POST-CHP etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
POST-CHP etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Aralık 2020 Çarşamba

KÜRTLER İÇİN AKP, POST-CHP’DİR

KÜRTLER İÇİN AKP, POST-CHP’DİR



Feyzi Çelik
ÇÖZÜMÜN UÇURUMUNDAKİ SÜREÇ VE KÜRDİSTAN
06.10.2013 


      Laik/Türkçü CHP, yeniden Kürdistan’da gelişebilir mi? Kürtler arasında da bunu candan isteyenler olabilir. Ancak tarihsel süreç buna izin vermez. CHP, milliyetçi Türkçü ideolojisinden vazgeçip demokratik bir yapıya dönüşürse gelişeblir. O zaman da  CHP, CHP olmaktan çıkar. CHP’nin Kürdistan’daki misyonun AKP yürütüyor. AKP, dünya siyasetinde yeni bir tür yeni CHP rolünü oynamaktadır. Bunu Cumhuriyet döneminde CHP’nin yaptığı gibi yapıyor. Laiklik, modernleşme ve İslam’ı birlikte yürütmek yoluyla. CHP, laiklik ve modernleşmeyi İslam dışı yöntemlerle yaparken, AKP buna İslam’ı eklemiştir. CHP de İslam’dan vazgeçmemiştir. İslam’ın, bir güç olmasını engelleyerek(Batı da bunu istemiştir.) laiklik adı altında kendi kontrolüne almıştır. Ve siyasi talebi olmayan İslam’ı kendisine destek olarak görmüştür. Kur’an tefsirlerinin devlet eliyle yapılması, diyanetin kurulması bununla ilgilidir. Siyasal taleplerde bulunabilecek tekkeler kapatılmış devlete bağlı tarikatlar oluşturulup desteklenmiştir. 

İslam evrenselliğinin önüne geçmek için yoğun ideolojik çalışmalar yapılmıştır. Böylece dinsel kitlenin talepte bulunmasının yolu kapatılmıştır.

Türklük sıkıştığı alanlarda İslamcılığı hep imdada çağırmıştır. Kürt halkının baskı karşısındaki direnişi Türkçülüğü işlemez duruma getirdi. Kürdistan’da hiçbir etkinliği kalmadı. Laik Türkçülük (CHP) Irkçı Türkçülük(MHP) nin hiçbir rolü kalmamıştır. Batı’da da giderek eriyordu. Türkçülük yok oluşa doğru gidiyordu. 

Bu durumda İslamcı aşı yeniden deneniyor. Türkçülüğün İslamcı yönü ortaya çıkarılarak Kürtlerin devlete bağlılığı sağlanmaya çalışıldı. Bunu AKP yapacaktı. Bunu, Ortadoğu’da etkin olmak isteyen emperyalist güçlerden ayrı düşünmemek lazımdır. Canlı bir Türkçülüğün yaşatılması emperyalist güçlerin de isteğiydi. Giderek güçlenip devlet kapısına hakim hale gelen bu görüş Türkçülükten vazgeçmeyecek. Kürtleri cezaevine ve şiddetle kıstırmayı temel politika haline getiren bu devlet yapısının geçmişin eleştirisi üzerinden şirin görünme çabası bir örtü olmaktan başka bir anlama gelmez. Kürtleri sözcüsüz ve örgütsüz bırakıp kendi ilkel çözümünü kabul ettirmek çabasını görmek gerekiyor. Yine Kürtler devlet yapısı içinde etkili olmanın yolu da tamamen kapatılmış durumda.
İslamcılık Türkçülüğü Kurtarabilecek mi?

İslamcılık Türkçülükle birlikte anılır oldu. Milletin tanımı yapılırken dini birlik vurgusu zaten hep yapılıyordu. İstiklal Marşındaki “millet” vurgusunun temeli buydu. Buna rağmen Mehmet Akif çeşitli eziyetlere tabi tutuldu. Ancak onun şiiri ırkçı devletin marşı olarak okutulmaya devam ediliyor. Mehmet Akif ve onun şiiri İstiklal Marşı, İslamcılarla Türkçüler arasında ara bağlantı rolünü oynamaya devam ediyor. Al bayrak vurgusu da bununla bağlantılıdır. İşte tarihi olan bu bağlar ve Türkçülüğün kurtuluşunu İslam’a bağlı olduğu bir aşamaya daha gelmiş bulunuyoruz. Ve bu aşamada Türkçülük yeni bulduğu nefesle bir dönem daha etkinliğini devam ettirecektir. Ancak burada bir soru daha vardır: İslamcılık yaşatıldıkça İslam egemen olacak mı?

Hatırlanacağı gibi I.Dünya savaşından sonra Türkçülük yenilgiye uğramış ve bu nedenle yüzünü Anadolu Müslüman Türkler ve diğer halklara dönmüştü. Mehmet Akif’in düşünceleri  ve I.BMM yapısı dikkate alındığında İslami bir dileyiş olduğu görüldü. Bu şekilde Kurtuluş savaşı yaşandı. Başarı geldikten sonra bunlar tasfiye edildiler. Türkçülük, tehditleri boşa çıkardıktan sonra İslamcılık yönünü bir tarafa attı. Yeni bir Atatürk Türkçülüğü yürürlüğe konuldu. Ezan dahi Türkçeleştirildi. Buna karşı oluşan tepkiler şiddetle bastırıldı. O sıkışık durumda Türkçülüğün İslamcılığı etkisiz hale getirmesinde Türkçülerin Batıcıların desteğini almaktan sonradır.

Şu anda AKP bir anlamda Türk-İslam sentezine göre hareket ediyor. Temel kaygısı Türkçülüğün devam edip etmeyeceği kaygısıdır. Mevcut 12 Eylül Anayasasına yapışıp kalmasının en büyük nedenlerinden biri de budur. Suriye’de Irak’ta yapmak istediği de budur. Bağımsız stratejik bir çalışmadan çok dünya dengelerinde bir partnere tutunma çabasından başka bir anlamı yoktur. Bunların ideolojik olarak Fethullahçılıktan öte bir ideolojisi de yoktur. İsrail’e kıl dokundurmayan ve ABD’de rehine gibi yaşayan, Kürt Said’i Köylü Said yapan Gülen derin ilişkiler ve AKP’ye esir olan bu hareket temelde Türkçü olduğundan dolayı tarihte hiç olmadığı kadar Türkçülüğe hizmet edecek gibi duruyor. Çünkü Türkçülüğe hizmet eden bir İslamcılık dolaylı yönden Batı’ya karşı Doğu’nun bütünlüğünü ve mücadele gücünü de doğu aleyhine geliştirmektedir. Gülen Hareketinin TV’de Kürtçe yayın yapması, anadilde eğitim konusunda olumlu sinyaller vermiş olması onu Türkçülükten uzaklaştıran eğilimler olarak görmemek gerekiyor. Türkçülüğün Batı’yla ilişkisi değişik tonlarda olsa da(İslami/Laik vs.) olsa süreklilik halindedir. Bu şekilde, NATO rolü, daha iyi oynanıyor. Afganistan, Pakistan daha kolay kontrol ediliyor. Sonuçta İslami kökeni kuvvetli olan bir hareketin toplum ve devlet yapısında etkili hale gelmesini de istemezler. Bir süre sonra onun hareket alanları ve kapsamı hatırlatılır. Gülen’in ABD’de bulunuşu ve ABD dışına adım atmayışı onu siyasetteki etkinliğinin vesayet altına alınması içindir. Nitekim İsrail, batı ile ilişkiler ve Radikal İslam’a yönelik sert tavırları onun ABD’de bulunmasıyla doğrudan ilgilidir. Bunu en iyi bilen de Türkiye’deki İslami hükümettir. Son dönemlerde Hükümet/Hizmet tartışmaları bununla ilgilidir. Yaptığı yatırımlar özellikle medya ve eğitim alanındaki yatırımlarının kapsamı da dikkate alındığında bunların yaşamı için siyasal iktidarla kapışmasının kendileri için olumlu olmayacağının farkındalar. Onlara “basit bir tarikat oldukları” hatırlatılır, devlet işlerinin kendilerinde olduğu vurgusu yapılır, onların görevinin itiraz etmeyen, itaat eden bir toplumun devamı için toplumda sufiliğin devam etmeleri halinde yaşamaya devam edeceği konusu özellikle işlenir. Nakşilikte de Kadirilikte de durum bundan farksızdır. Said’i Nursi’ye yapılan ve Said’i Nursi’nin yaptığı da buydu. Eski/Kürt Said’in yerini Yeni/Nur Said geldi. Böylece İttihat ve Terakki akımının etkisinde olmayan Eski Said düşüncesinde dönüşüm yaşatılarak onunla bağlantılı hale getirildi.  

19.Yüzyılın sonu 20.Yüzyılın başında Osmanlıcılık nasıl ki İmparatorluğu kurtarmayı başarmadıysa; Türk siyasi yaşamında 100 yıla aşkın süredir etkili olan Türkçülük, İslami rütuş ve dayanaklarla da olsa Batı’nın etkisinden çıkamayacaktır. İslam Kardeşliği adı altında Ortadoğu’daki siyasetin yerlerde süründüğü dikkate alındığında Türk-İslamcılığın Batı’nın daha fazla kalıcı hale gelmesindeki araçsallığını görünür kılmıyor mu? 20. Yüzyılın başı yeniden tekrarlanıyor. Kürtler CHP’nin neler yaptıklarını gördükleri için CHP’ye kapıyı kapattılar. Aynı işlevi gören AKP’nin de bu yüzünü görmenin zamanı gelmiştir.


***