içerisindeki bu Moğollar ancak Barsbay devrinde kaleden sürüp çıkartılarak mekanları da tahrip edilmiştir. Makrizi, Baybars zamanında Suriye ve Mısır bölgesinin Moğol mültecileriyle dolduğunu söyler 14.

Baybars’tan sonra da Memluk devletine Moğol ilticasının devam ettiği görülmektedir. Kaynaklar 1283 yılında Mansur Kalavun devrine ait küçük bir mülteci kafilesinden bahsederler. Buna göre sayıları sadece ondokuz kişi olarak kaydedilen Moğol süvarileri kadın ve çocuklarıyla Memluk devletine iltica ettiler. Burada gösterilen 19 rakamı sadece Moğol askerlerini işaret etmekte olup maiyetlerindeki kadın ve çocuklar ile bu sayının 100’ü bulduğu 
anlaşılmaktadır 15.  
Dönemin kaynaklarında 1291 yılında Eşref Halil b. Kalavun zamanında 300 Moğol süvarisinin  Mısır’a iltica ettiğine işaret edilirken, Muhammed b. Kalavun devriyle alakalı olarak da, Moğol savaşları sebebiyle esir alınmış çok sayıda Moğol kadın ve çocuklarının Mısır’a getirilerek çarşı ve pazarlarda satışa sunulduğu zikredilmektedir 16. Memluk kaynakları 1295 yılı olaylarından bahsederken o zamana kadar Mısır’a yapılmış en büyük Moğol muhaceretinin gerçekleştiğini kaydederler. Kadın ve çocuklarıyla 10 bin kişiyi bulan Moğol mültecileri Sultan Ketboğa (1294-1296) tarafından çok iyi bir şekilde karşılanarak mevkileri ile
mütenasip hediyeler, makam ve mevkiler verildi17. Sultan Ketboğa Mısır’a gelen bu kalabalık Moğol unsurunun tamamını Mısır’a kabul etmedi. Bunlardan sadece 300 süvariyi aileleriyle Mısır’da iskan etti. Geri kalan mültecilerin büyük bir kısmını memluk askerlerinin arasına dahil ederek Suriye’de iskan etti. Memluk emirlerinden pek çoğu bu mülteciler arasında yer alan Moğol kadınlarıyla evlendiler 18.

1295 yılındaki bu göç hareketinde dikkat çeken en önemli unsur, bu dönemde Memluk Sultanı olan Zeyneddin Ketboğa’nın Moğol asıllı olmasıdır. Moğol asıllı birisinin sultanlık makamına kadar yükselmiş olması Moğollar arasında muhtemelen bir teşvik unsuru olmuştur. Memlukler zamanında Suriye ve Mısıra gelen veya getirilen Moğollar Vafidiye, Müste’minin veya Müste’men adlarıyla
anıldılar. Moğol unsurun diğer Memluk unsurlarıyla karışmalarına fazla izin verilmedi. Onlar ekalliyat olarak zikredildiler. Mülteci Moğollar burada dillerini, dinlerini, adet ve geleneklerini korudular.

İçlerinden büyük bir kısmı da İslam dinine girdi.

Suriye ve Mısır’da sayıları çoğalan Moğollara karşı gerek sayıları ve gerekse sosyal yaşantıları sebebiyle memluk devletinde şikayetler başgöstermiştir. Ketboga zamanında, Memaliki sultaniyye içerisinde yer alan Moğol Uyrati memlukler kötü hareketler sergiliyorlar, içki içiyor, domuz eti yiyorlardı 19. Bu durum etrafta onlara karşı bir hoşnutsuzluk meydana getirmişti Bu şikayetler zamanla
artarak Moğollara karşı bir düşmanlık gösterisine dönüşecektir. Nitekim, 1296 yılında Laçin zamanında devlet içerisinde nüfuzları artan Uyratiyye Moğollarına karşı bir temizlik harekatı başlatılmıştır.

Öncelikle Moğol asıllı sultan Ketboga tahttan indirilmiş arkasından da, Moğol ileri gelenlerinin büyük kısmı tutuklanarak İskenderiye’de hapsedilirken daha alt tabakadan olanların büyük çoğunluğu ise katledilmişlerdir 20. 1309 yılında bir grub Moğol, tahttan indirilen Seyfeddin Ketboga’yı yeniden tahta çıkarmak için Barantay idaresinde bir ihtilal girişiminde bulunmuşlarsa da, bu girişim başarısızlığa uğradığı gibi yakalananlarda idam edilmişlerdir 21. 

Bu durum üzerine Kahire’yi terkeden Moğol mültecileri Suriye’ye yerleşerek sırda faaliyetlerine devam  etmişler ve Kerek’te mahpus bulunan Nasır Muhammed b. Kalvun’u yeniden tahta çıkarmak için çalışmışlardır. 

Kısa süre sonra da bu çalışmalarında başarıya ulaşmışlardır 22.

     1304 yılında Memluk devletinin başkenti Kahire’ye, Altınorda devletinden bir elçi heyeti geldi. Bu elçi heyetinde 400 Memluk ve 200 cariye bulunuyordu. Memluk sultanı Nasır Muhammed b. Kalavun bunlardan 120 tanesini kendi memlukleri arasına alarak diğerlerini memluk emirleri arasında dağıttı 23.
Yine aynı yıl içerisinde başlarında meşhur Memluk emiri Sunkuru’l-Aşkar’ın oğlunun bulunduğu 200 kişilik bir grup Kahire’ye geldi. 

Bunlar İlhanlı Hükümdarı Gazan Han’ın ileri gelen kumandanlarından bazı moğol emir ve askerlerinden oluşuyordu. 24. 

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder