Eğitim ile seçmen davranışı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Eğitim ile seçmen davranışı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Ekim 2019 Çarşamba

EĞİTİM DÜZEYİNİN SEÇMEN DAVRANIŞINDAKİ ROLÜ VE ANTALYA ÖRNEK OLAYI, BÖLÜM 8

EĞİTİM DÜZEYİNİN SEÇMEN DAVRANIŞINDAKİ ROLÜ VE ANTALYA ÖRNEK OLAYI, BÖLÜM 8 


Tablo 1. 1991 Seçimlerinde Eğitim Seviyesine Göre Siyasi Tercihler 


Kaynak : Nevzat GÜLDİKEN, Toplumbilim Boyutuyla Siyasal Katılım, Sivas: Dilek Ofset Matbaacılık, 1996, ss. 90 


Tablo 1’de görüldügü gibi egitim seviyesinin siyasal tercihlerin 
belirlenmesinde etkisi vardır. En düsük egitim seviyesini ilkokul ve en yüksek egitim seviyesini de üniversite olarak ele alıp siyasal tercihleri karsılastırırsak, en çarpıcı oranların tepkisel oyların yogunlastıgı dinci sagda oldugunu görmekteyiz. Dinci saga oy veren seçmenlerin % 43.86’sı ilkokul mezunu ve % 7.02’si de yüksekokul mezunudur. Siyasal yelpazede egitim seviyesi en düsük parti RP’dir. Tablo’da göze çarpan ikinci oran merkez soldadır. Merkez sola oy veren seçmenlerin % 32.27’si ilkokul mezunu ve % 20.11’i de yüksekokul mezunudur. Buna göre de siyasal yelpazede egitim seviyesi en yüksek kesim merkez sol olmaktadır. Buradan egitim seviyesi ile seçmen davranısı farklılasmasını belirgin olarak gözlemleyebilmekteyiz. 

Egitim siyasal davranış üzerinde iki tür etkiye sahiptir. Bu etkilerden birisi 
egitimin kendi basına siyasal davranış üzerindeki dolaysız etki olarak 
niteleyecegimiz etkisi, ikincisi ise egitimin bireye sagladıgı kaynaklar ve güdüler 
dolayısıyla siyasal katılma üzerindeki dolaylı etkisidir. Bu iki etkiden hangisinin 
daha güçlü oldugu konusu henüz açıklık kazanmamıstır. Siyasal sistemden siyasal sisteme veya aynı siyasal sistem içinde fakat farklı zamanlarda egitimin siyasal davranış üzerindeki dolaysız etkisi dolaylı etkisine oranla azalıp çogalabilecektir.146 

Egitimin siyasal davranıslar üzerindeki etkisini degisik ülkelerde mukayeseli 
olarak inceleyen Almond ve Verba hangi davranısların egitime göre bütün ülkelerde aynı sekilde degistigini de tespit etmistir. Onlara göre, bu degismeleri su sekiz noktada toplamak mümkündür: Beş ayrı ülkede de egitim seviyesi yüksek olan kimse, düsük egitimli kisilere nazaran; 

1. Resmi siyasal organların birey üzerindeki etkisinden daha çok haberdardır. 
2. Siyasal olayları ve seçim kampanyalarını daha çok izler. 
3. Siyasal konularda daha çok bilgi sahibidir. 
4. Bildigi siyasal konular daha çesitlidir ve siyasal ilgi alanı daha genistir. 
5. Siyasal konuları daha çok konusur. 
6. Siyasal konuları serbestçe konusabilecegi kimseler çok daha çesitlidir. 
7. Siyasal organları etkileme bakımından kendisini daha etkili görür. 
8. Siyasal davranıslarını ortaya koyma daha yüksek seviyelerde gerçeklesir. 

Dikkati çeken nokta bütün bunların siyasal davranısın zihinsel yönü ile ilgili 
olmasıdır. Siyasal organların etkisinden haberdar olmak, onlar hakkında bilgi sahibi olmak, siyasal olayları izlemek, kanaat sahibi olmak ve siyasal konuları konusmak unsurlarının hepsi de zihinsel islemlerdir. Siyasal davranısın bu boyutu ile ilgili faaliyetler, bütün ülkelerde egitimin büyük ölçüde etkisi altındadır. Ülkelerin siyasal kültürleri arasındaki önemli farklılıklara ragmen, yüksek egitim görmüş kimseler, yukarıda sayılan faaliyetler benzerlikler göstermektedir. Bu faaliyetler bakımından yüksek egitim görmüş kisiler arasındaki fark az olmasına karsın, egitim seviyesi düsük kisiler arasındaki fark daha fazladır. 

Siyasal yönelimin incelenmesi bakımından ülkeler arası farklılıklar, ülke içi 
farklılıklardan daha önemlidir. Her ülkenin siyasal kültürü, bütün egitim gruplarına duygusal ve degerlendirmeyle ilgili tavırlar bakımından aynı derecede etkili olabilmektedir. Demek oluyor ki egitim, siyasal konularla ilgili, siyasal hayata katılmaya hazır ve onun ön sartlarını yerine getirmiş bir insan tipini ortaya çıkarmaya yardım eder.147 

2.6. Türkiye’de Egitim ve Seçmen Davranısı 

Türkiye’de egitimin seçmen davranısı üzerindeki etkilerini arastırırken iki 
ayırımı göz önünde bulundurmak gerekir. Bunlardan birisi seçmen davranısının 
anlasılma sekli ile ilgilidir. Duruma, seçmen davranısını oy vermeden ibaret sayarak bakmak mümkün oldugu gibi, siyasal olayları izleme, onlar hakkında tavır takınma ve siyasal olaylara katılma açısından da bakılabilir. Göz önünde bulundurulması gereken ikinci ayrım, iliskinin arastırılacagı kitlenin belirtilmesi ile ilgilidir. Bu kitle Türkiye’nin tamamı olabilecegi gibi onun bazı alt bölümleri de olabilir. Seçmen davranısının arastırılması amacıyla bütün Türkiye’yi birim olarak almanın bazı sakıncaları vardır. Kitleyi kuran alt bölümler arasında büyük nitelik farklarının bulunması halinde, kitlenin davranıslarını sosyo-ekonomik degiskenlerle açıklamaya kalkmak yanıltıcı olabilir. Türkiye için de kısmen durum budur. Türkiye’de, köy ve sehir birimleri, sadece yerlesme biçimi bakımından basit bir ayrımı, birbirinden çok farklı iki sosyolojik kadroyu ifade eder. 

Bu ayrımları göz önünde bulundurarak Türkiye’ye bakınca ortaya çıkan 
durum sudur: Seçmen davranısının sadece oy verme seklinde anlasılmasının ve 
arastırma birimi olarak bütün Türkiye’nin ele alınması halinde egitim seviyesindeki artısın siyasal katılmaya neden oldugunu söyleyemeyiz. Çünkü, egitim seviyesinin düsük oldugu köyler, daha yukarı egitim seviyesine sahip sehirlerden daha yüksek oranlarda seçime katılmaktadır. Sehirlilerin oy verme oranlarının, köylülerden daha düsük oldugunu seçim sonuçlarının istatistiki çözümlemesi göstermektedir. Bu nedenle her ikisinin ayrı ayrı ele alınması gerekir. Bu durumda sorulacak soru sehirlerin ve köylerin kendi içlerinde egitime göre farklı siyasal davranış gösterip göstermedikleridir. Bu açıdan bakılınca egitimin seçmen davranısı ile olumlu bir baglantı gösterdigi anlasılmaktadır. Dikkati çeken bir nokta da seçmen davranısı artısının sadece okur-yazarlıga degil, okullarda geçirilen yıllara da baglı olusudur. 

Resmi egitimin köylerde, ulusal seviyede bir siyasal bilinçlenme yarattıgı 
anlasılmaktadır. Egitimin köylerde oy verme üzerindeki etkisini istatistikler yolu ile saptamaya imkân yoktur. Bu ancak survey seklindeki arastırmalarla yapılabilecek bir istir. Fakat bir varsayım olarak, seçime katılmayanlar arasında okur-yazar olmayanların oranının daha yüksek oldugu öne sürülebilir. Sehirler ayrı bir grup olarak alındıgı takdirde gerek oy verme gerekse onun ötesindeki seçmen davranış sekilleri bakımından egitimin bir çogaltan etkisi gösterdigi düsünülebilir. 

Açık oturumlar, gösteri yürüyüsleri, bildiriler, genellikle üniversite 
ögrencilerinin ve yüksek egitimli kimselerin basvurdukları araçlardır. Siyasal 
partilerin yönetici kadroları da onların tekelindedir. Ancak parti üyeligi, parti 
kongreleri ve mitingler, egitim bakımından daha karısık bir gruba siyasal olayların içine girmek imkânını vermektedir. Bu takdirde dahi egitimin bir farklılasma yaratmadıgını söylemek güçtür. 

Yukarıda egitimin, siyasal hayata katılmanın ön sartlarını yerine getirdigini 
fakat katılmanın yönünü tayin etmedigini belirtmistik. Bunun Türkiye’de biraz farklı oldugunu gösteren bazı isaretler vardır. Hiç olmazsa belli bir egitim seviyesinden sonra siyasal davranış da aynı yönde sekillenmektedir. Üniversite ögrencileri ile ilgili arastırmalar bu durumu ortaya çıkarmaktadır. Ayrıca egitim seviyesi arttıkça genel oy hakkı taraftarlıgı azalmakta ve parti tercihinde belirli bir farklılasma ortaya çıkmaktadır.148 

Abadan, 1965 seçimlerine iliskin arastırmasında, egitim düzeyi yükseldikçe 
genel oy hakkına taraftarlıgın azaldıgını saptamıstır. Bildigimiz kadarıyla ders 
müfredatında bu seçkinci tutumu besleyen ögeler yoktur. Fakat, gerek egitim 
sisteminde, gerek toplumda yaygın olan inanç, okumamış insanın yetersiz bir insan oldugudur. Bu görüsün etkisi altında bireyler, okudukça, kendileri kadar okumamış kisilerin yetersizligine daha fazla inanmakta ve dolayısıyla, her oyun aynı degerde olmadıgı düsüncesine yatkınlık kazanmaktadırlar.149 Yine Türkiye’de yapılan bir baska arastırmaya göre ise, egitim düzeyiyle, seçmen tipleri arasında da anlamlı bir korelasyon bulunmustur. Buna göre, egitim ve ögretim görmeyenler içinde daha çok ilkesiz faydacı (% 30), ilkokul mezunları içerisinde ise fanatik idealist (% 27.6) bulunmaktadır. Ortaokul (% 40.8), lise (% 42.9), üniversite (% 44.3) ve lisansüstü egitim (% 61.5) görenlerde ise ılımlı idealistler ilk sırada yer almaktadır. Buna göre, egitim düzeyi arttıkça bireylerin siyasal tercihlerinde katı bir fanatizmden uzaklasarak, ılımlı idealistlige dogru yöneldiklerini görüyoruz.150 

Egitim, seçmen davranısını olumlu etkiledigi gibi, katılmada esitsizlikte 
yaratabilir. Türkiye’de, siyasal katılmada esitsizlik yaratan en önemli etmenlerden biri de egitimdir. Bu etmen hem dar, hem de geniş 
anlamda siyasal hakların kullanımını çok geniş ölçüde etkilemektedir. Ülkemizde seçmen olabilmek için bir egitim kosulu yoktur. Buna karsılık, 1982 Anayasası’nın getirdigi yeni bir hükme (md. 76) göre, milletvekili seçilebilmek için en az ilkokul mezunu olmak zorunludur. 1980 nüfus sayımı sonuçlarına göre, milletvekili seçilme yası olan otuz ve daha üst yastakiler arasında, herhangi bir okuldan mezun olmuş olanların oranı %42.2 idi. 
Baska bir deyisle, 1980 sayımına göre, milletvekili olabilecek yasta olan yurttasların yarısından çogu (%57.8’i) ögrenim yetersizligi dolayısıyla, uygulamada bu haktan yoksun kalmış durumdaydı. 1985 sayımında herhangi bir okulu bitirmiş olanların oranı % 54.5’e ulastı, bu da seçilme hakkından yoksunluk oranını ancak % 45.5’e düsürebildi. Özetle, yalnızca egitim yetersizligi nedeniyle bugün yurttaslarımızın yarısına yakın bir bölümünün en önemli siyasal haklardan biri olan milletvekili seçilme hakkını daha basından yitirdikleri söylenebilir. 

Kaldı ki egitim yalnızca seçilme hakkı bakımından degil, tüm siyasal haklar 
bakımından önemli bir rol oynamaktadır. Bu nedenle, devlet yönetimine etken bir biçimde katılabilmek için, gerçekte yüksekögrenim görmüş 
olmanın bir önkosul olusturdugu rahatlıkla söylenebilir. Bu ölçüte göre ülkemizde okur-yazar nüfusun yüzde üçünden azı, siyasal katılmada gerçekten etken bir rol oynama olanagına sahiptir. Nüfusun % 97’sinden fazlası, salt egitim yetersizligi nedeniyle bu haktan yoksun bırakılmıstır. Egitimin üst düzeyleri bir yana bırakılsa bile, yalnızca okuryazar olmak, birçok siyasal hakkın kullanılabilmesi için vazgeçilemeyecek bir zorunluluktur. 

Dar anlamda siyasal haklar içinde, okur-yazar olmayanlara açık bulunan 
yalnızca iki hak vardır: yurttaslık hakkı ile seçmenlik hakkı. Yurttaslık hakkı 
tehlikeye girmiş böyle bir kisinin yargı yollarına nasıl basvurabilecegi veya okuryazar bile olmayan birinin seçimlerde adayları nasıl saglıklı bir biçimde 
degerlendirebilecegi ise, tartısmaya açık konulardır. 

Sonuçta, yalnızca egitim etmeni hesaba katıldıgında, uygulamada söyle bir 
genel görünümle karsılasılmaktadır: Yetiskin nüfusun okur-yazar olmayan dörtte birlik bölümünü, dar anlamda siyasal hakların büyük çogunlugu ile geniş 
anlamda siyasal hakların tümü bakımından, özne saymaya olanak yoktur. Okur-yazar olup da, ilkokul mezunu olmayanlar da, hemen hemen aynı durumdadırlar. Öyleyse, yukarıda da belirttigimiz gibi, ülkemizde katılma yasındaki nüfusun en az yüzde otuz besini uygulamada siyasal hak sahibi saymak ve aktif olarak siyasal yasama katılarak siyasal kararları etkileyebildiklerini söylemek gerçekçi olmaz.151 

DİPNOTLAR;

146 KALAYCIOGLU, Karsılastırmalı Siyasal..., ss. 29-30. 
147 BAYKAL, a.g.e., ss. 58-59. 
148 BAYKAL,a.g.e., ss. 59-63. 
149 TURAN, a.g.e., s. 82. 
150 Ahmet KALENDER, Siyasal letisim, Konya:Çizgi Kitabevi, 2000, s. 156. 
151 Cem EROGUL, Devlet Yönetimine Katılma Hakkı, Ankara:mge Kitabevi, 1991, ss. 108-110. 


9. CU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

EĞİTİM DÜZEYİNİN SEÇMEN DAVRANIŞINDAKİ ROLÜ VE ANTALYA ÖRNEK OLAYI, BÖLÜM 7

EĞİTİM DÜZEYİNİN SEÇMEN DAVRANIŞINDAKİ ROLÜ VE ANTALYA ÖRNEK OLAYI, BÖLÜM 7 




Bu etkilerin önemi yatılı ögretime basladıgında yası ne derece küçükse o derece 
artacaktır. Bireyin siyasal tutumlarını gelistirmek konusunda okul çevresinin çesitli ögelerinden kaynaklanan ve önemli boyutlara erisen etkilerin varlıgına isaret etmiş bulunuyoruz. Bu etkilerin her zaman ve her ögrenci üzerinde aynı önem ve yönde olmadıgını arastırmalar göstermektedir. Aile ve arkadaslık grubundan kaynaklanan etkilerle okul çevresinden kaynaklanan etkilerin birbirini tamamlaması, ögrencinin, siyasal toplumsallasması sürecinde okulun ve egitimin daha büyük bir etki yarattıgı kısmen saptanmış bulunmaktadır. Okul çevresini olusturan ögelerin ögrenci üzerindeki etkileri incelendiginde hangisinin daha büyük öneme sahip oldugu konusunda hiçbir genelleme yapabilmek mümkün degildir. Bir ögrenci için bir ögretmen, bir digeri için bir ders ve onun ögretmeni daha önemli siyasal deger olusturma kaynagı veya siyasal davranış 
olusturmasını saglayıcı unsur olabilir. 
Ancak her ögrencinin, okul çevresinin siyasal toplumsallasmayı saglayan çesitli 
kaynakların birinden veya birkaçından birden egitim sürecinin bir asamasında 
etkilenebilmesi olasılıgı da oldukça yüksektir. 

Okulda ögrenciye aktarılanla okul dısında ögrencinin maruz kaldıgı siyasal 
uyarıların pekismesi halinde egitimin siyasal toplumsallasmayı belirlemekte önemli bir rol oynamaya basladıgı görülmektedir. Aksi takdirde, egitim güçlü bir siyasal toplumsallasma ve siyasal davranış kaynagı olma özelligini kolaylıkla yitirebilmektedir.126 

2.4. Siyasal Toplumsallasma ve Egitim 

Toplumsallasma, belirli toplumsal durumların deneyimi ve bilgisi aracılıgıyla 
insan davranısının biçimlendirilmesi: bireylerin kendi davranıslarına iliskin olarak baskalarının beklentilerinden haberdar oldukları; bir toplumsal grubun veya toplumun normlarını, törelerini, degerlerini ve inançlarını edindikleri; ve bir toplumsal grubun veya toplumun kültürünün aktarıldıgı süreç olarak tanımlanır. Bu anlamda, toplumsallasma, egitimle eş anlamlıdır; hem ögretmeyi, hem ögrenmeyi kapsayan bir süreçtir. Toplumsallasma, toplumsal iliskiler agının bütünü içerisinde yer alan çok karmasık bir süreçtir. 

Siyasal toplumsallasma, genel toplumsallasma olgusunun ayrılmaz parçasıdır; 
toplumsallasmanın özel bir biçimidir. Siyasal toplumsallasma, bireylerin siyasal 
yönelimlerini, tutumlarını ve davranıslarını edinmelerini saglayan süreçtir. Siyasal toplumsallasma süreci yoluyla bireyler, belli bir toplumsal grubun veya toplulugun siyasal degerlerini, inançlarını ve davranış kodlarını edinirler ve o toplumsal grubun veya toplulugun siyasal yapılarıyla bütünlesirler. Bu geniş 
anlamında, siyasal toplumsallasma, siyasal egitimle eş anlamlıdır.127 

Topluma belirli amaçlar dogrultusunda bilgi, tutum ve davranış kazandır ma faaliyeti olan egitim toplumu biçimlendiren etmenlerin en önemlilerinden biridir. 
Planlı ve bilinçli bir yönlendirmeye uygun olması nedeniyle o, siyasal iktidarların, yöneticilerin ve ideolojilerin hedeflerine ulasmada kullandıkları oldukça elverisli bir araç olmustur. Bu nedenle toplumdaki mevcut otorite, gerek kendi mesruiyetini güçlendirmek, gerekse topluma kazandırmak istedigi yapılanmaya göre egitim ve onun içerigiyle yakından ilgilenir. 

Egitim kurumu, siyasal rejimlerin kendi varlıgını devam ettirmesi için kullandık ları araçların en önde gelenidir.128 

2.5. Egitim Düzeyinin Seçmen Davranısındaki Rolü 

Egitim ve seçmen iliskisine baktıgımız zaman, egitim düzeyinin yükselmesi 
ile siyasal davranısların yogunlasmasını beklememiz için haklı nedenler 
bulunmaktadır. Daha önce de degindigimiz gibi, egitim siyasal degerlerin 
aktarılmasında basvurulan en önemli araçlardan biridir. Toplumsallasma hem bilgi, hem de deger yargılarının aktarımı ile ilgili oldugundan, egitim gören bir kimse siyasal davranış ortaya koymanın istenilen bir davranış olduguna inanabilir, siyasal sistem hakkında daha çok bilgiye sahip olabilir, dolayısıyla da, siyasal faaliyetlerde bulunmak için kendini daha yetenekli ya da hazırlıklı hissedebilir. 

Egitimin siyasal tercihi ve yönünü nasıl etkileyecegini saptamamız için, bir 
yandan egitimin aktardıgı siyasal degerlerin niteligini, diger yandan baska kurumlar yoluyla aktarılan degere uyumunu incelememiz gerekir. Bir çok demokratik toplumda egitim, esitlik ve hosgörülü olma gibi genel sistemle ilgili degerlerin yaygınlasması, benimsenmesi islevini yüklenmistir. Bu durumda daha fazla egitim görmüş kisilerin sistem hakkında daha çok bilgiye sahip olmalarını, sistemin kurallarına daha çok baglılık göstermelerini bekleyebiliriz. Nitekim, A.B.D.’nde yapılmış bir arastırma, egitim düzeyinin yükselmesiyle birlikte, kisilerin bireysel özgürlüklere daha saygılı, ırkçılıktan ve ayrımcılıktan daha uzak oldugunu gösteriyor. 129 

Egitimle siyasal davranış arasında en açık iliski onun siyasal davranış ortaya koyma egilimini arttırmasıdır. 
Hatta öyle ki bazı arastırmalar, egitimin diger sosyoekonomik degiskenlere göre siyasal katılma üzerinde en fazla etki eden degisken oldugunu bulmuslardır.130 

Egitim kurumları özellikle çevreden derin bir sekilde ayrıldıklarında, yani 
içinde bulundukları toplumun diger temel kurumlarından soyutlandıkları ölçüde, 
siyasal katılmayı etkileyen tutum ve yönelimleri belirlemekteki önemleri de 
artmaktadır. Çesitli tür egitim kurumlarının siyasal katılmanın diger kaynaklarını 
yaratmaktaki rolleri ne olursa olsun, en az altı nedenden dolayı egitim kurumlarına devam etmek dolayısıyla bireyin siyasal yasama katılmasının daha sık ve yogun bir hal alması beklenebilir.131 

Egitimin siyasal davranısa iliskin birçok islevi vardır. Birinci olarak, egitim 
düzeyi arttıkça, birey için siyasal davranısını ortaya koyma bir yurttaslık görevine dönüsür.132 Yapılan hemen her arastırma göstermistir ki, egitime sahip olanlar, olmayanlara oranla siyasal yasama katılma konusunda daha derin bir görev duygusu gelistirmektedirler. Bu anlamda, daha fazla egitim görenler için siyasal katılma adeta bir yurttaslık görevidir veya yurttaslık rolünün ayrılmaz bir parçası olmaktadır. 

İkinci olarak egitim, bireye çevresini degistirme becerisi kazandırır. Böylece, 
birey çıkar için toplumun kendisine tanıdıgı olanakları, sahip oldugu siyasal 
kaynakları seferber ederek degerlendirebilecegini ve hatta bunu nasıl yapabilecegini, egitim kurumlarına devam ederken ögrenebilecektir. Birey siyasal kaynakları nasıl degerlendirebilecegini ayrıntılı bir sekilde ögrenmese bile, siyasal kaynakların kullanılarak siyasal sistemden istemlerde bulunulabilecegi inancını edinebilecektir. 

Üçüncü bir etki ise egitimin sagladıgı kaynaklarla ilgilidir. Egitimin birey 
açısından yarattıgı en önemli sonuç, belki de, ona saglamış oldugu gelir ve toplumsal statüdür.133 

Egitim ve özellikle de yüksek ögretim, bireylerin toplumsal tabakalasmanın yukarı katlarına dogru yükselmesi için kullanılan araçlardan biri oldugu için, Türkiye’de de gelecege iliskin beklentilerle birlikte, üniversite egitimi isteginin arttıgı gözlenmektedir.134 Özellikle, egitim ile gelir arasında yakın bir iliskinin bulundugu gözlenmistir. Egitim, yaratmış oldugu gelir etkisiyle, ona sahip  olanların toplumda daha güçlü mevkilere varmalarını ve en azından, bu durumlarını korumak için siyasal yasamda daha etkin bir rol oynamalarını saglayabilecek bir kaynaktır.135 Örnegin yapılan arastırmalarda, egitim ve gelir seviyesi ile meslek statüsü yüksek olan insanların, digerlerine göre, tartısmaya girme, bürokrasiyle temas etme, kampanya faaliyetlerine ve örgütlere katılma eylemlerine daha çok katıldıgı tespit edilmistir.136 Bununla birlikte, egitim düzeyinin de büyük ölçüde gelir düzeyine bagımlı oldugunu unutmamak gerekir. Alt gelir grupları aynı zamanda düsük bir egitim düzeyinde bulunduklarından, onların siyasete ilgisizliklerinin bu iki etkenin ortak ürünü oldugunu söyleyebiliriz.137 

Dördüncü olarak, egitim bireyin soyut ve genel kavramlarla düsünmesini 
kolaylastırır. Egitimin en önemli niteliklerinden birisi de bireyin soyut ve genel 
kavramları düsünce faaliyeti sırasında kullanılmasını kolaylastırmasıdır. Karmasık toplumların bireyden uzak unsuru olan bürokrasiyle haberlesme, yazılı olarak kendisini daha kolay ifade edebilenler, kendi çıkar ve dileklerini açıkça belirtebilecek sekilde soyut düsünebilenler için daha büyük bir kolaylık ve etkinlikle basarılabilir.138 Egitimin, kisilerin siyasal olaylarla ilgili bilgi edinmelerini, o bilgileri yorumlamalarını, kendi toplumsal durumları ve sorunlarıyla baglantısını kurmalarını kolaylastırdıgı ölçüde siyasal davranış 
ortaya koyma egilimlerini arttırması dogaldır.139 

Besinci olarak, egitimli bireylerin çevreleriyle ve dış dünyayla ilgili bilgileri,  onlara kozmopolit yasam alanlarıyla daha kolay iletisim kurma olanagı saglar.140 
Egitimli bir insan siyasal haberlesme kanallarından daha çok yararlanır ve 
dolayısıyla siyasal bilgilenme düzeyi yüksektir. Siyasal sistemden beklentileri artar ve çesitlenir, siyasal sistemi etkileme yollarını daha iyi bilir ve böylece siyasal organları etkilemede kendini daha yeterli görür.141 

Son olarak, egitimli birey bir grup içerisinde davranma alıskanlıgı kazanır. 
Yalnız bir sınıfın ya da grubun üyeleriyle degil, birçok grubun üyeleriyle iletisime 
geçebilir.142 Egitilmiş kisiler, egitime sahip olmayanlara oranla farklı bir toplumsal ortamın üyeleri olmaları bakımından birbirlerinden ayrılırlar. Egitilmiş 
birey çevresinden daha fazla haberdar olan, daha nüfuzlu bir etkilesim agından 
etkilenmekte olan kisilerle iliski içindedir. Bu iliskiler merkezi hükümet ve idare ile kurulabilecek iliskilerde kolayca kullanılabilecek niteliktedir. Ayrıca, egitim 
kurumlarında kurulmuş iliskiler okul sonrası yasamda da bireylerin hükümete baglı idari kadrolarla iliski kurmasını kolaylastırabilen unsurlardır. Örnegin Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden ve öncesinde de Galatasaray Lisesi’nden mezun olmak hükümet ve idare ile olan iliskileri kolaylastırıcı bireysel niteliklerdendir. Hemen her toplumda ulusal düzeyde görev yapan bürokratların tamamı üniversite mezunudurlar. Egitim düzeyi düsük olan bir bireyin belirli bir konudaki sikayetlerini hangi merciye ve ne biçimde yaparsa en etkin sonucu alabilecegi hakkında yeterli bir fikri dahi olmayabilir. Bu kosullarda kendi çıkarlarını savunacagına inandıgı ve siyasal etkinlige sahip bir aracının yardımına basvurmaya çalısması dogaldır. Nihayet egitim sırasında ögrencinin ders ve ders dısı okul faaliyetleri dolayısıyla bir grup içinde hareket etmeye zorlanması söz konusudur. 

Birey sadece bir okula, bir sınıfa devam etmez, aynı zamanda bir arkadaş 
grubuna da üye olur. Bu tür arkadaş gruplarını olusturan ögrencilerin mensup oldukları toplumsal sınıflar birbirlerinden farklı oldugunda toplumsal statüsü yüksek olan sınıfların siyasal deger ve yönelimlerinin grupta egemen oldugu görülmektedir. Hem arkadaş gruplarının hem de egitim kurumunun ögrenciyi okul içi çesitli faaliyetlere katılmaya tesvik etmesi veya zorlaması da bireyi yakın çevresi içinde baskalarıyla iliski kurma, ortak hareket edebilme, grup halindeki insanlara hitap edebilme gibi beceriler kazandırmakta etken olabilecektir. 

Özetle, egitim toplumsal statüyü yükseltmek, bireye örgütsel ve siyasal 
faaliyet için geçerli olabilecek beceri ve kaynak temin etmek ve soyut düsünmek, karmasık siyasal iliskiler düzenini algılayıp anlayabilecek bilimsel beceri temin etmek yoluyla oldugu gibi, bireyde bir yurttaslık duygusu uyararak ve siyasal kararlara etkide bulunmak egilimi yaratmak dolayısıyla da siyasal katılma üzerinde etkili olabilmektedir.143 

Siyasal davranış ile egitim arasıdaki iliski zihinsel, duygusal ve degerlendirme ile ilgili etkilesimin bir sonucudur. Bilgi içerigi, aynı iki egitim programının farklı siyasal kültürler içinde farklı davranış biçimine götürmesi mümkündür. Bu noktada, egitim seviyesinin yükselmesi ile siyasal davranış arasında otomatik bir iliski kurmak bizi yanıltabilir. Bu açıdan önemli olan sadece egitim degil aynı zamanda egitimin içerigidir. Ayrıca daha önce de belirttigimiz gibi egitim 
ile siyasal davranış arasındaki iliskiyi incelerken gelir, meslek gibi diger sosyal statü unsurları ile birlikte ele almamız gerekir. 

Egitim ile siyasal davranış arasında olumlu bir baglantının varlıgı yani bir 
kimsenin egitim seviyesinin artısı ile birlikte siyasal davranış ortaya koyma 
seviyesinin de artacagı, degisik ülkelerde yapılmış bir çok arastırmada güvenilir bir sekilde belgelenmistir. Her kademedeki egitim artısı kendisini siyasal davranış ortaya koyma oranındaki bir artış ile hissettirmektedir. Bununla beraber asıl önemli degismeyi yaratanın yüksek egitim oldugu görülmektedir. Bir çok siyaset bilimci egitimin siyasal davranısa yön veren sosyo-ekonomik etkenlerin en kuvvetlisi oldugu görüsündedir. Üzerinde durulması gereken bir nokta da egitimin siyasal davranış üzerindeki farklılastırıcı etkisinin siyasal parti tipolojisine göre de degisme göstermesidir. Mevcut siyasal partilerin toplumdaki sosyo-ekonomik gruplasmalara dayanma derecesine baglı olarak, seçmenlerin egitim seviyesi onların siyasal davranıslarını etkilemekte veya etkilememektedir. Eger partilerin sosyal kompozisyonu sınıfsal bir nitelik tasıyorsa, egitimin siyasal davranış olgusunda farklılasma yapma gücü azalmaktadır. Parti sisteminin sınıf ayrımına dayandıgı Norveç’te, kitle partilerinin hakim oldugu Amerika’ya nazaran, egitimin siyasal davranış üzerindeki etkisi daha az önem tasımaktadır. Egitim seviyesi düsük kimseler, kendilerine göre bir partinin mevcut olması halinde siyasal hayata daha aktif bir sekilde katılmaktadırlar. Buna karsılık dogrudan dogruya düsük egitimli alt sınıflara hitap eden partilerin yoklugu halinde yüksek egitimli yukarı sınıflar bütün siyasal partilere sahip çıkmakta ve egitim seviyesi düsük kimseler nispi olarak siyaset dısına itilmektedir. Ayrıca, partilerin siyasal sorunları toplayıcı ve basit alternatiflere indirici fonksiyonunun islememesi halinde, egitim seviyesi düsük kimseler için seçim yapmanın gerektirecegi entelektüel gayret onları böyle bir ise kalkısmaktan alıkoyacak kadar yüksek olabilir.144 

Egitim bireyin siyasal yasama olan ilgisini ve siyasal etkinlik duygusunu 
arttıracak etkilerde de bulunmaktadır. Egitim bireyde siyasal sistemden etkilendigi konusunda bir inanç dogurabildigi ölçüde hükümet ve idarenin tasarruflarını yakından izlemesini de saglamaya yardım edebilecektir. Bu ise genellikle kitle iletisim araçlarının düzenli olarak izlenmesi ile mümkündür. Dolayısıyla, egitim hem kitle iletisim araçlarının düzenli olarak izlenmesini, hem de siyasal olaylara ilgi duyulmasını saglayabilecektir. 

Birey aynı zamanda gerek ders programı, gerek sagladıgı siyasal ilgi ve 
etkinlik duyguları dolayısıyla siyasal sistem hakkında bilgi sahibi olmaya tesvik 
edilmiş olacaktır. 

Egitimin, kisilerin siyasal olaylarla ilgili bilgi edinmelerini, o bilgileri 
yorumlamalarını, kendi toplumsal durumları ve sorunlarıyla baglantı kurmalarını 
kolaylastırdıgı ölçüde siyasal davranış gösterme egilimlerini arttırması dogaldır.145 Konuyla ilgili olarak asagıdaki tabloda egitim degiskeni ile siyasal tercihler çapraz iliskilendirilmistir. 

DİPNOTLAR;

126 KALAYCIOGLU, Çagdaş Siyasal..., ss. 171-174. 
127 İsmail KAPLAN, Türkiye’de Milli Egitim İdeolojisi ve Siyasal Toplumsallasma Üzerindeki Etkisi, İstanbul: letisim Yayınları, 1999, s. 11. 
128 Saban SİTEMBÖLÜKBASI, Parti Seçmenlerinin Siyasal Yönelimlerine Etki Eden Sosyoekonomik Faktörler, Ankara: Nobel Yayın Dagıtım, 2001, ss. 28-29. 
129 TURAN, a.g.e., ss. 77-81. 
130 SİTEMBÖLÜKBASI, a.g.e., s. 36. 
131 KALAYCIOGLU, Karsılastırmalı Siyasal..., s. 26. 
132 ÇUKURÇAYIR, a.g.e., s. 83. 
133 KALAYCIOGLU, Karsılastırmalı Siyasal..., ss. 26-27. 
134 Emre KONGAR, 21. Yüzyılda Türkiye, 23. Basım, İstanbul:Remzi Kitabevi, 1999, s. 534. 
135 KALAYCIOGLU,Karsılastırmalı Siyasal..., s. 27. 
136 ÖZ, a.g.e., s. 31. 
137 KISLALI, Siyasal Çatısma..., s. 187. 
138 KALAYCIOGLU, Karsılastırmalı Siyasal..., s. 27. 
139 KISLALI, Siyasal Çatısma...,s. 187. 
140 ÇUKURÇAYIR, a.g.e., s. 84. 
141 ÖZ, a.g.e., s. 31. 
142 ÇUKURÇAYIR, a.g.e., s. 84. 
143 KALAYCIOGLU,Karsılastırmalı Siyasal..., ss. 27-29. 
144 BAYKAL, a.g.e., ss. 54-58. 
145 Nevzat GÜLDKEN, Toplumbilim Boyutuyla Siyasal Katılım, Sivas: Dilek Ofset Matbaacılık, 1996, ss. 89-90 


8. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

EĞİTİM DÜZEYİNİN SEÇMEN DAVRANIŞINDAKİ ROLÜ VE ANTALYA ÖRNEK OLAYI, BÖLÜM 6

EĞİTİM DÜZEYİNİN SEÇMEN DAVRANIŞINDAKİ ROLÜ VE ANTALYA ÖRNEK OLAYI, BÖLÜM 6 




2.3. Okulun Siyasal Davranış Üzerindeki Etkisi 

Ögretmenler, ders kitapları, müfredat, ders dısı ortam, çevresel kosullar, arkadaslık grupları da siyasal davranış ortaya koymada önemli rol oynarlar. Fakat, bu çalısmalarda, iki önemli degiskenin etkisini, okulun etkileri ile karıstırmamaya özen göstermek gerekiyor. Yasın ilerlemesi ile çocugun dogal olarak olgunlasmasından dogan etkileri, okulun etkisinin dısında gözleyebilmek gerekir. Ayrıca, sınıfsal köken farklılıkları, siyasal toplumsallasmayı ve siyasal davranış gelistirmeyi degisik yönlerde etkileyebildigi gibi, okulun etkilerine de yön verebilmektedir. Eldeki veriler, egitimin içerigi ve yöntemi ile, siyasal etkinlik duygusu ve siyasal davranış egilimi arasında iliski bulundugunu göstermektedir. Arastırmalara göre, kisinin ögrenim düzeyi yükseldikçe, siyasal olaylara ilgisi artar, daha fazla siyasal bilgi edinir, siyasal konularda çok yönlü görüsler kazanabilir, daha fazla kisiyle siyasal tartısmalara girer, kendisinin siyasal yönden etkin olabilecegine iliskin inancı güçlenir, eylemci bir biçimde örgütlenme egilimi artar, kendisine ve çevresine daha büyük bir güvenle bakabilir. Egitilen kisi, toplum içindeki etkinliginin genel olarak yükseldigi kanısını edinir. 

Okulda tartısmalara katılanlar, özellikle haksız ve yanlış buldukları kararları protesto edebilenler, göreli olarak daha yüksek siyasal etkinlik duygusu ve siyasal davranış sergileme egilimi edinmektedirler. Fakat bu iliski ilk bakısta gözüktügü kadar yalın ve tek yönlü degildir. Siyasal etkinlik duygusu düsük olan kisiler, okulda tartısma ve siyasal davranış sergileme olanagı bulamayanlar degil, bu olanagı buldugu halde ondan yararlanamayanlardır. Burada çocugun biçimlenmiş kisiliginin ve yaratılan otorite yapısının önemli bir rol oynadıgı görülmektedir. 

Farklı egitim düzeylerinde görülen degisik siyasal davranış deneyimleri ve etkinlik duygusu, okulun yarattıgı bir kosul oldugu kadar, farklı sınıfsal kökenlerin dogurdugu bir durum da olabilir. Yüksek ögrenim görmüş kisilerle, görmemiş kisiler arasındaki farkın, okul dısı etmenler tarafından saptanması da olasıdır. 
Yüksek ögrenim görenlerde, siyasal etkinlik duygusu ve siyasal davranış sergileme egilimi daha güçlü olmakla birlikte, bu olgu ile okulda veya ailede kararlara katılım degiskeni arasında dogrudan bir iliski görülmemektedir. Bunun anlamı sudur: ailedeki ve okuldaki ortamın etkisi ne olursa olsun, egitim kendi içinde belirli bir degisimi saglayabilmektedir.112 

Ögretmen, ögrencilerine toplumdaki insanların birbirleriyle iliskilerini düzenlemeye yarayacak degerleri veya belli durumlarda nasıl hareket edeceklerini belirten toplumsal ve siyasal kuralları aktarır. Ancak yapılan arastırmalar, ögretmenlerin bu konularda tek ve çok önemli bir etken olmadıgını göstermektedir. 
Ögrenci ögretmenine, anne ve babasına veya arkadaslarına duydugu türden bir yakınlık hissedecek olursa, onlarla aynı güçte etkilenebilir. Her ögrenci, her dersin ögretmeninden aynı biçimde etkilenmez. Her ögrenci bir çok ders ve ögretmenle karsılasır ancak siyasal deger ve tutumları bunlardan bir veya nadiren bir kaçından etkilenir. Bu sonuçla, ögretmenle ögrencinin siyasal toplumsallasması ve siyasal davranısı arasındaki iliskinin az oldugunu söyleyebiliriz. 

Ögretmenin, ögrencinin siyasal toplumsallasması ve siyasal davranısı üzerindeki etkilerini dört kısımda inceleyebiliriz. 

-İlk olarak, ögretmenin bir otorite görüntüsü olarak ögrenciye siyasal tutum aktaran bir kaynak olusturdugu düsünülebilir. Ögretmen hem otoritenin nasıl 
davrandıgı konusunda ögrenciye fikir verirken, hem de otoritesinden yararlanarak ögrencinin ne tür siyasal degerlere sahip olması gerektigini ögretmektedir. 

-İkinci olarak, ögretmen ögrenciye toplumda nasıl davranması gerektigiyle ilgili bir dizi kuralı ögretmektedir. Bunlar içinde belki de en önemlilerinden birisi 
çocuga, otoriteye itaat etmesi gerektiginin ögretilmesidir. 

-Üçüncü olarak, ögretmen çocugun egitimi sırasında, belki hiç farkında olmadan rekabet, basarının önemi, baskalarıyla isbirliginde bulunma, hakkaniyet gibi 
bazı degerlerin olusmasına yardımcı olur. 

-Dördüncü olarak, ögretmen ders içi faaliyetlerde ögrencinin etkinligini saglayarak ögrencilerin kendilerine olan güvenlerinin artmasını, duygu ve 
düsüncelerini rahatça ifade edebilmelerini saglar ve daha sonraki yasamlarında da toplumsal ve siyasal yasama rahatça adapte olabilmelerine zemin hazırlar. 

Ögretmenin, bir çok egitim sisteminde ögrenciye bazı siyasal degerleri asılaması, okutmakta oldugu ders programı çerçevesinde zorunludur. Örnegin, 
yurttaslık bilgisi, tarih, cografya, sosyal bilgiler gibi derslerin müfredatı belirli siyasal tutumların olusumunu saglayacak biçimde düzenlenmistir. Ögretmenin ders sırasında bu degerleri çok yogun bir biçimde vurgulaması söz konusu degerlerin aktarılmasını kolaylastırıcı veya hiç üzerinde durmaksızın geçistirmesi zorlastırıcı bir etken olabilir. Üstelik her ögretmenin ögrenci üzerinde aynı biçimde etkili oldugunu düsünemeyiz. 

Ögrencilerin, ergenlik öncesi çagda anne ve babasının kendine yönelttigi siyasal etkilerle aynı yönde etkileyen ögretmenlerden daha fazla etkilendikleri 
görülmektedir. Siyasal degerler konusunda anne ve babasıyla, ögretmeninden çelisen siyasal uyarılar alan ögrencinin siyasal toplumsallasmasının ögretmenden daha az etkilendigi görülmektedir. Üstelik çocugun içinde bulundugu arkadaslık grubu da, okulda kendisine aktarılmaya çalısılan siyasal degerlerle çelisen degerleri vurgulayan bir nitelikteyse ögrencinin ögretmen veya okuldan siyasal degerler edinmesi zorlasacaktır. 

İlkokul çagından itibaren çocuk aile dısında bir otoritenin koydugu kurallara uymak gerektigini ögrenmeye baslamaktadır. Bu kurallara uyulmaması halinde ne gibi sonuçların dogacagının ögrenilmesi de böylece baslamış olmaktadır. Örnegin, kopya çekmenin yanlış bir davranış oldugu anlatıldıktan sonra bu konuda hiçbir titizlik göstermeyen bir ögretmen, kopya ile sınavda basarılı olan bir ögrenciyi, söz konusu kurala uymamak dolayısıyla ödüllendirmiş olmaktadır. 
Fırsat buldugunda ögrenci yine kopya çekmeye çalısacak ve ödüllendirilmeye devam edildigi sürece bu yola basvuracaktır. 

Daha sonra birey, kurallara ancak otorite tarafından denetlendigi zaman uyma davranısı gösterebilecektir. Ögretmen toplumsal hizmetlerin olusması 
için kural koymak ve bunlara uygun davranısta bulunup bulunmaması konusunda farkında olmadan ögrenciyi etkilemiş olmaktadır. 

Böylece ögretmen genellikle, kurala uygun davranış ve itaatin önemi konusunda çocuga en önemli etkiyi yapan aile dısı ilk otorite olmaktadır.113 

Okulun siyasal toplumsallasmasındaki yerini, yalnızca ögretmenin etkisiyle sınırlandırmak yanlış olur. Derslerin içerigi, ögrencinin o okul nedeniyle karsı 
karsıya geldigi degisik çevre ve kosullar, okulda olusan arkadaş grupları, ögretmenin etkisine eklenen ve her zaman aynı yönde olmayan etkiler yaratabilirler. 
Okulun siyasal toplumsallasmayı ve siyasal davranış gelistirmeyi saglayıcı etkisi iste bu etkilerin bir bileskesi olarak ortaya çıkar. 
Ailesinden uzakta, küçük yastan baslayarak yatılı okullarda egitim gören çocuklar üzerinde, en etkili toplumsallasma aracı olarak bu ortamın rol oynaması dogaldır. 114 

Ögrencinin siyasal tutumlarını ve siyasal davranısını etkileyen diger bir kaynak da müfredattır. Müfredatta ögrencinin siyasal rejim için destekleyici hisler 
beslemesini saglayacak anlatım ve degerlere agırlık verilmesine her siyasal sistem özen gösterir.115 

Egitimin siyasal toplumsallasmadaki rolünü ve siyasal davranısa etkisini iyi açıklayabilmemiz için, bu sürecin ögelerini incelememizde yarar vardır. Nasıl bir 
deger sisteminin aktarılmak istendigi, sürecin ilk ögesidir. Dikkat edilirse, ülkemizde belirli dönemlerde müfredat programında nelerin yer alacagı tartısılmıstır.116 

Siyasal kültürü yumusak bir ideoloji biçiminde çocuga vermesi sebebiyle,117 özellikle tarih, edebiyat, cografya ve vatandaslık bilgisi gibi derslerde hangi kitapların okullarda kullanılacagı merkezi bir denetimden geçmektedir. Öyle anlasılıyor ki, müfredat kapsamının kisinin siyasal inanç, tutum ve davranıslarını etkileyecegine inanılmaktadır.118 Burada özellikle vatandaslık bilgisi dersi konumuz açısından önem tasımaktadır. Bu dersin amacına bakacak olursak; Talim ve Terbiye Kurulu’nun 14.6.1985 gün ve 93 sayılı egitim ve Ögretim Yüksek Kurulu’nun da 10.7.1985 gün ve 10 sayılı kararlarıyla kabul edilen Vatandaslık Bilgileri dersi ögretim programının amaçlarından bazıları sunlardır: 

“Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın genel esaslarını ve temel ilkelerini kavratmak suretiyle ögrencilerde, Anayasamızda ifadesini bulan hürriyetçi 
demokrasiye, Atatürk milliyetçiligine içten baglılık ve devlet otoritesine saygı duygusu uyandırmak.” 

“Demokratik zihniyetin hakim oldugu bir atmosfer içinde kendi kendilerini yönetmelerine, okul içinde ve dısında sorumluluk yüklenmelerine imkân ve fırsat saglayarak ögrencilerin demokrasiyi bizzat yasayan, uygulayan kisiler olarak yetismesini saglamak”. 

Vatandaslık Bilgileri dersi “bilgi kazandırıcı bir ders olmaktan çok, ögrencilere belli düsünce ve davranısları kazandırmayı amaçlayan bir derstir. 
Ögrencinin bir hukuk kuralını ezberlemesi yerine sosyal iliskilerinde adil davranabilmesi; ahlâk kurallarını saymak yerine dürüst olabilmesi esastır. Kısaca, ögretmen, ögrencileri daha okulda iken milli ödevlerini bir yandan ögrenmeye, bir yandan da yapmaya alıstırmalıdır.” 

Demokratik ülkelerde ögrencilere demokratik bir kisilik kazandırabilmek ve bu kisiliklerini davranıslarına yansıtabilmelerini saglamak için sınıf ve okul içi 
faaliyetlerinden elden geldigince yararlanılması, ögrencilerin özellikle sınıf ve egitici kol temsilciliklerine aday olmada, seçme ve seçilme faaliyetlerinde, çesitli iş ve kolektif çalısmalarda kabuguna çekilme yerine inisiyatifini kullanma gibi konularda cesaretlendirilmeleri gerektigi vurgulanmakta, böylece demokratik, katılımcı bir kisilik kazanmaları, edilgen degil etken yurttaş kimligiyle yetistirilmeleri amaçlanmaktadır.119 

Turan, salt müfredat kapsamında yapılan degismelerin, ögrencilerin deger sistemlerinde ani ve önemli degismelere yol açacagını beklemememiz gerektigini ifade etmektedir.120 

Müfredat programı içerisindeki siyasal sistem hakkındaki inanç, bilgi ve deger1erin ögrenci üzerinde önemli bir etkide bulunabilmesi için, aile, arkadaslık grubu gibi okul dısı toplumsallasma etkenleriyle aynı yönde etkili olan deger ve inançları içermesi gerekir. Eger bunlar arasında çeliskiler varsa müfredat programlarında vurgulanan siyasal inanç ve degerlerin ögrenci üzerinde hiçbir etkiye sahip olamadıgı bazı arastırmalarda göze çarpmaktadır. 

Ancak, müfredat programlarında vurgulanan siyasal degerlerle diger siyasal toplumsallasma kaynaklarından gelen etkiler birbirini tamamlar nitelikteyse müfredat programının etkisi fazla çarpıcı olmamakla birlikte, söz konusu degerleri kuvvetlendirici bir nitelige sahiptir. Daha önce bu degerleri benimsemiş olan ögrenci üzerinde müfredat programının çok büyük bir etki uyandırmadıgı gözlemlenmistir. 

Daha önce müfredat programındaki siyasal degerlerden hiç haberi olmayan bir kitle ilk kez bu degerlerle karsılastıgında, siyasal bilgi, siyasal etkinlik duygusu, siyasal katılma, siyasal yabancılasma gibi duygu ve davranıslarda degisikliklere rastlanmaktadır. Bu tür bir etkinin olusabilmesi için ögrencinin ders öncesi söz 
konusu siyasal deger ve tutumlar konusunda hiçbir olumlu veya olumsuz beklentisinin olmaması gerekir .121 

Bununla birlikte, egitim yoluyla aktarılacak degerler ögreticilerin süzgecinden geçmekte; bu sırada yeniden yorumlanmakta, sapmakta, vurgusu degismekte dir. Ayrıca, ögreticiler müfredatta öngörülmeyen fakat kendilerinin yegledikleri degerlerin aktarıcılıgını yapabilmekte, gerek ders içinde, gerek ders dısında ögrencilerle etkilesimde bulunabilmektedirler. Süphesiz, okul döneminin süresi, okulun çevre ile iliskileri ve etkilesmesi, ögretim kadrosunun niteligi, rol 
algıları, örgün egitimin siyasal toplumsallasmadaki ve siyasal davranısa etkisini belirleyeceklerdir.122 

Bütün bu etkenlerin yanı sıra ders kitapları yerine göre çok etkin olabilmektedir. Bu etkinlik Alkan’a göre bazı kosullara baglıdır. Bunlar; 

1) Orta sınıftan ve egitilmiş ailelerden gelen çocuklar, hem aileleri okuldan daha güçlü bir toplumsallastırma etmeni oldugu için, hem de ders kitaplarındaki 
bilgilerin daha önce ailelerinden almış olabileceklerinden, ders kitaplarından önemli bir ölçüde etkilenmeyebiliyorlar. 

2) Bunun tersine, alt sınıftan ve egitilmemiş ana-babalardan gelen çocuklar geniş ölçüde ders kitaplarının etkisi altında kalırlar. 

3) Vatandaslık Bilgisi gibi dersler, genellikle, benzer bilgiler verdiklerinden, egitim yılları ilerledikçe etkileri azalır. Ögrenciler, bu kitapların etkinligi yönünden bir doyum noktasına erisir. Bundan sonra alacakları dersler önemli davranıs, bilgi veya siyasal davranış degisikligi meydana getirmez. Unutulmamalıdır ki, aynı bilgiyi yineleyen dersler, bir doyum yarattıgı için etkileri gittikçe azalır. 

4) Ders kitaplarının, farklı toplumsal sınıflardan gelenler üzerinde etki dereceleri farklı olabilecegi gibi, yaratacagı etkilerin niteligi de farklı olabilir. 

Etkili olabildikleri durumlarda, ders kitaplarının etkileri söyle belirtilebilir: 
Siyasal etkinlik duygusunu, siyasal bilgiyi, siyasal ilgiyi, kitle iletisim araçlarına olan ilgiyi arttırır, kisileri siyasal alanda daha etkin ve siyasal hosgörülü yapar. 

Ders kitapları, farklı toplumsal sınıflardan gelen çocuklar üzerinde, sadece etkilerinin derecesi olarak degil, niteligi olarak da degisik izler bırakabiliyor. Batı 
Avrupa ve Amerika Birlesik Devletleri’nde, ders kitapları üzerinde yapılan içerik analizlerinde; toplumsal sınıf, ırk, ulus, din ve kültür temeline dayanan ön yargılı bilgilerin yer aldıgı konuların ögrencilere yanlış veya eksik ögretildigi görüldü. Uluslararası kuruluslar, bölgesel konferanslar, ikili iliskiler yoluyla, ders kitaplarındaki ön yargıları degistirmek için süregelen çabalar vardır.123 

Su ana kadar saymış oldugumuz etki kaynaklarının yanı sıra sınıf ve okul içi törenler (bayrak töreni, and içme töreni, önemli ulusal günlerde yapılan törenler, ve okulda bulunan ulusal kahramanların resim, söylev veya özlü sözlerine kadar her türlü öge tören kavramı içerisine girebilir) bireyde bir ortak bilinç yaratma veya ulus olarak farklı ve üstün olan bir bütünün parçası oldugu hissini uyandırmak konusunda önemli bir etki yaratır. Dolayısıyla hem sınıf, hem de okul ortamında yapılan törenler siyasal deger ve inançların yaratılması ve yeni kusaklara aktarılması için sık basvurulan yöntemlerden birisini olusturur.124 Bu nedenden dolayı, ögrencilerin bu törenlere katılmasına büyük önem verilmektedir. 

Okulun ders dısı ortamını iki kategori içinde görebiliriz. Birincisi, okul tarafından yaratılan ve siyasal toplumsallasmayı amaçlayan ortamdır. Törenler, resimler, bayraklar, antlar bu çerçevede ele alınabilir. Digeri okulda bulunan kisiler arasında dogan gruplasmalar ve etkilesimler sonucunda ortaya çıkan ortamdır. 
Bu iki ders dısı ortam birbirini destekleyebilecegi gibi, birbiriyle ilintisiz, hatta ters yönelimli de olabilir. 

Kahramanlık sarkıları, marslar, tarihsel olayların ve devlet büyüklerinin resimleri, büst ve heykeller, kültürel eylemler, her gün veya haftada bir yinelenen ulusal marslar ve antlar okulun bilinçli girisimi ile olusan siyasallasma ortamıdır. Küçük çocuklar genellikle bu olup bitenlerin anlamını ayrıntıları ile bilemeyebilirler. 125 

Okul içinde yürütülen ders dısı faaliyetlerin çesitliligi ve bunlara okul yönetimi, veliler, ögretmenler ve dolayısıyla ögrencilerin atfettigi deger ve onlara 
dahil olmayı olumlu veya olumsuz bir gözle görme durumlarına göre tekil bir ögrencinin baskalarıyla birlikte yapılan bir faaliyete katılabilmesi tesvik edilecek bir temelin ilkokul ve ortaögrenim yıllarında atılmasını saglayacaktır. Siyasal yasama dahil olmayı dogrudan dogruya etkileyebilecek olan müfredat dısı bir faaliyet türü öğrenci dernek ve kuruluşlarında gösterilen faaliyettir. 
Bu görevleri yürütmek, okul sonrası yasamda benzer siyasal roller oynamayı kolaylaştırabilecek niteliktedir. 

Okul ortamının veya çevresinin bir diğer unsuru olan arkadaşlık grubu da, bu ortamın siyasal toplumsallaşma ve siyasal davranış üzerindeki etkilerini 
yogunlaştırıcı bir diger unsuru oluşturduklarına da değinmekte yarar vardır. Okul çevresinin öğrencinin siyasal tutum, inanç ve değerleri üzerindeki etkileri, onun diger siyasal toplumsallaşma kaynaklarından soyutlanması ölçüsünde artacaktır. Birey yatılı bir okulda ailesinden uzakta eğitim görmekteyse, onların sürekli etkilerinden uzaklaşmış olacak demektir. Ailenin yerine arkadaşlık grubu, öğretmen, okul müdürü gibi unsurlar siyasal toplumsallaşma da daha önemli roller oynamaya başlayacaktır. 

DİPNOTLAR;

112 ALKAN ve ERGİL, a.g.e., ss. 80-91. 
113 KALAYCIOGLU, Çagdaş Siyasal..., ss. 167-170. 
114 KISLALI, Siyaset Bilimi..., s. 114. 
115 KALAYCIOGLU, Çagdaş Siyasal..., s. 171. 
116 TURAN, a.g.e., s. 58. 
117 Esat ÇAM, Siyaset Bilimine Giris, 5. Basım, İstanbul: Der Yayınları, 1998, s. 178. 
118 TURAN, a.g.e., s. 58. 
119 Mesut GÜLMEZ, İnsan Hakları ve Demokrasi Egitimi, Ankara: TODAİE, 1994, ss. 66-67. 
120 TURAN, a.g.e., s. 58. 
121 KALAYCIOGLU, Çagdaş Siyasal....., s. 171. 
122 TURAN, a.g.e., s. 58. 
123 ALKAN ve ERGİL,a.g.e., ss. 99-112. 
124 KALYCIOGLU,Çagdaş Siyasal..., ss. 171-172. 
125 ALKAN ve ERGİL, a.g.e., s. 93. 


7. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,