Köktendinci etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Köktendinci etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Temmuz 2017 Cuma

28 ŞUBAT 1997 TARİHLİ MİLLİ GÜVENLİK KURULU TOPLANTISI, BÖLÜM 7


  28 ŞUBAT 1997 TARİHLİ MİLLİ GÜVENLİK KURULU TOPLANTISI, BÖLÜM 7

 1.6. Genelkurmay Başkanlığının 17 Ocak 1997 tarihli brifingi çerçevesinde Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğinde yapılan çalışma: 

 Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nde yer alan bir diğer arşiv belgesinde149, Genelkurmay İstihbarat Başkanlığına intikal eden istihbari bilgiler/duyumlar temelinde hazırlanarak 17 Ocak 1997 tarihinde Cumhurbaşkanı Demirel’e sunulan Genelkurmay Brifingi hakkında yapılan inceleme sonuçları yer 
almaktadır. 

 Genelkurmay Brifingindeki hususların titizlikle incelendiği görülen çalışmada, sözkonusu brifingte yer alan hususların 54 iddia temelinde özetlenerek, 
bu iddiaların her biri için ayrı ayrı görüş oluşturulduğu ve işlem yapıldığı görülmektedir. Bu işlemlerin, sözkonusu iddialar hakkında Başbakan 
ERBAKAN’ın dikkatinin çekilmesi şeklinde cereyan ettiği görülmektedir. 

 Cumhurbaşkanı Demirel’e takdim edildiği anlaşılan bu inceleme çalışmasında; her bir iddianın üst kısmına “el yazısı” ile “Genelkurmay-GNK, Başbakanlık-Baş, 
İçişleri, MEB, MİT, Başbakan’a yazılan mektup kapsamında, Hiç bir işlem yapılmayacak, yazı yazılmayacak” şeklinde özel notlar düşüldüğü görülmektedir. Bu notların, sözkonusu iddialara ilişkin olarak Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği tarafından yapılan işlemleri ifade etmek için kullanıldığı; her bir iddianın konusuna göre Başbakan ERBAKAN’a ve ilgili kurumlara iletildiği anlaşılmaktadır. 

 Bu inceleme çalışması ana hatlarıyla aşağıda özetlenmektedir: 

 (İDDİA 1 Üzerinde “Genelkurmay” notu var.) 

 İDDİA 1: RP, son hakim ve savcı atamalarıyla bir taraftan yandaşları olan hâkim ve savcıları kritik noktalara getirerek, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda 
belirli bir üstünlük sağlamış, diğer taraftan Atatürkçülüğü ve laikliği savunan hâkim ve savcıların görev yerleri değiştirilerek bunlar üzerinde baskı kurmak 
istemektedir. (Sayfa:20) 

 CEVAP 1: Doğruluğu saptanamamıştır. Aksine, Kurulun Adalet Bakanı ve Müsteşarın dışındaki 5 üyesi, hakim ve savcı atamalarında büyük bir dikkatle 
çalışmakta ve Bakanın yanlı tasarruflarına imkan bırakmamaktadır. 

 Kurulun Yargıtay’dan gelen üç asıl üç yedek, Danıştay’dan gelen iki asıl iki yedek üyeleri herhangi bir haksızlığa yer vermedikleri gibi, siyasi baskıları da 
dayanmaktadır. Kurulun tarafsız hareket ettiğini iki örnekle göstermek mümkündür. Birinci örnek, Sayın Adalet Bakanının Atatürk’e hakaretten 
dolayı yargılanan sanık hakkında (Abdurrahman DİLİPAK kastediliyor) beraat kararı veren hakimi yeniden İstanbul’a atanmasını Kuruldan geçiremeyince, 
Bakanlığa “tetkik hakimi” olarak atamıştır. 

İkinci örnek, Sayın Adalet Bakanı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına M.Ali KIRATLI’yı atamak istediği halde, bu kişiyi yeterli bulmadığından yerine 
İlhan MESUTOĞLU’nu atamıştır. 

(İDDİA 2 üzerinde “Genelkurmay-Başbakanlık” notu var.) 

 İDDİA 2: Gazeteci Abdurrahman DİLİPAK aleyhinde Atatürk’e hakaret ettiği gerekçesiyle açılan davada beraat kararı veren hâkim Mustafa KUTLUK, 
Adalet Bakanlığına alınarak ödüllendirilmiştir. (Sayfa:21) 

 CEVAP 2: Akit Gazetesi köşe yazarı Abdurrahman DİLİPAK ve Yazı İşleri Müdürü İsmet UCA hakkında 5816 sayılı “Atatürk Hakkında İşlenen Suçlar Hakkında 
Kanun”a istinaden açılan davada Cumhuriyet Savcısı Orhan ÖZBEK, CMK’nun 223 üncü maddesinin son fıkrasından bahisle sanıkların sorgusuna dahi gerek 
bulunmadığından beraat kararı verilebileceğinden söz etmesi üzerine hakim Mustafa KUTLUK beraat kararı vermiştir. 07.04.1995 tarihinde bu hususun şikayet edilmesi üzerine Adalet Bakanı Mehmet MOĞULTAY talebi haklı görerek beraat kararını yazılı emir yoluyla bozulmasını sağlamıştır. Ne yazıkki, yazılı emirle bozma kararı sanıklar aleyhine tesir yapmadığından suç işleyen sanıklar kurtulmuşlardır. Adalet Bakanlığı, Yargıtayın bu kararı üzerine savcı Orhan ZEYBEK ve hakim Mustafa KUTLUK yönünden soruşturma açtırmış, Adalet Bakanlığı müfettişi her iki sanığı da suçlu bularak yerlerinin değiştirilmelerini istemiş ve HSYK da adı geçen savcı ve hakime “kınama” cezası vermiş, hakim Mustafa KUTLUK’u Bursa Ağır Ceza Mahkemesi üyeliğine, Cumhuriyet Savcısı 
Orhan ZEYBEK’i de Tekirdağ Cumhuriyet Savcılığına atamıştır. Kurulun bu kararı üzerine ilgililer konuyu, gerek Kurula gerekse “İtirazları İnceleme Kurulu”na 
getirmelerine rağmen, talepleri her seferinde reddedilmiştir. Bunun üzerine, göreve gelen Adalet Bakanı Sayın Şevket Kazan, hakim KUTLUK’u kendi yetkisini kullanarak Bakanlık Tetkik hakimliğine getirmiştir. 

Gazeteci Abdurrahman DİLİPAK150 hakkında Cumhurbaşkanı Demirel tarafından Başbakan Erbakan’a gönderilen “Kişiye Özel” mektup Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği arşivinde yer almaktadır.151 Bu tarihi mektup aşağıdadır: 

-4 Şubat 1997 Tarihinde Cumhurbaşkanı Demirel Tarafından Başbakan Erbakan’a Gönderilen Mektup: 

“Süleyman Demirel 

 Cumhurbaşkanı 

Ankara, 4 Şubat 1997 

Sayın Prof.Dr.Necmettin Erbakan 

Başbakan 

 Yazar Abdurrahman DİLİPAK’ın Akit Gazetesinde yayımlanan bir yazısından dolayı 5816 sayılı “Atatürk Hakkında İşlenen Suçlar Hakkında Kanun”a muhalefet suçundan İstanbul Cumhuriyet Savcılığınca 28.07.1992 tarihinde İstanbul 4 üncü Asliye Ceza Mahkemesine dava açılmış ise de, sanığın sorgusu dahi yapılmadan Mahkeme hakimi Mustafa KUTLUK tarafından adı geçen hakkında 02.09.1992 tarihinde beraat kararı verilmiştir. 

 Aradan üç yıla yakın bir süre geçtikten sonra 07.04.1995 tarihinde yapılan şikayet üzerine, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Avni DİLLİGİL yazılı emir yoluyla beraat kararının bozulmasını istemiş ve dosyayı Adalet Bakanlığına göndermiştir. O tarihte görevde bulunan Mehmet MOĞULTAY, 
talebi haklı bularak, beraat kararının yazılı emir yoluyla bozulması için 02.05.1996 tarihinde bozma gerekçeleriyle birlikte evrakı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir. 

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı belirtilen bozma gerekçeleriyle birlikte dosyayı, Yargıtay 9 uncu ceza dairesine sunmuştur. 

 Dosyayı inceleyen Yargıtay 9 uncu Ceza Dairesi 08.06.1995 tarih ve 3923/4071 sayılı kararıyla, olayda suç unsuru bulunduğu halde sanık hakkında duruşmaya dahi çağırmadan ve delilleri toplanmadan verilen beraat kararını yasalara aykırı bularak bozmuştur. 

 Ancak, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda yeralan hükümler nedeniyle yazılı emirle bozma kararı sanık için aleyhte tesir yapmadığından, belirtilen suçu işleyen sanık kurtulmuştur. 

 Adalet Bakanlığı Yargıtayın bu kararı üzerine; duruşma Savcısı Orhan ZEYBEK ve duruşma Hakimi Mustafa KUTLUK yönünden soruşturma konusu yapmış, Adalet Bakanlığı müfettişi her ikisini de suçlu bularak cezalandırılmalarını istemiş, Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu da adı geçen savcı ve 
hakime “kınama” cezası vermiş, hakim Mustafa KUTLUK’u Bursa Ağır Ceza Mahkemesi üyeliğine, Cumhuriyet Savcısı Orhan ZEYBEK’i Tekirdağ Cumhuriyet Savcılığına atamıştır. 

 Kurulun bu kararı üzerine ilgililer konuyu gerek kurula gerekse İtirazları İnceleme Kuruluna getirmelerine rağmen, talepleri her seferinde reddedilmiştir. 

 Adalet Bakanı Sayın Şevket Kazan’ın göreve gelmesinden sonra hakim Mustafa KUTLUK’un yeniden İstanbul’a atanması ve kınama cezasının kaldırılması taleplerinin Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulunca reddedilmesi üzerine bakan kendi yetkisini kullanarak Mustafa KUTLUK’u Bakanlık Tetkik Hakimliğine getirmiştir. 

 Yargıtay Kararıyla Atatürk aleyhine suç işleyen bir sanığı kasta varan bir davranışla beraat ettiren bir hakimin, bir yerde taltif edilerek Adalet Bakanlığı Tetkik Hakimliğine getirilmesi son derece sakıncalı bulunmuştur. 

 Konunun incelenmesini ve neticesi hakkında bilgi verilmesini rica ederim. 

 (İmza) 

S.Demirel 
Cumhurbaşkanı 


(İDDİA 3 üzerinde “GNK” notu var.) 

İDDİA 3: Ankara DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel’den “RP’nin kapatılmasını istemesinden” dolayı savunma istenmek suretiyle bu kişi üzerinde baskı kurulmaya çalışılmaktadır. (Sayfa:21-22) 

CEVAP 3: Doğrudur. Ancak HSYK Kanunu’na göre bir savcı ve hâkim hakkında disiplin cezası verme yetkisi tamamen HSYK’ya aittir. Bu konuda Adalet Bakanının yetkisi dahilinde açtığı soruşturma sürmektedir. Ancak, bu soruşturma Kurul kararına dönüşmedikçe ilgili savcıyı etkilemeyecektir. 

(İDDİA 4 üzerinde “GNK-Baş” notu var.) 

İDDİA 4: Refah Partisi ideolojisine yakın olan yaklaşık 400 hakim ve savcının Adalet Bakanlığı bünyesinde atanmakta olduğu öğrenilmiştir. (Sayfa:22) 

CEVAP 4: İddia edilen 400 hakim ve savcının Adalet Bakanlığı’na alınacak yeni hakim adayları olduğu anlaşılmaktadır. 2802 sayılı “Hakim ve Savcılar Kanunu” hükümlerine göre yapılmış bulunan yazılı yarışma sınavının değerlendirilmesi ve bundan sonra yapılacak mülakat, ilgili Bakanlıkça sonuçlandırılacaktır. Bu aşamada Adalet Bakanının kendi yandaşlarını kazandırma ihtimali kuvvetle muhtemeldir. Bu itibarla, muhtemel bir haksızlığı önlemek gayesiyle Sayın 
Cumhurbaşkanı tarafından Başbakan’a bir mektup yazılarak dikkati çekilmiştir. HSYK Kanununa göre hakim ve savcıların mesleğe alınması için Kurulun yetkisindedir. O nedenle endişeye mahal yoktur. 

ARZ: Mesleğe yeni alınacak hakim adayları için yapılan sınavda yanlı hareket edilmemesi ve değerlendirmenin objektif ölçüler içerisinde yapılması için Sayın Cumhurbaşkanı tarafından Başbakan Sayın Prof.Dr.Necmettin ERBAKAN’a yazdıkları yazı örneği ektedir. 

Sözkonusu hakim ve savcı sınavı hakkında Cumhurbaşkanı Demirel tarafından Başbakan Erbakan’a gönderilen “Kişiye Özel” mektup Cumhurbaşkanlığı Genel 
Sekreterliği arşivinde yer almaktadır.152 Mektup aşağıdaki gibidir: 

- 3 Şubat 1997 Tarihinde Cumhurbaşkanı Demirel Tarafından Başbakan Erbakan’a Gönderilen “Kişiye Özel” Mektup: 

“Süleyman Demirel 

Cumhurbaşkanı 

Kişiye Özel 
Ankara, 3 Şubat 1997 

Sayın Prof.Dr.Necmettin Erbakan 
Başbakan 
Ankara 


 2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 8. Maddesinde belirtilen niteliklere sahip olanlar arasında, aynı Kanunun 9. Maddesine göre yazılı sınav açılmak, 
daha sonra da mülakata tabi tutulmak üzere “hakim adayı” alınacağı ifade olunmaktadır. 
Bu sınavda, birtakım siyasi mülahazaların hakim olabileceği ve yapılacak seçimin adil ve hakkani esaslara uymayacağı endişeleri belirtilmektedir. 
Bu hususu dikkat-nazarınıza getiriyorum. 

İlginizi rica ederim. 


(İmza) 
S.Demirel 

(İDDİA 5 üzerinde “Baş” notu var.) 

İDDİA 5: 10 Kasım 1996 günü Kayseri’de düzenlenen toplantıdaki konuşmasından dolayı Kayseri Belediye Başkanı Şükrü Karatepe hakkında açılan soruşturmayı yürüten savcıya baskı yapılmış; davayla ilgili bilirkişi heyetine irticai görüşleri benimseyen öğretim görevlilerinin seçilmesi için gayret sarf edilmiştir. Refah Partisi bu tür uygulamalarla yargıya müdahalede bulunarak, dava dosyalarının örtbas edilmesini ve kapatılmasını amaçlamaktadır. (Sayfa:22-23) 

CEVAP 5: Bu kişi hakkında Kayseri Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcılığı tarafından başlatılan hazırlık soruşturması Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne gönderilmiştir. Bilirkişi heyetine seçilen Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden seçilen hocaların işlerinin yoğunluğu nedeniyle bu görevi kabul etmemeleri üzerine Polis Koleji’nde görevli üç öğretim üyesi bilir kişi tayin edilmiştir. Bu kişilerin RP yanlısı olduğu belirtilmiştir. Soruşturma devam etmektedir. 

 Şükrü Karatepe hakkında Cumhurbaşkanı Demirel tarafından Başbakan Erbakan’a gönderilen “Kişiye Özel” mektup Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği 
arşivinde yer almaktadır.153 Mektup aşağıdaki gibidir: 

 -4 Şubat 1997 Tarihinde Cumhurbaşkanı Demirel Tarafından Başbakan Erbakan’a Gönderilen “Kişiye Özel” Mektup: 

 “ Süleyman Demirel  Cumhurbaşkanı  Kişiye Özel 
 Ankara, 4 Şubat 1997 
Sayın Prof.Dr.Necmettin Erbakan 
Başbakan 
Ankara 


 1- Kayseri Belediye Başkanı Şükrü Karatepe ile ilgili bir soruşturma dolayısı ile; “Cumhuriyet Savcısı”na bilirkişi hey’etinin seçiminde baskı yapıldığı”, 

 2- Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız’ın irticai faaliyetlerin içinde olduğu, 

 3- İrticai faaliyetlerinden dolayı Askeri Şura kararı ile Ordu’dan çıkarılan Subay ve Astsubayların, Belediye’lere ve Bakanlıklara yerleştirildiği, 

 4- Atatürk düşmanlığı yapıldığı, 

 5- Bazı siyasi kişiliği olan konuşmacıların; laiklik, ırk ve dil konularında, ulusal değerleri yıpratmaya gayret sarfettiği Hususlarında şikayetler intikal etmiştir. 

Bu ve benzeri konuların, önemli hassasiyetlere sebep olduğu, huzursuzluk doğurduğu, gerçektir. 
Gereğini rica ederim. 
(İmza) S.Demirel 

(İDDİA 6 üzerinde “GNK” notu var.) 

İDDİA 6: Adalet Bakanı, görüşüne yakın bulduğu hâkim ve savcıları kritik ve önemli yerlere atamak için çaba sarf etmekte; Ankara, İstanbul ve İzmir 
başsavcılıklarını baskı altına almaya çalışmaktadır. (Sayfa:23) 

CEVAP 6: Doğruluğu saptanamamıştır. Ankara, İstanbul ve İzmir Cumhuriyet Başsavcıları meslekte kendilerini kanıtlamış değerli kişilerdir. 

(İDDİA 7 üzerinde “GNK” notu var.) 

İDDİA 7: RP, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na yandaşı olabilecek bir adayı seçtirmek için çaba sarf etmektedir. 

CEVAP 7: Doğruluğu saptanamamıştır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekilli, Yargıtay Büyük Genel Kurulu’nun kendi üyeleri arasından gösterdiği 5 aday arasından Cumhurbaşkanı’nca seçilmektedir. 17 Ocak 1997 tarihinde seçilen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural SAVAŞ da 
görevini en iyi şekilde yerine getirecek bir kişidir. 

(İDDİA 8 üzerinde “GNK” notu var.) 

İDDİA 8: RP, türbanlı yargıçların görev almalarına olumlu yaklaşım sergileyerek, ‘Kılık Kıyafet Kanunu’nu ortadan kaldırmayı amaçlamaktadır. (Sayfa:24) 

CEVAP 8: Kılık ve kıyafet konusu iki kanun (25.11.1925 tarihli ve 671 sayılı “Şapka İktisası Hakkında Kanun” ile 03.12.1934 tarihli ve 2596 sayılı 
“Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun”) ve bir yönetmelik (“Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik”) 
ile teminat altına alınmıştır. Bu Kanunlar ve Yönetmelik değişmedikçe, kılık ve kıyafet konusunda Devlet memurlarının başka türlü hareket etmeleri mümkün 
değildir. 

ARZ: Bu konuda Cumhurbaşkanı tarafından Başbakan Erbakan’a gönderilen uyarıcı nitelikteki yazı örneği ektedir.  

Sözkonusu kılık kıyafet uygulamaları konusunda Cumhurbaşkanı Demirel tarafından Başbakan Erbakan’a gönderilen “Kişiye Özel” mektup Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği arşivinde yer almaktadır.154 Bu tarihi mektup aşağıdadır: 

-4 Şubat 1997 Tarihinde Cumhurbaşkanı Demirel Tarafından Başbakan Erbakan’a Gönderilen “Kişiye Özel” Mektup: 

Süleyman Demirel 
Cumhurbaşkanı 
Kişiye Özel 


Ankara, 4 Şubat 1997 
Sayın Prof.Dr.Necmettin Erbakan 
Başbakan 
Ankara 


Malumunuz olduğu üzere; T.C. Devleti’nin Anayasa’nın 2. Maddesinde Cumhuriyet’in nitelikleri;  “Demokratik, Laik ve Sosyal bir Hukuk Devleti’dir.” şeklinde belirlenmiştir. 

4 Maddesi’nde; “Bunların değişmeyeceği” yazılıdır.  Cumhurbaşkanı ve Milletvekilleri Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden, bunun üzerine yemin etmişlerdir. 
 Anayasa’nın 120, 121 ve 122. Maddeleri; 
 “Devletin korunması ile ilgili tedbirler” getirmiştir. 
 Cumhuriyetin niteliklerine ve Devletin temel çatısına yönelmiş tehdit ve tehlikeler; hem toplumda, hem de Devletin kurumlarında, büyük rahatsızlıklar 
yaratmaktadır. 

Bu arada, “ Köktendinci ” cereyanlara karşı fevkalade hassasiyet bulunduğu, yine malumunuzdur. 

 1- Laik düzeni korumak için mevcut kanunlar, harfiyen uygulanmalıdır. 

 2- Anayasa’nın 174. Maddesi’nin koruduğu “Devrim Kanunları” uygulanmalıdır. 

 3- Devletin kurumlarına “Köktendinci cereyanı”nın sızması, kesinlikle önlenmelidir. 

 Bu Meyanda; 

Yargı organları, 
Silahlı Kuvvetler, 
Üniversiteler, 
Emniyet Teşkilatı, 
Okullar, 
İdare, 
Diyanet Teşkilatı, 
Yerel Yönetimler 

Korunmalıdır. 

Gereğini rica ederim. 
(İmza) 
S.Demirel 

 (İDDİA 9 üzerinde “İÇİŞLERİ Cevap geldi” notu var.) 

 İDDİA 9: 9 Kasım 1996 günü Konya Belediyesi ve Milli Gençlik Vakfı tarafından Konya’da “hükümetin Kılık Kıyafet Kanun Tasarısı’na kamuoyu desteği 
sağlamak” konulu bir miting düzenlenmiştir. (Sayfa:24) 

 CEVAP 9: Kılık ve kıyafet konusu iki kanun (25.11.1925 tarihli ve 671 sayılı “Şapka İktisası Hakkında Kanun” ile 03.12.1934 tarihli ve 2596 sayılı 
“Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun”) ve bir yönetmelik (“Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik”) 
ile teminat altına alınmıştır. Sözkonusu Yönetmelik ancak Sayın Cumhurbaşkanının onayıyla değiştirilebilir. Bu Yönetmelik, “kamu personelinin, Atatürk devrim ve ilkelerine uygun, uygar, aşırılığa kaçmayacak şekilde sade bir kılık ve kıyafette olmalarını, kılık ve kıyafette birlik ve bütünlük içinde bulunmalarını sağlamayı amaçlamaktadır.” Bu Kanunlar ve Yönetmelik değişmedikçe, kılık ve kıyafet konusunda Devlet memurlarının başka türlü hareket etmeleri mümkün değildir. 

 ARZ: İrticai faaliyetlere katılan şeriat yanlısı grupların kıyafetleri konusunda Cumhurbaşkanımız tarafından Başbakan’a gönderilen yazı örneği ektedir. 


***

28 ŞUBAT 1997 TARİHLİ MİLLİ GÜVENLİK KURULU TOPLANTISI, BÖLÜM 6

28 ŞUBAT 1997 TARİHLİ MİLLİ GÜVENLİK KURULU TOPLANTISI, BÖLÜM 6


- Ülkemizde, bir taraftan kontrol altına alınan PKK terör örgütü faaliyetleri bazı bölgelerde devam ederken, diğer taraftan Atatürk'ün kurduğu çağdaş Türkiye 
Cumhuriyeti'ni yıkarak yerine şeriat devleti kurmayı nihai hedef seçen şeriatçı kesim amacına yönelik gayretlerini büyük bir inanç ve kararlılıkla devam 
ettirmektedir. 

- Bugün için şeriatçı kesimin; devletin bütün kurum ve kuruluşları ile toplumun bazı kesimlerinde yürüttüğü gizli ve planlı kadrolaşma faaliyetleri, Atatürk'ün 
kurduğu laik, demokratik ve çağdaş Türkiye Cumhuriyeti'nde, yarattığı tahribatın boyutları açısından endişe verici bir duruma gelme istidadı taşımaktadır 
vakit geçirilmeden demokratik hukuk devleti kuralları içerisinde her seviyede etkili ve planlı bir şekilde gereken önlemler alınmadığı takdirde, yakın bir gelecekte önlem alma imkanının da ortadan kalkabileceği değerlendirilmektedir.” 

Brifing’te, iktidar partisine mensup Bakanlar, milletvekilleri, üyeler ve sempatizanları ile bazı özel finans kurumları, haber ajansları, vakıflar, okullar vb. kuruluşların yanı sıra, REFAH-YOL döneminde İçişleri, Dışişleri, Adalet, Milli Eğitim, Sağlık, Çalışma, Kültür Bakanlıkları ile diğer devlet kurumlarına atanan 
personelin “Milli Görüşçü” olmakla suçlanarak fişlendiği, bu atamaların “devlet kadrolarına sızma/devleti ele geçirme” şeklinde değerlendirildiği; Refah Partisi 
mensuplarının YÖK, TRT ve MİT Müsteşarlığının yanı sıra, TSK’ya da sızmak istediği; Milli Görüşçülerin silahlandıkları, hatta Güneydoğu üzerinden silah 
kaçakçılığı yaptıkları öne sürülerek, devletin bu kişilere karşı tedbir alması gerektiği vb. hususlara yer verilmektedir. 

28 Şubat döneminde, sözkonusu Bakanlık ve kurumlarda yapılan atamaların bu kadar yakından takip edilebilmesi, sözkonusu bilgilerin, bu Bakanlık ve 
kurumlarda Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı için çalışan personelden elde edilerek, bir Bilgi Bankasında derlenip, toparlandığını akla getirmektedir. 

Brifingte, Refah Partisi’nin, dış politika alanında, İslam ülkeleriyle ekonomi, savunma vd. alanlarda iyi ilişkiler tesis edilmesine yönelik gayretleri sert sözlerle eleştirilmekte; Genelkurmay Başkanlığının Milli Savunma Bakanlığına bağlanması, Milli Savunma Bakanlığı bütçesinde kısıntıya gidilmesi, 
Milli Güvenlik Kurulu’nun kaldırılması gibi niyetler TSK’ya yönelik “meydan okuma” olarak değerlendirilmektedir. 

Diğer yandan, YAŞ Kararlarıyla ordudan atılan asker personelin Refah Partili Belediye ve özel kuruluşlara işe girmelerine sık, sık vurgu yapılması, 
Refah Partisi’nin ordu içinde ikilik çıkarmaya çalışmak şeklinde değerlendirilmesi, 28 Şubat dönemindeki mevcut Komuta Kademesinin bu konudaki 
hassasiyetini göstermektedir. 

Refah Partisi’nin “Kürt Sorunu”nu İslam Kardeşliği temelinde çözmeye çalışmakla eleştirilmesi; bazı Refah Partili milletvekillerinin PKK ile işbirliği yaptığının öne sürülmesi, bazı Refah Partili milletvekillerinin de Atatürk düşmanı olmakla itham edilmesi dikkat çekmekttedir. Ayrıca, 11 Ocak 1997 günü akşamı 
Başbakan ERBAKAN’ın verdiği iftar yemeği, “Refah Partisi-tarikat birlikteliği” olarak tanımlanmaktadır. 

Brifingte, “ MİT Müsteşarlığı; halihazır durumu ile bu hayati görevi yeterince yerine getirememektedir. Bu göreve siyasi etkilerden uzak kalabilecek bir kişinin atanması milli menfaatlerimiz açısından önem taşımaktadır ” denilerek, Cumhurbaşkanından, emekli olacak mevcut Müsteşarın yerine atanacak yeni Müsteşarın, Genelkurmayın isteği doğrultusunda belirlenmesi istenmektedir.144 

Özetle, bu Brifing’te, 28 Şubat döneminde, Refah Partisi’nin hemen hemen tüm söylem, politika ve davranışlarının “şeriat devletini kurma çabası” şeklinde 
değerlendirildiği, Refah Partisi’nin adeta bir suç/terör örgütü olarak değerlendirildiği; açıkça siyasi konularda yorum yapıldığı, Refah Partisi’nin Anayasa ve yasaları çiğnemekle suçlandığı ve siyasete yön verilmek istendiği görülmektedir. 

Genelkurmay Başkanı’nın bu Brifingte yer alan talep ve eleştirilerini bağlı olduğu Başbakan yerine, onu atlayarak, Cumhurbaşkanına iletmesi, 28 Şubat 
döneminde, TSK-Hükümet ilişkilerinin anlaşılması bakımından önem arz etmektedir. 

1.5. Cumhurbaşkanı Süleyman DEMİREL’in 17 Ocak 1997 Günü Genelkurmay Başkanı Sayın Org.İsmail Hakkı Karadayı ile Yaptığı Görüşme Sonundaki Sözleri: 

Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nde “17 Ocak 1997 günü Genelkurmay Başkanı Sayın Org.İsmail Hakkı Karadayı ile yapılan görüşmenin sonunda Sayın Cumhur başkanımızın sözleri” başlıklı ve 20 Ocak 1997 tarihli bir belge bulunmaktadır.145 Bu belge olduğu gibi aşağıdadır: 

“ Verdiğiniz bilgilere teşekkür ederim. 
T.C. kurulduğundan beri çeşitli tehditlerle karşılaşmıştır. Şeriat da, bunlardan biridir. Demokratik rejimin savunmasız olduğunu kabul etmek mümkün değildir. 
Devlete yönelmiş tehditler, kanun Devleti ilkesi içerisinde karşılandığı takdirde, endişe edecek birşey olmaz. Kaygılarınızı anlıyorum. Çıkardığınız sonuca mesnet teşkileden bilgilerin bir kısmı, doğru olmayabilir. 

Bunları tahkik edeceğim. 
Devletin büyük kurumları, sağlam ve yerinde duruyor. 
Üniversiteler, tarafımdan dikkatle takip ediliyor. Rektörleri ben tayin ettim. Daha Harran Üniversitesi Rektörü'nü dün ben tâyin ettim. 
TRT'ye henüz hiçbir müdahale olmadı. Genel Müdür tâyini henüz yapılmış değil. Ben de onu dikkâtle gözlüyorum. 
Başsavcıyı bugün tâyin edeceğim. 
Şeriatçilik sayılabilecek hiçbir kanun Meclis'ten geçmedi, geçmez de. Geçerse gereğini yaparım. 
Hep konuştuk. Demokratik kurallara dayanabilirsek, bu sorunu aşarız. Dayanamazsak o zaman, Cezayir'e döneriz. 

1982 Anayasa'sının getirdiği bu sistemin bir noksanı var. 

Eğer "Meclis'i fesih yetkisi" Cumhurbaşkanında olsa, bugün şikâyetçisi olunan pek çok hususla karşılaşmayız. 
Herkes ona göre hareket eder, sorumluluğunu bilir. Pakistan'da yapılan uygulama, o ülkeyi büyük sıkıntılardan kurtarmıştır." 

 Yukarıda belgeden, Cumhurbaşkanı DEMİREL’in, Genelkurmay Başkanlığınca kendisine sunulan Brifing’te yer alan iddialara cevap vermeye çalıştığı; bu cevapta 
“Türkiye’de 28 Şubat koşullarında bir düzelme olmaması halinde, Cezayir’e dönme tehlikesinin mevcut olduğu”na dikkat çektiği ve kendisine, Pakistan’da olduğu gibi, ‘Meclisi fesih yetkisi’ verilmemiş olmasının, önemli bir eksiklik olduğunu ifade ettiği görülmektedir. 

Cumhurbaşkanı DEMİREL’in, 28 Şubat döneminde, kendisine Meclis’i fesih yetkisinin verilmesini yakın çevresindeki başka kişilerle de paylaştığı bilinmektedir. 

28 Şubat döneminde, sözkonusu özel brifingin ardından, Genelkurmay Başkanlığınca herhangi bir resmi açıklama yapılmamıştır. Buna mukabil, aynı gün, Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden yapılan açıklamada, “Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı'dan 
Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilgili çeşitli konularda bilgi aldığı” belirtilmiştir. 

 Diğer taraftan, o günlerde basında, Cumhurbaşkanı Demirel’in sözkonusu ziyaretinde irticai faaliyetler konusunda Genelkurmay’dan brifing aldığı; brifingde “gazete haberlerinden derlenen 55 irticai olayın gündeme getirildiği, bu olayların tekrarlanmaması için gereğinin yapılmasının istendiği, irticai faaliyetlerin bölücülükle eşit ve birinci derecede öncelikli iç tehdit haline geldiğinin vurgulandığı, Genelkurmay’ın bu değişikliğe göre tehdit önceliklerini yeniden düzenleyeceği, bu meyanda Milli Askeri Stratejik Konsept belgesinde tanımlanan ‘iç tehdit’ tanımının değiştirileceğinin” ifade edildiği bildirilmiştir.146 

Genelkurmay Genel Sekreteri Tümg.Erol Özkasnak, emekli olduktan sonra yaptığı açıklamada, bu Brifing’in, 28 Şubat sürecinin başlangıcı olduğunu 
açıklamıştır.147 

 Cumhurbaşkanı Demirel’in, bu brifingi müteakip, brifingte yer alan iddiaları araştırmak amacıyla aynı gün, Çankaya’da, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği 
bünyesinde bir Çalışma Grubu kurulması direktifini verdiği, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı (E) Kur.Alb.Oğuz Özbilgin tarafından kaleme alınan 
notta 148 ifade edilmektedir. 

7 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,,


***