ANAYASA MAHKEMESİNE BİREYSEL BAŞVURU (ANAYASA ŞİKAYETİ / ANLAMI, KAPSAMI VE OLASI SORUNLAR) BÖLÜM 16
Söz konusu fıkra Tasarı metninde; “ihlal bir mahkeme kararından veya idari işlemden kaynaklanmışsa, kararın veya idari işlemin iptaline karar verilir.
Kararın iptali kendiliğinden ihlali kaldırmazsa yargılamanın yeniden yapılmasına hükmedilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Anayasa Alt Komisyonunda Tasarı metni değiştirilerek Kanunda yer alan hüküm getirilmişse de, Komisyondaki tartışmalarda belirtildiği gibi, Anayasa
Mahkemesinin, Anayasada yer almayan, “mahkeme kararlarını iptal yetkisi” devam etmektedir. Madde metnindeki “yeniden yargılama yapmak üzere dosyanın ilgili mahkemeye gönderilmesi” ifadesi başka şekilde anlaşılamaz.
Bireysel başvuru yolunun etkili olması için getirildiği vurgulanan düzenlemeye gerekçe ve örnek olarak gösterilen Almanya ve İspanya uygulamaları ise o
ülkelerin Anayasal sistemlerinden soyutlanarak ele alınmamalıdır.9
Madde metnindeki, “yeniden yargılama yapmak üzere dosyanın ilgili mahkemeye gönderileceği” ibaresi, Anayasa Mahkemesini, idare mahkemeleri veya Danıştay
daireleri kararlarına karşı ikinci derece temyiz mercii konumuna getirmektedir. Bu hüküm Anayasanın 148 inci maddesinin 4 üncü fıkrasındaki, “Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”; 155 inci maddesinin 1 inci fıkrasındaki, “Danıştay, idarî
mahkemelerce verilen ve kanunun başka bir idarî yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir.” hükümlerine aykırıdır.
Maddede dikkati çeken diğer husus ise, “yargılamanın yenilenmesi” kararının Anayasa Mahkemesince verilmesidir. Yargılamanın yenilenmesi sebepleri, istemde bulunma süresi ve başvurunun hangi mahkemeye yapılacağı 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 53 üncü maddesinde düzenlenmiştir.
Maddenin 2 nci fıkrasına göre, yargılamanın yenilenmesi istekleri esas kararı vermiş olan mahkemece karara bağlanacaktır. Halbuki 6216 sayılı Kanuna göre,
yargı kararlarına karşı bireysel başvuru yolunda yargılamanın yenilenmesi kararı Anayasa Mahkemesince verilecektir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
kesinleşmiş kararının yargılamanın yenilenmesi sebebi sayılmasına karşılık, Anayasa Mahkemesinin yargılamanın yenilenmesi kararı vermesi idari yargılama
usulünde bütünlüğü de bozacaktır.
Konunun bu şekilde düzenlenmesi yerine, Anayasa Mahkemesinin, gerek işlem, eylem veya ihmallerde gerek mahkeme kararlarında ihlalin bulunup bulunmadığını tespit etmesi ile sınırlı şekilde bir düzenlemenin getirilmesi, buna bağlı olarak da, 2577 sayılı Kanunun 53 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının (ı) bendinde yer alan; “Hükmün, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması.” düzenlemesine, Anayasa Mahkemesi kararı ile tespit halinin de eklenmesi daha uygun olurdu.
Sonuç
Anayasa, yüksek mahkemeleri bağımsız ve eşit düzeyde kabul etmektedir. Her yüksek mahkemenin görevi ayrıdır ve görevli kılındıkları uyuşmazlıklarda son karar merciidirler. Bu ilke, Anayasanın bireysel başvuruya ilişkin 148 inci maddesinde, “Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.” ifadesinde kendini bulmuştur.
Bu hüküm, Anayasanın 155 inci maddesindeki, “Danıştay, idarî mahkemelerce verilen ve kanunun başka bir idarî yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir.” şeklindeki görev tanımını pekiştirmektedir.
Öte yandan, yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idarî eylem ve işlem niteliğinde veya takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemeyeceği ilkesi de Anayasada yerini almıştır.
6216 sayılı Kanun hükümleri, bu Anayasal ilkelere açıkça aykırı hükümler taşımaktadır.
Bu hükümlerin Anayasaya uygun hale getirilmesi gerekmektedir.
6216 sayılı Kanunda yer alan usule ilişkin hükümlerin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu çerçevesinde ele alınması bütünlüğün devamını sağlayacaktır.
Bireysel başvuru hakkına sahip olanların oldukça sınırlı tutulduğu açıktır. İş yükü kaygısıyla benimsenen bu yaklaşım, bireysel başvuru hakkının kullanılması
bakımından Kanunu yetersiz hale getirmektedir.
6216 sayılı Kanundaki kabul edilebilirlik koşullarına, esas hakkında incelemeye, içtihat farklılıklarına ilişkin diğer hususlar yayımlanacak İçtüzük ile
düzenlenecektir.
Kanunun bireysel başvuruya ilişkin hükümlerinin 23/9/2012 tarihinde yürürlüğe girecek olması nedeniyle, Kanundaki Anayasaya aykırı hükümlerin bu sürede
giderilmesi, bireysel başvuru hakkının etkin bir şekilde kullanılabilmesi bakımından Kanunun kapsamının genişletilmesi, daha geniş kesimlerin bireysel başvuru hakkına sahip olmalarını sağlayacak hükümlerin eklenmesi gerekmektedir.
Av. Ahmet GÜREL (Oturum Başkanı)
- Süresini ekonomik kullandığı içinde ayrıca açıklamaları içinde çok teşekkür ediyoruz Sayın Şimşek’e.
DİPNOTLAR;
1 Resmi Gazete, 13/05/2010 tarih ve 27580 s.
2 Resmi Gazete, 03/04/2011 tarih ve 27894 s.
3 Tasarının 46 ncı maddesinin gerekçesi. http://www.tbmm.gov.tr/ sirasayi/donem23/yil01/ss696pdf.
4 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu, madde 19/2-f; Resmi Gazete, 12/7/2001 tarih , 24460 s.
5 2821 sayılı Sendikalar Kanunu, madde 32/3, Resmi Gazete, 7/5/1983 tarih, 18O40 s.
6 Bireysel başvuru hakkının koşulları için bkz. Ece Göztepe, a.g.e., s. 50 v.d.
7 Anayasa şikayetinin işlevi için bkz. Ece Göztepe, Anayasa Şikayeti, A.Ü.H.F. Yayın No. 530, Ankara 1998, s.16 v.d.
8 http://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem23/yil01/ss696pdf.
9 http://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem23/yil01/ss696pdf.
17 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder