Ekoloji etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ekoloji etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Şubat 2017 Perşembe

POLİTİKA, EKONOMİ VE KİTLE MEDYASI ALANLARININ ETKİLEŞİMİ BÖLÜM 2




POLİTİKA, EKONOMİ VE KİTLE MEDYASI ALANLARININ ETKİLEŞİMİ  BÖLÜM 2


3.2-Çevre Gazeteciliğinde Kaynak Kullanımı ve Araştırma Alanları ;

Çevre gazeteciliği kavramının açıklanması; uzmanlık alanının sınırlarının geçirgenliği nedeniyle kolay değildir. Bununla birlikte çevre gazeteciliği, çevreye odaklanan, ekolojik problemlere ve bağlantılara dikkat çeken, çevrenin korunması konusunda duyarlılık yaratmayı amaçlayan, skandalları ortaya çıkaran ve çevreye iliskin soruları, büyük bağlantıları içinde düzenlemeyi öngören bir gazetecilik alanıdır46 . Çevre gazeteciliğinin çıkıs noktası, giderek küresellesen ve karmasıklasan dünyada, ekolojik olaylara bütünsel bir bakıs açısıyla bakmak ve yerel ve küresel problem bağlantıları içinde olayın analizini gerçeklestirmektir. Çevre gazeteciliği, yalnızca ekolojik problemleri göstermekle yetinmemekte, doğanın sömürülmesi, ekolojik tahribat ile politik kararlar ve ekonomik yarar arasındaki iliskiyi de ortaya koymayı amaçlamaktadır. 

Günümüzde çevre gazeteciliği, diğer gazetecilik alanlarıyla kesisen bes farklı yönelimle gerçeklestirilmektedir. Çevre gazeteciliğinin yönelimleri; ekoloji odaklı ekonomi gazeteciliği, sürdürülebilir koruyucu ve etkili gazetecilik, skandal olaylar yönelimli gazetecilik, enerji, iklim ve atık gazeteciliği ve bilim gazeteciliğidir47 . Ekoloji yönelimli ekonomi gazeteciliği, ekonomiyi bir bütün olarak izlemekte ve özellikle de isletmelerin faaliyetlerine odaklanmaktadır; sürdürülebilir koruyucu ve etkili gazetecilik, ekonomiye, ekonomik faaliyetlere ve iletisime kuskulu ve kötümser bir yaklasım sergilemekte ancak çözüm önerilerine yönelmemektedir. Skandal olaylar yönelimli gazetecilik, negatif olaylara odaklanmakta, karanlık senaryolar çizmekte ve dünyanın yok olusunun felaket tasarımını yapmaktadır. Enerji, iklim ve atık gazeteciliği ise, enerji kaynaklarının kullanımı, çevreye 
etkileri ve iklim problemlerini birbirleri ile bağlantılı olarak incelemektedir. 


Doğa bilimine, tekniğe ve tıbba iliskin haber üretimi, bilim gazeteciliği olarak kabul edilmektedir. Bu alanda çalısan gazeteciler ise, bilim gazetecileridir. Bilim gazeteciliği kavramı tek anlamlı değildir; bir yandan gazetecilikle ilgisi vardır ve gazeteciliğin genel kriterlerine odaklıdır. Diğer yandan ise, doğa bilimi alanında öğrenim görmüs olan ve uzmanlık bilgisinin iletimini gerçeklestiren kisileri ifade etmektedir. Bilim gazeteciliği, genel olarak bilimsel metotlar, arastırma sonuçları ya da bilimsel olarak elde edilen bilgi ile ilgilenen gazetecilik programlarıdır48 . Farklı bilim alanlarına, bu alanlarda üretilen bilgilere, gelismelere ve bilimsel söyleme iliskin enformasyonun üretilmesini amaçlayan bilim gazeteciliğinin, çevre gazeteciliği ile kesismesi, doğal ve sosyal çevrelerde meydana gelen değisimlere iliskin bilimsel bilgilerin, ekolojik perspektiften değerlendirilmesine olanak sağlamasında kendini göstermektedir. 

Çevre gazeteciliği yerel alanda baslamakta ve uluslararası alana kadar uzanmaktadır. Bu nedenle çevre gazeteciliğinin kaynakları ve konuları çok çesitlilik göstermektedir. Çevre gazetecileri arastırdıkları konular çerçevesinde, bilimsel kitaplardan, makalelerden, arsivlerden ve raporlardan yararlanmak tadırlar. Haber kaynağı veya aktörü olarak politikacılar ve ekonomi çevresinin aktörleri, bilim insanları ve konunun uzmanları, bağımsız çevre koruma örgütlerinin ve sivil toplum kuruluslarının aktörlerinden faydalanmaktadırlar. Çevre gazeteciliğinin ele aldığı konular, genis bir alanı kapsamaktadır. Arastırma konuları arasında; yeni enerji kaynakları, enerji üreten reaktörler ve çevreye etkileri, ozon tabakası deliği, iklim değisimi, biyo çesitlilik, canlı türlerin korunması, ormanların yok olusu ve yasamalanlarının tahribatı önemli bir yer tutmaktadır. Bunun yanında ekolojik tarım, gen teknolojisi arastırmaları, elektro-mobilite, uluslararası ve ulusal alanda çevre korunmasına yönelik yasal önlemler ve çevrecilerin eylemleri odaklanılan konular içinde bulunmaktadır. 

Yazılı basında; çevre gazeteciliğinin farklı yazı türlerinden yararlanılmaktadır. Yelpaze, olay odaklı haberden, seyir ve ayrıntı yönelimli rapora, yorum yazılarına ve röportaja kadar uzanmaktadır49 . Radyo yayınlarında, çevre gazeteciliğinde haber ve rapor, egemen temsil türleri olarak yer almaktadır. Genis kapsamlı raporlara, çevreye iliskin yasal düzenlemeler yapılması halinde; röportaja ise, çevre felaketlerinin meydana gelmesi halinde yönelinmektedir. Televizyonda programın içeriğine göre, gazetecilik formatı seçilmektedir. 
Bu çerçevede röportajdan, rapora ve yuvarlak masa toplantılarına kadar genis bir temsil türünden yararlanılmaktadır. Geleneksel kitle medyasının yanında online medya da çevre gazeteciliğinde giderek önem kazanmakta ve toplumun ilgisini çekmektedir. Online medya, geleneksel ve yeni medyanın bir kombinas yonu olarak, çevre problemlerine iliskin genis kapsamlı enformasyon içeren metinlere yer verdiği gibi çesitli görsel materyallere ve videolara da erisim olanağı sağlamaktadır. Ayrıca çevre gazetecilerinin ve uzmanların bloglarına ve bilimsel çalısmalarına da online medya aracılığıyla erismek mümkün olmaktadır. 

Çevre gazetecisinin mesleki rol anlayısı; diğer gazetecilerden farklı olarak çok karmasıktır. Çevre gazeteciliğinde arastırma, odak noktasında bulunmaktadır. Karmasık süreçlerin iyi analiz edilmesi, politik ve ekonomik yapının kosullarının ve etkilerinin gösterilmesi gerekmektedir. Çevre gazetecileri, karsılıklı bağımlılıkları gözlemlemek ve anlasılır haber üretmekten sorumludurlar. Bu ise, niceliksel ve niteliksel olarak farklı haber kaynaklarından yararlanılmasını, olayların iyi değerlendirilmesini ve yorumlanmasını gerektirmektedir. Yeni olayları ve gelismeleri kesfeden gazetecinin, okur ve izleyiciye, somut olarak değisen duruma iliskin bilgi vermesi beklenmektedir. Çevre gazetecisi, gündem 
olusturma potansiyeline sahiptir; bu nedenle olabildiğince toplumsal sorumluluk içinde hareket etmeli bunun yanında topluma da çevre problemleri karsısında sahip olduğu sorumluluğu anımsatmalıdır. 

Çevre gazeteciliğinin nitelikli üretimlerinin gerçeklestirilebilmesi için bağımsız ve özgür gazetecilik arastırma ve yayınlama kosullarının olusturulmasının yanında gazeteci adaylarına iyi bir öğrenim sürecinin50 de verilmesi önem tasımaktadır. Ekoloji problemlerinin arttığı günümüzde, bu çerçevede çalısmaların yapılması gerekmektedir. 

3.3-Politika, Ekonomi ve Kitle Medyası Alanlarının Karmasık Dliskileri ve Yapı -

Eylem Etkileşiminde Çevre Gazeteciliğinin Üretimleri 

Ekolojik problemlerin ortaya çıkması ve giderek önem kazanması, tarihsel süreçte bilim, teknoloji ve sanayi devrimlerinin gerçeklesmesi ile yakından iliskilidir. Yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren bilim ve teknoloji alanında çok önemli buluslar gerçeklestirilmistir. Yeni buluslar, yeni enerji kaynaklarından da yararlanılmasını gerektirmekte ve doğal çevreye giderek daha fazla yüklenilmektedir. Bu süreçte ortaya çıkan ekoloji problemlerinin haberleştirilme si, politika ve ekonomi çevreleri tarafından yeni enerji üretim kaynaklarına, enerji reaktörlerine veya insaat sektörüne yapılan ve yapılması öngörülen yatırımlar veya bu yatırımların doğal çevrede yarattığı tahribatın sonuçlarının 
ortaya konulmaması için engellenmeye çalısılmaktadır. Ekolojik tahribatların yasal düzenlemelerle önüne geçilmesi gerekmekte ancak kitle medyası örgütü sahipleriyle politika ve ekonomi çevrelerinin karsılıklı menfaat iliskileri, çevre tahribatını ve problemlerini ortaya koyan enformasyonun üretilmesini engellemeye çalısmakta, zorlastırmakta veya enformasyonun bağlamından koparılarak, yüzeysel sunumuna neden olabilmektedir. 

Bilim ve teknoloji kurulusları, ekonomik yönelimi sirketler, kitle medyası örgütleri ve politik alanın aktörleri arasında karmasık iliskiler ağı vardır. Kitle medyası örgütü sahiplerinin Türkiye’de olduğu gibi51 otomobil sektöründen, gıda, bankacılık ve enerji sektörüne kadar genis alanda faaliyet göstermeleri ve asıl gelirlerini, medya alanındaki faaliyetlerinden ziyade ekonominin farklı sektörlerindeki faaliyetlerinden elde etmeleri, siyasi iktidarlarla iyi iliskiler kurma çabalarını beraberinde getirmektedir. Kitle medyası sahiplerinin ihale ve düsük faizli kredi alma çabaları, siyasi iktidarları rahatsız edecek enformasyonun üretilmemesini gerektirmektedir. Bu çerçevede doğal çevreye iliskin tahribat ve problem içeren enformasyon üretilmemekte veya sınırlı olarak üretilmektedir. Bazı kitle medyası örgütü sahiplerinin yatay, dikey ve çapraz yoğunlasmaları ve enerji ve insaat sektöründe faaliyet göstermeleri, çevre problemlerine mesafeli durmalarının bir nedenini olusturmaktadır. 

Kitle medyası alanı 1980’li yılların basından bu yana giderek ekonomilesmekte dir. Farklı medya örgütleri arasındaki rekabet ve yoğunlasma, kazanç ekonomisi temelli örgütlenmeye ve gazetecilik örgütlerinin finans kaynağı olarak reklama bağımlı olmasına neden olmaktadır. Bu durum, medya örgütlerinin ve pazar yapılarının hızlı dönüsümü ile gazetecilik üzerinde yıkıcı etki yaratmaktadır. Medyayla farklı sektörlerin birlesmesi ve hızla gelisen medya teknolojisinin çoklu ortam medyasını da kapsaması, gazeteciliğin çerçeve kosullarını değistirmek tedir. Bu gelismelerle birlikte ticarilesme, medya sisteminin temel özelliği olmaktadır52 . Medya örgütlerinde gazetecilik haber üretim sürecini de etkileyen ekonomik kriterler, ağırlık kazanmaktadır. Yazı islerine yapılan baskılar ve uygulanan reklam ekonomisi, geleneksel gazetecilik normlarının giderek gerilemesine ve değisimine neden olmaktadır. Haberler ve çesitli programlar, bir yandan halkla iliskiler çalısmaları diğer yandan ise, reklam ekonomisi tarafından yönlendirilmektedir53 . Kitle medyasının pek çok toplumsal alana yönelik niteliksiz ve yüzeysel enformasyon üretimini, doğal çevreye ve problemlerine yönelik enformasyon üretiminde de belirlemek mümkündür. Çevre gazeteciliği üretimleri, gazeteciliğin diğer uzmanlık alanları gibi kitle medyasının politika ve ekonomi alanlarıyla karmasık iliskiler ağından, ekonomik amaçlarından ve kendi iç dinamiklerinden soyutlanamamaktadır. 

Bununla birlikte çevre gazeteciliğinin Batı ülkelerinde, nitelikli ve doğa tahribatı na karsı toplumda istenilen tepkiyi yaratan üretimlerine de rastlanılmakta dır. Çevre gazeteciliği üretimlerinin basarısı ve katkısı ile Avrupa’da 1970’li, Türkiye’de ise, 1990’lı yıllardan itibaren çevre problemlerinin gündeme tasındığı, toplumun ve bireylerin bilinçlenmeye basladığı ve çevreci örgütlerin ortaya çıktığı ve gelistiği belirlenmektedir. 

Alman bilim insanı Schulz’un54, Avrupa Birliği (AB) yurttaslarının çevre haberleri edinmede, kitle medyasından yararlanma biçimleri ile çevreye iliskin edindikleri 
enformasyonun niteliğini ölçmeyi amaçlayan arastırması, çevre gazeteciliği açısından önemlidir. Schulz’un, AB yurttasları arasında yaptığı anket arastırması sonucunda elde ettiği bulgular, çevre konularına iliskin enformasyon edinmek için ağırlıklı olarak kitle medyasına yönelindiğini ve birincil enformasyonun, kitle medyasından edinildiğini göstermektedir. 

Arastırmasında okur ve izleyicinin, kendi yasadığı bölgenin çevre problemlerine daha az önem verdiğini gösteren Schulz’un bulguları, çevre problemlerine iliskin algılamaları da ortaya koymaktadır. AB yurttaslarının belirlediği en önemli ulusal çevre problemleri hava kirliliği, endüstri atıkları, denizlerin ve sahillerin kirliliğidir. Kendi ülkelerine iliskin çevre problemlerini en az dert edinenler, Lüksemburg ve İskandinavyalılardır. 

Yerel çevrede ise AB yurttasları, en yüksek oranda trafik problemlerini ve hava kirliliğini önemsemektedirler. Çevre problemlerini en yoğun Yunan, Portekiz ve İtalyanlar yasamaktadır. En az çevre problemiyle karsılasanlar ise, Finlandiya ve Benelüks ülkelerinin yurttaslarıdır. AB yurttasları, ulus ötesi çevre problemlerin de ise, en yüksek oranda hava, su ve yer kirliliği üzerinde odaklanmaktadırlar. Bunu, küresel çevre problemleri ve ozon deliği ve tropikal ormanların yok olusu izlemektedir. Daha sonra iklim değisimi ve atom enerjisi konusu gelmektedir. Schulz’un elde ettiği bulgular, çevre problemlerinde, kitle medyasının rolüne iliskin de bir fikir vermektedir. AB yurttaslarının yarısından fazlası, çevre problemlerine iliskin iyi enforme edildiğini düsünmektedir. En iyi enforme edildiğini düsünenler, İskandinavya ülkeleri yurttasları, Slovenler ve Güney Kıbrıs yurttaslarıdır. En kötü enforme edildiğini düsünenler ise, Portekizler ve Litvanyalılardır. AB yurttaslarının yarısından fazlası, çevre problemlerinin çözümü, çevre koruma önlemlerinin basarıları, yasalar ve çözüm 
önerileri konusunda daha fazla oranda haber üretilmesini istediklerini göstermektedir. AB yurttasları, özellikle sağlığa ve gen teknolojisi arastırmalarına ve değistirilen organizmaların tarımda kullanımına iliskin daha yüksek oranda enformasyon edinmek istediklerini belirtmislerdir. Doğada türlerin yok olusu, tarım alanında kirlilik, kaynakların sömürülmesi, 
suların kirlenmesi, iklim dönüsümü ve hava kirliliği konularının yeterince kitle medyasında ele alınmadığını düsünmektedirler. Çevre problemlerine iliskin farklı düzeyde enformasyon edinmenin nedeni bu ülkelerde kitle medyasının çevre problemlerine ayırdığı yer ve konuları isleme esaslarıyla da ilgilidir. Farklı düzeyde enforme edinmenin en önemli etki faktörlerini, ilgili ülkelerin brüt sosyal üretimi, kisisel eğitim düzeyi ve düzenli gazete okuma oranlarıdır. 

Bu bulgular, AB ülkelerinde yurttasların ekolojik problemlere ilgisini ve enformasyon edinme isteğini, bilinçlenme düzeyini ve politik alanı etkileme potansiyellerini göstermekte ve çevre gazeteciliğinin ve kamuoyunun demokratik ülkelerde, politik ve toplumsal yapıyı etkileme potansiyelinin olduğuna isaret etmektedir. 

Bizim ülkemizde ise, çevre gazeteciliğinin politik ve ekonomik yapıya etkisinin daha sınırlı olduğu gözlenmektedir. Çevre konusunda enformasyon üreten gazeteciler, kitle medyasının dıssal ve içsel dinamiklerinden etkilenerek, politik aktörlerin enerji kaynaklarının kullanımı ve doğanın tahribatı gibi konularda yanlıs kararlarını ve sorumluluklarını karmasık iliskiler ağı içinde yeterince ele alıp, irdeleyememektedirler. Çevre haberleri, kaza ve felaket gibi negatif olaylara yönelmekte ve sansasyon yaratabilecek konulara ağırlık verilmektedir. 

Olgudan ziyade duyguya yer verdiliği ve konunun karmasıklığının basitlestirildiği belirlenmektedir. Uzman bilgi ve görüsüne ve arka plan enformasyonuna yeterince yer verilmediği için bağlamın ve iliskiler ağının gösterilemediği gözlenmektedir. Tiraj ya da izlenme oranlarına ve görselliğe odaklanılmakta; duygu yüklü habercilik yapılmaktadır ve böylece çevre problemlerinin politik ve ekonomik boyutu göz ardı edilerek, okur ve izleyicinin olayı algılama esas ve biçimi yönlendirilmeye ve etkilenmeye çalısılmaktadır. 

Bu çerçevede kitle medyası örgütlerinin bir parçası olan çevre gazeteciliğinin tarihsel gelisim süreci irdelendiğinde, doğanın metalastırılarak, enerji kaynaklarından yararlanılması ve enerji kaynaklarının uluslararası denetimine odaklanılması nedeniyle politika ve ekonomi alanlarının yanında kitle medyası örgütünün hiyerarsik yapısı ve yasalarının etki ve yönlendirmelerine karsı bir direnme ve yapıyı etkileme potansiyeli ortaya koyduğu görülmektedir. Ancak direncin demokratik ülkelerde, siyasi yapıyı etkileme ve toplumu harekete geçirme potansiyelinin daha fazla, bizim ülkemiz gibi gelismekte olan ülkelerde ise, daha sınırlı olduğu gözlenmektedir. 


4-Sonuç 

Doğa-insan iliskisinde, doğadan yararlanılması ya da doğanın tahrip edilmesi ile doğanın korunması arasında bir karsıtlık gözlenmekte ve bu karsıtlık, iliskiler alanını gerilimli kılmaktadır. Doğada yasayan insan ve insan toplulukları için tarihsel süreçte doğayla kurulan iliski, hiçbir zaman varolan genel dünya tasarımından ve kosullarından bağımsız olmamıstır. 

Bu iliski, toplumların kendi tinsel yapılarının, politik, ekonomik ve teknolojik kosullarının bir yansımasını ortaya koymaktadır. Büyük bir ekonomik değer olarak kabul edilen ve ele geçirilmek ve denetlenmek için mücadele edilen enerji kaynakları, toplumsal gelisim ve ekonomik refah düzeyinin yükselmesi için önemli bir faktör olmaktadır. Bu nedenle de enerji kaynaklarının sınırlılığı ve farklı coğrafyalarda dengesiz dağılımı, uluslar arasında çatısmalara yol açabilmekte, kullanımı ise, doğa ve toplum için önemli olabilecek riskler içermektedir. 

Enerji sistemi, farklı esaslarda doğal çevreyle iliski içinde bulunmaktadır. Dnsanın ekolojik yasam kosullarının tahrip edilmesi, enerji döngüsünün tüm asamalarında ortaya çıkmaktadır. Bunu enerjinin elde edilmesinde, naklinde, dönüsümünde ve tüm alanlardaki kullanımında gözlemlemek olasıdır. Hiçbir enerji naklinin ya da enerji sisteminin, ekolojiyle bağlantısı olmadığı düsünülmemektedir55. Enerji kaynaklarına erisim ve denetim çatısmaları ve endüstriyellesmeye bağlı olarak yoğunlasan ekoloji problemleri, çevre gazeteciliğinin yükselisini beraberinde getirmis bu ise, iletisim ve gazetecilik bilimi alanında bilimsel arastırmaların yapılması gereksinimi yaratmıstır. Bununla birlikte çevre gazeteciliğine iliskin bilimsel arastırmalar56 , gecikmis arastırmalar olarak ifade edilebilir. Çevre gazeteciliğinin üretimlerinin ve bu alanda yapılan bilimsel arastırmaların niteliksel yeterliliği ve niceliksel olarak artısı, ekolojiye ve problemlerine verilen değerin zorunlu ancak sevindirici bir göstergesi olmaktadır. 

Çevre gazeteciliğinin kavramsal olarak açıklanması ve sınırlandırılmasında karsılasılan güçlükler, yeni gelisen bu alanının, bağımsız bir uzmanlık alanı olarak kurumsallasmasını zorlastırmaktadır. Çevre gazeteciliği, toplumsal açıdan öneme sahip olmakla birlikte geleneksel kitle medyası örgütleri, bu uzmanlık alanının karmasık konularını incelemek için rutin ve standart gelistirememistir. Varolan medya örgütü yapısı otomobil, seyahat ve moda gibi uzman gazetecilik alanlarının olusumuna olanak sağlarken, çevre alanı için bu mümkün olmamıstır57 . Kuskusuz bunun nedenleri vardır. Çevre gazeteciliği üretimlerinin politika, ekonomi ve kitle medyası alanları iliskileri açısından istenilmeyen 
üretimleri gerçeklestirme potansiyeli, uzmanlık alanının gelismemesinin bir nedenidir. Ayrıca çevre gazeteciliği konularının diğer gazetecilik alanlarıyla kesismesi ve kitle medyası örgütlerinde, maliyeti düsürmek için az sayıda gazeteci çalıstırılması ve üretim süreçlerinin yoğunlastırılması nedeniyle arastırmaya ayrılan süre kısalmakta, yeterli zaman ayırmadan ise, 
çevreye iliskin karmasık olay ve bağlantılarının ortaya konulması ve alanda uzmanlasma sağlanması kolay olmamaktadır. 

Çevre problemlerinin çözülmesi, politik ve ekonomik kararların ulusal ve uluslararası alanda gözden geçirilmesini ve doğanın korunmasını önceleyen yeni yasa ve kararların alınmasını gerektirmektedir. Bunun yanında genis toplumsal kesimlerde, ekolojik problemlere duyarlılık olusması ve politik karar alma sürecini etkilemesi, önemli bir kosulu olusturmaktadır. Kitle medyası örgütleri ise, ekolojik problemlere, politika ve ekonomi alanlarıyla karmasık iliskiler ağının kural ve gerekleri ve izlenme oranı ve tiraj kaygıları olmadan yönelememektedir. Çevre gazeteciliği; doğa, enerji teknolojileri ve problemlerine iliskin haber üretim sürecinde ekonomi ve politika alanlarının ve gazeteciliğin kendi alanının 
yasa ve kuralları tarafından sınırlandırılmaktadır. Gazetecilik uzmanlık alanlarının özerkliği, politika ve ekonomi yapılarının etki ve yönlendirmesi ve kitle medyası örgütünün ekonomik yönelimleri nedeniyle tehdit altına girmekte ve çevre gazeteciliğinde somutlastığı gibi ekolojik problemlere, gazetelerin orta ve son sayfalarında veya hafta sonu eklerinde, felaket haberciliği çerçevesinde ve büyük ölçüde politik ve ekonomik bağlamdan koparılarak, yer verilmektedir. 

Bununla birlikte çevre gazeteciliğinin toplumu bilgilendirme, aydınlatma ve yönlendirme potansiyeli ve yetkinliği vardır. Ekolojik problemlerin, çevre gazeteciliği tarafından elestirel bir perspektiften ele alınması ve politika ve ekonomi alanlarına, kamuoyu baskısının yansıtılması, çözüm gelistirebilmek için önemli bir faktör olmaktadır. İstenilen düzeyde olmasa bile çevre gazeteciliğinin politika ve ekonomi alanlarını etkileyebilecek ve toplumsal bilinç yaratabilecek bir potansiyele ve yetkinliğe sahip olduğu Schulz58 tarafından AB yurttasları arasında yapılan bir arastırma ile ortaya konulmustur. 

Çevre gazeteciliği, gelecekte de etkisini sürdürecek bir gazetecilik alanı olmasına rağmen dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de katetmesi gereken uzun bir yolun önünde bulunmaktadır. Kitle medyası örgütünün içsel ve dıssal bağımlılıklarına rağmen ekolojik problemler, küresel politik gündemde giderek daha önemli ve kapsamlı bir yere sahip olmaktadır. Dünyanın pek çok ülkesinde çevre bilinci giderek gelismekte ve güçlenmektedir. 

Yeni bir yasam ve tüketim tarzına yol açan çevre bilinci, yesil gazetecilik kavrayısı ile güçlenmektedir. Bununla birlikte duygu yüklü ve felaket odaklı perspektifin bir yana bırakılarak, ekolojik konuların politik, ekonomik ve toplumsal bağlamıyla kavranması ve problem bağlantılarının ve karsılıklı bağımlılıkların gösterilerek, çözüm odaklı ve etkili ve koruyucu bir gazetecilik anlayısının gelistirilmesi kolay değildir. 

Bu çerçevede; çalısmanın varsayımında öngörüldüğü gibi doğal enerji kaynaklarının kullanımı, ekolojik problemler ve çevre güvenliğine iliskin enformasyon üretim sürecinde politika, ekonomi ve kitle medyası alanları arasındaki etkilesime dayalı karmasık iliskilerin yanında kitle medyası örgütünün içsel dinamikleri ve enformasyon üretim esaslarına dayalı amaç ve kurallarının, çevre gazetecisinin enformasyon üretim sürecine etki ettiği ve eylemlerini sınırlandırdığı belirlenmektedir. Bununla birlikte çevre gazetecisi, tamamen 
politika ve ekonomi alanlarının ve çalıstığı kitle medyası örgütünün etki ve yönlendirmeleri altında kalmamaktadır. Toplumsal, politik ve ekonomik yapıya ve çalıstığı kitle medyası örgütünün enformasyon üretim sürecine sınırlı da olsa etki etme yetkinliği ve potansiyeli bulunmaktadır. Yapı, aktör eylemlerini ne kadar sınırlandırsa da aktör ve eylemlerinin, yapıya etki etme ve onu biçimlendirme potansiyeli ve yetkinliğinin de bulunduğu göz ardı edilmemelidir. 

DİPNOTLAR;

1 Prof. Dr., Kocaeli Üniversitesi İletisim Fakültesi, Gazetecilik Bölümü 
2 Dönüslü Modernlesme Teorisine iliskin ayrıntılı bilgi için bkz. Ulrich Beck, Die Erfindung des Politischen. Zueiner Theorie reflexiver Modernisierung. Suhrkamp Verlag, Frankfurt am Main, 1993.
3 Ulrich Beck Beck, Risikogesellschaft. Auf dem Weg in eine andere Moderne. Suhrkamp Verlag, Frankfurt am Main, 1986.
4 Anthony Giddens, Sosyoloji. Ayraç Yayınevi, Ankara, 2000; Anthony Giddens, Sosyolojik Yöntemin YeniKuralları. Yorumcu Sosyolojinin Pozitif Elestirisi. Çeviren: Ümit Tatlıcan ve Bekir Balkız. ParadigmaYayıncılık, İstanbul, 2003; Anthony Giddens, Sosyal Teorinin Temel Problemleri. Sosyal Analizde Eylem, Yapıve Çeliski. Çeviren: Ümit Tatlıcan. Paradigma Yayıncılık, İstanbul, 2005; Anthony Giddens, ModernliğinSonuçları. Çeviren: Esra Kusdil. Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2010a; Anthony Giddens, Modernite ve BireyselKimlik. Geç Modern Çağda Benlik ve Toplum. Çeviren: Ümit Tatlıcan. Say Yayınları, İstanbul, 2010b.
5 Beatrice Dernbach, Die Vielfalt Des Fachjournalismus: Eine Systematische Einführung. VS Verlag fürSozialwissenschaften, Wiesbaden, 2010; Heinz Bonfadelli, “Nachhaltigkeit als Herausforderung für Medien und
Journalismus”. Ruth Kaufmann; Paul Burger; Martine Stoffel (der.). Nachhaltigkeitsforschung – Perspektivender Sozial- und Geisteswissenschaften. Schweizerische Akademie der Geistes- und Sozialwissenschaften, Bern,
2007; Winfried Schulz, “Umweltbewusstsein durch Mediennutzung. Eine Analyse von Medieneinflüssen auf Umweltbesorgnis und Umweltverhalten”. Armin Adam; Franz Kohout; Kurt-Peter Merk; Hans-Martin Schönherr-Mann (der.). Perspektiven der Politischen Ökologie. Festschrift für Peter Cornelius Mayer-Tasch. Königshausen & Neumann, Würzburg, 2003; Alexander Görke, Risikojournalismus und Risikogesellschaft. Westdeutscher Verlag, Opladen, 1999.
6 Siegfried Quandt, Wissenschaftsjournalismus oder Fachjournalismus? UVK Verlag, Konstanz, 2010; Jürg Niederhauser, Wissenschaftssprache und populaerwissenschaftliche Vermittlung. Günter Narr Verlag, Tübingen,
1999; Michael Haller, “Wie wissenschaftlich ist Wissenschaftsjournalismus? Zum Problem wissenschaftsbezogener Arbeitsmethoden im tagesaktuellen Journalismus”. Maximillian Gottschlich ve Wolfgang R. Langenbucher (der.). Publizistik – und Kommunikationswissenschaft. Ein Textbuch zur Einführung.
Wilhelm Braumüller Universitaets-Verlagsbuchhandlung, Wien, 1997.
7 Günther Bentele; Hans B. Brosius; Otfried Jarren, Lexikon Kommunikations-und Medienwissenschaft. Springer VS, Wiesbaden, 2013,s.304; Niklas Luhmann, Soziologie des Riskos. de Gruyter, Berlin / New York,199 s.21 v.d.
8 Alexander Görke, “Risikokommunikation”. Siegfried Weischenberg; Hans J. Kleinstuber; Bernhard Pörksen (der.). Handbuch Journalismus. UVK Verlag, Konstanz, 2005, s.411.
9 Anthony Giddens, age.2005,s 212 v.d.; Anthony Giddens, age. 2003, s.144.
10 Doğa, tanımlanması güç bir kavramdır ve kavramın kesin bir açıklaması ve tasarımı yapılamamaktadır.
Latince kökenli natur ya da natura kavramı, nasci’den türemistir ve Grekçe sözcük physis ile aynı anlama gelerek, doğmak ya da olusmak anlamını içermektedir. Physis sözcüğü Yunan felsefesinde, kendiliğinden, insanın etkisi olmadan olusan her seyi ifade etmektedir. Doğa kavramı, farklı bilim dalları tarafından farklı açıklanmakta ve açıklanmasında bir uzlasma bulunmamaktadır. Bilimin doğaya yaklasımı, sanat ve toplumsal pratiklerden farklı olmaktadır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Jörg Zimmermann, Das Naturbild des Menschen. Fink-
Verlag, München, 1982,s. 8.
11 Mezopotamya Uygarlıklarından Sümer Uygarlığı, evrenin güçleri ve toprağın verimliliği karsısında insanın saygısına ve sorumluluğuna odaklanmıstır. Bu, doğa karsısında insanın soru sormasını ifade etmekte ve doğada yerini belirleme çabalarına isaret etmektedir Ayrıntılı bilgi için bkz. Afsar Timuçin, Düsünce Tarihi. Gerçekçi Düsüncenin Kaynakları. Cilt I. Bulut Yayınları, İstanbul, 2000, s.64; Harriet Crawford, Sümer ve Sümerler. Çeviren: Nihal Uzan. Arkadas Yayınevi, Ankara, 2010.
12 Mısır Uygarlığı tarihinin ise, insanın ve doğanın etkilesiminden; insanların doğa üzerinde, doğanın insanlar üzerinde bıraktığı derin etkilerin izlerinden olustuğu görülmektedir. Yasadıkları çevreyi iyi gözlemleyen Mısırlılar, ülkeyi farklı bölgelere ayıran Nil Nehri ile coğrafi ve kültürel gelisimlerinin sınırlarını çizmislerdir.
Günesin doğusu ve batısı, yıllık su baskınları, yerli hayvan varlığı ve bitki örtüsü ile çöller, delta ve vadi arasındaki karsıtlık, Mısır mitolojisine ve inançlarına etki etmistir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Douglas J.Brewer ve Emily Teeter, Mısır ve Mısırlılar. Çeviren: Nihal Uzan. Arkadas Yayınevi, Ankara, 2011. s. 31.
13 Platon (M.Ö.428-M.Ö.348), felsefe tarihinde düsüncenin ilk büyük dizgeci atılımını ortaya koymustur. Dizgeci bir kavrayıs içinde bilgi sorunlarından, estetiğin sorunlarına, ahlak sorunlarından devlet sorunlarına kadar pek çok sorunu irdelemistir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Afsar Timuçin, age. 2000.
14 Aristoteles, M.Ö.384-322 tarihleri arasında, Antik Yunan’da yasamıstır. Felsefeyi kavram askınlığından, gözlem ve deneyim zeminine ve eyleme tasıyan düsünürdür. Ayrıntılı bilgi için bkz. Kaan Ökten, Aristoteles. Say Yayınları, İstanbul. 2007.
15 Gregor Schiemann, Was ist Natur? Klasische Texte zur Naturphilosophie. Deutscher Taschenbuch Verlag, München, 1996,s.19 v.d. 
16 Augustine (M.S.354-430 ) Kuzey Afrika’da dünyaya gelmistir. Felsefeyle, teolojiyi sentezlemeye çalısmıstır. 
17 Gunnar Skirbekk ve Nilse Gilje, Felsefe Tarihi. Antik Yunan’dan Modern Döneme. Çeviren: Emrak Akbas ve Sule Mutlu. Üniversite Kitabevi, İstanbul, 2004, s.157. 
18 Ayrıntılı bilgi için bkz. Thomas S. Kuhn, Bilimsel Devrimlerin Yapısı. Çeviren: Nilüfer Kuyas. Kırmızı Yayınları, İstanbul, 2014. 
19 Niclas Copernicus (1473-1543), yerin devingen günesle ve devingen gezegenlerle çevrelenmis sabit bir  merkez olmadığını bildirmistir. Gök cisimlerinin dönmesi üzerine çalısan Copernicus, kendi ve günesin 
çevresinde dönen gezegenimizin, diğer gezegenler gibi olduğunu ve evrende bir ayrıcalığı bulunmadığını  söylemis ve dünyaya ve doğaya bakıs açısının değisiminde önemli bir rol oynamıstır Ayrıntılı bilgi için bkz. 
Afsar Timuçin, Düsünce Tarihi. Gerçekçi Düsüncenin Gelisimi. Cilt II. Bulut Yayınları, İstanbul, 2002. 
20 Gökbilimci Giordano Bruno (1548-1600), Copernicus’un düsüncelerini gelistirmis, doğayı bir ‘monas monadum’ ve ‘maximum’ olarak kavramıstır. Hem her sey doğadadır, hem de ondan gelmektedir. Evrenin sonsuz, yıldızların sayısız olduğunu düsünmüs; evreni, biçimle maddenin iç içe olduğu bir ortam olarak 
açıklamıstır. Maddenin sürekli biçim değistirdiğini ancak kaybolmadığını söylemis ve sonsuz evreni Tanrı olarak kavramıstır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Paola Rossi, Modern Bilimin Doğusu. Çeviren: Nesenur Domaniç. LİTERATÜR Yayınları, İstanbul, 2009. 
21 Francis Bacon (1561-1626) ise, doğaya egemen olmak için tüm doğa olaylarını incelemek ve olabildiğince çok deney yapmak gerektiğini düsünmüstür. Dnsan, doğaya egemen olmak için onu tanımalıdır. Doğanın kölesi ve yorumlayıcısı olan insan, doğanın yasalarıyla ilgili deneysel ve ussal bulusları ölçüsünde eylemde bulunabilir ve kavrayıcı olabilir; bunun dısında hiçbir sey bilemez ve yapamaz. Ayrıntılı bilgi için bkz. Afsar Timuçin, age. 
2002,s. 126 v.d. 
22 Modern fiziğin kurucusu ve bilimsel devrimin öncü bilim insanlarından Galileo Galilei (1564-1642), Aristocu evrenin yapı bozumunu ve teolojik doğa görüsünün çözülüsünü gerçeklestirmistir. Bu, hiyerarsik ve sınırlı 
evrenin açık ve sınırsız bir evrenle yer değistirmesi anlamına gelmistir. Doğa yasalarının, evrenin her yerinde geçerli olduğunu düsünmüs ve gündelik yasamın doğal tavrının yerini, metodolojik bir yaklasıma bırakmasının 
yolunu açmıstır. Fizik biliminin tarihsel gelisimine ana biçimini kazandıran Galilei, doğanın özünü rakamlar olarak kavrayarak, doğanın matematiksel analizini gerçeklestirmistir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Gunnar Skirbekk ve Nilse Gilje, age. s. 218; Hüseyin G. Topdemir ve Seval Yinilmez, Galileo. Dünyayı Döndüren Adam. Say Yayınları, İstanbul, 2009. 
23 Johannes Kepler (1571-1630), göksel alanların nitelik olarak dünyadan farklı olduğu fikrine karsı çıkarak, gezegenlerin yörüngelerinin mekanik açıklamalarını yapmaya çalısmıstır. Dünyanın ve doğanın kavranısına farklı bir perspektif sunmus; gezegenlerin hareketinin matematiksel yasalarının derin bir metafiziksel boyutta gizli olduğunu ileri sürmüstür. Tanrının bir matematikçi olduğunu düsünerek, matematiksel formların duyuların tahrife açık dünyasına üstün olduğunu savunmustur. Ayrıntılı bilgi için Gunnar Skirbekk ve Nilse Gilje, age. s. 
212. Kepler’in ortaya koyduğu yasalar, ancak Newton’un bu yasalardan yararlanma yolunu bulması ile bilimsel olarak değerlendirilmis ve 1660’da astronomlar tarafından kabul görmüstür. 
24 Rene Descartes (1596-1650), özne ve nesne kavramlarının ayrımını ortaya koymus ve yalnızca insanın bir ruha sahip olduğunu ve diğer tüm yaratıklar ve seylerin onun karsısında olduğunu düsünmüs; dısarıda duran ve 
bilen öznenin karsısına nesnel olarak betimlenilebilen doğayı yerlestirmistir. Tüm doğa olaylarını mekaniğin ve geometrinin yasalarıyla analiz etmeye çalısmıstır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Afsar Timuçin, age. 2002,s.143 v.d. 
25 Doğanın statik ve tüm doğal süreçlerin, tersine çevrilebilir olduğunu düsünen ve gökbilim alanında önemli kesifler yapan Isaac Newton (1642-1727), bilim alanını, felsefe alanından ayırmıstır. Fizik ve matematik bilimleri, mekanik nedenleri, felsefe ise, etkinlik nedenlerini incelemektedir. Felsefenin alanı, doğa olaylarının ve yasalarının açıklanmasıdır. Doğa olaylarının açıklamasının merkezine ise, Tanrı’yı yerlestirmesi nedeniyle Platon’un düsünceleri ile Hıristiyanlık arasında bir sentez olusturmaya çalısmıstır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Afsar Timuçin, age. 2002,s.247; Gregor Schiemann, age.s.29 v.d. 
26 Immanuel Kant (1724-1804), usun doğal düzeyde belirlenmis olduğu önermesini gelistirmistir. Doğanın hiçbir seyi bosuna yapmadığını savunmus ve bu ereklilik içinde doğanın insanı usla donattığını ve insana bu usun 
üzerinden isteme özgürlüğü verdiğini ve insanı toplumsal kıldığını düsünmüstür. İnsan uzlasmayı ister ama insan türü için neyin iyi olduğunu doğa daha iyi bilir ve uzlasmazlık ister. Doğanın insan için hukukun evrensel bir 
biçimde egemen olduğu sivil toplum kurma problemi vardır. Bu çerçevede insan türünün tarihini, büyük ölçüde doğanın gizli bir tasarısının gerçeklesmesi olarak kavramak gerekmektedir. Bu tasarı iç ve dıs düzeyde yetkin bir siyasal kurum olusturma tasarısıdır. Doğa, evrensel bir tarih ortaya koyabilmek için insan türünde bütünsel siyasal birliği amaçlamaktadır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Afsar Timuçin, age.2002,s.327 v.d. 
27 Thomas Hobbes (1588-1679), doğa durumunun kaynakları, karakteri ve konumu üzerine incelemeler yapmıstır. Doğanın insanları düsünsel ve bedensel olarak esit yarattığını ileri sürerek, doğa durumunu, insanlara düzeni zorla kabul ettirmek üzere egemen bir iktidarın bulunmadığı bir kosul olarak belirlemis ve doğal haklar ve doğa kanunlarının ancak bireyin benlikçi doğası ile açıklana bildiğini düsünmüstür. Doğal haklardaki normlar; maddi kosullar, içgüdüler ve aydınlanmıs öz-çıkarlar tarafından belirlenmektedir. Buna karsılık doğal bilgi 
üzerine kurulu olan doğa yasaları, barısı ve barısı elde etmek için yapılması gereken sözlesmeyi ve ona bağlı kalınmasını içermektedir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Thomas Hobbes, Yurttaslık Felsefesinin Temelleri. Çeviren: Deniz Zarakolu. Belge Yayınları, İstanbul, 2007. 
28 John Locke (1632-1704), doğal yasamı bir kaos ortamı olarak değil, bireylerin sınırsız özgürlüğe sahip ve esit oldukları bir yasam biçimi olarak kabul etmektedir. Doğa durumu, insanlar arasında esitlik durumudur. 
İnsanların özgür olduklarını ancak bu özgürlüğün doğal yasayla sınırlan dırılabildiği ni düsünmekte ve özgürlüğünen iyi, en yararlı ve zararsız bir biçimde kullanılması gerektiğini söylemektedir. Birey, toplumda etkin bir 
varlıktır ve kendi ve toplumun yazgısını kendisi tartısmakta ve belirlemektedir. Doğal yasa yani akıl, tüm insanların özgür ve esit oldukları bir yerde, herkesin birbirinin hayatına, özgürlüğüne ve malına saygılı olmayı emretmektedir. Bir nesneye sahip olan, onu üreten kisidir. Nesnenin değeri, ise göre belirlenmekte dir; doğa ise, yalnızca metayı ortaya koymakta bunun dısında bir değere sahip olmamaktadır. Ayrıntılı bilgi için bkz. John Locke, Tabiat Kanunu Üzerine Denemeler. Çeviren: İsmail Çetin. Paradigma Yayınları, İstanbul, 1999. 
29 Jean Jacques Rousseau (1712-1778), Aydınlanmanın elestirisini yapmıs ve medeni doğan insanın köle olarak ölmesine dikkat çekerek, “Doğaya Dönüs” sloganıyla doğal ve özgür olmayan insanın durumunu ortaya koymus 
ve uygarlasmanın olumsuz etkilerini göstermek istemistir. Rousseau, insanların doğal durumunu fiziksel ve ahlaksal açıdan belirlemeye çalısmıs ve esitsizliği ve bağımlılığın maddi, toplumsal ve psikolojik nedenlerini incelemistir. Rousseau, Toplum Sözlesmesi fikri ile siyasal iktidarların insanlar üzerindeki otoritesini rasyonel bir temele dayandırmaya çalısmıstır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Jean Jacques Rousseau, Toplum Sözlesmesi. Çeviren: Ali Timuçin. Bulut Yayınları, İstanbul,2007. 
30 Charles Darwin’in (1809-1882), canlıların gelisim sürecini ve doğal seleksiyonu irdeleyen evrim teorisi, doğanın ve canlıların farklı bir esasta kavranmasını beraberinde getirmistir. Bu teori, varolmak için canlıların 
edilgen ve teolojik bir gelisiminden yola çıkmamıstır ve doğaya karsı özel olarak konumlandırılan insanın diğer canlı türleri ile akrabalığına isaret ederek, onun o zaman kadar ayrıcalıklı olarak belirlenmis merkez konumu 
ortadan kaldırıp, doğallastırmıstır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Charles Darwin, Türlerin Kökeni. Çeviren: Orhan Tuncay. Gün Yayıncılık, İstanbul, 2003. 
31 Karl Marx (1818-1883), kapital sahiplerinin burjuva toplumunda sömürüsüne dikkat çekmekte ve endüstrilesme nedeniyle doğanın üretim aracı ve tüketim 
nesnesi haline geldiğini söylemektedir. Endüstri toplumuna geçis ile birlikte insanın doğa üzerinde egemenliği artmakta; bilimsellesme ve tekniklesme nedeniyle insan kendisi, doğaya karsı bir doğal güç haline gelmektedir. Doğaya karsı müdahaleler giderek ağırlaşmakta ve örgütlü yapılmaktadır. Komünizm, doğa ile toplum arasındaki karsıtlığı ortadan kaldıracaktır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Karl Marx, Nationalökonomie und Philosophie. Sammlung der Pariser Manuskripte. Erich Thier (der.). G.Kiepenheuer Verlag, Köln / Berlin,1950. 
32 Jürgen Scheffran, “Energiekonflikte, Klimawandel und nachhaltige Entwicklung”. Peter Imbusch ve Ralf Zoll (der.). Friedens-und Konfliktforschung. VS Verlag für Sozialwissenschaften, Wiesbaden, 2010,s. 337. 
33 Edward Teller, Energie für ein neues Jahrtausend. Ullstein, Frankfurt am Main,1981, s.71-72 v.d. 
34 Enerji kaynakları; tükenebilir enerji kaynakları ve yenilenebilir enerji kaynakları olarak ayrımlanmaktadır. 
Tükenebilir enerji kaynakları, kullanılan ancak kısa zaman içinde yeniden olusmayan enerji kaynaklarıdır. Fosil yakıtlardan olusan bu enerji kaynakları içinde doğal gaz, kömür ve petrol önemli bir yer almaktadır. 
Yenilenebilir enerji kaynakları ise, sürekli ve kısa sürede tekrar kullanılabilen enerji kaynaklarıdır. Yenilenebilir enerji kaynakları; biokütle, bitki artıkları, günes, hidro, jeotermal, rüzgar, gel-git, dalga ve okyanus enerji 
kaynaklarıdır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Peter R. Sieferle, “Energie”. Franz Josef ve Thomas Rommelspracher (der.). Besiegte Natur. Geschichte der Natur im 19. Und 20.Jahrhundert. C.H.Beck Verlag, München,1987. s. 201 v.d. 
35 Jürgen Scheffran, age. s.334-335. 
36 Wolfgang Fischer ve Erwin Haeckel, Internationale Energieversorgung und politische Zukunftssicherung. Das europaeische Energiesystem nach der Jahrtausendwende: Aussenpolitik, Wirtschaft, Ökologie. R.Oldenbourg  Verlag, München, 1987,s.12. 
37 Jürgen Scheffran, age. s.334 v.d.; s.339. 
38 Wolfgang Fischer ve Erwin Haeckel, age. ,s.279-280. 
39 Heinz Pürer ve Johannes Raabe, Presse in Deutschland. UVK-Verlag, Konstanz,2007,s. 69 v.d.. 
40 Siegfried Quandt, age. s.16.v.d. 
41 1978 yılında “Amoco Cadiz” adlı petrol tankeri, Fransız sahillerinde batmıs ve Fransız kuzey-batı sahillerinde önemli çevresel kirliliğe yol açmıstır. 
42 Önemli enerji reaktörleri kazaları arasında; 1979 yılında Amerika Birlesik Devletlerinde, Harrisburg Atom Reaktöründe meydana gelen kaza, 1986 yılında Sovyetler Birliği’nde Çernobil Nükleer Reaktörü kazası ve 2011 yılında Japonya’da Fukushima Nükleer Santrali kazası belirtilebilir. 
43 Beatrice Dernbach, “Das Thema Umwelt in der lokalen Publizistik”. Beatrice Dernbach ve Harald Heuer (der.). Umweltberichtersattung im Lokalen. Westdeutscher Verlag, Wiesbaden, 2000, s. 20 v.d. 
44 Almanya’da çevre konularına ağırlık veren yayınlar arasında sunlar belirtilebilir: “Das neue Bild der Erde”, 1976 yılından bu yana Avrupa çapında onyedi farklı dilde basılmaktadır. Çevre konularına iliskin kapsamlı 
röportajlara ve fotoğraflara yer vermektedir. Çevre odaklı habercilik yapan diğer yayınlar arasında, 1980 yılında yayına baslayan Umwelt Magazin ile 1985 yılında yayın hayatına baslayan Öko Test belirtilebilir. Umwelt Magazin, pek çok alana yönelik uzmanlık bilgilerine yer vermekle birlikte ağırlıklı olarak çevre gazeteciliğine odaklanmaktadır. Umwelt Magazin gibi Öko Test’de de çevre problemlerine iliskin çözüm önerileri formüle etmeye çalısmakta özellikle de gündelik yasama iliskin önerilere yer vermektedir. Greenpeace Magazin ise, 
Greenpace Örgütüyle aynı adı tasımakla birlikte bu çevre örgütüyle bağlantısı olmayan ve iki ayda bir yayınlanan bir dergidir. Etik ve sosyal açıdan çevre korunmasına odaklanmakta ve belirgin çevreci tüketici tipi önermektedir. Reklam almayan bu dergi, yalnızca tirajları ile finanse edilmektedir. Televizyon kanalları arasında; ARD’de, çevre ve doğa sloganı baslığı altında çesitli bölgesel programlar üretilmekte ve genellikle bir konuya odaklı programlar yapılmaktadır. “360° – Geo-Reportage”, baslıklı magazin, Alman ve Fransız ortak kültür kanalı ARTE tarafından yayınlanmaktadır. Radyo kurulusları arasında ise, çevre gazeteciliği, Deutschlandradio’da kapsamlı olarak islenmektedir. Bu radyonun yayınlarında, çevre ve tüketiciye odaklı ve tarım ve çevre politikasına yönelik programlar yer almaktadır. Online ortamda ise; Euroreporter bloğu, çevre 
konusunda önemli enformasyonlara yer vermektedir. Bu, Avrupa Çevre Gazeteciliğine odaklı bir magazindir. Arastırma içeren genis ve kapsamlı bir arsivi vardır. Earth Journalism Network (www.earthjournalism.net), 
uluslararası NGO Internews tarafından kurulan ve sürdürülen bir ağdır. Bu ağda, çevre gazetecileri için dünya çapında ağlar ve mesleki gelisme programları sunulmakta ve enformasyon elde etme konusunda yardım 
sağlanmaktadır. www.euroreporter.de, Avrupa Çevre Gazeteciliği için magazinel enformasyon sunmaktadır. 
Öğrenme materyallerine yer vermekte ve arastırma için yardım sağlamaktadır. Bu sitede, çevre gazeteciliğine iliskin makaleler yer almakta, çevre koruma projelerine ve seminerlere iliskin enformasyon iletilmektedir. Bunun 
yanında de.green.wikia.com/wiki/Zeitschriften sitesi, düzenli basılan ve sadece ya da ağırlıklı olarak çevre konularına yer veren dergilere iliskin bilgiler sunmaktadır. Bu siteden gazete, dergi, televizyon ve radyo yayınlarına ve İngilizce dergilere erisilebilmektedir. www.klimaretter.info sitesi, çevre, iklim ve enerji kaynakları, politika, protestolar, ekonomi, mobilite, arastırma, çevre ve yasama iliskin köse yazılarına yer vermektedir. www.medien-doktor.de/umwelt sitesi, Dortmund Teknik Üniversitesi Bilim Gazeteciliği Anabilim Dalının projelerine açılan bir linktir ve farklı medyada yer alan çevre haberlerini vermektedir. www.utopia.de sitesi, sürdürülebilir, koruyucu ve etkili gazetecilik yapmakta ve beslenme, enerji, mobilite, çocuk ve aile konularına, tüketim önerilerine, forumlara ve farklı firma profillerine yer ayırmaktadır. www.green.wiwo.de sitesi ise, yesil ekonomi portalıdır; güncel haberleri, analizleri, arastırmaları ve yesil ekonomiye iliskin olumlu uygulamaları iletmektedir. Yenilenebilir enerji ve gelecekteki mobiliteye iliskin gelismeleri aktarmaktadır. Ayrıntılı bilgi için bkz. https://www.dfjv.de/ressorts/umweltjournalismus/berichterstattungsgegenstaende. 20.09.2014. 
45 Ayrıntılı bilgi için bkz. Dernbach, age.,2010:229 .v.d. 
46 Beatrice Dernbach, “Journalismus und Nachhaltigkeit. Oder: Ist Sustainability Development ein attraktives Thema?”. Gerd Michelsen ve Jasmin Godemann (der.). Handbuch Nachhaltigkeitskommunikation. Oekom 
Verlag, München, 2005, s. 182 v.d.; Walter Hömberg, “Umweltinformation – Umweltpolitik – Ökologie”. Journalistik. H. 4, 1983, s. 7 v.d. 
47 Beatrice Dernbach, age.2005, s. 184 v.d.; Beatrice Dernbach, Public Relations für Abfall. Ökologie als Thema öffentlicher Kommunikation. Springer VS Verlag, Opladen /Wiesbaden,1998,s.40 v.d. 
48 Winfried Göpfert ve Stephan Russ-Mohl, Wissenschafts-Journalismus. Ein Handbuch für Ausbildung und Praxis. EconVerlag, München, 2000, s.10-11. 
49 Marie-Luise Braun, “Umweltjournalismus”. Siegfried Quandt (der.). Fachjournalismus. Deutscher Fachjournalistenverband, Konstanz, 2010, s. 133 v.d.; Beatrice Dernbach, age.,1998,s.20 v.d. 
50 Çevre gazetecilerinin bir bölümü fen bilimleri alanında öğrenim görmüstür. Fen bilimi alanında öğrenim görmeyenler ise, bu bilim dallarında ek öğrenim süreçlerinden yararlanmaya çalısmaktadırlar. Çevre gazeteciliği için en önemli temel bilgiler, doğa bilimlerinde biyoloji, kimya ve fizik alanlarına aittir. Çevre bilimiyle ilgili diğer en önemli bilim dalları arasında jeoloji, deniz bilimleri, klimatoloji, botanik, ekoloji ve çevre kimyası yer almaktadır. Bu bölümlerde, karmasık verilerin bilgisayar aracılığıyla simülasyonla ortaya konulması ve istatistiki bilgilere yer verilmesi nedeniyle istatistik ve enformatik alanlarına da odaklanılmaktadır. Öğrenciler, çevre problemlerinin yarattığı etkilere ve çevre değisiminin sosyal yasam üzerindeki belirtilerine iliskin bilgi edinmektedirler. Bununla birlikte çevre gazetecisi olmak için bu alanlarda öğrenim görmek gerekmemekte ancak bilim alanlarının temel bilgilerine sahip olmak gerekmekte dir. Çevre gazetecileri, kendilerini gelistirmek için bu alanların temel bilgilerini içeren kitaplardan yararlanmaktadırlar. Temel bilgilerin eksik olması halinde bütünsel bir ekolojik bakıs açısına sahip olunamamakta, konuları kapsamlı olarak anlamak zorlasmakta, önemli sorular sorulamamakta ve görüsülen haber kaynağı veya aktörünün yanlıs yönlendirmelerine karsı durulamamaktadır. 
Bu çerçevede çevre gazeteciliği alanında öğrenim süreçlerinin gerçeklestirilmesi önem kazanmaktadır. 
Almanya’da 1990’lı yılların basından itibaren Bremen Üniversitesi gibi bazı üniversitelerde, çevre bilimi alanında disiplinlerarası öğrenim süreci baslatılmıs tır. Arastırmalarda, insanların kisisel çevrelerinin yanında insan davranıslarının çevreye etkilerine odaklanılmaktadır. Bonn-Rhein-Sieg, Meslek Yüksek Okulu ’nun Teknik Gazetecilik Bölümünde, öğrencilere ağırlıklı olarak çevre gazeteciliği okutulmaktadır. Ansbach Meslek Yüksekokulu’nda da Çevre Gazeteciliği bölümünün kurulması planlanmaktadır. Darmstaedter Yüksekokulu’nda, Online Gazetecilik ve Bilim Gazeteciliği alanlarında öğrenim gören öğrencilere çevre gazeteciliği seminerleri verilmektedir. 2013 yılında ise, çevre konularına iliskin arastırma konuları, online olarak da öğrenim sürecine dahil edilmistir. Ayrıca gazeteci ve gazeteci adayları, çevre konularına odaklı kurs ve seminerler  alabilmektedirler. Friedrich-Ebert Vakfı, Gazetecilik Akademisi’nde, çevre gazeteciliği seminerlerine yer vermektedir. Lüneburg Üniversitesi ise, sürdürülebilir, koruyucu ve etkili gazetecilik alanlarına yönelik sertifika programı düzenlemektedir. Bu programın amacı, gazetecilik öğrenim sürecine yönelik bir tamamlamanın gerçeklestirilmesi dir. Dortmund Teknik Üniversitesi ise, Medya-Doktoru programı ile bu doğrultu da çalısmalar yapmaktadır. Medya-Doktoru, gazeteciler tarafından olusturulan bir platformdur ve farklı alanlardan verilerin değerlendirilmesini öngörmektedir. 2010 yılında tıp gazeteciliği alanında bir program baslatılmıstır. 2013 yılından bu yana ise, Çevre Gazeteciliği için Medya-Doktoru programı sürdürülmektedir. Ayrıntılı bilgi için bkz. 
https://www.dfjv.de/ressorts/umweltjournalismus/berichterstattungsgegenstaende. 20.09.2014. 
51 Ayrıntılı bilgi için bkz. Füsun Alver, Gazetecilik Bilimi ve Kuramları. Gazetecilik Kuram Tasarımlarını Türkiye’deki Gazetecilik Sistemi ve Uygulamalarıyla Sınama Denemesi. Kalkedon Yayınları, İstanbul, 2011, s.375 v.d. 
52 Otfried Jarren; Werner Meier, “Ökonomisierung und Kommerzialisierung von Medien und Mediensystemen, einleitende Bemerkung zu einer (notwendigen) Debatte”. Ottfried Jarren ve Werner Meier (der.). Ökonomisierung der Medienindustrie: Ursachen, Formen und Folgen. Themenheft Medien & 
Kommunikationswissenschaft. Nomos, Baden-Baden, 2001,s. 145 v.d. 
53 Vinzens Wyss; Karin Pühringer; Werner Meier, “Journalismusforschung”. Heinz Bofadelli; Ottfried Jarren; Gabrielle Siegert (der.). Einführung in die Publizistikwissenschaft. Haupt Verlag, Bern, Stuttgart, Wien, 2005,s. 316-317. 
54 Winfried Schulz, age. s. 249 v.d. 
55 Wolfgang Fischer ve Erwin Haeckel, age, s.279. 
56 Beatrice Dernbach, age. 2010; 2005; 2000; Braun, age.2010; Bonfadelli, age.2007; Schulz, age. 2003; Görke,age.1999; Haller,age.1997;Gottschlich, age.1985; Hömberg,age. 1983. 
57 Klaus Meier, Ressort, Sparte, Team. UVK Verlag, Konstanz, 2002,s.11 v.d.. 
58 Winfried Schulz, age. s. 249 v.d. 


KAYNAKÇA 

Afsar Timuçin, Düsünce Tarihi. Gerçekçi Düsüncenin Gelisimi, Istanbul, Bulut Yayınları, 2002. 
Afsar Timuçin, Düsünce Tarihi. Gerçekçi Düsüncenin Kaynakları, Istanbul, Bulut Yayınları, 2000. 
Alexander Görke, “Risikokommunikation”, Siegfried Weischenberg et al. (eds.), Handbuch Journalismus, Konstanz, UVK Verlag, 2005,p. 411-415. 
Alexander Görke, Risikojournalismus und Risikogesellschaft, Opladen, Westdeutscher Verlag, 1999. 
Anthony Giddens, Modernite ve Bireysel Kimlik. Geç Modern Çağda Benlik ve Toplum, trans. Ümit Tatlıcan, Istanbul, Say Yayınları, 2010b. 
Anthony Giddens, Modernliğin Sonuçları, trans. Esra Kusdil. Istanbul, Ayrıntı Yayınları, 2010a. 
Anthony Giddens, Sosyal Teorinin Temel Problemleri. Sosyal Analizde Eylem, Yapı ve Çeliski, trans. Ümit Tatlıcan. Istanbul, Paradigma Yayıncılık, 2005. 
Anthony Giddens, Sosyoloji, Ankara, Ayraç Yayınevi, 2000. 
Anthony Giddens, Sosyolojik Yöntemin Yeni Kuralları. Yorumcu Sosyolojinin Pozitif Elestirisi, trans. Ümit Tatlıcan and Bekir Balkız. Istanbul, Paradigma Yayıncılık, 2003. 
Beatrice Dernbach, “Das Thema Umwelt in der lokalen Publizistik”, Beatrice Dernbach and Harald Heuer (eds.), Umweltberichtersattung im Lokalen. Wiesbaden, 
Westdeutscher Verlag, 2000,p. 20 -40. 
Beatrice Dernbach, “Journalismus und Nachhaltigkeit. Oder: Ist Sustainability Development ein attraktives Thema?”, Gerd Michelsen and Jasmin Godemann (eds.), 
Handbuch Nachhaltigkeitskommunikation, München, Oekom Verlag, 2005, p.182-191. 
Beatrice Dernbach, Die Vielfalt Des Fachjournalismus: Eine Systematische Einführung, Wiesbaden, VS Verlag für Sozialwissenschaften, 2010. 
Beatrice Dernbach, Public Relations für Abfall. Ökologie als Thema öffentlicher Kommunikation, Opladen / Wiesbaden, Springer VS Verlag, 1998. 
Charles Darwin, Türlerin Kökeni, trans. Orhan Tuncay, Istanbul, Gün Yayıncılık, 2003. 
Douglas J. Brewer and Emily Teeter, Mısır ve Mısırlılar, trans. Nihal Uzan, Ankara, Arkadas Yayınevi, 2011. 
Edward Teller, Energie für ein neues Jahrtausend, Frankfurt am Main, Ullstein,1981. 
Füsun Alver, Gazetecilik Bilimi ve Kuramları. Gazetecilik Kuram Tasarımlarını Türkiye’deki Gazetecilik Sistemi ve Uygulamalarıyla Sınama Denemesi, Istanbul, Kalkedon 
Yayınları, 2011. 
Gregor Schiemann, Was ist Natur? Klasische Texte zur Naturphilosophie, München, Deutscher Taschenbuch Verlag, 1996. 
Gunnar Skirbekk and Nilse Gilje, Felsefe Tarihi. Antik Yunan’dan Modern Döneme, transfer. Emrak Akbas and Sule Mutlu, Istanbul, Üniversite Kitabevi, 2004. 
Günther Bentele et al. Lexikon Kommunikations-und Medienwissenschaft, Wiesbaden, Springer VS, 2013. 
Harriet Crawford, Sümer ve Sümerler, trans. Nihal Uzan, Ankara, Arkadas Yayınevi, 2010. 
Heinz Bonfadelli, “Nachhaltigkeit als Herausforderung für Medien und Journalismus”, Ruth Kaufmann et al. (eds.), Nachhaltigkeitsforschung – Perspektiven der Sozial-und 
Geisteswissenschaften, Bern, Schweizerische Akademie der Geistes-und Sozialwissenschaften, 2007, p. 255-280. 
Heinz Pürer and Johannes Raabe, Presse in Deutschland, Konstanz, UVK-Verlag, 2007. 
https://www.dfjv.de/ressorts/umweltjournalismus/berichterstattungsgegenstaende. (Accessed 20 September 2014), p.3 
Hüseyin G. Topdemir and Seval Yinilmez, Galileo. Dünyayı Döndüren Adam, Istanbul, Say Yayınları, 2009. 
Jean Jacques Rousseau, Toplum Sözlesmesi, trans. Ali Timuçin, Istanbul, Bulut Yayınları, 2007. 
John Locke, Tabiat Kanunu Üzerine Denemeler, trans. Ismail Çetin, Istanbul, Paradigma Yayınları, 1999. 
Jörg Zimmermann, Das Naturbild des Menschen, München, Fink-Verlag, 1982. 
Jürg Niederhauser, Wissenschaftssprache und populaerwissenschaftliche Vermittlung, Tübingen, Günter Narr Verlag, 1999. 
Jürgen Scheffran, “Energiekonflikte, Klimawandel und nachhaltige Entwicklung”, Peter Imbusch and Ralf Zoll (eds.), Friedens-und Konfliktforschung, Wiesbaden, VS Verlag 
für Sozialwissenschaften, 2010,p. 333-354. 
Kaan Ökten, Aristoteles, Istanbul, Say Yayınları, 2007. 
Karl Marx, Nationalökonomie und Philosophie. Sammlung der Pariser Manuskripte, Erich Thier (eds.), Köln / Berlin, G.Kiepenheuer Verlag, 1950. 
Klaus Meier, Ressort, Sparte, Team, Konstanz, UVK Verlag, 2002. 
Marie-Luise Braun, “Umweltjournalismus”, Siegfried Quandt (eds.). Fachjournalismus, Konstanz, Deutscher Fachjournalistenverband, 2010, p. 133 -147. 
Michael Haller, “Wie wissenschaftlich ist Wissenschaftsjournalismus? Zum Problem wissenschaftsbezogener Arbeitsmethoden im tagesaktuellen Journalismus”, 
Maximillian Gottschlich and Wolfgang R. Langenbucher (eds.), Publizistik – und Kommunikationswissenschaft. Ein Textbuch zur Einführung, Wien, 
Wilhelm Braumüller Universitaets-Verlagsbuchhandlung, 1997, p.208-220. 
Niklas Luhmann, Soziologie des Risikos, Berlin / New York, de Gruyter, 1991. 
Otfried Jarren and Werner Meier, “Ökonomisierung und Kommerzialisierung von 
Medien und Mediensystemen, einleitende Bemerkung zu einer (notwendigen) Debatte”, 
Ottfried Jarren and Werner Meier (eds.), Ökonomisierung der Medienindustrie: Ursachen, 
Formen und Folgen. Themenheft Medien & Kommunikationswissenschaft, Baden-Baden, Nomos, 2001, p. 145-158. 
Paola Rossi, Modern Bilimin Doğusu, trans. Nesenur Domaniç, Istanbul, LITERATÜR Yayınları, 2009. 
Peter R. Sieferle, “Energie”, Franz Josef Brüggemeier and Thomas Rommelspracher (eds.), Besiegte Natur. Geschichte der Natur im 19. Und 20.Jahrhundert, München, 
C.H.Beck Verlag,1987, p. 20-41. 
Siegfried Quandt, Wissenschaftsjournalismus oder Fachjournalismus?, Konstanz, UVK Verlag, 2010. 
Thomas Hobbes, Yurttaslık Felsefesinin Temelleri, trans. Deniz Zarakolu, Istanbul, Belge Yayınları, 2007. 
Thomas S. Kuhn, Bilimsel Devrimlerin Yapısı, trans. Nilüfer Kuyas, Istanbul, Kırmızı Yayınları, 2014. 
Ulrich Beck, Die Erfindung des Politischen. Zu einer Theorie reflexiver Modernisierung, Frankfurt am Main, Suhrkamp Verlag, 1993. 
Ulrich Beck, Risikogesellschaft. Auf dem Weg in eine andere Moderne, Frankfurt am Main, Suhrkamp Verlag, 1986. 
Vinzens Wyss et al. “Journalismusforschung”, Heinz Bofadelli et al. (eds.), Einführung in die Publizistikwissenschaft, Bern / Stuttgart / Wien, Haupt Verlag, 2005,p. 
297-330. 
Walter Hömberg, “Umweltinformation – Umweltpolitik – Ökologie”. Journalistik, H. 4, 1983, p. 7 -20. 
Winfried Göpfert and Stephan Russ-Mohl, Wissenschafts-Journalismus. Ein Handbuch für Ausbildung und Praxis, München, EconVerlag, 2000. 
Winfried Schulz, “Umweltbewusstsein durch Mediennutzung. Eine Analyse von Medieneinflüssen auf Umweltbesorgnis und Umweltverhalten”, Armin Adam et al. (eds.), 
Perspektiven der Politischen Ökologie. Festschrift für Peter Cornelius Mayer-Tasch, 
Würzburg, Königshausen & Neumann, 2003, p. 249-269. 
Wolfgang Fischer and Erwin Haeckel, Internationale Energieversorgung und politische Zukunftssicherung. Das europaeische Energiesystem nach der Jahrtausendwende: 
Aussenpolitik, Wirtschaft, Ökologie, München, R.Oldenbourg Verlag, 1987. 

***

POLİTİKA, EKONOMİ VE KİTLE MEDYASI ALANLARININ ETKİLEŞİMİ BÖLÜM 1



POLİTİKA, EKONOMİ VE KİTLE MEDYASI ALANLARININ ETKİLEŞİMİ, BÖLÜM 1 

KOORDİNATLARINDA, DOĞANIN VE TOPLUMSAL YAŞAM ALANLARININ 
YIKIMINA KARŞI DİRENCİN YA DA SESSİZLİĞİN YENİDEN ÜRETİCİSİ OLARAK ÇEVRE GAZETECİLİĞİ 



Füsun ALVER*1 
*Prof. Dr., Kocaeli Üniversitesi İletisim Fakültesi, Gazetecilik Bölümü 

Özet 

Doğada bulunan enerji kaynakları, tüm toplumsal süreçlerin itici ve dönüstürücü gücüdür; yasam alanlarının ve toplumun gelisimi için bir kosul olusturmaktadır. Enerji kaynaklarından yararlanılması, toplumsal refah için bir kosul olmakla birlikte insan ve doğa için önemli olabilecek riskleri içermekte, doğal ve sosyal çevreyi değistirmektedir. Kitle medyası doğa, çevre güvenliği ve korunması problemlerini ve aktörlerini, çevre gazeteciliği perspektifinden küresel ve yerel düzlemlerde izlemekte ve haberlestirmektedir. Bu çalısmanın problematiği; çevre gazetecilerinin, doğa ve çevreye iliskin haber üretim sürecinde, politika ve ekonomi alanlarının etki ve baskılarına maruz kalarak, manipüle edilebilmeleri, çevre güvenliği ve korunmasına iliskin özgür haber üretememeleri ve kitle medyası örgütlerinin, tiraj ve izleyici oranlarını arttırmak kaygısıyla haberleri 
sansasyonellestirerek, sunmaları ve toplumda risk, tehdit ve tehlike algılarını yönlendirebilmelerdir. Doğa, enerji teknolojileri ve çevre problemlerine iliskin haber üretim sürecinde, politika, ekonomi ve kitle medyası alanları arasında karsılıklı etkilesim ve yarar iliskileri vardır ve dıssal faktörlerin yanında kitle medyası örgütünün içsel faktörlerinin ve dinamiklerinin de enformasyon üretim ve değerlendirme sürecinde etkili ve yönlendirici olduğu belirlenmektedir. 

Anahtar Kavramlar: Ekoloji, Ekolojik Problemler, Enerji, Çevre gazeteciliği, Haber. 


1-Giriş 

Doğada bulunan enerji kaynakları, tüm toplumsal süreçlerin itici ve dönüstürücü gücüdür; yasam alanlarının ve toplumun gelisimi için bir kosul olusturmaktadır. İnsanlık tarihi boyunca daha genis enerji kaynaklarına erisilmesi, enerji kaynakları aracılığıyla istenilen yapıların kurulması ve korunması amaçlanmıstır. Enerjiye erisim ve kullanımı, toplumsal yapıların olusumunda ve dönüsümünde büyük bir öneme sahiptir. Enerji kaynaklarından yararlanılması, toplumsal refah için bir kosul olmakla birlikte insan ve doğa için önemli olabilecek riskleri içermekte, doğal ve sosyal çevreyi değistirmektedir. 1960’lı yıllardan itibaren teknik ve ekonomik alanların gelisim dinamiği, doğadan tahribat yaratacak 
esasta yararlanılmasını beraberinde getirmis ve dünyanın farklı bölgelerinde yasam alanları, risk ve tehdit altında kalmıstır. Enerji kaynaklarının doğayı tahrip ederek kullanılması, atmosfere zarar vermekte, iklim değisimi ortaya çıkmakta dır. Petrol suları, toprağı ve atmosferi kirletmektedir. Su, rüzgar ve kömür enerjilerinden yararlanılması, tarıma ve temel su gereksinimine zarar vermekte dir. Nükleer enerji, felakete yol açabilen risk profiline sahiptir ve doğal dolasımı uzun bir süre radyoaktifle yüklemektedir. 

Doğanın, çevrenin ve iklimin korunması, post -endüstriyel toplumların en önemli problemleri arasında yer almaktadır. Ekolojik problemler ve ortaya çıkan riskler, 1980’li yılların ikinci yarısından itibaren sosyal bilimler alanında giderek önem kazanan araştırma konuları olmustur. Dönüşlü Modernlesme Teorisi 2 Perspektifinden hareket eden risk toplumu kavramının fikir babası Alman bilim insanı Ulrich Beck 3, kapital ve risklerin sosyal sınıflar arasındaki paylasımına odaklanmıs ve risk toplumunda, herkesi kaçınılmaz bir biçimde ve esit 
olarak saran risklerin sosyal üretiminin, sosyal sınıflar arasındaki farklılıkları ortadan kaldırdığını ileri sürmüstür. Yapı ve aktörün eylemlerinin karsılıklı etkileşimine odaklanan Entegratif Sosyal Kuramların temsilcisi, İngiliz toplumbilimci Anthony Giddens 4 ise, küresel değisim ve ekolojik bunalımı irdelemis ve modernliğin sonucu olarak risk ve güven analizleri 
gerçeklestirmistir. Küresellesme sürecinde risk analizleri ve toplumsal etkileri, sosyoloji biliminin yanında iletisim ve gazetecilik bilimi alanlarında da ilgi çekmis ve arastırmalar 5 yapılmıstır. Çevre gazeteciliği arastırmaları için kullanılabilecek veriler, bilim gazeteciliği kapsamında gerçeklestirilen arastırmalar 6 sonucunda da elde edilmistir. 

Küresellesme sürecinde giderek artan ekolojik risk, tehlike ve tehditlerin bertaraf edilmesinde toplumun bilgilendirilmesi, bilinçlendirilmesi, politika ve ekonomi alanlarının uyarılması ve risk iletisiminin iyi yönetilmesini gerektirmektedir. Risk iletisimi, kamusal bir süreçte teknolojik risklere iliskin farklı algıların değistirildiği ve üzerinde tartısıldığı bir kavramdır. Risk iletisimi, gelecekte meydana gelme olasılığı olan zararların yarattığı güvensizliği konulastıran bir süreçtir. 

Dolaylı ya da dolaysız olarak bireysel ya da örgütsel kararlara yönelimli olan bu süreç, medya tarafından iletilmektedir7. Risk konu alanları içinde büyük ya da anahtar teknolojiler yer almaktadır. Bunların içinde nükleer enerji, gen teknolojisi, iklim değisiklikleri, kimya, sağlık ve beslenme riskleri de bulunmaktadır8. Kaynakların yaratılması, enerji teknolojilerinden özellikle de elektrik enerjisi elde etmek için hidrolik, nükleer, günes, rüzgar, jeotermal v.b. teknolojilerinden yararlanılması, çevre hareketleri, yesil teknolojiye yönelim ve ekonomi yapılarının dönüsümü, çevre güvenliği tartısmalarına yol açmakta ve risk iletisimi sürecinde önemli bir rol oynayan çevre gazeteciliğinin, küresel ve yerel düzlemlerde farklı açılardan enformasyon üretimini beraberinde getirmektedir. 

Bu çalısmada çevre gazeteciliği, yapı ve eylem ikiliğine odaklanan Entegratif Sosyal Kuramlar perspektifinden irdelenecektir. Giddens9, yapılasma kavramının, esas itibariyle hem toplumsal hayatın tekrara dayalılığıyla iliski içinde olan hem de yapı ve eylemin karsılıklı bağımlılığını ifade eden yapının ikiliği kavramını içerdiğini belirtmektedir. Yapının ikiliği, sosyal sistemlerin yapısal özelliklerinin bu sistemleri meydana getiren pratiklerin amacı ve sonucu olmalarını ifade etmektedir. Yapı, hem mümkün kılıcı hem de kısıtlayıcıdır. Aynı 
yapısal özellikler, nesne (toplum) kadar özne (aktör) için de mevcuttur. Yapı, aynı anda kisilik ve toplumdan olusur ancak ikisi de, eylemin niyetlenilmemis sonuçları ve ifade edilmemis kosullarının önemi nedeniyle, tek basına her seyi açıklayamamaktadır. Bu nedenle yapı, eyleme bir engel olarak değil, aslında onun üretimiyle iliskili bir sey olarak kavramlastırılabilir. Yapının eylemi ya da eylemin yapıyı belirlediğinden söz etmek anlamlı değildir. Bütün normlar hem kısıtlayıcı hem de mümkün kılıcıdır. Toplumsal yapılar ve insan eylemi birbirinden bağımsız olarak varolamaz; daha ziyade birbirlerine karsılıklı bağımlıdırlar ve iç içe geçmislerdir. 

Bu çalısmanın problematiği; çevre gazetecilerinin, doğa ve ekolojik problemlere iliskin enformasyon üretim sürecinde, kitle medyası örgütünün politika ve ekonomi alanlarıyla karmasık iliskileri ve kendi enformasyon üretim yasaları ve dinamikleri nedeniyle etki ve yönlendirmeye maruz kalmalarıdır. Çalısmanın arastırma soruları söyle formüle edilmektedir: Çevre gazeteciliği, kitle medyası örgütü içinde nasıl konumlandırılmaktadır? Çevre gazeteciliğinin arastırma konuları nelerdir? Çevre gazeteciliği, enformasyon üretim sürecinde enerji teknolojileri, ekolojik problemler ve doğal çevrenin korunmasına ne ölçüde ve hangi perspektiften yer vermektedir? Kitle medyası örgütünün, politika ve ekonomi alanlarıyla karmasık iliskileri ve enformasyon üretim yasaları ve dinamikleri, çevre gazeteciliğinin üretimlerini nasıl etkilemektedir? Çevre gazeteciliğinin, yapıyı etkileme potansiyeli var mıdır ve ekolojik problemlerin çözümünde, toplum için hangi basarımları sağlamaktadır? 

Çalısmanın varsayımı söyle belirlenmektedir: Doğal enerji kaynaklarının kullanımı, ekolojik problemler ve çevre güvenliğine iliskin enformasyon üretim sürecinde politika, ekonomi ve kitle medyası alanları arasındaki etkilesime dayalı karmasık iliskilerin yanında kitle medyası örgütünün içsel dinamikleri ve enformasyon üretim esaslarına dayalı amaç ve kuralları, çevre gazetecisinin enformasyon üretim sürecine etki etmekte ve eylemlerini sınırlandırmaktadır. Ancak çevre gazetecisi tamamen politika ve ekonomi alanlarının ve çalıstığı kitle medyası örgütünün etki ve yönlendirmesi altında değildir; politik ve ekonomik yapıya ve çalıstığı kitle medyası örgütünün enformasyon üretim sürecine sınırlı da olsa etki etme yetkinliği ve potansiyeli bulunmaktadır. 

Çalısmanın amacı ise, kitle medyasında enerji üretimi teknolojilerinin çevrede yarattığı tahribat ve çevrenin korunması ve güvenliğinin sağlanmasına iliskin üretimlerin, kitle medyası örgütünün politika ve ekonomi alanlarıyla karsılıklı etkilesimi ve çevre gazeteciliği perspektifinden irdelenmesidir. Ağırlıklı olarak Almanya’daki çevre gazeteciliğinin irdelenmesi öngörülmektedir. Çalısmada varsayımın sınanması, nedensellestirilmesi ya da yanlıslanması için ortaya konulan ifadeler ya da ifadeler dizisi ve sonuçları olan argümanlardan yararlanılmasını anlatan argümantasyon metodunun uygulanması öngörülmektedir. 

2-Ekonomik Değer ile Doğal Çevrenin Tahribatı Dkileminde Enerji Kaynakları 

İlk çağlardan itibaren doğanın verici potansiyeli kesfedilmis ve geçen yüzlerce yıl içinde bilim ve teknoloji alanlarında meydana gelen gelismeler ve sanayi devrimi, enerji kaynaklarının değerinin daha iyi anlasılmasını beraberinde getirmistir. Bu çerçevede tarihsel süreçte doğa kavrayısının irdelenmesi ve ekonomik ve teknolojik kosullara bağlı olarak doğa kavrayısının dönüsümü ve bu dönüsümle ortaya çıkan ekolojik risklerin belirlenmesinin çalısmanın bütünlüğü açısından yararlı olacağı düsünülmektedir. 

2.1-Tarihsel Süreçte Doğa Kavrayısı ve Dönüsümü 

Tarihsel süreçte insanın ve toplumların doğayı kavrayısları ve doğaya iliskin tasarımları toplumsal, kültürel, ekonomik ve teknolojik gelisim eğilimleri ve çerçeve kosulları tarafından belirlenmistir. Toplumsal gelisim eğilimleri ve çerçeve kosulları, geçmisteki düsünceler tarafından da biçimlendirilen doğa kavramının10 ne ifade ettiğine, nasıl tasarlandığına ve doğayla kurulan iliskinin niteliğine etki etmektedir. Düsünce tarihinin ve toplumların doğayla kurdukları gündelik iliskilerin bir sonucu olarak ortaya çıkan, biçimlenen ve geliserek, dönüsüm geçiren doğa anlayısını ve algılamasını da kapsayan doğa kavramı, yalnızca düsünce ve tasarımları değil aynı zamanda toplumsal değerleri ve normları ifade etmekte ve duyguları da içermektedir. Doğa kavrayısının biçimlendirilmesinde, felsefi düsüncelerin yanında inançlar ve dinler de etkili olmaktadır. Dini inançların, doğa tasarımına ve insan-doğa iliskisine etkisi, kutsal kitapların yorumu tarafından belirlenmektedir. 

Sümer11 ve Mısır12 uygarlıklarında doğayla iliskiler, insanın doğa karsısında kendi konumunu coğrafi kosullara göre de biçimlendirme çabalarına isaret etmektedir. Antik Yunan’da ise, filozoflarının önemli belirlemeleri, sonraki çağlardaki doğa anlayısına etki etmistir. Platon13, doğayı düzenlenmis ve yaratılmıs olarak kavramıstır. Doğayı, askın idealar değerleri ve biçimin karsısında konumlandırmıs ve doğanın bilgisini, niceliksel düzenliliğin yeniden tasarımına indirgemistir. Öğrencisi Aristoteles14 ise, doğayı, tanrısal bir ilke, yaratan olarak kavramıstır. Doğa, insandan bağımsız olarak olusan, onun müdahalelerine bağlı olmayandır. Aristoteles insanı, eylemi ve insan tarafından üretilen seyleri, doğa karsısında özel konumlandırmıs ve teknik ile sanatı kesin olarak doğadan sınırlandırmıstır. Böylece yapay ve doğal, karsılıklı olarak birbirini tanımlayan karsıt kavramlar olarak ortaya çıkmıstır15. 

Kendinde bir devinim ve değisim ilkesi bulunduran seylere özne olan maddeyi, doğa olarak kavrayan Aristoteles’in düsünceleri, büyük ölçüde Platon’un düsüncelerine karsıt bir perspektife sahip olmustur. 

Yunan felsefesi, doğa kavramının zaman içinde gelisimi için bir temel olusturmus ve Ortaçağ’da ve Yeniçağ’ın baslangıç döneminde, doğa kavrayıslarına etki etmistir. Augustine16, Antik doğa kavrayısı ile ilk dönem Hıristiyanlığın doğa kavrayısı arasında bir bağ kurarak, Hıristiyanlık ile Neo-Platonculuk arasında bir sentez olusturmaya çalısmıstır17 . Platon’un düsüncelerinden etkilenen Augustine, türsel olmayan ve asırı düzenlenmis merci kavramını, tanrı kavramıyla değistirmis ve Tanrının iradesinin sembolü olarak gördüğü doğayı, yaratılısla birlikte tek bir defaya mahsus bir olusum olarak kavramıs ve sonuna kadar değismeden kalacağını varsaymıstır. 

Ortaçağ’da ise, Avrupa’da Katolik Kilisesinin artan etkisine bağlı olarak doğa, teolojik bir perspektiften kavranmıs ve yorumlanmıstır. Onüçüncü yüzyılda Aristoteles’in düsünceleri, Hıristiyanlık felsefesine entegre edilmeye çalısılmıstır. Protestanlık mezhebinin ortaya çıkısı ise, Hıristiyan dünyasının doğayla iliskilerine farklı bir bakıs açısı getirmis ve bu yaklasım ondördüncü yüzyıldan itibaren önem kazanan coğrafi kesifler ve Avrupa’ya sömürgelerden aktarılan sermayenin birikimi ile onaltıncı yüzyılda tekniğin ve bilimin18 gelisimine olanak 
sağlamıs ve günümüz doğa tasarımının olusum sürecine etki etmistir. Dnsanı odak noktasına yerlestiren bu yaklasım, doğayı insanın ölçümünün bir nesnesine indirgemis ve ondan uygun bir biçimde yararlanılmasını öngörmüstür. 

Yeniçağ’da (XV.-XVI. yüzyıl) ve Rönesans (XV.-XVII. yüzyıl) döneminde, Antik felsefe ve bilim kavrayısı yeniden önem kazanmıs ve Ortaçağ dünya tasarımı, çözülmeye baslamıstır. Bilim, kilisenin denetimindeki skolastik düsünceden ayrılmaya baslamıs; insan birey olarak kendisiyle ilgili algılamalarıyla, bilincin merkezine yerlestirilmistir. Dinsel inançtan bağımsızlasan düsünce, dünyevi bir karakter kazanmıs; arastırmaya, bilimsellesmeye ve doğadan yararlanılmasına yönelmis ve bilimin ve tekniğin doğada ve toplumda egemenlesmesi süreci baslamıstır. Bilimsel arastırmalara önem verilmis, doğa kavranabilir ve düzenlenebilir olarak görülmüstür. Doğanın yasaları, sistematik olarak deneylerle arastırılmaya baslanmıs ve fizik ve matematik yasalarıyla açıklanmaya çalısılmıstır. Doğa ve evren kavrayıslarının dönüsümüne, bilim insanları Copernicus19, Bruno20, Bacon21, Galileo22 , Kepler23, Descartes24, Newton25 ve Kant26 önemli etkilerde bulunmuslardır. Kant tarafından gelistirilen özne ve nesne perspektifi, bilimin genel olarak kabul edilen temelini olusturmus böylece doğa bütünsel karakterinden ziyade doğanın bir parçasına odaklı olarak kavranmaya baslanmıstır. İnsan-doğa iliskisi ve doğal kaynakların kullanımı, Thomas Hobbes27 ve John Locke28 gibi dönemin sosyal bilimcileri tarafından da irdelenmistir. Bu perspektifler, doğanın kavranısında farklı tasarımları beraberinde getirmis; doğa artık korkutucu ve tehditkar olmaktan çıkmıs ve doğaya egemen olmanın yollarını öğrenen insan, doğa karsısında iktidarını uygulamaya baslamıstır. 

Onsekizinci yüzyılda, Aydınlanma döneminde ise doğa, insan çabaları ile islenilebilen bir kaynak olarak görülmüstür. Doğadan gündelik yasamda yararlanılması, burjuvazinin maddi ve toplumsal yükselisine yol açmıstır. Onsekizinci ve ondokuzuncu yüzyıllarda yasam, giderek ilerleyen endüstrilesme ve tekniklesme, ekonomik büyüme ve bilime olan inanç ve güven tarafından biçimlendirilmistir. Ekonomik büyüme için doğanın sömürüsü hızlanma eğilimine girmistir. Teknik ilerlemeye ve Aydınlanmaya karsı çıkan ve insanın doğaya dönerek, doğallasmasını öneren Rousseau’nun29, evrim teorisini ortaya koyarak, doğaya ve insana bakıs açısını temelden değistirecek bilgi ve düsünceler gelistiren Darwin’in30 ve endüstriyellesme ile kapitalist ekonomik sistemin doğayı nesnelestirmesine dikkat çeken ve karsı çıkan Marx’ın31 düsünceleri bu çerçevede önem kazanmıstır. 

Bilim ve teknolojinin yirminci yüzyıl boyunca görülen olağanüstü gelisimi ve gelisimin hızı, bilim ve felsefe alanlarında olduğu gibi toplum, siyaset ve kitle medyası alanında da tartısmalara yol açmıs ve tartısmalar ağırlıklı olarak enerji kaynaklarının sınırlılığına, çatısma yaratma potansiyeline, doğanın ve yasam alanlarının tahribatına ve gelecek nesillere olası etkilerine odaklanmıstır. Yirmibirinci yüzyılın basında ise, insanın doğayla iliskisi, ekonomik yapı ve refah düzeyini destekleyen ve ekonomik değer yaratan maddi iliskiler tarafından biçimlendirilmektedir. Doğadan ekonomik kaynak olarak yararlanılması, onun tahribatını da beraberinde getirmektedir. Doğa artık büyük ölçüde egemen olunabilen olarak kavranmakta ve onun kaynaklarından olabildiğince yararlanılması amaçlanmaktadır. Refah düzeyinin yüksek olması ve gerekli serbest zamana sahip olunması halinde ise, doğaya zaman ayrılarak, ondan keyif alınması istenmektedir. Günümüzde insanın doğayla iliskisi, toplumda doğanın korunması gerekliliği bilincinin yükselmesine rağmen ekonomi ve siyasi alanlarının, ekonomik yarar yönelimi ile yeterince duyulmayan etik kaygılar arasındaki gerilim tarafından biçimlendirilmektedir. 

2.2-Enerji Kaynaklarının Sınırlılığı ve Yarattığı Ekolojik Riskler 

Grekçe kökenli enerji (energeia) sözcüğü faaliyet, gerçeklik ve etki eden güç anlamına gelmektedir. Aristoteles, enerjiyi etkinlik, faaliyet ve güç ile ilintili olarak kavramıstır. Wilhelm von Humboldt, enerji ile bilinçli insan faaliyeti arasında bir iliski kurmus; Leibniz ise, enerji kavramının, varlığını sürdürecek olan canlı gücü (vis viva) ifade ettiğini düsünmüstür32 . Ekonomik değeri ve siyasi iktidar sağlama potansiyeli nedeniyle savaslara ve çatısmalara neden olan enerji, insanlık tarihi boyunca erisilmeye çalısılan en önemli kaynak olmustur. Dnsan ile doğa arasındaki temel iliski, büyük ekonomik değeri olan enerji kaynaklarına erisimde ve denetiminde kendini göstermektedir. 

Enerjinin insan tarafından kullanım tarihi, besyüz bin yıl öncesine dayanmaktadır. Atesin keşfedilmesinden önce insanlar, çevreye diğer canlılardan daha fazla zarar vermemişlerdir. Ateşin keşfedilmesi ile birlikte kisi basına yararlanılan enerji miktarı iki kat artmıştır. Atesin kesfi, yıllar sonra baslayacak olan atom çağından daha fazla etki yaratmıştır. 

Enerji tarihinde, ikinci büyük değişim ise, onbin yıl önce Neolitik Çağ’da ortaya çıkmıştır. 

Avcı ve toplayıcı topluluklar için günes, tek enerji kaynağı olmustur. Böylece insanlar, sistematik olarak tarımla uğrasmaya baslamıslar ve bazı hayvan ve bitki türlerini, yararlanmak üzere seçmislerdir. Hayvan ve bitki dünyasının sömürülmesi, enerji kullanımının artısı ile ilgilidir. Bu durum, enerji tarihinde üçüncü büyük devrim olan endüstriyel devrime kadar değismeden sürmüstür33. Dlkçağ’larda günes, su ve rüzgar enerjisi önem tasırken, günümüzde de bu enerji formlarından yararlanılmakla birlikte elektrik, kimyasal ve nükleer enerji formları büyük önem kazanmıstır. 

Enerji kaynaklarının34 sınırlılığı, uluslararası çatısmaların önemli bir nedenidir. Enerji kaynaklarından yararlanma, refah düzeyini arttırma çabaları ve risk etkisiyle ortaya çıkan bes farklı çatısma türü belirlenmektedir. Birinci çatısma; enerji kaynaklarının yetersiz olmasından kaynaklanmaktadır. Bu durumda, yasam kalitesinin sınırlandırılması, ekonomide durgunluk ve sosyal farklılık ortaya çıkmaktadır. Dkinci çatısma; enerji kaynaklarının varolması ancak adaletli paylasılmamasından kaynaklanmaktadır. Kuzey-Güney dengesizliği, bir çatısma 
konusu olusturmaktadır. Ham petrol bağımlılığı, jeopolitik çatısma potansiyeli yaratmaktadır. 

Dünyada enerji rezervleri sınırlıdır ve enerji tüketimi, dengeli olarak gerçeklesmemektedir. Enerji rezervleri, ağırlıklı olarak Yakın Doğu ülkelerinde bulunmakta bu durum ise, endüstri ülkeleriyle çatısmayı beraberinde getirmektedir. Enerji kaynaklarının ulusal, bölgesel ya da küresel ölçekte paylasımı, kullanımı ve finanse edilmesi, mücadele edilen bir iktidar faktörü 
olmaktadır. Petrole, yüksek teknolojiye, nükleer enerjiye yönelim, prestij ve iktidar sembolüdür. Çatısma potansiyeli, kaynakların paylasımındaki asimetri nedeniyle artmaktadır. 

Bir diğer çatısma nedeni ise, dolaylı olarak enerji belirli sonuç ve riskler nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Bunların arasında atom silahlarının kullanım olasılığı ve küresel ısınmanın yarattığı çatısmalar belirtilebilir. Bu çatısmalar, enerji kullanımının sonuçlarını ve riskleri engellemek ve sınırlandırmak amacını tasıyabilmektedir35 . Enerji kaynaklarına erisim ve denetimi nedeniyle uluslararası çatısmalar ve enerji kaynaklarının kullanımı, devletlerin önemli problemleri arasında yer almakta ve etkin enerji politikalarının üretilmesini gerektirmektedir. 

Enerji politikası ile devlet, herkesin yeterince elektrik, doğal gaz, benzin v.b. enerji kaynaklarından yararlanmasını amaçlamaktadır. Ekonomi alanının islerliği ve toplumun refahı için enerjinin pahalı olmaması gerekmemektedir. Yalnızca makinelerin, isletmelerin ve demiryolları ulasımının enerjiye gereksinimi yoktur aynı zamanda bireyler de kendi yasam alanlarında yemek, bilgisayar kullanımı, televizyon izleme gibi gereksinimlerini karsılarken, enerji tüketmektedirler. Günümüzde enerji, genellikle kömür ve ham petrol gibi hammaddelerin yakılması ile dönüstürülmekte ve yararlanılabilir hale getirilmektedir. Politik kararlar, geleceği biçimlendirme çabalarıdır. Kararlar yalnızca geleceğin nasıl olması gerektiğine iliskin düsüncelere değil, aynı zamanda nasıl olabileceğine iliskin beklentilere de dayanmaktadır. Enerji politikası kararları, diğer politik karalardan ayrılmamakta ve geleceğin güvence altına alınmasında önemli bir rol oynamaktadır36 . Enerji politikasının öncelikli hedefi, ekonomik amaçlıdır ve ısınma ve aydınlanma probleminin çözülmesini ve rekabet içinde uygun maliyetle üretim yapılmasını öngörmektedir. Bu süreçte arzın sürekliliğinin sağlanması gerekmektedir. Tüm canlıların varlıklarını sürdürebilmeleri ve sağlıklı yasayabilmeleri için temiz çevre, temiz hava ve su gereksinimi karsılanmalıdır. Oysa enerji kaynaklarının ekonomik değeri, onların islenmesinde ve tüketiminde doğanın, insan topluluklarının ve diğer canlıların yasam alanlarını tahrip etmekte ve bu problem, enerji politikaları uygulanırken, yeterince göz önünde bulundurulmamaktadır. 

Doğanın tahribatı toplum, diğer canlılar ve doğa açısından uzun vadede önemli sonuçlara yol açabilecek pek çok ekolojik problemi beraberinde getirmektedir. Su ve rüzgar enerjisinden yararlanılması, tarımı değistirmektedir. Sera gazı aracılığıyla atmosfere zarar verilmesi, iklimlerin değisimine neden olmaktadır. Baraj projeleri, ormanların kesilmesi, rüzgar enerjisi tartısmaları, radyoaktif içeren çöpler ve nükleer reaktör kazalarında, radyoaktif maddelerin sınırların ötesine yayılması ve nükleer enerji aracılığıyla nükleer silah teknolojilerinin yayılması, politik bir problem olarak ortaya çıkmaktadır37. Enerjinin çevrede yarattığı tahribatın niteliği ve anlamı, farklı perspektiflerden ve ilgi durumundan 
değerlendirilmektedir. Havanın ve suların kirlenmesi, zamansal ve mekansal olarak ve dolaysız gözlenmektedir; ancak madencilik ve erozyon nedeniyle doğanın tahribatının sonuçları daha uzak bölgelerde ve uzun zaman içinde görülebilir olmaktadır. Radyoaktif maddelerin zararlı etkileri de kural olarak on yıl sonra ortaya çıkmaktadır. Enerji temelli çevre problemlerinin uluslararası boyutları, farklılık göstermektedir. Yüksek derecede endüstrilesmis ülkelerde problemler, ağırlıklı olarak kömür ve hidrokarbonun kullanımından 
kaynaklanmaktadır. Gelismekte olan ülkelerde, doğanın tahribatı, kısıtlılık ve ticari olmayan biyolojik enerji tasıyıcılarının yanmasından ortaya çıkmaktadır. Yarı endüstrilesmis ve yoksul ülkelerde ise, tüm bu tahribatların bir arada ve hızlı bir biçimde ortaya çıktığını gözlemlemek olasıdır38 . Ekolojik problemler, gelismis endüstri ülkelerinde ve gelismekte olan ülkelerde, farklı nedenlere dayandığı gibi çözümü için devletlerin izledikleri enerji ve çevre politikaları, kitle medyasının yaklasımı ve kamuoyunun bilinç düzeyi ve duyarlılığı da farklılık 
göstermektedir. 

3-Politika, Ekonomi ve Çevre Gazeteciliği Alanlarının Gerilimli Etkilesimi ya da Yapı ve Eylemin Karsılıklı Bağımlılığı ;

Çevre gazeteciliği, doğanın ekonomik amaçlı kullanımı nedeniyle giderek artan doğal ve sosyal çevre problemleri karsısında, enformasyon üretimini, 1970’li yıllardan bu yana sürdürmektedir. Bir yandan çevre gazeteciliği arastırma alanına iliskin yayın sayısı ve üretim giderek artmakta, çevre problemlerine, dünyanın pek çok ülkesinde toplumsal ilgi ve duyarlılık olusmakta ve politik alan yasal önlemler almak zorunda kalmakta diğer yandan ise politika, ekonomi ve kitle medyası alanlarının karmasık iliskiler ağının gereği ve kuralları nedeniyle çevre gazeteciliğinin, doğal yasam alanlarının tahribatına iliskin ne ölçüde bilgilendirici ve aydınlatıcı üretim yaparak, kitleleri bilinçlendirdiği ve politik karar alma sürecine baskı yapabildiği tartısmalı kalmaktadır. 

3.1-Çevre Gazeteciliğinin Ortaya Çıkısı ve Gelisimi ;

Gazetecilikte uzmanlasma, ondokuzuncu yüzyılda, kitle basının gelisimiyle ortaya çıkmıstır. Ondokuzuncu yüzyılda magazin dergilerinin yanında, aile ve kadın dergileri, kültür politikası dergileri ve pek çok türde bilimsel yayın baslamıstır39 . Kuskusuz türsel enformasyona gereksinimin ortaya çıkmasında ekonomik, politik, teknik ve sosyo-kültürel dönüsümler de etkili olmus ve belirgin bir toplumsal alana yoğunlasan ve enformasyon edinmeye çalısan uzman gazetecilik alanları gelismistir. Uzmanlık ya da uzmanlık ilkesi 
kavramı, konu ve konu yetkinliği içeriklerinin yanında uzmanlık kültürünün diğer açılarını da kapsamaktadır. Uzmanlığın yalnızca nesne tasarımı yoktur; aynı zamanda kendine ait perspektifleri, düsünce güdüleri, paradigmaları, metotları ve gelenekleri de vardır. Uzmanlık alanının dilini, tasarım esaslarını ve örgütlenme biçimini içeren iletisim ve medya yasaları vardır. Gazetecilikte uzmanlık alanına ait olan ya da uzmanlık alanı gibi kavramlar, bir yandan özel konu ve yapı bilgisini diğer yandan ise, türsel temsil ve iletisim yetkinliklerini 
amaçlamaktadır; her iki boyut, farklı yönelime sahip olmakta ve odaklan maktadır. Uzman gazetecilik yetkinlik, uzmanlık alanı dilinin yoğun kullanımı ve karmasık cümle yapıları ile kendini göstermektedir40 . Gazetecilik, kamusal açıdan önem tasıyan konuları islemek ve böylece toplumsal iletisimi sağlamak islevini yerine getirmeye çalısmaktadır. Buna karsılık uzman gazetecilik, türsel toplumsal alanlardan konular seçmekte ve gündemine almaktadır. 

Avrupa ülkelerinde, 1970’li yılların sonunda ekolojiye iliskin haber üretimi baslamıstır. Bu süreçte denizlerde meydana gelen petrol tankeri kazaları41, çevreye yayılan petrolün yarattığı kirlilik ve denizde yasayan canlıların ölümü, ormanların yok olusu, suların kirlenmesi, yasam alanlarının tehdit altına girmesi sonucunda toplumda olusan enformasyon gereksinimi, çevre gazeteciliğinin ortaya çıkısında önemli bir rol oynamıstır. Bunun yanında enerji reaktörlerinde meydana gelen kazalar42 ve ortaya çıkan ekolojik tahribat, çevre gazeteciliğinin gelisiminde etkili olmustur. Çevre gazeteciliği ortaya çıkıs yıllarında, çevre koruması için angaje olan ya da en azından yasamlarını ekolojik olarak düzenle meye çalısanları, hedef kitlesi olarak belirlemis ve onlara yönelmistir. Bu hedef kitle, çevre hareketleri ile olusmus ve 1980’li yıllarda önemli bir büyüklüğe erismistir. 

Çevre gazeteciliğinin ortaya çıkısı ve gelisiminde, toplumsal ve politik gelismeler de önemli bir rol oynamıstır. Bu süreçte Almanya’da, alternatif ekolojik hareketler baslamıs ve Yesiller Partisi kurulmustur. Yesiller Partisinin kurulması ve çevrecilerin eylemleri, çevre ve çevre korunmasına iliskin toplumsal bilincin olusumuna önemli ölçüde etkide bulunmustur. Öyle ki, çevre gazeteciliğinin olusumuna önemli katkıda bulunduğu toplumsal bilinç ile Almanya, Avrupa Birliği ülkeleri arasında öncü olmustur. Ayrıca 1980’li yıllarda Almanya Çevre Bakanlığı ve eyalet çevre bakanlıklarının kurulması, çevre konusunun politika alanında tartısılmasını beraberinde getirmistir43. Bunun yanında çevre problemlerine duyarlı ve politik etki yaratmayı amaçlayan çok sayıda yurttas hareketi olusmus ve sivil toplum örgütleri kurulmustur. Çevre problemleri karsısında gruplar, hızla örgütlenmis ve politik alanı, toplumu ve kitle medyasını etkilemek için profesyonel halkla iliskiler ajansları olusturmuslardır. 

1990’lı yıllardan itibaren çevre konularına iliskin tartısmalara, kitle medyasında daha sınırlı olarak yer verildiği görülmüstür. Bu dönemde; çevreyi koruyucu teknolojinin gelistirilmesi çabaları desteklenmis, yesil teknolojiye yönelinmis ve yesil rengi, çevreye duyarlılığın sembolü ve sloganı olarak elektronik beyaz esya üreticisi firmalar tarafından sıkça kullanılmaya baslanmıstır. Tüketiciye, çevre problemlerinin yesil teknoloji ile çözümlenebileceği iletileri verilmeye baslanmıs ancak ekolojik problemler ve kalıcı çözüm önerileri sınırlı olarak vurgulanmıstır. 2000’li yılların basından itibaren çevre problemleri, kitle medyasında yine önem kazanmaya baslamıs, bu süreçte ekolojik tahribat ve koruma olanakları tartısılmıstır. 2010’lu yıllardan itibaren ise, çevre gazeteciliği, gelecekteki yasam tarzlarının niteliğinin yükseltilmesine odaklanmıs; daha az gayri safi milli hasıla ancak daha fazla yasam kalitesi önermistir. Böylece çevrenin korunması ve tahrip edilmemesi için yesil tüketim tesvik edilmeye baslanmıstır. İçinde bulunduğumuz dönemin yönelimi, doğayı ve insanı tahrip eden tüketim eğilimlerinden uzaklasılması olarak gözlenmektedir. 

Çevre gazeteciliğinin artan önemine bağlı olarak, Almanya’da 1980’li yıllardan itibaren ekoloji problemlerine yönelen çok sayıda basım ve yayın44 faaliyeti baslamıstır. 1990’lı yıllarda bölgesel çapta yayın yapan bazı radyo ve televizyon kurulusları, çevre birimleri olusturmuslardır. 2000’li yıllardan bu yana ise, çevre gazeteciliği birimlerine kitle medyası örgütleri içinde daha fazla yer verilmektedir. Bununla birlikte çevre gazeteciliğinin, geleneksel kitle medyası örgütü içinde bağımsız bir birim olarak konumlandırılması kolay değildir. Belirgin arastırma çevrenine rağmen pek çok kitle medyası örgütünün bir çevre gazeteciliği servisi bulunmamaktadır. Çevre birimlerinin bulunmayısının nedenleri arasında kitle medyası örgütlerinin maliyet kaygısıyla yeni birim olusturmada sakınımlı davranmaları ve çevre alanında uzman gazetecileri, kadrolu olarak çalıstırmaktan ziyade serbest çalısanlar arasından seçmeleridir. 

Kitle medyası örgütleri içinde çevre gazeteciliği biriminin yer almayısının bir diğer nedeni ise çevre gazeteciliğinin, diğer gazetecilik uzmanlık alanlarıyla yakından iliskili olmasıdır45 . Uzmanlık alanlarının yakın olması, diğer uzmanlık alanlarında çalısan gazetecilerden ekoloji konusunda da yararlanılmasını beraberinde getirmektedir. Politika, ekonomi ve bilim, çevre gazeteciliğinin yakın iliskili olduğu alanlardır. Bunun yanında kültür, toplum, serbest zaman, otomobil, spor ve teknoloji konuları da çevre gazeteciliğiyle iliskilidir. 

Doğaya iliskin enformasyon, kültür tarihini de ilgilendirmekte ve gazetelerin gezi sayfalarında yer almaktadır. Kitlesel turizmin ekolojik etkileri ve eko yasam tarzı, turizme odaklı gazeteci gibi geziye odaklanan gazeteciyi de ilgilendirmektedir. Ayrıca otomobil ve spor gazeteciliği de çevre konularına yönelimlidir. Bu gazetecilik alanlarının ilgisi, kapsamlı otomobil yarısları 
organizasyonlarının ekolojik çevreye etkisinden, birey olarak sporcuların doğayı koruma çabalarına verdikleri desteğe kadar genis bir alana uzanmaktadır. Teknoloji gazeteciliğinde ise, teknolojinin gelisimi, enerji santrallerinin kurulması ve alternatif enerji elde etme yolları önemli arastırma konularını olusturmakta ve çevre gazeteciliğiyle kesismektedir. 

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,


***