TÜRKİYE, GÜNEY KAFKASYA ÜLKELERİ VE ENERJİ
Kemal AYDIN*1,
* Doç. Dr., Kocaeli Universitesi,
Email: kemal.aydin111@gmail.com
Emine ÜNSAL*2
** Kocaeli Üniversitesi, Uluslararası İliskiler Bölümü Öğrencisi,
Email: e.unsal095@gmail.com
Özet
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) dağılmasının ardından bağımsızlıklarını ilan eden 15 ülke arasında bulunan Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan, Güney Kafkasya coğrafyasının sahipleridirler. Sovyet Rusya’nın dağılmasının ardından olusan siyasi bosluk birçok ülkeye, bölgede söz sahibi olması için fırsatlar doğurmus ve yine birçok hakimiyet mücadelesi ortaya çıkmıstır. Bölgeye etnik, tarihi ve kültürel yakınlığı ile göze çarpan ülkelerden biri olan Türkiye Cumhuriyeti de bölge üzerinde siyasi etkinliğini artırma çabalarına giren ve fırsatları değerlendirmeye çalısan ülkelerden biridir. Türkiye böyle bir fırsatlar topluluğuna hazır olmadığının sinyallerini basta istikrarsız kararları ile göstermis olsa da bölge ülkeleri ile iliskilerinde son derece basarılı olduğu söylenebilir.
Kurulusundan bu yana sorunlar yasayan Gürcistan ve sahip olduğu petrol ve doğalgaz ile birçok ülkenin ilgi odağı olan Azerbaycan, Türkiye’nin ikili iliskilerinde en basarılı olduğu ülkelerin basındadır. Bu ülkeler ile iliskilerini son derece önemseyen ve gerek siyasi gerek ekonomik gerekse askeri desteğini esirgemeyen Türk yönetimi bu ülkeler ile ortak birçok projelere imza atmıs ve çokça yatırımlar yapmıstır. Ermenistan ile durum biraz farklı olsa da dolaylı yoldan uygulanan ticaret önemli sayılabilecek düzeydedir. Bu üç ülkenin yanında bölgede söz sahibi olan Rusya Federasyonu ve Dran’ı da ele aldığımız bu makalede bu ülkelerin Türkiye ile ekonomik iliskilerini petrol ve doğalgaz çerçevesi içerisinde analiz etmeye çalıstık.
Anahtar kelimeler: Güney Kafkasya ülkeleri, Türkiye, Enerji
Giriş
Gelisen teknoloji, farklılasan ve çoğalan ihtiyaçlar enerji talebini karsılanması güç derecede arttırmıs ve ülkeleri alternatif çözümler aramaya itmistir. En sık ihtiyaç duyulan kaynaklar listesinde bulunan doğalgaz ve petrole ev sahipliği yapan topraklar ekonomik ve siyasi gibi birçok savasın da merkezi olmuslardır. Bu değerli madenlere ev sahipliği yapan coğrafyalardan biri olan ve uzun yıllar dünya enerji ihtiyacına büyük oranda karsılık veren ‘Kafkasya Bölgesi’ bu gibi savaslardan yorgun düsen bölgelerdendir. Bölge toplumları tarih boyunca çesitli istilalara uğramıs ve birçok yaptırımlara maruz kalmıstır. 1991 yılında SSCB’nin dağılmasının ardından bağımsızlıklarını ele alan ülkelerden bazıları ( Özellikle
Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan ) hala devam eden bir dizi sorunlar yasamaktadırlar. Ele aldığımız konuların basında Türkiye’nin benliklerini arayan bu ülkeler ile iliskilerinin yanında bu iliskilerin ne derece ‘enerji’ kavramına dayandığı gelmektedir. Bu bağlamda farklı kültürlerin insanlarını bir araya getirmeyi basaran kararlı politikaların sahipleri Azerbaycan ve İran’ın, Türkiye ile iliskilerinin vazgeçilmez parçası olan petrol ve doğalgazın rolü ortaya çıkmıs olacaktır. Analize dahil olan bir baska konu ise incelediğimiz bölgede etkin olan
Rusya gibi güçlü bir ülkenin, Türkiye’nin Azerbaycan, Gürcistan, İran ve Ermenistan ile ikili iliskilerini ne derece etkilediğidir.
Dünya pazarlarına tasınacak olan petrolü topraklarında ağırlayıp ülke ekonomisine büyük oranda katkı sağlayan transit ülkeler de bu özel konumları nedeniyle büyük sirketlerin ve güçlü bağların bir parçası olabilmislerdir. Türkiye’nin Kafkasya ve enerji düzlemindeki rolü, önemi ve payı makalemizin yapı taslarındandır. Arastırmanın asağıdaki bölümünde Türkiye ile Kafkas ülkelerinin ticari iliskilerini ele alacağız.
Türkiye-Azerbaycan İliskileri
Azerbaycan geçirdiği sarsıntılı dönemlerin ardından güçlü ve kararlı adımlarla yükselen ve dısa açılmak isteyen bir ülkedir. 1991 yılında bağımsızlığına kavusan bu devlet ile ortak değerlere, kültüre, tarihe ve ortak bir kimliğe sahip olan Türkiye Cumhuriyeti bu ülkenin siyasi, ekonomik ve ticari iliskilerinde destekleyici bir rol üstlenmistir. Ülkeler arasında ‘Tek millet iki devlet’ ve ‘ kardes ülkeler’ anlayısı benimsenmistir. İki ülke arasındaki iliskiler kuvvetli görünmesine karsın pamuk ipliği düzeyinde de sayılır. Rusya’nın
Azerbaycan toprakları üzerindeki politikası, Azerbaycan Cumhuriyetinin Ermenistan ile yasadığı Dağlık Karabağ sorunu bunun yanında İran, Rusya ve ABD’nin bu büyük soruna yaklasımları ve Azerbaycan-İran sorunları-iliskileri, Türkiye ile Azerbaycan arasındaki iliskilerin ne kadar hassas düzeyde olduğunun ve Türkiye’nin bu konuda dikkatli politikalar
izlemesi gerektiğinin açıkça göstergesidir. Dostluk ve birlik yolunda birçok ikili anlasmalara varan iki ülkenin ekonomik iliskilerinin önemi asağıdaki tablodan da açık sekilde anlaşılmaktadır.
Tablo 1
Tablo 2
Yukarıda Tablo 1’de görüldüğü gibi, Azerbaycan’ın yaptığı ihracatta 22. sırada bulunan Türkiye, aynı dönemde ithalatta 2. sırada bulunmaktadır.
Tablo 2’de de görüldüğü gibi 2007 yılı dısında, Türkiye’nin Azerbaycan’dan ithalatının ihracatından az olduğu gözlemlenmektedir.
Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ticarette, ihracatta 2000’li yıllardan itibaren artıs gösterme eğiliminde olan Türkiye’nin 2010 yılında çok büyük bir düsüs yasadığı ve yine aynı yıllar arasında Azerbaycan’ın da benzer durumu yasadığını söyleyebiliriz. . Son yılların ekonomik boyutuna bakacak olursak; 2011 yılı itibariyle Azerbaycan’a ihracatımız 2 milyar 65 milyon 166 ABD doları, ithalatımız ise 1 milyar 388 milyon 504 bin ABD dolarıdır. İhracatımızdaki artıs oranı önceki yıla göre %33,20’dir ve ihracatımızın %94,5’lik kısmını madencilik ürünleri ( esasen doğalgaz) olusturmaktadır. Azerbaycan’da faaliyet gösteren 800’ü askın Türk sirketi yatırımcılarının, basta TPAO olmak üzere, enerji sektörüne yönelen yatırımlarımız 3 milyar doların üzerindedir. Enerji isbirliği alanında 7 Haziran 2010 tarihinde iki ülke Enerji Bakanlıkları ve enerji sirketleri arasında önemli belgeler imzalanmıstır. Bu belgeler, Türkiye ve Azerbaycan’ın doğalgaz fiyatından transit kosullarına kadar birçok sahada bir paket halinde ele aldıkları konularda varılan mutabakatın temelini olusturmaktadır.
Türk girisimcilerin ve Türk firmalarının Azerbaycan sınırlarında üstlendikleri projeler iki ülke arasındaki bağların kuvvetlenmesinde büyük rol oynamıslardır. TRASECA İpekyolu projesi gibi dev projelerde büyük rol oynayan girisimcilerin yanında 1.768 km uzunluğunda olan BTC (Bakü-Tiflis-Ceyhan) Boru Hattı gibi projeler iki ülkeyi kültürel, ekonomik ve tarihsel anlamda birbirine bağladığı gibi siyasi yapıda da birbirine bağlamaktadır.90’lı yıllardan itibaren sürekli yükseliste olan ticaret hacmi Rus krizi sonrasında(1998) Azeri halkının Türk mallarına yönelik taleplerini azaltmıs ve bu da Türkiye Cumhuriyeti’ni birinci sıradan uzaklastırmıstır. Ortaya çıkan bu durum Türkiye’nin dıs politikada daha hassas ve dikkatli kararlar almasının ve bu yolda özellikle Rus ticaretinde daha kaliteli bir rekabetçi olunması gerektiğinin önemini vurgulamıstır.
Türkiye-İran İlişkileri
Tüketim pazarlarına yakınlığı ve ekonomik güzergah olma özelliği ile dikkatleri üzerinde toplayan bu ülke petrol rezervleri ile Suudi Arabistan’dan sonra dünyada 2. Sıradadır. Doğal gaz rezervleri yönünden ise Rusya Federasyonu’ ndan sonra 2. sırada bulunan bu ülke Dünya petrol rezervinin yaklasık %9’unu elinde bulundurmaktadır.
SSCB’nin dağılmasının ardından siyasi yalnızlıktan kurtulma çabalarına giren İran, İran-Irak savası ile girdiği kompleksli durumdan bir derece arınabilmistir. Bunun yanında Kafkas coğrafyasında olusan güç bosluğundan mümkün olduğunca fazla yararlanarak bölgede baslayan hakimiyet mücadelesinde etkin rol oynamıstır. ABD’nin ve AB’nin 1 Temmuz itibariyle uyguladığı ambargo ve bölgede sürdürülen enerji savasları nedeniyle basarılı bir ticaret gelistiremeyen İran tabloda da görüldüğü gibi Türkiye’nin enerji ihtiyacının büyük bir
bölümünü karsılamaktadır. Doğalgazın %18’ini petrolün ise %51’ini İran’dan karsılayan Türkiye, ABD’nin İran’a yaptırımları nedeniyle durağan bir politika benimsese de Rusya’nın İran ile yakınlığı ve iki ülkenin Kafkas ülkeleri üzerindeki politikaları ve amaçları Türkiye’yi bu denklemin ana hatları pozisyonuna itmistir.
Türkiye-Rusya Ticari İliskileri
SSCB’nin dağılmasına kadar dünyada doğal gaz ve petrol üretiminde 2. Sırada olan Rusya’nın, 1990’lı yıllardan itibaren bir düsüse geçmis olmasına rağmen, enerji kaynakları ve hidrokarbon yatakları sayesinde ihracatın %50’sini bütçe gelirlerinin de %40’ını enerji tek basına karsılamaktadır. Osmanlı döneminde gelisen iliskiler 500 yıllık süreç içerisinde sıklıkla bozulsa da iki devlet tarihin ayrılmaz parçaları konumundadır. SSCB’nin dağılmasının ardından ikili iliskilerin yenilenme ve gelisme dönemi baslamıstır. İki ülkenin de çıkarlarının ortak olması sıklıkla sorunlara yol açıp karsı karsıya gelmelerine yol açsa da benzerlikleri birbirlerine yakınlasmalarına sebep olmustur. Rusya ve Türkiye Cumhuriyeti
arasındaki iliskiyi ekonomik açıdan ele alırsak tarihinin çok eskilere dayandığını söyleyebiliriz ancak gelisen teknoloji ve dünya siyaseti üstünde durmamız gereken yılların son dönemler olduğunu vurgulamaktadır. Aralık 2012’de Rus ve Türk hükümetleri arasında ticari-ekonomik ve bilimsel-teknik isbirliğini kapsayan orta vadeli bir plan hazırlanmıstır. Rusya Federasyonu, Türkiye’nin ikinci büyük ticari ortağı olmasına rağmen yapılan ticarette yüksek miktarda enerji (doğalgaz) alımlarından dolayı Türkiye açısından ağırlıklı olarak ithalat seklinde gelismekte bu da ciddi derecede dıs ticaret açığına sebep olmaktadır. TÜDK’in
2013 verilerine göre Rusya’ya ithalatımız 25 milyar dolarken ihracatımız 6,9 milyar dolarla sınırlı kalmıstır. Rusya ile iliskilerimize ‘Enerji’ yani petrol ve doğalgaz penceresinden bakarsak neredeyse Rusya’ya bağımlı hale geldiğimizi söylemek yanlıs olmayacaktır.3 Bu açığın dengelenmesi için Türkiye’nin stratejik çalısmalara önem vermesi ve Kuzey Kafkaslarda yasayan 24 binden fazla olan Türk nüfusu gibi avantajları etkili sekilde değerlendirmesi gerekmektedir.
Türkiye-Gürcistan Ticari İliskileri
SSCB’nin dağılması ile bağımsızlığına kavusan ülkelerden biri olan Gürcistan, Azerbaycan ile birlikte, Türkiye’nin iliskilerini en çok gelistirdiği ülkelerin basındadır.
SSCB’nin dağılması ile politikasını gözden geçirme gereği duyan ülkelerden biride Türkiye olmustur. Yeni strateji alanları bulmaya çalısan ve bu yönde ilk adımını Batıya dönük politikasını Bölgesele çevirmekle baslayan Türk Dıs Politikası varolusundan bu yana kritik ve hayati öneme sahip coğrafyasını kullanarak basta enerji olmak üzere batıya açılan kapı olmustur. Gürcistan’ın bağımsızlığı ile gelisen iliskiler güçlü bağlara doğru ilerlerken Türkiye transit geçis özelliğini Gürcistan ile de paylasmıs ve Gürcistan’ı siyasi, ekonomik ve askeri basta olmak üzere birçok alanda desteklemistir. Bölgede hatta özellikle Gürcistan sınırlarında barısın ve istikrarın sağlanması için yapılan çalısmalar kimi zaman sancılı kimi zaman da kanlı oyunlara sahne olmustur. Bu durum Türkiye’yi bazen istikrarsız, aceleci ve yanlıs kararlar almaya itmis olsa da çoğunlukla barıs kökenli politikalar izlemistir. Doğalgaz ve petrol iki ülkeyi birbirine bağımlı kılan bir unsurdur. BTC gibi büyük projelerin yanında gerçeklesmis, gerçeklesememis veya gerçeklesme asamasında olan birçok proje vardır. 1992 yılından bu yana sürekli artan ticaret hacmi bazı zamanlar durağan dönemlere girse de 2007 yılında 17.9 milyon dolar olan ticaret hacmi %31’lik bir artıs ile 752 milyon dolar gibi büyük bir gelisme göstermistir.
Türkiye-Ermenistan Ticari İliskileri
SSCB’nin dağılmasından sonra bağımsızlığını kazanan bir diğer devlet Ermenistan’dır. 3 milyona yakın nüfusa sahip olan Ermenistan’ın Rusya Federasyonu ile bağları SSCB’nin dağılmasından sonra da önemli düzeyde devam etmistir. Bu durum Türkiye ile iliskisinde son derece dikkate alınmalıdır. Türkiye’nin, 1915 yılında Osmanlı Devleti’nin gerçeklestirdiği Ermeni Tehcirini bir soykırım olarak kabul etmesini ve bu soykırımın sorumluluğunu üstlenmesini isteyen Ermenistan ile iliskiler günümüzde halen normallesememistir. Türkiye’nin bunu siddetle kabul etmemesi ve Ermenistan’ın isgal altında bulundurduğu Azerbaycan topraklarını terk etmemesi diğer bir deyisle Dağlık Karabağ Sorunu’nun çözüme kavusmaması iki ülkenin diplomatik iliskiler kurmasını engellemektedir. Türkiye’nin Azerbaycan’la birlikte Ermenistan’la olan sınırlarını kapatması Ermenistan ekonomisini önemli derecede zedelemistir. Sınırların açılmasını talep etse de bahsi geçen iki konuların çözüme kavusmadan taleplerinin gerçeklestirilmeyeceğini iki ülkede bilmektedir. Tüm bunlara karsın 21 Eylül 1991’de bağımsızlığını ilan eden Ermenistan’ı tanıyan ilk ülkenin Türkiye’ olması garip bir durum ortaya koymaktadır. Günümüzde iki ülke arasında direkt ticaret yapılmasa da 3. Bir ülke aracılığı ile iliskilerin korunduğu bilinmektedir
Sonuç
Soğuk savasın sona ermesini sağlayan Sovyetler Birliği’nin dağılması, bölgeye yeni bir kimlik kazandırmıs ve tüm dünya ülkeleri gibi Türkiye’nin de dıs politika stratejisini gözden geçirmesine sebep olmustur. Sorunsuz komsuluk politikasını benimseyen Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan ile iliskilerini olumlu sekilde ilerletmeyi ve gelistirmeyi basarsa da Ermenistan ile devam eden sorunlar ve İran’ın içinde bulunduğu durum amacını eksik bırakmaktadır. Bunun yanında bölgede yasanan enerji savasları, siyasi krizler ve ülkelerin kendi içlerindeki sorunlar Türkiye’nin dıs politikasını olumsuz etkilemektedir. Bunun ana sebebi imzalanan anlasmaların veya birçok büyük projenin bu sorunlar nedeniyle ertelenmesi veya gerçeklestirilememesidir. Buna ek olarak tüm bu durumlar Türkiye’nin güvenirliğini sarsmakta ve Kafkas ülkelerinde Türkiye aleyhine hayal kırıklığı ortamı yaratmaktadır.4
Enerji üretiminde dısa bağımlı bir ülke olan Türkiye bu dezavantajını coğrafi konumu ile bir derece kapatabilmekte dir.
Petrolün dünya pazarlara dağılımında önemli bir pozisyonda bulunan ve topraklarında büyük projelere yer veren Türkiye bu konumunu korumalı, ilerletmeli ve güçlü politikalar ile güçlü ve basarılı adımlar atabilmelidir
DİPNOTLAR;
1 Doç. Dr., Kocaeli Universitesi, Email: kemal.aydin111@gmail.com
2 Kocaeli Üniversitesi, Uluslararası İliskiler Bölümü Öğrencisi, Email: e.unsal095@gmail.com
3 Çağrı Kürsat YÜCE, Enerji Kaynakları Üzerinde Mücadele, İstanbul, Ötüken Nesriyat A.S.,2006, S.352
4 Yüce, a. g. e., s.354
KAYNAKÇA
Aras, O.N.(2001). Azerbaycan’ın Hazar Ekonomisi ve Stratejisi, İstanbul:Cağaloğlu
Arı, T. (2010).Orta Asya ve Kafkasya Rekabetten İsbirliğine, Bursa: Osmangazi
Aydın, N.(2012 Nisan). Osmanlı Devleti’nin Son Yüzyılında Kafkas Politikası Açılımı
Bayraktutan, Y. ve Özkaya, M.H. (2012 Nisan) Kafkasya’nın Makroekonomik Görünümü Ve Türkiye İle Ticareti
Esma, T.Ç. (2012 Nisan) Türk-Rus İliskilerine Yön Veren Etkenler
Gürel, S.S.(1995).Ortadoğu Petrolünün Uluslar arası Politikada Yeri,Ankara:AÜ SBF
http://www.21yuzyildergisi.com/assets/uploads/files/68.pdf
http://www.azerbaijans.com/content_780_tr.html
http://www.genbilim.com/content/view/1765/86/
Karabulut, K. ve Yalçın, A. (2012 Nisan) Türkiye’nin Güney Kafkasya Ülkeleri Ve İran ile Ekonomik-Siyasi İliskileri
Pamir, N. (2007) Doğu Karadeniz Bölgesi Enerji Forumu
Tavkul, U.(2009).Kafkasya Gerçeği. İstanbul: Cağaloğlu
www.circassiancanada.com/tr/arastırma
www.enerjienergy.com/artikel.php
www.turcomoney.com/azerbaycan-5-yi
Yüce, Ç. K. (2006). Kafkasya ve Orta Asya Enerji kaynakları Üzerinde Mücadele.
İstanbul: Beyoğlu
***