12 Kasım 2020 Perşembe

BASRA KÖRFEZİ ÜLKELERİNİN TÜRKİYE’NİN ORTADOĞU’DAKİ ROLÜNE BAKIŞI. BÖLÜM 1

BASRA KÖRFEZİ ÜLKELERİNİN TÜRKİYE’NİN ORTADOĞU’DAKİ ROLÜNE BAKIŞI.  BÖLÜM 1


Prof. Dr. Tayyar ARI,Basra Körfezi ülkeleri, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri,Katar,Irak, İran,

Ortadoğu Analiz
Kasım’10 Cilt 2
Sayı23
Kapak Konusu
Basra Körfezi Ülkeleri ve Türkiye Ortadoğu Analiz Kasım’10 Cilt 2 Sayı23
Türkiye’nin Basra Körfezi ülkelerinin gerek kamuoylarında gerek yönetimleri nezdinde şu an oldukça olumlu bir imajı var. 
Prof. Dr. Tayyar ARI 
Yrd. Doç. Dr. Veysel AYHAN 
Uludağ Üniversitesi U.İ.B. 
ORSAM Basra Körfezi Ülkeleri Danışmanı
Abant İzzet Baysal Üniversitesi U.İ.B. 




BASRA KÖRFEZİ ÜLKELERİNİN TÜRKİYE’NİN ORTADOĞU’DAKİ ROLÜNE BAKIŞI 

< Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar, Türkiye’ye İran’ın bölgeye yönelik hegemonik amaçlarına karşı bir dayanak ve bir denge unsuru olarak bakmaktadır. Bu ülkeler İran’dan kaynaklanabilecek bir saldırı karşısında her şeyini kaybedebileceğini düşünmektedir. >

Giriş 

Basra Körfezi ülkeleri hakkında Türkiye’de ciddi kurumsal araştırmaların eksikliğine ve bu ülkelere olan ilginin yetersizliğine rağmen söz konusu bölge ülkelerinin Türkiye’deki gelişmeleri yakından takip ettikleri dikkati çekmektedir. 

Türk dış politikasının, Türkiye-AB ve Türkiye Ortadoğu ilişkilerinin yapısını yakından takip eden bölge ülkelerinin Türkiye’ye bakışı ülkeden ülkeye farklılık gösterse de, temelde ikili ilişkilerin geliştirilmesi yönünde bir beklenti içerisinde oldukları görülmektedir. Bu çalışmada, sayfa sınırlaması nedeniyle Basra Körfezi ülkelerinden yalnızca Bahreyn, Katar ve BAE’nin Türkiye bakışı üzerinde durularak, bir anlamda mikro düzeyden makro sonuçlara ulaşılması amaçlanmaktadır. 



Bahreyn’deki Türkiye Algısı Ve Türk Dış Politikasına Bakış 

1800’lü yılların başından itibaren İngiltere ile Basra Körfezi’nde yaşanan etki mücadelesinin merkez üstlerinden biri olan Bahreyn’in Türkiye’ye ve Türk dış politikasına bakışını birkaç başlık altında irdelemek mümkündür. Körfez ülkeleri içinde Türk vatandaşlarına vize muafiyeti tanıyan ülkelerin başında gelen Bahreyn’deki saha araştırmalarından elde ettiğimiz izlenim doğrultusunda Bahreyn dış politikasının öncelikleri arasında Irak sorunu, İran, Arap ülkeleri ve ABD ile ilişkiler ile Hizbullah ve Hamas’ın politikalarının Bahreyn ve Ortadoğu’daki dengelere etkisinin önemsendiği görülmektedir. Bu çerçevede Türkiye ile ilişkilerde de veya Türk dış politikasına bakışta bu parametrelerin belirleyici bir rol oynadığını belirtmek gerekir. Bahreyn’in öncelikli tehdit algılamalarına bakıldığında ülkedeki Şii nüfusun politizasyonu rejim tarafından ciddi bir istikrarsızlık unsuru olarak görülmektedir. Irak’taki rejim değişikliği ve Şi-ilerin iktidara gelmesi, İran’ın bölgesel güçünü ve etkisini genişletmesi ve son olarak Lübnan ve Yemen’deki Şii hareketlilik rejimin güvenlik kaygılarını derinleştirmiştir. Tüm bu güvenlik 
bakışlı dış politikasına bakışın Türkiye- Bahreyn ilişkilerinin algılanmasında da önemli bir rol oynadığı görülmektedir. 

    Bu kapsamda Al Ahbar al Haliç gazetesi yazarlarından Sayed Zehra Türkiye’nin Bahreyn’de oldukça önemli bir imaja sahip olduğunu belirtirken söz konusu olumlu imajının oluşmasında son dönemde Türkiye’nin Ortadoğu’da izlemiş olduğu politikalardan bağımsız olmadığını belirtmektedir. Körfezdeki güvenlik sorunları içerisinde Şii muhalif hareketlerin varlığına değinen Zehra İran’ın bu gruplarla ilişkisinin de önemsenmesi gerektiğini ifade etmektedir. Irak’ın toprak bütünlüğü nün bölgedeki tüm Arap ülkeleri açısından son derece önemli olduğuna dikkat çeken Zehra, Irak’ın parçalanmasının ciddi bir felaket senaryosu olarak görüldüğü nü belirtmektedir. 
Tüm bu noktalardan hareketle Türkiye’nin hem İran’ın etkisini sınırlama, hem Irak sorunun çözümünde hem de sistem dışı hareketlerde bulunan radikal grupların 
sisteme girmesine katkı sağlamada önemli bir rol oynayabileceği vurgulanmakta dır. Zehra, Türkiye’nin Batı ile de dengeli bir ilişki içinde olmasının bölgesel sorunların çözümünde bir avantaj olduğunu ifade etti.1 

Bahreyn Al Wasat gazetesi genel yayın yönetmeni Welid Noueihed ise Türkiye’nin olumlu bir imaja sahip olmasının nedenlerinin güvenlikten ziyade Türkiye’nin Arap-İsrail sorununda yaşanan krizlerde Arap kamuoyuna verdiği mesajların önemli bir rol oynadığını ifade etmektedir. 

Ayrıca Filistin konusunda yalnızca hükümetin halkında düzenlediği eylemlerle konuya sahip çıkmasının Arap kamuoyunda ciddi bir karşılık bulduğuna dikkat çekilmektedir. Tüm bu gelişmelerin Bahreyn’deki Türkiye algısının oluşmasında önemli bir rol oynadığını belirten Nouihed’e göre Türkiye bölgesel sorunların çözümünde bölge ülkeleriyle birlikte hareket etmesi kamuoyundaki olumlu imajın güçlenmesine yol açmaktadır.2 

Yoğun Şii nüfuslarına sahip Körfez ülkelerinin yönetimleri, Türkiye’yi İran’a karşı denge unsuru olarak görmek istiyor. Resimde, Bahreyn yönetiminin İran’a yakın olmakla suçladığı Şeyh İsa Kasım’a destek veren Bahreynli Şii göstericiler görülüyor. 

Bahreyn Al Wasat gazetesinden Şii muhalefet liderlerinden Mansoor al-Jamri de Türkiye’nin genel anlamda bölge hem de Körfez ülkeleri için çok büyük bir öneme sahip bir ülkedir. Jamri diğer meslektaşlarından farklı olarak İran’ın bölge için bir tehdit olduğu yönündeki iddiaları gerçekçe görmediğini ve bölge ülkelerinin birlikte hareket etmesinin önemli olduğunu ifade etmiştir. Jamri’nin fikirleri Bahreyn’deki Şiilerin Türkiye algısının anlaşılması açısından önemsenmek gerekir. Jamri’nin öncelikleri arasında İran’la ilişkiler ve Bahreyn’deki Şiilerin sosyopolitik durumları olmakla birlikte örneğin Irak sorunu karşısında toprak bütünlüğünü savunması ve bu konuda Türkiye’nin yaklaşımını benimsemesi önemlidir. 

Bununla birlikte Jamri’nin Türkiye’nin İran’a karşı bir denge unsuru olarak gösterilmesinden rahatsızlık hissettiği ve Bahreynli Şiilerin de Türkiye’nin bölgesel girişimlerini desteklediğini ifade etmektedir.3 Öte yandan Bahreyn Temsilciler Meclisi, Dışişleri Komitesi Başkanı Sunni asıllı Adel bin A. Rahman Al Maawdah ise Bahreyn’de Türkiye ile ilişkilere çok önem verildiğini, özellikle Sünni dünyasının ve Bahreynli Sünnilerin Türkiye’yi müttefik olarak gördüğünü ve bu ilişkilere stratejik bir değer atfettiğini belirtmesi dikkat çekicidir.4 



 < Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn vaktiyle Osmanlı egemenliğine girmedikleri için Türkiye’ye ilişkin bir olumsuz ortak tarih algılaması sorunu yoktur. Katar’daki El Thani ailesi ise 1916’ya kadar Osmanlı ile iyi münasebetlerini sürdürmüş ender iktidarlardan biridir. >

Ancak Al Wasat gazetesinden gazeteci Ali el Şerifi ise Türkiye’nin Irak’ın toprak bütünlüğüne ilişkin politikasının oldukça kabul gördüğünü ve gerek Irak içindeki güçler tarafından gerekse Bahreynli entelektüeller tarafından bu politikanın desteklendiğini ifade etmiştir. Bahreyn’in içsel yapısı dolayısıyla İran’ın bu ülkede özellikle Sünni gruplar tarafından tehdit olarak görüldüğünü, Şiiler tarafından ise çok sevildiğini ifade eden Şerifi, bu durumun Bahreyn içindeki kırılganlığı arttırdığını ifade etti. Tüm bunlara rağmen Bahreyn’li Şii ve Sünnilerin de Türkiye 
algısında mezhepsel farklılığın ciddi bir rol oynamadığını belirtmektedir.5 

Bu bağlamda Bahreyn Temsilciler Meclisi Başkanı El Halife bin Ahmed el Dahrani’de Türkiye’nin Bahreyn’de çok sevildiğini ve ilişkilerin her alanda 
geliştirilmesinin oldukça önemsendiğini belirtmektedir. Uzun bir dönem Türkiye’nin bölge ile yeterince ilgilenmediğinden ifade eden Dahrani, son zamanlardaki artan ilgiden Bahreynliler olarak mutlu olduklarını ve Türkiye’ye çok önem verdiklerini ve dış politikasını dikkatle izlediklerini belirtmektedir. Türkiye’nin Batı ile de çok yakın ilişkileri olduğunun farkında olduklarını, Türkiye’nin bu tür ilişkilerinden rahatsız 
olmadıklarını ve kendileriyle ilişkilerini geliştirirken bunlardan vaz geçmesini beklemediklerini ifade eden Dahrani, Bahreyn’le ilişkili olarak var olan diplomatik ve siyasi ilişkilerin çeşitlendirilmesinin, bu bağlamda hem ekonomik alanda hem de diğer alanlarda çok yönlü ilişkilerin geliştirilmesinin yollarının aranması gerektiğini ifade etmiştir.6 
 
< Türkiye-Bahreyn ilişkilerinin son dönemde ciddi bir şekilde gelişme gösterdiğini, Bahreynlilerin Türk dış politikasına bakışlarında önemli bir değişim yaşandığını ve Türkiye’nin bölgesel politikalarda dikkate alınması gereken bir aktör olarak görüldüğünü ifade etmek gerekir.  >

Eski Şura üyesi ve “Gulf Council for Foreign Relations” adlı araştırma merkezinin başkanı olan Şii asıllı Dr. Mansoor Al-Arayedh ise Türkiye-Bahreyn ilişkilerinin olumlu bir şekilde geliştiği, Bahreyn’in dış politikada Türkiye’yi örnek almaya çalıştığını; çünkü Türkiye’nin tüm ülkelerle dengeli bir ilişki içinde olmayı başardığını, bunu yaparken ilişkilerini de geliştirebildiğini belirtmektedir. Türkiye’nin iç politikada da farklı unsurlar arasında dengeli bir ilişki içinde olduğunu özellikle İslami kesimlerin sisteme katılımında başarılı olduğunu, bu konuda Türkiye’nin deneyimlerinden sadece Bahreyn’in değil tüm Arap ülkelerinin faydalanması gereken önemli deneyimler olduğunu ifade etti. Türkiye-İran ilişkilerinin olsun Türkiye-Suriye ilişkilerinin olsun, Türkiye’nin diğer ülkelerle ilişkilerine paralel bir şekilde gelişmeye devam ettiğini ve bunu bir Bahreynli olarak olumlu bulduklarını ifade etmiştir.

Toparlayacak olursak Türkiye-Bahreyn ilişkilerinin son dönemde ciddi bir şekilde gelişme gösterdiğini, Bahreynlilerin Türk dış politikasına bakışlarında geçmiş yıllarla karşılaştırıldığında önemli bir değişim geçirdiğini ve Türkiye’nin bölgesel politikalarda dikkate alınması gereken bir aktör olarak görüldüğünü ifade etmek gerekir. Bahreyn, diğer komşu rejimlerden farklı olarak mezhepsel gerginliğin en üst düzeylerde yaşandığı bir ülke olmasına karşın hem Şii hem de 



Katar’ın Ortadoğu’da izlediği aktif siyasetin Türkiye’nin çizgisiyle paralel olması, ikili ilişkilerin güçlenmesini kolaylaştırıyor. Resimde Katar Emiri’nin Lübnan ziyaretinde kendisine teşekkür eden Şii aileler görülüyor. 

Sünni kesimin Türkiye algısının olumlu olduğu dikkat çekmektedir. Türkiye’nin Filistin sorunu başta olmak üzere, Irak konusundaki politikaları, İran ve Suriye ile ilişkiler ve son olarak Körfez İşbirliği Konseyi ile kurduğu diyaloğun tüm Bahreynlilerin Türk dış politikasını olumlu şekilde desteklemesinde rol oynadığı görülmektedir. 

Katar’daki Türkiye Algısı Ve Türkiye İle İlişkilere Bakış Bölgenin ekonomik olarak en gelişmiş ülkelerinden biri olan Katar Ortadoğu’da izlemiş olduğu denge siyasetiyle dikkatleri üzerine çekmeyi başarmış bir ülkedir. Doğalgaz itibariyle dünyanın üçüncü büyük rezervine sahip olan Katar’da kişi başına düşen milli gelir 20 bin dolarların üzerindedir. 

Türkiye’de de temsilciliği bulunan Al Jezire gibi hem Arap hem de dünya kamuoyunda önemli bir etkiye sahip olan bir kanalın doğrudan yönetim tarafından finanse edilmesi Katar’ın çok yönlü dış politikasına bir örnek teşkil etmektedir. Bir yandan ülkesinde Amerikan askeri üslerine yer verirken diğer yandan da İran ve Hamas gibi aktörlerle iyi diyalog kurma çabası Katar’ın bölgesel dengelerde önemini artırmaktadır. 

1 Milyar Doların üstünde dış ticaretimizin bulunduğu ve yaklaşım 8 milyar dolarlık Türk yatırımcılara iş imkanı sağlayan Katar’daki Türkiye algısının oluşmasında rol oynayan bir diğer unsur ise Katar’ın çok yönlü dış politika anlayışıdır. 
Katar’ın ekonomik gücünün giderek artması ile zaten önemli bir ekonomik merkez haline gelmesi, aynı zamanda Katar’ın Körfez bölgesinde hem bir medya merkezi hem de bir kültür merkezi olarak öne çıkmasına yol açmaktadır. Katar’ın dengeli bir politika izlemesinin hem bu niteliğinden hem de İran’a yakın olması, Arap ülkeleriyle yoğun temasının bulunması ve güvenlik ve benzeri nedenlerle ABD ile de yakın ilişkiler içinde olmasından kaynaklandığını ifade dilmektedir. Türkiye’de söz konusu denklemde önemli bir aktör olarak görülmektedir. 

Bu çerçevede Katar’daki Türkiye algısının oluşmasında farklı bazı unsurların belirleyici bir rol oynadığını belirtmek gerekir. Bunlardan birincisi tarihsel ilişkilerdir. Nitekim 1916 yılına kadar Osmanlı askerlerine ev sahipliği yapan Katar ile tarihten gelen sorunların bulunmayışı Türkiye-Katar ilişkilerinin toplumsal düzeyde geliştirilmesinde olumlu bir katkı sağlamaktadır. İki ülke ilişkilerini etkileyen bir diğer unsur ise son dönemde bölgede yaşanan sorunlar ve Türkiye’nin bu sorunlar karşısında izlediği politikalardır. Bunların başında ise Filistin sorunu ve İran’la ilişkiler gelmektedir. 2009 başındaki Gazze Savaşı sırasında Türkiye’nin izlemiş olduğu dış politika, ardından gene Filistin sorunu bağlamında Davos olayları sonrası Türkiye’nin Katar’daki imajının en üst noktaya ulaştığı ifade edilmektedir. Dolayısıyla Katar’daki Türkiye imajının oluşmasında 
Filistin sorunu karşısında izlenen dış politikanın birincil derecede en azından kamuoyu algısının oluşmasında rol oynadığı ifade edilmektedir. 

Bu bağlamda Dr. Liga Mekki ile yapılan görüşmede Türkiye-Katar ilişkilerinin gelişmesinde öne çıkan vurgu Türkiye’nin dengeleyici rolü olmuştur. Bölgedeki güç boşluğundan söz eden Mekki’ye göre ABD’nin burada uzun süre kalamayacağına göre bölgedeki güç boşluğunun bir şekilde doldurulacağını ancak bunun Türkiye tarafından doldurulmasının Katarlılar tarafından istendiği ifade edilmiştir. 

Türkiye bölgesel politikalarında tarafların hiçbirisini dışlamamaya özen göstermesinin çok ilginç bulunduğunu belirten Dr. Mekki, bunu bölgede bir başka ülkenin yapamadığını zira bölge ülkelerinin mutlaka birbirleriyle bir sorunları olduğunu ve bir çok konuda ortak bir politika ve konuşma zemini bulamadıklarını, bunu en iyi yapanın Türkiye olduğuna ifade etmektedir. Bu olgulardan hareket edildiğinde Katar’ın Türkiye ile iyi ilişkiler geliştirmek istediğinin doğal bir olgu olduğunu belirtmektedir. Irak’ın toprak bütünlüğünü destekleyen Türkiye’nin bu politikasının Katar’da çok ilgi uyandırdığını ve desteklendiğini ifade eden Mekki, Türkiye’nin zaten Sunni gruplar arasında çok popüler olduğunu dolayısıyla tüm taraflara yönelik çok yönlü ilişkilerini geliştirmesinin çok yararlı olarak görüldüğü nü belirtmektedir.8 
Türkiye-Katar ilişkilerine yönelik olarak sağlıktan, eğitime, siyasetten ekonomiye, kültürel ilişkiden entelektüel ve akademik ilişkiye kadar her alanda işbirliğinin geliştirilebileceğini Türkiye’de bütün tarafların katılımıyla gerçekleştirilecek toplantıların daha sık yapılmasının gerekliliğine değinen Mekki, bunun bölge halkının ve etkili aktörlerin Türkiye’yi daha yakından tanımasına yol açacağını ifade etmektedir. Ayrıca Türkiye’nin bölgede daha etkili rol almasının yalnızca Katar değil tüm bölge halkı tarafından arzu edildiğini ve artık hiç bir aktörün Türkiye’nin bu denli etkili olmaya çalışmasını geçmiş imparatorluk dönemine geri dönme isteği olarak yorumlamadığını ifade etmesi dikkat çekicidir. 

Türkiye’nin Katar’daki imajına yönelik olarak El Arab gazetesinden ve yönetime yakın isimlerden Abdulaziz el Mahmut da Türkiye’nin Körfez ülkeleri açısından kabul edilebilir tek ülke konumunda olduğunu, gelinen noktada Türkiye’nin bölgesel bazı sorunların çözümünde askeri güç dahi kullansa hiçbir ülkenin buna karşı çıkmayacağını, Türkiye’nin iyi niyetli ve samimi politikalarından artık kimsenin kuşku duymadığını ileri sürmektedir. Ancak bu noktada Katar’daki Türkiye algısının oluşmasında Türkiye’nin İran karşısında dengeleyici bir ülke olarak görülmesinin etkili olduğu belirtmek gerekir. 

Dolayısıyla kamuoyundan farklı olarak yönetimde ve yönetime yakın kanaat önderlerinde güvenlik temelli bir Türkiye algısının olduğu görülmektedir.9 


2. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder