Abdurrahman DİLİPAK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Abdurrahman DİLİPAK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Temmuz 2017 Cuma

28 ŞUBAT 1997 TARİHLİ MİLLİ GÜVENLİK KURULU TOPLANTISI, BÖLÜM 9


  28 ŞUBAT 1997 TARİHLİ MİLLİ GÜVENLİK KURULU TOPLANTISI, BÖLÜM 9


 MİT Müsteşarlığından 26.02.1997 tarihinde gelen cevabi yazıda;160 

 “Türk öğrencilerin MISIR, SUUDİ ARABİSTAN, LİBYA ve İRAN’da yoğunlaştığı, MISIR’da, İmam-Hatip Lisesi mezunu öğrencilerinin El Ezher Üniversitesi’nin Arap Dili ve Edebiyatı ile İlahiyat eğitimi veren bölümlerine kabul edildiği, YÖK’ün El-Ezher üniversitesi ile Türk üniversiteleri arasında muadiliyet konusunda hassas davranması nedeniyle son üç yılda öğrenci kabul etmeyen El-
Ezher Üniversitesinin 1996 yılında ilk olarak 150 öğrenci aldığını, halen bu okulda 1100 Türk öğrenci bulunduğunu, bu öğrencilerinin 600’ünün Milli Görüşçü, 250-300’ünün Fethullah GÜLEN Grubu yandaşı olduğu, 25-30 kişi kadar Ülkücü ve 25-30 kadarının da PKK yanlısı Kürdistan İslam Hareketi 
(KİH) yandaşı olduğu, az sayıda Süleymancı, Nurcu ve Radikal İslamcı öğrenci bulunduğu, Türk öğrencilerin ülkedeki toplantı ve gösteri yasağı nedeniyle toplu etkinliklerde bulunamadıkları, Suudi Üniversitelerinde 400 kadar Türk öğrenci olduğu, öğrencilerin %60’ının F.GÜLEN, %30’unun Milli Görüş yanlısı, kalanının da radikal eğilimli olduğu, ancak bu ülkede tarikatçılığının yasak olması 
nedeniyle belirgin bir faaliyet gösterilemediği, Türk öğrencilerin zamanla Vahabiliği benimseme eğilimine girdikleri, Libya’da Uluslararası İslama Çağrı vakfı kontrolündeki İslama Çağrı Üniversitesinde halen 16 Türk öğrenci bulunduğu, hayat ve okuma şartlarının zorluğu nedeniyle bu 
ülkenin tercih edilmediği, İran’da okuyan Türk öğrencilerin Türkiye’deki İran kültürevleri ve misyonları kanalıyla legal yollardan gelenlerle, ülkemizdeki Caferi cemaatine mensup olan illegal yollarla bu ülkeye gelen düşük eğitimli öğrenciler olduğu, sonuç olarak sözkonusu Türk öğrencilerin gittikleri ülkenin gerek mezhepsel, gerekse siyasi açıdan mevcut eğilimlerine sempati besleyecek bir 
“muhib” olarak yetiştirildiklerinin söylenebileceği, ancak anılan öğrenciler kanalıyla sistematik bir uyuşturucu ve silah kaçakçılığı yapıldığına ilişkin bilgi bulunmadığı, buna rağmen konunun araştırıldığı, herhangi bir bilgi derlenebildiği takdirde ayrıca sunulacağı” belirtilmiştir. 

 (İDDİA 28 üzerinde “GNK-BAŞ” notu var.) 

 İDDİA 28: Birçok üniversitenin yönetim ve öğretim kadrosuyla öğrencileri RP yandaşları tarafından kontrol edilmektedir. (Sayfa:38-39) 

 CEVAP 28: Sayıları 34’ü bulan bu öğretim üyelerinin bağlı bulundukları İslami grup ve cemaatlere göre dağılımlarını içeren liste ekte sunulmaktadır. 

 (İkinci bir arşiv belgesinde161 bu iddia ve cevap şu şekilde yer almıştır: 

 Halihazırda başta İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Trakya Üniversitesi, Erzurum Atatürk Üniversitesi, Kırıkkale Üniversitesi, Ankara gazi Üniversitesi, Harran Üniversitesi, Konya Selçuk Üniversitesi olmak üzere birçok üniversite yönetim ve öğretim kadrosu ile öğrenciler Refah Partisi yandaşları tarafından kontrol edilir hale gelmiştir. 19 Mayıs Üniversitesi de belirtilen 
Üniversiteler arasına girmek üzeredir. 

 Bu hususta yapılan araştırma aşağıdaki neticeyi vermiştir: 

 Kırıkkale Üniversitesi dışındaki Rektörler Cumhurbaşkanınca tayin edilmiştir. 

 Harran Üniversitesinin Rektörü daha yeni tayin edilmiştir. 

 Üniversite kurumunu her türlü akımdan korumak için fevkalade hassasiyetle hareket edilmelidir.) 

 (İDDİA 29 üzerinde “İÇİŞLERİ” notu var.) 

 “İDDİA 29: RP’li Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız, İslamiyetin ilk dönemlerinde uygulanan “İslam Şurası” sistemi ile belediye hizmetlerini ve sosyal hayatı düzenleme gayretleri göstermektedir. (Sayfa:39-40) 

 CEVAP 29: Konunun İçişleri Bakanlığı’nca incelenerek, sonucundan bilgi verilmesi istenmiştir. 

 İçişleri Bakanına yazılan yazı örneği ektedir.” 

 Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği tarafından 4 Şubat 1997 tarihinde İçişleri Bakanlığına gönderilen konuya ilişkin yazıda;162 

 “Sincan belediye Başkanı Bekir YILDIZ’ın “Kudüs Gecesi” adı altında düzenlediği toplantıda; uluorta laikliğe aykırı davranış ve beyanlarda bulunduğu, İslam Şurası gibi safsatalarla çağdaşlığa aykırı bir sosyal yaşam biçimi propagandası yaptığı ve bu suretle Devletimizin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, hukuk devleti ve laik Cumhuriyet ilkelerine aykırı davranışlar 
sergilediği tesbit edilmiştir. Adı geçen Belediye Başkanı ve basına intikal eden diğer bazı belediye başkanları hakkında, bu eylemlerden dolayı Bakanlığınızca ne gibi işlem yapıldığının çok acele Cumhurbaşkanlığına bildirilmesi” istenmiştir. 

 Bu yazıya cevaben İçişleri Bakanlığından gelen yazıda;163 “Anakara İli Sincan Belediye Başkanı Bekir YILDIZ’ın Kudüs Gecesi adı altında gece düzenleyerek Hamas ve Hizbullah Örgütü liderlerinin posterlerini astırdığı ve ayrıca Anayasa’da yer alan hukuk devleti ve laik Cumhuriyet ilkelerine aykırı konuşma yaptığı hususunda 03.02ç1997 tarihli soruşturma izni verilmiş olup, Bakanlığım Teftiş 
Kurulu Başkanlığınca soruşturma yürütülmektedir. Sincan Belediye Başkanı Bekir YILDIZ, soruşturmanın selameti açısından Anayasa’nın 12774 ve 1580 sayılı Kanun’un 3394 sayılı Kanun’un 93. maddesi uyarınca geçici bir tedbir olarak 04.02.1997 tarihinde tarafımdan görevinden uzaklaştırılmıştır.” denilmiştir. 

 (İDDİA 30 üzerinde “Hiçbir işlem yapılmayacak” notu var.) 

 İDDİA 30: Refahlı belediyeler kendi kontrolünde faaliyet göstermekte olan yurt, pansiyon ve bir kısım vakıf imkanlarını kullanmak suretiyle şehir varoşlarında yaşayan fakir ailelere gıda, yakacak ve parasal yardım yapmakta, bu ailelerin çocuklarının eğitim masraflarını üstlenmekte ve RP’li büyükşehir belediye tarafından yükseköğrenim gençliğine karşılıksız burs verilmektedir. Bu maksatlar için sadece Ankara Büyükşehir Belediyesi’nce bu konuda ayrılan fon miktarı 5 trilyon lira civarındadır. (Sayfa:40-41) 

 CEVAP 30: Bu tür faaliyetlerin önlenebilmesi için sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının daha etkin bir şekilde faaliyet göstermesi ve bu arada Kredi ve Yurtlar Kurumu’nca öğrencilere daha yaygın ve üst düzeyde kredi verilmesi gerekmektedir. 

 (İDDİA 31 üzerinde “Başbakanlık” notu var.) 

 İDDİA 31: Tüm belediye kadroları RP yanlıları ve diğer irticai kesimlere üye kişilerce doldurulmakta olup; Kuran kursu, pansiyon ve vakıflar gibi girişimlere kolaylıklar sağlanmaktadır. (Sayfa:40-41) 

 CEVAP 31: Doğrudur. 

 (İDDİA 32 üzerinde “Hiçbir işlem yapılmayacak” notu var.) 

 İDDİA 32: RP’li belediyeler tarafından irticai kesimin önde gelenlerinin katılımıyla mahallelerde düzenlenen kermes, gece, hayır çarşısı gibi etkinlikler yoluyla parti propagandası yapılmaktadır. (Sayfa:41-42) 

 CEVAP 32: Konunun incelenmesi gerekmektedir. 

 (İDDİA 33 üzerinde “GNK” notu var.) 

 İDDİA 33: Yerel yönetim yasasında yapılacak değişiklikle, camilere arazi tahsisi yanında, belediye bütçelerinin %1’nin cami yapımında kullanılmasına imkanı getirilmektedir. (Sayfa:42) 

 CEVAP 33: Böyle bir kanun tasarı veya teklifi, bu zamana kadar Meclis Başkanlığına sunulmuş değildir. Gelip kabul edilirse onay için Sayın Cumhurbaşkanına sunulacaktır. 

 (34. iddia ve cevabı belgede yer almamaktadır.) 

 (İDDİA 35 üzerinde “Hiçbir işlem yapılmayacak” notu var.) 

 İDDİA 35: Refah Partisi ve irticai kesim; gıda, tekstil ve yayın sektörlerinde yurtiçinde ve yurt dışında 509 ticari şirket aracılığı ile gelir sağlamakta; bunları fakir ailelere, öğrencilere harçlık ve malzeme olarak dağıtmaktadır. (Sayfa:44) 

 CEVAP 35: Bu tür faaliyetlere mani olmak için Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarının daha etkin hale getirilmesi gerekmektedir. 

 (İDDİA 36 üzerinde “MİT” notu var.) 

 İDDİA 36: RP, Türkiye’de rejimin değişmesini isteyen S.Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Libya, İran gibi ülkelerden ve bu devletlerde faaliyet sürdüren aşırı dinci örgütlerden destek sağlamakta, hatta silah ve uyuşturucu kaçakçılığı yoluyla gelir elde etmektedir. (Sayfa:44-45) 

 CEVAP 36: Bu konunun Milli İstihbarat ve Milli Güvenlik Kurullarınca araştırılması gerekmektedir. 

 (İDDİA 37 üzerinde “MİT” notu var.) 

 İDDİA 37: İrticai kesimin nihai amaçlarına ulaşmada takip ettikleri üçüncü aşama ‘cihat’tır. Demokratik yolla siyasi iktidar ele geçirilmezse, oluşturulacak silahlı kitleyle teokratik rejimi kuracaklardır. (Sayfa:46) 

 CEVAP 37: Konunun Milli İstihbarat Teşkilatı ve Milli Güvenlik Kurullarınca ciddi şekilde incelenmesi gerekmektedir. 

 (İDDİA 38 üzerinde “Başbakan’a yazılan mektup kapsamında” notu var.) 

 İDDİA 38: RP ve diğer irticai kesim hedeflerini gerçekleştirmek için imam hatip mezunlarının Harp Okullarına girmeleri yönünde yasa tasarısı hazırlamakta, küçük rütbeli subaylara ulaşmak istemekte, çeşitli problemlere sahip ordu mensuplarına yaklaşarak, tarikatlar bazında ele geçirmeye çalışmaktadırlar. (Sayfa:47-48) 

 CEVAP 38: Konuyla ilgili verilmiş bir kanun tasarı ya da teklifi bulunmamaktadır. MGK ve Genelkurmay’ın iddia edilen konular üzerinde hassasiyetle durması gerekmektedir. 

 (İDDİA 39 üzerinde “Başbakan’a yazılan mektup kapsamında” notu var.) 

 İDDİA 39: RP, askeri lojman, garnizon gibi yerleşim merkezlerine yakın mahallelere tesettürlü öğretmen atayarak çocukları etkilemeye çalışmaktadır. (Sayfa:48) 

 CEVAP 39: Kılık ve kıyafet konusunda Cumhurbaşkanı’nca, Başbakan’a uyarı niteliğinde yazı yazıldı. (Cumhurbaşkanlığı’ndan, Başbakanlık’a yazı yazıldı.) 

 (İDDİA 40 üzerinde “Başbakanlık” notu var.) 

 İDDİA 40: İrticai faaliyetlerinden dolayı Askeri Şûra kararıyla ordudan atılan subay ve astsubaylar, başta Refahlı belediyelere, yandaşları kuruluşlara ve Adalet Bakanlığına atanmışlardır. (Sayfa:48-49) 

 CEVAP 40: Doğrudur. YAŞ kararları ile TSK’inden ilişiği kesilen 40 kadar subay ve astsubay REFAHLI belediyelere veya yandaşı kuruluşlara yerleştirilmişlerdir. Liste EK’te sunulmuştur. 

 (İDDİA 41 üzerinde “GNK” notu var.) 

 İDDİA 41: Genelkurmay Başkanlığının Milli Savunma Bakanlığına bağlanması ve Askeri Şûra Kararı’nın yargı denetimine açılması yolunda gayret sarf edilmektedir. (Sayfa:50-51) 

 CEVAP 41: Anayasa’nın 117’nci maddesinde Genelkurmay Başkanlığı’nın konumu hükme bağlanmıştır. Anayasa’da ve ilgili kanunlarda değişikliğe gidilmeden, bu yoldaki gayretler sözden ileri gitmez. Şura kararlarının yargı denetimine tabi tutulması da Anayasa değişikliğini gerektiren bir konudur. 

 (İDDİA 42 üzerinde “Başbakan’a yazılan mektup kapsamında” notu var.) 

 İDDİA 42: Refah Partisi, Milli Güvenlik Akademisi bünyesinde açılan kursa bakanlıklardan dinci ve kürtçü kesimden kişileri seçmektedir. (Sayfa:51-52) 

 CEVAP 42: Milli Güvenlik Akademisinde açılan kursa katılacak kursiyerlerin tesbitinde, Başbakanlıkça Akademiye iki misli aday bildirilmektedir. Bu adaylar genellikle üst düzey bürokratlardan oluşmaktadır. Adayların resimli bilgi formları içinde Genelkurmay temsilcinin de bulunduğu bir komisyon tarafından incelenerek bunlar arasından seçim yapılmaktadır. Ancak bu adaylardan bazılarının kursa mutlaka katılmaları için özellikle şeriatçı kesimin elindeki 
Bakanlıklardan ısrarlı taleplerin yapıldığı belirtilmektedir. Bu tür talepler Komutanlıkça özel olarak incelemeye alınmakta ve bunların kursa katılmaları önlenmektedir. Komisyonda seçilen adaylar, Akademi Komutanlığı ve Genelkurmayın süzgecinden geçtikten sonra katılacak kursiyer listesi 
kesinleşmekte dir. 

 (İDDİA 43 üzerinde “GNK” notu var.) 

 İDDİA 43: RP yandaşlarına hızla silah temin etmek için, silah ruhsatı verme yetkisini İçişleri Bakanlığından alıp, valilere devretmiştir. (Sayfa:52-53) 

 CEVAP 43: İddia doğru değildir. Vatandaşlara silah taşıma ve bulundurma ruhsatının verilmesinde yetki valilere aittir. Ancak, İçişleri Bakanlığı da bazı hallerde silah taşıma ruhsatı vermeye yetkilidir. (“Siyasi baskı ile Bakanlık pekçok kişiye silah ruhsatı vermiş ve vermektedir.” ifadesinin üstü çizilmiştir) 

 (İDDİA 44 üzerinde “MİT” notu var.) 

 İDDİA 44: İrticai unsurların, PKK terör örgütünün oluşturduğu boşluktan faydalanıp, silah ve uyuşturucu kaynaklarından yararlanarak, Güneydoğu ve İran üzerinden silah ve mühimmat temin ettikleri haberleri alınıyor. (Sayfa:52-53) 

 CEVAP 44: Bu konu milli Güvenlik Kurulu’nun her zaman gündemindedir. Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği konu üzerinde hassasiyetle durmaya devam etmelidir. 

 (İDDİA 45 üzerinde “Yazı yazılmayacak” notu var.) 

 İDDİA 45: RP askeri camianın düşüncelerini, faaliyetlerini ve icraatlarını daha yakından takibe imkan verecek bir istihbarat ağının silahlı kuvvetler bünyesinde teşkili için TSK’den ayrılan veya halen görevde bulunan subay, astsubayları ve uzman erbaşları kullanmak istemektedir. (Sayfa:53) 

 CEVAP 45: Doğrudur. Genelkurmay Başkanlığınca konunun titizlikle takibi gerekmektedir. 

 (İDDİA 46 üzerinde “Yazı yazılmayacak” notu var.) 

 İDDİA 46: PKK terörüne çözüm olarak “Müslüman Kardeşliği” ilkesini önermekte, bu maksatla Şeyh Osman başta olmak üzere diğer Kürt şeyhleriyle irtibata geçmektedir. RP Van Milletvekili Fettullah ERBAŞ’ı PKK terör örgütü elinde bulunan altı askeri geri almada görevlendirilmiştir. Refah 
Partisi ile PKK terör örgütü arasında Batman Milletvekili Musa OKÇU aracılığıyla ilişki kurulduğu öğrenilmiştir. (Sayfa:54) 

 CEVAP 46: Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği bu konuyu delillendirerek, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına intikal ettirmesi gerekmektedir. 

 BİLGİ NOTU: Şeyh Osman 30 Ocak 1997 tarihinde İstanbul’da İnternational Hospital’da öldü. (“Aynı Şeyh OSMAN olmayabilir” notu var) 

 (İDDİA 47 üzerinde “Hiçbir işlem yapılmayacak” notu var.) 

 İDDİA 47: Refah Partisi ile yakın ilişki içinde olan İhlas Haber Ajansı; Bekaa vadisinde PKK terör örgütü lideri Abdullah ÖCALAN ile siyasi içerikli bir röportaj yapmıştır. (Sayfa 55) 

 CEVAP 47: Doğrudur. 1997 OCAK ayının ilk haftasında röportaj yapılmıştır. İHA’dan alınan bilgilere göre, sözkonusu röportaj yayınlanmamış, röportajın kasetleri Geenlkurmay Başkanlığına ve İstanbul Emniyet Müdürlüğüne verilmiştir. 

 (İDDİA 48 üzerinde “Hiçbir işlem yapılmayacak” notu var.) 

 İDDİA 48: “Atatürkçü değiliz ama Atatürk ilkelerini benimsiyoruz” cümlesi ile özetlenebilecek aldatıcı yaklaşımlar sergilemekte, Başbakanın tarikat ve cemaat liderlerine verdiği yemeğe halkın tepki göstermesi üzerine, Atatürk’ün de şeyhleri Mecliste kabul ettiğini, verilen davete yanlış yapılmadığını ve tepkilerin gereksiz olduğunu ileri sürmektedirler. (Sayfa 55-56) 

 CEVAP 48: Doğrudur. 

 (İDDİA 49 üzerinde “Hiçbir işlem yapılmayacak” notu var.) 

 İDDİA 49: RP’li Bakan Necati ÇELİK “Askerlerin Sultanbeyli’de irtica yanlısı belediyeyi dışlayarak Atatürk heykeli diktirmesinin, Susurluktaki esrarengiz kazadan daha önemli olduğu” fikrini ileri sürmüştür. (Sayfa 56) 

 CEVAP 49: Doğrudur. Ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetlerine “kaba kuvvet” şeklinde tahkir ve tezyif edici sözler sarf ettiğinden hakkında Genel Kurmay Başkanlığı tarafından Adalet Bakanlığı suç duyurusunda bulunulmuştur. 

 (İDDİA 50 üzerinde “Başbakanlık” notu var.) 

 İDDİA 50: Refah Partisi, Atatürk ilke ve inkılaplarının bu ülke insanına ait değerlerden kaynaklanmadığını, bunların yahudi profesörlerin Türk toplumunu kendi inançları doğrultusunda yönlendirme gayretlerinin ürünü olduğunu ileri sürmek suretiyle, toplumun Atatürk’e olan inanç ve güvenini yıpratmaya, Atatürk düşmanlığını körüklemeye çalışmaktadır. (Sayfa 56) 

 CEVAP 50: Doğrudur. 

10 CU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,


***

28 ŞUBAT 1997 TARİHLİ MİLLİ GÜVENLİK KURULU TOPLANTISI, BÖLÜM 8

28 ŞUBAT 1997 TARİHLİ MİLLİ GÜVENLİK KURULU TOPLANTISI, BÖLÜM 8


 Bu konuda Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Necdet Seçkinöz tarafından 4 Şubat 1997 tarihinde İçişleri Bakanlığına gönderilen “Konya’da düzenlenen 
miting hk.” konulu yazıda;155 

 “Konya Belediyesi ile Milli Görüş Vakfı tarafından 9 Kasım 1996 günü Konya’da düzenlenen mitingde, “Anayasanın 174 üncü maddesindeki Kanunlara aykırı 
davranışlar sergilendiği basında yer almıştır” denilerek, bu konuda Valilikçe ne gibi bir işlem yapıldığı ve ayrıca Belediye Başkanı hakkında idari veya adli takibat yapılıp yapılmadığı hususunda Cumhurbaşkanlığına bilgi verilmesi” istenmiştir. 

 İçişleri Bakanlığının konuya ilişkin cevabi yazısında,156 “Konya Valiliğinden alınan 26.2.1997 tarih ve 546 sayılı yazıda; “Söz konusu toplantı ve yürüyüşe 
Valilikçe izin verildiği, toplantının kanuni çizgi içerisinde yapıldığı, ayrıca Hükümet Komiserince tutulan tutanakta da herhangi bir suç unsuruna rastlanmadığı, Düzenleme Komitesinde Konya Büyükşehir belediyesinde görevli herhangi bir kişinin bulunmadığı ve toplantının yapılmasında belediyenin herhangi bir girişiminin olmadığı, toplantıya Büyükşehir Belediye Başkanı Doç.Dr. Halil ÜRÜN’ün misafir olarak katıldığı ve bir konuşma yaptığı ancak toplantı ve yürüyüşte atılan slogan, taşınan pankart ve dövizlerde herhangi bir suç unsurunun bulunmadığı, toplantıda yapılan konuşmaların bant kayıtlarının çözümünün Valilikçe Konya Cumhuriyet Başsavcılığına iletilmesi üzerine Savcılıkça yapılan inceleme sonucunda açık hava toplantısı ve yürüyüşünde kanuna aykırı herhangi bir durumun olmadığı ve bant çözümünde de suç unsuru bulunmadığı için olay hakkında 2.12.1996 tarihinde takipsizlik kararı verildiği” belirtilmiştir. 

 Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Necdet Seçkinöz tarafından, 4 Şubat 1997 tarihinde İçişleri Bakanlığına gönderilen bir başka yazıda;157 

 “…bazı belediyelerin yanlı hareket ettikleri, kadrolarını kökten dinci kişilerle doldurdukları ve 2860 sayılı “Yardım Toplama Kanunu”na aykırı olarak fitre, zekat ve kurban derisi topladıkları iddia edilmektedir. Konunun incelenerek, yasal gereğinin yapılmasını ve sonucundan Cumhurbaşkanlığına bilgi verilmesi” istenmiştir. 

 (İDDİA 10 üzerinde “GNK” notu var.) 

 İDDİA 10: 25 inci sayfada “Camilerde kadrosuz olarak görev yapmakta olan cami görevlilerinin, memur statüsüne geçirilmesi yönünde gayret sarfeden 
Refah Partisi; bu suçlardan dolayı Memurin-Muhakematı Kanununa göre yargılanmasını, dolayısı ile haklarında ilgili suçlardan dolayı Cumhuriyet Savcıları ve adli makamlarca soruşturma açılmasını önlemek istemektedir.” 

 Bu hususta yapılan araştırma aşağıdaki neticeyi vermiştir. 

 İddia kısmen doğrulanmıştır. Ancak, imam olabilmek için asgari İmam Hatip lisesi mezunu olmak şarttır. Bununla beraber İHL mezunu olmayıp da hafız 
olanların müezzin olma imkanı bulunmaktadır. Ancak bu şahısların memur yapılarak yargı denetiminden kaçırılması mümkün değildir. Diyanet İşleri 
Başkanlığının onaltı bin kadro talebi vardır. Bu talebe ilişkin kanun Meclise gönderilmemiştir. 

 (İDDİA 11 üzerinde “GNK” notu var.) 

 İDDİA 11: Refah Partisi, İnkılap Kanunlarını, özellikle Tevhidi Tedrisat Kanunu, Kıyafet Kanunu, Medeni Kanun ve toplum yaşamını düzenleyen diğer kanunları delmek amacıyla Diyanet İşleri Başkanlığı’nca fetva verilmesini istemektedir. 

 CEVAP 11: Diyanet İşleri Başkanlığı’nca fetva niteliğinde her hangi bir çalışma yapılmamıştır. Bu hükümetin göreve başlamasından beri Meclisce kabul 
edilen ve Resmi Gazetede yayımlanan kanunlar arasında hiçbir delil yoktur. Kanunlar Anayasasının 89. Maddesine göre Cumb. Onay tabidir. Bu hususta 
azami titizlik gösterileceği tabiidir. (Bilgisayarla yazılan cevabın üstü karalandıktan sonra, el yazısıyla yazılan not) 

 (İDDİA 12 üzerinde “GNK” notu var.) 

 İDDİA 12: 26-27 nci sayfalarda “Refah Partisi iktidara geldiğinden bugüne kadar öncelikli olarak, Adalet, Çalışma, Milli Eğitim ve İçişleri Bakanlıkları 
başta olmak üzere, toplam 85 üst bürokrat ataması veya değişikliği yaparak bu makamlardan 51’ine kendi adamlarını veya kendi düşüncesine ılımlı bakan 
kişileri getirmiş bulunmaktadır.” 

 Bu hususta yapılan araştırma, aşağıdaki neticeyi vermiştir. 

 Bakanlar Kurulu ve müşterek kararnameyle yapılan tüm bu atamalar, Sayın Cumhurbaşkanı’nın onayına sunulmaktadır. Cumhurbaşkanlığında bu konuda 
dikkatli bir çalışma ve araştırma yapılmaktadır. Bu Hükümet zamanında Adalet, Çalışma ve Sosyal Güvenlik ve İçişleri Bakanlıkları Müsteşarları değiştirilmiş 
olup, her üçü hakkında da olumsuz bir bilgi bulunmamaktadır. Keza bu sürede anlan bakanlıklara, altı müsteşar yardımcısı ve yedi genel müdür olmak üzere 
toplam 16 üst düzey bürokratın ataması yapılmıştır. 

 (İDDİA 13 üzerinde “Hiçbir işlem yapılmayacak” notu var.) 

 İDDİA 13: Doç.Bnb.rütbesiyle Silahlı Kuvvetlerde iken yabancı kadın ile evlenmek suretiyle ordudan ayrılan ancak, milli görüş ideolojisini benimseyen Prof. Dr. Aziz Akgül Başbakanlık Başdanışmanlığı’na getirilmiştir. (Sayfa:27) 

 CEVAP 13: Doç.Bnb. Aziz Akgül, Temmuz 1996 tarihinde GATA’dan ayrılarak Kırıkkale Üniversitesi’ne geçmiş, bu üniversitede profesör olmuştur. GATA’da 
yapılan anketlerde en kötü öğretim üyesi seçilmiştir. Prof.Dr.Aziz AKGÜL, Başbakan imzası ile tekemmül eden Başbakan Başdanışmanlığına atanmıştır. 

 (İDDİA 14 üzerinde “Hiçbir işlem yapılmayacak” notu var.) 

 İDDİA 14: RP yeri geldiğinde Milli İstihbarat Teşkilatını yalancılıkla ve kendilerini kandırmakla suçlayıp, toplum nazarında küçük düşürerek bu Kuruma da 
sızma niyetlerine zemin hazırlamaktadır. (Sayfa:27-28) 

 CEVAP 14: Bu çok önemli kuruluş hakkında tereddütler uyandıran ve kuruluşun itibarını sarsan bu tür beyanlardan kaçınılması gerektiğini belirten yazı örneği 
ektedir.  İddianı ikinci kısmı için; adı geçen kuruluş gerekli tedbirleri kendi içinde almaktadır. 

(İDDİA 15 üzerinde “GNK” notu var.) 
 İDDİA 15- REFAH Partisi son günlerde TRT Genel Müdürlüğü ve TRT’yi ele geçirmek için yoğun çaba göstermektedir. RTÜK tarafından seçilen 3 adaydan biri olan Tuncay BÜYÜKERTAN’ın adaylıktan çekilmesi üzerine yerine şeriatçı görüşe yakın bir kişinin üçüncü aday olarak seçilmesi için DYP ile anlaşma gayretleri sürdürülmektedir. (Sayfa:28) 

 CEVAP 15: TRT Genel Müdürü Cumhurbaşkanı tarafından atanacaktır. Bu konu henüz Cumhurbaşkanlığına intikal etmemiştir. Tuncay BÜYÜKERTAN yerine 
birinin seçmeleri RTÜK’e baskı yapılmakta ise de, RTÜK üçüncü bir kişinin aday olarak gösterilmesini düşünmemektedir. 

 (İDDİA 16 üzerinde “Yazı yazılmayacak” notu var.) 

 İDDİA 16: Refah Partisi yönetimi kendi partilerinde olan bakanlıklarda aktif olarak, diğer bakanlıklarda da pasif yöntemlerle ve örtülü bir şekilde 
kadrolaşmaktadır. (Sayfa:28-29) 

 CEVAP 16: Doğrudur. Ancak, kararname gerektiren atamalar, Cumhurbaşkanlığınca titizlikle incelenmektedir. 

 (İDDİA 17 üzerinde “GNK” notu var.) 

 İDDİA 17: Refah Partisi, Dışişleri Bakanlığı bünyesinde kadrolaşmasını kolaylaştırmak maksadıyla; bu Bakanlığın giriş sınavlarına Arapça lisanının dahil 
edilmesi ve Müslüman ülkelere Arapça bilen diplomatların atanması yönünde çaba sarf etmektedir. (Sayfa:29) 

 CEVAP 17: Dışişleri Bakanlığının lisan imtihanları arasına Arapça konulmasına teşebbüs edileceğine dair duyumlar alındığı, henüz böyle bir uygulama 
olmadığı, eski sınav sisteminin devam ettiği, Arapça bilen bazı meslek memurlarının kendi istekleri ile Arapça konuşulan ülkelere gitmeyi 
istedikleri öğrenilmiştir. Ancak, Arapça konuşulan ülkelerde görevlendirilmek üzere, alınacak idari memurlarda Arapça bilenler tercih edilmektedir. 

 (İDDİA 18 üzerinde “GNK” notu var.) 

 İDDİA 18: Vali ve kaymakam olarak İmam Hatip kökenli ve eşleri tesettürlü kişiler atanmaktadır. 50’ye yakın valinin değiştirilmesi ve yerlerine irtica yanlısı 
olanların atandırılması için hazırlık yapılmaktadır. (Sayfa:29-30) 

 CEVAP 18: Bu Hükümet döneminde vali tayini ile ilgili bir kararname Cumhurbaşkanına sunulmamıştır. 78 vali ve 3 vali vekilinden imam hatip kökenli olan sayısı üç ile beşi geçmemektedir. Eşi tesettürlü olanı ise yoktur. Ancak türbanlı birkaç Vali eşi mevcuttur. Vali atamalarında Cumhurbaşkanlığınca gerekli titizlik gösterilmektedir. 

 (İDDİA 19 üzerinde “BAŞ” notu var.) 

 İDDİA 19: Refah Partisi emniyet teşkilatına sızma, teşkilatta kadrolaşma ve bu müesseseyi ele geçirme yönündeki gayretlerine yoğunluk kazanmıştır. 
(Sayfa:30-31) 

 CEVAP 19: Konunun incelenmesi, gereğinin yapılması ve sonucundan bilgi verilmesi için sureti ekli yazı İçişleri Bakanlığı’na gönderilmiştir. 

 (İDDİA 20 üzerinde “BAŞ” notu var.) 

 İDDİA 20: SSK Genel Müdürlüğü’nce yapılan sınavda yedekleri ile birlikte 5 bin kişiye sınav kazandırılmıştır. …sonuçta Refah Partili 5000 kişinin daha 
işe girmesi sağlanmış olacaktır. (Sayfa:31-32) 

 CEVAP 20: Konu, TBMM’de gündeme getirilmiş, ancak yapılan imtihanda kayırma olduğuna ilişkin somut bir delil ileri sürülememiştir. 

 (İDDİA 21 üzerinde “GNK” notu var.) 

 İDDİA 21: İrticai kesim, çeşitli Devlet hastanelerinde kendi yandaşı olan tabipleri başhekim ve başhekim yardımcısı sıfatı ile görevlendirmektedir. 
(Sayfa:29-30) 

 CEVAP 21: Sağlık Bakanı Doğru Yol Partisi’nden Yıldırım Aktuna’dır. Bakan, türbana karşı olduğunu açıkça beyan etmiştir. Hastanelerde personelin türbanlı 
olamayacağı ve bu hususlara dikkat edilmesi için Cumhurbaşkanı tarafından Başbakan’a yazı yazılmıştır.  

 (İDDİA 22 üzerinde “Hiçbir işlem yapılmayacak” notu var.) 

 İDDİA 22: Fatih semtindeki eski Darüşşafaka Lisesi gibi bazı kamu taşınmazları Refah Partisi ideolojisine hizmet edecek öğrencilerin yetiştirilmesi gayesi ile 
“İlim Yayma Cemiyeti” ve Muradiye Vakfı” gibi kuruluşlarca; yurt, dersane ve okul olarak kullanılmak üzere satın alınmak istenmektedir. (Sayfa:33) 

 CEVAP 22: Ziraat Bankası’na ait bu mülkün adı geçen cemiyet ve vakıflara satılmaması için talimat verilmesine dair Sayın Cumhurbaşkanı tarafından 
Sayın Başbakan’a yazılan yazı örneği ektedir. 

 (İDDİA 23 üzerinde “Hiçbir işlem yapılmayacak” notu var.) 

 İDDİA 23: İmam Hatip Okullarının yanı sıra yurt içinde ve yurt dışında açtıkları, kurdukları ve /veya denetledikleri Kur’an Kursu, dersane, okul ve üniversiteler 
vasıtası ile yoğun, yaygın ve etkili bir eğitim çalışması yürüten irticai unsurlar öğrencilere yurt ve burs imkanları sağlamaktadır. 
Bu çerçevede sadece Fethullah GÜLEN’e ait yurtiçinde ve yurtdışında toplam 448 yurt, 346 dershane, 181 okul ve 3 özel üniversite bulunmaktadır. (Sayfa:34) 

 CEVAP 23: Bu iddia tamamen doğrudur ve şeriatçı kesimin hedefine varmasında etkili olabilecek en etkin araçtır. Konunun bütün boyutlarıyla araştırılarak 
alınacak tedbirlerin tesbiti için Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği’nin görevlendirilmesinde fayda mülahaza edilmektedir. 

 (İDDİA 24 üzerinde “BAŞ” notu var.) 

 İDDİA 24: Din eğitimi verilen çocukların yaşı giderek küçülmekte, eğitimi anaokulu ve kreşler açmak suretiyle beşikten üniversiteye kadar kesintisiz ve etkin bir eğitim zinciri oluşturulmaktadır. Yoğun yaz kampları ve “Yaz Okulu” adı altında ilkokul çocuklarına yönelik dini öğreti kampları kurulmaktadır. (Sayfa:34-35) 

 CEVAP 24: Konunun MİT ve İçişleri Bakanlığı’nca incelenmesi gerekmektedir. 

 (İDDİA 25 üzerinde “MEB” notu var.) 

 İDDİA 25: İmam Hatip Okulu öğrencilerinin, Harp Okulları’na girebilmelerini temin etmek amacı ile; son senelerinde yatay geçişle klasik fen liselerine 
girmelerine olanak sağlayacak olan ve Milli Eğitim Bakanlığınca hazırlanan Yönetmelik değişikliği önerisi tepkiler üzerine yeniden incelemeye alınmıştır. 
(Sayfa:35) 

 CEVAP 25: İmam Hatip Okullarında 515.000 öğrenci fazla olduğu için başka taraflara atlama talebi çoğalmaktadır. Bunu sipesifik hedefler doğrultusunda 
ülke yönetiminde söz sahibi olabilmek için istemektedirler. Bunun önlenebilmesi için, öncelikle İmam Hatip okullarında bulunan mevcudun insan gücü planlarına uygun olarak azaltılması gerekmektedir. 

Yönetmelik, değişikliğinin yürürlüğe konulmaması ve iptali için Milli Eğitim Bakanına yazılan yazı örneği ektedir. Bu konuda Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Necdet Seçkinöz tarafından 4 Şubat 1997 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığına gönderilen “İmam Hatip Okulları hk.” konulu yazıda;158 

 “İmam Hatip Okulu öğrencilerinin, Harp Okullarına girebilmelerini temin etmek amacıyla; son senelerinde yatay geçişle klasik fen liselerine ya da klasik 
liselerin fen bölümlerine girmelerine olanak sağlayacak olan bir yönetmelik değişikliğine gidildiği iddia edilmektedir. Konunun incelenerek, çok 
acele olarak Cumhurbaşkanlığına bilgi verilmesi” istenmiştir. 

 Milli Eğitim Bakanı Prof.Dr.Mehmet SAĞLAM imzasıyla konuya ilişkin olarak gönderilen cevabi yazıda, “Milli Eğitim Bakanlığı’nda, İmam-Hatip Lisesi 
öğrencilerinin diğer liselere yatay geçişlerini düzenleyen bir uygulama yoktur. Ayrıca, Bakanlıkta bu konuda bir çalışmada mevcut değildir.” denilmiştir. 

 (İDDİA 26 üzerinde “Başbakanlık” notu var.) 

 İDDİA 26: Şeriatçı kesim, sahip oldukları üniversite sayılarını sür’atle artırma hazırlıkları yapmakta, master ve doktora için yurtdışına öğrenci gönderme 
çalışmaları yürütmektedir. Ayrıca dış ülkelerdeki şeriatçı eğitim veren üniversitelerden mezun olan kişilerin, Türkiye’de öğretmen olarak görev almasına imkan yaratmaktadır. 

 Ayrıca, gündeme getirilen yeni YÖK tasarısıyla, rektör tayininde inisiyatifin Cumhurbaşkanı yerine, hükümete verilmesi ve YÖK Genel Kurulunun 24 kişiden 
15 kişiye indirilmesi öngörülmekte, halen YÖK Başkanlığı görevini yürüten Kemal Gürüz’ün biran önce görevden uzaklaştırılmasının amaçlandığı görülmektedir. 
(Sayfa:36-37) 

 CEVAP 26: Şeriatçı kesime üniversite açma imkânı verilmemeli ve buna imkân verecek kanunlar çıkarılmamalıdır. 
 YÖK’ün yeniden yapılandırılması ise kanun mevzuu olup, seçilen rektörlerin atama kararları onaylanmak üzere Sayın Cumhurbaşkanı’na gelecektir. 

 (İDDİA 27 üzerinde “MİT” notu var.) 

 “İDDİA 27: Yurtdışındaki İslami üniversitelere gönderilen öğrencilerin, genellikle imam hatip mezunu olan ancak üniversite ikinci basamak sınavını 
kazanamamış, doğu ve güneydoğu Anadolulu gençler arasından bizzat Refah Partisince seçildiği, öğrencilere şeriat ve hukuk ağırlıklı ilahiyat, 
ekonomi ve Arapça dersleri verildiği, derslerden arta kalan zamanda o ülkedeki islami örgütler tarafından (örnek: Pakistan Cemaati İslam Örgütü) silahlı 
eğitime tabi tutularak cihad’a hazırlandığı, eğitimini tamamlayan öğrencilerin yurda dönmelerini müteakip milli görüş camiasının şemsiyesi altında görev 
yaptıkları iddia edilmektedir. . (Sayfa:37-38) 

 CEVAP 27: Yurt dışında kendi parası ile eğitime gitmenin önlenmesi mümkün değildir. 

 Ancak, buralarda öğrencilerin silahlı eğitime tabi tutulması konusunun MİT tarafından incelenmesi ve ona göre tedbir alınması gerekmektedir.” (“MİT’e yaz” notu var) 
 Bu konuda Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Necdet Seçkinöz tarafından 5 Şubat 1997 tarihinde MİT Müsteşarlığına gönderilen yazıda;159 

 “…bazı irticai kesimlerin yurt dışındaki İslami üniversitelere eğitim maksadıyla gönderdikleri öğrencilerin gönderildikleri ülkelerde şeriat ağırlıklı bölümlere 
devam ettirildiği ve silahlı eğitime tabi tutuldukları, ülkemizdeki rejimin değişmesini isteyen bazı Arap ülkelerinden ve buralarda faaliyetlerini sürdüren aşırı dinci kesim örgütlerinden destek sağladığı, silah ve uyuşturucu kaçakçılığı yoluyla gelir temin ettikleri, terör örgütünün oluşturduğu boşluktan, silah ve 
uyuşturucu kaynaklarından yararlanılarak Güneydoğu ve İran üzerinden önemli miktarda silah ve mühimmat sağladıkları, bu unsurların amaçlarına ulaşmada 
takip ettikleri üçüncü aşamanın Cihad olduğu iddia edilmektedir. Konunun ayrıntılarıyla incelenerek, sonucundan Cumhurbaşkanlığına bilgi verilmesi” 
 Ayrıca, “İmam Hatip Okulu öğrencilerinin, Harp Okullarına girebilmelerini temin etmek amacıyla; son senelerinde yatay geçişle klasik fen liselerine ya da 
klasik liselerin fen bölümlerine girmelerine olanak sağlayacak olan bir yönetmelik değişikliğine gidildiği iddia edilmektedir. Konunun incelenerek, çok acele olarak Cumhurbaşkanlığına bilgi verilmesi” istenmiştir. 

9 CU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,


***

28 ŞUBAT 1997 TARİHLİ MİLLİ GÜVENLİK KURULU TOPLANTISI, BÖLÜM 7


  28 ŞUBAT 1997 TARİHLİ MİLLİ GÜVENLİK KURULU TOPLANTISI, BÖLÜM 7

 1.6. Genelkurmay Başkanlığının 17 Ocak 1997 tarihli brifingi çerçevesinde Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğinde yapılan çalışma: 

 Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nde yer alan bir diğer arşiv belgesinde149, Genelkurmay İstihbarat Başkanlığına intikal eden istihbari bilgiler/duyumlar temelinde hazırlanarak 17 Ocak 1997 tarihinde Cumhurbaşkanı Demirel’e sunulan Genelkurmay Brifingi hakkında yapılan inceleme sonuçları yer 
almaktadır. 

 Genelkurmay Brifingindeki hususların titizlikle incelendiği görülen çalışmada, sözkonusu brifingte yer alan hususların 54 iddia temelinde özetlenerek, 
bu iddiaların her biri için ayrı ayrı görüş oluşturulduğu ve işlem yapıldığı görülmektedir. Bu işlemlerin, sözkonusu iddialar hakkında Başbakan 
ERBAKAN’ın dikkatinin çekilmesi şeklinde cereyan ettiği görülmektedir. 

 Cumhurbaşkanı Demirel’e takdim edildiği anlaşılan bu inceleme çalışmasında; her bir iddianın üst kısmına “el yazısı” ile “Genelkurmay-GNK, Başbakanlık-Baş, 
İçişleri, MEB, MİT, Başbakan’a yazılan mektup kapsamında, Hiç bir işlem yapılmayacak, yazı yazılmayacak” şeklinde özel notlar düşüldüğü görülmektedir. Bu notların, sözkonusu iddialara ilişkin olarak Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği tarafından yapılan işlemleri ifade etmek için kullanıldığı; her bir iddianın konusuna göre Başbakan ERBAKAN’a ve ilgili kurumlara iletildiği anlaşılmaktadır. 

 Bu inceleme çalışması ana hatlarıyla aşağıda özetlenmektedir: 

 (İDDİA 1 Üzerinde “Genelkurmay” notu var.) 

 İDDİA 1: RP, son hakim ve savcı atamalarıyla bir taraftan yandaşları olan hâkim ve savcıları kritik noktalara getirerek, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda 
belirli bir üstünlük sağlamış, diğer taraftan Atatürkçülüğü ve laikliği savunan hâkim ve savcıların görev yerleri değiştirilerek bunlar üzerinde baskı kurmak 
istemektedir. (Sayfa:20) 

 CEVAP 1: Doğruluğu saptanamamıştır. Aksine, Kurulun Adalet Bakanı ve Müsteşarın dışındaki 5 üyesi, hakim ve savcı atamalarında büyük bir dikkatle 
çalışmakta ve Bakanın yanlı tasarruflarına imkan bırakmamaktadır. 

 Kurulun Yargıtay’dan gelen üç asıl üç yedek, Danıştay’dan gelen iki asıl iki yedek üyeleri herhangi bir haksızlığa yer vermedikleri gibi, siyasi baskıları da 
dayanmaktadır. Kurulun tarafsız hareket ettiğini iki örnekle göstermek mümkündür. Birinci örnek, Sayın Adalet Bakanının Atatürk’e hakaretten 
dolayı yargılanan sanık hakkında (Abdurrahman DİLİPAK kastediliyor) beraat kararı veren hakimi yeniden İstanbul’a atanmasını Kuruldan geçiremeyince, 
Bakanlığa “tetkik hakimi” olarak atamıştır. 

İkinci örnek, Sayın Adalet Bakanı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına M.Ali KIRATLI’yı atamak istediği halde, bu kişiyi yeterli bulmadığından yerine 
İlhan MESUTOĞLU’nu atamıştır. 

(İDDİA 2 üzerinde “Genelkurmay-Başbakanlık” notu var.) 

 İDDİA 2: Gazeteci Abdurrahman DİLİPAK aleyhinde Atatürk’e hakaret ettiği gerekçesiyle açılan davada beraat kararı veren hâkim Mustafa KUTLUK, 
Adalet Bakanlığına alınarak ödüllendirilmiştir. (Sayfa:21) 

 CEVAP 2: Akit Gazetesi köşe yazarı Abdurrahman DİLİPAK ve Yazı İşleri Müdürü İsmet UCA hakkında 5816 sayılı “Atatürk Hakkında İşlenen Suçlar Hakkında 
Kanun”a istinaden açılan davada Cumhuriyet Savcısı Orhan ÖZBEK, CMK’nun 223 üncü maddesinin son fıkrasından bahisle sanıkların sorgusuna dahi gerek 
bulunmadığından beraat kararı verilebileceğinden söz etmesi üzerine hakim Mustafa KUTLUK beraat kararı vermiştir. 07.04.1995 tarihinde bu hususun şikayet edilmesi üzerine Adalet Bakanı Mehmet MOĞULTAY talebi haklı görerek beraat kararını yazılı emir yoluyla bozulmasını sağlamıştır. Ne yazıkki, yazılı emirle bozma kararı sanıklar aleyhine tesir yapmadığından suç işleyen sanıklar kurtulmuşlardır. Adalet Bakanlığı, Yargıtayın bu kararı üzerine savcı Orhan ZEYBEK ve hakim Mustafa KUTLUK yönünden soruşturma açtırmış, Adalet Bakanlığı müfettişi her iki sanığı da suçlu bularak yerlerinin değiştirilmelerini istemiş ve HSYK da adı geçen savcı ve hakime “kınama” cezası vermiş, hakim Mustafa KUTLUK’u Bursa Ağır Ceza Mahkemesi üyeliğine, Cumhuriyet Savcısı 
Orhan ZEYBEK’i de Tekirdağ Cumhuriyet Savcılığına atamıştır. Kurulun bu kararı üzerine ilgililer konuyu, gerek Kurula gerekse “İtirazları İnceleme Kurulu”na 
getirmelerine rağmen, talepleri her seferinde reddedilmiştir. Bunun üzerine, göreve gelen Adalet Bakanı Sayın Şevket Kazan, hakim KUTLUK’u kendi yetkisini kullanarak Bakanlık Tetkik hakimliğine getirmiştir. 

Gazeteci Abdurrahman DİLİPAK150 hakkında Cumhurbaşkanı Demirel tarafından Başbakan Erbakan’a gönderilen “Kişiye Özel” mektup Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği arşivinde yer almaktadır.151 Bu tarihi mektup aşağıdadır: 

-4 Şubat 1997 Tarihinde Cumhurbaşkanı Demirel Tarafından Başbakan Erbakan’a Gönderilen Mektup: 

“Süleyman Demirel 

 Cumhurbaşkanı 

Ankara, 4 Şubat 1997 

Sayın Prof.Dr.Necmettin Erbakan 

Başbakan 

 Yazar Abdurrahman DİLİPAK’ın Akit Gazetesinde yayımlanan bir yazısından dolayı 5816 sayılı “Atatürk Hakkında İşlenen Suçlar Hakkında Kanun”a muhalefet suçundan İstanbul Cumhuriyet Savcılığınca 28.07.1992 tarihinde İstanbul 4 üncü Asliye Ceza Mahkemesine dava açılmış ise de, sanığın sorgusu dahi yapılmadan Mahkeme hakimi Mustafa KUTLUK tarafından adı geçen hakkında 02.09.1992 tarihinde beraat kararı verilmiştir. 

 Aradan üç yıla yakın bir süre geçtikten sonra 07.04.1995 tarihinde yapılan şikayet üzerine, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Avni DİLLİGİL yazılı emir yoluyla beraat kararının bozulmasını istemiş ve dosyayı Adalet Bakanlığına göndermiştir. O tarihte görevde bulunan Mehmet MOĞULTAY, 
talebi haklı bularak, beraat kararının yazılı emir yoluyla bozulması için 02.05.1996 tarihinde bozma gerekçeleriyle birlikte evrakı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir. 

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı belirtilen bozma gerekçeleriyle birlikte dosyayı, Yargıtay 9 uncu ceza dairesine sunmuştur. 

 Dosyayı inceleyen Yargıtay 9 uncu Ceza Dairesi 08.06.1995 tarih ve 3923/4071 sayılı kararıyla, olayda suç unsuru bulunduğu halde sanık hakkında duruşmaya dahi çağırmadan ve delilleri toplanmadan verilen beraat kararını yasalara aykırı bularak bozmuştur. 

 Ancak, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda yeralan hükümler nedeniyle yazılı emirle bozma kararı sanık için aleyhte tesir yapmadığından, belirtilen suçu işleyen sanık kurtulmuştur. 

 Adalet Bakanlığı Yargıtayın bu kararı üzerine; duruşma Savcısı Orhan ZEYBEK ve duruşma Hakimi Mustafa KUTLUK yönünden soruşturma konusu yapmış, Adalet Bakanlığı müfettişi her ikisini de suçlu bularak cezalandırılmalarını istemiş, Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu da adı geçen savcı ve 
hakime “kınama” cezası vermiş, hakim Mustafa KUTLUK’u Bursa Ağır Ceza Mahkemesi üyeliğine, Cumhuriyet Savcısı Orhan ZEYBEK’i Tekirdağ Cumhuriyet Savcılığına atamıştır. 

 Kurulun bu kararı üzerine ilgililer konuyu gerek kurula gerekse İtirazları İnceleme Kuruluna getirmelerine rağmen, talepleri her seferinde reddedilmiştir. 

 Adalet Bakanı Sayın Şevket Kazan’ın göreve gelmesinden sonra hakim Mustafa KUTLUK’un yeniden İstanbul’a atanması ve kınama cezasının kaldırılması taleplerinin Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulunca reddedilmesi üzerine bakan kendi yetkisini kullanarak Mustafa KUTLUK’u Bakanlık Tetkik Hakimliğine getirmiştir. 

 Yargıtay Kararıyla Atatürk aleyhine suç işleyen bir sanığı kasta varan bir davranışla beraat ettiren bir hakimin, bir yerde taltif edilerek Adalet Bakanlığı Tetkik Hakimliğine getirilmesi son derece sakıncalı bulunmuştur. 

 Konunun incelenmesini ve neticesi hakkında bilgi verilmesini rica ederim. 

 (İmza) 

S.Demirel 
Cumhurbaşkanı 


(İDDİA 3 üzerinde “GNK” notu var.) 

İDDİA 3: Ankara DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel’den “RP’nin kapatılmasını istemesinden” dolayı savunma istenmek suretiyle bu kişi üzerinde baskı kurulmaya çalışılmaktadır. (Sayfa:21-22) 

CEVAP 3: Doğrudur. Ancak HSYK Kanunu’na göre bir savcı ve hâkim hakkında disiplin cezası verme yetkisi tamamen HSYK’ya aittir. Bu konuda Adalet Bakanının yetkisi dahilinde açtığı soruşturma sürmektedir. Ancak, bu soruşturma Kurul kararına dönüşmedikçe ilgili savcıyı etkilemeyecektir. 

(İDDİA 4 üzerinde “GNK-Baş” notu var.) 

İDDİA 4: Refah Partisi ideolojisine yakın olan yaklaşık 400 hakim ve savcının Adalet Bakanlığı bünyesinde atanmakta olduğu öğrenilmiştir. (Sayfa:22) 

CEVAP 4: İddia edilen 400 hakim ve savcının Adalet Bakanlığı’na alınacak yeni hakim adayları olduğu anlaşılmaktadır. 2802 sayılı “Hakim ve Savcılar Kanunu” hükümlerine göre yapılmış bulunan yazılı yarışma sınavının değerlendirilmesi ve bundan sonra yapılacak mülakat, ilgili Bakanlıkça sonuçlandırılacaktır. Bu aşamada Adalet Bakanının kendi yandaşlarını kazandırma ihtimali kuvvetle muhtemeldir. Bu itibarla, muhtemel bir haksızlığı önlemek gayesiyle Sayın 
Cumhurbaşkanı tarafından Başbakan’a bir mektup yazılarak dikkati çekilmiştir. HSYK Kanununa göre hakim ve savcıların mesleğe alınması için Kurulun yetkisindedir. O nedenle endişeye mahal yoktur. 

ARZ: Mesleğe yeni alınacak hakim adayları için yapılan sınavda yanlı hareket edilmemesi ve değerlendirmenin objektif ölçüler içerisinde yapılması için Sayın Cumhurbaşkanı tarafından Başbakan Sayın Prof.Dr.Necmettin ERBAKAN’a yazdıkları yazı örneği ektedir. 

Sözkonusu hakim ve savcı sınavı hakkında Cumhurbaşkanı Demirel tarafından Başbakan Erbakan’a gönderilen “Kişiye Özel” mektup Cumhurbaşkanlığı Genel 
Sekreterliği arşivinde yer almaktadır.152 Mektup aşağıdaki gibidir: 

- 3 Şubat 1997 Tarihinde Cumhurbaşkanı Demirel Tarafından Başbakan Erbakan’a Gönderilen “Kişiye Özel” Mektup: 

“Süleyman Demirel 

Cumhurbaşkanı 

Kişiye Özel 
Ankara, 3 Şubat 1997 

Sayın Prof.Dr.Necmettin Erbakan 
Başbakan 
Ankara 


 2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 8. Maddesinde belirtilen niteliklere sahip olanlar arasında, aynı Kanunun 9. Maddesine göre yazılı sınav açılmak, 
daha sonra da mülakata tabi tutulmak üzere “hakim adayı” alınacağı ifade olunmaktadır. 
Bu sınavda, birtakım siyasi mülahazaların hakim olabileceği ve yapılacak seçimin adil ve hakkani esaslara uymayacağı endişeleri belirtilmektedir. 
Bu hususu dikkat-nazarınıza getiriyorum. 

İlginizi rica ederim. 


(İmza) 
S.Demirel 

(İDDİA 5 üzerinde “Baş” notu var.) 

İDDİA 5: 10 Kasım 1996 günü Kayseri’de düzenlenen toplantıdaki konuşmasından dolayı Kayseri Belediye Başkanı Şükrü Karatepe hakkında açılan soruşturmayı yürüten savcıya baskı yapılmış; davayla ilgili bilirkişi heyetine irticai görüşleri benimseyen öğretim görevlilerinin seçilmesi için gayret sarf edilmiştir. Refah Partisi bu tür uygulamalarla yargıya müdahalede bulunarak, dava dosyalarının örtbas edilmesini ve kapatılmasını amaçlamaktadır. (Sayfa:22-23) 

CEVAP 5: Bu kişi hakkında Kayseri Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcılığı tarafından başlatılan hazırlık soruşturması Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne gönderilmiştir. Bilirkişi heyetine seçilen Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden seçilen hocaların işlerinin yoğunluğu nedeniyle bu görevi kabul etmemeleri üzerine Polis Koleji’nde görevli üç öğretim üyesi bilir kişi tayin edilmiştir. Bu kişilerin RP yanlısı olduğu belirtilmiştir. Soruşturma devam etmektedir. 

 Şükrü Karatepe hakkında Cumhurbaşkanı Demirel tarafından Başbakan Erbakan’a gönderilen “Kişiye Özel” mektup Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği 
arşivinde yer almaktadır.153 Mektup aşağıdaki gibidir: 

 -4 Şubat 1997 Tarihinde Cumhurbaşkanı Demirel Tarafından Başbakan Erbakan’a Gönderilen “Kişiye Özel” Mektup: 

 “ Süleyman Demirel  Cumhurbaşkanı  Kişiye Özel 
 Ankara, 4 Şubat 1997 
Sayın Prof.Dr.Necmettin Erbakan 
Başbakan 
Ankara 


 1- Kayseri Belediye Başkanı Şükrü Karatepe ile ilgili bir soruşturma dolayısı ile; “Cumhuriyet Savcısı”na bilirkişi hey’etinin seçiminde baskı yapıldığı”, 

 2- Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız’ın irticai faaliyetlerin içinde olduğu, 

 3- İrticai faaliyetlerinden dolayı Askeri Şura kararı ile Ordu’dan çıkarılan Subay ve Astsubayların, Belediye’lere ve Bakanlıklara yerleştirildiği, 

 4- Atatürk düşmanlığı yapıldığı, 

 5- Bazı siyasi kişiliği olan konuşmacıların; laiklik, ırk ve dil konularında, ulusal değerleri yıpratmaya gayret sarfettiği Hususlarında şikayetler intikal etmiştir. 

Bu ve benzeri konuların, önemli hassasiyetlere sebep olduğu, huzursuzluk doğurduğu, gerçektir. 
Gereğini rica ederim. 
(İmza) S.Demirel 

(İDDİA 6 üzerinde “GNK” notu var.) 

İDDİA 6: Adalet Bakanı, görüşüne yakın bulduğu hâkim ve savcıları kritik ve önemli yerlere atamak için çaba sarf etmekte; Ankara, İstanbul ve İzmir 
başsavcılıklarını baskı altına almaya çalışmaktadır. (Sayfa:23) 

CEVAP 6: Doğruluğu saptanamamıştır. Ankara, İstanbul ve İzmir Cumhuriyet Başsavcıları meslekte kendilerini kanıtlamış değerli kişilerdir. 

(İDDİA 7 üzerinde “GNK” notu var.) 

İDDİA 7: RP, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na yandaşı olabilecek bir adayı seçtirmek için çaba sarf etmektedir. 

CEVAP 7: Doğruluğu saptanamamıştır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekilli, Yargıtay Büyük Genel Kurulu’nun kendi üyeleri arasından gösterdiği 5 aday arasından Cumhurbaşkanı’nca seçilmektedir. 17 Ocak 1997 tarihinde seçilen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural SAVAŞ da 
görevini en iyi şekilde yerine getirecek bir kişidir. 

(İDDİA 8 üzerinde “GNK” notu var.) 

İDDİA 8: RP, türbanlı yargıçların görev almalarına olumlu yaklaşım sergileyerek, ‘Kılık Kıyafet Kanunu’nu ortadan kaldırmayı amaçlamaktadır. (Sayfa:24) 

CEVAP 8: Kılık ve kıyafet konusu iki kanun (25.11.1925 tarihli ve 671 sayılı “Şapka İktisası Hakkında Kanun” ile 03.12.1934 tarihli ve 2596 sayılı 
“Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun”) ve bir yönetmelik (“Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik”) 
ile teminat altına alınmıştır. Bu Kanunlar ve Yönetmelik değişmedikçe, kılık ve kıyafet konusunda Devlet memurlarının başka türlü hareket etmeleri mümkün 
değildir. 

ARZ: Bu konuda Cumhurbaşkanı tarafından Başbakan Erbakan’a gönderilen uyarıcı nitelikteki yazı örneği ektedir.  

Sözkonusu kılık kıyafet uygulamaları konusunda Cumhurbaşkanı Demirel tarafından Başbakan Erbakan’a gönderilen “Kişiye Özel” mektup Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği arşivinde yer almaktadır.154 Bu tarihi mektup aşağıdadır: 

-4 Şubat 1997 Tarihinde Cumhurbaşkanı Demirel Tarafından Başbakan Erbakan’a Gönderilen “Kişiye Özel” Mektup: 

Süleyman Demirel 
Cumhurbaşkanı 
Kişiye Özel 


Ankara, 4 Şubat 1997 
Sayın Prof.Dr.Necmettin Erbakan 
Başbakan 
Ankara 


Malumunuz olduğu üzere; T.C. Devleti’nin Anayasa’nın 2. Maddesinde Cumhuriyet’in nitelikleri;  “Demokratik, Laik ve Sosyal bir Hukuk Devleti’dir.” şeklinde belirlenmiştir. 

4 Maddesi’nde; “Bunların değişmeyeceği” yazılıdır.  Cumhurbaşkanı ve Milletvekilleri Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden, bunun üzerine yemin etmişlerdir. 
 Anayasa’nın 120, 121 ve 122. Maddeleri; 
 “Devletin korunması ile ilgili tedbirler” getirmiştir. 
 Cumhuriyetin niteliklerine ve Devletin temel çatısına yönelmiş tehdit ve tehlikeler; hem toplumda, hem de Devletin kurumlarında, büyük rahatsızlıklar 
yaratmaktadır. 

Bu arada, “ Köktendinci ” cereyanlara karşı fevkalade hassasiyet bulunduğu, yine malumunuzdur. 

 1- Laik düzeni korumak için mevcut kanunlar, harfiyen uygulanmalıdır. 

 2- Anayasa’nın 174. Maddesi’nin koruduğu “Devrim Kanunları” uygulanmalıdır. 

 3- Devletin kurumlarına “Köktendinci cereyanı”nın sızması, kesinlikle önlenmelidir. 

 Bu Meyanda; 

Yargı organları, 
Silahlı Kuvvetler, 
Üniversiteler, 
Emniyet Teşkilatı, 
Okullar, 
İdare, 
Diyanet Teşkilatı, 
Yerel Yönetimler 

Korunmalıdır. 

Gereğini rica ederim. 
(İmza) 
S.Demirel 

 (İDDİA 9 üzerinde “İÇİŞLERİ Cevap geldi” notu var.) 

 İDDİA 9: 9 Kasım 1996 günü Konya Belediyesi ve Milli Gençlik Vakfı tarafından Konya’da “hükümetin Kılık Kıyafet Kanun Tasarısı’na kamuoyu desteği 
sağlamak” konulu bir miting düzenlenmiştir. (Sayfa:24) 

 CEVAP 9: Kılık ve kıyafet konusu iki kanun (25.11.1925 tarihli ve 671 sayılı “Şapka İktisası Hakkında Kanun” ile 03.12.1934 tarihli ve 2596 sayılı 
“Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun”) ve bir yönetmelik (“Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik”) 
ile teminat altına alınmıştır. Sözkonusu Yönetmelik ancak Sayın Cumhurbaşkanının onayıyla değiştirilebilir. Bu Yönetmelik, “kamu personelinin, Atatürk devrim ve ilkelerine uygun, uygar, aşırılığa kaçmayacak şekilde sade bir kılık ve kıyafette olmalarını, kılık ve kıyafette birlik ve bütünlük içinde bulunmalarını sağlamayı amaçlamaktadır.” Bu Kanunlar ve Yönetmelik değişmedikçe, kılık ve kıyafet konusunda Devlet memurlarının başka türlü hareket etmeleri mümkün değildir. 

 ARZ: İrticai faaliyetlere katılan şeriat yanlısı grupların kıyafetleri konusunda Cumhurbaşkanımız tarafından Başbakan’a gönderilen yazı örneği ektedir. 


***