28 ŞUBAT 1997 TARİHLİ MİLLİ GÜVENLİK KURULU TOPLANTISI, BÖLÜM 6
- Ülkemizde, bir taraftan kontrol altına alınan PKK terör örgütü faaliyetleri bazı bölgelerde devam ederken, diğer taraftan Atatürk'ün kurduğu çağdaş Türkiye
Cumhuriyeti'ni yıkarak yerine şeriat devleti kurmayı nihai hedef seçen şeriatçı kesim amacına yönelik gayretlerini büyük bir inanç ve kararlılıkla devam
ettirmektedir.
- Bugün için şeriatçı kesimin; devletin bütün kurum ve kuruluşları ile toplumun bazı kesimlerinde yürüttüğü gizli ve planlı kadrolaşma faaliyetleri, Atatürk'ün
kurduğu laik, demokratik ve çağdaş Türkiye Cumhuriyeti'nde, yarattığı tahribatın boyutları açısından endişe verici bir duruma gelme istidadı taşımaktadır
vakit geçirilmeden demokratik hukuk devleti kuralları içerisinde her seviyede etkili ve planlı bir şekilde gereken önlemler alınmadığı takdirde, yakın bir gelecekte önlem alma imkanının da ortadan kalkabileceği değerlendirilmektedir.”
Brifing’te, iktidar partisine mensup Bakanlar, milletvekilleri, üyeler ve sempatizanları ile bazı özel finans kurumları, haber ajansları, vakıflar, okullar vb. kuruluşların yanı sıra, REFAH-YOL döneminde İçişleri, Dışişleri, Adalet, Milli Eğitim, Sağlık, Çalışma, Kültür Bakanlıkları ile diğer devlet kurumlarına atanan
personelin “Milli Görüşçü” olmakla suçlanarak fişlendiği, bu atamaların “devlet kadrolarına sızma/devleti ele geçirme” şeklinde değerlendirildiği; Refah Partisi
mensuplarının YÖK, TRT ve MİT Müsteşarlığının yanı sıra, TSK’ya da sızmak istediği; Milli Görüşçülerin silahlandıkları, hatta Güneydoğu üzerinden silah
kaçakçılığı yaptıkları öne sürülerek, devletin bu kişilere karşı tedbir alması gerektiği vb. hususlara yer verilmektedir.
28 Şubat döneminde, sözkonusu Bakanlık ve kurumlarda yapılan atamaların bu kadar yakından takip edilebilmesi, sözkonusu bilgilerin, bu Bakanlık ve
kurumlarda Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı için çalışan personelden elde edilerek, bir Bilgi Bankasında derlenip, toparlandığını akla getirmektedir.
Brifingte, Refah Partisi’nin, dış politika alanında, İslam ülkeleriyle ekonomi, savunma vd. alanlarda iyi ilişkiler tesis edilmesine yönelik gayretleri sert sözlerle eleştirilmekte; Genelkurmay Başkanlığının Milli Savunma Bakanlığına bağlanması, Milli Savunma Bakanlığı bütçesinde kısıntıya gidilmesi,
Milli Güvenlik Kurulu’nun kaldırılması gibi niyetler TSK’ya yönelik “meydan okuma” olarak değerlendirilmektedir.
Diğer yandan, YAŞ Kararlarıyla ordudan atılan asker personelin Refah Partili Belediye ve özel kuruluşlara işe girmelerine sık, sık vurgu yapılması,
Refah Partisi’nin ordu içinde ikilik çıkarmaya çalışmak şeklinde değerlendirilmesi, 28 Şubat dönemindeki mevcut Komuta Kademesinin bu konudaki
hassasiyetini göstermektedir.
Refah Partisi’nin “Kürt Sorunu”nu İslam Kardeşliği temelinde çözmeye çalışmakla eleştirilmesi; bazı Refah Partili milletvekillerinin PKK ile işbirliği yaptığının öne sürülmesi, bazı Refah Partili milletvekillerinin de Atatürk düşmanı olmakla itham edilmesi dikkat çekmekttedir. Ayrıca, 11 Ocak 1997 günü akşamı
Başbakan ERBAKAN’ın verdiği iftar yemeği, “Refah Partisi-tarikat birlikteliği” olarak tanımlanmaktadır.
Brifingte, “ MİT Müsteşarlığı; halihazır durumu ile bu hayati görevi yeterince yerine getirememektedir. Bu göreve siyasi etkilerden uzak kalabilecek bir kişinin atanması milli menfaatlerimiz açısından önem taşımaktadır ” denilerek, Cumhurbaşkanından, emekli olacak mevcut Müsteşarın yerine atanacak yeni Müsteşarın, Genelkurmayın isteği doğrultusunda belirlenmesi istenmektedir.144
Özetle, bu Brifing’te, 28 Şubat döneminde, Refah Partisi’nin hemen hemen tüm söylem, politika ve davranışlarının “şeriat devletini kurma çabası” şeklinde
değerlendirildiği, Refah Partisi’nin adeta bir suç/terör örgütü olarak değerlendirildiği; açıkça siyasi konularda yorum yapıldığı, Refah Partisi’nin Anayasa ve yasaları çiğnemekle suçlandığı ve siyasete yön verilmek istendiği görülmektedir.
Genelkurmay Başkanı’nın bu Brifingte yer alan talep ve eleştirilerini bağlı olduğu Başbakan yerine, onu atlayarak, Cumhurbaşkanına iletmesi, 28 Şubat
döneminde, TSK-Hükümet ilişkilerinin anlaşılması bakımından önem arz etmektedir.
1.5. Cumhurbaşkanı Süleyman DEMİREL’in 17 Ocak 1997 Günü Genelkurmay Başkanı Sayın Org.İsmail Hakkı Karadayı ile Yaptığı Görüşme Sonundaki Sözleri:
Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nde “17 Ocak 1997 günü Genelkurmay Başkanı Sayın Org.İsmail Hakkı Karadayı ile yapılan görüşmenin sonunda Sayın Cumhur başkanımızın sözleri” başlıklı ve 20 Ocak 1997 tarihli bir belge bulunmaktadır.145 Bu belge olduğu gibi aşağıdadır:
“ Verdiğiniz bilgilere teşekkür ederim.
T.C. kurulduğundan beri çeşitli tehditlerle karşılaşmıştır. Şeriat da, bunlardan biridir. Demokratik rejimin savunmasız olduğunu kabul etmek mümkün değildir.
Devlete yönelmiş tehditler, kanun Devleti ilkesi içerisinde karşılandığı takdirde, endişe edecek birşey olmaz. Kaygılarınızı anlıyorum. Çıkardığınız sonuca mesnet teşkileden bilgilerin bir kısmı, doğru olmayabilir.
Bunları tahkik edeceğim.
Devletin büyük kurumları, sağlam ve yerinde duruyor.
Üniversiteler, tarafımdan dikkatle takip ediliyor. Rektörleri ben tayin ettim. Daha Harran Üniversitesi Rektörü'nü dün ben tâyin ettim.
TRT'ye henüz hiçbir müdahale olmadı. Genel Müdür tâyini henüz yapılmış değil. Ben de onu dikkâtle gözlüyorum.
Başsavcıyı bugün tâyin edeceğim.
Şeriatçilik sayılabilecek hiçbir kanun Meclis'ten geçmedi, geçmez de. Geçerse gereğini yaparım.
Hep konuştuk. Demokratik kurallara dayanabilirsek, bu sorunu aşarız. Dayanamazsak o zaman, Cezayir'e döneriz.
1982 Anayasa'sının getirdiği bu sistemin bir noksanı var.
Eğer "Meclis'i fesih yetkisi" Cumhurbaşkanında olsa, bugün şikâyetçisi olunan pek çok hususla karşılaşmayız.
Herkes ona göre hareket eder, sorumluluğunu bilir. Pakistan'da yapılan uygulama, o ülkeyi büyük sıkıntılardan kurtarmıştır."
Yukarıda belgeden, Cumhurbaşkanı DEMİREL’in, Genelkurmay Başkanlığınca kendisine sunulan Brifing’te yer alan iddialara cevap vermeye çalıştığı; bu cevapta
“Türkiye’de 28 Şubat koşullarında bir düzelme olmaması halinde, Cezayir’e dönme tehlikesinin mevcut olduğu”na dikkat çektiği ve kendisine, Pakistan’da olduğu gibi, ‘Meclisi fesih yetkisi’ verilmemiş olmasının, önemli bir eksiklik olduğunu ifade ettiği görülmektedir.
Cumhurbaşkanı DEMİREL’in, 28 Şubat döneminde, kendisine Meclis’i fesih yetkisinin verilmesini yakın çevresindeki başka kişilerle de paylaştığı bilinmektedir.
28 Şubat döneminde, sözkonusu özel brifingin ardından, Genelkurmay Başkanlığınca herhangi bir resmi açıklama yapılmamıştır. Buna mukabil, aynı gün, Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden yapılan açıklamada, “Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı'dan
Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilgili çeşitli konularda bilgi aldığı” belirtilmiştir.
Diğer taraftan, o günlerde basında, Cumhurbaşkanı Demirel’in sözkonusu ziyaretinde irticai faaliyetler konusunda Genelkurmay’dan brifing aldığı; brifingde “gazete haberlerinden derlenen 55 irticai olayın gündeme getirildiği, bu olayların tekrarlanmaması için gereğinin yapılmasının istendiği, irticai faaliyetlerin bölücülükle eşit ve birinci derecede öncelikli iç tehdit haline geldiğinin vurgulandığı, Genelkurmay’ın bu değişikliğe göre tehdit önceliklerini yeniden düzenleyeceği, bu meyanda Milli Askeri Stratejik Konsept belgesinde tanımlanan ‘iç tehdit’ tanımının değiştirileceğinin” ifade edildiği bildirilmiştir.146
Genelkurmay Genel Sekreteri Tümg.Erol Özkasnak, emekli olduktan sonra yaptığı açıklamada, bu Brifing’in, 28 Şubat sürecinin başlangıcı olduğunu
açıklamıştır.147
Cumhurbaşkanı Demirel’in, bu brifingi müteakip, brifingte yer alan iddiaları araştırmak amacıyla aynı gün, Çankaya’da, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği
bünyesinde bir Çalışma Grubu kurulması direktifini verdiği, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı (E) Kur.Alb.Oğuz Özbilgin tarafından kaleme alınan
notta 148 ifade edilmektedir.
7 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder