14 Temmuz 2017 Cuma

28 ŞUBAT 1997 TARİHLİ MİLLİ GÜVENLİK KURULU TOPLANTISI, BÖLÜM 15



  28 ŞUBAT 1997 TARİHLİ MİLLİ GÜVENLİK KURULU TOPLANTISI, BÖLÜM 15


2.6.2. Sivil Toplumun Tepkileri: 

MGK kararları toplumun bir kesimi tarafından memnuniyetle karşılanırken, diğer bir kesimi ise kararlara karşı büyük tepki göstermiştir. 

İş dünyasında, DİSK Genel Başkanı Rıdvan BUDAK, “Ya asker gelecek, ya irtica. Ne 12 Mart’ta, ne 12 Eylül’de bu kadar açık görünmüyordu. Daha ne duruyorlar bakın haftalardır hemen her gün asker medyada yer alıyor. 12 Eylül öncesinde bu kadar ses vermiyorlardı” demiştir. 

Anadolu’nun çeşitli illerinde, özellikle Pazar günleri, İmam Hatipliler ve başörtülü kızlar tarafından MGK kararları aleyhinde gösteriler düzenlenmeye başlamıştır. 

2.6.3. Dış basındaki tepkiler: 

Dış Basında 28 Şubat MGK Toplantısıyla İlgili Haber ve Yorumlar:194 
-Fransa: Fransız Haber Ajansı (AFP) 
“MGK, Devletin laik kurumlarını savunacağını ve İslami radikallere göz açtırılmayacağını, Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik sistemde ve çağdaş uygarlık yolunda gelişmesini güvence altına alan yasalardan ve Anayasa’nın uygulanmasından ödün verilmeyeceğini açıklayan bildirisini yayınladı.” 
-İngiltere: İngiliz Haber Ajansı (Reuters) 
“Laik generaller ve koalisyon yönetimi arasında süregelen gerginliğin ardından toplanan MGK, İslamcıların önderliğindeki hükümeti demokrasi ve laikliğin 
ayrılmaması konusunda uyardı. Gece yarısına kadar süren toplantı sonunda yayınlanan bildiri, ordunun geleneksel yaklaşımını yansıtıyor.” 
-İngiltere: The Economist 
“Türkiye’de son olup bitenlerde bütün tarafların rolü var. Generaller gereksiz yere politikaya müdahale ederek kendilerini zor duruma düşürdüler. RP ise devlet dairelerinde dine göre mesai saati düzeni kurmaya çalıştı. Laiklere sembol olmuş yerlere görkemli camiler inşa etmeyi gündeme getirdi. Aslında Necmettin ERBAKAN’ın yaptığı hiçbir şey Türkiye’nin demokrasi iddiasını sarsmadı. 
Bunu yapan askerlerin baskın olduğu MGK oldu.Garip olan demokrasiyi korumak ve Türkiye’nin imajını düzeltmek için yaptıkları uyarının tam tersi olmasıdır. 

-İngiltere: BBC World Service: 

“Generallerin MGK kararları Türkiye’nin gerçekleri ile uyuşmayan zorba maddeler içeriyor. %99’u Müslüman olan bir ülkede bu kararların uygulanması oldukça zor. Bu kararların uygulanması demek, Türkiye’nin insan hakları açısından elli yıl geriye gitmesi demek. 

-İngiltere: The European: 

“Türkiye’de yaşanan son olaylar demokrasinin bir lüks olduğunu ortaya koyuyor. Generallerin ülke siyasetinin merkezine yerleşmeye başlamaları demokrasinin bir anlam ifade etmediğini gösteriyor. Türkiye’deki laik kesimler ordunun siyasete doğrudan müdahale etmesini kabul etmiyor görünseler de. Bundan büyük mutluluk duyuyor, haz alıyorlar….” 

-İtalya: Corriera Della Sera 

“Askerler Erbakan’ı yargılıyor. 1974 Kıbrıs çıkarması öncesinde bile MGK toplantısı bu kadar uzun sürmedi. Şeriatı getirmek isteyen RP liderinin laikliği tehlikeye sokacak macerasına dur denildi.” 

-ABD: Associated Pres (Amerikan Haber Ajansı) 

“Etkin MGK, Türkiye’nin laik kimliğini savunma çağrısı yaptı.” 

-ABD: Washington Post’un Ankara çıkışlı ve Kelly Couterlar imzalı haber; 

“Başbakan ERBAKAN’ın, toplantıdan sonra “Bu suni gidermek şimdi bizim işimiz” dediği ve ayrıca Tansu ÇİLLER’in ise REFAHYOL Koalisyonunun bozması için Cumhurbaşkanı DEMİREL ve laik kurumların baskılarıyla karşılaştığı ileri sürüldü.” 

3. 28 Şubat 1997 tarihli MGK toplantısı sonrası gelişmeler: 

 28 Şubat 1997 tarihli MGK toplantısı sonrasında Türkiye siyasi bir krizin içine sürüklenmiştir. Bu süreçte, özellikle muhalefet partileri Hükümetin istifa etmesi gerektiği yönünde sert açıklamalar yapmış, Meclis Genel Kurulu’nda Hükümetin iç ve dış politikası sert şekilde eleştirilmiştir. 

 Bu ortamda, 28 Şubat tarihli toplantıdan sonra 31 Mart 1997 tarihinde yapılan toplantıda irtica konusunun ele alınmadığı görülmüşse de, Genelkurmay tarafından, Genelkurmay karargahında, Nisan 1997 ayından itibaren başlamak üzere, basın mensupları, yüksek yargı mensupları ve diğer üst düzey 
bürokratlara verilen brifinglerinde çeşitli siyasi mesajlar verilmesi, siyaset ve toplumda yeni gerilimlere yol açmıştır. 

 Bu siyasi gerilim, 20 Mayıs 1997 tarihinde ise TBMM’de hükümet aleyhine ANAP, DSP, CHP ve DTP’nin ortak gensoru önergesiyle devam etmiş, ardından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından “yasadışı bazı eylemlerin odağı olmaya başladığı ve bazı üyelerinin laik rejimi hedef alan girişimleri" nedeniyle Refah Partisi'nin kapatılması için Anayasa Mahkemesi'ne dava açılmış; nihayet 
Başbakan ERBAKAN’ın 18 Haziran 1997 tarihinde istifasını sunmasıyla sonuçlanmıştır. 

3.1. Milli Güvenlik Kurulunun 31 Mart 1997 tarihli toplantısı öncesindeki gelişmeler: 

3.1.1. Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı tarafından 7 Mart 1997 tarihinde Cumhurbaşkanı Süleyman DEMİREL’e sunulan “İmam-Hatip Okulları” başlıklı rapor: 

 Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği Arşivi’nde yer alan 7 Mart 1997 tarihli bir belgede, 28 Şubat 1997 tarihli MGK toplantısını müteakip Cumhurbaşkanı Demirel’e, 28 Şubat MGK Karalarının önemli bir unsuru olan Türkiye çapındaki İmam-Hatip okulları ve Kur’an kursları konusunda bir çalışma yapılarak arz edildiği görülmektedir.195 

 Bu çalışma çerçevesinde, Cumhurbaşkanı Süleyman DEMİREL antetli el kartları üzerine İmam Hatip Okulları ile ilgili olarak sorulan sorulara cevap verildiği görülmektedir. Bu el kartları içinde Oğuz ÖZBİLGİN’e ait olan el kartında “Milli Eğitim Bakanlığı Müst.Yrdc. 7/3/1997, İHL:464, AİHL:7, Çok Prog. İçinde İHL:39, Toplam:510” notu yer almaktadır. 

 Bu sorular çerçevesinde, Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren Türkiye’de kurulan İmam-Hatip Okulları, Kuran Kursları ve yurtlar hakkında kamu kurumlarından alınan bilgiler doğrultusunda 36 sahifelik bir takdim yapıldığı anlaşılmaktadır. 

 Çalışmada; “İmam-Hatip Okulları” başlığı altında; Türkiye’de 1923-1924 öğretim yılı başında 29 İmam-Hatip Mektebi açıldığı; ancak aynı öğretim yılı sonundan itibaren bu okulların tedrici olarak kapatılmaya başlandığı, 1926-1927 öğretim yılında sadece İstanbul ve Kütahya İmam-Hatip Mekteplerinin açık bırakıldığı; 15 Ocak 1949 tarihinde din hizmetlerini görecek eleman yetiştirmek amacıyla 10 ay süreli İmam-Hatip Kursları açıldığı, mezun olanların sadece İmam ve Hatiplik görevinde istihdam edildiği (Şemsettin GÜNALTAY-R.Şemsettin SİRER dönemi), 1951-1952 öğretim yılında toplam 7 İmam-Hatip Okulu açıldığı, bu okulların orta kısmının 4 yıl, lise kısmının ise 3 yıl olduğu, 1996-1997 
öğretim yılı itibarıyla Türkiye genelinde Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda toplam 12.906.734 öğrencinin bulunduğu; bu okullar kapsamındaki İmam Hatip Lisesi ve Çok Programlı Liselerde 461.614, Anadolu İ.H.Liselerinde 25.871, Yab.Dil Ağır.İ.H.L.de 855 olmak üzere, toplam 488.330 öğrencinin öğrenim gördüğü, bu okullarda ayrıca 18.362 öğretmenin görev yaptığı, İmam Hatip Lisesi öğrencilerinin toplam öğrenci sayısı içindeki payının %3,85 olduğu belirtilmektedir. 

 “Kur’an Kursları” başlığı altında; Kur’an Kurslarının ilk defa 1925 yılında faaliyete geçirildiği, halen Diyanet İşleri Başkanlığınca açılan Kur’an Kursu sayısının 5.241 olduğu, bu kursların Diyanet tarafından muntazaman denetlendiği, mevcut Yönetmelikteki yetkiye rağmen Milli Eğitim Bakanlığının denetleme görevini yapamadığı, bunun dışında Devlet kontrolünde olmayan 200-2500 kursun bulunduğu, bu kursların bazı tarikatlara bağlı Vakıf 
ve Dernekler aracılığıyla faaliyet gösterdiği ifade edilmektedir. 

 “Yurtlar” başlığı altında; yurtların “resmi yurtlar” ve “irticai unsurların yurtları” başlığı altında ele alınabileceği, devlete ait öğrenci yurtlarının Kredi ve Yurtlar Kurumuna bağlı olarak faaliyet gösterdiği, anılan kuruma bağlı 70 il ve 30 ilçede toplam 152 adet öğrenci yurdunun bulunduğu, bu yurtların 35’inin kız, 33’ünün erkek yurdu, 84’ünün de karma yurt statüsünde olduğu, bahse konu 152 öğrenci yurdunun 75119 kız öğrenci, 85657 erkek öğrenci kapasiteli olduğu, BİNGÖL, BİTLİS, HAKKARİ, TUNCELİ, ŞIRNAK, IĞDIR, ARDAHAN, YALOVA, KARABÜK ve MUŞ illerinde Kredi ve Yurtlar Kurumuna bağlı yurt bulunmadığı, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı olarak ise 903 öğrenci yurdunun mevcut olduğu, dernek, vakıf, şahıs ve şirketlere ait özel yurt ve pansiyon sayısının toplamının 
2.032 olduğu, sözkonusu dernek ve vakıflara bağlı 1.789 yurdun tarikatlar tarafından işletildiği, bunlardan 1.300’ünün Süleymancılara, 470’inin Fethullah GÜLEN grubuna ait olduğu, sözkonusu irticai unsurların, ayrıca, pansiyon ve öğrenci evi gibi imkanlara da sahip oldukları ifade edilmektedir. 

3.1.2. Milli Güvenlik Kurulunun 31 Mart 1997 tarihli toplantısı: 

MGK’nın bu toplantısından sonra, MGK Genel Sekreterliği tarafından yapılan yazılı açıklamada, başta 8 yıllık kesintisiz eğitim olmak üzere, MGK'nın bir önceki toplantısında Bakanlar Kurulu'na bildirilmesi kararlaştırılan 18 maddelik önlemler paketine ilişkin ifadelere değinilmemes dikkat çekmiştir. Toplantının ertesi günü, MGK toplantısın ele alınan hususlar ve kararlar gazetelerde geniş şekilde ele alınmıştır. 

3.1.3. Erdoğan TEZİÇ ve Necmi YÜZBAŞIOĞLU’nun “Din Ve Vicdan Özgürlüğü, Eğitim Öğretim Hakkı Çerçevesinde İmam-Hatip Okullarının Konumu” Başlıklı Raporu: 

 Komisyonumuza, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Prof.Dr.Erdoğan TEZİÇ ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Öğretim Üyesi Prof.Dr.Necmi YÜZBAŞIOĞLU tarafından hazırlanarak, adıgeçenlerin imzasıyla, 1 Nisan 1997 
tarihinde Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Necdet SEÇKİNÖZ’e fakslandığı anlaşılan, “DİN VE VİCDAN ÖZGÜRLÜĞÜ, EĞİTİM ÖĞRETİM HAKKI ÇERÇEVESİNDE İMAM-HATİP OKULLARININ ANAYASAL KONUMU” başlıklı 9 sahifelik rapor196 da intikal etmiştir. 

 Bir faks mesajı kapağının üzerinde “Saygılarımla E.Teziç” ifadesi ile “Sn.O.Özbilgin bir nüsha Sn.E.Y.’e N.S.” ifadelerinin yer aldığı “acil” kodlu raporun her sayfasının TEZİÇ tarafından parafe edilmiş olduğu görülmektedir. 

 Raporda, özetle, şu hususlara yer verilmiştir: 

 “Anayasa din ve vicdan özgürlüğünü güvence altına almıştır. Bu güvence herhangi bir dine inanmak kadar hiçbir dine inanmamayı da kapsamaktadır. Anayasa ayrıca din ve vicdan özgürlüğünün kullanımına sınırlamalar da getirmektedir. 

 Anayasa, eğitim ve öğretimi düzenleyen ve uyulması gereken temel ilke ve esasları da belirlemiştir. Buna göre “eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetimi ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz. 

 Anayasanın öngördüğü eğitim ve öğretim hakkının kullanımını 14.06.1973 tarih ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu düzenlemiştir. Kanunun 32. Maddesi de bir ortaöğretim kurumu olarak İmam-Hatip Liselerini düzenlemektedir. Buna göre İmam-Hatip Liseleri, imamlık, hatiplik ve Kur’an kursu öğreticiliği gibi dini hizmetlerin yerine getirilmesi ile görevli elemanlar yetiştirmek üzere Milli Eğitim Bakanlığınca açılan ortaöğretim sistemi içinde hem mesleğe hem  yüksek öğrenime hazırlayıcı programlar uygulayan öğretim kurumlarıdır. 

 Milli Eğitim Temel Kanununun eğitime ilişkin bu vurgusundan, imam-hatip okullarının bir orta öğretim kurumu olarak sadece lise düzeyinde açılabileceği, ilköğretim kategorisinin ikinci aşaması olan ortaokul düzeyinde imam-hatip okulu açılmasına kanunun cevaz vermediği sonucu çıkmaktadır. Bununla birlikte, ortaokul seviyesinde imam-hatip okulları açılması pedagojik, zihinsel ve bedensel gelişim yanında Anayasal çerçevede ve din ve vicdan özgürlüğü, eğitim ve öğretim hakkı, Tevhidi Tedrisat Kanunu ve laiklik ilkesi yönünden ele alınması gerekmektedir. 

 Bu çerçevede, din ve inanç seçiminin belli bir olgunluğu gerektirdiği açıktır. Çocukları küçük yaşta, henüz asgari bir bilgi ve kültür birikimi kazanmadan, belli bir din doğrultusunda öğretip eğitmek, onun bilinçsizce belli bir dine ya da inanca şartlanmasına neden olacaktır. Bu da çocuğun din ve vicdan özgürlüğü nün özünü teşkil eden, dini ve inancı bilinçli ve özgürce seçmek fırsatından 
yoksun bırakılması demektir. 

 Laiklik ilkesi açısından el alınacak olursa, imam-hatip liseleri açılmasının temel koşulu, bu okulların din adamı yetiştiren meslek okulları amacı içinde kalmaları dır. Dolayısıyla, imam-hatip lisesi mezunları sadece kendi alanlarındaki eğitim kurumlarında eğitim ve öğretim görmelidirler. Aksi bir durum Tevhidi Tedrisat Kanununa da ters düşmektedir. Bu kanunun amacı medrese eğitimine son vererek, ikili eğitimi ortadan kaldırıp laik eğitime fırsat vermektir. Kuruluş amacı 
sadece din adamı yetiştirmek olan bu liselerin amacının dışına çıkması, adeta medreseleri yeniden dirilterek ikili öğretime geri dönüş sonucunu doğuracaktır. 

 Bu değerlendirmeler ışığında, Milli Eğitim Temel Kanununa göre imam-hatip okulları sadece lise düzeyinde açılabilir. Bu durumda imam-hatip liselerinin orta kısımları, kanun bazında dayanağı olmayan ve uygulamada oluşturulmuş fiili kurumlardır. Dolayısıyla, Türkiye’de imam-hatip okulları ile ilgili sorun kanunlardan değil, kanunlara ve Anayasaya aykırı uygulama ve idari 
düzenlemelerden kaynaklanmaktadır. 

 Anayasa Mahkemesi ve Danıştay’ın, idari düzenleme ve uygulamaların Atatürk İlke ve İnkılapları ile Laiklik ilkesine aykırı olamayacağına ve devlet organları ile idari makamların, Anayasaya aykırı bu uygulamaları önlemekle yetkili ve yükümlü olduklarına ilişkin pek çok kararları bulunmaktadır.” 

 Bu rapor, Komisyonumuz tarafından 28/06/2012 tarihinde görüşlerine başvurulan Prof.Dr. Erdoğan TEZİÇ, bu raporun dönemin Cumhurbaşkanı 
Süleyman Demirel’in direktifi üzerine hazırlandığını belirtmiştir.197 

3.1.4. Başbakan Erbakan’a Yapılan Hakaret: 

 Erzurum Jandarma Bölge Komutanı Tuğg.Osman ÖZBEK’in, 17 Nisan 1997 tarihinde, televizyonda da yayımlanan bir konuşmasında, ERBAKAN’ın Hacca gitmesine tepki göstererek, “ulan pez…” şeklinde küfür etmesi kamuoyunda tartışma konusu olmuştur. 

 Sözkonusu konuşmasında ÖZBEK, Suudi Arabistan’ın Türk hacılara verdiği broşürde ifade edilen “Müslüman ülkede şeriat kanunları dışında başka bir kanunu varsa dinden çıkmış olursun” sözlerine tepki göstererek, Başbakan ERBAKAN için “torunuyla beraber Krala misafir oluyor…ulan pez…dinde krallık var mı… adam olan gidip o krala gidip misafir olmaz…sülalesiyle devletin bilmem nesini kiralayıp…allah mısın nesin…dinde krallık var mı arkadaşlar….ben bunu kabul etmiyorum.. başbakan değil bilmem ne bakanı olursa olsun…13 sene ben PKK ile mücadele ettiysem bunlarla da mücadele ederim” şeklindeki sözleri tartışma yaratmıştır. 

 Bazı gazetelerde, ERBAKAN’ın daha önce 25 kez hacca gittiğinden bahisle Tuğg.ÖZBEK’in davranışı mazur gösterilmeye çalışılmıştır. Bu olay üzerine, Başbakan ERBAKAN, “ÖZBEK hakkında hukuk devleti gereği işlem yapılmasını” istemiştir. RP’li milletvekilleri ise Tuğg.ÖZBEK için “sırtındaki üniformayı çıkarıp öyle konuşsunlar” demiştir.198 

 Cumhurbaşkanı DEMİREL, “Olmasaydı iyi olurdu. Üzüldüm. Ama o konuşmayı yaptıran nedenlere bakmak lazım. Bu bir boşalmadır” şeklinde açıklama yapmıştır. 

 DSP lideri ECEVİT ise “Generalin söylediği sözlerin özünü, öyle inanıyorum ki, milletimizin büyük çoğunluğu kabul eder, bu kaygıları paylaşır. Keşke bu sözler, üniformalı general tarafından bu üslupta söylenmeseydi…”demiştir. 
28 Şubat döneminde, Türkiye’de meydana gelen her olay hakkında, doğrudan veya dolaylı olarak (“üst düzey bir asker” vb.) görüşlerini bildiren Genelkurmay, bu olayda sessiz kalarak, Tuğg. ÖZBEK’e sahip çıktığını göstermiştir.199 

 Org.İsmail Hakkı KARADAYI, 26 Nisan 1997 tarihli gazetelerde yayımlanan röportajında şunları demiştir: “Kimse TSK’yı siyasetin içine çekmeye ve göstermeye çalışmasın. Bundan gerçekten büyük üzüntü duyarız. Münferit ve fevri olaylar TSK’nın siyaset içinde olduğunu göstermez.” 

 Ancak Genelkurmay Başkanı Org.İsmail Hakkı KARADAYI, Tuğg.ÖZBEK hakkında herhangi bir yasal işlem yapılmasını gerekli görmemiştir. 

 Genelkurmay 2’nci Başkanı Org.Çevik BİR ise bu konuda “ordu infial halindedir. Bu hal devam ederse infial de devam eder” demiştir. 26 Nisan 1997 tarihli gazetelerde, bir 28 Şubat klasiği olan “üst düzey bir askeri yetkili”ye atfen verilen haberlerde, “ Özbek Paşa, söylenmesi gerekenin onda birini söylemiş. Bu memlekette hırsız, uğursuz konuşabiliyor da, bir general niye konuşmasın?” denildiği belirtilmiştir. 

 16 CI BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder