28 ŞUBAT 1997 TARİHLİ MİLLİ GÜVENLİK KURULU TOPLANTISI, BÖLÜM 22
- Burada dikkatlerden kaçırılmak istenen gerçeğin farklı olduğu, İmam Hatip Liselerinden mezun olanların yirmide birinin din adamı olduğu, kızlarda bu oranın % 1'in altında olduğu, doğru olanın, önce bu okulların din adamı yetiştiren okullar haline dönüştürülmesi olduğu,
- Bugün İmam Hatip Lisesi kaynaklı binlerce bayan öğretmen, doktor ve diğer Devlet görevlisi ile Devlet memurları kılık ve kıyafet mevzuatına göre mücadele edilmesi gerekirken, okullara sağlanan bu serbestliği anlamanın mümkün olamadığı,
- Bu uygulamalar ile Laik Türkiye Cumhuriyeti ve Atatürk'ün en büyük eseri olan çağdaş Türk kadını hedef alınmış ve İrtica'ın kadınlarımızı İslamiyetin kabulünden beri hiç olmadığı bir şekilde veya bazı yetkililerin ifade ettikleri gibi "Geleneklere uygun bir kıyafete" değil tamamen ithal, vahabi özlemi kıyafetlere bürünmeye zorlamasına seyirci kalındığı,
- Şimdi akla gelenin; "Bundan sonra İrtica'ın hangi istekleri kabul edilecektir?", bir başka ifade ile sıradaki taviz nedir? Sorusu olduğu, irticai kesimin;
-Mesainin namaz saatlerine göre düzenlenmesi,
-Ramazan'da iftar saatinde mesainin bitirilmesi,
-Faizin kaldırılması,
-Herkesin kendi hukukunu seçmesi konularında fiili uygulamalarına başlamış,
Devletten bunun tescil edilmesini beklemekte olduğu.
- Bu şartlar altında; Anayasa Mahkemesinin RP'nin kapatılması ile ilgili gerekçeli kararının herkes tarafından birkez daha okunmasında yarar olduğunun değerlendirildiği,
- Diğer yandan; Devletin karar mekanizmasını oluşturan önemli ve öncelikli kadroların bir kısmında halen görevde bulunan Siyasal İslam yanlıları irtica ile mücadelenin başarısını engelleyen bir başka önemli faktör olarak dikkat çektiği,
- Bu bağlamda; Başbakanlık tarafından 04 Şubat 1998 tarihinde yayımlanan "İlçe merkezli denetim" genelgesini uygulamaktan sorumlu, bazı İl ve İlçelerimizde görev yapan Vali ve Kaymakamların irticai görüşe sahip oldukları; gerek söylem, gerek uygulama ve gerekse yaşam tarzları ile bilindiği, bu nedenle, sözkonusu bu kurulların, birinci öncelikli tehdit olan irtica ile
mücadelede başarılı olması bu aşamada şüpheli görüldüğü,
- Başta Mülki İdare, Emniyet teşkilatı, Sağlık, Adalet ve Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere tüm diğer Devlet kuruluşlarında mevcut irticai kadrolaşma henüz tasfiye edilmemiştir. İrtica'ın kontrolundaki mahalli idarelerde ise hem kadrolaşma hem de öğrenci okutma, fakirlere yardım gibi
görüntüler altında para dağıtarak taraftar toplama çalışmaları tüm yoğunluğu ile devam ettiği,
- İmam Hatip Liselerindeki yönetici ve öğretmenlerin büyük bir bölümü de irticaya destek vermektedir. Bu okullar, irticai kesimin çocukları için tercih ettiği bir eğitim kurumu olma özelliği yanında, yine bu kesime destek veren öğretmenlerin de tercih ettiği işyerleri haline gelmiştir. İmam Hatip Liselerinde görevli bayan öğretmenlerin hemen hemen tamamının türbanlı olduğu,
- Diğer yandan; bazı sağlık kuruluşları başörtülü doktor, hemşire ve ebelerin sığınma yerlerine dönüşmüş, türbanlı bayan yargıçlar, tüm yasal engellere rağmen göreve başlatıldığı,
- Öte yandan; Devletin bekasına yönelik bir tehdit olan irtica ile ilgili yayınların ayırım ve cezalandırılmasında da ciddi mevzuat boşlukları halen devam etmektedir. Laiklik de dahil Cumhuriyetin tüm ilke ve değerlerine karşı çıkan ve açıkça bunun propagandasını yapabilen yayın kuruluşlarına ve kişilerine verilecek cezaların ya hiç olmayışı veya yetersizliği İrtica'ın bütün hızıyla
gelişmeye devam etmesinde ki en önemli faktörlerin başında geldiği,
- Finansmanı şimdi Fazilet Partili olan Belediyelerce sağlanan, Akit ve Yeni Şafak gazeteleri örneğinde olduğu gibi irticai yayın yapan, özellikle Türk Silahlı Kuvvetlerini ve Komutanları hedef alan birkaç gazete ve üç beş yazar bile hiçbir yasa ve sınırlama tanımadan yayınlarını ve tahriklerini sürdürmekte, gerek yargı ve gerekse idare büyük bir ilgisizlikle seyirci kalmaya devam ettiği,
- İrtica'ın yayın alanındaki faaliyetlerinin önlenmesi konusundaki en önemli gelişme; RTÜK tarafından yapılan ve çoğunluğunu irticai kesimin kazandığı TV. frekans tahsis ihalesinin iptal edilmesi olmuştur. Ancak, yayınlar hala devam etmektedir. Başbakanlığın yayımlamış olduğu İlçe Merkezli Denetim direktifi içerisinde bu şekilde yayın yapan radyo ve TV.lerin tespit ve gereğinin
yapılması da yer aldığı,
- Ancak, RTÜK'ün görevi olmasına rağmen gerekli denetimi yurt sathında yapabilecek şekilde teşkilatlanmamış olması, Emniyet ve Savcılık kadroları ve imkanlarının yetersizliği, özellikle yerel ve bölgesel yayın yapan TV. ve radyoların denetim ve gereğinin yapılmasına imkan vermemekte olduğu,
- İrticai yayın konusunun gerekli idari ve yasal tedbirleri içeren bir paket halinde ele alınmasına olan acil ihtiyaç devam ettiği,
- Yayın alanındaki en önemli boşluklardan biri de, kamuoyunun yanlış bilgilendirilmesini önleyecek ve irtica ile mücadelede alınan tedbirler konusunda lehte kamuoyu oluşturacak bir psikolojik harekat uygulanmasındaki noksanlık olduğu,
- Böyle bir psikolojik harekat ile kendi lehinde kamuoyu oluşturması gereken idare, aksine İrtica'ın yayın yolu ile oluşturduğu kamuoyu baskısının etkisinde kalmakta, en son okullardaki türban uygulaması örneğinde olduğu gibi, geri adım atarak irticaya en büyük desteği kendisi vermekte olduğu,
- İrticaın bugün ulaştığı noktada bir yandan kendi eğitim anlayışına göre eğitim yapabilen, kadrolarını yetiştiren, diğer yandan bu faaliyetlerinin gerektirdiği ekonomik gücü sağlayabilen bir konuma geldiği,
- Nitekim; irticai kadrolaşmanın geniş ölçüde yaşandığı Hazine Müsteşarlığında, teşvik verme yetkisi ağırlıklı olarak İrtica'ı destekleyen sermayeden yana kullanılmaktadır. Bu şirketlerin hakkı olanı talep ettikleri şeklindeki yaklaşımlar, ne yazıkki irticai kadroların Devlet Hazinesini yandaşlarına dağıtımda daha da cesaret bulmalarına neden olmakta, bu durum; irticai mücadele kararlılığı ile bağdaşmamakta olduğu,
- Görüldüğü üzere; tehdit, Millet iradesinin mutlak üstünlüğüne, egemenliğin kayıtsız, şartsız Türk Milletine ait olduğu Demokratik, Laik ve Sosyal Bir Hukuk Devletinde, Milletin kendi iradesine, kuvvetler ayırımının vazgeçilmez takipçisi olan Devletin kendisine ve nihayet Demokrasiye aşık olan Türk evlatlarının Vatan ve Millet sevgisine karşıdır.
- Bu bağlamda; çeşitli çevrelerdeki irticai tehdit algılamasındaki farklılıklar İrtica'ın halihazırda gelişmesini sürdürmesinde en önemli faktör olma özelliğini korumaktadır. Hedefleri, strateji ve taktikleri ile bazı alanlardaki faaliyetleri ortaya konulan irticai hareket, özet olarak; Dini siyasallaştırarak iktidara ulaşmayı, bunu gerçekleştirebilmek için de Demokrasinin bütün meşru
vasıtalarını kullanarak taban oluşturmayı hedef almıştır. Hukuki bir ifade ile amaç gayri meşru, ancak vasıta meşrudur.
- Bu meşru vasıtalar ile mücadelede kullanılacak yöntemlerde suç unsuru arayarak işlem yapmayı beklemek, irtica ile mücadelede hiç birşey yapmamakla eşdeğerdedir.
- Bu durumda idarenin yapması gereken, bir yandan yasal boşlukları dolduracak düzenlemelerin yapılmasını sağlamaya çalışırken, diğer yandan elindeki imkan ve tercihleri kullanmada hassasiyet göstermektir.
- Bu kapsamda; irticaya destek veren şirket, holding ve finans kurumlarına, Hazine teşviklerinin verilmesinin önlenmesi buna bir örnek teşkil edebilecektir.
- Çünkü; Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin en temel niteliklerinden biri olan laiklik; yasal mevzuat, cezai müeyyide eksikliği ve siyasi istismar yüzünden korunamaz hale gelmiş, ihtiyaç duyulan yasalar her devirde değişik beklentilerle bir türlü çıkartılamamıştır.
- Sonuç olarak; 8 Yıllık Kesintisiz Eğitimin gerçekleştirilmesi ve alınmış olan iyi niyetli bazı tedbirlere rağmen, 28 Şubat MGK kararları gereklerinin, geçen bir yıllık süre içinde yerine getirildiğini söylemek, mümkün görülmemektedir.
- Aksine; İrtica ile mücadelede ilave tedbirler beklenirken mevcut tedbirlerin dahi uygulanmasında çeşitli sebeplerle yeterli kararlılık gösterilmemiş, irtica gelişmesini sürdürmüş ve nitelikleri Anayasa'da belirtilmiş Cumhuriyet için en önemli tehdit olma özelliğini korumuştur.
- Devlet kademeleri ve eğitim kurumlarında ciddi kadrolaşmayı, önemli ölçüde İrtica'ı destekleyen sermaye kaynağı oluşturmayı, Atatürk düşmanlığını, laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetini temelden değiştirmeyi hedef alan irticai faaliyetlerde; her geçen gün ciddi boyutta bir artış olduğu gözlenmektedir.
- İrticai tehdite karşı vakit geçirilmeden etkin ve köklü tedbirler alınmadığı takdirde, rejimin ve ülke bütünlüğünün yakın bir gelecekte daha büyük ve çok daha ciddi tehlikelerle karşı karşıya kalabileceği değerlendirilmektedir.
- Zamanında müdahale edilmediği takdirde; İrtica'ın kanser gibi, Anayasal organları içeriden çürüteceği ve süratle yayılarak Devlet'in sonunu hazırlayacağı kaçınılmaz bir gerçektir.
- Bu kapsamda; irticai kesimin simgesi olan türban eylemlerinin diğer yıkıcı ve bölücü unsurların da teşvik ve desteği ile başta İstanbul ve Ankara olmak üzere özellikle irticai yönden hassas olan illerde şiddet eylemlerine dönüşebilme ihtimaline karşı Türk Silahlı Kuvvetleri Emniyet ve Asayiş Planlarının uygulanmasına yönelik hazırlıklarını yapmıştır.
- Bu durum çerçevesinde; topyekün mücadele kararlılığı olmadan İrtica'ın gelişmesini önlemek mümkün görülmemekte ve herşeyden önce mevcut yasal ve idari mevzuatın gereklerinin acilen yerine getirilmesi hayati öneme haiz bulunmaktadır.
- Bu kapsamda;
A. Milli Güvenlik Kurulu'nun 28 Şubat 1997 tarih ve 406 sayılı kararında yeralan 18 tedbirin hiç bir taviz verilmeksizin kararlılıkla uygulanmasına devam edilmesi, bu tedbirlerin gerektirdiği ve Hükümetin kabul ettiği yasal ve idari düzenlemelerin ivedilikle tamamlanması ve çıkarılması,
B. Anayasa ve Anayasa Mahkemesinin verdiği kararların arkasında durulması, verilecek demeç ve konuşmalarda alınan kararların doğruluğunu tartışacak ve yargının yıpratılmasına neden olacak durumlara meydan verilmemesi,
C. Hükümete mensup partili bakan ve milletvekillerinin mevcut yasa ve yönetmeliklerin uygulanmasını engelleyici ve Devlet otoritesini sarsacak şekilde beyanat ve eylemlerine müsaade edilmemesi,
D. Anayasa, Yasa ve ilgili yönetmeliklerde öngörülen müeyyidelerin kişi, zümre ve siyasi örgütlere karşı ayrıcalık tanınmaksızın titizlikle uygulanması,
E. Tüm kamu kurum ve kuruluşları ile Devlet görevlilerinin irtica ile kararlılıkla mücadele için yönlendirilmesi, bu konuda siyasi kararlılığın gösterilmesi,
F. Hükümet tarafından, irticayla mücadele konusunda alınmış ve alınacak tedbirleri uygulayacak kadroların oluşturulması ve uygulamanın etkili bir şekilde kontrol edilmesi,
G. Öncelikle; Mülki idare, Emniyet teşkilatı, Sağlık, Adalet ve Milli Eğitim Bakanlığı dahil olmak üzere Devlet kademelerindeki irticai kadrolaşmanın süratle tasfiyesi,
H. Siyasal İslamın bir simgesi haline gelen türbanın her ne suretle olursa olsun Devlet daireleri, kamu kurum ve kuruluşları ile öğretim kurumlarına girmesini önleyici Anayasa, yasa ve bu konuda çıkarılan yönetmeliklere titizlikle uyulmasının sağlanması, İrticai kesimle birlikte bölücü örgüt ve solcu kesimin türban krizini alevlendirmesine ve ülkede bir kaos yaratılmasına fırsat verilmemesi,
I. İrticaya destek veren Radyo ve Televizyon Kuruluşlarının etkili bir şekilde denetlenebilmesi için RTÜK’ün gerekli teşkilata ivedilikle kavuşturulması,
J. Siyasal İslamın dinamosu olan İrtica’ı destekleyen sermayeye Devlet Hazinesinden verilen teşviklerin önlenmesi için gerekli yasal ve idari tedbirlerin alınması,
K. Fethullah GÜLEN Nurcu Tarikatının faaliyetlerinin ivedilikle incelenmesi ve izlenmesi, bu konuda alınacak tedbirlerin tespit edilerek uygulamaya konulması,
L. Başta İRAN olmak üzere diğer İslam ülkelerinin Türkiye'ye yönelik İslami Rejim ihracı ile ilgili faaliyetlerinin takip edilmesi ve gerekirse bu ülkelerle olan siyasi ilişkilerimizde gerekli tedbirlerin alınmasında tereddüt gösterilmemesi önem arzetmektedir.
- Gelinen bu noktada; sorun artık Cumhuriyet rejiminin bekası sorunudur. Oy kaygısı ile bu gerçeğin gözardı edilmesi ülkeyi kaosa götürecektir.
- 1923 yılında M.Kemal ATATÜRK "Bizi yanlış yola sevk edenler bilirsiniz ki, çoğu zaman din perdesine bürünmüş saf ve temiz halkımızı hep dini kural sözleri ile aldata gelmişlerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz.
- Görürsünüz ki Milleti mahveden, esir eden, harap eden kötülükler hep din perdesi arkasındaki dinsizlik ve kötülüklerden gelmiştir." diyerek tehdidin gerçek boyutunu ortaya koymuş ve Türk milletinin geçmişte yaşadığı tüm kötü tecrübelerin ve çağdaşlaşma ihtiyacının bir sonucu olarak laikliği modern Türkiye Cumhuriyetinin en temel niteliği haline getirmiştir.
Laiklik; Demokrasinin ve hukuk Devletinin vazgeçilmez şartı, Türk milletinin birlik ve beraberliğinin garantisidir.
İşte bu nedenle; Atatürk'ün kurduğu modern Türkiye Cumhuriyeti Devletinin nitelikleri değişmeyecek, değiştirilemeyecektir. Bunlar; Anayasamız ile garanti altına alınmış, Atatürk milliyetçiliği, demokratik, laik ve sosyal temellere dayalı;
Tek millet,
Tek vatan,
Tek devlet,
Tek dil,
Tek bayrak, olarak ifade edilmektedir.
Takdir Zat-ı alilerinindir.Arz ederim.” ifade edilmektedir.
17 Mart 1998 tarihinde yapılan MGK toplantısında sözkonusu irtica konulu takdim yapılması üzerine, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği bünyesinde, çeşitli çalışmalar yapılmıştır. 31 Mart 1998 tarihinde yapılan ARZ başlıklı çalışmada222, Genelkurmay Başkanlığı tarafından 17 Mart 1998 tarihinde yapılan “İRTİCA NE DURUMDADIR?” başlıklı belgenin incelenerek özetlendiği görülmektedir.
Sözkonusu Genelkurmay Başkanlığı takdiminde yer alan iddialar hakkında Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği bünyesinde bir inceleme çalışması yapılmıştır.
1 Nisan 1998 tarihinde yapılan “ARZ” başlıklı bu çalışmada, sözkonusu takdimdeki iddiaların tek tek incelendiği tespit edilmiştir.
23 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder