14 Temmuz 2017 Cuma

28 ŞUBAT 1997 TARİHLİ MİLLİ GÜVENLİK KURULU TOPLANTISI, BÖLÜM 23


  28 ŞUBAT 1997 TARİHLİ MİLLİ GÜVENLİK KURULU TOPLANTISI, BÖLÜM 23


 Çalışma Aşağıda Özetlenmektedir: 

“ A. İRTİCA’NIN EĞİTİM ALANINDAKİ FAALİYETLERİ ” 

 İrtica'ın, Öğretim ve eğitimdeki amacı " Dini Eğitim ", hedefi ise " Kadrolaşma " dır. 

 İDDİA-1: 

 İmam Hatip Liseleri; "Kız öğrenciler, yalnız Kur'an-ı Kerim ders saatlerinde başlarını örterler" hükmünün aksine, öğrencilerin İrtica'ın simgesi olan türban ile bütün derslere girdiği ve Atatürk'ün adının anılmadığı bir şekle bürünmüştür. Dini eğitim kurumlarına dönüşen İmam Hatip Okulları ile "medrese eğitimi" geri 
getirilerek "eğitimde birlik" ortadan kaldırılmıştır. 

 İmam Hatip Lisesi mezunları; özellikle hukuk, siyasal bilgiler ve tıp fakültelerine girmeye veya polis ve öğretmen olmaya teşvik edilerek mülki idare amirleri, yargıç ve savcılar ile emniyet teşkilatı içinde önemli bir orana ulaşmaları sağlanmıştır. (Syf. 12) 

 ÖNERİ-1: 

 a. " Milli Eğitim Temel Kanunu " nun 31 inci maddesine dayanılarak, İmam Hatip Lisesi mezunlarının dini eğitim veren meslek yüksek okullarına sınavsız 
girişleri sağlanmalı ve bu okullarda başarılı olanların meslekleriyle ilgili fakültelere sınavsız girmelerine imkan tanınmalıdır. 

 b. İmam Hatip Liselerinin din adamı yetiştiren okullar haline dönüştürülmesi, öğrenci sayısının Türkiye'nin din adamı ihtiyacı esas alınarak tespit edilmesi, 
Milli Eğitim Bakanlığının İmam Hatip Liselerinde kılık kıyafet ve tedrisat uygulamalarını titizlikle denetlemesi, büyük bölümü İlahiyat Fakültesi kökenli olan okul müdürlerinin, fen, matematik ve sosyal bilimler kökenli öğretmenlerle değiştirilmesi, alınacak önlemlerin başında gelmektedir. 

 IDDIA-2: 

 İslami kesimin, eğitimde istismar ettiği bir başka konu ise, toplumun "din eğitimi" ihtiyacı için açılan "Kur'an kursları" dır. İzinli-izinsiz sınır tanımadan açılan bu kurslarda din eğitimi verilmek yerine, teokratik düşünce işlenmekte, özellikle Atatürk ve laiklik düşmanlığı aşılanmaktadır. (Syf.-12) 

 ÖNERİ-2: 

 Hükümetçe hazırlanan Kur'an Kursları Yönetmeliği yürürlüğe girmişse de, Danıştayın bu Yönetmeliğin bazı maddelerine ilişkin yürütmeyi durdurma 
kararından sonra, bu konunun kanunla düzenlenmesine ilişkin yasa teklifleri TBMM'ne sunulmuştur. Kursları Diyanet İşleri Başkanlığı açabilecek, vakıf ve 
dernekler hiçbir şekilde Kur'an kursu açamayacak, kurslar, Milli Eğitim Bakanlığınca denetlenecektir. 

 İDDİA-3: 

 İmam Hatip Liselerine talebin azalması ihtimaline karşı, irticai kesimin faaliyetlerini yoğunlaştırdığı bir başka konu da "özel okullar"dır. Halen irticai kesim tarafından kontrol edilen 854 özel okul ve 5.000'e yaklaşan dersane ve kurslar mevcuttur. Büyük bir kısmı tarikatlara mensup şahıs, şirket veya vakıflar tarafından açılıp-işletilmekte olan bu okul ve kursları destekleyen 2.000 civarında yurt ve pansiyon bulunmaktadır. (Syf.-13) 

 ÖNERİ-3: 

 a. İrticanın özellikle taşrada örgütlenmesinin izlenmesi amacıyla, il ve ilçelerde denetim kurulları oluşturulmuştur. Bu kurulların hazırladığı aylık raporlar gereği 
için her ilin mülki amirine sunulmaktadır. Bütün yurt, dershane, özel okul ve benzeri eğitim merkezlerinin M.E.B.'lığınca titizlikle denetlenmesi ve ayrıca il ve 
ilçe denetim kurullarınca da bu yerler yılda en az dört kere habersiz denetlenmelidir. 

 b. Hükümet tarafından sevkedilen "Türk Kanunu Medenisinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı" ile vakıfların kuruluşu ve faaliyetleri yeni baştan düzenlenmiş, vakıfların dernek şekline dönüşmesi önlenmiş, Cumhuriyetin Anayasa ile belirlenen nitelikleriyle, Anayasada öngörülen temel hak ve hürriyetlere veya hukuka, ahlaka, milli menfaatlara aykırı veya belli bir ırk ya da cemaat mensuplarını destekleyici veya siyasi nitelikte amaç güden vakıfların kurulamayacağı, kurulmuş vakıfların bu tür eylemlerinin belirlenmesi halinde, kapatılacağı, vakıfların Vakıflar Genel Müdürlüğü yanında Sayın 
Cumhurbaşkanının emir vermesi üzerine Devlet Denetleme Kurulu ile vakıfın bulunduğu yer Cumhuriyet savcılığı ve mülki idare amirlerince denetleneceği 
hüküm altına alınmaktadır. 

B- İRTİCAIN KADROLAŞMA FAALİYETLERİ: 

 İrticai kesimin kadrolaşma yönündeki faaliyetlerinin iki odak noktası vardır. Birincisi, nihai hedef olan İslam Devletine ulaşıldığında gerekli olacak kadroları 
yetiştirmek, ikincisi ise, Devlete sızmaktır.(Syf.21) 

 İDDİA-4: 

 Bu kapsamda; 

 -Vali ve kaymakamların bir bölümü, 

 -Yargının ve emniyet teşkilatının önemli bir kısmı, 

 -Yurt içinde ve yurt dışında yandaş basın-yayın kuruluşları, 

 -Bazı Devlet bankaları yetkilileri, 

 -Bir kısım bürokratlar ile eğitim ve öğretim görevlileri, 

 -Dernek, vakıf, şirket, kurs, dersane, sendika ve özel okullar Siyasal İslam hedefi doğrultusunda kadrolaştırılmış ve bu kuruluşların oluşumuna destek 
sağlamıştır. 

 Siyasal İslam yanlıları, hakim oldukları belediyelerde en küçük mahalli birimlere kadar hakin içine girmişler, kadın ve gençleri de örgütleyerek 
kadrolaşma faaliyetlerine hız vermişler, bu suretle yerel yönetimlerde taban ve tavan kadrosu oluşturmuşlardır. 

 Diğer taraftan; 

 Yerel yönetimlerin kendilerine sağladığı tüm imkanları kullanarak, öğrenim çağındaki gençlere başta burs ve barınma imkanı olmak üzere her türlü desteği 
sağlama gayretine girmişler ve böylelikle geleceğin Siyasal İslam kadrosunu oluşturmak amacıyla Türkiye genelinde gerekli vasatı oluşturmuşlardır. (Syf.23-24) 

 ÖNERİ-4: 

 55 inci Hükümet tarafından hazırlanarak TBMM Başkanlığına sunulan Kanun Tasarılarından; 

 (1) "657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun 125 inci Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ", 

 (2) "1700 sayılı Dahiliye Memurları Kanununun 23 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı", 

 (3) "22 Ocak 1990 tarihli ve 399 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı", 

 İle yıkıcı veya bölücü veya Cumhuriyetin niteliklerinden herhangi birini değiştirmeye veya ortadan kaldırmaya yönelik veya bunlara aykırı eylem ve 
faaliyetlerde bulunanlar, Devlet memurluğundan, Dahiliye memurluğundan, kamu iktisadi teşebbüslerindeki görevlerinden çıkarılacaklar ve bunlar bundan böyle bankalar, kamu kurum ve kuruluşları, yerel yönetimler ile bunların sermayesinin % 50'sinden fazlasına sahip olduğu kurum ve kuruluşlarda herhangi bir statüde istihdam edilemeyeceklerdir. 

 Bu üç kanun tasarısının yasalaşması ile genel ve katma bütçeli idarelerde görev alan irticai kesime mensup personelin bu kurumlardan tasfiye edilmesi mümkün 
hale gelecektir. 

 Aynı şekilde bir düzenlemenin 2802 sayılı "Hakimler ve Savcılar Kanunu”na da getirilmesi yararlı olacaktır. 

C-İRTİCA’IN YAYIN ALANINDAKİ FAALİYETLERİ: 

 İDDİA-5: 

 Propagandanın Siyasal İslamın hedeflerine ulaşmadaki önemini kavrayan ve görsel-yazılı yayın metodlarıyla etkin olduğuna inanan irticai unsurlar, 
görüşlerinin bu vasıtalarla hitap ettikleri topluma kolayca ulaştırılacağının bilincinde hareket etmeye başlamışlardır. Bu nedenle de, Siyasal İslam taraftarları özel radyo ve televizyonların kurulmasına ağırlık vermişlerdir. (Syf.-26) 

 Türkiye'de ideolojik amaçlı yayın yaptığı tespit edilen toplam 224 radyodan 124 ünün, 60 televizyondan 41 inin, irticai yönde yayın yaptığı bilinmektedir. 
Siyasal İslam paralelinde yayın yapan radyo ve televizyonların sayı itibariyle Marmara ve İç Anadolu Bölgesinde yoğunlaşması, özellik arzetmektedir. (Syf.-27) 

 Türkiye genelinde mevcut olduğu tespit edilen 7650 gazete ve derginin 5200'ü yani, %70'i irticai nitelik taşımaktadır. (Syf.29) 

 ÖNERİ-5: 

 a. Özel radyo ve televizyonların yaptığı irticai, yıkıcı ve bölücü yayınların denetimi konusundaki boşluğu gidermek için valilikler bünyesinde denetim birimleri oluşturulmuştur. Bu birimler yayınları takip etmekte ve suç tespiti durumunda Cumhuriyet savcılıklarına ve RTÜK'e konuyu intikal ettirmektedirler. 

 b. RTÜK'ün yurt çapında biran önce teşkilatlanması bugün için görülen denetim boşluğunu dolduracaktır. 

 c. Bakanlar Kurulunca hazırlanıp Başbakanlıkça Meclis Başkanlığına sunulan ve havale edildiği Meclis Anayasa Komisyonunda görüşmeleri tamamlanan 
" Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı" ile siyasi partiler, dernekler, 
sendikalar, meslek kuruluşları, kooperatifler, vakıflar, mahalli idareler ile bunlar tarafından kurulan veya ortak oldukları şirketler, iş ortaklıkları, birlikler, 
üretim, yatırım, ihracat, ithalat, pazarlama ve finansman kurum ve kuruluşları özel radyo ve televizyon kuramayacak ve bunlara ortak olamayacaktır. 

 Özel radyo ve televizyon kuruluşları anonim şirket olarak kurulacak, bu kuruluşların hisse senetleri nama yazılı olacak ve menkul kıymetler borsalarında 
işleme tabi tutulamayacaktır. 

 Bir gerçek veya tüzel kişi, ulusal yayın yapan ve yıllık ortalama izlenme oranı toplamı % 20'yi aşan kuruluş ya da kuruluşlarda aynı anda hisse sahibi 
olamayacak, izleme oranının hesaplanma şekli ile yayınlanma esasları RTÜK tarafından 60 gün içinde çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenecektir. 

 Yerli ve yabancı hissedarlar hiçbir şekilde imtiyazlı hisse senedine sahip olamayacaklardır. 

 Yurtdışından Türkiye'ye yönelik yayın yapan radyo ve televizyon kuruluşlarına 
RTÜK tarafından frekans, kablo ve kanal tahsis edilmeyecektir. 

 Türkiye Cumhuriyetinin varlık ve bağımsızlığına, Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğüne, toplumun milli ve manevi değerlerine aykırı, 
toplumda şiddet, terör ve etnik ayrımcılığa sevkeden ve nefret duyguları oluşturacak yayınlar ile özel amaç ve çıkarlara hizmet eden, haksız 
rekabete yol açan yayın yapılmaması ilkelerine uymayan kuruluşların yayınları, mevcut Kanunda önce uyarı yapılarak bu uyarının sonucu beklenirken, bu 
defa hiçbir uyarıya gerek olmadan 4 gün süre ile, ihlali tekrarlayanların yayınları ise, süresiz durdurulacaktır. 

 Tesbit edildiği gibi bu Kanun Tasarısı ile radyo ve televizyon yayınları Devletin bütünlüğünü koruma yönünden daimi olarak denetime tabi tutulacak ve 
gerektiğinde süresiz durdurulacaktır. 

 D- İRTİCAIN SERMAYE ALANINDAKİ FAALİYETLERİ 

 İDDİA-6: 

 Büyük yatırımlarıyla kendisini kamufle etmeyi başarabilen irtica'ı destekleyen sermayenin, kaynağı belirsiz finansmanı ile ekonomide söz sahibi olmasına halen mani olunamamıştır. 

 İrticai kesimin tüm faaliyet alanlarında bu denli gelişme gösterebilmesinin başlıca faktörü ve itici gücü, İrtica'ı destekleyen sermayenin ulaştığı boyuttur. Bu sermayenin bilinen kaynakları; 

 -Holdingler (7 büyük Holding), 

 -Şirketler (4000 civarında), 

 -Özel Finans Kurumları (11 büyük kurum), 

 -Vakıflar (şubeleri ile birlikte dört binin üzerinde) ve, 

 -Derneklerdir. 

 ÖNERİ-6: 

a. Yurtdışı Eğitim Yatırımları: 

Raporda, bir tarikatın 350 trilyon TL. (cari kur ile 1.5 milyar dolar) civarındaki yurtdışı eğitim yatırımlarının kaynağının nereden geldiği hususunda endişeler dile getirilmektedir. 

 Bu boyutta bir kaynağın nereden geldiğinin tespit edilmesi amacıyla, özellikle Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı Karar ile diğer mali 
mevzuatın elverdiği incelemeler yapılarak, bu tarikatla ilişkili kişilerin yurtdışından ülkeye ve Türkiye'den yurtdışına nakit hareketleri tespit edilebilir. 

 Bu yönde bir inceleme sonucunda yapılacak tespitlere bağlı olarak doğabilecek cezai sorumlulukların üzerine ciddiyetle gidilebilinir. 

 b. Sermaye Piyasası Mevzuatına Aykırılıklar: 

 "Akıl almaz bir süratle" büyüdükleri belirlenen ve irtica'ı desteklediği ifade edilen bazı holding ve şirketlerin yurtdışındaki Türk vatandaşlarından ortak yapma 
vaadiyle para topladıkları ve bunları yasal olmayan yollarla (bavulla dahi) yurda soktukları tespit edilmiştir. 

 Örneğin Kombassan Holding'in 30 bini aşkın yatırımcıdan 30 trilyon TL'yi hiçbir defter kaydı olmadan temin ettiği tespit edilmiştir. Sermaye Piyasası Kurulu bu 
konu ile ilgili defter kayıtlarını yaptırmış ve hisse senetlerini Takasbank'a tevdi ettirmiştir. Ayrıca Sermaye Piyasası Kanunu'nun 47. maddesinin A-4 bendi 
uyarınca, izinsiz halka arz nedeniyle şirket yetkilileri hakkında suç duyurusunda bulunulmuştur. Halen Konya'da mahkemeler devam etmektedir. 

 Ayrıca Yozgat-Yipmaş, Yozgat Spor ile Konya'da Kombassan, Soyha Holding, Endüstri Holding ve Kedaş-Konya Elektrik Dağıtım A.Ş. hakkında inceleme ve 
duyurular yapılmaktadır. Bu şekilde, en azından, mali mevzuata aykırılık tespit edilerek cezai sorumluluklar incelenmelidir. 

 Mali mevzuata aykırı davranan firmaların ilgili kurum ve kuruluşlarca (örneğin Sermaye Piyasası Kurulu, Rekabet Kurulu, Merkez Bankası, Mali Suçları Araştırma Kurulu v.b) Hazine Müsteşarlığına bildirilmesi halinde sözkonusu firmaların teşvik belgelerinin iptal edilebileceği 25.3.1998'de yürürlüğe giren yeni Teşvik Karar'ında hükme bağlanmıştır. Bu hükme bağlı olarak da söz konusu firma ve holdinglere verilmiş bulunan teşvik belgelerinin iptali yoluna gidilmesi mümkün görülmektedir. 

 c. Haksız Rekabet İle İlgili Hususların İncelenmesi: 

 Kaynağı belli olmayan ve mali mevzuata uymayan tavırlar sonucunda ucuz fonlarla finanse edilen benzeri şirketler bir ölçüde haksız rekabet yaratmaktadır. 
Bu firmalar, yasal ve kaynakları belirlenmiş yollarla finansman sağlayan diğer ticari işletmelere göre kaynak maliyetlerinin haksız bir şekilde ucuz olması 
nedeniyle rekabet üstünlüğüne sahiptirler. 

 Bu haliyle Rekabet Kanunu'nun belirlediği çerçevede Rekabet Kurulu bu kuruluşları, başvuru üzerine incelemeye tabi tutabilir. 

 Rekabet Kurulu biri başkan olmak üzere altı yıllığına seçilmiş bulunan 11 üyeden oluşmaktadır. Halen görev başında bulunan Kurul üyelerinin bazıları 
hakkında "Susurluk Raporunda" suçlamalarda bulunulması, beş üyenin eski milletvekili adayı olması, dört üyenin "RP kontenjanından" Refahyol hükümeti 
döneminde atanmış olması, imam hatip kökenli bir üyenin mevcudiyeti nedeniyle Kurul'un sağlıklı kararlara ulaşabilme ihtimali düşük gözükmektedir. 

 d. Rapor'da belirtildiği üzere, irtica-i hareket" dini siyasallaştırarak iktidara ulaşmayı, bunu gerçekleştirebilmek için de demokrasinin bütün meşru vasıtalarını kullanarak taban oluşturmayı hedef almıştır. Hukuki bir ifade ile amaç gayri meşru, ancak vasıta meşrudur". 

 Benzer bir ifade ile irtica-i destekleyen bazı kişi ve sermaye gruplarının ekonomik ve mali faaliyetleri meşru vasıtalar kullanılarak sürdürülüyor olabilir. 
Dolayısıyla mevcut mevzuat çerçevesinde, bürokratik kadrolarının yapabileceği, sadece, yürürlükteki idari ve yasal tedbirleri yeterince uygulamaktır. Ancak, 
gayrimeşru siyasi amaçlarla mücadelede meşru vasıtalar kullanarak servet biriktiren kesimler üzerinde tedbir oluşturabilmek siyasi ' kararlılık da 
gerektirmektedir. İdarenin yapması gereken, mevzuattaki boşlukları dolduracak düzenlemeler yapmaktır. 

 İDDİA-7: 

 Bankaların halktan topladığı fonların kullanımı, bankalar yasasında sınırlamaya tabi tutulurken, Özel Finans Kurumları, topladığı fonları kendi iştirakleri dahil 
dilediği kuruluşlara özkaynaklarının belli bir oranı ile sınırlı olmaksızın, kredi olarak dağıtabilmektedir. (Syf.30) 

 ÖNERİ -7: 

 İrtica-i sermayenin ulaştığı boyut ile ilgili tespitler yapılırken 11 büyük Özel Finans Kurumu'na da atıfta bulunulmaktadır. 

 Bu kurumlar, faiz karşılığı olmadan kar payı dağıtma vaadiyle mevduat benzeri kaynak toplamak üzere mevcut bir yasa çerçevesinde faaliyet göstermektedir. 
Ancak mevcut uygulamalarda bu kuruluşlar, yani "İslami usûlde bankacılık" yapanlar ile bankacılık kesimi arasında haksız rekabete yol açacak ayrıcalıklar varsa, bunları giderecek düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Bu sayede bu kurumların haksız sermaye birikimi yapmalarının önüne geçilecektir. 

 Öte yandan, bu kurumların faaliyetleri kısıtlanmak isteniyorsa, bu yönde yasa değişikliklerinin TBMM'den geçirilmesi gerekmektedir. Ancak, mali mevzuata aykırı olarak yapılmış gerek yurt dışından gerekse yurtdışına nakit hareketlerinin, siyasi partilere bazı desteklerin v.b. tespit edilmesi durumunda gerekli cezai müeyyideler uygulanabilecektir. 

 İDDİA-8: 

 Fethullah GÜLEN Nurcu tarikatında yer alan bazı bürokratlar, Hazine Müsteşarlığının Teşvik ve Uygulama Genel Müdürlüğü ile Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü gibi icra birimlerinde örgütlenerek, irtica'ı destekleyen sermayeye verdikleri teşviklerle Devlet imkanları ile büyüyüp gelişmesine önayak olmuşlardır. 

 Aynı tarikatın Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğünde örgütlenen kadroları ise irticai firmaların denetim görevini ellerinde bulundurmakta ve böylece denetlemelerden istenilen sonuçların alınmasını engellemektedirler. (Syf-24) 

 Bu arada; 

 İrtica'ı destekleyen sermayeye teşvik verilmesini engellemeye çalışan bürokratların bazıları sindirilmekte, Vakıflar Bankası Genel Müdürü ve Hazine 
Müsteşarlığı Yabancı Sermaye Genel Müdür Vekili gibi bazıları ise görevden alınmaktadır. (Syf-32) 

 Siyasal İslamın dinamosu olarak kabul edilen İrtica'ı destekleyen sermayenin büyümesine engel olunmaya çalışılan bir dönemde, verilen Devlet teşvikleri ve 
sağduyu sahibi bazı bürokratların pasifize edilmeleri, bu kesimin gücüne güç katmaya yönelik kabul edilemez bir taviz olarak değerlendirilmektedir. 

 ONERI:8: 

 Teşvik mevzuatı çerçevesinde tabi olunan koşullar belirlenmiş bulunmakta olup, bu şartları yerine getiren firmalara teşvik belgesi verilmektedir. Normal 
koşullarda, irtica-i faaliyetlere destek veren kişi ve kurumlan tespit edip üzerine gitmek devletin başka birimlerinin görevidir. Dolayısıyla teşvik ve yabancı 
sermaye mevzuatına aykırı tavır içinde olmayan ancak İslamı siyasallaştırma faaliyetlerine destek veren kuruluşları tespit ederek Hazine Müsteşarlığına 
duyurma sorumluluğu devletin diğer birimlerine aittir. Ancak, söz konusu firmalara belli bir kadrolaşmanın gereği olarak haksız çıkarlar sağlayan kamu görevlileri tespit edilirse bunların da üzerine gidilmesi ve memuriyetle ilişkilerini kesmeye dahi varabilecek soruşturmalara tabi tutulmaları doğaldır. Bu yönde tespitler var ise, soruşturmalara hızla başlanması gereklidir. 

 Bu amaçla yapılan tespitlerde son derece dikkatli davranılması ve çalışmaların bütününü karalayan bir kampanyaya fırsat verilmemesi gerekmektedir. Örneğin 
raporda "irtica-ı destekleyen sermayeye teşvik verilmesini engellemeye çalışan bürokratların bazıları sindirilmekte.... Hazine Müsteşarlığı Yabancı Sermaye Genel Müdür Vekili gibi bazıları ise görevden alınmaktadır" denilmektedir. Burada yapılan tespitten anlaşıldığı kadarıyla, böyle bir mücadele nedeniyle değil, bütünüyle Müdürlük makamını elde etmeye çalışan bir bayan görevlinin bazı makamlara ulaşma gayreti içinde olayı saptırdığı görülmektedir. Dolayısıyla 
yapılan tespitler, kamuoyunda haklılığı tescil edecek şekilde, çapraz kontrollar ile kesinleştirilmelidir. 

 Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğü'nde de benzer bir kadronun varlığı ifade edilmekte ve bu kişilerin irtica-i firmaların denetim görevini ellerinde 
bulundurarak "denetlemelerden istenilen sonuçların alınmasını" engellemekte oldukları iddia edilmektedir. Bu kuruluşla ilgili de bazı duyumlar olmakla birlikte, 
kişi ve fiillerin doğru tespit edilerek yasalar çerçevesinde üzerine gidilmesi son derece önemlidir. Aksi takdirde tespitler, bu tür faaliyetler içinde bulunanların 
"ekmeğine yağ süren" bir dedikodu havasında kalmaktadır. 

24 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..



***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder