EKONOMİ POLİTİĞİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
EKONOMİ POLİTİĞİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Şubat 2017 Perşembe

ENERJİ GÜVENLİĞİ’NİN EKONOMİ POLİTİĞİ VE ULUSLARARASI ÇATIŞMALARA ETKİSİ , BÖLÜM 1



ENERJİ GÜVENLİĞİ’NİN EKONOMİ POLİTİĞİ VE ULUSLARARASI ÇATIŞMALARA ETKİSİ, BÖLÜM 1 



Mesut ŞÖHRET
* Gaziosmanpasa Üniversitesi Öğretim Görevlisi, Kocaeli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Doktora 
Adayı E-mail: sohretmesut@yahoo.com 

Özet 

Küresellesmeyle birlikte güvenlik konusunun çok boyutlu bir hale geldiği ve sadece ulusal güvenlikle sınırlandırılamayacağı ortaya çıkmıstır. Bu nedenle enerji güvenliği, temel ve yeni güvenlik tehditleri kapsamında düsünüldüğünde, dıs politikanın farklı yönleriyle olan iliskisi nedeniyle ayrı bir önem kazanmıstır. Buna göre yeni güvenlik tehditlerinin hem uluslararası iliskilere hem de küresellesme sürecinde sosyal ve siyasi hareketlere etkisini incelerken, dıs politika analizinde enerji güvenliğini ele almamız gerekir. Zira günümüzde 
enerji piyasalarını yönlendiren politikaların üst düzeyde siyasi olduğunu ve modern ekonomilerin organizasyonunun merkezinde yer alan unsurlardan biri olduğu görülmektedir. 
Çünkü sadece ekonomik veya teknolojik etkenler değil, siyasi güçler de petrol, doğal gaz ve elektrik piyasasındaki sonuçları belirleme eğilimindedir. Ayrıca enerji kaynakları ve enerji güvenliği sosyal, kültürel, politik, ekonomik ve askeri gibi tüm güvenlik konularıyla yakından iliskilidir. Enerji güvenliğinin ekonomi politik boyutunu ve uluslararası çatısmalara etkisini inceleyen bu çalısma genel itibariyle iki bölümde olusmaktadır. Dlk bölümde enerji güvenliğinin Realist, Liberal, Dnsacı ve Elestirel kuramlardaki yerini inceleyerek ekonomik ve 
politik açıdan değerlendirmektedir. Dkinci bölümde ise enerji kaynaklarının geçmiste ve günümüzde yasanan çatısmalara etkisi analiz edilerek enerji güvenliğinin önemi ortaya konulmaya çalısılmıstır. 

Anahtar Kelimeler: Enerji Güvenliği, Ekonomi Politik Yaklasımlar, Fosil Yakıtlar, Uluslararası Çatısmalar 


Giriş 

Günümüzde enerji güvenliği siyasi, ekonomik, askeri ve sosyal boyutları olan oldukça genis bir kavrama karsılık gelmektedir. Soğuk Savas sonrası dönemde ortaya çıkan yeni güvenlik tehditleri bağlamında enerji güvenliği, uluslararası iliskilerdeki dönüsüme paralel, enerji pazarında gelisen yeni yapısal değisiklikler doğrultusunda devletlerin ve uluslararası örgütlerin dıs politika stratejileri içinde önemli bir yer tutmaktadır. Son yıllardaki çesitli gelismeler Örneğin Avrupa’nın ithal petrol ve gaza olan bağımlılığının giderek artması, Çin ve Hindistan gibi yükselen ekonomilerin giderek artan enerji ihtiyaçları, en somut uygulamasını Rusya’nın enerji politikalarında anlam bulan kaynak milliyetçiliği, kritik enerji 
altyapılarını hedef alan enerji terörizmi, özellikle tankerin geçis yaptığı dar suyollarındaki korsanlık faaliyetleri, fosil yakıtların bu yüzyılın ortasından itibaren tükeneceği veya üretimlerinin zirve noktasına yönündeki beklentiler; iklim değisikliği konusundaki kaygılar enerji güvenliğinin uluslararası güvenlik tartısmalarında önemli bir konu haline gelmesine sebep olmustur.1 

Bu gelismelerin temelinde Michael Klare’in tabiriyle “yeni enerji jeopolitiğinde” veya yeni enerji düzeninde olduğumuz gerçeği yatmaktadır. Klare’e göre bu yeni dönemde, devletleri iki kategoriye ayırmak mümkündür: enerji fazlası ve enerji açığı olanlar. Eski düzende bir devletin küresel hiyerarsideki sıralaması nükleer savas baslığı sayısı, deniz gücü veya askeri personel sayısıyla belirlenmekteydi. Yeni düzende ise devletler arası güç hiyerarsisinin tayininde sahip olunan petrol/doğal gaz rezerv miktarı ve/veya enerji kaynaklarını satın alma (veya edinme) kabiliyeti gibi unsurlar gittikçe önem kazanmaktadır.2 

Uluslararası iliskilerde zenginlik ve güç devletler aracılığıyla yürütülen eylemlerle birbirine bağlanmıs konulardır. Dünya siyasetinde belirsizlik yaygındır, anlasmaya varmak güçtür ve hiçbir güvenlik önlemi ekonomik iliskilerden doğacak askeri ve güvenlik sorunlarını önleyemez. Ayrıca, karın (profit) dağılımı konusundaki anlasmazlıklar aktörler arasındaki iliskilerin önüne geçebilir.3 Bu anlamda Uluslararası Ekonomi Politik, politikanın merkezindeki ‘‘güç’’ ile ekonominin merkezindeki ‘‘refah’’ konularının kesisimi olarak görülebilir. Ekonomik alanda bir aktör diğerine üstünlük kurduğunda bu ekonomik güç siyasallasır. Siyasallasan bu güç diğer aktörlerin siyasi ve ekonomik politikalarını kendi çıkarlarına uygun sekilde değistirmeye çalısır. Dolayısıyla modern ekonomi nin politik olduğunu söylemek yanlıs olmayacaktır. Çünkü tıpkı devletler gibi sirketler ve diğer organizasyonlar aktörler üzerinde kontrol kurma amacındadır. Bu noktada hükümet ve piyasa ekonomisi arasındaki iliskinin uluslararası boyutu Uluslararası Ekonomi Politik’in merkezini olusturmaktadır.4 Bu kapsamda düsünüldüğünde enerji güvenliği konusunun da ekonomik olduğu kadar politik bir konu olduğu açıktır. 

Küresellesmeyle birlikte güvenlik konusunun çok boyutlu bir hale geldiği ve sadece ulusal güvenlikle sınırlandırılamayacağı, en genel tanımıyla güvenliğin “beseri güvenlik” kavramıyla ifade edildiği üzere insanların hayatındaki her alanla ilgili hale geldiği görülmektedir.5 Enerji güvenliği, temel ve yeni güvenlik tehditleri kapsamında düsünüldüğünde, dıs politikanın farklı yönleriyle olan iliskisi nedeniyle ayrı bir önem kazanmaktadır. Örneğin, insan, çevre ve güvenlik iliskisinde nüfus artısı, hızlı kentlesme ve iklim değisikliği sonucu ortaya çıkan tarımsal alan ve su sıkıntısı, enerji güvenliğinde doğal kaynakların önemini gündeme tasır. Bir baska örnek ekonomik yapılar ve insani güvenlik 
iliskisine baktığımızda, küresellesme sürecinde kırılgan ekonomik büyüme ve gelismekte olan ülkeler ile özellikle Ortadoğu bölgesinde artan genç nüfus oranı doğrultusunda karsılasılan issizlik ve yoksulluk sorunları, ekonomik büyüme ve insani kalkınmanın sürdürülebilirliği için enerji güvenliğinin önemini vurgular. Dolayısıyla, yeni güvenlik tehditlerinin hem uluslararası iliskilere hem de küresellesme sürecinde sosyal ve siyasi hareketlere etkisini incelerken, dıs politika analizinde enerji güvenliğini ele almamız gerekir.6 

1. Enerji Güvenliği’nin Teorik Yaklasımlarda Yeri Ekonomi Politik Boyutu;

Enerji piyasalarını yönlendiren politikaların üst düzeyde siyasi olduğunu ve modern ekonomilerin organizasyonunun merkezinde yer alan unsurlardan biri olduğu ifade edilebilir. Çünkü sadece ekonomik veya teknolojik etkenler değil, siyasi güçler de petrol, doğal gaz ve elektrik piyasasındaki sonuçları belirleme eğilimindedir.7 Enerji kaynakları ve enerji güvenliği sosyal, kültürel, politik, ekonomik ve askeri gibi tüm güvenlik konularıyla yakından iliskilidir. Enerji güvenliğinin artan önemini anlamamız için dünya enerji pazarındaki 
gelismeleri, devamlılıklar ve yapısal değisiklikler olarak iki ana grupta tanımlayabiliriz. Ancak bu iki ana grubun özelliklerine geçmeden önce enerji güvenliğinin tanımını yapmamız gerekir. Enerji güvenliği, bu çalısmada, “öngörülebilen bir gelecek için ülkelerin, sanayilerin ve tüketicilerin ihtiyacı olan enerji kaynaklarına makul fiyatlarla ve kesintide en az riskle 
ulasılabilirliğin devam etmesi durumu ve bu durumu sağlama yönünde yapılan politikalar” olarak tanımlanmıstır.8 

Bu çerçevede dünya enerji pazarındaki devamlılıkların en önemlisi, enerjide arz çesitliliğini arttırmaya olan ihtiyaçtır. Nitekim bu olgu, karsılıklı bağımlılık, enerjide asimetrik güç dağılımı ve jeopolitik gibi farklı kavramlarla hem kuramsal önerilerde hem de enerji güvenliğinin dıs politikada algılanmasında ve amaç-araç iliskisinin kurulmasında ele alınmaktadır. Arz çesitliliği ihtiyacı, kısa ve orta dönemde petrolün ana enerji kaynağı olarak kalması nedeniyle önemlidir. 



Tablo 1: Yıllara Göre Dünya’nın Artan Enerji Dhtiyacı (1990 – 2035)9 

Nitekim petrol ithalatına bağımlılığı azaltmak için çevre kirliliği tehdidine rağmen kömüre talep, birçok ülkede yerel bir enerji kaynağı olması nedeniyle devam etmektedir. Öte yandan Avrupa Birliği (AB) ülkeleri doğal gaz talebinin önemli bir oranını mevcut durumda sadece üç ülkeden (Rusya, Cezayir, Norveç) karsılamaktadır. Kısaca, arz çesitliliğine olan ihtiyaç, hem sanayilesmis ülkeler, hem de kalkınmakta olan ülkeler tarafından artarak devam etmektedir. Asağıdaki grafikte görüldüğü gibi 2010 – 2035 döneminde neredeyse tüm enerji 
kaynaklarına olan talepte artıs görülürken göreceli olarak en yüksek artısın yenilenebilir enerji ve doğal gazda olacağı görülmektedir. 



Grafik 1: Enerji Kaynaklarına Göre Dünyadaki Öncelikli Enerji Talebi 

Dünya enerji pazarındaki en önemli yapısal değisiklik, petrol arzında OECD ülkeleri dısında yer alan ülkelerdeki devlet petrol sirketlerinin hem üretim hem de rezervler bakımından üstünlüğü sağlamasıdır Dünyanın en büyük petrol sirketlerinden 27 tanesi devlet sirketiyken, bu sirketler 2035 yılına doğru artan bir eğilimle dünya üretiminin % 66’sını karsılayacaklardır. Ayrıca, petrol sektöründe üretim artısını, sadece bu sirketler yapabilecektir. Böylece, OPEC dısı petrol üreten bölgelerde kaynakların hızla azalmaya devam etmesi, bir yandan yeni alternatif enerji kaynakları devreye girene kadar petrole orta dönemde olan bağımlılığı, diğer yandan Ortadoğu bölgesinin jeopolitik önemini  vurgulamakta dır. 

Bu bağlamda Ortadoğu’nun jeopolitiği ve devlet sirketlerinin artan payı, enerji güvenliğinin dıs politika sürecinde analizi için karsılıklı bağımlılık olarak tanımlanan liberal yaklasıma ve liberal piyasa ekonomisinin öngörülerine karsı, hem “doğal kaynak milliyetçiliği” (resource nationalism) olarak adlandırılan realist yaklasımı, hem de yeni güvenlik tehditleri kapsamında insacı ve elestirel yaklasımları gerektirmektedir.10Buna göre Kaynak milliyetçiliği esas itibariyle Kaynağa sahip devletin giderek ulusal enerji sektöründe daha fazla otoriteye sahip olması ve enerji politikalarını devletçi bir bakıs açısıyla sürdürmesini ifade etmektedir. Bu konuda özellikle Rusya basta olmak üzere İran, Çin ve Venezuella gibi devletler son yıllarda milli çıkarları doğrultusunda enerji oyununun kurallarını değistirmekte ve enerji kaynaklarını bir manivela gibi dıs politika hedeflerini gerçeklestirmekte kullanmaktadır. “Örneğin Rusya, 2000’li yılların basından itibaren bir “enerji süper gücü” biçiminde (yeniden) ortaya çıkarak, bu türden politikaların en ‘bariz’ örneklerini enerji fakiri Doğu Avrupa ülkeleri üzerinde tatbik etmistir. Moskova lehine olusan bu asimetrik güç dengesi NATO’nun özellikle de Rus enerji kaynaklarına yüksek oranda 
bağımlı üyelerini endiseye sevk etmektedir.”11 



Harita 1: Petrolün Dünyadaki Önemli Ticari Akıs Hareketleri12 



Tablo 2: 2013 Yılı Dtibariyle Bazı Bölge ve Ülkelerin Petrol Ticaret Miktarları13 

Bir baska önemli değisim, enerji arz ve talep merkezlerindeki kaymadır. Rusya ve Orta Asya ülkeleri, OPEC dısı yeni enerji arz bölgesi, Çin ve Hindistan ise enerji talebi en hızlı artan bölge olarak ortaya çıkmıslardır. Yeni enerji arz ve talep bölgelerinin yanında bölgeler arası enerji tasımacılığıyla önem kazanan transit ülkeler, boru hatları ve kritik boğazlar, sadece enerji geçis güvenliğini değil, küresel, bölgesel ve yerel düzeyde güvenlik yaklasımının önemini arttırmıstır. Zira Dünya petrol tasımacılığının 2/3’ü tankerlerle yapılmaktadır.14 



Harita 2: Dünyadaki Önemli Dar Suyolları (choke points) Üzerinde Gerçeklestirilen Petrol ve Doğalgaz Ticareti (2010-2035)15 


Yeni enerji jeopolitiğinde özellikle tüketici kanadında kaynak milliyetçiliği dısında giderek artan ikinci kaygı ise kritik enerji altyapılarını (boru hatları, petrol ve LNG tankerleri, enerji terminalleri, enerji santralleri, demir yolları, vs.) hedef alan “enerji terörizmi” olgusudur. Rakamlar da enerji altyapılarına yönelik ilgili tehdit unsurunun giderek daha önemli bir risk faktörü olarak ortaya çıktığını doğruluyor. 2003 yılında terör saldırılarının yaklasık % 25’i enerji sektörünü hedef almısken, bu oran 2003–2007 arası dönemde %30-35’lere sıçramıstır. Dünya genelinde petrolün %35’i, doğalgazın ise %75’i -giderek uzamakta ve çoğu zaman istikrarsız bölgelerden geçmekte olan boru hatları tarafından tasınmaktadır. 
Enerji tankerleri ise okyanuslar kat ederek gerek terör gerekse de kazaya yönelik çesitli güvenlik riskleri bulunan Hürmüz, Süveys, Malaga ve Türk Boğazları gibi dar suyollarından (choke points) geçerek bir kıtadan diğerine enerji nakletmektedirler.16 



Harita 3: Doğalgazın Dünyadaki Önemli Ticari Akıs Hareketleri17 

Esas itibariyle enerji güvenliği açısından gerek denizlerde görülen korsanlık faaliyetleri ve karada bulunan mevcut enerji altyapıları terör örgütleri için son derece çekici hedeflerdir. Bir boru hattının sadece belli bir kısmına yapılacak basarılı bir sabotaj eylemi, enerji üstyapıları karsılıklı bağımlı sebekeler olduklarından, enerji akısını tamamen kesebilir, enerjiye bağımlı bütün sanayi bransları otomatik olarak zarar görür, dahası bu ülkeye yapılacak yabancı yatırımlar gecikebilir veya toptan iptal edilebilir.18 Bu durum kuskusuz 
enerji güvenliğinin ekonomik ve politik açıdan ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır. 

1.1 Realist Kuram Açısından Enerji Güvenliği;

Realist kurama göre karsılıklı bağımlılık esitlik getirmez; aslında bağımlılık demektir ve bağımlı taraf, özellikle üstün olan tarafın tercihlerine göre zaaf gösterebilir. Örneğin, petrol ithalatına bağımlı bir ülke, petrol ihraç eden ülkelerin petrol ambargosuna veya fiyat artısına karsı kırılgan bir durumdadır. Dolayısıyla, petrol ya da doğal gaz ithalatına bağımlı ülkelerle bu enerji kaynaklarını ihraç eden ülkeler arasında asimetrik bir bağımlılık mevcuttur. Hatta güç dengesini de bir çesit karsılıklı bağımlılık olarak düsünen bazı eklektik realistler, enerji piyasasındaki çokuluslu petrol sirketleri ve devlet petrol sirketlerini bu asimetrik bağımlılık kapsamına alırlar.19 Diğer taraftan petrol ve doğalgaz ihraç eden devletler açısından ise söz konusu ürünlerin pazarlanması ve satısı konusunda ithalatçı devletler açısından bir sorun bulunmaktadır. Örneğin politik ve ekonomik sebeplerle ithalatçı devletlerin bu ürünleri baska 
petrol ihraç eden devletlerden temini durumunda zarara uğrayabilmektedir. Bu konuda verilebilecek en güncel örnek ABD ve AB ülkelerinin nükleer enerji konusundaki çalısmalarından dolayı Dran’a uyguladıkları petrol ve doğalgaz ambargosu gösterilebilir. Bu bağlamda enerji güvenliği, gerek ithalatçı gerekse ihracatçı devletler için ekonomik açıdan değil, siyasi açıdan ele alınmalıdır ve ulusal güvenliğin temel unsurlarındandır. 

Enerji güvenliği, realist yaklasıma göre uluslararası sistemde devletler temel aktörler olarak kabul edildiklerinden ve diğer aktörlerin etkileri olmadığından veya sınırlı olduğundan devletler tarafından sağlanır. Bir baska deyisle Petrol Dhraç Eden Ülkeler (OPEC) gibi uluslar arası örgütlerin etkileri kabul edilmemektedir. Ancak 1973’te yasanan petrol krizinde de görüldüğü gibi OPEC gibi uluslar arası örgütlerinde uluslar arası sisteme etkileri olabilmektedir. Zira 1973 petrol krizinde dünya petrol ticaretinin sekteye uğraması, petrol 
sektöründe güç dengesinin değismesine neden olmustur. Esas itibariyle ABD 1971’den sonra en büyük petrol üreticisi konumunu yitirmis ve petrol üretiminde üstünlük Suudi Arabistan ve genel olarak OPEC ülkelerine geçmistir. Bir baska deyisle 1960’ta kurulan OPEC’in petrol ambargosunu 1973’te uygulayabilmesi, petrol sektöründe değisen güç dengesini ifade etmektedir. 

Enerji güvenliği bağlamında dıs politika davranıslarını açıklamada kullanılan bir baska kavram, “doğal kaynak milliyetçiliğidir”. Buna göre enerji güvenliği, söz konusu devletin uluslararası sistemdeki yerine ve enerji arz ya da talep düzeyine göre hem amaç hem de araç olabilir. Örneğin, enerji kaynaklarına sahip veya kaynaklardan yoksun olma durumu, devletlerin uluslararası sistemde kontrolünü ya da gücünü arttırma amacı olabilir. “Petrol/doğal kaynak çatısmaları” olarak da nitelenen uluslararası sistemde kontrolünü veya gücünü arttırma amacıyla enerji kaynaklarına sahip ülkeler üzerinde kontrol sağlama ya da askeri harekâtta bulunma, son yıllarda dıs politika tartısmalarında ivme kazanmıstır.20 

Örneğin Çin devlet enerji sirketinin (China Shenhua Energy Company) Ortadoğu dâhil Afrika ve Latin Amerika gibi genis bir coğrafyada enerji ve diğer ham madde kaynakları için yatırımlar yapması göz önüne alındığında doğal kaynak milliyetçiliği ve Ortadoğu bölgesinin jeopolitiği dıs politika analizinde önemli değiskenler olabilirler. 

Benzer sekilde enerji güvenliği, üretici ülkeler tarafından, çıkarlarını enerji ithal eden ülkelere kabul ettirmede pazarlık aracı ya da tehdit aracı olabilir. Örneğin, Türkiye’nin İran’a doğalgaz olarak bağımlılığı bazı durumlarda Türkiye açısından tehdit olurken bazı durumlarda da kazanım olabilmektedir. Zira Türkiye her iki devletle olan ticaretinde zaman zaman doğalgaz fiyatında indirim talep ederek daha ucuza gaz temin edebilmektedir. 

Diğer taraftan petrol ve doğal gaz pazarının oligopolistik yapısından kaynaklanan zorluklar, realist yaklasımın devletler arasındaki asimetrik bağımlılık vurgusunu öne çıkarır. 
Bu bağlamda dıs politika sürecinin devlet merkezli olması öngörülür. Çünkü enerji pazarında artan altyapı yatırım ihtiyacı karsısında özel sektörün ya da enerji ihracatı yapan ülkelerdeki devlet petrol sirketlerinin fiyatları yüksek tutma amacıyla yatırım isteksizliği ve anarsik bir uluslararası sistem nedeniyle, enerji güvenliğini sağlamada nihai sorumluluğun devletin elinde olması gerektiği savunulur. Bu yaklasıma parelel olarak Rusya Federasyonu’nun 2004 yılının basında izlediği enerji stratejisi çerçevesinde devletin merkezî rolünü ve monopol konumunu sağlamlastırıcı hamleler attığı söylenebilir. Zira bu sayede uluslararası arenadaki güç dağılımında Rusya’nın yeniden “küresel aktör” pozisyonuna kavusması için çaba gösteren Putin’in kullandığı en önemli dıs politika enstrümanlarının basında gelmistir. 2000’li yıllar boyunca devletin enerji sektöründeki “amir” konumunu önceleyen ve tahkim eden bu strateji, Gazprom’un ülke ve dünya doğal gaz piyasasında devasa bir sirket haline gelmesine yol açarken, simdilerde de özellikle petrol üretimi ve ihracatı noktasında Rosneft’in rolünü ve sektör üzerindeki hâkimiyetini perçinleyecek sekilde yeniden gelistiriliyor. Yeni dönemde Rusya Federasyonu’nun üzerine önemli vazifeler yüklediği Rosneft, bu açıdan, Rusya’nın bir “enerji süper gücüne” dönüsmesinin hayati sacayaklarından biri olacağa benziyor.21 

Genel olarak bir değerlendirme yapıldığında Realist yaklasımın savunduğu argümanların enerji güvenliği kapsamında birçok sorunu ve olayı açıklamada yetersiz kaldığı görülmektedir. Örneğin Realist yaklasım su soruları cevaplamada yetersiz kalmaktadır.22 

• Küresellesme sürecinde gücün ve zenginliğin yaratılması bağlamında enerji güvenliğinde devlet dısı aktörlerin, özellikle çok uluslu enerji sirketlerinin (7 Sisters)  teknoloji üretmede devam eden üstünlüğü ile uluslararası sistemde hegemonik bir istikrarın olmamasının dıs politikada önemi nedir? 
• Enerji talebinde orta dönemde petrole olan bağımlılık göz önüne alındığında, özellikle Ortadoğu’da devam eden daha fazla demokrasi ve refah için yapılan yerel  mücadelelerin ya da iç çatısmaların enerji güvenliğine etkisi dıs politikada nasıl ele alınmalıdır? 
• Enerji ithalatı yüksek sanayilesmis ülkelerin, benzer asimetrik bağımlılıklarına rağmen, enerji ihraç eden ülkelere yönelik dıs politikalarında tehdit algılamaları neden  farklıdır? 
• Hem enerji tüketen hem de enerji üreten ülkelerde enerji güvenliği, dıs politikada hangi sartlar altında amaç ve/veya araç olmaktadır? 

Devletlerin ulusal çıkarları doğrultusunda davranmaları en iyi belki de “uluslararası iliskilerde kalıcı düsmanlıklar ve dostluklar yoktur çıkarlar vardır” sözüyle açıklanabilir. 

Anarsik ortamda güvenlik en önemli sorun ve güvenliğin sağlanması sahip olunan güçle doğru orantılı olduğundan ulusal çıkar güçle özdeslestirilmistir. Buradaki güç elbette birçok değiskene sahip olsa da, gücün en önemli göstergesi diğer aktörlere emir verebilme kabiliyeti ve bu emirlerin yerine getirilmesini sağlatabilmektir. Güç kavramı uluslararası iliskilerin analizinde merkezi bir konuma sahiptir ve uluslararası politika güç mücadelesi biçiminde kavramlastırılır. Buradaki güç elbette birçok değiskene sahip olsa da, gücün en önemli göstergesi baskalarına emir verebilme kabiliyeti ve emirlerin yerine getirilmesidir. Örneğin günümüzde İran’ın nükleer programını sonlandırılmasına yönelik olarak basta ABD olmak üzere diğer uluslararası toplumun aktörlerine karsı direnebilmesi nükleer programından vazgeçmemesi güç ile ilgili bir durumu ifade eder.23 

1.2 Liberal Kuram Açısından Enerji Güvenliği ;

Liberalizmin temel ilkeleri olarak; sınırlı minimal devlet, serbest girisim, bireycilik, insan hakları, hukuka bağlı devlet, özgürlük, isbirliği gibi kavramlar sıralanabilir. Bu kavramlardan devlet ve devletlerarası iliskiler incelendiğinde bu yaklasımın Realist yaklasımın tam tersi olduğu görülecektir. Buna göre; 

1) Liberalizmin en önemli ilkelerinden biri sınırlı devlettir. Bu bağlamda, devletin sınırlanması gerekmektedir. Çünkü devlet sınırlandırılmazsa bireye müdahale 
edecektir ve birey arka plana itilecektir. Bu nedenle devlet hareket ederken toplumun rızasını almak zorundadır ve anayasa ile sınırlandırılmalıdır. “Locke’a göre toplum sözlesmesi ile kurulan devlet herkesin özgürlüğünü ve mallarını daha iyi korumak amacıyla kurulur.”24 Bu bağlamda devletin amacı topluma en iyi sekilde hizmet etmektir ve bireyin özgürlüğünü ve çıkarını korumaktır. 

2) Uluslararası iliskiler açısından liberalizmin temel varsayımları ve ilkelerine bakacak olursak, öncelikle liberalizm “devletleri uluslararası iliskilerdeki en önemli aktörler ve incelenmesi gereken tek analiz birimi olarak görmemektedir.” 25  Liberalizme göre uluslararası sistem devlet, birey, baskı grupları, uluslararası örgütler gibi birçok aktörden olusmaktadır. “ Bu aktörler rasyoneldir ve devletler in tercihlerini ve davranıslarını etkileyerek kendi çıkarlarını maksimize etmeye çalısırlar.”26 

3) Liberalizme göre, uluslararası iliskiler sadece güç iliskileri açısından ele alınmamalıdır. Uluslararası sistem, “karsılıklılık ve isbirliğine bağlı olarak 
uluslararası normlar, örgütler ve hatta uluslararası hukuk tarafından” değistirilebilir. 

Bununla birlikte liberalizme göre, “devletler belli ve sabit bir dıs politika tercihine sahip değilirler.” Devletlerin davranısları bazı iç aktörler tarafından belirlenir. 
Son olarak ise liberaller “uluslararası iliskilerde askeri gücün kullanılmasının maliyetinin giderek arttığını ve devletler için en son basvurulacak bir araç olduğunu savunmaktadırlar.”27 

Liberalizmde karsılıklı bağımlılık, basit anlamda uluslararası iliskilerde ve uluslararası ekonomi politiğinde devletler ve devlet dısı aktörler arasındaki karsılıklı etkilesimler olarak tanımlanır. Bu etkilesimler, genelde malların, paranın, insanların ve bilginin ülkeler arasında değisiminden kaynaklanır. Fakat ülkeler arası değisimler, karsılıklı bağımlılıkla birebir aynı değildir. Karsılıklı bağımlılıktan söz edebilmek için, iki veya ikiden fazla taraf arasındaki etkilesim den kaynaklanan maliyetler ve faydaları göz önüne almamız gerekir. Bir baska 
deyisle karsılıklı bağımlılık, taraflar arası esit bağımlılık demek değildir. Örneğin, petrol ihraç eden ülkeler ve çok uluslu enerji sirketleri beraberce yüksek petrol fiyatlarından fayda sağlarlar; ama ortaya çıkan kârın nasıl paylasılacağı konusunda anlasamayabilirler. Bir baska deyisle artan faydaya rağmen, hangi tarafın ne kadar kazanacağı konusunda anlasmazlık olabilir.28 

Karmasık karsılıklı bağımlılığın (complex interdependence) temel özelliklerini enerji güvenliği açısından ele aldığımızda su 3 noktanın öne çıktığını söylemek mümkündür. 

1) Enerji güvenliğine etki eden birçok unsurun olması: Yani enerji güvenliği noktasında sadece devletler tek baslarına belirleyici değillerdir. Zira bu yaklasım 
uluslararası iliskileri birim düzeyinde analiz etmektedir. Bunun nedeni yaklasımın, “birim düzeyindeki nedenlerin sistem düzeyindeki sonuçlarıyla ilgilenmektedirler.”29 

Aynı zamanda neoliberalizme göre devletler rasyonel aktörlerdir. Ancak neoliberaller “devletten baska aktörlerin de varlığını kabul etmektedir ler.”Neoliberallere göre, uluslararası iliskilerde devletlerden baska birey, uluslararası örgütler, baskı grupları gibi birçok aktör vardır. Ancak küresellesme sürecine rağmen, enerji piyasasının süregelen oligopolistik yapısı, enerji ihraç eden ülkelerde devlet sirketlerinin artan rolü ve rejimlerin kısıtlı etkisi nedeniyle bu kanallarda bir daralma olduğu savunulabilir. 

2) Sorunlar arasında hiyerarsik sıralamanın olmaması: Yani konuların yüksek öncelikli ve düsük öncelikli olmaması ve ayrıca iç politika arasında bir ayrım 
gözetilmemesi bunların birbiriyle yakın iliski içinde oldukları söylenebilir. Dç siyasetteki farklı sosyal grupların (sanayiciler, tüketiciler, çevreciler, özel enerji 
firmaları, devlet enerji sirketleri ve hükümet, vb.) enerji ihraç/ithal eden ülkelere yönelik farklı görüs ve çıkarlarının olduğunu, hatta enerji güvenliğinin bu bağlamda sadece güvenlik boyutuyla değil, ekonomik ve çevre boyutlarıyla dıs politikada diğer ulusal güvenlik sorunlarıyla aynı düzeyde tutulduğunu düsünebiliriz. Bu durum enerji güvenliğinin çok boyutlu olduğunu göstermektedir. 

3) Askeri güç kullanımının en aza indirgenmesi: askeri gücün rolünün, özellikle gelismis ülkeler arasında azaldığı vurgulanmaktadır. Fakat gelismis ve gelismek te olan ülkeler arasında da, temel güvenlik sorunları dısında kalan ekonomik ve siyasi uyusmazlıklarda askeri güç kullanımı ya da tehdidinin giderek azaldığı belirtilmektedir. Genel olarak liberallere göre, liberal demokratik devletler arasında isbirliği mümkündür. Bununla birlikte, “devletleri karsılıklı olarak isbirliğine razı edecek çok sayıda faktör bulunmaktadır.”30Devletleri isbirliğine götüren nedenlerin basında uluslararası örgütler, uluslararası hukuk, devletlerin rasyonel davranması (devletlerin göreli kazançlar yerine mutlak kazançlar ile ilgilenmesi) gibi etkenler vardır. Ancak Realistlere göre “Askeri yeteneğe sahip devletlerin anarsik ortamda istedikleri siyasal sonuçları daha kolay elde ederek güvenliklerini sağlama konusunda daha becerikli oldukları kabul edilir. Realizm dısındaki kuramlarda, dönüsen küresel iliskiler çerçevesinde artık bu ayırımın somut zemininin bulunmadığı ifade ediliyor olsa da, iktisadi alandaki gelismelerin hala devletlerin denetiminde yani devletler arası ikili veya çok taraflı anlasma ya da örgütler yoluyla gelisiyor olması ve istendiğinde müdahale edilebileceği teziyle realistler bu ayırımda hala ısrarcıdır.”31 

Liberal Kuram’da Enerji güvenliği ve dıs politika iliskisinde çok taraflılığın önemini vurgulayan en önemli örnek, 1973 petrol krizi öncesi ve sonrası petrol piyasasını düzenleyen rejimdeki değisimdir. Liberal yaklasımın parçası olan rejim kuramına göre petrol rejiminde değisiklik, sadece OPEC ülkelerinin uyguladığı ambargo sonucu gerçeklesmemistir. Bilakis petrol rejimindeki değisim, çok uluslu petrol Sirketleri ile bunların hükümetleri, OPEC ülkeleri ve Amerikan bağımsız petrol sirketlerinin farklı pazarlık gücü ve değisen pazarlık dengesi doğrultusunda devlet ve devlet dısı aktörlerin dıs politikaya ve uluslararası kurumlara etkisiyle açıklanabilir.32 

Enerji güvenliği dıs politika iliskisinde karsılıklı bağımlılık doğrultusunda, çatısma olmasını ya da çatısma olasılığının kalkmasını analiz ederken önerilen ölçütlerin en zayıf yönü, beklenen amacımızın değerinin farklı aktörlerce nasıl algılandığı ve dıs politika olusumuna hangi aktörlerce aktarıldığıdır. Enerji güvenliği kapsamında dıs politikayı etkileyen devlet ve devlet dısı aktörlerin çıkarları ve stratejileri incelendiğinde, benzer fayda ya da zarar hesabına rağmen farklı tercihlerde bulunmaları, liberal yaklasımın öngörüleri doğrultusunda açıklanamamaktadır. Bir baska deyisle farklı aktörler arasındaki stratejik etkilesim, enerji ithalatında/ihracatında aynı tehdit/fırsat söz konusu olsa bile özgün yerel kurumların etkisiyle beklenen rasyonel davranıslardan ayrı hem maddi hem düsünsel (fikirsel) etkenlerle sekillenebilir.33 Örneğin Arap ülkelerinin büyük bir kısmı İsrail devletini tanımadıkları gibi bu ülkeye petrol ve doğalgaz satmak istememektedirler. 

1.3 İnsacı Kuram Açısından Enerji Güvenliği

İnsacı Kuramda Enerji güvenliğinin analizini yapabilmek için enerji ithal/ihraç eden devletler, bu devletlerdeki özel/devlet enerji sirketleri ve enerjiyle ilgili diğer çıkar grupları (sanayici birlikleri, çevre ve tüketici haklarını savunan sivil toplum örgütleri, vb.) arasında gelisen stratejik etkilesimin, yerel kapitalizme özgü sartlarda maddi ve düsünsel etkenlerle nasıl olustuğunu açıklamamız gereklidir. Bir baska deyisle insacı yaklasıma göre, sadece enerji pazarındaki güç dağılımı ve aktörlerin rasyonel davranıslarıyla sekillenen bir stratejik 
etkilesimi inceleyerek, enerji güvenliğinin dıs politikaya etkisini açıklamak yetersizdir. Kısaca, kapitalizm türlerinde yer alan özgün ulusal kurumlar, aktörlerin tercihlerini etkilerler. 

İnsacı kuram açısından yerel yapılar uluslararası iliskiler etkilesimini kullanması açısından önemlidir. Örneğin, AB’nin ortak bir enerji pazarı olusturma çabalarına karsın üye devletlerin enerji güvenlikleri doğrultusunda farklı dıs politika tercihlerinde bulunmaları, yerel yapıların farklı özellikleri ile açıklanabilir. AB’nin genelde artan bir enerji ihtiyacı olmasına rağmen, üye devletler arasında enerji ihtiyacı ve tedariki bakımından farklılıklar vardır. Üye devletlerin enerji bağımlılığı ile enerji ithalatını büyük oranda bir ülkeden yapma 
düzeyi az veya fazla olabilir. Yani üye devletler farklı oranlarda olmakla beraber, enerji piyasasında aynı tür maliyet (enerji bağımlılığı) ve tehditle (enerji ithalatının Rusya gibi bir ülkeden yapılma oranı) karsı karsıyadırlar. Fakat benzer maliyet ve tehditlere maruz üye devletlerin, ortak bir enerji pazarı olusturmaya yönelik tercihleri beklenen rasyonel tercihlerden farklıdır.34 Dolayısıyla üye devletler ve enerji sirketleri, mevcut maliyet ve tehditleri gidermek için enerji ithal edilen devletler ve bunların özel/devlet enerji sirketleriyle, tarihsel süreçte devlet-özel sektör iliskisi sonucu gelisen liberal piyasa ekonomisi veya koordine piyasa ekonomisi bağlamındaki ulusal kurumların etkisiyle stratejik bir etkilesime girerler. Bir baska deyisle, stratejik etkilesim, devletlerin yerel enerji pazarının yapısını (oligopolistik ya da liberal) ve enerji sirketlerinin uluslararası enerji pazarındaki faaliyetlerini (stratejik ortaklık kurma ya da piyasa ekonomisine göre sözlesme yapma) sekillendiren liberal ya da koordine piyasa ekonomisi sonucu olusur. 

Yerel yapıların dıs politikaya etkisine bir baska örnek, 1973 petrol krizi sırasında benzer maliyet ve tehditlere rağmen gelismis ülkelerin farklı dıs politikalarıdır. söyle ki ABD’nin federal devlet yapısı kapsamında hükümet, farklı çıkar gruplarının baskısına karsı daha açıktır. Bu yüzden ani gelisen bir krizi takiben dıs politika yapımı zorlasmaktadır. Diğer yandan Fransa’nın merkezi devlet yapısı, benzer bir krizde daha etkin dıs politikanın belirlenmesini kolaylastır maktadır. Nitekim 1973 petrol krizi sonrasında Fransa, enerji arz 
güvenliğini hızlı ve tutarlı bir politikayla, enerji firmalarını destekleyerek, petrol ihraç eden eski kolonileriyle iliskileri gelistirerek ve alternatif enerji kaynağı nükleer enerji yatırımlarıyla arttırmaya çalısmıstır. ABD ise, aksine federal devlet yapısı içinde çıkarları birbirinden farklı çevreci grupların, Amerikan petrol sirketlerinin, sanayicilerin ve diğer grupların baskıları nedeniyle daha kararsız bir dıs politika izlemistir. Özet olarak, enerji pazarında benzer maliyet ve tehditlere rağmen, enerji güvenliği kapsamında farklı dıs politika tercihlerini, yerel 
kapitalizm bağlamında ulusal kurumlar ile uluslararası iliskilerin etkilesimi sekillendirebilir. 

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,


***

7 Şubat 2017 Salı

ENERJİ GÜVENLİĞİ’NİN EKONOMİ POLİTİĞİ VE ULUSLARARASI ÇATIŞMALARA ETKİSİ BÖLÜM 4



ENERJİ GÜVENLİĞİ’NİN EKONOMİ POLİTİĞİ VE ULUSLARARASI ÇATIŞMALARA ETKİSİ BÖLÜM 4


2.4 Enerji Kaynaklarının ve Enerji Ticaret Yollarının Günümüz Çatısmalarına Etkisi 

İkinci Dünya Savası’nın ardından yasanan bölgesel çatısma alanlarının çoğunlukla günümüz dünyasında en fazla fosil yakıtlarının ticaretinin gerçeklestirildiği bölge olan Ortadoğu bölgesinde yoğunlastığı görülmektedir. Bu bölgelere sadece, nakil hatlarını kontrol eden stratejik yerlerin eklendiği söylenebilir. Daha önceki kısımlarda yer alan Harita 1 görüldüğü gibi petrol günümüzde petrol ve doğalgaz ticaretinin büyük bir kısmı bu gölgeden dünyaya yapılmaktadır. Buna karsılık asağıda yer alan ve dünyadaki mevcut çatısma 
alanlarını gösteren Harita 4 ile Harita 1 karsılastırıldığında bu iki güzergahın neredeyse birebir örtüstüğü görülmektedir. Buna göre dünyadaki enerji kaynaklarının bulunduğu ve ticaretinin yapıldığı yerler ile dünyadaki mevcut çatısma alanları arasında büyük paralellikler bulunduğu açıkça görülmektedir. Bir baska deyisle dünyada yasanan çatısmalarla enerji ticareti yapılan güzergâhları neredeyse birbiriyle örtüşmektedir. Bu nedenle mevcut çatısmaların sebeplerinin basında enerji paylasımı veya enerji kaynaklarından daha fazla pay elde etmek olduğunu söylemek mümkündür. 



Harita 1: Petrol ve Doğal gaz Önemli Ticaret Hareketleri 87 



Harita 3: Doğal gazın Dünyadaki Önemli Ticari Akış Hareketleri 88 



Harita 5: Dünyadaki Mevcut Çatışma Bölgeleri (Eylül 2014)89 


Enerji güvenliği kavramı altında deniz güvenliği konusunun önemli bir yeri vardır. Ayrıca tarih boyunca deniz yolları ve enerji kavramları gerek küresel düzeyde ve gerekse bölgesel düzeydeki ekonomik faaliyetlerinde merkezinde yer almıstır. Yeryüzünün %70’i denizlerle kaplıdır. Yaklasık 2,2 milyar insan dünya sahillerinin 100 km. içerisinde yasamaktadır. Birlesmis milletlere üye ülkelerin de %81’nin denize kıyısı bulunmaktadır. Dünya okyanus ve denizleri üzerinde küresel ticaretin yaklasık %90’lık bölümü gerçeklesmektedir. Deniz yollarıyla tasınan stratejik ürünlerden bir tanesi de petroldür. Küresel ölçekte doğal gazın yaklasık %95’i boru hatlarıyla tasınırken ham petrolün sadece %35’i boru hatlarıyla tasınmakta kalan %65’lik bölümü tasınmasında deniz yolları kullanılmaktadır.90 

Enerji güvenliği ve deniz güvenliği arasındaki iliskide ham petrolün yükleme ve bosaltma terminal limanları ile terminaller arasındaki deniz ulastırma rotalarının boğaz, geçit ve kanallar ile düğüm noktalarının emniyeti ve güvenliği kritik rol oynamaktadır. Günümüz deniz trafiğinde stratejik olarak kabul edilen ve herhangi bir nedenle kapanması halinde uluslararası enerji güvenliğine büyük zarar verecek potansiyele sahip altı tane düğüm noktası bulunmaktadır. Bu düğüm noktaları, Hürmüz Boğazı, Malakka Boğazı, Süveys Kanalı, Bab 
El Mendab Boğazı, Dstanbul-Çanakkale Boğazları ve Panama Kanalıdır. 

Ayrıca Uluslar arası Enerji Ajansı’nın verilerine göre dünyadaki bölgeler arasında enerji tüketimi konusunda çesitli farklılıkların olduğu görülmektedir. Asağıdaki grafikte özetlendiği gibi dünyadaki enerji üretimi ile tüketimi arasında bölgelere göre göreceli olarak orantısal bir zıtlık bulunmaktadır. Bu durum ister istemez enerji konusunda ülkeler arasında çatısma olasılıklarını da beraberinde getirmektedir. 

Gün geçtikçe artmakta olan global enerji ihtiyacının karsılanmasında, temel kaynaklar arasında yerlerini koruyacak olan petrol ve doğalgazı temini konusunda arz bölgeleri, tüketim bölgeleri, transit bölgeler daha büyük stratejik öneme sahip olacaklardır. Bugün için petrol arzında en yüksek önem seviyesine sahip Basra Körfezi’nin azalan global petrol rezervleri ile birlikte bundan 20 yıl sonra da jeopolitik önemini koruyacağı kuskusuzdur. Hazar, Sibirya ve Alaska bölgelerindeki yeni petrol sahalarının bulunmasına rağmen Ortadoğu bölgesi halen dünyadaki petrol rezervlerinin 2/3’ne sahiptir bu nedenle Ortadoğu bölgesi gelecekte de petrol konusunda dısa bağımlı olan ülkelerin mücadele sahası olmaya devam edecektir ve halihazırda global petrol arzının %50’sini karsılayan Körfez ülkeleri artan enerji talebi ve global petrol rezervlerin azalmasıyla 2025 yılında global petrol arzının %75’ni karsılar duruma gelecektir.91 



Grafik 5: Dünyada Üretilen ve Tüketilen Enerji’nin Bölgelere Göre Dağılımı92 


Diğer taraftan önümüzdeki dönemde enerji tüketiminin Atlantik havzasından Asya Pasifik bölgesine doğru kayacağı görülmektedir. Bunun gerçeklesmesi durumunda dünyadaki enerji dağılımının ve enerji ticareti kanallarının değiseceği görülmektedir. Asağıdaki haritada görüldüğü gibi 2035 yılında enerjide talep artısının batı ülkelerinden Çin, Hindistan gibi yükselen ekonomilerine kayacağı beklenmektedir. Bu durum hiç kuskusuz enerji kaynaklı çatısmaları arttıracak niteliktedir. 



Harita 5: 2035 Yılı Öncelikli Enerji Talebi Öngörüsü 93 

Sonuç 

Fosil yakıtlar (kömür, petrol ve doğalaz) ticari değer tasımaya basladığından itibaren yasanan ekonomik ve politik çatısmaların temel kaynağı haline gelmistir. Bugün gelismis ülke olarak gösterilen ülkelerin birçoğu bu kalkınmıslıklarını enerji bölgelerine yaptıkları müdahalelere veya bu bölgelerden sorunsuz ve ucuza temin ettikleri enerji kaynaklarına borçludurlar. Tarihsel süreç incelendiğinde büyük yıkımlara sebep olan çatısmaların büyük çoğunluğunun enerji kaynaklarına ulasım ve arz güvenliğinin sağlanması için yapıldığı 
görülmektedir. 

Ancak bazı çatısmalarda nedenler öyle iyi gizlenmistir ki enerji politik sebeplere ulasmak oldukça zorlasmıstır. Örneğin 1. ve 2. Dünya Savaslarının asıl sebebi (basta kömür ve petrol olmak üzere) enerji politiktir. Bunun dısında yasanan yerel çatısmalar, diplomatik baskılar, mikro milliyetçi ayrılıkçı hareketler ve bölücü terör olayları ya enerjinin üretildiği yerlerde ya da enerji nakil hatlarının hemen yakınında bulunan yerlerde yasanmıs olması tesadüf sayılmamalıdır. Bu varsayım ülkelerin enerji nakil hattı üzerinde bulunmasına veya enerji kaynağı olup olmadığına ve kaynağa komsu bulunup bulunmadığına göre dıs baskı ve müdahalelere maruz kalıp kalmayacağı hakkında bazı ipuçları verebilmekte dir.94 

Enerji güvenliğine politik açıdan baktığımızda, enerjide dısa bağımlı olan ülkelerin özellikle dıs politika ve enerji politikalarının arasında bağlar bulunduğuna görmek mümkündür. Bundan dolayı enerjide dısarıya bağımlı ülkelerin dıs politikalarında kimi zaman yeteri kadar aktif olamadıklarını görülmektedir. Özellikle bazı enerji üreticilerinin enerjiyi bir dıs politika aracı olarak kullanmaya baslamaları kimi zaman bağımlı ülkelerin ulusal egemenliklerini tehdide kadar gitmektedir. 

Enerji güvenliğine ekonomik açıdan baktığımızda ise, özellikle sanayisi gelismis veya gelismekte aynı zamanda da enerjideki dısa bağımlılık problemini çözememis ülkeler büyük sıkıntılarla karsılasma ihtimallerine sahiplerdir. Bu tarz ülkeler yasanabilecek bölgesel veya küresel enerji krizlerinden ciddi sekilde yaralar alabilirler. Örneğin bir yandan dıs enerjiye bağımlı sanayilerinde yasanabilecek aksamalar direkt olarak ülke ekonomisine ve ülke içi enflasyona etki edebilir. Bunun yanı sıra, bağımlı devletler uluslararası enerji piyasalarını 
domine edemediklerinden yasanabilecek olası fiyat hareketliliklerinden de ciddi anlamda zararlar görebilirler. Bu tarz fiyat hareketlilikleri enerji ithalatının yüksek yüzdelere sahip olduğu ülkelerde ithalat ihracat dengelerini bozarak uzun vade de etkisi kuvvetli dıs ticaret açıklıklarına sebep olabilir. 

Bu nedenle Enerjinin ekonomi politik açıdan önemi dünyadaki fosil yakıtlar bittikten sonra da artarak devam edeceğini söylemek mümkündür. Çünkü gelecekte ülkelerin ekonomik sistemlerinin büyümesi ve muhafaza edilmesi yine enerji tedariki ile mümkün olacağından enerji dünya üzerinde ekonomik ve politik olarak varlığının sürdürecektir. 

Günümüzde enerji kaynakları açısından yasanan yoğun rekabet, enerji kaynaklarının yetersizliği ve tükenmekte olan fosil kaynaklara sağlıklı alternatiflerin gelistirilememesi tüm ülkeleri derinden etkilemektedir. Çünkü Petrol ve doğalgaz kaynaklarının kısıtlı kullanım sürelerinin olması ve söz konusu kaynakların dünya üzerindeki dengesiz dağılımı, küresel politikaların belirlenmesinde enerji arz güvenliğinin basrolde olmasına neden olmaktadır. 

1973 petrol krizi ve 2005–2006 doğal gaz krizi, enerji güvenliğini bir kavram olarak hayatımıza yerlestirmeye baslamıstır. Ama bu, sadece enerji güvenliğinin arz güvenliği boyutunu kapsayan ve korkulara cevap bulmaya çalısan bir baslangıç olarak değerlendirmek mümkündür. Asıl sorun, yüksek talebin devam etmesi durumunda arzın ne kadar yetip yetmeyeceği ve arzın üzerindeki fiyat baskısının, küresel ekonomik büyümeyi ne kadar etkileyip etkilemeyeceğidir. Elbette hiçbir devlet, diğer devletin ekonomik büyümesine katkı sağlamak için kendi büyümesinden fedakârlıkta bulunmayacaktır. Ama küresel ekonomik büyümenin yavaslaması ve durgunluğa girmesi, her devleti bir biçimde etkileyecektir. Bu yüzden enerji güvenliği, herkesin sorumluluğu olan yeni bir anlayısı gerektirmektedir. Özellikle enerji tüketimleri yüksek olan gelismis ülkelerde fosil kaynakların kısıtlı olması, buna karsılık az gelismis ya da gelismekte olan ülkelerdeki kaynak yoğunluğu enerji alanında geçmiste olduğu gibi günümüzde ve gelecekte de yeni mücadelelere neden olabilecek 
potansiyele sahiptir. 

Bu noktada enerji jeopolitiğinin, enerji politikaları ve enerji güvenliği kavramları üzerinde bu kadar çok etkin olmasının en önemli nedeni günümüzdeki enerji paradigmasının merkezinde fosil enerji kaynaklarının bulunmasıdır. Fosil enerji kaynaklarından özellikle petrol ve doğal gazın üretim ve tüketim blokları arasında asimetrik dağılım göstermesi de bir diğer önemli faktördür. Özellikle petrol ve doğalgaz gibi fosil yakıtlara olan talebin giderek artması sonucu yeni jeopolitik gelismeler ve uluslararası düzeyde yeni grupların olusması söz 
konusu olabilir. Bir baska deyisle enerji güvenliği gelecek dönemde ekonomik ve politik açıdan dünyada yeni ittifakları veya yeni çatısmaları gündeme getirebilir. Bu nedenle enerji güvenliği konusu günümüzde olduğu gibi ekonomi politik unsurları içeren bir kavram olarak geçmiste olduğu gibi gelecekte de önemli olmaya devam edeceği görülmektedir. 


DİPNOTLAR;


1 Emre Dseri ve A. Oğuz Dilek, “Yeni Enerji Jeopolitiğinde NATO’nun Enerji Güvenliğinde Tamamlayıcı Rolü ve Türkiye’nin Potansiyel Katkıları”, 
Akademik Bakıs Dergisi, Cilt 5, Sayı 10, 2012, s. 231 
2 Michael Klare, Rising Powers, Shrinking Planet: The New Geopolitics of Energy, New York, Metropolitan Books 2008, s. 14–31 
3 Robert O. Keohane, After Hegemony: Cooperation and Discord In The World Political Economy, New Jersey, Princeton University Press, 1984, s.18-25 
4 Roy Smith, Imad El-Anis, and Christopher Farrands, International Political Economy In The 21st Century: Contemporary Issues and Analyses, Essex, Pearson Education Limited, 2011, s.1–4 
5 Davut Ates, “Küresel Ekonomik Kriz, Devlet ve Dıs Politika”, Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, Cilt 7,  Sayı 1, 2010, s.929 
6 Pınar Dpek, “Enerji Güvenliğinin Ekonomi Politiği ve Türk Dıs Politikası” Ertan Efegil ve Rıdvan Kalayci (der.) Dıs Politika Teorileri Bağlamında Türk Dis Politikasının Analizi Cilt I,Ankara, Nobel Yayıncılık, 2012, s.225, ss. 225–249. 
7 Davut Ateş ve Gülizar Samur Gökmen, “ Bir Akademik Disiplin Olarak Uluslararası Politik Ekonominin Sınırları ”, Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 15, Say 1, 2013, s.63, ss.45–71 
8 Pınar Dpek, a.g.e, s.226 
9 World Energy Outlook 2012, s.43,   http://www.iea.org/publications/freepublications/publication/WEO2012_free.pdf (Erisim 18 Eylül 2014) 
10 Pınar Dpek, a.g.e, s.227 – 228 
11 Marshall I. Goldman, Petrostate: Putin, Power, and the New Russia, Oxford, Oxford University Press, 2010, s.12 
12 BP Statistical Review of World Energy 2014, s.19, 
 http://www.bp.com/content/dam/bp/pdf/Energyeconomics/statistical-review-2014/BP-statistical-review-of-world-energy-2014-full-report.pdf  (Erişim 18 Eylül 2014) 
13 BP Statistical Review of World Energy 2014, s.19, 
14  Tanker deniz trafiği için önemli boğazlar sunlardır: Hürmüz Boğazı (Umman / Dran), Bab-el Mandab (Yemen / Eritre, Kızıl Deniz-Aden Körfezi-Arap Denizi), 
Türk Boğazları, Süveys Kanalı (Mısır, Kızıl Deniz-Akdeniz), Malacca (Malezya/Singapore, Hint Okyanusu-Güney Çin Denizi-Pasifik) ve Panama Kanalı  (Panama, Pasifik Okyanusu-Karayip Denizi-Atlantik Okyanusu) 
15 World Energy Outlook 2012, s.79 
16 Emre Dseri ve A. Oğuz Dilek, a.g.e., s.232 
17 BP Statistical Review of World Energy 2014, s.29 
18 Gal Luft ve Anne Corin, Energy Security Challenges for the 21th Century, California, Praeger 2009, s. 147, 
19 Pınar Dpek, a.g.e, s.229 
20 Pınar Dpek, a.g.e, s.230 
21 Kerim Has, “Rus Enerji Sektöründe Parlayan Yıldız: Rosneft”, 17 Temmuz 2013, http://www.usakanalist.com/detail.php?id=646 (Erisim 18 Eylül 2014) 
22 Pınar Dpek, a.g.e, s.231 
23 Mesut Söhret, “Realizm Çerçevesinde Avrupa Birliği’nin Bütünlesmesi” Dnsan ve Toplum Bilimleri Arastırmaları Dergisi, Cilt 1, Sayı 4, 2012, s.302, ss. 288 – 330 
24 Halis Çetin, “Liberalizmin Temel Dlkeleri”, Cumhuriyet Üniversitesi Dktisadi ve Ddari Bilimler Dergisi, Cilt 2, Sayı 1, 2001, s. 229, ss.217 – 235 
25 Gökhan Koçer vd., Uluslararası Dliskiler: Giris, Kavram ve Teoriler, Ed. Haydar Çakmak, Ankara, Platin Basın Yayın Dağıtım, 2007, s. 159 
26 Gökhan Koçer vd., a.g.e, 159 
27 Gökhan Akdoğan, “Liberalizm: Temel Dlkeleri ve Düsünürleri” 14 Kasım 2013, 
http://akademikperspektif.com/2013/11/14/liberalizm-temel-ilkeleri-ve-dusunurleri/ (Erisim 19 Eylül 2014) 
28 Pınar Dpek, a.g.e, s.231 – 232 
29 Tayyar Arı, Uluslararası Dliskiler Teorileri: Çatısma, Hegemonya, Dsbirliği, MKM Yayıncılık, Bursa, 2013, s. 
30 Tayyar Arı, a.g.e. s.311 
31 Davut Ates, “Uluslararası Dliskiler Disiplininin Olusumu: Ddealizm / Realizm Tartısması ve Disiplinin Özerkliği”, Doğus Üniversitesi Dergisi, Cilt: 10, Sayı: 1, 2009, s.19 ss.11–25 
32 Pınar Dpek, a.g.e, s.234 
33 Pınar Dpek, a.g.e, s.234 
34 Pınar Dpek ve Paul A. Williams, “Firms’ Strategic Preferences, National Institutions and the European Union’s Internal Energy Market: a Challenge to 
 European Integration”, European Integration online Papers (EIoP), 2010, c. 14, makale 15, http://eiop.or.at/eiop/texte/2010-015a.htm (Erisim 18 Eylül 2014) 
35 Robert O. Cox, Production, Power, and World Order: Social Forces in the Making of History, New York: Columbia University Press, 1987, s.1 
36 Andreas Bieler, “The Struggle over EU Enlargement: a Historical Materialist Analysis of European Integration”, Journal of European Public Policy, 
Ağustos 2002, Cilt 9, Sayı. 4, s.580–581, ss.575 – 597 
37 Pınar Dpek, a.g.e, s.235 
38 Pınar Dpek, a.g.e, s.241 – 242 
39 Joseph Mc Millan, “U.S. Interests and Objectives”, The United States and Persian Gulf: Reshaping Security Strategy for the Post-Containment Era, 
 Richard D. Sokolsky, (Ed.),Washington, 2003, s.15 
40 Ertuğrul Kızılkaya ve Cem Engin, “Enerjinin Jeopolitiği: Dünya Üzerindeki Jeo-Ekonomik Mücadele”, Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi,  Cilt 5, Sayı 9, 2004, s. 200, ss. 197–204. 
41 Örgen Andaç Uğurlu, Çevresel Güvenlik ve Türkiye’de Enerji Politikaları, Örgün Yayınevi, Dstanbul, 2009, s.115 
42 Sam Nunn, James R. Schlesinger, ve Robert E. Ebel, “ The Geopolitical Outlook: 2000–2020, The Geopolitics of Energy into the 21st Century”, 
Centre for Strategic and International Studies Report, Washington, 2000, s. 51 – 54 
43 Gelecekte AB’nin petrol boru hatları ile almayı tercih edeceği düsünülmektedir. Bunun için öne sürülebilecek iki önemli neden mevcuttur: enerjinin arz güvenliğinin sürdürülmesi ve çevrenin korunması. AB’nin petrolün tasınmasında kullanılan tankerlerin yarattığı çevre kirliliği ve muhtemel deniz kazalarından duyulan endiselerle boru hatlarının kullanımını artırmak isteği, 2001 yılında AB’nin resmi yayını olan Yesil Kitap’ta açıkça ifade edilmistir. Ayrıca son dönemde gündeme gelen boru hatları bu öngörüyü destekleyen gelişmelerdir. 
44 Ertuğrul Kızılkaya ve Cem Engin, a.g.e., s.201 
45 World Energy Outlook 2012, s.79 
46 Cenk Sevim, Cenk Sevim, “Küresel Enerji Jeopolitiği ve Enerji Güvenliği”a.g.e, s.4388 
47 Sam Nunn, James R. Schlesinger, ve Robert E. Ebel, a.g.e.,s.66 
48 World Energy Outlook 2013 Factsheet, 
http://www.worldenergyoutlook.org/media/weowebsite/factsheets/WEO2013_Factsheets.pdf (Erisim 19 Eylül 2014) 
49 BP Statistical Review of World Energy 2014, s.12 
50 Ertuğrul Kızılkaya ve Cem Engin, a.g.e., s.202 
51 Kang Wu and Fereidun Fesharaki, “Managing Asia Pacific’s Energy Dependence on the Middle East: Is There a Role for Central Asia?”, Analysis from the  East-West Center, No 60, s. 3, ss.1-8 
52 Ertuğrul Kızılkaya ve Cem Engin, a.g.e., s.202 
53 Hubbert Zirvesi-Olduvai Teorisi, http://finansalpusula.com/makale.aspx?id=511 (Erisim 19 Eylül 2014) 
54 Lester R. Brown, Plan B 3.0: Mobilizing to Save Civilization, Earth Polıcy Instıtute, W.W. Norton & Company, New York and London, 2008, s.29 
55 Cenk Sevim, “Petrol Rezervlerinin Zirve Noktasının Enerji Güvenliği Açısından Büyük Enerji Pazarları (ABD, AB, Çin Ve Hindistan) Üzerindeki Etkileri”, 
Güvenlik Stratejileri Dergisi, Yıl 6, Sayı 11, s.56-57, ss.53 – 72 
56 Hubbert Zirvesi-Olduvai Teorisi, a.g.m. 
57 BP Statistical Review of World Energy 2014, s.7 
58 BP Statistical Review of World Energy 2014, s.7 
59 Cenk Sevim, a.g.e, “Petrol Rezervlerinin Zirve Noktasının Enerji Güvenliği Açısından Büyük Enerji Pazarları…,s. 57 
60 Doğan Aydal, Petrolsüz Dünya, Truva Yayınları, Dstanbul, 2008, s.39 
61 Cenk Sevim, “Geçmisten Günümüze Enerji Güvenliği ve Paradigma Değisimleri”, Stratejik Arastırmalar Dergisi, Sayı 13, 2009, s.99, ss.93–105 
62 BP Statistical Review of World Energy 2014, s.15 
63 BP Statistical Review of World Energy 2014, s.21 
64 BP Statistical Review of World Energy 2014, s.21 
65 Türkiye’nin ve Dünya’nın Enerji Profili, http://www.yildiz.edu.tr/~okincay/dersnotu/EnerjiProfili.pdf (Erisim 20 Eylül 2014) 
66 Volkan S. Ediger, “Yeni Yüzyılın Enerji Güvenliğinde Karsılıklı Bağımlılık Bir Zaruret”, Doğal Gaz Dergisi, Sayı 131, 2007, s.32, ss.30 – 37 
67 Cenk Sevim, “Küresel Enerji Jeopolitiği ve Enerji Güvenliği”, Yasar Üniversitesi Dergisi, Cilt 26, Sayı 7, 2012, s.4378, ss. 4378 – 4391 
68 Daniel Yergin, Petrol-Para ve Güç Çatısmasının Epik Öyküsü, Çev. Kamuran Tuncay, Ankara, Türkiye Ds Bankası Kültür Yayınları, 1995, s.625 
69 Christopher Falvin, ve Nicholas Lenssen, Enerjide Arayıslar-Yaklasan Enerji Devriminin El Kitabı, Dstanbul, TEMA Vakfı Yayınları, 1994, s.42 
70 Kemal Olçar, “Uluslararası Çatısmaların Enerji Politik Analizi” Güvenlik Stratejileri Dergisi, Yıl 6, Sayı 11, s. 100, ss. 93–127 
71 Kemal Olçar, a.g.e.,s.100 
72 Hikmet Uluğbay, Dmparatorluktan Cumhuriyete-Petropolitik, Ankara, Turkish Daily News Yayınları, 1995, s.112 
73 Mehmet Kocaoğlu, Petro-Strateji, Dstanbul, Harp Akademileri Basım Evi, 1996, s.91 
74 Daniel Yergin, a.g.e, s.383 
75 Mehmet Kocaoğlu, a.g.e, s.124 
76 Richard C. Duncan, “The Peak Of World Oil Production and The Road To The Olduvai Gorge”, Pardee Keynote Symposia, Geological Society of America Summit 2000, 
Reno, Nevada, November 13, 2000, http://dieoff.org/page224.htm (Erisim 20 Eylül 2014) 
77 Kemal Olçar, a.g.e.,s.106 
78 Daniel Yergin, a.g.e, s.559 
79 Mehmet Kocaoğlu, a.g.e, s.44 
80 Suez Crisis, http://en.wikipedia.org/wiki/Suez_Crisis (Erisim 20 Eylül 2014) 
81 Mehmet Kocaoğlu, a.g.e, s.54 
82 Kemal Olçar, a.g.e.,s.113 
83 Mehmet Kocaoğlu, a.g.e, s.75 
84 Iran–Iraq War, http://en.wikipedia.org/wiki/Iran-Iraq_War (Erisim 20 Eylül 2014) 
85 Buna rağmen Kuveyt ile Birlesik Arap Emirlikleri sürekli olarak petrol üretimlerini artırıyordu, Irak ise en azından Dran-Irak Savası'ndan Dran saldırıları ve bir ekonomik skandal nedeniyle olusan kayıplarının karsılanmasını istiyordu. Sonuç olarak petrol fiyatlarındaki gerileme -varil fiyatı 10$'a kadar geriledi-Irak için, 1989 yılındaki ödemeler dengesi açığına denk gelen 7 milyar $ kayba neden oldu. Bu nedenle Irak hükümeti savas nedeniyle hasar gören altyapısını onarmasının ötesinde, temel  harcamalarını bile yapamaz bir haldeydi. Irak'la birlikte Ürdün bu petrol üretim politikasına karsı mücadele etmelerine rağmen çok az basarılı olabildiler. Irak hükümeti  mevcut durumu bir tür ekonomik savas olarak tanımladı, Kuveyt'i yönlü sondaj yöntemiyle Irak sınırı içindeki Rumeyla petrol sahasından yararlanmakla suçlamıstır. 
Bkz. Birinci Körfez Savası, http://tr.wikipedia.org/wiki/Körfez_Savası (Erisim 20 Eylül 2014) 
86 Youssef M. Ibrahim, “Iraq Threatens Emirates And Kuwait on Oil Glut”, 18 Temmuz 1990, 
 http://www.nytimes.com/1990/07/18/business/iraq-threatens-emirates-and-kuwait-on-oil-glut.html? (Erisim 20 Eylül 2014) 
87 BP Statistical Review of World Energy 2014, s.19 
88 BP Statistical Review of World Energy 2014, s.29 
89 Global Conflict Tracker 19 September 2014, Council of Foreign Relations, 
    http://www.cfr.org/global/globalconflict-tracker/p32137#!/ (Erisim 20 Eylül 2014) 
90 Cenk Sevim, Cenk Sevim, “Küresel Enerji Jeopolitiği ve Enerji Güvenliği”a.g.e, s.4387 
91 Cenk Sevim, “Petrol Rezervlerinin Zirve Noktasının Enerji Güvenliği Açısından Büyük Enerji Pazarları, a.g.e.,s.68 
92 Dünyada ve Türkiye’de Enerji Görünümü, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Raporu, s.9 
    http://www.enerji.gov.tr/yayinlar_raporlar/Dunyada_ve_Turkiyede_Enerji_Gorunumu.pdf (Erisim 20 Eylül 2014) 
93 2013 Dünya Enerji Görünümü, 
http://www.elektrikport.com/teknik-kutuphane/2013-dunya-enerji-gorunumu-%5Bozel-dosya%5D/11294#ad-image-0 (Erisim 20 Eylül 2014) 
94 Kemal Olçar, a.g.e, s.121 



KAYNAKÇA 

2013 Dünya Enerji Görünümü, 
http://www.elektrikport.com/teknik-kutuphane/2013-dunya-enerji-gorunumu-%5Bozel-dosya%5D/11294#ad-image-0 (Erisim 20 Eylül 2014) 
Akdoğan, Gökhan, “Liberalizm: Temel İlkeleri ve Düsünürleri” 14 Kasım 2013, 
http://akademikperspektif.com/2013/11/14/liberalizm-temel-ilkeleri-ve-dusunurleri/ (Erisim 19 Eylül 2014) 
Arı, Tayyar, Uluslararası Dliskiler Teorileri: Çatısma, Hegemonya, Dsbirliği, MKM Yayıncılık, Bursa, 2013 
Ates, Davut ve Gökmen, Gülizar Samur, Bir Akademik Disiplin Olarak Uluslararası Politik Ekonominin Sınırları”, Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 15, Say 1, 2013, ss.45–71 
Ates, Davut, “Küresel Ekonomik Kriz, Devlet ve Dıs Politika”, Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, Cilt 7, Sayı 1, 2010, ss. 912 – 937 Ates, Davut, “Uluslararası İliskiler Disiplininin Olusumu: Ddealizm / Realizm Tartısması ve Disiplinin Özerkliği”, Doğus Üniversitesi Dergisi, Cilt: 10, Sayı: 1, 2009, ss.11–25 
Aydal, Doğan, Petrolsüz Dünya, Truva Yayınları, Dstanbul, 2008 Bieler, Andreas, “The Struggle over EU Enlargement: a Historical Materialist 
Analysis of European Integration”, Journal of European Public Policy, Ağustos 2002, Cilt 9, Sayı. 4, ss.575–597 
Birinci Körfez Savası, http://tr.wikipedia.org/wiki/Körfez_Savası (Erisim 20 Eylül 2014) 
BP Statistical Review of World Energy 2014, 
Brown, Lester R., Plan B 3.0: Mobilizing to Save Civilization, Earth Polıcy Instıtute, W.W. Norton & Company, New York and London, 2008 
Cox, Robert O., Production, Power, and World Order: Social Forces in the Making of 
History, New York: Columbia University Press, 1987 Çetin, Halis, “Liberalizmin Temel İlkeleri”, Cumhuriyet Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 2, Sayı 1, 2001, ss.217–235, 
Duncan, Richard C., “The Peak Of World Oil Production and The Road To The 
Olduvai Gorge”, Pardee Keynote Symposia, Geological Society of America Summit 2000, 
Reno, Nevada, November 13, 2000, http://dieoff.org/page224.htm (Erisim 20 Eylül 2014) 
Dünyada ve Türkiye’de Enerji Görünümü, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Raporu, 
Ediger, Volkan S., “Yeni Yüzyılın Enerji Güvenliğinde Karsılıklı Bağımlılık Bir 
Zaruret”, Doğal Gaz Dergisi, Sayı 131, 2007, ss.30 – 37 
Falvin, Christopher and Lenssen, Nicholas, Enerjide Arayıslar-Yaklasan Enerji 
Devriminin El Kitabı, İstanbul, TEMA Vakfı Yayınları, 1994 
Global Conflict Tracker 19 September 2014, Council of Foreign Relations, 
http://www.cfr.org/global/global-conflict-tracker/p32137#!/ (Erisim 20 Eylül 2014) 
Goldman, Marshall I., Petrostate: Putin, Power, and the New Russia, Oxford, Oxford University Press, 2010 Has, Kerim, “Rus Enerji Sektöründe Parlayan Yıldız: Rosneft”, 17 Temmuz 2013, 
http://www.usakanalist.com/detail.php?id=646 (Erisim 18 Eylül 2014) 
http://www.bp.com/content/dam/bp/pdf/Energy-economics/statistical-review-2014/BP-statistical-review-of-world-energy-2014-full-report.pdf (Erisim 18 Eylül 2014) 
http://www.enerji.gov.tr/yayinlar_raporlar/Dunyada_ve_Turkiyede_Enerji_Gorunumu .pdf (Erisim 20 Eylül 2014) 
http://www.iea.org/publications/freepublications/publication/WEO2012_free.pdf (Erisim 18 Eylül 2014) 
http://www.worldenergyoutlook.org/media/weowebsite/factsheets/WEO2013_Factsheets.pdf (Erisim 19 Eylül 2014) 
http://www.yildiz.edu.tr/~okincay/dersnotu/EnerjiProfili.pdf (Erisim 20 Eylül 2014) 
Hubbert Zirvesi-Olduvai Teorisi, http://finansalpusula.com/makale.aspx?id=511 (Erisim 19 Eylül 2014) 
İbrahim, Youssef M., “Iraq Threatens Emirates And Kuwait on Oil Glut”, 18 Temmuz 1990, 
http://www.nytimes.com/1990/07/18/business/iraq-threatens-emirates-and-kuwait-on-oil-glut.html? (Erisim 20 Eylül 2014) 
Iran–Iraq War, http://en.wikipedia.org/wiki/Iran-Iraq_War (Erisim 20 Eylül 2014) 
İpek, Pınar ve Williams, Paul A., “Firms’ Strategic Preferences, National Institutions and the European Union’s Internal Energy Market: a Challenge to European Integration”, 
European Integration online Papers (EIoP), 2010, Cilt 14, Makale 15, 
http://eiop.or.at/eiop/texte/2010-015a.htm (Erisim 18 Eylül 2014) 
İpek, Pınar, “Enerji Güvenliğinin Ekonomi Politiği ve Türk Dıs Politikası” Ertan Efegil ve Rıdvan Kalayci (der.) Dıs Politika Teorileri Bağlamında Türk Dis Politikasının 
Analizi Cilt I,Ankara, Nobel Yayıncılık, 2012, ss. 225–249 
İseri, Emre ve Dilek, A. Oğuz, “Yeni Enerji Jeopolitiğinde NATO’nun Enerji Güvenliğinde Tamamlayıcı Rolü ve Türkiye’nin Potansiyel Katkıları”, Akademik Bakıs Dergisi, Cilt 5, Sayı 10, 2012, ss.229–248 
Keohane, Robert O., After Hegemony: Cooperation and Discord In The World Political Economy, New Jersey, Princeton University Press, 1984 
Kızılkaya, Ertuğrul ve Engin, Cem, “Enerjinin Jeopolitiği: Dünya Üzerindeki Jeo-Ekonomik Mücadele”, Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 
5, Sayı 9, 2004, ss. 197–204 
Klare, Michael, Rising Powers, Shrinking Planet: The New Geopolitics of Energy, New York, Metropolitan Books 2008 
Kocaoğlu, Mehmet, Petro-Strateji, Dstanbul, Harp Akademileri Basım Evi, 1996 
Koçer, Gökhan vd, Uluslararası Dliskiler: Giris, Kavram ve Teoriler, Haydar Çakmak (Ed.), Ankara, Platin Basın Yayın Dağıtım, 2007 
Luft, Gal ve Corin, Anne, Energy Security Challenges for the 21th Century, California, Praeger 2009 
Mc Millan, Joseph, “U.S. Interests and Objectives”, The United States and Persian Gulf: Reshaping Security Strategy for the Post-Containment Era, Richard D. Sokolsky, 
(Ed.),Washington, 2003 
Nunn, Sam, Schlesinger, James R. and Ebel, Robert E., “The Geopolitical Outlook: 2000–2020, The Geopolitics of Energy into the 21st Century”, Centre for Strategic and 
International Studies Report, Washington, 2000 
Olçar, Kemal, “Uluslararası Çatısmaların Enerji Politik Analizi” Güvenlik Stratejileri Dergisi, Yıl 6, Sayı 11, ss. 93 – 127 
Sevim, Cenk, “Geçmisten Günümüze Enerji Güvenliği ve Paradigma Değisimleri”, Stratejik Arastırmalar Dergisi, Sayı 13, 2009,ss.93–105 
Sevim, Cenk, “Küresel Enerji Jeopolitiği ve Enerji Güvenliği”, Yasar Üniversitesi Dergisi, Cilt 26, Sayı 7, 2012, ss. 4378 – 4391 
Sevim, Cenk, “Petrol Rezervlerinin Zirve Noktasının Enerji Güvenliği Açısından Büyük Enerji Pazarları (ABD, AB, Çin Ve Hindistan) Üzerindeki Etkileri”, Güvenlik 
Stratejileri Dergisi, Yıl 6, Sayı 11, ss.53 – 72 
Smith, Roy, El-Anis and Farrands, Christopher, International Political Economy In The 21st Century: Contemporary Issues and Analyses, Essex, Pearson 
Education Limited, 2011, s.1–4 
Suez Crisis, http://en.wikipedia.org/wiki/Suez_Crisis (Erisim 20 Eylül 2014) Söhret, Mesut, “Realizm Çerçevesinde Avrupa Birliği’nin Bütünlesmesi” İnsan ve 
Toplum Bilimleri Arastırmaları Dergisi, Cilt 1, Sayı 4, 2012, ss. 288 – 330 Türkiye’nin ve Dünya’nın Enerji Profili, 
Uğurlu, Örgen Andaç, Çevresel Güvenlik ve Türkiye’de Enerji Politikaları, Örgün Yayınevi, İstanbul, 2009 Uluğbay, Hikmet, İmparatorluktan Cumhuriyete-Petropolitik, Ankara, Turkish Daily News Yayınları, 1995 
World Energy Outlook 2012, 
World Energy Outlook 2013 Factsheet, 
Wu, Kang and Fesharaki, Fereidun, “ Managing Asia Pacific’s Energy Dependence on the Middle East: Is There a Role for Central Asia?”, Analysis from the East-West Center, No 60, ss.1–8 
Yergin, Daniel, Petrol-Para ve Güç Çatısmasının Epik Öyküsü, Çev. Kamuran Tuncay, Ankara, Türkiye İs Bankası Kültür Yayınları, 1995 


***