KILIÇ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
KILIÇ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Ocak 2018 Pazar

PANZER VE KÜRT İSYANI - ALMAN DERİN DEVLETİ KILIÇ! BÖLÜM 3

PANZER VE KÜRT İSYANI - ALMAN DERİN DEVLETİ KILIÇ! BÖLÜM 3


ABD, İsrail ve Almanya ordu mensupları ve istihbaratı Erbil'de ve Kuzey Irak'ta IŞİD'e karşı savaşacak 100 bin kişilik ordu kuruyorlar. Kara savaşında Amerikan askeri ölsün istemiyorlar. IŞİD ve diğer 10 Selefi terör örgütü ile 12 milyon Suriyeliyi evsiz yurtsuz bırakıp, yaşadıkları topraklardan zorla kovdurdu, kaçırdılar. 

Uluslararası Hukuk masterlı Hollandalı komşum, "bu anlattıklarını neden Batı medyası yazmıyor?" diye sordu. "Planın sahibi toplumu uyandırmaz" dedim. "Erdoğan’a halk halen yüzde 41 oy nasıl veriyor?" diye sordu. "Hitler’e nasıl vermişti" diye soruya soruyla cevap verdim. Suriye'yi Afganistanlaştıran Erdoğan ve Fidan ülkemizi Pakistanlaştırma, Güneydoğu'yu Filistinleştirme, yolsuzluğu Malezyalaştırmayı başardı! Suriye'de Erdoğan ve Fidan yönetiminin Katar, İsrail ve Suudi destekli yol açtığı kaos 12 milyon Suriyeliyi evsiz yurtsuz bıraktı. Utanın azıcık, hiç mi insanlığınız kalmadı? MİT ile Suriye'ye terör ihraç eden devlet kaynaklarını AŞİH gibi selefi terör örgütü kurmak için kullanan Erdoğan'ın yargılanma zamanı yakındır. 

PKK ile mücadele de ipleri eline alan TSK bürokrasisi PKK'yı 2.5 yldır kasten güçlendiren AKP ve Erdoğan'a acımayacaktır. Kesin yargılanacaklar. Erdoğan, 2012'den beri TSK'yı Suriye'de savaşa sokmaya çalışıyor. Reyhanlı'dan Suruç'a sayısız provoke yapıldı. Ordu yemedi, yemeyecektir. 

Erdoğan başkan olamayacağını anladı, AKP'yi iktidar da tutamayacak. Geriye ne kalıyor? Savaş çıkarmakla 1 yıl seçimi erteleme. Asker yemiyor. Muhafazakar Kürtler, Liberaller, AB destekçileri, Anadolu Kaplanları ve Hizmet cemaatı AKP'yi terk ederek vebalı olmaktan kurtuldu çok şükür... Erdoğan'ın hukuksuzluklarına suça bulaşmış bürokratlar soğuk terler döküyorlar, kendi kendilerini tasfiye ettiler, maskeleri düştü, sevinin ciddi bir hain ve nüfuz ajanı kitlesini tesbit edebildik. 

Alman Gladyo, ordumuza kumpas kurdu! 

Orduya Gladyo ve onun kullandığı Erdoğan'ın nasıl kumpas kurduğunu Genelkurmay'daki vatansever-ler Dağlıca ile yeniden anladılar ve emin oldular: İhanet ekibi bitiyor! Cemaatı bitirdim sananların kendisi kin ve nefretlerinde boğuldu ve bittiler. Ölmüşler ağlayanları yok. AKP ve Erdoğan, ortada büyük bir enkaz bıraktı. Bunun düzeltilmesi için yolsuzluk yapmayan, ihlaslı, samimi ve mert insanlara ekmek su kadar muhtaçız. 

IŞİD konusunda akademik düzey akademiye hitap eden 400 sayfa, gazetecilik dili ile normal okuyucunun anlayacağı 350 sayfa kitaplarım çıktı. Hiç bir statüko, dikta ve sisteme bağlı olmadığım için sansürsüz özgürce yazıyorum; kamuoyunun doğru bilgilenmeye ihtiyacı var. Arayan buluyor doğruları! Hem Selefi terörü hem PKK üzerinden kumpas konusunda son dört yıldır 2000 sayfa 
yazmışım, 4 kitap. IŞİD kitablarım okuyucu ile buluştu. Hepsi belgeli bilgilerdir. 

Türkiye ve Genelkurmay, global silah ve petrol mafyasının Kuzey Suriye enerji nakli ve Kürdistan projesine nasıl tavır alacak? Asıl cevaplanması gereken soru budur... Türkiye'nin çıkarı Kuzey Suri-ye'den enerji nakli projesini engellemekten geçer. Bu proje yüzünden 12 milyon insan mağdur edildi, ediliyor. Neden mi? Katar, Suudi, İsral ve global silah ve petrol sanayinin beslediği Gladyo şebekesine satılan Erdoğan ve Fidan asla milli bir karar alamazlar. Rusya'nın pozisyonu olmasa Erdoğan ve Fidan'ı global şebeke çoktan Suriye'de savaşa sokmuştu. Batılıların enerji ihtiyacı Rusya'dan azat olsun diye Mehmetçik öldürülmez. 

Erdoğan ve Fidan'ın Selefi terörünü destekleme projesi çöktü, Büyük Kürdistan'ın kuranlara mükemmel bir malzeme sundular. Aptallığa doydular. Global petrol ve silah mafyası, Kuzey Suriye'den boru hattı geçirmek için IŞİD'i kullanarak halkı kovdu, PKK ve PYD ile zayıf Kürt devleti kuruyorlar. Kurulacak Büyük Kürdistan'da global petrol ve silah mafyası, 30 yıllık petrol ve gaz imtiyaz anlaşması ve enerji nakil anlaşması yapıyorlar. Global petrol ve silah mafyasının kullandığı Erdoğan ve Fidan ülkemizi iç savaşa sürükledi. Suriye savaşına engel olan Rusya neyin peşinde? Rusya, Kuzey Suriye'den enerji boru hattının AB'ye uzatılması halinde Rusya ekonomisinin biteceğini görüyor. Buna izin 
vermeyecekleri açık! 

Rusya, çıkacak Suriye savaşı için Esed bölgesinde hazırlıklarını tamamladı. Katar, İsrail, Suudi Arabistan, İngiliz ve Amerikalılara karşı! Rusya, Erdoğan'ın selefi terörü destekleme politikası ile Batı Gladyosuna hizmet ettiğinin farkındaydı. Kürdistan kurulmasına TSK'nın karışacağı net bilgidir! Aklı 
başında bir iktidar olsaydı, global şebekenin ihanet planlarına karşı Rusya ile denge politikası izler, 12 milyon insanı mağdur etmezdi. Rusya, Türkiye ve İran hattı, Batılı emparyalistlerin enerji kaynakları ve Avrupa'ya nakil savaşına dur derse, çakma Kürdistan'ı engelleyebilir. Savaş karşıtı cephe tüm dünyada yükseliyor. Global silah ve petrol mafyasının Yahudilerin elinde olduğunu bilmeyen yok. Erdoğan kuklası oldu ve kaybedecektir. 

Bu karanlık süreç sona erdiğinde ülkemizde herkes cemaatın dik, mert ve sağlam duruşuyla ülkemizi bölünmekten kurtardığını net anlayacaktır. Erdoğan ve Fidan'ı parmağında oynatan Global Zındıka Şebekesi, cemaata operasyonlarla PKK'yla ülkemizi bölme planlarından hedef saptırmaya çalışıyor, buna kanan kalleşlerdir. 

İlginçtir; Erdoğan ve Fidan'ın Alman Gladyo ve PKK ile yürüttüğü başkanlık sistemi ve federasyon politikasını yine HDP'ye oy veren Kürtler 7 Haziran 2015’de bozmuştu. Doğruları yazdığımı her kesim iyi biliyor. Hatta PKK içindeki lordlar bile. Erdoğan ile anlaştık diye hava atıyorlardı. Türkiye'deki Gladyo şebekesini dağıtacak delikanlılar da Genelkurmay da bizde var merak etmeyin. Erdoğan ve Fidan, ağır bedel ödeyecekler! Bazıları nasıl böyle net yazabildiğimi soruyor. Her kesimde dostlarım var, ülkemizin bölünmesini istemeyen vatanseverler ihaneti durduracaktır. 

AKP, dindar Kürtlerden oy aldığı dönemde Türkiye'nin bölünmezliğinin garantisi idi, şimdi ülkemizin bölünmesinin garantisi oldu. İhanet etti. AKP, dindar Kürtleri HDP'ye kaptırıp başkanlık sistemi hayal olunca Erdoğan Gladyo şebekesinin eline tamamen düştü. Kandan besleniyor artık! Global şebeke, AKP'nin dindar Kürtlerden oy almasını kullanıp, PKK'yı tek muhatap yaptırıp bir kumpas kurdular ülkemize. HDP’ye oy verenler bu tezgahı bozdu. Ancak HDP’nin beyin mimarlarının yine Alman Gladyosu olduğu da unutulmamalıdır. 

PKK'nın Erdoğan ile anayasa metni konusunda anlaşma yaptığını Prof.Dr. Tözün Bahçeli mülakatımla 2011'de kamuoyuna ilk açıklayan gazeteciyim. 

Tözün Bahçeli, ' Yeni Anayasaya Türkiye Türklerin değildir yazdıracaklar, Erdoğanla Anlaştılar' demişti. Barış diye Dayatılan süreç, bir İhanet Süreciydi. 
Ülkemizi yakan ve bölmeye çalışan Gladyo ekibinin MİT ve TSK'daki nüfus ajanlarının isimlerini ben bildiğime göre Genelkurmay da bilmiyor mu? 

PKK'nın akademisyen kanadını Alman BND yürütüyor, yoksa bu adamlarda öyle stratejik derinlik yok, Genelkurmay zekasını yenecek seviyede değildir. Oslo görüşmelerinde arabulucu devlet İngilizlerdi kısmen sızdırdılar, gerekirse hepsini sızdırırız diye Erdoğan'ı kucağa oturtmuşlardı, anlayın artık neden Alman BND’nin dinlemelerinden korkuyor? Erdoğan'a Türkiye Federasyonu kuruyoruz, 

Musul, Halep, Erbil, Kerkük, Şam Türkiye'ye bağlanıp Halife kral olacaksın diye aldattı bu Gladyo ekibi. Kimse ülkemizi maceraya atamaz. 

Yeni anasayayı PKK'yı yöneten global şebeke Erdoğan'a Oslo'da dayattı, Erdoğan başkanlık yolunun açılması karşılığında olur verdi. 

Sorun işte budur! PKK yöneticilerinin Global şebeke ile 2011'de an-laştığını PKK Cumhuriyeti kitabımda detaylarıyla yazdım. Erdoğan'a başkanlık şekeri verdiler ve PKK ile ittifaka ittiler. Bir yandanda Selefi terörüne destek verdirip rant sağlattılar ki, edindiği servetle herkesi satın alsın, biat ettirsin, özgür medyayı sustursun. 

Dilimde tüy bitti. PKK'yı yöneten Alman Gladyosunu yahudiler yönetir çoğu Amerikalı veya İngiliz kökenlidir. Ortak global bir plan koordine ile yürüyor. 1993'de 33 askerimizi PKK'ya adres teslim öldürten MİT Gladyo şebekesi, Erdoğan'ın başkanlık sistemine destek diye ülkeyi yakıyor. 

Uyanalım. 

Erdoğan ve Fidan ülkemizi Gladyo şebekesi ile iç savaşa götürüyor, başkanlık hülyası peşindeki Erdoğan, her türlü cinayeti meşru görecek kadar delirdi! Halkı sokağa döküp aşırı Türk milliyetçileri ile Gladyo kontrolündeki Kürt faşizanlar arasında kavga çıksın istiyorlar. PKK’ya BM gücünü bölgeye getireceğiz sözü verenler, ordumuzun Kürt katliamları yapmasını istiyor, tahrik ediyor. 

Twitter ajan kaynıyor, bunları takip ederseniz planlarını öğrenebiliyorsunuz. Hepsi açık istihbaratla iç savaşı organize ediyor. Büyük bir kumpas var! Dağlıca şehit sayısının 37, kaçırılan askerin 12 olduğunu, bölgede bulunan İngiliz, Amerikan ve Alman ajanlarını takiple ilk gece yazmıştım. MİT içindeki Gladyo'yu Genelkurmay tasfiye etmeden terör bitmez. Selefi terörü örgütü AŞİH ve KCK'yı 
kuran da bunlardır. PKK Türkiye Cumhuriyetinde asfalt yolların yapımı aşama sında bunca bombayı MİT’den habersiz yerleştirmiş olduğuna kargalar bile güler. Bedelli askerlik yapıp Öcalan'a methiyeler düzen AKP Milletvekili Abdurahim Boynukalın, Mustafa Varank ve Erdoğan’ın emriyle Hürriyet'i bastı. Devlet kaymağı ve güç ellerinden çıkınca kim bilir neler yaparlar? 

Ergenekoncuların elinde Recep Tayyip Erdoğan’ın yolsuzlukları ile ilgili 3600 dosya bulunuyor, bunca zafiyetleri varken, AKP kurtulur diye beklemeyiniz. Ellerindeki bazı skandal kaset çekimlerinin ne olduğunu bilmeme rağmen bahsetmek istemiyorum. Abdullah Gül’ün, etliye sütlüye dokunmayan 
uyarıları büyük çöküşü engellemeyecektir. Anadolu'nun bölünmesine karşılık kaldırdıkları Balyoz kendi başlarına inecek inşallah. Son çeyreğin içindeler. Süreci, çürüklerin isim isim ayıklanması olarak görüyorum. Milyarlarca dolar verseniz böyle kolay temizlik olmazdı! Masumlar için kırmızı bülten  çıkarmayı başaramayan zalimler için yakında kaçacaklar ve haklarında kırmızı bülten çıkartılacaktır. 
Buna zerre miktar şüphem yok. Uzanlar gibi iltica ederken siyasi gerekçe uydurur ve kıvırtır bunlar da… 

Ve Erdoğan’ı siyasi mevta yapacak sözler ağzından döküldü, "400 milletvekili alınsaydı bunlar olmazdı" dedi. Erdoğan, artık yeni bir sürece girildiğini de söyledi. Evet, bu süreç onu ve ekibini tutuklanmaya götürecektir. 400 vekil istendi, ülke 400 şehit vermeye doğru gidiyordu. Sanki birileri öç alıyorlardı, bu ne hırs! Dağlıca saldırısı anlamlı, özel bir yerdi. 2007 seçiminden de 91 gün sonra PKK aynı yerde saldırdı. TBMM'de tezkere geçtikten 4 gün sonra aynı yerde 30 şehidimiz var. Tabur Komutanı pusuya mı düşürüldü? Dağlıca tabur komutanıyla neden irtibatlar kesildi? Ölüme neden terk edildiler? PKK ne zamandan beri gündüz saldırı yapıyordu? İç savaş provaları algıda yeni/kalleş bir perdedir. Yerel kaynaklara göre Iğdır’da ölen 13 polis ihaneti belgeledi. Genelkurmay 290 defa operasyon istemesine rağmen Erdoğan’ın valilerine sadece 8 operasyona izin vermişti. Hakkari’nin yüzde 80’ü 3 yıldır PKK’nın elinde kurtarılmış bölge idi. Buna Cizre ve Mardin’de eklenmeye çalışılınca kızılca kıyamet koptu. Tunceli üzerine oynayarak Alevileri kaosa çekme planlarını yanında İstanbul'dan tüm ülkeye yayma planları vardı. TSK, 2 Ekim 2014’den beri ipleri eline almmaış mıydı? 

Yaşananlar dizginlerin kimin elinde olduğu gösteriyordu! Sahi kim muktedir? Ülkeyi kim yönetiyordu? Millet gerçekleri görüyordu! Bu ülkenin polisi, askeri ceplerinde "Cenazemize gelmeyin" vasiyetini taşıyordu. Şehit yakınlarını tehdit etmeniz çare değildi. 

PKK artık Durdurmayacaktı. Hani Öcalan Konuşmuştu, ne oldu? Kandan beslenenlerin sonu geliyordu. PKK ile Başkanlık sistemi anlaşması yapan Erdoğan idi Oslo'da. Anladınız mı? Hem Anaları ağlattılar, hem Şehit Babaları ve Analarına susun dediler. Aylan bebek, Erdoğan, Fidan ve Davudoğlu’nun 
stratejik derinliklerinde boğuldu. Cemaatın gücü bir yere kadar yetmişti, bunca ihaneti durduramazdı. Global Şebeke, bir kere Erdoğan’ı kullanmaya karar vermişti. 

Tuğrul Türkeş, İki aylık Başbakanlık yardımcılığı için MHP'den ayrılır mıydı? Daha uzun kalacağı kendisine söylenmiş olmalıydı. AKP’nin seçimle filan gitmeye niyeti yoktu. Yönetimi bırakmamak için her türlü menfiliğe bulaşacaktı. Kimse AKP ve Erdoğan'dan anayasa ve hukuku tanımasını beklemiyordu. Kaçışı yoktu, hesap verecekti! "Bastırılacaklar". Kan, kaos, özerklik gibi planlar yapanların bastırılmsına az kaldı. Vicdanları kararmış dindarlar Suriye'yi bu hale getirmemiş gibi utanmadan Batı'yı suçluyordu. Kimi kandırıyorsunuz? Suriyeli mültecilerin insanlık dramında Erdoğan’ın payı büyüktü. Aylan bebek vebalinin de kime ait olduğu belliydi. 

O fotoğraf global bir vicdan hareketi başlattı. Mülteciler artık her yerde vardı! Artık herkes bir şey yapmak zorundaydı. Eskimolar bile selefi teröristlere Erdoğan’ın silah gönderdiğini biliyordu! Kanada Labrador'da babası fok balığı avcısı olan bir talebem söyleyince şok olmuştum. Duymayan kaldı mı? 
Neyi gizliyorsunuz, böyle devlet sırrı mı olur? MİT bile mahkemeye cevap vermiyor ve Erdoğan’ın MİT tırları dediği skandalı sahiplenmiyor. Senin kirli kara ticaretini sahiplenirse nelerin olacağının farkında! Dün: Cuma namazını Şam'da kılacağız diyen, savaş bölgeseline silah & mühimmat gönderen bugün vebal Avrupa'nın diyor ve kimseyi inandıramıyordu. Katar, Bahreyn, Kuveyt ve Suudi Arabistan bir tane bile Suriyeli mülteci almazken, Papa, Hıristiyanlara herbiriniz ailesine bir tane Suriyeli mülteci alsın çağrısı yaptı. AKP’nın yol açtığı insanlık dramının geldiği son nokta devrilmelerine yol açıyordu! 

AKP nerede hata yaptı? Nerede yapmadı ki! Milliyetçi ve güvenlikçi eski Türkiye'ye dönüş kan ve gözyaşı getiriyordu. Hem PKK ile işbirliği yapıyor; hem ülkeyi El-Kaide ve IŞİD türü örgütlerle yardımla teröre destek verme suçuna itiyordu. Muhsin Başkanı Gladyo mu öldürttü? Erdoğan fetvasını da aldı. ÖKK'ye bir cesur yiğidi öldürün diyen cani sizlere hiç acır mı? Büyük seçimde medya 
operasyonu yapıldı ve 100 yerel-bölgesel televizyon kanalı SARAY'ın talimatıyla TÜRKSAT uydusundan indirildi. İpek medya baskını bir gözdağı idi. Doğan medya baskı altına alındı. Zaman ve Bugün grubundan başka neredeyse özgür medya kalmadı. İHHcıların İsrail ajanı dediği Feridun Sinirlioğlu Dışişleri Bakanı oldu. Bu İHHcılar için açıklanması zor bir durumdu. Mavi Marmara’nın 
Yahudi sanıkları için kırmızı bülten hazırlatmayan Sinirlioğlu ödüllendirildi. İngiliz ajanı Gladyocu Doğu Perinçek, AKP'nin ve Erdoğan’ın yaptıklarından memnundu. Osmanlı Ocakları ile Gladyo Planını uyguluyordu. İsrail de Feridun Sinirlioğlu'nun bakan olmasından memnundu! Anlayana bu deliller bile yeterdi! 

Ülkemizde istihbarat ve terörle mücadelenin sıfırlandığı açıktır. Artık merkezi sağ ve merkezi sol diye bir şey kalmadı. Aşırı Milliyetçilik oy getirmiyor. Tüm eğilimleri toplayacak bir adres gereklidir. ispiyon eden kişidir. Bu denli dönek davranması fıtratı gereğidir, yeni değildir. 

Erdoğan kabusu 2016’da bitiyor. Ancak 3. karanlık tünel bizi kapıda bekliyor. Erdoğan’ın ülkemizi milletimizi içine ittiği bataklıktayız. Erdoğan’ın Karunlaşma süreci Firavunlaşmaya evrildikten sonra 2. Tünele 2011’de girdik, şimdi bu tünelden çıkmak üzereyiz. Ancak birde 3. tünel var. Erdoğan ve AKP canavarını 12 yıl beraber oldu, büyüttü, durdurmadı diye cemaata laf atanlara sizin eliniz armut mu topluyordu denmelidir. Cemaat toplumun yüzde 3'ü ise, geriye kalan yüzde 97 ne yapıyor? Yolsuzluk ve ihanetler yapılırken hepiniz oradaydınız, hiç tepki vermediniz. 

Şimdi görüyorum ki, zulmeden zalime her zaman karşı çıkacaksın. Kendinize zulmettirmeyin, zulmedenlere de engel olarak yardımcı olunuz. Tek suçu cemaatın üstüne yıkmak kolaycılıktır. Hepiniz oradaydınız, iradenizi elinizden zorla alan mı vardı? Haram cennette yaşadınız! Hadi cemaat bu konuda ikna edici olamıyor, 77 milyon sadece cemaatten oluşmuyor, geri kalan çoğunluk neden yolsuzlukla yaşadılar? Neden hep sustunuz? Borçlanılmış konfor yalancı bir cennet yaşattı. Halbuki herkesin ayağına adeta bir pranga vurulmuş durumda. Statükonun kölesi oldunuz. 

Türkiye, 2012'de PKK terörünü bitiren, KCK'nın canına ot tıkayan; paralel bahanesiyle mağdur edilen kahraman Emniyetçileri, savcıları ve hakimleri şimdi mumla arıyordu. Aslında kilit cümleyi PKK elebaşı Abdulah Öcalan yandaşlarına gönderdiği mektupda şöyle kurmuştu: 7 Şubat darbesinde polisi yok edip, savcıları safdışı bırakıp MİT'e yardımcı oldum ve KCK'lıları serbest bıraktırdım. İşte kumpas buydu. Havuz medyası algı operasyonu ile bunu çarpıttı ve cadı avına dönüşen bir siyasi fahişelik ser-giledi. HDP'nin 'Seni başkan yaptırmayacağız' sloganı başarılı olunca, MİT'in elindeki oyuncak Öcalan 
kullanışsız hale geldi. 6 Haziran’a kadar akmayan kan 8 haziran’da Erdoğan eliyle güdümlerindeki PKK eli kullanılarak terör kasten azdırıldı. Çakma çözüm sürecinde 2.5 yıl boyunca şehirlere 80 bin silah yığan PKK'ya ve Öcalan'a melek muamelesi yaptılar, dağa kaldırılan 10 bin genç var dedik, aval aval seyrettiler! TSK ve polisi etkisiz hale getirip çakma akil adamlarla siyasi şov yaptılar. 

Havuz medyası, milli meselelere hep Erdoğan'ın siyasi çıkarlarına ve istikbal hedeflerine göre baktı, bu nedenle kıvırta kıvırta dansöze, renk değiştire değiştire bukelamona döndüler; ülkeyi bölen ihanet planlarına karşı çıkan herkes hain ilan edildi ve karakter suikastına maruz kaldı. Kürt sorunu uzmanı Prof. Dr. Sedat Laçiner’i hazmedemediler, çünkü yaptıkları hataları haykırıyordu. Erdoğan ne yapsa haklı görüldü, eleştirenler işinden oldu, yetişmiş insan gücümüze, cins beyinlere acımadan kıyıldı. 

Bu süreçte toplum vicdanını temsil eden Hizmet Cemaatı, en başından beri MİT ve Erdoğan'ın selefi terörüne destek ve Kürt sorununda PKK'yı tek muhatap yapma politikasına net biçimde karşı çıktı. Barışçıl çözme evet dedi ama ortada samimiyetsizlik ve gizli bir ajanda olduğunu da biliyordu. Cemaat, MİT'in Erdoğan'ı Öcalan ve PKK desteğiyle başkan yapma hain emeline karşı çıktığı için hem PKK hem MİT hemde Erdoğan'ın hedefi oldu. Bu hakikatı bildikleri halde zalimin tarafına geçen nice güya aydın sandıklarımızın maskesi düştü, güçten yana oldular. 

MİT'in Öcalanlı Erdoğan’ı başkan yapma projesi artık tamamen çöktü. Kürt siyaseti legalize olmuş Meclis'te güçlü temsil edilirken HDP şiddete neden başvursun? HDP’yi baraj altında bırakma çabası ve algısı ülkenin ulusal güvenliğine hizmet etmiyor. 

Aktrollerin elebaşı Taha Ün KCK içindekilerin yüzde 25'i Fidan'ın adamları diye itiraf etmişti. O halde PKK terörünü kullanan alçak el bellidir. Havuzun darbe diye pazarladığı 7 Şubat soruşturması durdu-rulmasaydı, bugün Efgan Ala ve Fidan'ın KCK'nın içindeki MİT'li PKK terörü belkide olmazdı. Erdoğan'ın başkanlık inadıyla mevcut şartlarda Kürtler fiilen kopuyor. Duygusal kopuşun ötesi 
yaşandığı aşamada siyasi hesap yapan alçaktır. Kan üzerinden siyaset yapan Erdoğan rejimi bu defa çatlamıştır ve acı çöküşe doğru ilerlemektedir. 

Şehit yakınlarının yürekleri dağlayan feryatlara kulak tıkayanlar ancak zalimlerdir. Havuz medyasına göre bunlar taşkınlıklar. Halkı hissetmiyorlar, acılarını duymuyorlar. Zalimlerin kalıcı yeri cehennemdir. Yaşasın zalimler için cehennem diyorum. Erdoğan'ın bu kez yakayı kin ve nefret popülizmyle 
kurtaracağını pek sanmıyorum. Bir arkadaşım rüyasında acı sonunu görmüş, Emine hanım pek üzgünmüş! Rüyalarla amel edilmez, ancak benzer rüyaları yüzlerce salih insan görüyorsa, sadık rüya olabilirler. Adnan Menderes'i asan, Turgut Özal'ı zehirleyen KARANLIK GÜÇLER, Erdoğan'ı yargılanmadan kurtarma karşılığı satın aldılar ve tepe tepe kullanıyorlar. Miadı dolduktan sonra bir paçavra gibi buruşturup ebedi cehenneme atacaklarını anlamak için çok yüksek analiz kabiliyetine sahip olmanız gerekmiyor. 

Bir ilin emniyeti, valiliği şehirde olanlardan haberi olmaz mı? Operasyon yapmak istenildiği zaman gerekli izinler doğuda verilmedi. Bugünler yaşanmasaydı, PKK'yı tehdit olmaktan çıkartıp yerine cemaatleri birinci iç düşman yazdıran AKP’nin kötü niyetleri tam anlaşılamazdı. PKK'yı kırmızı kitaptan çıkaranlar bugün neyi savunuyorlar? Allah sizlerinde evlerine ateş salsın... AKP'nin barış sürecinin geldiği nokta, çıkmaz sokak budur. PKK azdırıldı, Erdoğan şehitleri sayarak kan ve oy ticareti yapıyor şimdi. Özel Harekat polislerimize ateş açan teröristi devlet hastanesinde tedavi ediyoruz hatta o terörist belediyede çalıştırıyoruz. Şaka gibi.. Daha sonra polisimizi hastanede infaz ediyorlar. PKK 
şehir merkezlerinde bu günler için hazırlık yaparken, PKK'ya ses çıkartmayanlar bugünlerin sorumlusudur. Açık ve net. Bunu defalarca yazdık diye barış değil kan istiyorsun diyen havuz medyası yazarları bugün ne yazıyorlar? Tam tersini karalayıp güya aptal ve keriz kandırıyorlar. İki gün bir görüşte sabt dursalar ve bir fikirleri lsa gam yemeyeceğim. İmralı ve Oslo mutabakatları açıklansa, 
ülke başkanlık sistemi inadı yüzünden Erdoğan'ın ülkeye ihanetini görecektir. Daha 2 yıl önce 2013’de PKK/KCK’lılar serbest bırakılmalı diyen Bülent Arınç, güya AKP’nin vicdanıydı. 

Öte yandan Alman istihbaratı, Türkiye, Suriye’deki cihatçılara silah gönderdi dedi. Rapor ve belgesini açıklıyor, patriotları çekiyor, kimse Alman Gladyosu’na bir laf söylemiyordu! Eğer buda skandal değilse pes doğrusu! Kürt düşmanlığı politikası neden yalan daha iyi anlaşır. Herşey servet için! Kürt petrolünün gizemli imtiyaz şirketi: Powertrans, sahibi damat Beraat Albayrak. Karamehmetler ve Barzanı kime petrol satıyordu? 

Kürt petrolünün satışından elde edilen paralar Türkiye'deki bankalara değil, Ağustos 2015’den itibaren Almanya daki bankalara aktarılmaşa başlanmıştı! Bildiğiniz skandaldı! Kürt petrolünün paraları artık Halk bankasına değil, Alman bankalarına niçin akıyor, damat Beraat Albayrak nedenini kamuoyuna açıklaya  bilir mi? Şok haber, Kürdistan Tv Kanalına düştü. Nasıl bir taviz verdiniz Alman BND'ye? Ortada 48 yıllık bir anlaşma varken neden Kürt petrol paraları Almanya'ya akıyor? 1,3 katrilyon Dolarlık bir ihanet var. İzahı yok bunun! Kürt petrol parasının artık Almanya bankalarına aktığını açıklayan Irak Kürdistan bölgesel yönetimi doğal kaynaklar Bakanı Hawrami dir. Yolsuzlukla suçlanan bakan Hawram, "131 milyon dolar sadece Ağustos ayında aylık kayıp" diye bilerek ağzından kaçırdı. Barzanilerin adının da karıştığı petrol kaçakçılığı ilk defa sorgulanıyordu. 

Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nde Neçirvan Barzani'nin Erdoğan ailesi ile yaptığı yolsuzluğu resmen tartışılmaya başlanmış durumdaydı. Barzani'de Erdoğan'ı kara ticarete aşırı zorlaması nedeniyle suçluyordu. Erdoğan’ın bir kara para musluğu daha kesildi. Para gidince Erdoğan Kürt dostluğundan Kürt düşmanlığına geçti. Selefi terörüne desteği işin tuzu biberi, Kürtler için 
Erdoğan’dan kurtulmak için işin bahanesi oldu. Düşünsenize, bundan sonra yılda 30 milyar Dolarlık ticari hacim Alman bankalarına aktarılacaktı. Neden? Erdoğan'ın Kürt düşmanlığı Barzani'yi kızdırdı. 

Recep Tayyip Erdoğan'ın kaşıdığı Kürt fobisi ve kan politikası Kürt petrolünü kaybetmemize yol açtı. Kürdistan bağımsızlığı referandumu için de zemin oluştu. İran, petrol ve gazını Kürdistan ve Suriye üzerinden Akdeniz'e ulaştırmak istiyordu. Peşmergelere askeri eğitim vererek Alman Gladyosu irtibatını güçlendirdi. Ankara ne yapıyordu? Kürtleri düşman ilan edip, dimyata pirince giderken evindeki bulgurdan da oluyordu. Almanlar, Kürdistan'da Barzanilerin iktidarda kalmasını istiyordu. İran, IŞİD'e karşı savaşta ABD ile anlaştı, bende varım diyor, Ankara ise hızla bölgede kan kaybediyordu. Erdoğan'ın Kürt barış masasını sırf HDP'yi baraj altında bırakmak için yıkma bedeli hızla artmaya başladı. 

Her yıl Irak petrolünün tamamı; Kürt ve Arap Petrolün tamamı Türkiye’den pazarlansa, her yıl 9,9 milyar dolar gelir demekti. İkisi de şimdi kaybedildi. Erdoğan, Katar ve Almanya oyunu ile pasifize edildi. Katar’ın katkılarıyla kurulan Irak şirketi SOMO, Katar ile birlikte artık Körfez'den, daha sonra ise Kuzey Suriye enerji koridorundan dış dünyaya pazarlama yapacaktır. El Nusra, Katar'ın selefi oyuncağıydı, Irak'ın kaçak petrolünü Somo ile Bağdat üzerinden resmi satacaklar. IŞİD'in elinde 12 kuyu var. Bundan sonra ABD ve koalisyon güçleri ile bu kuyuların geri alınması için Kürtlerle beraber savaşacaklar. Almanya, Kobani olaylarından beri Kuzey Irak'ta neden Kürt Peşmergelere IŞİD'e karşı askeri eğitim veriyordu? Erdoğan'ı ve elbette ülkemizi selefi atına oynaması batırıyordu. Katar, El Nusra’yı IŞİD’ten 2015 Nisan ayında boşatmış ve ayırmıştı. Kürt gruplarla El Nusra’nın bu ittifakı 

IŞİD’e karşı mücadelede ABD’nin de işine gelecektir. Erdoğan'ın kin ve nefret politikası her yerde patlıyor ve ülkemize büyük zarar veriyordu. Kürt petrolünün Erdoğan yüzünden kaybedilmesi büyük bir skandaldır. Kürdistan yönetimi ve Erdoğan uzun süredir Kürt petrolü Irak petrolü değildir diyerek  direniyor ve Bağdat’ın petrol payını göndermiyordu. Daha önce Şii Nuri El Maliki hükümeti ile limoni ilişkiler bahane ediliyordu, ancak Maliki devrileli epey oldu. Bağdat’ın paraları ve faizleri kimin cebine girdi? 

Ve 2015’te Katar, Erdoğan'a bu kazığı göstere göstere attı! Katar, Erdoğan’ın Neçirvan Barzani ile yatıp kalktığını biliyordu, bu nedenle önce Kürt petrolüne karşı, Irak petrolü restini çekti. Katar emiri, bunun için Irak petrollerinin tamamının pazarlanacağı SOMO adlı şirketini yeni Bağdat yönetimiyle 
kurdu ve Bağdat'a tam yetki verdi. Erdoğan’ı bypass etmekle kalmadılar, Ankara’nın Kürtlerle ekonomik ilişkisine de darbe vurdular. Irak petrolünü Katarla birlikte pazarlamak isteyen Erdoğan, bu defa da Kürt petrolünden ülkemizi mahrum bırakmış oldu. Yükseltilen Kürt düşmanlığıyla Türkiye, 
kendi ayağına kurşun sıkmaya devam ediyor. Katar'dan El Nusra için Erdoğan rejimine gelen milyar dolarların, yani hoşafın yağı da kesilmiş gözüküyor. Katar, Kürtleri bölgede yeni oyuncu partneri olarak seçti. Erdoğan'ın kara para işleri İran'dan sonra Kürdistan'da da işte böyle patladı. Kürdistan'da tek gaz şirketi Dana-Crescent ile PowerTrans arasındaki kara para ilişkisi kişiselleştirildi. Erdoğan ve Beraat Albayrak’ın sahibi olduğu PowerTrans üzerinden kara para avantası ve rantı böylece bitti. Bakan Ashti Hawrami İngiltere'nin kullandığı bir isimdi. Eylül ayında uluslararası tahkim mahkemesinde görülmeye başlanacak davasında Hawrami petrol kaçakçılığı ve yolsuzluktan yargılanıyordu. Erdoğan’a açık mesaj vererek, ben yanarsam seni de yakarım demek istedi. Çünkü 
Enerji Bakanı Taner Yıldız ile anlaşma yapan Hawrami, Neçirvan'ın kirli para eliydi. Tahkim davasında 5 milyar dolar ceza alınırsa, Kürdistan’ın ekonomisi batabilir. Büyük ihtimalle Neçirvan Barzani, Hawrami'nin kellesini tahkim'e verecektir. Legal ticaret yapsanız ve devletimize düzgün vergi ödeseniz olmaz mıydı? 

PKK ve IŞİD ile gerçek mücadeleyi paralel yaftasıyla tasfiye ettiren Gladyo ekibi Erdoğan'ı kafesleyip gaza getirdiler. TSK, ipleri eline aldı ve bu yanlışa dur demeye 2 Ekim 2014’den beri başladı. PKK’yı kullananların Kobani bahanesiyle ülkemizi yakması sadece bir maskeydi. Çözümü asla istemeyen Kandil ve KCK’yı kuran Fidan ekibi son kozlarını oynamıştı. KCK’nın yüzde 25’i MİT personeli iti-
rafı AKP Milletvekili trolcülerin reisi Taha Ün’den geldi. O halde, KCK’ya operasyon yapan Emniyetçiler ve yargı mensupları neden sürgün ve emekli edildi, meslekten atıldı, veya halen hapisteler?!... 

Erdoğan’ın IŞİD ve türevi salafi cihadcılara verdiği destek ve ticareti nedeniyle dış politikamız çöktü ve diplomatlarımız son 4 yıldır kara günler yaşadılar. Dışişleri, bundan sonra IŞİD'e karşı destek bul-mak için yurtdışında göğsünü gere gere konuşabilir, PKK ile mücadele nedenimizi rahatca anlatılabilir. 
Elbette ilk karşılacakları soru terör üzerinden servet kazanan siyasilere ve bürokratların ne yapılacağıdır. Üstü örtülemeyecek kadar büyük ve açık suçlar işlediler, belgeler yabancı istihbaratların elinde dolaşıyor ve medyaya yavaş yavaş servis yapıyorlar. Türkiye, itibar ve güvenirliğini kaybetti. Cemaata suçu atmakla Erdoğan kendisini ve seçmeni aldatıyor. 

IŞİD ile mücadele edilmesi kaçınılmazdı. Yezid'i kullananlar bunu ıskaladılar veya kasten ülkemizin olumlu kredisini çizdirdiler. Türkiye yalnızlaştırıldı. Burada onurlu bir yalnızlık yoktu, rezaletler vardı. Dış düşman fobisiyle ülkemizin açık hapishanesi haline getirilmesi uzun süre yaşatılamaz dı. Yeşil Süfyanizm'in sonu ateşli ve sesli bir yıkımla geldi, geliyor. Erdoğan'ın arkasına saklanan azınlık dar-
beci gruba, bence sessiz bir karşı darbe yapılmıştır. 

Genelkurmay, 2 Ekim 2014'den beri PKK ile Ocak 2015'den beri IŞİD ile mücadele ediyor. Erdoğan'ı destekleyen Gladyocu Karanlık MİT ve TSK ekibi kaybettiler. 3. Grup dediğim çoğunluk kesimin kazanması ülkemizde asıl ulusal güvenlik sorunlarını çözecek, çakma düşman cemaat algısı sona erecek 
ve normalleşme süreci başlayacaktır. TSK ve MİT içinde, gerçek ulusal güvenlik sorunları nedeniyle PKK ve IŞİD'le mücadele eden grupla, bunları yöneten ve destekleyen grubun savaşını izliyoruz. Çok şükür ki, IŞİD'i PKK'ya karşı kullanma politikasının Kürtlerde kin ve nefreti artırıp Büyük Kürdistan'ı kurma projesi olduğu anlaşıldı! TSK, ulusal güvenlik gerekçesiyle ülkemizin adını kirletenleri tasfiye sürecini başlattı, Aralık ayına kadar bu sürecin etkileri ülkemize net yansıyacaktır. 

2009'da Fidan'ı MİT başına getiren İsrail yanlısı, İslam düşmanı Neocon siyonist, Gladyo MİT ve TSK ekibi, IŞİD ile PKK savaşı kurguladılar. Kürt barışı ile Oslo'dan beri PKK'yı güçlendiren ve Dolmabahçe travmasına yol açıp HDP'yi de güçlendiren Yalçın Akdoğan ve Beşir Atalay da siyasi birer mevta olmuşlardır. 2009'dan beri Fidan ile paralel diye devletten tasfiye edilen emniyet ve yargı mensupları, PKK ve IŞİD tezgahına karşı çıkanlardır. Fidan'ın karanlık konsorsiyumu ile birikte Erdoğan, AKP ve Türkiye kaybetti. IŞİD ve PKK'yı temizleyecek gerçek devlet adamları mağdur edildiler! IŞİD'e yönelik henüz yabancı medyaya yansıyan ve yazdığım bilinen adreslere operasyon yapıldı, Fidan'ın IŞİD hücreleri yerinde duruyor! Bu sorunu meydana getiren Erdoğan, Fidan, Ala, Atalay, Akdoğan ve Kasırga ile yola devam edilemeyeceği açıktır. 

Cemaat’ın Kürtlerin güvenini kazanması Erdoğan tarafından kıskanıldı ve bugünlere 2009’dan beri gelindi. Geçmişte de Kürtlerin İslami potansiyelinin ortaya çıkmasının önü çakma İslami yapılarla kesilmişti. Türk ve Kürt Hizbullah’ını hatırlayınız. Nurcu demeye dilimin varmadığı 120 kişilik 
Tahşiyeciler grubu MİT'in bu tür istihbarat çalışmasının ürünüdür. Kumpas çöktü ama Hidayet Karaca halen içerde tutsak oarak tutuluyor. IŞİD içinde savaşan dindar Kürtlerde bulunuyor. İslam milliyeti ve kültür, Türk ve Kürtleri birbirine bağlayan kardeşlik bağıdır. Gülen grubunun samimi yaptığı Doğu hizmeti iyi anlaşılacaktır. Hiç bir devlet, istihbarat teşkilatı, örgüt ve cemaat, sosyolojik realiteleri gözardı ederek savaşamaz. Sosyoloji uzmanlarına, güvenlik ve terör uzmanı akademisyen ve aydınlara sözü bırakınız. 

Belirsiz Oslo sürecinde, PKK elebaşı Abdulah Öcalan’a verilen sözler tıkır tıkır işliyordu. PKK kurduğu mahkemelerde davalara hükmediyordu. Bölgedeki valiler PKK nın isteklerini harfiyen yerine getiriyordu. PKK her il ve ilçeye atadığı sorumlularla paralel vali kaymakam oluşturdu. 2013'de Erdoğan'ın başbakanlık genelgesiyle Güneydoğu’da arama listesindeki teröristleri şehrin ortasında dahi 
yakalamak yasaklanmıştı! 

Erdoğan'ın PKK'yı Kürt sorunu çözümünde tek muhatap haline getirmesi AKP'den dindar Kürtleri kaçırdı, HDP'nin umut haline geldiğini göremedi. Diktatör ve otoriyer Erdoğan imajının karşısına geöen HDP Eşbaşkanı Selahaddin Demirtaş, solcular, Aleviler, liberaller, beyaz Türkler ve dindar Kürtlerden yüzde 5 fazladan emanet oy topladı. Oysa Kürtlerin çoğunluğu PKK'nın modası geçmiş 
Marksist-Leninist ideolojisini ve aşırı milliyetçiliğini benimsemiyor. Liberal demokrasi istiyor. PKK'yı barış güvercini gibi görenler bu terör örgütünün binlerce Kürt'ün ölümünden de mesul olduğunu unuttu. IŞİD'i kullanma AKP'yi batırdı. Elbette PKK, Kürtlerin temsilcisi değildir, Kürtler de PKK demek değildir. PKK uzantısı PYD, IŞİD ile savaşıyor diye PKK'nın terörleri hoş görülemez. TSK 
IŞİD terörünü yok etmek için PKK ile işbirliği yapamaz, PKK'yı yok eder diye IŞİDcilere gizli destekte olamaz. Kamuoyu olanları pek anlamıyor, ancak TSK, Ocak 2015’den beri çok ciddi olarak IŞİD ile mücadele halinde. Erdoğan'ın yol açtığı pislikleri temizliyor. 

Erdoğan ve ekibi irtica yerine paraleli icat etti ve her türlü hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet, talan, vatana ihaneti, örtmeye çalışıyorlardı. Erdoğan'ın yeşil 28 Şubat'ında zulüm 10 kat daha fazla zalimlikte askeri vesayeti çoktan geçti! Toplumsal barış ve birliği paralel komedisi ile parçaladı, kin ve nefret ile 
toplumu polarize edip herkesi birbirine düşman yaptı. MİT'in cemaatleri tehditle bazılarını da vaatlerle Gülen Cemaati'nin karşısında birleştirme gayreti de çökmüştür. Yaşanan kırılma çok büyüktür. El Kaida ile ülkemin teröriste destekte beraber anılması kanıma dokunuyor. Erdoğan, siyasi istikbali için İslam düşmanlarına utanmadan istediği tüm malzemeyi verdi. Erdoğan'ın en büyük korkusu tarikat ve cemaatlerin kendi aleyhine dönmesiydi. Risaleyi Nur cemaatlerinde homurdanma hızlandı, arkası gelecektir. 

Türkiye'nin mahkemelerinde savunma yapmak küfürdür diyen IŞİD destekçisi Halis Bayancuk ile MİT cemaata iftara atsın diye özel görüşmüştü. Bayuncuk'un IŞİD operasyonunda tutuklanması ile karanlık MİT'in bir projesi daha çökmüş oldu. 

PKK, Erdoğan sayesinde koparabildiği kadar taviz kopartıp global güçlerle Büyük Kürdistan pazarlığı yapıyordu, TSK bu gidişata dur demiştir. Gülen Hocaefendi ve Hizmet cemaatı günah keçisi yapıldı. İftiralarla yaptıkları tüm çirkinlikleri örtbast için büyük bir şal görevi görüyordu. Deniz artık bitti, kirli yolun sonuna gelindi. Erdoğan, İslam’ın elmas hakikatları politikaya alet edilirse nasıl doğru yoldan 
saptırılacağını her gün ispatlıyor; TSK dine, kültüre ve örfe yapılan bunca saygısızlıkları da görüyordur! TSK, PKK ve IŞİD ile ciddi mücadele etmemeyi ulusal güvenlik sorunu olarak gördü ve gerekeni Erdoğan'a rağmen yapıyor. 


4 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,

***

PANZER VE KÜRT İSYANI - ALMAN DERİN DEVLETİ KILIÇ! BÖLÜM 2

PANZER VE KÜRT İSYANI - ALMAN DERİN DEVLETİ KILIÇ! BÖLÜM 2


En Kanlı İki Gladyo 

İtalya’dan başlayan Gladyo temizliği Almanya’da henüz yapılamadı. Ergenekon süreci başladığında ve yeraltından gizli silahlar, çeşitli mekanlara saklanmış cephaneler bulunduğunda, ‘Dünya’da artık Gladyo’nun tarihte kaldığı, NATO’nun bu tip yapılanmalardan vazgeçtiği, bunların komplo olduğu’ savunması yapılmıştı. Ancak devam eden hukuk sürecinde toprak altı cephaneliklerin hiç de öyle eski zamanlardan kalma olmadığı ortaya çıkmıştı. Almanya’da ortaya çıkan durum ise, Gladyo’nun sadece Türkiye’de değil Avrupa’nın kalbinde bile hala var olduğunu ortaya koydu. Örgüt kendisini yok etmiyor, sadece şekil değiştiriyordu. Gladyo üzerine en ciddi çalışmayı yapan Danielle Ganser’in ‘NATO’nun Gizli 
Orduları’ adlı kitabında, ABD Genelkurmay Başkanlığı’nın 28 Mart 1949’da genel stratejik konseptler isimli belgesinde Almanya’nın hem yeraltı hem de Secret Army Reserves (gizli ordu güçleri) Stay-Behinds Units (Cephe Arkası Güçleri) için mükemmel yetişmiş eleman potansiyeli olduğu belirtilmişti. Aynı kitapta 
Ganser, Türk Gladyosu için ise bütün yapılanmalar içinde en kanlı, tehlikeli ve halen çözülememiş olduğunu belirtiyordu. Alman Gladyosu’nun adı: BJD (Bund Deutscher Jugent- Alman Gençlik Birliği) idi. (14) Bu yapılar tasfiye edilmiş gibi görülse de tıpkı Türkiye’de olduğu gibi farklı biçimlerde kendilerini revize ederek varlıklarını sürdürüyorlardı. Kritik zamanlarda ortaya çıkarak derin yapılar adına cinayet-kundaklama-infial benzeri olayları kolaylıkla gerçekleştiriyorlardı. 

Yunanistan’ın mali krizini üstlenen ve zor günler geçiren Almanya’da oluşan istikrar sarsılması, BJD için oldukça uygun bir ortam olarak değerlendirilmişe benziyordu. Avrupa Parlamentosu 1990’da İtalya’daki gibi Gladyo benzeri  yapılanmaların ulusal meclislerce araştırılmasını ve hukuki sürecin işletilmesini istemişti. Ancak bu neredeyse hiçbir ülkede başarılamadı.Almanya’da, Türkiye’de ve diğer ülkelerde adı değişse de Gladyo olarak anılan bu yapılanmaların temelini Özel Harpçiler/Gayri Nizami Harpçiler oluşturuyordu. Bunlar genel olarak istihbarat ve askeri birimlerin güdümünde oluyor ve sivil güçlerle iç içe oluşturuluyordu. 

Türkiye’de ulusalcı reflekslerin uzun bir emek harcanarak harekete geçirildikten sonra, tam olarak ne yaptığının farkında bile olmayan bir çocuğa Rahip Santoro’nun kurşunlatılması neyse; Almanya’da dönerci cinayeti olarak adlandırılan olaylarda Türklere yapılan oydu. Türkiye’de ulusalcılık denilen refleksle bu yaptırılırken Almanya’da etnik reflekslerle gerçekleştiriliyordu. Fark sadece buydu. İki ülke arasındaki diğer benzerlik de bu yapıların yok edildiğine yönelik yaygın hale getirilen kanaatin tuzağına düşmeydi. Türkiye’de önce Susurluk sonrası şimdi Ergenekon sonrası bu kanaat pompalanıyordu. Ama Gladyo’nun kalbine girilmediği müddetçe, eski yapılar tasfiye edilirken, yerine hemen yenileri gelecekti. Türkiye’de Özel Harbe bağlı yapının toplamda beş bini yönetici yüz otuz bin kişiden oluştuğu belirtiliyordu. Ülkemizde Ergenekon bitirildi havası oluşturulurken, derin yapı Göktürk adlı yeni yapıyı kurmuştu. 

Ergenekon’un yeni adı Göktürk’tü. Deşifre olmamış yeni isimler ve kadrolarla donatılan yeni derin devlet, yapısı içine artık muhafazakarları ve Kürtleri de alıyordu. Çerkezler yine işbaşındaydı! Dinle, azınlık ve etnik yapıyla barışık yeni sistem, Ergenekon tutuklularının bulunduğu Silivri’de oluşturulan terhis ve 
tahliye konusunda bir süredir hükümetle pazarlık yürütüyordu ve pazarlık gereği özel yetkili savcılar ve mahkemeler kaldırıldı. Yeni ismin babası ve teorisyeni Encümeni Daniş-i ve projeyi onaylanan Milli Birlik Komitesi’ydi. 

Neden Göktürk ismi tercih edilmiş olabilir? Şu yüzden: Göktürk devleti, Türk ifadesini ilk defa kullanan milli devletimiz di. Saka veya Yakuti Türklerinin kurduğu İskit İmparatorluğu ve hemen ardından kurulan Hun İmparatorluğu mirası üzerinde şekillenmişti. Çinlilerin Çin setti yapmasına sebep olan Hunlar da Türk töresi anlayışı sağlam yerleşmiş iken güçlülerdi, halen kullandığımız onlu, yüzlü, binli ordu sistemi oturmuştu. Çinli prenseslerle Hun hakanlarının evlenmesiyle başlayan yıkılış sürecinden sonra kurulan üç ayrı Hun devleti, kardeş kavgası ve tefrikalarla yıkılırken, yerini 1. Göktürk Hakanlığı’na bıraktı. Ancak Türk töresini uygulamayan Kara Han, Çinli eşinin ve Çin’in devletin iç işlerine karışmasını engelleyemedi. Kara Han, kendi kılıcı ile kendini öldürerek ihanetine son verdi. Azeri şair Bahtiyar Vahapzade’nin ‘ Özümüzü Kesen Kılıç’ tiyatrosu bu gerçeği çok güzel anlatır. 

Türk Milliyetçiliği ilk kez Hunlar zamanında ortaya çıkmıştır. M.Ö.1.yüzyılın sonlarına doğru Hun İmparatoru CU Cİ Yabgu; Atalarından miras olarak yalnızca vatan ve devlet kalmadığını, hürriyet ve bağımsızlığın da bu miras içinde olduğunu söyledi. Çin kaynaklarında inceleme yapan Alman bilim adamı 
Hürth, Çiçi Yabgu nun bu söylemini de kayıt altına almıştır. Hürth; tarihte milliyetçiliği devlet yönetiminde temel öğe olarak alan ilk devlet adamının Türk Kağanı Çü Çi Yabgu olduğunu belgelemiştir. Daha sonra ortaya çıkan tüm Göktürk yazıt ve anıtlarında Türk Milliyetçiliği açık olarak tarihe geçmiştir. Bu yazıtlar ve anıtlardaki tüm düşünceler açık ve özgündür. Türklük düşüncesi ve millet olma özelliği açık olarak biçimlendirilmiştir… Türkler, kurdukları Göktürk devletinde; millet olma bilincini ana ilke olarak almışlardır. 

Şu ifadelere bakın: “Başına geçtiğim Türk Milletinin şan ve şerefi için gece uyumadım, gündüz oturmadım. Ölesiye, bitesiye çalıştım. Tanrı yardım etti, bahtım yar oldu, yoksul milletimi zengin ettim. Türk Milletini bütün milletlerden üstün kıldım”"Türk, Oğuz beyleri, Türk Milleti işitin.Yukarıda gökyüzü 
çökmedikce, aşağıda yağız yer delinmedikce, Türk Milleti, ülkeni, töreni kim bozabilir.

 Ey Türk milleti kendine dön.” Bu sözler Göktürklerin Kanuni Sultan Süleyman’ı sayılan Bilge Kağan’a ait Altay bölgesi: Türk tarihinin en önemli alanlarından birisidir. Çünkü, Türklerin anavatanı da burasıdır. 

Hyung-Nu (Hun) Türk İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra 5. Yüzyıl başlarında demirçi Açina (Asena) boyu bu bölgede ortaya çıkmıştır. Kendilerine “Soylu Kurt” anlamına gelen Aşina diyen bu Türkler, tarihte Gök Türk İmparatorluğu olarak bilinen devleti kurmuşlardır. Bunlar, düşmanlardan korunmak için başlangıçta kendilerine ulu sıradağların kesiştiği bu sarp alanı yurt olarak seçmişlerdi. Bulundukları noktaya da “Dik Yamaç” anlamına gelen Ergenekon diyorlardı. Bu bilgiler dünyaca ünlü Sovyet tarihçisi Prof. L. N. Gumilev’in Eski Türkler isimli kitabında yer almaktadır. Bu demirci Açinalar; Asya’nın teknolojik üstünlüğü (demir teknolojisini) ellerinde tutuyorlar ve çok değerli savaş aletleri yapıyorlardı. 

Bu dönemde henüz İslam zuhur etmemişti. Göktürklerin resmen Türk Milliyetçili ği yapmalarının nedenleri vardı. 

Emevilerin Arap milliyetçiliği yapmaları nedeniyle Türkler de Türk milliyetçiliği yapmışlar ve İslam’a geç girmişlerdi. Ömer Bin Abdülazi döneminde Şam’a gelen Türkmen heyetinin Emevi valiyi şikayet etmesi meşhurdur. Abbasiler döneminde Arap milliyetçiliği azalınca Türkler akın akın İslam’a girdi ve Abbasilerin 
ordu yapılanmasını kısa sürede ele geçirdi. Sadece askeriyeyi değil, Mevali denen köle Türklerin çocukları İslam’ın altın çağında fıkıh, hadis, kelam ilimlerinde, müsbet ilimlerde de zirveye çıktılar, hatta Zemahşeri’nin ifadesiyle Bedevi Araplara Arapçayı öğretecek kıvama geldiler. 

Kürşad Ve 39 Yiğidi 

Ergenekon yerine kurgulanan yeni derin devlet Göktürk, işte bu temel öğe üzerine yoğunlaşarak Türk milliyetçilerini kullanmayı hedefliyordu. Kullandıkları her sembol, her örgütlenme biçimi Göktürk devletini model olarak aldıklarını gösteriyordu. Mesela, Çin sarayına esir düşen veliaht prensi kurtarmaya çalışan 
Kürşat ve 39 yiğidi, intihar saldırısında kahramanca ölür. Ne tesadüf ki, Encümeni Daniş de, derin devletin 40 kişilik yaşlılar konseyidir! Kara Han’ın kardeşleri 50 yıl süren iç savaştan sonra 9 yaşındaki yeğenleri İstemihan’ı tahta geçirerek Çin’e karşı “iri, diri ve bir” olurlar. Orhun Kitabelerinde anlatılan medeniyeti kuranlar, Türk töresine sarılan Göktürk hakanlarıdır. “Gök Tengri” inancına sahip Göktürkler, çoğu Budist, Şamanit ve Mecusi ahaliye tam saygı gösterdiler. Ergenekon merkezli erken dönem Türk kültürü Şamanist 
nitelik taşır ve bu kültür (inanç) günümüzde bile yaşamaktadır. Büyük şehirlerimizde bugün bile var olan babalar inancı bu şamanist inancın en açık örneklerinden birisidir. 

Bu inanışta yeryüzü, yeraltı ve gök olmak üzere üç parçadan oluşan tek evren vardır. Yeraltını Ay Tanrı temsil eder ve olumsuz (kötü) ruhlar inanışa göre orada yığılmıştır. Yeryüzü ve gökte ise olumlu ruhlar bulunur. Yeryüzü, toprak ve su ruhları ile doludur. Ağaçlar, sular, kayalar o ruhları barındırır. Şaman 
toplumundaki din adamları (şamanlar) iyi ruhlarla bağlantı kurarak Yer altı ruhlarının kötü etkisini yok etmeye çalışırlar. Bunun için kurban keserler. Değişik hareketlerle (dans) kötü ruhları kovmak ve iyi ruhları memnun etmek isterler. Bu arada şaman davuluna vurup müziksel ritim yaratırlar. Sonunda insan ile doğa ve ruhlar (Tanrılar) arasında bir uyum kurmaya çalışırlar. Böylece Gök Tanrı’yı (Güneş) memnun ederler. 

İlk kırılma noktası, Bizans’ın “Hıristiyan olun” mektubuna Göktürk Kağanı İstemihan’ın ret cevabı vermesi ve teslisin Türklerin töresine aykırı olduğunu bildirmesidir. İkinci kırılma, Müslüman Arap ordularının Çin’e karşı verdiği Talaş savaşında Uygurların, Müslümanların tarafını tutmasıdır. Göktürk, müslüman değildi, Türk derin devleti bu nedenle Göktürk’ü seviyorlardı. 

Diğer yandan Türkler gibi Almanlar da benzer biçimde aşırı milliyetçilik tuzağına düştü. Neo-Nazilerin tamamen bitirildiği düşünülürken, ülkedeki bütün istihbarat ve askeri yapılanma ABD-İngiltere ve NATO tarafından sil baştan kuruldu. Irkçı akım istenildiği an istenildiği biçimde yükseltilebilir ve Almanya’nın üzerine çökmek için kullanılabilirdi. Türkiye, Ergenekon davasıyla konuyu hiç olmazsa “hukuki” çerçeveye çekerek önemli bir adım attı. Almanya, henüz bu noktadan oldukça uzaktaydı. Alman yargısı bu adımı atamadı. Türkiye ise Ergenekon davasının ötesine geçerek, Gladyo benzeri yapılanmaların temelini/yaşam 
alanlarını yok edecek Anayasa sürecini tamamlamalıydı. Aksi takdirde kendisini yeraltında ve örtülü biçimde revize edecek Türk Gladyosu, ilk uygun konjonktürde daha çetrefilli ve mücadele edilmesi zor yöntemlerle geri dönecekti. Almanya'daki 8 Türk'ün öldürülmesi Neo-nazilerin basit bir ırkçılık cinayeti değildi. Soğuk savaş sonrası bitmeyen ve kendini revize ederek hayatta kalan Derin Gladyo'nun işiydi. 

Diğer yandan AK Parti hükümeti, 12 Haziran 2011 seçimindeki zaferin ardından hızla ANAP’laşmaya başlıyordu. Ergenekon ve Balyoz davaları savsaklanıyor ve süratle ‘Yeşil’leşen ve form değiştiren Ergenekon’un uzlaşma girişimlerine kayıtsız kalınamıyordu. Turgut Özal dönemi hastalığı olan kısa zamanda anormal zenginleşmek, hak etmediği halde yüksek görevlere gelmek, ihale takipçiliği, adam kayırmacılık ve Lale devrini anımsatan sefahat yaşamı zirveye çıkı yordu. Bu durum ise halen beş bin operasyonel elemanı sahada olan, beş binde elit yöneticisi masa başında olan Ergenekon’un işine geliyordu. 
Gücünü illegal olandan alan Ergenekon bu siyasi yozlaşmayı bir avantaj olarak görüyor bir yandan iktidar partisiyle uzlaşma ama asıl olarak en küçük bir fırsatta Türkiye’yi tekrar arka plandan yönetme fırsatını arıyordu. 

Ergenekon temizlenmiş veya çökmüş değil. Ergenekon’da temizlenenler, içeriye tıkılanlar sadece derin örgütün, kripto yapının bazı orta boy icracılarıdır; operasyonel elemanlarıdır. Ama bu derin, sinsi yapının beyni hala ayaktadır. Stratejistlerinden, teorisyenlerinden, ‘esas oğlanlarından’ kimse tutuklanıp içeriye tıkılamamıştır. Masanın etrafında olduğundan şüphelenilen bazıları yurt dışına kaçmış ise de, asıl masanın başını tutanlar hala ülkededir; taktik hareketlere devam etmektedirler. Ancak stratejilerinde bir kısım temel 
değişiklikler olmuştur. Bundan sonra daha uzun soluklu planlarla, daha sinsi, örtülü, sureti haktan görünen, daha sofistike taktik ve stratejilerle ilerleyeceklerdir. Bu yapıya hükmeden yönetici ekip, artık Türkiye’de 
pek çok dengenin değiştiğinin, Kemalist formlarla, katı laik yönetim paradigmalarıyla oyun kuramayacaklarının, alan kazanamayacaklarının farkındadırlar. 

Artık derin yapıların temel taktiklerinde, stratejilerinde, jargonlarında büyük değişiklikler olmuştur. Bundan sonra cepheden değil, yandan vurma, dışarıdan değil, içeriden çökertme, uzlaşır gibi görünüp ilk fırsatta kullanılacak mevziler kazanma, dostlarla vuruşturarak enerjisini tüketme, bol nifak üreterek iç 
dengelerle oynama, ahlaki, mali zaafları kullanarak teslim alma gibi yeni taktikler denenecek ve uygulanacaktır. Bütün bunlar gayet muhafazakar, hatta dindar tavırlar içine girilerek yapılacaktır. Ergenekon’un icracıları ve uygulayıcı ları farklı isimlerdir. Ergenekon’un ve derin yapının beyni, özellikle taktikler geliştiren, Ergenekoncu askerlere emirler veren sivil beyinleri neredeyse tam kadro dışarıdalar. Şu anda onlar yeni Türkiye’ye, mevcut şarlara uyum sağlamakla meşguller. Kabuk değiştiriyorlar. Yeni dönemde hangi zarfın ve kabuğun uygun olacağı, hangi renklerin makbul olacağı noktasında fikir 
jimnastikleri yapıyorlar. Yeni stratejilerini daha kurmadılar ve devreye sokmadılar. “Kara Kuvvetler” sanılan birkaç yüz kişiyi Silivri’de toplamak aldatıcı olabilir. Esas oyuncu ise “Beyaz Kuvvetler” denilen başka bir kesim, gerekmedik çe silah kullanmayan, daha çok toplum içinde etkin olan ve toplumu, toplumsal 
kesimleri manipüle eden kesim. Bunlar toplumda meslek sahibi, etkin, itibarlı; ama derin yapı hesabına organize edilmiş ve çalıştırılan kimseler; yani gazeteci, yazar, milletvekili, siyasetçi, doktor, öğretim görevlisi, din adamı, avukat… Ergenekon denilen yapının sadece bir kısmı içeriye alındı. Bu tür yapıların 
en tepesinde olan ve Ergenekon’a da hükmeden gayrı milli, kriptolar kontrolündeki derin yapı ise hepten duruyor. 

 Avrupa’da artan ırkçılığın yeniden merkezi olan Almanya derin devleti Kılıç, 2000’li yıllarla birlikte yabancı düşmanlığıyla oynamaya başladı. Çok kültürlülüğe inanmıyor. NATO ülkelerinde kurulmuş Gladyo’ların hemen hepsi dağıtıldığı halde Almanya’nın Ergenekon’u olan Kılıç’a nedense kimse dokunamadı. Son Gladyo olarak kalan Kılıç, Ergenekon’dan daha derindir. İş dünyası, istihbarat, bürokrasi, medya ve yargı ayakları vardır. Türk Ergenekon’u ile ilişkileri, Kılıç’ı ortaya çıkardı. Hatta Türk bir numaranın Alman kökenli olduğu sanılıyor. 

Asıl Soru şu: Türkiye’de Alman vakıfları ve derin devleti Kılıç’ın üç atlısı olan BND, BKA ve GSG9 acaba Türkiye’yi kaosa sokmayı amaç eden Ergenekon soruşturmasının neresinde yer alıyor? Daha doğrusu yer alıyor mu? 

İkinci Temel soru: Acaba Türkleri hedef alan cinayetler, Alman makamların söylediği gibi gerçekten yasadışı faaliyet gösteren bir çetenin işi mi? Yoksa Alman derin devletinin bazı amaçlar için gerçekleştirdiği bir siyasi ve stratejik seri operasyon mu? 

Üçüncü Soru: Tüm NATO ülkelerinde Soğuk Savaş döneminin Gladyoları ortaya çıkarıldığı ve tasfiye edildiği halde neden Alman derin devleti Kılıç’a kimse dokunamıyor? 

Dördüncü Soru. Alman derin devleti Kılıç, Gezi parkı olaylarını neden organize etti ve neden ülkemize, halkımıza kılıç çekti? 

Alman Vakıf ve Dernekleri ve derin devleti Kılıç, Gezi Parkı bahanesiyle Türkiye’de gerçekleşen kalkınma hareketlerini sabote etmeye çalıştı. Alman derin devletinin en önemli öğesi Kılıç, Gezi’de Türkiye’ye kılıç çekti ve baronların meydan savaşı başladı. Avrupa’da ekonomik olarak ayakta durabilen 
ve Türkiye’yi kendine rakip olarak gören sadece Almanya kaldı. Amerika ve İngiltere de Almanya ile birlikte. Belki de Amerika’nın sözcülüğünü Almanya yapıyor. Almanya ekolünü biz Bergama’dan da tanıyoruz. Almanya’nın bu kadar sert tepki göstermesinin birkaç sebebi var. Hatta Alman Dernekleri tarafından Gezi Parkı eylemcileri ekonomik olarak da desteklendi. 

Aynı şekilde Bergama’da da bu olayların benzeri görüldü. Altın çıkarma konusunda yine Alman Vakıfları ve Dernekleri gelip çevre örgütü adı altında örgütleniyorlar. İstedikleri şey ise ‘Altını siz çıkarmayın, biz çıkaralım, biz kazanalım. Türkiye kendi ayakları üzerinde durmasın’. 3. Havaalanı ve 3. 
köprünün yapılması, İstanbul Kanal Projesi’nin yapılması ve son olarak kamu da kıyafet serbestliği bu olayların büyümesinde ve uluslararası boyut kazanmasında asıl sebeplerdir. 

Artık tüm yorumlar içerdeki embedded (iliştirilmiş) gazetecilerin, bu darbe girişimini planladığı yönünde yoğunlaşıyor. Bu durum Türkiye koşullarında çok doğal. Çünkü Türkiye’de basının yüzde 65’i Alman sermayesidir. Olayları yönlendirenler de büyük oranda bu sermayedir. 200 yıldır siyasete gerek 
direk gerek dolaylı olarak müdahalede bulunan istenen kişinin atanmasını istenmeyen kişinin azledilmesini sağlayan bir güç söz konusu. Dolayısıyla Gezi olaylarını en başından beri kışkırtarak veren ve olayların büyümesinden en etkin rol oynayan Aydın Doğan ve medyası, bu kez de ismi açıklanmayan ekonomi 
uzmanlarını devreye soktu. Tıpkı 28 Şubat sürecinde olduğu gibi... 2011’den sonra Erdoğan Havuz medyası kurup Ergenekoncuları ve Balyozcuları Silivri’den çıkartıp Alman Gladyo’sunun yeni adı Türk Göktürk’ü ile işbirliği yaptı. Ortadoğu’da büyük bir enerji savaşı yaşanıyordu. 

Avrupa'nın enerji güvenliğini Rusya'dan kurtarmak için içinde İsrail, Katar, Suriye, Britanya, silah ve petrol endüstrisi bir Almanya ve ABD oyunu devreye sokulmuştu. Katar, Gazze, Irak, Suriye ve Kıbrıs'ta bulunan yeni gaz yatakları Kuzey Suriye'den geçecek boru hattı ile AB'ye taşınacaktı. Bütün meseleleri 
budur. Gezi’de talep ettiği tavizleri alan Derin devlet, AKP’yi ele geçirmişti, artık yeni bir Gezi protestosuna ihtiyaçları kalmamıştı. Solcu gruplar Gezi’de kullanıldıklarını ancak 2015’de fark etti. 

27 Eylül'de, Alberta Üniversitesinin düzenlediği "Bitmemiş Arap Baharı Davası" uluslararası konferansında Edmonton'da "IŞİD ve Gençleri Aldatma Taktikleri ve Stratejileri" başlıklı sunumumla ilgili panelde konuşmacı olarak katıldım. 4 yıllık akademik araştırmalarımın sonuçlarını açıkladım. Yyaınlanan iki kitabımda ise, bunları daha geniş biçimde belgeleriyle 300 kaynak kullanarak anlattım. 
Akademisyenlere "IŞİD'in Sosyolojisi- İhanet Çemberi" ve düz okuyucu için "Global Süfyanın Mehdi Ordusu" başlıklı kitaplarımla kamuoyunu bilgilendirme görevimi yapmaya çalıştım... 

Mantıksızlık olurdu ama bu kadar ihanet olmazdı. Erdoğan ve AKP'nin Vehhabi lere satılması enerji projesindendir. Kanada’da Kitchener’da Hollandalı komşuma IŞİD, Nusra ve AŞİH'i Erdoğan'ın neden desteklediğini bir gece uzun uzun anlattım. "Erdoğan rejmi de tıpkı IŞİD gibi kullanılıp bir paçavra gibi atılacak kuklalar" dedim. Zayıf Kürdistan'ı kurup petrol ve gaz işletim hakkı ve boru hattının iletim kontrolnde imtiyazlar alacaklar. Hollandalı komşuma kitaplarımda detaylı incelediğim konunun özetini anlattım. "Hitler'in ayrımcı, kinci ve nefret diline bizler engel olamadık, 50 milyon insan öldü, umarım Türkler bunu başarır, çünkü dünyanın kaderi sizin elinizde" dedi. 

"PKK'nın Oslo'da başkanlık yolu için tek muhatap yapılması planı nasıl çöktüyse, Hitler'e dönen Erdoğan'ı da halkımız çöpe atmayı bilecektir" dedim. Hollandalı komşuma Osmanlı tarihinden Yavuz ve İdrisi Bitlisi'yi de anlattım: Kürtler ve Türkleri kimse ayıramaz, en Büyük Süfyan bile! Eğer TSK devreye girerse, 
Suriye'de 2017'de çıkacak 3. Dünya savaşı öncesi, Kürdistan ve petrol, gaz boru hattı mücadelesi değişebilir. "Enerji eksenli vahim global plana ortak olan Erdoğan'ı 1 Kasım'da siyasi mevta yapacak ve yargılatacak süreç başlarsa, dünya savaşı çıkmaması için bir ihtimal daha var" dedim. 

Hollandalı komşum, "2017'de ABD'de Cumhuriyetçiler iktidara gelene kadar IŞİD temizlenmeyecekse, daha çok insan mağdur olur demek ki!" dedi. Erdoğan'ın halen İslam dünyası lideri olduğunu sananlara şaşıyorum. El Kaida bağlantılı Tahşiyecileri bile savunan bir dengesizlik sergiliyor. IŞİD ile tüm dünyada 
İslamfobiyi yayıp Batı'da Sünni Müslümanlığın yayılmasını engelleme de ayrı bir kuş Global Zındıka Komitesi için. IŞİD ve selefi militanların temizleneceği aşikar. Enerji hattı için halkı temizletip demografiyi değiştirdiler, petrolü hiç IŞİD’e ve Erdoğan’a yar ederler mi? 

Hollandalı komşuma Erdoğan'ın bir Hitlere, AKP'nin bir Nazi partisine neden döndüğünü yolsuzluk ve medya düzeni ile anlatınca şaşakaldı. Global kumpas cılar yerli işbirlikçilerle herşeyi hesap etmişler, ancak Hizmet cemaatının bu kadar direnişli çıkacağını öngörememişler. Erdoğan'ın ulusal güvenlik sorunu 
haline geldiğini anlamak için gazeteci veya akademisyen olmanıza gerek yok, bunu yaşayarak öğrendiniz. 

Erdoğan ve AKP'nin Usame Bin Ladin’i ‘Mehdi’nin Komutanı’, El Kaideyi ‘Mehdi’nin askerleri’ olarak sunan Tahşiyecileri savunması resmen teröristliktir, teröre destek vermektir. Tahşiyeciler’i masum, Fethullah Gülen’i ise kumpasçı "terör örgütü lideri" olarak takdim eden bu saçma sapan iddianame sunulmuş ve kabul edilmişti. Hukukun kalmadığını gösteren gelişmeler 2010’dam beri olağan hale gelmişti. Alman Gladyosu ülkemizden ne istiyordu? 

Global kumpascılar global enerji projesini yapmadan önce ülkemizin kahraman polis, savcı, hakim ve gazetecilerini Erdoğan ile susturuyorlardı. Erdoğan, PKK ve Suriye konusunda Hizmet cemaatının uyarılarını dinlemedi, ayrışma kaçınılmazdı, böyle ihanetlere göz yummak ihanettir. Kürtler ile Türkleri 
keskin biçimde birbirinden ayırmadan Ortadoğu petrol, gaz, su rezervlerine konamayacağını anlamıştı global kumpascılar. "Selefi terör gruplarına destek vererek Kürdistana engel oluyoruz" diye milletimizi uyutan Erdoğan, barış süreciyle 2.5 yıldır PKK'yı güçlendiriyordu. Ülkemizin güvenlik sistemini 
Erdoğan’a sıfırlattılar. Erdoğan'ın boğazına kadar battığı Suriye bataklığında Kürt sorununu büyütmesi, global proje eline teslim etmesi af edilecek bir ihanet değildir. 

Rusya, İran ve Çin, Suriye'de Esad rejmini savunduğu için Erdoğan'ın devirme takıntısı anlamsızdı. Zaten Batılılar da devirmek istemedi. Suriye'de 12 milyon insanın dramı, 37 bin kadına tecavüz, 250 bin ölü, 200 bin yaralıda eline kan bulaşan Erdoğan, birde bunun üstüne silah ve militan ticareti ile Karun kadar servet edindi. Erdoğan'ın selefi terörü için Katar ve Suudilerden aldığı hibeler AKP'nin kapatılması için yeterli gerekçedir. Ergenekon bu zafiyetleri ve girdapta boğulan AKP fırsatını kaçırmadı. Cemaat ve tarikatleri, sivil toplumu, özgür medyayı, temiz Müslümanları yok edecek zındıka planını 28 Şubat sürecinden 10 kat daha ağır biçimde AKP’ye uygulatıyordu. 

Erdoğan ve Fidan, MİT ile selefi terörü ihraç ederek ülkemizin itibarını dünyada beş paralık etti. Silah satışlarından ve selefilere militan toplanmasından ciddi rantlar sağladılar. Bu kara para ile herkesi satın alıp bir diktatörlük kurmaya yeltendiler. Oysa Selefi terör örgütleri militanlarının üçte biri Irak ve Suriye’de 10 hapishaneden toplandı, üçte biri eski Baas ordusu mensubudur, üçte biri 80 ülkeden uluslararası selefi network ile geldi. 20 bin kişi AKP yardımıyla sınırımızdan geçti, bunları tesbit edememek diye bir şey olamaz. 

Erdoğan Suriye'de avcunu yalayacak, başarısızlığa mahkum bir selefi terörünü kurgulayanların oyuncağı oldu, istikbali için herkesi sattı. İsrail, Suriye'deki kaostan en fazla yararlanan devlet. Bölgede tehdit olacak bir ülke kalmadı, bölgenin enerji ve su kaynaklarını da sömürecekler. Suudiler Vehhabi rejimlerine tehdit olan İhvanı Müslim'i çok güvendikleri Erdoğan'a infaz ettirdiler. İsrail ile 
Sisi'yi desteklediler. Ülkemizde ise İslam dinini dünyaya yüz akı ile sunan Hizmet hareketini yok etmeye çalışıyorlar. 

Bu arada 12 milyon Suriyeli mülteciden soruna sebep olan Katar, Suudiler, Kuveyt ve Bahreyn bir kişi bile almadı. Petrol krallıklarını koruyorlar. Suudiler petrol fiyatlarını yüzde 30 indirdi, Rusya'nın zayıflamasını bekliyorlar ve böylece çıkacak bir savaşta Esad'a destek olacak mecali kalmasın istiyorlar. 

Almanya, Yunanistan'ı resmen satın aldı, Kıbrıs'tan Ruslar kaçtı, zira bu boru hattında Almanya AB içinde dağıtım ve finans sorumlusudur. Müslümanı müslümana kırdırma taktiği izleyenlere destek veren Erdoğan, Katar ve Suudilerin iki dünyada da yatacak yeri yoktur. 

Zulüm Büyüktür. 

3 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR

***