28 Kasım 2020 Cumartesi

ABD NİN KARADENİZ POLİTİKASI VE TÜRKİYE. BÖLÜM 1

ABD NİN KARADENİZ POLİTİKASI VE TÜRKİYE. BÖLÜM 1
 

Kadir Ertaç ÇELİK, Mehmet Seyfettin EROL, ABD Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi, Türkiye, Dış Politika, Karadeniz, ABD Karadeniz Politikası,

* “ ABD Ulusal Güvenlik Belgelerinde Türkiye (1990-2017)” başlıklı doktora tez çalışmasından ilgili kısımların kullanılması ve geliştirilmesi suretiyle türetilmiştir. 

Kadir Ertaç ÇELİK**
Mehmet Seyfettin EROL *** 
** Arş. Gör., Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi, İİBF Uluslararası İlişkiler Bölümü, ORCID: 0000-0002-7856-9411, 
E-posta: clkertac@gmail.com 
*** Prof. Dr., Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi, İİBF Uluslararası İlişkiler Bölümü, 
E-posta: mse2009@yahoo.com 

ÖZET; 

İlk kez Marcus Tullius Çiçero (M.Ö. 106-43) tarafından kullanıldığı iddia edilen ve Latince “secura (se+cura)” kökünden türetilen güvenlik; en genel ifadeyle tehdit ve tehlikelerden uzak olma durumudur. Devletlerin temel hedef ve görevlerinin başında yer alan güvenlik, ulus devlet olgusundan itibaren literatürde tartışmalı da olsa daha çok ulusal güvenlik kavramıyla ifade edilmiştir. 

Ulusal güvenliğini, Ulusal Güvenlik Strateji Belgeleri üzerinden tesis eden Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) son Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi Aralık 2017 tarihinde kamuoyuyla paylaşılmıştır. Aralık 2017 Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi’nde Karadeniz ve Türkiye ifadeleri yer almasa dahi gerek küresel meydan okuma gerçekleştirilen Rusya’nın revizyonist girişimleri gerekse nükleer silah ve balistik füzeler, denizlerin serbestliği, enerji güvenliği ve ekonomik güvenlik başlıklarında ABD’nin Karadeniz stratejisine dair perspektifler konulmuştur. Türkiye ise gerek NATO ve bölge stratejileri gerekse Rusya ile ilişkiler bağlamında belgedeki dost ve müttefik ülkeler olarak bahsedilen devletler arasındadır. 

Bu noktada Türkiye, ABD açısından küresel liderliğini sürdürmek için mücadele edeceği tehditler ve meydan okumalara karşı iş birliği içinde olunacak önemli bir müttefiktir. 

Giriş 

Toplumsal yaşamın temel unsuru olan bireylerin nihai amaçları olan varlıklarını devam ettirme arzusunun siyasal hayatta devletlerde beka olarak karşılığını bulduğu ve temelinde güvenlik olgusunun yer aldığı anlayışı uluslararası ilişkiler yaklaşımlarının tamamında kabul görmekle beraber realist ekolun merkezi önem verdiği husustur. Realist yaklaşıma göre anarşi veya doğa durumunun hâkim olduğu uluslararası sistemde devletler, güç olgusu ve çıkarları üzerinden politikalarını belirlerler. Bunun temelinde ise güvenlik yer almaktadır. 

En genel ifadeyle tehditlerden uzak olma şeklinde ifade edilebilecek güvenlik kavramı uluslararası ilişkiler çalışmaları çerçevesinde üzerinde tartışılan bir kavram olmakla beraber birey güvenliğinden çevre güvenliğine, ekonomik güvenlikten askeri güvenliğe kadar geniş bir yelpazede ele alınmaktadır. 
Farklı teorik yaklaşımlar çerçevesinde önceliği ve kavramın içeriğine dair farklı tezler öne sürülse dahi güvenlik, karar alıcılar açısından gerek iç gerekse dış politika tercihlerinde göz ardı edilmesi mümkün olmayan bir gerçekliktir. 

Karar alıcılar açısından vazgeçilemez öneme sahip olan güvenlik, devletlerin dış politika tercihlerini ve buna bağlı stratejilerini belirlerken en önemli parametre olmaktadır. Bu varsayım uluslararası ilişkiler tarihi boyunca geçerliliğini korumuş ve günümüzde de bütün karar alıcılar açısından kabul edilir bir realite olmuştur. Amerikalı karar alıcılar ise bu durumu gerek devletlerinin uluslararası sitemdeki konumu gerekse sitemin yapısından ötürü kurumsal bir mekanizma üzerinden ele almaktadırlar. 

    İkinci Dünya Savaşı sonrası uluslararası sisteme geri dönülemez bir şekilde dahil olan ve başat aktör rolünü üstlenen ABD’nin güvenlik anlayışı sadece söz konusu devleti ilgilendiren bir durum olmanın çok daha ötesinde anlam içermekte dir. Bu kapsamda güvenlik politikasını Ulusal Güvenlik Strateji (National Security Strategy) Belgeleri üzerinden şekillendiren ABD’nin küresel bir perspektifte uluslararası sistemi ve aktörleri etkileyen bir güvenlik anlayışıyla hareket ettiği ifade edilmelidir. Bu kapsamda belge ABD’nin hem diğer devletlerle ilişkilerinin seyrinin geleceğini hem de bölge politikalarını ortaya koymaktadır. 

Gerek müttefikleri gerekse öteki veya düşmanları açısından ABD’nin küresel ve bölgesel politika tercihlerinin en temel ve göstergesi olan Ulusal Güvenlik Strateji Belgelerinin analiz edileceği “Aralık 2017 Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi Bağlamında ABD’nin Karadeniz Politikası ve Türkiye” başlıklı bu çalışmada ilk olarak güvenlik ve ulusal güvenlik kavramlarına dair teorik bir tartışma yürütülecektir. Çalışmanın teorik altyapısı şekillendirildiği birinci başlıktan sonra ikinci başlıkta ABD’nin ulusal güvenliği ele alınacaktır. 

Çalışmanın üçüncü başlığı altında ABD’nin ulusal güvenliğinde Ulusal Güvenlik Strateji Belgelerinin rolü analiz edilecektir. 
Dördüncü ve son başlıkta ise Aralık 2017 tarihli son ABD Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi üzerinden ABD’nin Karadeniz politikası ve Türkiye boyutuna dair bir inceleme yapılacaktır. 

Ulusal Güvenlik: Kavramsal ve Teorik Bakış 

Uluslararası ilişkiler disiplinin başlıca tartışma ögeleri arasında yer alan güvenlik terimi; pozitif rahatlıktan negative giden bir ivmeyi sembolize etmekte ve Latince “secura (se+cura)” yani kaygıdan uzak olma anlamına gelmektedir (Birdişli ve Başurgan 2017: 60). Latince karşılığı “securitas” olan; endişeden uzak olma ve sükûnet anlamına gelen güvenlik kavramının Antik Yunan’a (ataraksia) kadar dayandığı düşünülmektedir. Bu minvalde söz konusu kavramın ilk kez Marcus Tullius Çiçero (M.Ö. 106-43) tarafından kullanıldığı iddia edilmektedir. Romalılar tarafından Orta Çağ’a kadar bu haliyle kullanılan kavram Orta Çağ’ın sonunda “certitudo” kavramına dönüşmüştür (KGDM 2017: 256). 

Türkçe güven sözcüğü eski Uygur Türkçesi’nden itibaren “itimat” anlamında kullanılan “güven” fiili ile aynı köktendir (Gülensoy 2011: 399). Güvenlik ise, 
Cumhuriyet döneminde güven sözcüğüne “lik” eki getirilerek emniyet anlamını karşılamak amacıyla türetilmiştir. 1945 yılında ilk defa Türkçe Sözlük’te 
yer alan güvenlik sözcüğünün Türk Dil Kurumu’ndaki tanımına bakıldığındaysa Büyük Türkçe Sözlük’de güvenlik; toplum yaşamında yasal düzenin aksamadan yürütülmesi, kişilerin korkusuzca yaşayabilmesi durumu olarak tanımlanmaktadır (Büyük Türkçe Sözlük 2017). İngilizce karşılığı ise “security” olmakla beraber 1432 yılından itibaren literatürde bu haliyle kullanılmaktadır (Galare 2005: 1722). 
Güvenlik alanındaki çalışmalarıyla tanınan Arnold Wolfers güvenliği objektif anlamda eldeki değerlere yönelik bir tehdidin olmaması, sübjektif anlamda ise bu değerlere yönelik bir saldırı olacağına dair korku yaşanmaması olarak tanımlamış tır (Wolfers 1962: 150). 
Literatürde de sıkça atıf yapılan bu tanıma göre, objektif güvenlik herhangi bir tehlike olmayan durumu nitelerken sübjektif güvenlik ise tehlike beklentisinin veya korkunun yaşanmadığı duruma işaret etmektedir (Baylis and Smith 2001: 255). 
Dolayısıyla objektif güvenlik filli/görünür olan üzerine inşa edilmişken sübjektif güvenlik psikolojik etkenler üzerine inşa edilmiştir (Karabulut 2011: 10). 

Ole Weaver’e göre ise güvenlik; 

Uluslararası politikayı anlamada ve anlamlandırmada temel bir kavramdır. Geleneksel uluslararası ilişkiler teorilerinin bir önermesi olan güvenliğin devletin bir görevi olduğu anlayışını reddeden Weaver, kavramın bu kadar yüzeysel ve sığ olmadığını ve farklı varyanslarının olduğunu ileri sürmektedir (Weaver 2004: 54). 

Bu noktada Weaever’ı destekleyen başka düşünürler ve bakış açıları da mevcuttur. Bu tartışma bağlamında birçok yazar güvenliğin temel değerlere yönelik tehditlerden özgür olunması anlamına geldiği konusunda hemfikir olsa da 
analizlerin temel odağı noktasında ayrışmalar söz konusudur. 
Bu noktada tartışmanın üç farklı tarafı vardır. 
Birinci grup analizlerin temel odağının ulusal güvenlik, ikinci grup uluslararası güvenlik, son grup ise bireysel güvenlik olması gerektiğini savunmaktadır (Baylis 2008: 71). 

Güvenlik kavramını tanımlarken sürekli atıfta bulunulan tehdit olgusu da açıklanması gereken bir kavramdır. Modern devletin doğuşuyla Thomas 
Hobbes’tan bu yana devletlerin vatandaşlarına tesis etmekle mükellef olduğu en temel işlev olarak ele alınan güvenlik en basit ifadeyle bir tehditten korunmak olarak tanımlanabilir Yalçın 2017: 18-19). Tehdit bir devlete başka devletlerden, devlet dışı aktörlerden veya çevresel faktörlerden gelebilir. 

Ancak geleneksel uluslararası ilişkiler yaklaşımlarında güvelik ve tehdit olgusu devletler arası bir ilişki düzleminde ele alınmıştır (Yalçın 2017: 19). 

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder