1911 YILI MECLİSİ MEBUSANDA ORTADOĞU OSMANLI TARIŞMALARI., BÖLÜM 2
3. Tartışmaların Bağlamı
3.1. “Yahudi Sorununun Ortaya Çıkışı”
Yakın zamanlarda kaleme alınan ve Türkçeye de çevrilmiş olan bir çalışmada Louis Fishman16, 1911 yılında Meclis-i Mebusan’da gerçekleşen Siyonizm temalı tartışmaları, Osmanlı İmparatorluğu’nda Yahudi sorununun ortaya çıkışı bağlamına yerleştirmektedir. Fishman, bu argümanını temellendirmek için, 1909 yılından itibaren İstanbul basınında ve kamuoyunda yürütülmüş olan bazı başka tartışma ve polemiklere işaret etmektedir.
Fishman’ın ilk işaret ettiği nokta, antisemit bir figür olarak bilinen ve aynı zamanda İttihat ve Terakki Cemiyeti üyesi bir mebus olan Ebüzziya Tevfik ile Moiz Kohen arasında gerçekleşen ve Tasvir-i Efkâr gazetesi sütunlarında yer bulan mektuplaşmalardır. Özellikle Rusya’dan Irak’a doğru büyük bir Yahudi göçünün gerçekleştiği bu dönemde yayınlanan bir yazı dikkat çekicidir: Ebuzziya Tevfik’e göre, Irak’a taşınacak Yahudiler tarımda çalışmayacağından, basit ve sade bireyler gibi görünseler bile, kendi hesaplarını hayata geçirmek için fırsat kollayacakları, Osmanlı ülkesinin dört bir yanına “çekirge musibeti gibi” yayılacak felaketlere ve belalara sebep olacakları kesindi.17
Ebüzziya Tevfik’in yazıları Fishman’ın makalesinde önemli bir argüman olarak
sunulmakla birlikte, makalede yapılan alıntılar görece sınırlıdır. Bu noktada, Özgür Türesay tarafından kaleme alınmış bir makale18, daha fazla yön gösterici olabilir. Türesay’ın derlediği bilgilere göre Ebüzziya Tevfik, 1909-1912 yılları arasında Siyonizm hakkında on beş, masonluk hakkında da üç makale yayınlamıştır; ayrıca bunlardan sonuncusu, masonluk ve Siyonizm arasında bağ kurmaktadır.19 Sözü edilen makalelerden ilki, 20 Haziran 1909 tarihinde Yeni Tasvir-i Efkar gazetesinde yayınlanmıştır. Bu makalenin yayınlandığı gün
Osmanlı hükümeti, Filistin’deki yerel otoriteler tarafından gönderilen, Siyonizm’e ilişkin raporları değerlendirmek için toplanmış ve akabinde Filistin’de yabancılara arazi satışı yasaklanmıştır.20
Makalelerinden birinde Yahudi bankerlerin dünyanın maliye ve ticaretini kontrol
ettiğini, diğer uluslar savaş ve fetihler yoluyla kendini ilerletmeye çalışırken Yahudilerin kendilerini iktisadi meselelerde ilerlettiğini söyleyen Ebüzziya Bey’e göre Siyonist projelerin gerçekleşmesi halinde, imparatorluğun yalnızca Müslümanları ve Hıristiyanları değil, aynı zamanda Musevileri de Yahudilerin iktisadi yönden kölesi haline gelecekti.21
Bir başka deyişle bahsedilen ve tehlike olarak görülen husus, Yahudilerin Filistin’de bir devlet kurması değil, imparatorluğun her yerine yayılmaları ve iktisadi, ticari ve mali yönlerden Osmanlı İmparatorluğu’nun kontrolünü ele geçirmeleriydi. Hatta Ebüzziya Bey bu doğrultuda Rumları da “Siyonist amaçlara” karşı işbirliğine çağırmıştı.r22 Moiz Kohen ise 10 gün sonra aynı gazetenin sütunları üzerinden verdiği yanıtta, göç edecek Yahudilerin zengin değil, yoksul Yahudiler olduğunu, geldikleri ülkenin vatandaşlığından çıkıp Osmanlı vatandaşlığına geçeceklerini, dolayısıyla yalnızca yeni vatanlarına hizmet edeceklerini söylüyordu.23
Gazetenin sütunlarında yer bulan sonraki yazılar ve tartışmalar da genellikle Osmanlı devletine çok fazla Yahudi’nin gelmesi ve iktisadi yönden ülkeye hakim olmaları tehlikesi teması üzerinedir.
Türesay, Ebüzziya Tevfik’in bu tezlerini İstanbul’daki antisemit eğilimlerin bir
göstergesi olarak ele almakla birlikte (ki kuşkusuz bu tespit bir gerçekliğe denk düşmektedir),
1911 yılında Meclis-i Mebusan’da gerçekleşen tartışmaları da ele aldığı makalesinde, İstanbul basınındaki bu çıkışlar ile Meclis’te yapılan tartışmalar arasında doğrudan bir bağ, yahut bir neden-sonuç ilişkisi kurmaz. Hatta Türesay, “Siyonizm İstanbul’da, sahadaki gerçekliğin bilgisinin tümüyle dışında tartışıldı ve bu durum 1911 yılına kadar devam etti. Osmanlı Meclisi’nde sorun, Mart ve Mayıs 1911’deki iki tartışmanın konusu oldu: bu şekilde Arap
vilayetlerinden gelen mebusların müdahalesi, Siyonizm’e ilişkin kamusal tartışmaya yerel boyutu, Filistinli boyutunu soktu” sözleriyle tam tersi bir noktaya işaret eder.24 İlerleyen kısımlarda vurgulanacağı gibi, bu tespit Mart ve Mayıs aylarındaki tartışmaların her ikisi için aynı düzeyde geçerli değildir; ancak yine de özü itibariyle bu önemli bir ayrım noktasıdır.
Louis Fishman’da ise böyle bir ayrım görülmemektedir. Tersine, Fishman, Ebüzziya Tevfik örneğini (görece zayıf bir şekilde) ele aldıktan ve o yıllarda, Osmanlı devletinin bir Yahudi-Hürmason komplosuyla karşı karşıya olduğu, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin ortaya çıkışının ve Sultan II. Abdülhamid’in devrilmesinin bununla bağlantılı olduğu, İttihatçıların başında Selanikli Sabetaycıların olduğu gibi tezlerin yaygınlığını göstererek kamuoyundaki
antisemitist eğilimlere işaret ettikten sonra,“Kudüs’ten gelen Ruhi el-Halidi ve Said el-Hüseyni adlı iki Filistinli temsilcinin 1911’de Meclis-i Mebusan’da Siyonizm hakkında açtıkları tartışmanın arka planı buydu” iddiasında bulunmaktadır.25 Fishman makalesinin sonuç kısmında da, başta Ebüzziya Tevfik’in yazıları olmak üzere bir dizi kanal üzerinden o dönemde Osmanlı Yahudilerinin devlete sadakatinin sorgulandığını söyledikten sonra, herhangi bir ihtiyat kaydı ya da nüansiçermeyen kesin bir yargıyla “Meclis-i Mebusan’daki
Siyonizm tartışması işte bu bağlam içinde ele alınmalıdır” demektedir.26 Buradan çıkan sonuç, Fishman’a göre bu tartışmaların hem kendi içinde bir bütünlük arz ettiği, hem de İstanbul’da yürütülen genel “Yahudi” tartışmalarının bir parçası ve devamı niteliğinde olduğudur.
Fishman, genel olarak İstanbul’da yürütülen Siyonizm tartışmalarının Filistin’deki somut gerçeklikten farklı olarak Yahudilere ilişkin bir tartışma biçiminde tezahür ettiğini savunurken, “Bab-ı Ali’de Siyonizm hakkında yapılan tartışma Filistin’de gerçekte olup bitene yalnızca teğet geçiyordu” ifadesini kullanmaktadır,27 ancak ilginç bir şekilde kendisi, makalesinde “Filistin’de gerçekte olup bitene” teğet bile geçmemektedir. Oysa sahada yaşanan gelişmeler ve bunların Meclis-i Mebusan’daki tartışma üzerindeki etkisi, Fishman’ın makalesinin yayınlanmasından yaklaşık kırk yıl önce yayınlanmış bir eserde detaylı bir şekilde ele alınmıştır ve Fishman’ın bu eseri bildiği kesindir.28 Bir başka deyişle Fishman, aşağıda inceleyeceğimiz anlatıya bazı yönlerden alternatif teşkil eden bir anlatı ve bağlam meydana getirmeye çalışmış, ancak ortaya koyduğu anlatı epey eksik, tek taraflı ve ikna edicilikten uzak kalmıştır.
3.2. “Saha” Bağlamı
Meclis-i Mebusan’daki Siyonizm tartışmalarına değinen az sayıda çalışma içinde, bu makalenin yazarının bildiği en eski eser, Neville Mandel tarafından 1976 yılında kaleme alınan Arabs and Zionism Before World War I başlıklı kitaptır. Kitabının beşinci bölümünü Mart ve Mayıs 1911’deki tartışmalara ayıran Mandel, iki tartışma arasında kategorik bir ayrıma gitmektedir: “İlk mesele, İTC’ye karşı geniş bir siyasi hücumun parçası olarak gündeme getirilmişti ve Arap mebuslar bu tartışmaya katılmadı. İkinci tartışmanın arka planı ise Filistin’de Siyonistlere yapılan toprak satışları nedeniyle gerçekleştirilen protestolardı ve bu yüzden bu bir Arap gündemiydi”.29
Mandel, Mart ayındaki ilk tartışmayı ele alırken, arka plan olarak aynı dönemde
kamuoyunda yürütülen şekilsiz bir “Siyonizm” tartışmasından, Ebüzziya Tevfik gibi antisemitist eğilimlere sahip kişilerden, Yahudilerin sahip olduğu para gücü ve bunun siyasi etkileri gibi temalara ilişkin konuşma ve yazılardan örnekler vermektedir.30 Bu değerlendirme, kendisine referans veren Louis Fishman’a da ilham kaynağı olmuş gibi görünmektedir. Bununla birlikte Mandel, bunu yalnızca ilk tartışmayla sınırlı tutmakta ve ikinci tartışmayı ele almadan önce, bir önceki yıl (1910’da) Filistin’de Arapların toprak satışlarına karşı yürüttüğü faaliyetlerin incelenmesi gerektiğini söylemektedir, “çünkü bunlar tartışmanın arka planını oluşturduğu gibi, yerel nüfusun fikirsel eğilimlerini de (…) doğrudan doğruya yansıtmaktadır”.31
Nitekim 1910 yılı, Filistin bölgesinde önemli gelişmelerin yaşandığı bir yıldı ve bu süreçte adı sıklıkla duyulan bir kişi – Şükrü el-Aseli Bey – ertesi yıl Meclis-i Mebusan’a girecekti. Söz konusu süreç o yılın bahar aylarında başlamıştı. Bu dönemde Siyonistler, Nasıra ve Cenin arasında kalan Fula ve Afule köylerini içine alan verimli tarımsal arazileri satın almak için Beyrutlu İlyas Sursuk’la müzakerelere başladı. Arazilerin toplam büyüklüğü on bin dönümdü.32 Bu girişim kısa süre içinde kamuoyunda bilinir hale gelince, Mayıs ayı başlarından itibaren yerel Arap basınında eleştirel yazılar kaleme alındı; ayrıca Hayfa ve Nasıra’dan hükümete, Yahudilerin toprak satın almasına karşı çıkan telgraflar gönderildi.
Kısa süre sonra, “Halep, Beyrut ve civarlarında” hükümetin Yahudi göçünü durdurmasını isteyen imzalar toplanmaya başlandı.33
Mandel’dan devam etmeden önce, kendisinden ilham almış bir başka araştırmacının sunduğu bazı detayları (ve benzer bir bakış açısını) da ortaya koymak faydalı olacaktır. Görece yakın tarihli bir çalışmada Emanuel Beška, 1910’dan 1911 yılına geçilen dönemi Filistin’de ve komşu Arap bölgelerde Siyonizm karşıtı siyasi muhalefetin gelişimi bakımından derin bir önem taşıyan bir dönem noktası olarak tanımlamaktadır. Beška, bu dönemde çok sayıda Arap gazeteci, eşraf ve memurun anti-Siyonist faaliyet ve kampanyalara dahil
olduğunu, Arap basınında Siyonizm’i eleştiren makalelerin sayısının belirgin bir artış kaydettiğini belirtmektedir.34 Kuşkusuz bu ivmelenmenin bir dizi sebebinin olduğu söylenebilir, ancak Yahudi göçlerindeki ve toprak transferlerindeki artış burada en belirgin rolü oynamış görünmektedir. Bu tartışmalar 1911 baharında Meclis-i Mebusan’a da yansırken, katalizör işlevi gören olay, yukarıda sözü edilen, Fula-Afule bölgelerindeki toprak transferidir.
Belirttiğimiz üzere Fula ve Afule’deki araziler, Beyrutlu bir Rum Ortodoks bankacı, tüccar ve toprak sahibi olan İlyas Sursuk’a aitti. Sursuk, 1910 yılında arazilerin satılması için Yahudi Ulusal Fonu isimli Siyonist oluşumla anlaşmaya vardı.35 Ancak satışın gerçekleşmesi halinde burada yaşayan ve tarım yapan köylüler olumsuz etkilenecekti.
Bu doğrultuda Afule köylüleri ilk olarak Mayıs 1910’da satışın durdurulması için
topladıkları imzaları İstanbul’a gönderdi. Köylüler, köylerini terk etmeyi de reddetti.
Bu “direniş”te kendilerine en büyük desteği veren kişilerden biri de, dönemin Nasıra Kaymakamı Şükrü el-Aseli idi. Satış işlemi gerçekleştikten sonra el-Aseli, Beyrut Valisi Nurettin Bey’den kendisine gelen talimatı da kabul etmedi ve satışı resmen onaylayıp Yahudi Ulusal Fonu üyelerine tapu vermeyi reddetti. Sancak komutanlığına, stratejik önem taşıyan bir kalenin satılan arazilerin içinde kaldığını ve bunun ciddi bir risk teşkil edeceğini söyleyen El-Aseli, köylülerin yaşadıkları yerden çıkarılmasına karşı çıktı ve arazilerin yeni sahiplerinden gelen
ödemeleri almayı reddetti. Yahudi paramiliter örgütü Haşomar’ın üyelerinin yerleşimcilere yer açmak için Afule’ye geldiğini öğrendiğinde ise onları uzaklaştırmak amacıyla kasabaya askeri güç gönderdi.36Aseli ayrıca Kasım 1910-Ağustos 1911 aralığında İstanbul, Şam, Beyrut ve Hayfa gazetelerinde yayınlanan on dört makale kaleme alarak Siyonizm konusunu kamuoyunun gündeme taşımaya çalıştı.
Emanuel Beška’nın makalesinin konusu özel olarak Meclis-i Mebusan’daki tartışmalar değil, 1910-1911 yıllarında Filistin-Arap toplumu içindeki anti-Siyonist hareketlilik ve fikirlerin kaydettiği hızlı yükseliştir. Bununla birlikte konumuz açısından yön gösterici olacak şekilde yazar, Mayıs 1911’de Meclis-i Mebusan’da gerçekleşen tartışmaları da Şükrü el-Aseli’nin bu amaçlar doğrultusunda kullandığı araçlar arasında saymakta ve aynı zamanda söz
konusu tartışmaları genel olarak Osmanlı Arap kamuoyu içinde yükselen Siyonizm tartışmalarının bir yansıması olarak görmektedir.37
Yeniden Mandel’ın anlatısına dönecek olursak, Şükrü el-Aseli, Siyonistlerin toprak alımı nedeniyle ödeyeceği ücreti kabul etmeyeceğini ve toprakların satılmasını engellemek için “kanının son damlasına kadar savaşacağını” söyledikten birkaç gün sonra, (Şam Mebusu Muhammed el-Eclani’nin ölümü sebebiyle yapılan Ocak 1911 tarihli ara seçimin sonucu olarak) mebus seçildi. Nisan ayında ise, aralarında Şükrü el-Aseli ile Kudüs mebusu Ruhi el-
Halidi’nin de olduğu bazı Arap mebuslar, Filistin’e Yahudi göçüne karşı yeni bir yasa hazırlanması için lobi faaliyetlerine başladı.38Dolayısıyla Mayıs ayındaki tartışma, bu zemin üzerinde şekillenmiş oldu.
Son olarak, Aseli’nin Meclis’e girmesinden birkaç ay sonra Yafa’dan 150 kişi
Sadrazam’a ve çeşitli gazetelere telgraflar göndererek Yahudi göçünün ve toprak alımlarının durdurulmasını istedi. Aynı sıralarda Hayfa’da Necib Neşşar, “Siyonizm” isimli bir kitap yayınladı ve Meclis’teki ilk tartışmaları çağrıştırır şekilde Siyonist projenin hayal ve kuruntu olmadığını yazdı.39
4. Bir Sentez Veya Alternatif Bir Okuma Mümkün Mü?
Bu çalışmanın ikinci kısmında, Meclis-i Mebusan’daki tartışmalara değinen dört
araştırmacının bakış açılarını ele aldık. Bu dört bakış açısı hem birbiriyle, hem de Mart-Mayıs 1911’i önceleyen ve/veya kapsayan dönemlerdeki başka gelişmelerle etkileşim içinde irdelendiğinde, bazı değerlendirmeler yapmak mümkün hale gelmektedir.
Her şeyden önce, Mart ayındaki ilk tartışma ile Mayıs ayındaki ikinci tartışmanın tek bir bütünün iki parçası olarak ele alınması pek mümkün görünmemektedir. Zira iki tartışmada yapılan vurgular, bazı ortak noktalar da barındırmakla birlikte önemli ölçüde farklıdır ve bu tartışmaları açan mebusların arka planları ve tecrübeleri de tek bir kategoriye yerleştirilmelerine izin vermez. Bu bağlamda, örneğin Türesay’ın ileri sürdüğü gibi tartışmaları yerel boyutun gündeme taşınması olarak ele almak yerinde olmayacaktır; ancak her bakımdan esas büyük tartışma 16 Mayıs 1911 tarihli tartışma olduğundan, bunun kendi
içindeki özgünlüklerini, tarihsel ve sosyolojik arka planını göz ardı ederek 1 Mart
1911’dekinin bir devamı ya da benzeri olarak sunan Fishman, kuşkusuz çok daha büyük bir yöntemsel hata üretmiştir.
Bu noktada yapılabilecek nüanslı bir yorum, her iki tartışmada da hem genel bir
“Yahudi göçmen rahatsızlığı”nın, hem de Siyonizm’in sahada ürettiği sonuçların belli bir düzeyde etkili olduğu, Mart ayındaki tartışmada ilkinin, Mayıs ayındaki tartışmada ise ikincisinin daha ağır bastığı yönünde olabilir. Ancak bu söylense bile, temel vurgular ve yönelimler bakımından, farklı yanların ortak yanlardan daha fazla olduğunun altını çizmek gerekir.
Öte yandan, özellikle Mandel’ın verdiği bilgiler ışığında, Filistin kamuoyunun hem İstanbul’daki tartışmaları takip ettiği, hem de bu tartışmaların yönünü ve muhtevasını değiştirdiği anlaşılmaktadır. “Saha”dan payitahta doğru kurulan en önemli köprü ve İstanbul’da Siyonist göç ve toprak alımlarının somut sonuçları nın konuşulur hale gelmesini sağlayan başlıca figür ise, özellikle Beška’nın detaylı şekilde bahsettiği Şükrü el-Aseli Bey’dir.
Tüm bunlarla birlikte, Mayıs ayındaki ikinci tartışmanın taşıdığı önemli bir özellik, ismi zikredilen tüm araştırmacılar tarafından konu dışı bırakılmış veya dikkatlerden kaçmıştır: İlk defa bu tarihte birden fazla Arap mebus, Meclis-i Mebusan’da aynı oturumda söz almış ve aynı yönde görüş belirtmiştir. Makalemizi sonlandırırken, bu noktanın da altının çizilmesi faydalı olacaktır.
1908 yılında Meşrutiyet’in yeniden ilan edilmesi sonrasında yapılan seçimler
sonucunda, yaklaşık üçte biri Suriye’den (Büyük Suriye/Biladüşşam) olmak üzere 60 civarında Arap mebus Meclis’e girmiştir.
Bununla birlikte 1908-1912 tarihleri arasındaki birinci devrede Arap mebusların Meclis-i Mebusan tartışmalarına katılımı sınırlı kaldı. Söz konusu mebusların katılımı genelde gündelik hayata ilişkin olup, Arapların örgütlenme hakları, vilayetlerde yerel dilin kullanımı talebi ve vilayetlere merkezden memur atanmasına itiraz gibi noktalar daha ender olarak gündeme gelirken, bu son bahsedilen türden gündemleri Meclis kürsüsüne taşıyanlar da birkaç kişi, hatta ağırlıklı olarak tek bir kişi – 1916 yılında çok sayıda gizli cemiyetin üyesi ve yöneticisi olduğu iddiasıyla idam edilecek olan Hama Mebusu Abdülhamid el-Zehravi Efendi – idi. Diğer mebusların katıldığı tartışmalarda da bir “grup”
görüntüsü hiçbir zaman oluşmamıştı.
Kuşkusuz Arap mebusların iyi Türkçe bilmemeleri, iyi hatipler olmamaları, hatta
Meclis prosedürlerini iyi bilmemeleri de, Meclis’teki katılımlarını sınırlandıran unsurlar arasındaydı. Ayrıca Meclis-i Mebusan’daki Arap grubu homojen bir topluluk da değildi ve henüz ortaya çıkmamış bir olgu olarak “Arap sorunu” adına konuşmaları da beklenemezdi.40
1909 yılında “muhalif” Arap mebuslardan bazıları Mutedil Hürriyetperveran Fırkası’nda örgütlenmiş, aynı yıl, önemli ölçüde karanlıkta kalan bir “Arap Fırkası” girişimi de olmuş 41, ancak bu çabalar da Meclis içinde birleşik bir Arap duruşunun oluşmasını sağlamamıştır.
16 Mayıs 1911 tarihli Meclis-i Mebusan oturumu işte bu sebeple bir özgünlük
taşıyordu; üstelik eğer yukarıda Mandel’dan aktarılan bir hususun altını çizmek gerekirse, bu tartışma bir günde de şekillenmemiş, bir ay öncesinde Meclis içinde bir lobi faaliyeti de yürütülmüştü. Elbette bu tartışma da bütün Arap mebusları içine almamış ve hepsinin desteğini de kazanmamıştı, hatta konunun daha fazla uzatılmamasını isteyen kişilerden biri de, Meclis-i Mebusan’ın en aktif Arap üyesi olduğunu söylediğimiz Zehravi’ydi.42
Ancak aynı tartışma, örneğin, seçime İttihat ve Terakki listesinden girmiş olan Ruhi el-Halidi ile, mebus olmadan önce kaymakamlık yapıyor olmasına karşın İttihatçılara muhalif olduğu bilinen ve ilerleyen dönemlerde bu muhalefetin dozunu arttıracak olan (1916 yılında da Zehravi gibi idam edilecek olan) Şükrü el-Aseli’yi bir araya getirmişti. Dahası, Ocak 1911 ara seçimlerinde Aseli’ye karşı yarışan ve kaybeden Hakkı el-Azm da, Aseli Şam’a döndüğü zaman, Meclis’teki bu tutumu nedeniyle El-Muktebes okurlarına kendisi için coşkulu bir karşılama töreni yapma çağrısında bulunacaktı.43
Bir başka deyişle bu tartışma, ortak bir “Arap kimliği ve duruşu”nun oluşmasında kayda değer bir rol oynamış; Filistin sorunu, bugün artık öyle değilse de, en azından 1970’lerin başlarına kadar olacağı gibi, Araplar için bir düzeyde birleştirici bir unsur olmuştu.
DİPNOTLAR;
1 Balfour Deklarasyonu’nun tam metni pek çok referans çalışmada alıntılanmıştır. Örneğin bkz. Mark Tessler, A
History of theIsraeli-PalestinianConflict (Bloomington&Indianapolis: Indiana University Press, 2009),148;
William L. Cleveland, A History of the Modern Middle East, (Colorado & Oxford: Westview Press, 2004), 244,
Türkçesi: William L. Cleveland, Modern Ortadoğu Tarihi, çev. Mehmet Harmancı (İstanbul: Agora Kitaplığı, 2008), 271.
2 Meclis-i Mebusan Zabıt Ceridesi (MMZC), Devre (D):1, İçtima Senesi (İS):3, Cilt (C):3, İnikat (İ):49, 331.
3 MMZC, D:1, İS:3, C:3, İ:49, 331.
4 MMZC, D:1, İS:3, C:3, İ:49, 332.
5 MMZC, D:1, İS:3, C:3, İ:49, 332.
6 MMZC, D:1, İS:3, C:3, İ:49, 334.
7 MMZC, D:1, İS:3, C:3, İ:49, 334.
8 MMZC, D:1, İS:3, C:6, İ:99, 553.
9 MMZC, D:1, İS:3, C:6, İ:99, 553-554.
10 MMZC, D:1, İS:3, C:6, İ:99, 554-556.
11 MMZC, D:1, İS:3, C:6, İ:99, 557.
12 MMZC, D:1, İS:3, C:6, İ:99, 558.
13 MMZC, D:1, İS:3, C:6, İ:99, 559.
14 MMZC, D:1, İS:3, C:6, İ:99, 573.
15 MMZC, D:1, İS:3, C:6, İ:99, 574.
16 Louis Fishman, “1911’de Meclis-i Mebusan’da yapılan Siyonizm tartışmasını ‘Yahudi sorunu’nun ortaya çıkışı ışığında anlamak”, in Jön Türklerin Filistin’i, haz. YuvalBen Bassat – Eyal Ginio, çev. Erkal Ünal
(İstanbul: Koç Üniversitesi Yayınları, 2016), 95-110.
17 16 Ekim 1909 tarihli Tasvir-i Efkâr gazetesinden aktaran, Fishman, “1911’de Meclis-i Mebusan’da”, 99.
18 Özgür Türesay, “Antisionisme et antisémitisme dans la presseottomaned’Istanbul à l’époqueJeuneTurque
(1909-1912): L’exempled’Ebüzziya Tevfik”, Turcica, 41 (2009): 147-178.
19 Türesay, “Antisionisme et antisémitisme”: 152-153.
20 Türesay, “Antisionisme et antisémitisme”: 154.
21 “Türkiye’de müstemleke tesisi ve Siyonist meselesinin teceddüdü”, YTE, Sayı 145, 25 Ekim 1909, s. 1’den
aktaran: Türesay, “Antisionisme et antisémitisme”: 161. Burada “Musevi” ve “Yahudi” arasında kategorik bir ayrım yapılmaktadır. Kendi başına pejoratif bir anlam barındırmayan Musevi tanımlaması Osmanlı tebaası olan Musevileri / Yahudileri tanımlarken, “Yahudi”den kasıt, ülke dışından gelen ve Siyonist amaçları taşıdığı düşünülen kişilerdir.
22 Türesay, “Antisionisme et antisémitisme”: 161.
23 “Ebüzziya Tevfik Bey’e”, YTE, Sayı 155, 4 Kasım 1909, s. 1-2’den aktaran: Türesay, “Antisionisme et antisemitisme: 162.
24 Türesay, “Antisionisme et antisémitisme”: 148
25 Fishman, “1911’de Meclis-i Mebusan’da”: 100-103.
26 Fishman, “1911’de Meclis-i Mebusan’da”:110.
27 Fishman, “1911’de Meclis-i Mebusan’da”: 110.
28 Nitekim Fishman, makalesine, Neville Mandel’ın 1976 tarihli çalışmasından sonra Meclis-i Mebusan’daki tartışmanın ele alınmamış olmasının şaşırtıcı olduğunu söyleyerek başlamaktadır. Bkz. Fishman, “1911’de Meclis-i Mebusan’da”: 95.
29 Neville J. Mandel, TheArabs and ZionismBefore World War I(Berkeley-Los Angeles-Londra: University of California Press, 1976).
30 Mandel, Arabs and Zionism, 94-102.
31 Mandel, Arabs and Zionism, 102.
32 Mandel, Arabs and Zionism, 103.
33 Mandel, Arabs and Zionism, 103-104.
34 Emanuel Beška, “Political Opposition to Zionism in Palestine and Greater Syria: 1910-1911 as a Turning Point”, Jerusalem Quarterly 59 (Ocak 2014): 54.
35 Beška, “Political Opposition”: 55-56.
36 Beška, “Political Opposition”: 56.
37 Beška, “Political Opposition”: 55-56.
38 Mandel, Arabs and Zionism, 112.
39 Mandel, Arabs and Zionism, 107-108.
40 Tag Elsir Ahmed Mohammad Harran. Turkish-Syrian Relations in theOttoman Constitutional Period (1908-1914) (Doktora Tezi: Faculty of Arts at the University of London, 1969), 128-131.
41 Bkz. “Meclis-i Mebusan’da fırka-ı siyasiyye”, İkdam, 10 Şubat 1909 ve “Arap fırkası”, Tanin, 30 Kanunusani 1324 / 12 Şubat 1909.
42 Abdülhamid el-Zehravi’nin sözleri, Meclis-i Mebusan kayıtlarına, “Biz de rica ederiz, artık bu dersler kapatılsın” şeklinde geçti. Bkz. MMZC, D:1, İS:3, C:6, İ:99, 574.
43 El-Muktebes, sayı 681 (t.y.), s.2’den aktaran: Beška, “Political Opposition”: 59.
Kaynakça;
Birincil Kaynaklar;
Meclis-i Mebusan Zabıt Ceridesi, Devre 1, İçtima Senesi 3, Cilt 3.
Meclis-i Mebusan Zabıt Ceridesi, Devre 1, İçtima Senesi 3, Cilt 6.
“Arap Fırkası”, Tanin, 30 Kanunusani 1324 / 12 Şubat 1909.
“Meclis-i Mebusan’da Fırka-ı Siyasiyye”, İkdam, 10 Şubat 1909.
İkincil Kaynaklar;
Kitaplar;
Tessler, Mark. A History of the Israeli-Palestinian Conflict. Bloomington&Indianapolis: Indiana University Press, 2009.
Mandel, Neville J. TheArabs and Zionism Before World War I.Berkeley-Los Angeles-Londra: University of California Press, 1976.
Cleveland, William L. A History of the Modern Middle East. Colorado & Oxford: WestviewPress, 2004.
Tezler;
Harran, Tag Elsir Ahmed Mohammad. “Turkish-Syrian Relations in the Ottoman Constitutional Period
(1908-1914)”. Doktora Tezi: Faculty of Arts at the University of London, 1969.
Makaleler;
Beška, Emanuel. “Political Opposition to Zionism in Palestine and Greater Syria: 1910-1911
as a Turning Point”. JerusalemQuarterly59 (Ocak 2014):ss.54-67.
Fishman, Louis. “1911’de Meclis-i Mebusan’da yapılan Siyonizm tartışmasını ‘Yahudi
sorunu’nun ortaya çıkışı ışığında anlamak”. In Jön Türklerin Filistin’i, haz. Yuval Ben Bassat
– EyalGinio, çev. Erkal Ünal, 95-110. İstanbul: Koç Üniversitesi Yayınları, 2016.
Türesay, Özgür. “Antisionisme et antisémitisme dans la presseottomaned’Istanbul à l’époque
Jeune Turque (1909-1912): L’exempled’Ebüzziya Tevfik”.Turcica41 (2009): 147-178.
***