14 Temmuz 2017 Cuma

28 ŞUBAT 1997 TARİHLİ MİLLİ GÜVENLİK KURULU TOPLANTISI, BÖLÜM 16


  28 ŞUBAT 1997 TARİHLİ MİLLİ GÜVENLİK KURULU TOPLANTISI, BÖLÜM 16


3.1.5. Onbaşı Kadir Sarmusak Olayı: 

 28 Şubat sürecinde ortaya çıkan skandallardan birisi de Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bünyesindeki BÇG birimi tarafından darbe planlarının yapıldığına dair “Onbaşı Sarmusak” veya “askeri casusluk” olayıdır. Sivil hayatında Emniyet mensubu olarak görev yaparken, vatani görevini Deniz kuvvetleri Komutanlığını yürütmekte olan Onb.Kadir SARMUSAK, kendi beyanına göre, Dz.K.K. bünyesinde bir kısım hukuk dışı uygulamaların yapıldığını ve buna dair örgütlü bir çalışmanın varlığını tespit etmesi sonrasında, Emniyet İstihbarat D.Bşk.Yrdc. görevini yapan Hanefi AVCI’ya belgeleri teslim ettiğini ifade etmiştir. Devamla, Hanefi AVCI, dönemin Emniyet İstihbarat D.Bşk. Bülent ORAKOĞLU’na konuyu aktardığını, ORAKOĞLU’nun da silsile yoluyla İçişleri Bakanı Meral AKŞENER, Başbakan Yardımcısı Tansu ÇİLLER ve Başbakan Necmettin ERBAKAN 
vasıtasıyla belgelerin dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman DEMİREL’e tevdi edildiğini açıklamıştır. 

 Ancak, Cumhurbaşkanı Süleyman DEMİREL, bu belgeler hakkında dönemin Genelkurmay Başkanı Org.İsmail Hakkı KARADAYI’yı Çankaya’ya çağırmak suretiyle durumu iletmiş; ancak Genelkurmay, kendi içinde soruşturma başlatacağı yerde, askeri casusluk yapıldığı gerekçesiyle dönemin İçişleri Bakanı Meral AKŞENER’i suçlamıştır. Ayrıca, Genelkurmay Başkanı bizzat İçişleri 
Bakanı Meral AKŞENER’i arayarak, Emniyet İstihbarat D.Bşk.Bülent ORAKOĞLU’nun açığa alınmasını istemiştir. Bu hadiseler de göstermektedir ki, 28 Şubat 1997 MGK kararları sonrasında, askeri yönetim kendi içindeki hukuk dışı uygulamaları yargı önüne çıkartmaktansa, bu tür belgeleri açığa çıkartan ların, askeri yargı yoluyla yargılanmaları cihetine gidilmiştir. Sadece bu hadise dahi, “yargıda teklik” prensinin ne kadar önemli olduğunu bize göstermektedir. 

 Yukarıda bahsedilen hadiseyle alakalı dönemin Adalet Bakanı olan RP’li Şevket KAZAN şunları söylemiştir:200 

200 "28 Şubat sürecinde gazetelerdeki çok önemli bir ilanı fark edemedik”, 28 Şubat 2008, Zaman Gazetesi 

201 Cumhurbaşkanlığı Arşivi. 

 “İçişleri Bakanı Meral Akşener'in eline 5 Mayıs 1997'de bir rapor geçiyor. Bana telefon etti. 'Elimizde bir belge var.' dedi. Hakimevinde buluştuk, beraber okuduk. Bir nüshasını Tansu Çiller'e, bir nüshasını Erbakan Hoca'ya iletmeyi uygun bulduk. Erbakan Hoca'ya belgeyi sunarken 'Darbe harekatına doğru gidişi gösteriyor bu.' dedim. Erbakan Hoca, belgeyi Demirel'e gönderdi. Tamamen 
illegal bir çalışmaydı bu. Öğrendiğinde şaşırmış gibi yapmış, tahkik edeceğine söz vermiş. Ama ne genelkurmay başkanına sordu ne de müdahale etti.” 

 Bu olay ortaya çıkınca konu Genelkurmay taarfından Cumhurbaşkanı DEMİREL’e aksettirilmiştir. 02 Haziran 1997 tarihinde, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı imzasıyla, İçişleri Bakanlığına gereği, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğine, Başbakanlığa ve Dz.K.K.lığına ise bilgi için, GİZLİ” gizlilik dereceli ve “KİŞİYE ÖZEL” olarak gönderilen yazı aşağıdadır:201 

CUMHURBAŞKANLIĞI GENEL SEKRETERLİĞİNE 

“1. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Daire Başkanlığı emrinde askerlik hizmetini ifa eden, Emniyet kökenli Dz.Onb.M.Kadir SARMUSAK (96/2-3363)’ın görevi süresince; Emniyet Genel Müdürlüğü’nde görevli aşağıda kimlikleri belirtilen şahıslarla birlikte ve onların talimatı ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı karargahına yönelik personel ve diğer konularda TSK.leri aleyhine istihbari 
bilgi ve belge toplamaya çalıştığı, son olarak; adı geçen askerin “GİZLİ” gizlilik dereceli ve askeri hizmete ilişkin bir yazı ve ek’ini bahsekonu kuruma sızdırdığı belirlenmiştir. Bu husustaki personel kimlikleri ve ifade tutanakları Ek’tedir. 

2. Diğer taraftan Emn.Gn.Md.lüğü İsth.D.Bşk. Bülent ORAKOĞLU’na atfen basında yer alan ve Silahlı Kuvvetleri itham ve tehdit eden bir haber ile ilgili olarak İçişleri Bakanlığına gönderilen 7 MART 1997 ve GENSEK:2050-119/97/İcra Sb. Sayılı yazımıza da bugüne kadar bir cevap alınamamıştır. 

3. Emn.Gn.Md.lüğü İsth.D.Bşk.lığının; Dz.K.K.lığında askerlik hizmetini yapmakta olan emniyet kökenli bir personelden istifade ederek, Gnkur.Bşklığı ve Kuvvet K.lıklarının faaliyetleri, komutanların biyoğrafileri ile tutum ve davranış ları hakkında bilgi toplama gayretleri, son derece sakıncalı, düşündürücü ve esef verici bir durumdur. 

4. Devletin işleyişine, geleneklerine, çalışma düzenine ve yasalara aykırı olan bu tür faaliyetler, aynı zamanda Devletin kurumları arasındaki güven ve işbirliğini sarsıcı bir mahiyet taşımaktadır. 

5. Bu itibarla adları geçen Emniyet Genel Müdürlüğü personeli hakkında gerekli idari incelemenin yapılmasını ve gereğini rica ederim.” 

 İsmail Hakkı KARADAYI 
 Orgeneral 
 İsmail Hakkı Karadayı 


EKLER : 
EK-A (Emn.Gn.Md.lüğü personel kimlikleri) 
EK-B (23.5.1997 tarihli ifade tutanağı) 
EK-C (29.5.1997 tarihli ifade tutanağı) 
EK-D (M.Kadir SARMUSAK’ın bağlantı ağı) 

 Yazı eklerinde yer alan ifadelerde, Onb.SARMUSAK’ın sözkonusu faaliyetlerde bulunduğunu itiraf ettiği görülmektedir. 

 Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından, Başbakan Prof.Dr.Necmettin Erbakan’a 7 Haziran 1997 tarihinde gönderilen “GİZLİ” gizlilik dereceli ve “KİŞİYE ÖZEL” mektupta “yazıda (Genelkurmay yazısı) sözü edilen durumun tetkik, tahkik ve gereğinin acilen yapılması” istenmiştir. 

Mektup aşağıdadır; 

  “Süleyman Demirel 
   Cumhurbaşkanı 

 Kişiye Özel 


Ankara, 3 Şubat 1997 
Sayın Prof.Dr.Necmettin Erbakan 
Başbakan 
Ankara 


Genelkurmay Başkanlığı’nın 2.6.1997 tarihli ve gereği için İçişleri Bakanlığı’na, bilgi için Cumhurbaşkanlığı’na, Başbakanlığa gönderilmiş bulunan yazısının bir kopyası ilişiktir. 
 Bu yazının 4. Paragrafında dile getirilen husus, Anayasa’nın 104. maddesindeki; 
“Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışması” kapsamına girmektedir. 
Bahsekonu yazıda sözü edilen durumun tetkik, tahkik ve gereğinin acilen yapılmasını rica ederim. 


İmza 
Süleyman Demirel 

EK.1 adet mektup kopyası 

Bu mektup, Cumhurbaşkanı DEMİREL’in ordu-hükümet ilişkilerine bakış açısını yansıtmaktadır. Zira Genelkurmay Başkanının kendisine gönderdiği mektuptan önce Hükümet kanadından kendisine mektubun içeriği hakkında bilgi ulaştırılmış asker içerisinde demokrasiyi sekteye uğratacak girişimlerde bulunan bir grubun olduğu, bu yönde hukuka aykırı olarak çalışmalar ifa ettiği aktarılmasına rağmen, Cumhurbaşkanı DEMİREL bu konuda yasal işlem başlatması gerekirken, konuyu dönemin Genelkurmay Başkanıyla paylaşmıştır. Sonraki gelişmelerde ise kendisine gelen mektubun içeriğinde ifade edilen konularda işlem yapılmak üzere Başbakanlığa talimat verilmiştir. 

 Sarmusak olayının, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği tarafından incelendiği anlaşılmaktadır. Bu incelemeye göre; Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Daire Başkanlığı emrinde askerlik hizmetini ifa eden, Emniyet mensubu Dz.Onb.M.Kadir Sarmusak (96/2-3363)’ın görevi süresince, Emniyet Genel Müdürlüğünde görevli Em.Gn.Md.lüğü İsth.D.Bşk. Bülent Orakoğlu, Em.Gn.Md.lüğü İsth.D.Bşk.Yrdc.Hanefi Avcı, Em.Gn.Md.lüğü Teknik Alım Sat.Ş.Md.Mehmet Tomruk, Başkomiser Mahmut (Soyadı bilinmiyor), Polis Memuru Mustafa (Soyadı bilinmiyor), Polis Memuru Uğur (Soyadı bilinmiyor) ile birlikte ve onların talimatı ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı karargahına 
yönelik personel ve diğer konularda TSK aleyhine istihbari bilgi ve belge toplamaya çalıştığı, son olarak “Gizli” gizlilik dereceli ve askeri hizmete ilişkin bir yazı ve ekini Emniyete sızdırdığı ifade edilmiştir. 

 Bu gelişme üzerine, Başbakan ÇİLLER, “BÇG, TSK demek değildir. Benim bir vatandaşımın oyu bir generalin oyuna eşittir” şeklinde açıklama yapmıştır. 

 Hasan Celal GÜZEL ise “Milli hakimiyet için siz mi çalışacaksınız? Yoksa Genelkurmay’daki bir avuç ihtilalci, cuntacı asker mi yapacak? İki üç paşa Deniz Kuvvetleri Komutanlığında toplanarak BÇG diye bir grup kurmuş. Bu cuntacılar ellerinde hiçbir belge ve mesned olmaksızın Çiller’i vatan haini ilan etmiş202. Bu ülkeyi bir avuç omzu kalabalık, kendini aydın zanneden cahiller mi yönetecek, 
sizler mi yöneteceksiniz?” demiştir. 

4.Genelkurmay tarafından basına, yargı mensuplarına ve diğer üst düzey bürokratlara verilen brifingler 

 28 Şubat 1997 tarihli MGK toplantısından iki ay sonra, Nisan 1997 ayından itibaren, Genelkurmay Başkanlığı tarafından Genelkurmay Başkanlığı tarafından “kamuoyunu bilgilendirmek” amacıyla "terör, irticai faaliyetler" konusunda basın mensuplarına, üst düzey bürokratlara, üniversite rektörlerine, üst düzey yargı mensuplarına brifingler verilmeye başlanmıştır. 

Bu brifinglerde, Genelkurmay tarafından 17 Ocak 1997 tarihinde Cumhurbaşkanı Sayın Demirel’e verilen brifingte yer alan iddialara benzer hususların yer aldığı görülmektedir. Basına verilen ilk brifinglerde, terör ve irticayla mücadele alanında Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından yürütülen mücadeleye toplumun katkı vermesi istenmiştir. 

4.1.Basın mensuplarına verilen brifing: 

 Genelkurmay Başkanlığı karargahında 29 Nisan 1997 tarihinde basın mensuplarına brifing verilmiştir. Gazete, televizyon ve haber ajanslarının çok sayıda yönetici ve yazarının katıldığı bu brifing yaklaşık üç buçuk saat sürmüştür. “Terör, PKK ve uyuşturucu trafiği” konulu brifingte;203 Türkiye’nin savunma konseptinde değişiklik yapıldığına, "ülke bütünlüğüne ve cumhuriyetin temel niteliklerine yönelik iç tehdidin, dış tehditten öncelikli" hale geldiğine dikkat çekilerek, "İrticanın yok edilmesi hayati öneme haizdir" denilmiştir. 

İki bölüm halindeki brifingin Genelkurmay Başkanlığı Harekat Başkanı Korgeneral Çetin Doğan ve İç Güvenlik Daire Başkanı Tuğgeneral Kenan Deniz'in sunduğu birinci bölümünde "PKK ve terörizm" konusu, ikinci bölümünde ise Türkiye'yle Yunanistan arasındaki sorunlar işlenmiştir. 

PKK'nın önce Türkiye'nin 22 ilini kapsayan bölge üzerinde Kuzey Kürdistan'ı, daha sonrasında da İran, Irak ve Suriye'nin de katılımıyla Büyük Kürdistan'ı kurmayı hedeflediğine işaret edilen brifingte, örgütün 1986, 1990 ve 1993'te üç kez tasfiye aşamasına geldiğine işaret edilmiştir. Son tasfiyenin "örgütün ilan ettiği sözde ateşkesin ilgili çevrelerde kararsızlık ortamı yaratması" nedeniyle gerçekleşemediğine değinilen toplantıda, 13 yılda 32 bin teröristin etkisiz hale getirildiği kaydedilmiştir. Doğan, PKK'yı "terör komandit şirketi"ne benzetmiştir. 204 

İrticayla PKK'nın aynı paralelde olduğu vurgulanan brifingte, İran'ın antilaik rejim ihracı çabasıyla Türkiye'yi Cezayir benzeri bir terör aşamasına getirmeyi hedeflediği kaydedilmiştir. Silahlı irticanın gücünün bugün için Türkiye'de bir tabanının bulunmadığına işaret edilen brifingte, "Türkiye'de cihada kalkışanlara, çağdışı düzeni zorla kurmaya çalışanlara toplumun geniş kesimi geçit vermez. Ancak arkasındaki güçler bellidir. İran bazı örgütleri desteklemektedir. Bunların birçok faili meçhul cinayeti işlediği de ortaya çıkmıştır. Silahlı güç potansiyelinin çok büyük olduğu söylenemez, ama çok uyanık ve dikkatli olmak zorundayız" denilmiştir. 

Brifingin ikinci bölümünü sunan Tümamiral Mustafa Özbey ise, Türkiye'yle Yunanistan arasındaki sorunları çeşitli başlıklar altında irdelemiştir. Yunanistan'ın Türkiye'de "Kemalist - antilaik ayrımı, Kürt ayrılıkçılığının teşviki, ekonomik sorunların ağırlaştırılması ve Türkiye'nin parçalanmasını" hedeflediği anlatılmıştır. 

Brifingden ardından gerçekleşen soru - cevap bölümünde, gazetecilerin Libya Lideri Kaddafi'nin "Erbakan'ın Uluslararası İslami Halk Komutanlığı üyesi" olduğuna ilişkin sözleriyle ilgili sorularına Korgeneral Doğan yanıt vermek istememiştir. Sorulara önce "O konuya muhatap olanlar yanıt versinler" diyen Doğan, ısrar edilince şunları söylemiştir. "TSK'nın Başkomutanı yasalarla 
bellidir ve Genelkurmay Başkanı'dır. Savaş durumunda da TSK'nın başkomutanlığı Cumhurbaşkanlığı makamında olup, bu yetki Genelkurmay Başkanı'ndadır. Dolayısıyla bizim komutanımız bellidir."205 Doğan, 28 Şubat tarihli MGK toplantısında hükümete iletilen 18 maddelik önlemler paketiyle 
ilgili sorulara "Bu kararların, sizler gibi takipçisi olacağız…içeriden gelecek tehditlere karşı tüm yurttaşlar gibi TSK da sorumluluk duygusu içindedir. Ancak biz elimizde silah olduğu için, bunu gerektiği zamanda, halkımızın isteği doğrultusunda kullanmak istiyoruz" cevabını vermiştir. 

PKK'nın Almanya'da 30 milyon mark kara para elde ettiği ve bu parayı Türk bankalarını kullanarak transfer ettiğini kaydeden komutanlar, bu paranın transferinin hangi bankalar aracılığıyla gerçekleştirildiğine ilişkin soruları "Bu belgeler elimizdedir, devletin istihbarat birimlerinin elindedir" yanıtıyla geçiştirmiştir. 

Brifingin PKK'yla ilgili bölümünde irticai tehdit üzerinde de durulurken "irticanın yok edilmesi hayati öneme haizdir" denilmiş, terörün devlete günlük maliyetinin 4 milyon dolar olduğu da açıklanan brifingte, PKK'yla radikal İslamcı akımlar arasındaki ilişkiye de şu yanıt verilmiştir: "Radikal İslamcılar millet yerine ümmet kavramını yeğliyor. İrticacılar bu nedenle PKK'lıları da Müslüman olarak görmekte ve onları desteklemektedir. İrticacılar bu nedenle PKK'ya İran ve 
Suriye'nin desteğini de haklı görüyorlar. İran ve Suriye radikal İslamcılara parasal destek vermektedir. Bu nedenle de PKK'yla radikal İslamcılar aynı paraleldedir."206 

4.2. Yargı mensuplarına verilen brifing: 

Haziran 1997 ayında yüksek yargı mensuplarına, Genelkurmay Karargahında “İrticai Faaliyetler” konusunda çeşitli brifingler verilmiştir. RP tarafından düzenlenen Sultanahmet mitingi, Hasan Hüseyin CEYLAN, Şevki YILMAZ, Fethullah ERBAŞ’a ait video görüntüleri ile desteklenen bu brifinglerin ilki 10 Haziran 1997 tarihinde verilmiştir. 

Bu Brifinge; Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden, Yargıtay Başkanı Müfit Utku, Danıştay Başkanı Firuzan İkincioğulları, Sayıştay Başkanı Vecdi Gönül, Askeri Yargıtay Başkan ve üyeleri, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nin Başkan ve üyeleri, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş, Ankara DGM savcılarından Nuh Mete Yüksel, 2 No.lu DGM'nin Başkanı M. Turgut Okyay, Anayasa Mahkemesi'nin üye ve raportörleri, Yargıtay'ın ceza dairesi başkanları, üyeleri, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığımda görevli savcılar, Danıştay'ın daire başkanları, üyeleri, tetkik hakimleri ve savcılarla birlikte 400'e yakın yargı mensubunun katıldığı gözlenmiştir.207 

 Şevket Kazan'ın yazılı ve sözlü olarak hakim ve savcılara brifinge katılma izni 
vermediğini hakim ve savcılara ileten Ankara Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Mesutoğlu ile Başsavcıvekilleri Orhan Aksoy, Zeki Güngör, Ankara DGM Başsavcısı Cevdet Volkan’ın ise brifinge katılmadığı; DGM'nin askeri savcı ve hakimlerinin tamamının brifingde hazır bulunduğu görülmüştür. Yaklaşık 400 hakim ve savcının katıldığı bu brifing, Yargıtay üyeleri, tetkik hakimleri ve savcılarından gelen istek üzerine 12 Haziran 1997 günü tekrarlanmıştır. 

 İrticai Faaliyetler başlıklı takdimi ise İstihbarata Karşı Koyma Daire Başkanı 
Tümgeneral Fevzi Türkeri yapmıştır. 

 Sözkonusu Brifing metni, Cumhurbaşkanlığı Süleyman Demirel Arşivi’nde de yer almaktadır.208 17 Ocak 1997 tarihinde Cumhurbaşkanı Demirel’e verilen brifinge kıyasla daha az sayıda noktalama işareti hatası ve yabancı kökenli kelimenin bulunduğu brifing metninin, -muhtemelen daha kolay okunabilir olması için- tamamının büyük harflerle yazıldığı ve istihbarat diliyle kaleme alındığı görülmektedir. 
 Brifingte, Genelkurmay İstihbarat Başkanı Korgeneral Çetin Saner tarafından yapılan açılış konuşması –üzerinde herhangi bir oynama yapılmaksızın- 
aşağıda aktarılmaktadır: 

 “DEĞERLİ KONUKLAR GENELKURMAY BAŞKANLIĞI KARARGAHINA HOŞGELDİNİZ. 

 SİZİN GİBİ BÖYLE DEĞERLİ BİR TOPLULUĞU ARAMIZDA GÖRMEKTEN SON DERECE BAHTİYARIZ. 

 SİZLERİ BUGÜN BURAYA, ANAYASA’DA ESASLARI BELİRTİLEN CUMHURİYET REJİMİMİZİ YIKARAK, YERİNE DİNİ ESASLARA DAYALI SİYASAL 
İSLAM DÜZENİNİ KURMAK İSTEYEN, İRTİCAİ UNSURLARIN ULAŞTIĞI BOYUTLARLA İLGİLİ DEĞERLENDİRMEMİZİ SUNMAK İÇİN DAVET ETMİŞ 
BULUNUYORUZ. 

 BU TAKDİM DETAYA GİRMEDEN GENEL ÇİZGİLERİ İLE OLAYIN YAKIN BİR GELECEKTE ORTAYA KOYACAĞI BOYUTLARIN ÖNEMİNİ 
VURGULAYACAKTIR. SÖYLENEN HER HUSUSUN DELİLLERİ ELİMİZDE MEVCUT OLUP BUNLARIN SAKLI TUTULMASINDA ÜLKE HUZURU BAKIMINDAN FAYDA 
GÖRÜLMÜŞTÜR. BUNDAN DOLAYI AYRINTILARA GİRİLMEYECEKTİR. 

 T.S.K.LERİ BU DEĞERLENDİRMEYİ ANAYASAMIZIN 1 VE 2 NCİ MADDELERİ İLE BU MADDELERİN DEĞİŞTİRİLEMEYECEĞİNİ İFADE EDEN 4. MADDESİ İLE İÇ HİZMET KANUNU’NUN 35 VE İÇ HİZMET YÖNETMELİĞİ’NİN 85 NCİ MADDELERİ NE GÖRE KENDİSİNE VERİLEN VAZİFEYE İSTİNADEN YAPMAKTADIR. 

 T.S.K.LERİ İÇ TEHDİTLE İLGİLİ BU DEĞERLENDİRMEYİ DAHA ÖNCEDE YAPMIŞTIR. 

 1984’DEN BU YANA BÖLÜCÜ TERÖR ÖRGÜTÜNÜN YARATTIĞI TEHDİT YİNE TARAFIMIZDAN DEĞERLENDİRİLEREK İÇ GÜVENLİK HAREKAT KONSEPTİ 
OLUŞTURULMUŞ VE BU KONSEPTLE TERÖRE KARŞI ETKİN BİR MÜCADELE SÜRDÜRÜLMÜŞTÜR. MALUMLARI OLDUĞU ÜZERE BU MÜCADELE HALEN 
DEVAM ETMEKTEDİR. 

 BUGÜN İSE BÖLÜCÜ TERÖR TEHDİDİNİN YANISIRA İRTİCAİ UNSURLAR EYLEM VE FAALİYETLERİ İLE CUMHURİYET REJİMİMİZİ AŞINDIRMIŞ VE HALEN 
ULAŞTIĞI BOYUTLAR İTİBARİYLE BÖLÜCÜ TERÖR TEHDİDİ İLE BİRLİKTE İÇ TEHDİT DEĞERLENDİRMESİNDE BİRİNCİ ÖNCELİKLİ TEHDİT KONUMUNA 
GELMİŞ BULUNMAKTADIR. 

 TSK.LERİ YASALARIN KENDİSİNE VERDİĞİ VAZİFE DOĞRULTUSUNDA GİDEREK ARTAN İRTİCAİ FAALİYETLERİ DEĞERLENDİRMİŞ VE BUNA İSTİNADEN “BATI HAREKAT KONSEPTİ”Nİ OLUŞTURMUŞ VE NASIL Kİ DAHA ÖNCE İÇ GÜVENLİKLE İLGİLİ BİR TEŞKİLAT YAPMIŞSA, BU KONSEPTE İSTİNADEN DE İRTİCA İLE MÜCADELE İÇİN, BATI ÇALIŞMA GRUBU ADI ALTINDA YENİ BİR TEŞKİLAT KURMUŞ VE BU TEŞKİLAT SİYASAL İSLAMIN RESMİNİ OLUŞTURMAK İÇİN ÇALIŞMALARINI ÜLKE GENELİNDE BAŞLATMIŞTIR. 

 BU MÜCADELE; CUMHURİYET REJİMİMİZİN ANAYASADA ÖNGÖRÜLEN ESASLAR DOĞRULTUSUNDA KORUNMASI VE KOLLANMASI MÜCADELESİDİR. 

 BU MÜCADELEDE SİYASET YOKTUR. T.S.K.Nİ SİYASET DIŞINDA TUTMAK İÇİN NE GEREKİYORSA YAPILMAKTADIR. BU NEDENLE BİRAZ SONRA ARKADAŞLARIM TARAFINDAN TAKDİM EDİLECEK DEĞERLENDİRME MİZİN SİYASİ BİR MAKSADI VE MESAJI OLMAYIP, TAMAMEN YASALARIN T.S.K.NE VERMİŞ OLDUĞU VAZİFE DOĞRULTUSUNDA OBJEKTİF VERİLERE GÖRE HAZIRLANMIŞ OLDUĞU GÖRÜLECEKTİR. 

 ŞİMDİ SİZE ARKADAŞLARIM BU KONUDA ÖNEMLİ MESAJLAR VERECEK VE RESMİ ÇİZECEKLERDİR. AMAÇ, YAPILAN DURUM TESPİTİNE BAĞLI OLMAKTIR. 

 HEPİNİZE SAYGILAR SUNUYOR VE SÖZÜ TAKDİMCİ ARKADAŞIM FEVZİ TÜRKERİ’YE BIRAKIYORUM.” 


17 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder