27 NİSAN E- BİLDİRİSİ , BÖLÜM 6
2.7. 22 TEMMUZ 2007 GENEL SEÇİMLERİ
22 Temmuz 2007 Milletvekili Genel Seçimine cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde yaşananlar ve 367 krizi damgasını vurmuş ve seçim kampanyalarının ana temasını da bu konu oluşturmuştur. Seçimin yaz aylarında yapılmış olmasına rağmen seçmenlerin büyük ilgi göstermesi neticesinde seçime katılım oranı %84,25 olarak gerçekleşerek 3 Kasım 2002 genel seçimlerinde %79,14 olarak gerçekleşen katılım oranını geride bırakmıştır.
Seçimden AK Parti oylarını artırarak birinci parti olarak çıkmıştır. Seçim sonuçlarına göre AK Parti aldığı %46,58 birinci parti olmuş, seçime solda birlik sloganıyla DSP ile birlikte giren CHP %20,88 ile ikinci parti olmuş, MHP %14,27 oy alarak üçüncü parti olarak tekrar TBMM’de temsil edilme başarısı göstermiş tir. Seçime desteklediği bağımsız adaylarla giren Demokratik Toplum Partisi (DTP) ise TBMM’de temsil edilme hakkı kazanmış ve meclis grubu kurmuştur. DYP ile ANAP’ın birleşmesiyle kurulan Demokrat Parti (DP), genel seçimlerden %5,42 oy alarak seçim barajını geçememiş ve bu durum karşısında DP Genel Başkanı Mehmet AĞAR kesin sonuçların gelmesini beklemeden istifa kararı almıştır.
22 Temmuz Genel Seçimleri sonucunda üç siyasi partinin seçim barajını geçmesi ve 26 bağımsız adayın TBMM’ye girmesi 3 Kasım 2002 genel seçimlerinden farklı olarak milli iradenin TBMM’de temsili bakımından da bir rekoru ifade etmiştir. 3 Kasım seçiminde %54,6 olan temsil oranı 22 Temmuz seçimi ile birlikte %86,9’a yükselmiştir.
Yukarıda da değinildiği üzere, 22 Temmuz genel seçimlerinin sonucunu etkileyen temel husus cumhurbaşkanlığı seçim süreci yaşananların ve 367 krizi seçimleri adeta sivil siyaset ile askeri vesayet arasında yapılan bir referanduma dönüştürmüş olduğu335 söylenebilirse de AK Partinin kazandığı başarının arkasında iktidarı döneminde göstermiş olduğu performans da çok önemli bir rol oynamıştır. 336 Özellikle 2001 yılında yaşanan siyasi ve ekonomik kriz ortamından sonra sağlanan istikrar ortamı ve temel ekonomik
2.8. CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ
22 Temmuz seçimleri sonrasında da siyasetin bir numaralı gündem maddesini cumhurbaşkanlığı seçimi oluşturmuştur. Daha önce aday olan ancak 367 krizi ile adaylıktan çekilen Abdullah GÜL “Benim kararım gayet açıktır. Meydanların işaretini. milletin iradesini görmemezlikten gelemem.” 337 şeklindeki açıklaması ile yeniden aday olacağının işaretini vermiştir. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 26 Temmuz 2007 tarihinde akşam Gazetesine verdiği beyanatta: “AKP milletin iradesiyle yeniden iktidar oldu. Cumhurbaşkanlığına da istediği kişiyi seçebilir, karar tamamen AKP’nindir. Kimi isterse seçerler. Biz toplantı yetersayısı için orada bulunuruz ama oy veririz, vermeyiz orası bize kalmıştır”.338 diyerek partisinin Meclis Genel Kurulunda hazır bulunarak 367 krizinin aşılmasına katkıda bulunacağını beyan etmiştir. Nitekim 28 Ağustos 2007 tarihinde yapılan üçüncü tur oylamada Abdullah GÜL 339 oy alarak Türkiye Cumhuriyeti’nin 11. Cumhurbaşkanı olarak seçilmiştir.
3. 27 NİSAN BİLDİRİSİNİN ASKER-SİVİL İLİŞKİLERİ BAKIMINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
Genelkurmay Başkanlığı’nın 27 Nisan tarihli basın açıklaması ve sonrasında yaşanan süreç Türk siyasi tarihi bakımından bir kırılmayı ifade etmektedir. Söz konusu basın açıklaması ile demokrasiye müdahale etmeye yönelik girişim, sivil iktidarın bu müdahale karşısındaki yerinde tutumu ve tutumunu sürdüreceği yönündeki iradesi karşısında başarısız olmuştur. Bu müdahale girişimi, cumhurbaşkanlığı seçim sürecini başlatmış ve bu seçimi tamamlamadığı takdirde hızla seçim sürecine girmek durumunda olan Hükümetin en zayıf olduğu anına getirilmek istenmiştir. 339 Ayrıca ilk tur oylamanın yapıldığı ve sorunun yüksek mahkemenin gündemine taşındığı bir günün gecesinde yapılmış olması da gerek siyasetin gerekse yargının tesir altında bırakılmak istendiğini göstermektedir.
Ancak Hükümetin bu açıklama karşısındaki tutumu ve ardından girdiği seçimler de gösterdiği başarı bütün süreci tersine çevirmiştir.
Bütün bu yaşananlara rağmen TSK’nın tutumunda bir anda bir kopuş yaşanmamış olması da bu sivilleşme sürecinin ve askeri vesayetin kaldırılmasına yönelik girişimlerin derinleştirilerek devam ettirilmesi gereğini ortaya koymaktadır. Nitekim 27 Ağustos 2007 tarihinde Genelkurmay Başkanı Yaşar BÜYÜKANIT’ın yayınladığı 30 Ağustos mesajında “Türk Silahlı Kuvvetleri bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'ni koruyup kollama görevini Atatürkçü Düşünce Sisteminin rehberliğinde gerçekleştirirken kararlı duruşundan asla taviz vermeyecektir. (…) Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün: 'Cumhuriyeti kuranlar, onu korumaya da muktedir olmalıdırlar.' özdeyişi daima rehberimiz olacak ve bize güç verecektir.”340 ifadelerine yer vermesi de TSK’nın İç Hizmet Kanununun 35. maddesinde yer alan Cumhuriyeti koruma ve kollama görevinin demokrasiye yönelik müdahalelerin gerekçesi olarak kullanıldığını ve bu görüşün halen TSK içinde var olduğunu kanıtlamaktadır.
Ancak Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, komisyonumuza verdiği bilgide o dönemde yaşananları anlatmış, 27 Nisan’da yaşanan durumun asla bir müdahale olmadığını beyan etmiştir. Büyükanıt; “Ben 27 Nisanla ilgili düşüncelerimi size sunmaya çalışacağım. Her şeyden önce en son söyleyeceğim sözü en başta söyleyerek başlamak istiyorum. 27 Nisan bildirisi asla ve kata bir muhtıra
değildir. Bir kere bunu çok açık olarak ifade ediyorum. Bunun çok detaylarına girmek istemiyorum. 27 Nisan bildirisi, benim tarafımdan kaleme alınıp kamuoyuna duyurulan bir bildiridir. Bunun ötesinde bir muhtıra değildi. Zaten bu konuda devletin yetkilileri de gerekli açıklamaları yapmıştır. Bunun muhtıra olmadığını, silahlı kuvvetlerin bazı konulardaki düşüncelerini dile getiren bir bildiri olduğunu teyit etmişlerdir. Ben burada ismen izah etme durumunda değilim tabii. Önemli olan şu: Çeşitli yayın organlarında, açık oturumlarda, bir sürü yerde bunun başkaları tarafından hazırlanıp bana dikte ettirildiğine dair iddialar yer almıştır. Bu külliyen gerçek dışı beyanlardır.
İkinci husus, bu gerçekten benim kendi kalemimden çıkmış bir bildiridir. Ben yazdım. Burada açıklamak istediğim diğer bir husus, bu bildirinin hazırlanma sında Genelkurmay Başkanı olarak kendi yetkimi kullandım. Bu bildirinin yayınlanacağından o zamanki kuvvet komutanlarına ve Jandarma Genel Komutanına - bugün hâlâ hayattadırlar- bilgi vermedim. Şunun için vermedim: Onları bu işin içine katmak istemedim. O zaman işin şekli, mahiyeti değişebilirdi. Onlar da sizler gibi Türk kamuoyu gibi bildiri yayınlandıktan sonra haberleri olmuştur. Bunu şunun için vurguluyorum. Kimseyi katmak istemedim. Sorumluluğu ben üstlendim. Kendim üstlendim.
Peki, neden böyle bir bildiri yayınlamaya ihtiyaç duydum. Tabii ki Silahlı Kuvvetlerin de yasalarla verilmiş bazı sorumlulukları var, yetkileri de var, sorumlulukları da var. Bunlar yasalarla, kurallarla yazıldı. Silahlı Kuvvetlerin, özellikle laiklik konusundaki hassasiyetini toplumla paylaşma ihtiyacını duydum çünkü bazı konular bizi rahatsız etti. Bunları duyurmak istedik. 27 Nisan
bildirisinin temeli budur, başka bir şey değildir. Muhtıra filan kesinlikle değildir. Meslek hayatım boyunca daima -elli üç yıl üniforma giydim- kurallara bağlı kalarak çalışmaya gayret gösterdim ve siyasete, demokrasiye müdahale etmek gibi bir düşünceye meslek hayatım boyunca hiç sahip olmadım. Bugün de aynı duygularla doluyum. Bunu ifade edeyim.
Üç, basına yansıyan başka bir husus daha var. Bu bildiri sanki Cumhurbaşkanlığı seçimine mani olmak için yapılmış bir bildiri olarak algılandı. Bu kesinlikle doğru değildir çünkü bildiriyi okuduğunuz zaman Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili küçük bir cümle vardır. O da şudur: “Cumhurbaşkanlığı seçim süreci Türkiye’de laik-antilaik tartışmasını alevlendirmiştir.” Bu, bildiride aynen var. Cumhur başkanı şu olsun, bu olsun, bu olmasın gibi bir düşünceye sahip olmam mümkün değildir. Kaldı ki 27 Mayıs bildirisinden önce 12 Nisan 2007 tarihinde Genelkurmay Başkanlığında çok geniş katılımlı bir basın toplantısı yapıldı. Orada bunu gazeteciler tabii ki bana sordular. Cevabım basına da yansıdı. Orada verdiğim cevap şuydu: “İnanıyoruz ki seçilecek Cumhurbaşkanı sözde değil
özde anayasal ilkelere bağlı bir kişi olacağını umut ediyoruz Tabii ki bu konudaki yetki Türkiye Büyük Millet Meclisinindir.” Benim gazetecilere verdiğim ve basına yansıyan duyuru bu. Dolayısıyla 27 Nisan bildirisini Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilişkilendirmek bana göre çok aşırı bir gayrettir. Kesinlikle böyle bir niyet yoktur, böyle bir söz de yoktur. Cumhurbaşkanı şu olsun, bu olsun, bunu
asker karar verecek hâli yok. Bildiride de yer alıyor: “Silahlı Kuvvetler yasaların kendisine verdiği yetkiler çerçevesinde görevini yerine getirir.” diye bildirinin içinde var. Bu bildiri tabii başka taraflara da yansıdı. Bunun detayına girmek istemiyorum.” Diye ifade etmiştir.
Gerek yaşanan olaylar gerekse askerin siyasi olaylar karşısındaki açık görüş beyanları Türkiye’nin askeri müdahalelerle dolu geçmişinden dolayı muhtıra yahut müdahale olarak yorumlanmaktadır. Bu nedenlerle TSK’nın görev tanımlarının yeniden yapılarak sivil iktidarın yönetim ve kontrol alanına daha fazla girmesi bu türden müdahale girişimlerini, siyasi konulara ilişkin
açık görüş beyan edilmesini ortadan kaldıracaktır. TSK’nın görev alanının yurt savunması ile sınırlandırılarak ve bunun net bir şekilde ortaya konulması ve idari olarak mevcut özerk görünüm arz eden yapısının değiştirilmesi gereken önemli adımları oluşturmaktadır.
Milli Güvenlik Siyaseti Belgesi ve bunun alt belgeleri ile mevzuatta yer alan milli güvenlik tanımlarının ve özellikle bu bağlamda iç tehdit algılamasının değiştirilmesi önem arz etmektedir. Hayatın bütün boyutlarını kapsayan bir iç tehdit algılamasının vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini kullanmaları önünde bir engel olmaktan çıkarılması ve bu bağlamda milli güvenlikle
ilgili bütün mevzuatın ve bu bakış açısı ile yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir.
BÖLÜM DİPNOTLARI ;
284 “Türban İlk Kez Devlet Protokolünde”,
285
286 Milliyet Gazetesi, 30 Kasım 2002, s.1.
287
288 “Rektörlerden Yalman'a Ziyaret”,
289 Bekir S. GÜR, Zafer ÇELİK, SETA Rapor: YÖK’ün 30 Yılı, No:4, Kasım 2004, s.28.
290
291 T.C. 58. Hükümet Acil Eylem Planı, 3 Ocak 2003,
292 TESEV, Almanak Türkiye 2006-2008 Güvenlik Sektörü ve Demokratik Gözetim, TESEV Yayınları, Temmuz 2009, s. 185.
293 Türkiye’nin Avrupa Birliğine Katılım Sürecine İlişkin 2002 Yılı İlerleme Raporu, DPT, Ankara, Ekim 2002, s.17.
294 Türkiye’nin Avrupa Birliğine Katılım Sürecine İlişkin 2003 Yılı İlerleme Raporu, DPT, Ankara, Aralık 2003, s.16.
295 Türkiye’nin Avrupa Birliğine Katılım Sürecine İlişkin 2004 Yılı İlerleme Raporu ve Tavsiye Metni, DPT, Ankara, 2004, s.18.
296 Türkiye 2005 İlerleme Raporu (Gayri Resmi Tercüme),
297 Birinci Uluslararası Sempozyum Bildirileri “Küreselleşme ve Uluslararası Güvenlik” (İstanbul, 29-30 Mayıs 2003),
Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, Ankara 2003, s.xxı-xxıı.
298 Mustafa Balbay, “Genç Subaylar Tedirgin”, Cumhuriyet Gazetesi, 23 Mayıs 2003.
299
300
301 KKTC Yüksek Seçim Kurulu,
302
303
304 Fikret Bila, “YAŞ’ta Şerh Gerekçesi”, Milliyet Gazetesi, 7 Ağustos 2004,
305 Anayasanın 125. maddesine 5982 sayılı Kanunun 11. maddesi ile “Ancak, Yüksek Askerî Şûranın terfi işlemleri
ile kadrosuzluk nedeniyle emekliye ayırma hariç her türlü ilişik kesme kararlarına karşı yargı yolu açıktır.”
cümlesi eklenerek yetersizlik, disiplinsizlik, ahlaki durum veya 926 sayılı Kanunda sıralanan suçlardan
hükümlülük nedeni ile hakkında TSK’dan ayırma işlemi yapılan personel için yargı yolu açılmıştır.
306
307 Hürriyetim Almanak 2003,
308
309
310 Nokta Dergisi, Yıl:1, 27 Mart-4Nisan 2007, Sayı:22.
311< http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/373612.asp>.
312 Yeni Şafak, “Allah’tan geldik ona döneceğiz”, 28 Kasım 2006.
313
314< http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=5756362&tarih=2007-01-11>.
315
316
317
318
319 Başbakanlık Basın Merkezi,
320
321
322
323
324 Christopher Torchia, “U.S., EU Warn Turkish Military to Avoid Politics,” Chicago Tribune, May 3, 2007.
325 Quote in “White House Says Turkish Democracy Continues to Function,” Turkish Daily News, May 9, 2007.
326
327
328
329 Anayasa Mahkemesi’nin 1/5/2007 Gün, E: 2007/45, K: 2007/54 sayılı Kararı.
330
331
332
333
334
335 TESEV Almanak 2006-2008, s.193.
336 Yasin Aktay, Karizma Zamanları, Timaş Yayınları, İstanbul, Nisan 2011,. 1. Baskı, s.212.
337
338 Akşam Gazetesi, 26 Temmuz 2007.
339 Yasin Aktay, Karizma Zamanları, Timaş Yayınları, İstanbul, Nisan 2011,. 1. Baskı, s.211.
340
***