SERHİLDAN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
SERHİLDAN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Şubat 2018 Cumartesi

PANZER VE KÜRT İSYANI YENİ STRATEJİ - SERHİLDAN, BÖLÜM 2

PANZER VE KÜRT İSYANI YENİ STRATEJİ - SERHİLDAN, BÖLÜM 2



YDK (Kürt Demokratik Halk Birliği) Organizesinde Gerçekleştirilen Eylemler 

Terör örgütü PKK'nın yeni dönem stratejisi çerçevesinde Avrupa alanında 150 örgüt mensubunun katılımı ile 02-10 Mayıs 2000 tarihleri arasında yapılan toplantıda 7. Kongre kararlarına paralel olarak feshedilen ERNK'nin yerine YDK (Yekitiya Demokratik a Gele Kurd-Kürt Demokratik Halk Birliği) kurulmuştur. Bu toplantı, örgüt tarafından YDK'nin kuruluş kongresi olarak kabul edilmiştir. 

Toplantıda, "Kürt Halk örgütlenmesinin yeniden yapılandırılması için uzun süredir yürütülen hazırlık tartışma ve çalışmalarını YDK olarak somutlaş tırıldığı, YDK çalışmalarını yürütmek ve yönetmek için bir Birlik Meclisi seçimine gidildiği" belirtilmiştir. 

Toplantı akabinde YDK ve KNK organizesinde, 31 Mayıs 1999 tarihinin teröristbaşının yargılanmasının yıldönümü nedeniyle, Öcalan’ın cezaevi koşullarının düzeltilmesi ve sözde sağlık problemleri nedeniyle başka bir cezaevine naklinin gerçekleştirilmesi veya hükümlülük şartlarının iyileştirilmesini sağlamak amacıyla 31 Mayıs–29 Haziran tarihleri arasında Avrupa ülkelerinde geniş katılımlı yürüyüşler, açlık grevleri, protesto gösterileri, oturma eylemleri gibi çeşitli faaliyetlerin gerçekleştirileceği bir kampanya ilan edilmiştir. Bu kampanyanın yürütülmesinde ise daha sonra Avrupa alanına atanan Sakine Kod Gönül TEPE ve Azime Kod adlı örgüt mensuplarının görev aldığı görülmüştür212. 

Öcalan’ın yakalanmasından sonra Avrupa’daki siyasal faaliyetler daha da hız kazanmıştır. Örgüt 2000–2001 döneminde siyasal çalışmalara ağırlık vererek, mücadelesinde Avrupalı ülkelerin desteğini kazanmaya çalışmıştır. Avrupa ülkelerinin birçok şehrinde yabancıların davet edildiği konferans ve paneller ön plana çıkmış, bu ülkelerde kültürel kurumların açılması hedeflenmiştir. 
Öcalan’ın talimatıyla, bu ülkelerin birinde Ortadoğu Araştırma Merkezi’nin kurulması gündeme gelmiştir. Hedeflenen düşüncelere göre, kurulacak araştırma merkezi yabancı yazar ve bilim adamlarını da bünyesine alarak, Batı destekli yeni açılımlar sağlanacaktır. 

 Bu kapsamda yapılan çalışmalarda Norveçli bazı gruplarla kısmi mesafe alınmış, hatta Norveçli gönüllü bir bayan Avukat Öcalan’ın savunmasını üstlenmiştir. Bu avukatın görevi Avrupa Konseyi’nde örgütün çalışmalarını takip etmek şeklinde gelişmiştir 213. 

 Nisan 2000 tarihi itibariyle, örgütün önde gelen isimlerinden Cemal (K) Murat Karayılan'ın iltica talebinin Hollanda resmi makamlarınca reddedilmesi, Almanya'da iki örgüt mensubunun yakalanarak cezaevine 
konulması, Fransa 6 örgüt mensubunun hapis cezasına çarptırılması ve Belçika'da bir örgüt mensubunun gözaltına alınması gibi gelişmeler, Avrupa'da yaşayan örgüt mensup ve yandaşlarının örgütün üst düzey yönetimince harekete geçirilmesine sebep olmuş, Almanya başta olmak üzere, Avrupa ülkelerinde protesto gösterileri düzenlenmiştir. 

Bu zamanda çalışma yapılan diğer bir hususta kültürel faaliyetler organize edilmesidir. Kültürel faaliyetler kapsamında da öncelikli olarak Kürtçenin yaygınlaştırılmasının ilk hedef olduğu söylenerek, bu amaçla bazı aktiviteler gerçekleştirilmiştir. 

Nitekim Belçika/Brüksel'de faaliyet gösteren PKK yanlısı KON-KURD ve Almanya'da faaliyet gösteren örgütün cephe alt örgütlenmelerinden olan YMK (Kürdistan Öğretmenler Birliği), YEK-MAL (Kürdistan Veliler Birliği) organizesinde, Kürtçenin yaygınlaştırılması amacıyla çalışmalar yürütülmüş tür. 
Özgür Politika Gazetesi'nin 05 Ocak 2000 tarihli nüshasında, KON-KURD yönetimince, "Halk olarak varlığımızı korumak ve geliştirmek için kendi anadilimizde dinleyerek, konuşarak, okuyarak ve yazarak geliştirip 
yaygınlaştırmamız şarttır... Önderliğin Kürtçe okuma odaları oluşturulmalı' çağrısı oldukça anlamlıdır ve bir seferberlik ruhuyla cevap bulmalıdır..." 214 şeklinde açıklamalarda bulunulmuştur. 

Almanya'nın Saarbücken kentinde Kürt Kültür Derneği tarafından düzenlenen Kürtçe kurslarının yanı sıra, Almanya'nın Karlsruhe kentinde Kürdistan Öğretmenler Birliği (YMK) çalışma programı çerçevesinde, 1–
15 Nisan 2000 tarihleri arasında Kürtçe Öğretmen yetiştirme kursunun düzenlenmesi planlamaları yapılmıştır. 

Yine, YDK alt oluşumlarından olan KAB-Kürdistan Aleviler Birliği ile Kürdistan Öğretmenler Birliği'nin organizesi ile Almanya/Pforzheim'da iki haftalık bir Kürtçe öğretmeni yetiştirme kursu düzenlendiği, belirtilen kursa 13 kişinin katıldığı görülmüştür. 

Almanya/Dortmund, Münih, Berlin, Saarbrücken, Köln, Mannheim, Hagen, Pforzheim, Dressen şehirlerinde faaliyet gösteren PKK yanlısı dernekler tarafından, "Kürtçe öğretmeni yetiştirme kursları" ve "Kürtçe öğrenim 
kursları" düzenlenmiş, az sayıda katılım olmuştur. 

İsviçre'de terör örgütü PKK güdümünde faaliyet göstermekte olan İsviçre Kürt Dernekleri Federasyonu (FEKAR) tarafından yapılan girişimler sonucun da, Bern, Fribourg ve Solothurn kantonlarında bulunan okullarda haftada iki saat Kürtçe eğitimi verilmiştir. 

Almanya'da faaliyet gösteren terör örgütü PKK yanlısı Derneklerin "Kürtçe'nin yaygınlaştırılması" amacıyla yürüttükleri girişimler sonucunda, Bremen, Hamburg ve Bonn şehirlerindeki bazı okullarda, haftanın belirli 
günlerinde "Kürtçe" dersleri verilmeye başlanmıştır. 

Diğer yandan, Almanya'nın Berlin kentinde bulunan Kürt Enstitüsü'nde İzzeddin Nasso tarafından yaklaşık 20 kişi katıldığı Kürtçe dil kursu verilmiş, (3) ay süren kursta Kürt dilinden ayrı olarak "Kürt kültürü ve Kürt tarihi" konularında da ders verilmiştir. 

Kürt Öğretmenler Birliğinin 7. Kongresi 13–14 Ocak 2001 tarihleri arasında Almanya'nın Köln şehrinde yapılmıştır. 

Berlin Kürt Enstitüsü tarafından, 26–28 Ocak 2001 tarihleri arasında Almanya/Berlin şehrindeki Christina Oteli'nde "Kürt Dil Konferansı" yapılmıştır. 29 Ocak 2001 tarihli Özgür Politika Gazetesinde konferansta; Kürt Dil Akademisi kurulması, Kürtçenin ticaret sahasında da kullanılması için gerekli çalışmaların yapılması gibi kararlar alınmıştır. 

İsveç/Uppsala Üniversitesinde KÜRT-KAV organizesinde Kürtçe kursu düzenlenmiştir. Örgüt tarafından İsveç'te yaşayan ve Kürt yazar-Romancı olarak tanıtılan, aralarında Mahmut Baksi, Mehmet Uzun ve sanatçı Şivan Perver gibi şahıslar kullanılarak bu konular üzerinden gündem oluşturulması sağlanmak istenmişse de Mehmet Uzun ve Şivan Perver’in faaliyetlerden uzak durdukları görülmüştür. 

 PKK güdümünde faaliyet gösteren KNK Başkanlık Konseyi, 23 Ocak 2000 tarihinde, Belçika/Brüksel'de bir toplantı gerçekleştirmiştir. Özgür Politika Gazetesi' tarafından haber yapılan KNK bildirisinde215; Kürt dilinin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasının stratejik hedef haline getirilmesi, daha önce KNK bünyesinde yer almayan parti, örgüt ve kuruluşlarla görüşülerek KNK bünyesine alınması, çeşitli ülkelerde KNK büroları açılması, AB ülkeleri ne yönelik diplomatik çalışmaların hızlandırılması şeklinde kararlara yer verilmiştir. 

KNK yeni katılımlarla yapısını güçlendirmeye çalışırken, Kongre üyesi olan PRK-Rızgari örgütü, 27 Mart 2000 tarihinde Merkez Yürütme Kurulu imzalı bir bildiri yayınlayarak, KNK'nın PKK'nın yan kuruluşu gibi hareket ettiği gerekçesiyle, Mayıs 2000'deki olağan kongreye kadar yönetim organları ve komisyonlardan çekildiğini açıklamıştır. 

Bu sorunlarla uğraşmak zorunda kalan KNK, 2. Genel Kurul Toplantısını, 22-24 Ağustos 2000 tarihleri arasında Belçika/Bilzen kenti yakınlarında bulunan Alden Biesen Şatosu'nda gerçekleştirilmiştir. 

Mezkûr toplantının ardından PRK-Rızgari örgütü, "KNK'nin siyasi meşruiyeti ni kaybettiği, amacına ve misyonuna uygun faaliyetler göstermediği, temsili ve demokratik birlik olma vasfını yitirdiği ve PKK'nın bir yan kuruluşu haline geldiğinden dolayı" KNK'dan ayrıldığını kamuoyuna deklare etmiştir. 

Söz konusu toplantıya, Belçika/Flamen Bölgesi Dışişleri Bakanı ve Bilzen Belediye Başkanı Johan Savvens’de katılmıştır. Savvens; "Belçika'da önemli sayıda Kürt dostunun olduğunu, Kürt halkının içinde bulunduğumuz yüzyılda kendi kaderini tayin hakkına sahip olması gerektiği" şeklinde açıklamalarda bulunmuştur. 

Toplantıda, KNK komisyonlarından Jeopolitik ve Strateji, Ulusal Güvenlik, Sağlık ile Arkeoloji komisyonlarının kaldırılması ve örgüt ve bağımsız şahsiyetlerden 40 kadar yeni üye alınması, Başkanlık Konseyindeki üyelerin yenilenmesi kararları alınmıştır. 

Mezkûr toplantı neticesinde yayınlanan (15) maddelik sonuç bildirgesinden Avrupa alanı için öne çıkan hususlar şu şekildedir. 

1. Abdullah Öcalan için bir mesaj yayınlanarak, Öcalan’ın durumunu anlatan bir mektubun Türkiye ve bazı ülkelere gönderilmesi, Avrupa Birliği (AB) dönem başkanlığına Türkiye'nin durumunu anlatan bir mektup gönderilerek, AB'den Türkiye'nin AB'ne alınması için ileri sürülen şartların içerisine Kürt sorununun da dahil edilmesinin istenmesi, Türk tarafının asla AB üyelik şartlarını yerine getiremeyeceğini, 
2. Sözde sürgünde yaşayan Kürtlerin siyasi ve kültürel haklarının elde edilmesi için çalışma yürütülmesi, Kürt sermayesinin birleştirilmesi ve Kürt işadamlarının bir araya getirilmesi için bir organizasyona gidilmesi, Kürt 
kadının siyasi arenada yerini alması ve kadın hukukunun oluşturulması için Kadın Komisyonu kurulması vb. hususlar kamuoyuna açıklanmıştır. 

Alınan kararlar akabinde, 30 Ağustos 2000 tarihinde İsviçre/Zürih kentinde, 30 kişinin katılımıyla "Kürt Esnaf ve İşadamları Birliği"nin kurulduğu, birliğin 9 kişilik yönetim ve 3 kişilik denetim kurulu seçiminin yapılarak, üyelik 
aidatının 50–150 İsviçre Frangı olarak belirlendiği görülmüştür. 

2000 yılı Ekim ayından bu yana hazırlık çalışmaları devam "Kongreya Abori Ya Kurd (Kürt Ekonomi Kongresi)", 19–21 Ocak 2001 tarihleri arasında Hollanda/Rotterdam şehrindeki Hotel Inntel'de yapılmıştır. 

Kongre sonucunda sözde "Kürt sermayesini bir çatı altında toplamak" amacıyla, Almanya merkezli olarak faaliyet gösterecek "Uluslararası Kürt İşverenler Birliği (Yekitiya Karsazen Kurd a Natnetevvi - KARSAZ)" adı altında bir organizasyon oluşturulması konusunda görüş birliğine varılmıştır. 

Özgür Politika Gazetesi'nin 15 Eylül 2001 tarihli nüshasında; KARSAZ'a mensup bir heyetin, Rusya'da Moskova Sanayi ve Ticaret Odası ve Rusya Federasyonu Savunma Bakanlığı Askeri Yardımlaşma Fonu yetkilileri ile 
görüşmeler yaptığı yolunda haberler yayınlanmıştır 216. 

Berlin Kürt Enstitüsü tarafından, 26-28 Ocak 2001 tarihleri arasında Almanya/Berlin'deki Christina Oteli'nde "Kürt Dil Konferansı" yapılmış, konferans sonrasında Kürt Dil Akademisinin kurulması, Kürtçenin ticaret 
sahasında da kullanılması için gerekli çalışmaların yapılması gibi kararlar alınmıştır. 

Bu kurum isim olarak bir ekonomik örgütlenme şeklinde gibi gösterilse de esasında, halktan zorla toplanan paraların ve örgütün gelirlerinin aklanması için kurulmuş bir yapı olduğu ortaya çıkmıştır. 

Ekonomik kapsamdaki çalışmaların yanı sıra KNK tarafından kültürel çalışmalara da hız verilmiştir. KNK’nın desteğiyle 18 Ağustos 2000 tarihinde, terör örgütü PKK yandaşları tarafından Hollanda/Hengelo şehrindeki Sportpark Veldvvijk'te "4. Mazlum Doğan Gençlik ve Kültür Festivali" adıyla bir festival düzenlemiştir. Etkinlik kapsamında spor müsabakaları ve konserler yer almıştır 217. Yine bu yıl YCK örgütlenmesinin 3. Konferansı Avrupa sahasında gerçekleştirilmiştir 218. 

Yine bu bağlamda, 02 Eylül 2000 tarihinde terör örgütü PKK yandaşlarınca, Almanya/Köln şehrindeki Müngersdorfer stadında "Uluslararası 8. Özgürlük, Barış ve Demokrasi Festivali" adıyla bir etkinlik düzenlenmiştir. 

2000'de Yeni Gündem Gazetesi'nin 03 Eylül 2000 tarihli nüshasında; etkinliğe 100 bin civarında PKK yandaşının katıldığı, katılımcılar arasında İngiliz Liberal Demokrat Parti Avrupa Parlamentosu (AP) üyesi Sarah 
Ludford, Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti Başbakan Yardımcısı Mihael Vesper, Alman Yeşiller Partisi’nden Federal Parlamento üyesi Angelika Beer ve İtalyan Komünist Yeniden Kuruluş Partisi üyesi Roman Mantovani'nin de 
bulunduğu şeklinde haberler yer almıştır 219. 

PKK doğrultusunda Almanya'da faaliyet gösteren Derneklerin çatı örgütlenmesi konumunda olan YEK-KOM tarafından, Almanya'da 1993 yılından bu yana devam eden terör örgütü PKK'ya yönelik yasağın kaldırılması amacıyla Haziran 2000 tarihi itibariyle uzun süreli bir kampanya başlatılmıştır. Etkinlikler de Abdullah Öcalan’ın sağlık durumu kampanya gündemine alınarak, propaganda malzemesi olarak kullanılmıştır. 

Öte yandan, PKK bünyesindeki kadın yapısının, Avrupa ülkelerinde insani ve kültürel amaçlı dernek maskesi altında ve " Kürt Kadın Vakfı, Savaş Mağdurları Vakfı, Kültür-Sanat ve Müzik Vakfı" veya " Kürt Dernekleri Koruma Vakfı" gibi isimlerle vakıf- dernek şeklinde örgütlenmeleri planlanmış, bu doğrultuda faaliyetlere başlanmıştır. 

3 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR


***

PANZER VE KÜRT İSYANI YENİ STRATEJİ - SERHİLDAN, BÖLÜM 1

PANZER VE KÜRT İSYANI YENİ STRATEJİ - SERHİLDAN, BÖLÜM 1 




SERHİLDAN  Eylemlilik Dönemi İçin Avrupa’ya Biçilen Rol. 

Serhildan bilinen anlamda halk hareketi, toplu gösteri, ayaklanma anlamlarına gelmektedir. Örgütün bu kelimeye bu dönemde verdiği anlam ise; Ulaşılması istenen hedeflere ayrıca halkın yani kitlelerinde toplu gösteri, eylem ve faaliyetlerle katkı sunmasıdır. Bir nevi düşük yoğunluklu isyan hareketidir. 

Öcalan’ın Demokratik Cumhuriyet stratejisi değişikliğinden sonra Avrupa alanındaki faaliyetler daha büyük önem arz etmeye başlamıştır. Bu zamandan sonra Avrupa'nın örgüt açısından oynadığı rol ve örgütün bu alandan beklentileri sıkça dile getirilmeye başlanmıştır. 

Konuya ilişkin olarak, " Son iki yıllık süreçte, mücadelenin merkezi ve mücadelenin öncüsü Avrupa'da yaşayan halkımız olmuştur. Hep eylemlilikte bulunmuş, bu eylemlilik Kürdistan'ı etkilemiş ve Kürdistan'ı canlı tutarak öncü bir rol oynamıştır. Yeni dönem serhildan sürecinin de gelişip oturabilmesi, egemen hale gelmesi için, yine Avrupa'daki kitle hareketinin, 
demokratik direniş hareketinin rolü çok önemlidir. Eğer bu sene daha da etkili bir biçimde o rolü oynatılırsa 2001 yılında biz diyebiliriz ki, tarihsel rolünü tamamlamış olur" 206 şeklinde yapılan açıklamalar Avrupa'nın örgüt açısından taşıdığı önemi vurgulamaktadır. 

Terör örgütü Avrupa'daki faaliyetlerinde etkili olabilmek maksadıyla dönem strateji ve taktiklerine uygun olarak örgütsel yapısında da bir takım değişikliklere yönelmiştir. Avrupa alanındaki düzenlenmeler hakkında, 
"Diaspora örgütlenmesini ve onun gerekli kıldığı genişlemeyi kavramak gerekiyor. Ama bununla birlikte önündeki engelleri iyi görmek, bu engellerle doğru mücadele ederek sancısız bir geçişi sağlamak gerekiyor. Biz bunu hala yapamıyoruz. Olumlu diyeceğimiz gelişmeler var. Yani örgütü yeniden inşa etmek, onun örgütlerini ortaya çıkarıp işletmek, bunu işletecek olan kadroya doğru bir anlayış vermek zorundayız. Avrupa çok önemli bir uygulama yeri, öncülük yapma yeridir. Burada ortaya çıkacak doğrular, önce ülkeye, oradan Türkiye metropollerine taşınır ve orada da niteliğe, kuvvete dönüşür" şeklindeki değerlendirmeler yapılmıştır. 

Diğer yandan Avrupa'nın ve Avrupa faaliyetlerinin örgüt faaliyetleri açısından taşıdığı önem belirtildikten sonra bu kez AB'nin tavrına ilişkin değerlendirmelerde bulunulmuştur. 

"Yine iki yıldan beri geliştirdiğimiz stratejik değişiklikle, yarattığımız değişim ve attığımız adımlara rağmen, hala sanki hiçbir şey yokmuş gibi bir yaklaşım söz konusudur. Hatta birçok güç neredeyse bu tutumu bile tersine çevirmenin yaklaşımlarını göstermek istiyor. 
Henüz yaklaşım ve tutumlarında bir değişiklik söz konusu değil. Yani gerçek anlamda kendi ideolojik-politik dünya görüşleri ve sistemleri açısından bu sorunu görme ve ifade etmeden çok; yaşanan tarihsel süreçte Kürdistan'a yönelik belirlenen politikalar ve orada örgütlenen çıkar çarkının bir gereği olarak, şu anda kendisini de reddeden bir inkârcı tutumla soruna yaklaşıyorlar. 

PKK'nin 15 yıllık savaşında, kendi açısından bakıldığında haklı olmasa da ona karşı olmasının bir mantığı var. Bunu reddedebilir, buna karşı çeşitli biçimlerde tutum da alabilir. Ama iki yıldır değişen stratejiye rağmen sanki hiçbir şey değişmemiş gibi bir yaklaşım gösterilmesi, Kürt sorunu konusundaki samimiyetsizliğini de gösteriyor"207 denilerek Avrupa   ülkelerinden beklenen yaklaşımın gerçekleşmediği ifade edilmiştir. 

Türkiye’nin Avrupa Birliğine üyelik sürecinde fırsatları kollayarak bir takım kazanımlar elde etmeyi uman örgüt, bu konuda da hedeflediğini tam elde edememiştir. Nitekim AB ülkelerinin tavrı konusunda; "Bütün inkârcı ve antidemokratik yaklaşımlarına rağmen, Türkiye'nin Avrupa sürecine katılmak istemesine karşı Avrupa'nın kendi ilkelerinden taviz veren yaklaşımı, yani Kürt sözcüğünü bile AB'ye katılım sürecine, katılım belgesine geçirmemesi çok tuhaf bir şeydir. Burada şöyle bir durum ortaya çıkıyor: 

Geçmişten beri Avrupa'nın yaklaşımında belli bir inkârcılık var. 

Bu inkârcılık, Kürdistan'ın parçalanmışlığına ve bölünmüşlüğüne kesinlikle karar düzeyinde damgasını vuran bir tarihsel olgunun gelişiminden kaynaklanıyor. Avrupa politikasının tarihsel olarak Kürtleri inkâr etmesi, günümüzde de çok fazla bir değişikliğe uğramadan halen devam ediyor. 

Şu rahatlıkla söylenebilir: Avrupa'nın Kürtlerin lehine olabilecek bir Kürt politikası yoktur. İnsan hakları çerçevesinde de olsa, gerçek anlamda ve ilkesel düzeyde Kürtlerin insan hakları temel esaslarına uygun olarak kabulü ve bu temelde meşrulaştırılması söz konusu değildir. 15–20 yıldır gelişen Kürt mücadelesinin reddi, inkâr temelindeki yaklaşımların ortaya çıkardığı bir sonuçtur"208 hususlarına ve değerlendirmelerine yer verilmiştir. 

Örgütçe yapılan değerlendirmelerde, bir yandan Avrupa'da sürdürülecek olan faaliyetlere yönelik perspektifler sunulurken, diğer yandan Avrupa ülkelerinden beklentiler sıralanmaya çalışılmıştır. 

“Kürt sorununa çözüm bulmak için Avrupa sisteminin değiştirilmesi gerekiyor. Değiştirmek için de belirttiğimiz çerçevede bir çalışmaya ihtiyaç vardır. Öyle anlaşılıyor ki, Avrupa'dan bir çözüm geliştirilmeden Türkiye bir çözüme giremeyecektir. O yüzden diplomatik-siyasi ilişki temelinde Avrupa'da çözümü geliştiren bir mücadelenin geliştirilmesi, Avrupa'daki Kürt toplumunun bu çerçevede harekete geçirilmesi gereklidir. AB karşısında böyle bir siyaset izleyebiliriz. 

Doğudan Rusya ile siyasi ilişkiler geliştirmek, Kürt sorununun çözümünü bu alanlardaki kitlelerin desteğini alabilmek için belli bir ilişki içinde olma gereği vardır. Bu süreçte bunun ortamı ve koşulları daha fazla oluşmak tadır. Etkinlik geliştirmeye yönelen Rusya, bu süreçte Kürtlerle daha ilgili ve ilişkili olabilir, bu değerlendirilebilir" 209 açıklamalarına yer verilmiştir. 

Öcalan yeni dönem stratejilerinde Türkiye’ye yeni bir model teklifinde bulunarak İsviçre, ABD, Belçika, İspanya ve Rusya da uygulanan federal ve konfederal sistemin Türkiye’ye uyarılmasını, kültür, dil ve siyasi 
örgütlenme açısından ülkemizin Güneydoğu’sunda özerk bir yapının oluşturulmasını istemiştir 210. Bunun geçekleşmesinin de ancak Türkiye’nin AB sürecinde olacağı belirtmiştir. 

Silahlı faaliyetler döneminde Avrupa, örgütün stratejik üssü rolünü oynamış tır. Avrupa çalışmaları Kırsaldaki silahlı faaliyetleri, eleman, lojistik ve mali destek açısından beslediği gibi önemli bir propaganda ve diplomatik merkez rolü de oynamıştır. 

Avrupa, örgütçe geliştirilen yeni stratejik dönemde de etkin rolünü oynamayı devam ettirmiştir. Kaldı ki, yeni dönemde bu rol daha da önem arz etmeye başlamıştır. Nitekim AİHM savunmalarında ve diğer bir dizi örgüt dokümanlarında bu husus teyit edilmektedir. 

Avrupa'nın PKK faaliyetleri açısından ikili bir konumu bulunmaktadır. PKK'nın Avrupa'daki faaliyetlerine etkide bulunan hususlardan birincisi, bu sahada yerleşik bulunan ve sayıları yüzbinler ile ifade edilebilecek Kürt kökenli insanlarımızın varlığıdır. Bu nüfusun küçümsenmeyecek bir kısmı mülteci statüsünde bulunmaktadır. Bu mülteciler ise Avrupa’da oturum almak amacıyla PKK’lı olduklarını, işkence gördüklerini ve Türkiye’ye dönmeleri halinde ağır koşullarda hapis cezası alacakları yönünde yanlış beyanda bulunmaktadırlar. Bu yönlü ifadeler ülkelerin yönetimlerince de karşılık bulduğundan, bu grupların yönlendirilmesi PKK tarafından takip 
edilmektedir. 

PKK bu güce dayanarak, başta Almanya olmak üzere Avrupa çapında kurumlaşmaktadır. Örgüt bu sahada oluşturduğu kurum ve kuruluşları vasıtasıyla eleman ve maddi imkânlar temin etmek, kamuoyu oluşturmak 
ve propaganda faaliyetlerini organize etmek gibi avantajlar sağlamıştır. 

Daha önce ifade dildiği gibi 19 Şubat 2001 tarihli PKK Başkanlık Konseyi talimatında, "Şimdi burada önemle görülmesi gereken diğer bir nokta da diasporanın rolüdür. Son iki yıllık süreçte görüldüğü üzere, şunu kesin ve net bir biçimde belirtebiliriz: Mücadelenin merkezi, mücadelenin öncüsü Avrupa'da yaşayan halkımız olmuştur. Kimse bir yerde durmamıştır; hep eylemlilikte bulunmuş, bu eylemlilik Kürdistan'ı etkilemiş ve Kürdistan'ı canlı tutarak öncü bir rol oynamıştır. Yeni dönem serhildan sürecinin de gelişip oturabilmesi, egemen hale gelmesi için, yine Avrupa'daki kitle hareketinin, demokratik direniş hareketinin rolü çok önemlidir211” şeklinde belirtilen hususlar, örgütün Avrupa alanındaki kitlesine dayanarak 
yürütmüş olduğu faaliyetler konusunda bilgiler vermektedir. 

Terör örgütünün yeni stratejisinin Avrupa'ya biçtiği misyon, PKK Avrupa ilişkilerinin ikinci ve bu strateji açısından en önemli boyutunu oluşturmakta dır. Örgüt yeni stratejisini biçimsel olarak Avrupa'nın insan hakları ve demokratikleşme normlarıyla benzeştirmeye çalışmaktadır. Örgüt, diğer kozlarını en üst düzeyde kullanmaya çalışsa da, esasen kaderini Türkiye'nin AB sürecinde temel konulardan biri olan Kopenhag siyasi kriterleri çerçevesinde kültürel kimlik hususunda izleyeceği tutuma bağlamıştır. 

Bu planda ikili bir oyun vardır. Burada amaç Türkiye’den hem Kopenhag kriterlerince bazı kazanımlar elde etmek hem de Türkiye’yi AB’den uzaklaştırmaktır. Örgütün bu süreçte aslında verdiği mesajın tersine daha 
farklı bir hedefi vardır. Öcalan her hafta Avukatları ile yaptığı görüşmenin hiçbir engellemeyle karşılaşmadan Türkiye kamuoyuna duyurulduğunu çok iyi bilmektedir. Bu nedenle Türkiye’nin AB adaylığını engellemek için, 
Türkiye AB’ye üye olursa biz bazı kazanımlar elde edebiliriz şeklinde beyanatlar vererek bazı Ulusalcı ve Sağ kesimleri harekete geçirerek AB karşıtı propaganda yapmayı amaçlamıştır. Türkiye kamuoyuna bu mesajlar 
verilmeye çalışılırken, diğer yandan da taraftarlarına Türkiye'nin Avrupa birliğine girmekten başka çaresinin olmadığını, AB'ye üye olmak için de kültürel kimlik konusuna çözüm getireceğini empoze ederek moral vermeye çalışmıştır. 

Örgüt bu konularda paravan olarak kurmuş olduğu legal kurum ve kuruluşları vasıtasıyla Avrupa'nın çeşitli başkentlerinde kulis ve lobi faaliyetleri yürütmüştür. Bu çalışmalarda devletler düzeyinde olmasa da, ortaklık veya uluslararası niteliği olan kurumlardan Avrupa Parlamentosu, Avrupa Konseyi, NGO'lar veya tek tek siyasetçiler, akademisyenler Türkiye'den kültürel kimlik ve insan hakları konusunda adım atmasını istemiştir. 

Sonuç olarak, örgüt bir takım endişeler taşısa da Avrupa Birliği Türkiye ilişkilerini yakından takip ederek kendi lehine sonuçlar çıkartmaya çalışmış, bunun yanında Türkiye’nin AB üyeliğini engellemek için ikili bir taktik sürdürmüştür. Dönem içerisinde örgüte müzahir kurumlarca yabancı dernek ve NGO’larla yapılan görüşmelerde Türkiye’nin AB’ye alınmaması propagandası yapılmış ve ülkemiz aleyhine baskı oluşturulması na  çalışmıştır. 

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,

***