15 Temmuz 2017 Cumartesi

27 NİSAN E- BİLDİRİSİ , BÖLÜM 3

27 NİSAN E- BİLDİRİSİ , BÖLÜM 3


Görev süreleri dolan komutanların devir-teslim törenlerinde yaptıkları konuşmaların da siyasi iktidara muhalefeti seslendirmenin bir aracı olarak kullanıldığı görülmüştür. 27 Ağustos 2003 tarihinde yapılan törende Orgeneral Cumhur ASPARUK: “Milletler uzaydan dünyaya hakimiyetini kontrol ederken, maalesef biz Türk milleti olarak, yüz yıl geriye gidip bir kısır döngü içerisinde, mavi akım, imam hatip okulları, tesettürlüler, tarikatlarla uğraşmaktayız”,308 28 Ağustos 2003’te düzenlenen törende Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülent ALPKAYA, ‘‘Bugün ülkemizin bölünmez bütünlüğünü ve cumhuriyetimizin laik ve demokratik yapısını tehdit eden iç ve dış kaynaklı bölücü ve köktendinci faaliyetler maalesef içinde bulunduğumuz Cumhuriyet'in 80. yılında da 
varlıklarını devam ettirmektedirler’’, 1. Ordu Komutanı Orgeneral Çetin DOĞAN ise 20 Ağustos 2003’te: ''Kuşkusuz bugün ulusal güvenliğimizin korunmasında öne çıkan en temel görev, laik, demokratik Cumhuriyetin aşındırılmasına geçit verilmemesidir. Laik cumhuriyete sinsice saldırıların sürdüğü, mütareke yıllarını anımsatan aymazlık ve hatta ihanetlerin sergilendiği bu dönemde, 
Cumhuriyet'e gönülden bağlı bütün güçlerin el ve gönül birliği yapması, birbirleriyle daha fazla kenetlenmesi gerektiğine inanıyorum. Ulusumuz aydınlık yarınlar için bir savaşım verirken, O'nun ordusu elbette onun yanında yer alacaktı”309 şeklinde konuşmuştur. 

Dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden ÖRNEK’e ait olduğu iddia edilen ve 2003-2004 yıllarını kapsayan günlüklerin Nokta Dergisinde yayınlanması bu döneme ait darbe girişimlerini ortaya çıkarmıştır.310 Günlüklerde dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç YALMAN, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden ÖRNEK, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Halil 
İbrahim FIRTINA ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener ERUYGUR’un “Sarıkız” isimli bir darbe planının hazırlıkları içinde olduğu anlatılmıştır. 

Günlüklerin Nokta Dergisinde yayımlanması üzerine Özden ÖRNEK’in şikâyetiyle Nokta Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Alper GÖRMÜŞ hakkında soruşturma başlatılmış ve soruşturma sonucunda iftira atmak ve hakaret etmek suçlarından dava açılmıştır. Ayrıca Özden ÖRNEK hakkında şüpheli sıfatıyla askeri darbe hazırlığı iddiasıyla soruşturma başlatılmış, ancak savcılık yetkisizlik kararı vererek soruşturma evrakını yetkili olduğunu düşündüğü Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığına göndermiştir. Nokta Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Alper GÖRMÜŞ, aleyhine iftira ve hakaret etme suçundan açılan davadan beraat etmiş ve yapılan araştırmada günlüklerin Özden ÖRNEK’in bilgisayarından çıktığı teknik raporla kesinleşmiştir. Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı, asker kişiler hakkında görev ve sıfatlarından dolayı soruşturma başlatılmasının askeri kurum amirinin takdir ve değerlendirilmesine bağlı olması nedeniyle soruşturma evrakının Genelkurmay Başkanlığına göndermiş, Genelkurmay Başkanlığı mahkemeye gönderdiği cevabi yazısında ise iddia hakkında gerçek, somut ve tutarlı bir bilgi ve belge bulunmaması nedeniyle herhangi bir işlem 
yapılamadığını bildirmiştir. 

28 Mart 2004 tarihinde yapılan Mahalli İdareler Seçimi, 3 Kasım 2002 Genel Seçiminde olduğu gibi AK Parti ve CHP ilk iki parti olarak çıkması ile sonuçlanmıştır. Seçim sonucunda AK Parti girdiği ilk mahalli idareler seçiminde İl Genel Meclisi Üyelikleri Seçiminde %41,67, Belediye Başkanlığı Seçiminde %40,18 ve Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı Seçiminde ise %46,06; seçimin 
ikinci partisi olan CHP ise İl Genel Meclisi Üyelikleri Seçiminde %18,23, Belediye Başkanlığı Seçiminde %20,72 ve Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı Seçiminde ise %24,45 oranında oy almıştır.


1.2. 2002-2007 YILLARI ARASINDA GERÇEKLEŞTİRİLEN SALDIRI VE SUİKASTLER, 

Bu dönemde ülke gündeminde oldukça önemli yer edinen ve kamuoyunu sarsmaya yönelik saldırı ve suikastler gerçekleştirilmiştir. Bunlardan ilki Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi öğretim üyesi Doç Dr. Necip HABLEMİTOĞLU’nun 18 Aralık 2002 günü Çankaya’da evinin önünde vurularak öldürülmesidir. Failleri henüz bulunamamış olan söz konusu suikastın 
ardında kimlerin olduğuna ilişkin pek çok iddia ortaya atılmıştır. 

15 Kasım 2003 Cumartesi günü İstanbul’da bulunan Şişli Beth İsrael ve Beyoğlu Neve Şalom Sinagoglarına “El Kaide” terör örgütü tarafından gerçekleştirilen bombalama eyleminde iki eylemci dahil 26 kişi hayatını kaybetmiş, 303 kişi ise yaralanmıştır. Bu saldırılardan 5 gün sonra, 20 Kasım 2003 Perşembe günü ise HSBC Bank Genel Müdürlük binası ve İngiltere’nin İstanbul Başkonsolosluğu önünde meydana gelen bombalı saldırılarda aralarında İngiltere’nin İstanbul Başkonsolosu Roger SHORT’un da bulunduğu 28 kişi hayatını kaybetmiş, 450 kişi ise yaralanmıştır. Her iki saldırıya da El-Kaide’ye bağlı Şehit Ebu Hafız el-Mısri Tugayı üstlenmiştir. 

Hakkâri’nin Şemdinli ilçesinde 9 Kasım 2005 tarihinde daha önce PKK terör örgütüne üye olmak suçundan ceza almış olan Seferi YILMAZ adlı bir kişiye ait Umut Kitabevi’ne düzenlenen el bombalı saldırıda iki kişi hayatını kaybetmiş, çok sayıda kişi de yaralanmıştır. Saldırının ardından Jandarma istihbarat astsubayları Özcan İLDENİZ ve Ali KAYA, ile itirafçı Veysel ATEŞ, “devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak”, “adam öldürmek ve adam öldürmeye teşebbüs etmek”, “suç işlemek için anlaşmak” suçlarından tutuklanmışlardır. 

Trabzon Santa Maria Kilisesi Rahibi Andrea SANTORO 5 Şubat 2006 tarihinde 16 yaşındaki lise öğrencisi Oğuzhan AKDİN’in kamuoyunda hayalet silah olarak bilinen Glock marka bir tabanca ile gerçekleştirdiği silahlı saldırı sonucunda hayatını kaybetmiştir. Misyonerlik faaliyetlerine karşı gerçekleştirildiği iddia edilen olayın tek faili olan Oğuzhan AKDİN 18 yıl 10 ay 20 gün hapis cezasına 
çarptırılmıştır. 

Danıştay 2. Dairesine 17 Mayıs 2006 tarihinde İstanbul Barosu’na kayıtlı avukat Alparslan ARSLAN tarafından yine Glock marka tabanca ile gerçekleştirilen silahlı saldırıda Danıştay İkinci Daire üyesi Mustafa Yücel ÖZBİLGİN hayatını kaybetmiş, dört Danıştay üyesi ise yaralanmıştır. Saldırgan ilk ifadesinde olayı Danıştay İkinci Dairesinin türban kararı nedeniyle gerçekleştirdiğini 
belirterek “Aldıkları karar Allah’ın adaletine sığmıyor. Cezalandırmak istedim” demiştir.311 Ancak daha sonra Alpaslan ARSLAN’ın saldırı ile ilgili olarak birlikte hareket ettiği kişilerin, Cumhuriyet Gazetesi’ne bomba atan kişiler olduğunun ortaya çıkması ile saldırı farklı bir nitelik kazanmıştır. 

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant DİNK 19 Ocak 2007 tarihinde Agos Gazetesi binasının çıkışında Trabzon’un Pelitli Beldesinden gelen Ogün SAMAST adlı saldırgan tarafından gerçekleştirilen silahlı saldırı sonucunda hayatını kaybetmiştir. Hrant DİNK cinayeti davasında, saldırgan Ogün SAMAST, azmettirici Yasin HAYAL, yardımcı istihbarat elemanı Erhan TUNCEL 
ile birlikte 19 kişi yargılanmıştır. Yargılama neticesinde sanıklardan Ogün SAMAST 21 yıl 6 ay hapis cezasına, Yasin HAYAL ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmış, Erhan TUNCEL ise “Hrant DİNK’i tasarlayarak öldürmek” suçundan beraat etmiştir. Davada mahkeme bütün sanıkların, “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan ise beraatlarına karar vermiştir. 

Malatya'da 18 Nisan 2007 tarihinde Hristiyanlıkla ilgili kitap ve broşür basan Zirve Yayınevi beş kişi tarafından basılmış ve söz konusu yayınevinde çalışan Alman uyruklu Tilman Ekkehart GESKE ile Necati AYDIN ve Uğur YÜKSEL boğazları kesilerek öldürülmüştür. Saldırganlar ilk beyanlarında öldürdükleri kişilerin Malatya ilinde misyonerlik faaliyetleri içersinde olduklarını, 
Müslümanlığı kötülediklerini ve bu yüzden öldürdüklerini beyan etmişlerdir. Dava ile ilgili olarak hazırlanan ek iddianame ile emekli Orgeneral Ahmet Hurşit TOLON “silahlı terör örgütünü kurma ve yönetme”, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme”, “tasarlayarak kasten öldürmeye azmettirme”, “kişiyi hürriyetinden 
yoksun kılmaya azmettirme” ve “konut dokunulmazlığını ihlale azmettirme” ve “nitelikli yağmaya teşebbüse azmettirme” suçlarından bir numaralı şüpheli olarak yargılanmaktadır. 

25 Nisan 2007 günü Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK) merkez binası önüne gelen bir şahıs YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan TEZİÇ ile görüşmek istediğini belirtmiş ve güvenlik görevlilerinin kendisine mani olmaları üzerine havaya üç el ateş ederek olay yerinden kaçmıştır. Olayı gerçekleştirdiği tespit edilen Nurullah İLGÜN ve olayın azmettiricisi olarak Bülent ASKEROĞLU ile birlikte toplam altı kişi yakalanmış ve yakalanan Nurullah İLGÜN'ün üzerinden Kuvayı Milliye Derneği’ne ait bir kartın bulunduğu tespit edilmiştir. 

Cumhuriyet Gazetesi çizeri olan Turhan SELÇUK’un 16 Nisan 2006’da başına türban bağlamış domuz şekli çizmesi kamuoyunda büyük tartışmalara ve tepkiye yol açmış ve bu olay sonrasında 5-10-11 Mayıs 2006 tarihlerinde Cumhuriyet Gazetesi’ne üç defa el bombası atılmıştır. Söz konusu karikatüre yönelik tepkilere Cumhuriyet Gazetesi Başyazarı İlhan SELÇUK 23 Mayıs 2006 tarihli yazısında “Turhan’ın karikatüründe türban takmış domuzun resmedilmesine mürteci hemen tepki gösterdi, çünkü karikatürde kendini görüyor” karşılığını vermesi de mevcut gerginliği daha da artırmıştır. Cumhuriyet Gazetesinin bombalanmıştır. Bu olay sonrası dava açılmış ve yargılama devam etmektedir. 

1.3. 367 TARTIŞMALARI VE CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ 

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılacağı 2007 yılına girilmesi ile beraber cumhurbaşkanlığı seçimi ve kimin cumhurbaşkanı seçileceği konusu Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN’ın 2007 Nisan ayına kadar cumhurbaşkanlığı seçimini konuşmayacakları açıklamasına312 rağmen siyasetin bir numaralı tartışma konusu olmuştur. 

Cumhurbaşkanlığı seçimi giderek AK Parti’ye karşı muhalefetin yoğunlaştığı bir alan haline gelmiş ve “irtica-laiklik-türban” tartışmalarının etrafında cereyan etmeye başlamıştır. Tartışmaların özellikle Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN’ın cumhurbaşkanlığı adayı olacağı varsayımı üzerinde yoğunlaşması ile beraber cumhurbaşkanlığı seçimi konusuna TSK’nın dahil edilmeye çalışıldığı 
görülmüştür. CHP Genel Başkanı Deniz BAYKAL’ın “Erdoğan cumhurbaşkanı olmamalı. Silahlı kuvvetler buna kayıtsız kalmayacaktır diye düşünüyorum.”313 ve “Başbakan Başkomutan olamaz. TSK ile uyumsuz birinin başkomutanlık yetkisini de kuşanan cumhurbaşkanlığına oturması engellenmelidir. Kamuoyuna cumhurbaşkanlığı seçiminin başkomutanlık boyutunu da anlatmalıyız”314 
yönündeki açıklamaları ile cumhurbaşkanlığı seçimi tartışmalarının odağına TSK’nın çekilmeye çalışıldığını göstermektedir. 

Genelkurmay Karargahı’nda, 12 Nisan 2007 tarihinde kuvvet komutanlarının da hazır bulunduğu bir basın bilgilendirme toplantısında Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar BÜYÜKANIT: “…seçilecek cumhurbaşkanı aynı zamanda TSK’nın başkomutanıdır. Bu yönüyle TSK’yı yakından ilgilendirmektedir. Biz hem cumhurbaşkanımızın hem de aynı zamanda başkomutanımızın Silahlı Kuvvetler ve Türk milletinin sahip olduğu cumhuriyetin temel değerlerine, anayasamızda ifadesini bulan laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti idealine, devletin üniter 
yapısına bağlı ama sözde değil özde, bunu davranışlarına yansıtacak şekilde bir cumhurbaşkanının oraya seçileceğine olan inancımı belirtmek istiyorum. Tabii ki yasal mevzuatı, anayasayı, hukuku, cumhurbaşkanı nasıl seçiliyor, bunların hepsini biliyoruz. Hem vatandaş hem TSK’nın bir personeli olarak cumhuriyetin temel değerlerine sözde değil özde sahip olan bir kişinin cumhurbaşkanı 
seçilecek olmasını umut ediyoruz. Bunu biz bilemeyiz. Karar Meclis’in kararıdır. Cumhurbaşkanlığı konusunda zaten bundan başka da bir şey söyleme durumunda değilim. Hukuken de hakka sahip değilim.”315 diyerek cumhurbaşkanlığı seçimi hakkında tartışmalara dahil olmuştur. 

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet SEZER de 13 Nisan 2007 tarihinde Harp Akademileri Konferansında yaptığı konuşmada: “Türkiye'de siyasal rejim, Cumhuriyet kurulduğundan beri, hiçbir dönemde günümüzde olduğu kadar tehlikeyle karşı karşıya kalmamıştır. Laik Cumhuriyet'in temel değerleri ilk kez açıkça tartışma konusu yapılmaktadır. İç ve dış güçler, bu konuda aynı amaç 
doğrultusunda çıkar birliği içinde hareket etmektedir. Dış güçler, Türkiye'nin İslam ülkelerine model olabilmesi için öncelikle siyasal rejiminin "laik Cumhuriyet"ten, "demokratik Cumhuriyet" adı altında, "Ilımlı İslam Cumhuriyeti"ne dönüştürülmesini öngörmektedirler. Ilımlı İslam, Devlet'in sosyal, ekonomik, siyasal ve hukuksal düzeninin din kurallarından belli ölçüde etkilenmesi anlamına gelmektedir. Bu niteliğiyle Ilımlı İslam modeli, İslam'ı kabul eden diğer ülkeler için bir ilerleme sayılsa da, Türkiye Cumhuriyeti yönünden büyük bir geriye gidiş, daha açık söylemiyle, "irticai" bir 
modeldir. Türkiye bölge için, ancak laik, demokratik hukuk devleti niteliği ile örnek oluşturabilir; bu yöndeki deneyimlerini paylaşmaya hazırdır.”316 diyerek mevcut tartışma ortamına “rejim” tartışmasını da eklemiştir. 

Cumhurbaşkanlığı seçimine yönelik muhalefetin bir diğer aracı ise Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih KANADOĞLU’nun ortaya attığı görüş olmuştur. KANADOĞLU, TBMM'nin cumhurbaşkanı seçimi için Anayasa'nın 102. maddesinde öngörülen üye tam sayısının üçte iki çoğunluğu ile toplanması gerektiği, ilk turda TBMM Genel Kurulu’nda en az 367 kişi bulunmaması durumunda diğer turlara geçilemeyeceğini ve Anayasa uyarınca erken seçimin kaçınılmaz olacağını ileri sürmüştür. Bu görüş uyarınca o dönemde 354 milletvekili ile TBMM’de temsil edilen AK Parti’nin muhalefet desteği olmadan yeni cumhurbaşkanını seçmek için TBMM Genel Kurulu’nu toplayamayacaktı. Sabih KANADOĞLU bu görüşünün yanı sıra, “Bugünkü siyasi tablonun sorumlusu yüksek yargıdır. Önceki aymazlığı şimdi göstermeyeceğini umuyorum” diyerek Anayasa Mahkemesi’ni etki altına almaya matuf açıklamalar da yapmıştır.317 

Cumhurbaşkanlığı seçimi tartışmaları devam ederken 24 Nisan 2007 tarihinde Ak Parti Grup Toplantısında cumhurbaşkanı adayı olarak Abdullah GÜL açıklanmıştır. 27 Nisan 2007 Cuma günü yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimi birinci oylamada 361 milletvekili oy kullanmış, seçime tek aday olarak katılan Abdullah GÜL 357 oy almış, 3 oy geçersiz, 1 oy ise boş çıkmıştır. Cumhurbaşkanı 
seçimi için yapılan oylamada Anayasa'nın 102. maddesinde öngörülen üçte iki çoğunluğun sağlanamaması üzerine Cumhurbaşkanı seçiminin ikinci oylamasının 2 Mayıs 2007 Çarşamba günü yapılması kararlaştırılmıştır. CHP’nin yanı sıra cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ortak hareket etme kararı alan ANAP ve Doğru Yol Partisi (DYP) de oylamaya katılmama kararı almışlardır. Oylamaya 
Ak Parti milletvekilleri dışında Esat CANAN (CHP), Ümmet KANDOĞAN (DYP), Mehmet ERASLAN (DYP), Miraç AKDOĞAN (ANAP), Hasan ÖZYER (ANAP), bağımsızlar Hamza ALBAYRAK, Süleyman BÖLÜNMEZ, Ülkü GÜNEY, Fuat GEÇEN, Göksal KÜÇÜKALİ katılmışlardır.318 

İlk tur seçimin ardından aynı gün içinde CHP tarafından Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulunularak cumhurbaşkanı seçimine ilişkin ilk oylamanın Anayasa’nın 96. ve 102. maddelerine aykırılığı savıyla iptali ve iptal kararı yürürlüğe girinceye kadar bu uygulama ile oluşan içtüzük hükmünün yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesi istenmiştir. 

4 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder