Yazar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yazar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Kasım 2019 Çarşamba

ATATÜRKÜN KÜRESEL YÖNÜ ÜZERİNE. BÖLÜM 4

ATATÜRKÜN KÜRESEL YÖNÜ ÜZERİNE. BÖLÜM 4



BALKAN ANLAŞMA YASASI (BALKAN PAKTI) 

Atina, 9 Şubat 1934 (Sadeleştirilmiş metin) 

     “Balkanlarda barışın güçlendirilmesine katkıda bulunmak isteğinde olan; 
Briand-Kellog Yasasının ve Milletler Cemiyeti Genel Kurulu’nun onunla ilgili kararlarının temelindeki anlaşma ve uzlaşma düşününe sahip bulunan; 
Daha önceki ahdi bağıtsal (ahdi) yükümlere saygılılı olmaya ve Balkanlarda bugün kurulu toprak düzeninin sürdürülmesini güvence altına almaya 
kesinlikle kararlı olan, Türkiye Cumhurbaşkanı, Yugoslavya Yüce Kralı, Yunanistan Cumhurbaşkanı ve Romanya Yüce Kralı bir Balkan Anlaşma Yasası 
yapmayı kararlaştırmış ve bu amaçla, yetkili temsilcileri olarak; 

Türkiye Cumhurbaşkanı: 

Dışişleri Bakanı Sayın Tevfik Rüştü’yü; 
Yugoslavya Yüce Kralı: 
Dışişleri Bakanı Sayın Bogolioub Jevtitch’i; 
Yunanistan Cumhurbaşkanı: 
Dışişleri Bakanı Sayın Demètre Maximos’u; 
Romanya Yüce Kralı: 
Dışişleri Bakanı Sayın Nicolas Titulescu’yu atamışlardır. 
Bu yetkili Temsilciler, yöntemine uygun olduğu görülen yetki belgelerini verildikten sonra, aşağıdaki hükümleri kararlaştırmıştır: 

Madde 1 – Türkiye, Yugoslavya, Yunanistan ve Romanya kendilerinin tüm Balkan sınırlarının güvenliğini, karşılıklı olarak, güvence altına alırlar. 

Madde 2- Yüksek Taraflar, bu anlaşmada gösterilmiş olan çıkarlarını bozabilecek olasılıklar karşısında alınacak önlemler konusunda aralarında görüşmeler yapmayı yükümlenirler. Onlar, bu paktı imzalamamış olan herhangi bir başka Balkan ülkesine karşı, birbirine önceden haber vermeksizin, hiçbir siyasal eylemde bulunmamayı ve öteki Bağıtlı (Âkid) Tarafların izni olmaksızın, herhangi bir başka Balkan ülkesine karşı siyasal hiçbir yüküm üstlenmemeyi yükümlenir ler. 

Madde 3- Bu anlaşma tüm Bağıtlı Devletlerce imzalanır imzalanmaz yürürlüğe girecek ve olanaklı en kısa zamanda onaylanacaktır. 
Anlaşma, katılma isteği Bağıtlı Taraflarca olumlu biçimde incelenmek üzere, her Balkan ülkesine açık bulunacak ve bu katılma imzacı öbür devletlerin onamaları nı bildirmeleri üzerine geçerli olacaktır. 

Bu hükümlere olan inançla, adları geçen yetkili temsilciler işbu Paktı imzalamamışlardır. 
Atina’da, 9 Şubat 1934 günü dört örnek olarak düzenlenmiş ve her Bağıtlı Yüksek Tarafa bunlardan biri sunulmuştur. 
Dr. Tevfik Rüştü 

D. Maximos 
N. Titulescu 
B. Jevtich 

Pakta, yine 9 Şubat 1934 tarihli 5 belge eklenmişti: 

(1) Ek Protokol, 
(2) Türkiye Dışişleri Bakanının SSCB Dışişleri Komiserine Sunduğu Demeç, 
(3) Üç Dışişleri Bakanının Demeci, 
(4) I Sayılı İmza Protokolü ve 
(5) II Sayılı İmza Protokolü. 

Ek Protokol, Pakta açıklık getiriyordu.Protokolün birkaç paragrafını aktaralım. Şöyle ki: 

“2. Balkan Anlaşma Paktı hiçbir devlete karşı yöneltilmiş değildir. Amacı Balkan sınırlarını bir Balkan Devletince girişilecek herhangi bir saldırıya karşı güvence altına almaktır. 
3. Bununla birlikte, eğer Bağıtlı Yüksek Taraflardan Biri Balkanlı olmayan herhangi bir devletin saldırısına uğrarsa ve bir Başkan Devleti bu saldırıya o anda ya da daha sonradan katılırsa, Balkan Anlaşma Paktının hükümleri bu Balkan Devletine karşı tümüyle uygulanacaktır. 

8. Bağıtlı Yüksek Taraflar için Balkanlarda bugünkü ülkesel düzen kesin niteliktedir...” 
(2) Türkiye Dışişleri Bakanının SSCB Dışişleri Komiserine Sunduğu demeç aynen şuydu: 
“Türkiye’nin Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne karşı yöneltilmiş herhangi bir eyleme, hiçbir zaman, katılmak durumuna girmeyi kabul etmeyeceğini, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti adına açıklamaktan onur duyarım. 

Atina, 9 Şubat 1934 
Tevfik Rüştyü (Aras) 

Bu Demeç Balkan Anlaşma Paktının ayrılmaz parçasıdır.” 

Yunanistan da Balkan Paktı’nın onay belgesine şu gizli çekinceyi eklemiştir: 

“Balkan Paktı’nın amacı yalnızca Balkan Devletlerinden gelecek bir saldırıyı karşılamaktır. Yunanistan, Paktın bir gereği olarak, hiçbir durumda, Büyük Devletlerden birine karşı savaş etmez.” 

Türkiye, Balkan Paktı’nın imzalanmasından dört ay sonra, 5 Haziran 1934 günü Cenevre’de Yugoslavya (ve Romanya) ile bir gizli Askeri Sözleşme imzaladı. Zamanında gizli tutulan bu üç maddelik Sözleşmede şu hükümler yer aldı: 

“Madde 1. İmzacı iki devletten biri, herhangi koşullar altında olursa olsun, bir başka Balkan Devleti’nin yalnız başına ya da Başkanlı olan ya da olmayan bir devletle birlikte saldırısına uğrarsa, öteki Bağıtlı Yüksek Taraf kendisini de saldırıya uğramış sayacak ve kendisiyle ortak sınırı bulunan saldırıcı Başkan Devletine ya da Devletlerine karşı silahlı elyleme geçecektir. 

Madde 2. Bağıtlı Yüksek Taraflardan biri, 1. Maddede öngörülen yükümlülükleri nin yerine getirilmesi sırasında Balkanlı olmayan bir devletin bir savaş eylemiyle karşılaşırsa, öteki Bağıtlı Yüksek Taraf da bu saldırıya karşı savaşa girecektir.” 

Balkan Paktı’nın imzalanmasından sonra Paktın mekanizması da kuruldu. Buna göre, 4 Bakandan oluşan bir Bakanlar Konseyi, ayrıca bir ekonomik konsey oluşturuldu. Pakt üyesi Türkiye, Romanya, Yugoslavya ve Yunanistan, Avrupa’daki siyasi gelişmeler karşısında genellikle ortak bir tutum izlemeye başladılar. Örneğin, İtalya 1935’te Habeşistan’a saldırınca, Milletler Cemiyeti kararları uyarınca, İtalya’ya karşı yaptırım uygulamalarına birlikte katıldılar. 1936 Montreux Konferansında, Boğazlar rejimi değiştirilirken Pakt Devletleri Türkiye’nin görüşünü desteklediler... 

(2) SAADABAD PAKTI (1937) 

Türkiye’nin öncülüğüyle 1934 yılında Balkan Paktı’nın imzalanmasıyla Türkiye’nin batısında bir güvenlik sistemi kuruldu. Ondan sonra Türkiye, dikkatini doğuya çevirdi. Yine Türkiye’nin öncülüğüyle adım adım Saadabad Paktı’nın oluşturulmasına gidildi. 

Saadabat Paktı’nın fikir babası Atatürk, bunu gün yüzüne çıkaran ise Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras’tır. Pakt, güvenlik ihtiyacından kaynaklanmıştır. Özellikle faşist İtalya’nın izlediği saldırgan politika Türkiye’yi yeni güvenlik arayışlarına itmiştir. 

Afganistan’la Türkiye arasında ta 1921 yılından beri dostluk ve ittifak ilişkileri vardı ve bu ilişkiler yıldan yıla gelişiyordu. 

İran ile Türkiye arasındaki sınır anlaşmazlığı 1932 yılında giderildi, ortak sınırda bazı düzeltmeler yapıldı ve iki ülke, Dostluk Antlaşması ile Güvenlik, Tarafsızlık, Saldırmazlık ve Ekonomik İşbirliği Antlaşması imzaladılar. 1934’te İran Şahı Türkiye’yi ziyaret etti ve Türkiye-İran dostluk ilişkileri ileri bir düzeye ulaştı. 

1933 yılında Londra’da saldırının tanımı (tecavüzün tarifi) konusunda uzun bir anlaşma hazırlanmıştı. Türkiye, İran ve Afganistan, 3 Temmuz 1933 günü bu anlaşmayı birlikte imzaladılar. 

İran ile Afganistan arasında çok uzun zamandır sürüp giden ve adeta kangren olmuş bir sınır anlaşmazlığı vardı. Bu anlaşmazlığın ortadan kaldırılması gerekiyordu. Bu çetin sorunun giderilmesi işi, hem İran’ın, hem Afganistan’ın güvenilir dostu olan Türkiye’nin hakemliğine havale edildi. Ataürk, bu iş için Fahrettin Altay Paşa’yı görevlendirdi. Fahrettin Paşa, yerinde yaptığı uzun bir çalışmayla ve her iki tarafı hoşnut edecek biçimde Afganistan-İran sınırını adeta yeniden çizip raporunu sundu. 1935 başında her iki ülke düzeltilen sınırı memnunlukla ve teşekkürle kabul ettiler. Tarihten gelen sınır anlaşmazlığı sorunu giderilmiş oldu. 

Türkiye, faşist İtalya’nın Balkanlar’da ve Asya’da yayılma emelleri beslediğinden ciddi kuşku duyuyordu. Gelişmeler, Türkiye’nin kuşku ve kaygılarını doğruladı. İtalya, 1935’te Habeşistan’a saldırdı (1939’da da Arnavutluk’u işgal edecekti). İtalya’nın Habeşistan’a saldırısı üzerine, Türkiye, İran ve Irak, 2 Ekim 1935 tarihinde Cenevre’de bir saldırmazlık paktı parafe ettiler. Bu paktın imzalanması, İran ile Irak arasındaki sınır anlaşmazlığının (Şattelarab sorunu) yumuşatılmasına bırakıldı. 

İtalyan emperyalizmi karşısında Doğu Akdeniz’de ve Orta Doğu’da güvenliğin tehlikeye girdiğine inanan Türkiye, zaten ikili anlaşmalarla dostluk ilikileri içinde bulunduğu İran, Irak ve Afganistan’la toplu bir dayanışma antlaşması yapmakta yarar görüyordu. 
Bunun için İran ve Irak’la Cenevre’de parafe etmiş olduğu Saldırmazlık Paktı’na Afganistan’ın da katılmasını sağladı. Afganistan Dışişleri Bakanı Feyz Muhammed Han, Ocak 1936’da Ankara’yı ziyaret etti. Bu ziyaret sırasında Afganistan’ın da Türkiye-İran-Irak Paktına katıldığı açıklandı. 

Nisan 1937’de Irak Dışişleri Bakanı Naci El Asil Ankara’yı ziyaret etti. Haziran 1937’de Türkiye Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras bu ziyareti iade etti. Bu ziyaretler sırasında Paktın son hazırlıkları yapıldı ve Irak ile İran arasındaki sınır anlaşmazlığının yumuşatılması sağlandı. Aras’ın Bağdat ziyareti sonunda yayınlanan resmi bildiride, Türkiye-Irak ilişkilerinin “pürüzsüz” olduğu belirtildi. Diğer komşu ve kardeş ülkelerle de öyle olduğu açıklandı. Diplomatik dille şöyle ifade edildi: “...karşılıklı bir anlaşma ruhunun teessüsüne ve husuile kendi komşuları olan kardeş miletlerin siyasetinde daimi bir muhaleset (barış) ruhunun hâkim olmasına ve bu yolda kendi aralarında karşılıklı yardımın inkişafına matuf siyasetlerinin birbirine tamamen mutabık olduğuna kanaat etmişlerdir.” 

İrak ve Türkiye Dışişleri Bakanlarının karşılıklı ziyaretleri sonunda İran ile Irak arasındaki sınır anlaşmazlığı yumuşatmıştı. Tevfik Rüştü Aras, dörtlü paktı imzalamak üzere, Irak Dışişleri Bakanı ile birlikte Bağdat’tan Tahran’a geçti. Böyle bir paktın imzalanacağı hakkında Sovyetler Birliği’ne ve İngiltere’ye de önceden bilgi verilmişti. 

Tevfik Rüştü Aras’ın Bağdat ziyaretini değerlendiren Great Britain and East adlı İngiliz dergisi, artık “Şark paktının kurulması için ortada hiçbir engel kalmadığını” belirttikten sonra, “Türk heyetinin Bağdat ziyareti, Türkiye’nin Şark milletlerine nasıl önderlik ettiğini gösteren bir misaldir” diyordu.41 

Pakt Nasıl Yapıldı? 

Atatük döneminin Dışişleri Bakanı Dr. Tevfik Rüştü Aras, yıllar sonra, Saadabad Paktı’nın nasıl yapıldığını şöyle anlatıyor: 

“Garpta Balkanlar, Şarkta İran, Afgan ve Arap milletleri arasında bir ahenk aramak ve bunlarla ayrı ayrı ve hep birlikte iyi komşuluk nizamı kurmanın çarelerini araştırmak, harici siyasette güttüğümüz planın icaplarındandı. 

Her şeyden evvel bu milletler ile aramızdaki işleri düzelttik. Milletler Cemiyeti’ne girmiş olmak sayesinde birçok devletlerle; seyahatler ve ziyaretler gibi nümayişlere ve tefsirlere kapı açan vasıtalara müracaata mecbur kalmadan, temas etme imkânını kazandık... 

Afgan devletiyle daha 1921 senesinde bir ittifak muahedesiyle bağlanmış bulunuyorduk. Afgan Kralı’nın memleketimizi ziyareti bu muahedenin iki tarafın menfaatlerine daha uygun hale getirilmesine vesile olmuştu. Bu dostluğun temeli iki millet arasında atılmış olduğu içindir ki dost memlekette zuhura gelen hanedan değişikliğinden iki devlet münasebetleri asla zarar görmedi; hatta zamanla arttı, eksilmedi. Bu hususta bizim iyi niyetimiz kadar Afgan idaresini ellerine alan yüksek kabiliyetlerini ve iyi duygularını sırası düşmüşken 
sitayişle yâdeylerim. 

İran’la münasebetlerimiz ise; millî hareketimizin başlangıcında, kendisi henüz Harbiye Veziri iken, Ebedi Şefimize bir dostluk mesajıle yâverini göndermiş olan sabık İran Şehinşahı Pehlevi’nin Başvekâlete gelmesi üzerine çok iyileşmişti. 1931 senesi sonunda 

Tahran’a yaptığım bir ziyaret esnasında aramızda tek mesele olarak duran hudut ihtilâfı da kardeşçe tasfiye edilince, her şey tamanile yoluna girmiş bulunuyordu. 

Irak’la olan münasebetlerimize gelince: Türkiye, İngiltere ve Irak arasında yapılan bir türlü üçlü muahede bu münasebetleri tanzim etmişti.” 

Aras Devam Ediyor: 

“İşaret ettiğim bu dört devlet arasında bir anlaşma vücuda getirerek sulhümüzü bu bölgede teşkşlâtlandırmak için İran’la Afgan ve İran’la Irak arasındaki hudut ihtilâfını halletmek lazımdı. Fakat iş bundan ibaret değildi. Bu mıntakada bir bölge anlaşmasına varabilmek için sade iştirak edeceklerim temayülleri kâfi gelemezdi. Bu mıntakaya komşu olan iki büyük devletin yapılacak işten haberi olması icap ediyordu... 

Realist Türkiye harici siyaseti, bu hakikatleri görmezlikten gelemezdi. Bunun için bu iki büyük devletle aramızdaki münasebetlerin emniyetli bir dostluk derecesine eritirilmesi de bu hususta muvaffakiyeti temin edecek esaslı şartlardandı. 

Sovtetler Rusyası ile münasebetlerimiz en ileri dostluk derecesini çoktan bulmuştu. İngiltere ile de, sulh muahedesi yapılırken halli geri bırakılmış olan büyük ihtilâfımızı (Musul sorunu) yukarıda işaret ettiğim üçlü muahede easlarında halletmek suretile iyi bir dostluk devresi açmıştık. 

İran’ın da Miletler Cemiyeti’ne girmesini fırsat bilerek, İran ve Irak Hariciye Vezirleriyle misak (pakt) meselesini görüştük. Bu misak, 
dört Orta Şark memlekti arasında sık sık görüşmeyi ve buluşmayı temin edecek ve ileride civarımızdaki diğer Şark memleketlerini 
de aramızda almayı mümkün kılacaktı. 

Esasta mutabık laldı. Böyle bir vesikanın İran ve Irak Hariciye Vezirleri arasında müzakere edilerek hazırlanmasını kararlaştırdık. 
Irak Hariciye Nazırı bu müzakerelerde müttefiki İngiltere ile daima müşaverelerde bulunuyordu. İran Hariciye Veziri Ekselans Kâzimi 
de müzakere safhalarını bana bildiriyordu. Ben de Sovyetler Hariciye Komiseri dostum Mösyö Litvinof’la müşverede bulunduktan sonra mütaleamı İran Hariciye Vezirine ifade ediyordum. Aynı zamanda Afgan Hükûmeti’ne de, hem İran, hem Türkiye Hariciyesi tarafından müzakere safahatı hakkında muntazam surette malûmat veriliyordu. 

Bu usulde çalışmakla bir hayli müddet sonra proje ihzar edildi (hazırlandı). Ama iş bununla da yine bitmiş olmuyordu. Garbi Asya’nın esaslı olan iki müttefikimiz; hudut ihtilâfının hallini, Türkiye’nin seçeceği bir zatın hakemliğine bıraktılar. Orgeneral Fahrettin Altay bu meselede büyük hizmet etti ve alâkalı iki devletin de memnunluluğunu temin edecek bir hüküm verdi. İran ve Irak hudut ihtilâfının hallini ise bu iki dost devletin başşehirlerini ziyaretim esnasında her üç devletin mümessilleri bir arada çalışmak suretiyle başarabildik...”42 

Saadabat Paktının İmzalanması 

Saadabat Paktı, 9 Temmuz 1937 günü öğleden sonra, Türkiye, İran, Irak ve Afganistan Dışişleri Bakanları tarafından imzalandı. 

Tahran’da, İran Şahı’nın Şimran semtindeki Saadabad Sarayı’nda imzalandığı için, bu pakta “Saadabad Paktı” veya “Saadabad Misakı” adı verildi. Pakt, imzalandığı günlerde, ”Dörtlü Şark Antlaşması”, “Doğu Antantı”, “Yakın Şark Paktı”, “Asya Paktı” gibi adlarla anılmış ise de “Saadabad Paktı” adıyla tarihe geçti. 

Saadabad Paktıyla taraflar, birbirlerinin içişlerine karışmamayı, sınırlarının dokunulmazlığına saygı göstermeyi, uluslararası anlaşmazlıklarda birbirlerine danışmayı, birbirlerine karşı saldırı hareketinde bulunmamayı taahhüt ettiler. Nelerin “saldırı hareketi” (taarruz harekâtı) sayılacağını antlaşmada bir bir saydılar. Paktın yedinci maddesi silâhlı çetelerle ilgiliydi ve şöyle kaleme alınmıştı: 

“Bağıtlı Yüksek Taraflardan her biri, kendi sınırları içinde öteki Bağıtlı Tarafların kurumlarını yıkmak, güven ve düzenliğini sarsmak ya da Hükûmet rejimini bozmak amacıyle ilahlı çeteler, birlikler ya da örgütlerin kurulmasını ve eyleme geçmelerini emgellemeyi yükümlenir.” 

Bu pakt, Türkiye’nin Afganistan ve İran’la ile çoktan beri devam eden dostluğu nu daha da güçlendirdi ve pekiştirdi. Irak’ın da pakta katılmasıyla, dört ülkenin bir araya gelip elele vermelerini sağladı. 

Saadabad Paktı’nın imzalanması dolayısıyla İran Şahı, Atatürk’e gönderdiği kutlama mesajında, “Bundan sonra çözülmez bir bağla birleşmiş olan memleketlerimiz, samimi ve verimli işbirliklerini barışın hizmetine koyabilecekler dir” dedi. 

Atatürk, Paktın imzası dolayısıyla İran Şahına, Irak Kralına ve Afgan Kralına gönderdiği kutlama telgraflarında şunları söyledi (sadeleştirildi): 
İran Şahına: “Memleketlerimizin, barış idealinde ortak bir eseri olan bu misakın hepimiz için ve dünya barışı için kudsi olmasını dilerim.” 

Irak Kralına: “Birbirlerine kardeşlik ve dostluk bağlarıyla bağlı dört devletin dünya barışı yolunda verimli bir işbirliğini sağlayacak olan bu paktı memleketlerimiz için çok hayırlı bir eser telakki ederim.” 

Afgan Kralına: “Dört kardeş memleket arasında mevcut en sıkı dostluk bağlarını bir kat daha teyit ederek dünya barışının esaslı desteklerinden birini oluşturan bu önemli eserin, milletlerimizin barışseverliği sayesinde meydana gelmiş olması hepimiz için övünülecek bir olaydır.”43 

Saadabat Paktı’nın gerçekleştirilmesi için çok çalışmış ve sonunda Türkiye adına bu paktı imzalamış olan Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras, bu konuda şunları söylüyor: 

“Saadabad Sarayı’nda cereyan eden ve Şark için yeni bir devrin başlangıcını teşkil eyleyen mes’ut hâdise hakkında mütevaziyane birkaç söz söyleyeceğim... Cihanın bu kısmında biz kardeşliğe inandık. Şimdi biz asırlarca süren geçimsizliği ve bu mıntakaları o kadar uzun zamandan beri harap eden ve kökleşmiş addedilebilecek olan kinlerin yerine karşılıklı muhabbet hislerini ikame ediyoruz. Kollarımızı, bütün dostluğumuzla bütün milletlere açıyoruz. 
Bunu yalnız onlarla mesut bir şekilde mevcut iyi münasebetleri idame için değil, 
fakat aynı zamanda her milletin nefine (yararına) olarak mezkür münasebatı daha fazla inkişaf ettirmek için yapıyoruz. Biz öyle milletlere mensubuz ki, tarihleri en şanlı zaferlerle olduğu kadar en bedbaht mağlubiyetlerle de doludur. Bu hususlarda diğer herhangi bir millete gıpta edeceğimiz hiçbir şey yoktur. Bizim milletlerimizin asırlarca mahrum kalmış oldukları bir şey varsa o da, en parlak medeniyetlerin beşiği olan bu kıt’ada sevmek ve sevilmek idi. Şunu beyan etmek isterim: Biz, cihanşümül bir muhabbet siyaseti istiyoruz... 
Biz, Milletler Cemiyeti azasından bir bitaraflar grubu teşkil ediyoruz...Sulh idealine samimiyetle bağlıyız. Çocuklarımızı sükûn içinde yetiştirmek ve tarlalarımızı da emniyet içinde sürmek istiyoruz...Biz sulh davasının samimi ve sadık hadimleriyiz. Biz beynelmilel sulhu korumak için bizzat kendi vasıtlarımızla çalışıyoruz. Biz memleketimizin selâmet ve menfaatini sulhta buluyoruz...  Çocuklara öğretmek lazımdır  ki, bir mezarlıkta eğlenceli bayram olmaz ve harabeler üzerine de bir saadet köşkü kurulamaz...”44 

5. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***

ATATÜRKÜN KÜRESEL YÖNÜ ÜZERİNE. BÖLÜM 3

ATATÜRKÜN KÜRESEL YÖNÜ ÜZERİNE. BÖLÜM 3




Atatürk, Tam 115 Yabancı Devlet Başkanıyla İlişki Kurdu 

Evet, Atatürk zamanında Türkiye, dört kıtada 19 yeni diplomatik temsilcilik açtı ve yabancı ülkelerle 40 dostluk antlaşması yaptı. 
Ama Atatürk bu kadarla yetinmedi. Yabancı Devlet Başkanlarıyla ilişkiler kurdu. O’nun zamanında yeryüzünde ne kadar yabancı cumhurbaşkanı, Kral veya İmparator var idiyse onların istisnasız hepsiyle Atatürk’ün ilişkileri, yazışmaları, telgraflaşmaları, mesajları olmuştur. 
Bu belgeleri, Türk Tarih Kurumu yayınları arasında çıkmış olan Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları adlı dört ciltlik eserimde topladım. Bu dört ciltte toplam 2662 belge, 637 fotoğraf ve belge fotokopisi yer almaktadır. Merak edenler o kitaplara bir göz atabilir; araştırmacılar bu alanda yeni yeni araştırmalarla yeni belgeler de ortaya çıkarabilirler. 
Burada bir liste vermekle yetiniyoruz. 

Atatürk’ü İlişki Kurduğu Yabancı Devlet Başkanları Listesi. 38 
(Devletlerin alfabe sırasına göre) 

Devletler Devlet Başkanları 

1. Afganistan Amanullah Han, Mehmet Nadir Han, Mehmet Zahir Şah 
2. Almanya Friedrich Ebert, Walter Simon, Hindenburg, Hitler 
3. ABD Calvin Coolidge, Herber Hover, Frankin D. Roosevelt 
4. Arjantin Agustin P. Justo, Roberto M. Ortiz 
5. Arnavutluk Cumhurbaşkanı Ahmet Zogu (Sonra Kral Zog I). 
6. Avusturya Dr. Michael Heinisch, Walter Miklas 
7. Azerbaycan (Kollektif devlet başkanlığı, İçtimai Şura) 
8. Belçika Albert I, Leopold III 
9. Brezilya Washington Luis Pereira de Sousa, Getulio D. Vergas 
10. Bulgaristan Boris III 
11. Çekoslovakya Thomas G. Masaryk, Dr. Edvart Benes, Jan Syrovy 
12. Çin Chiang Chung Cheng, Lin Sen 
13. Daninarka Christian X 
14. Dominik Cum. Horacio Vaskes 
15. Estonya Jean Tonison, Konstantin Päts 
16. Finlandiya Lauri Kristian Rolander, Pehr Evind Svinhufvud 
17. Fransa Alexandre Millerand, Gaston Dumergue, Paul Doumer, Albert Lebrun 
18. Guatemala Lazaro Chacon, George Ubico 
19. Gürcistan (Kollekgtif Başkanlık, Komite) 
20. Habeşistan Zeouditou, Negus Tafari / Haile Sellasie 
21. Haiti Cum. Louisd Borno 
22. Hatay Devleti Tayfur Sökmen 
23. Hicaz, Necid Abdülaziz Ibn. Suud (Suudi Arab.) 
24. Hollanda Wilhelmina 
25. Irak Faysal I, Gazi I 
26. İngiltere George V, Edward VIII, George VI 
27. İran Ahmed Han Kaçar, Rıza Şah Pehlevi 
28. İspanya General Primo de Rivera, Alfonso XIII, Alcala Zamora, Torres, Martinez Barri, Mamnuel Azana y Diaz, General Franco 
29. İsveç Gustav V 
30. İsviçre Chuard, Musy, Schuthles, Motta, Haab, Minger, Meyer, Baumann 
31. İtalya 
32. Japonya 
33. Küba 
34. Letonya 
35. Liechtenstein 
36. Litvanya 
37. Lüksemburg 
38. Macaristan 
39. Meksika 
40. Mısır 
41. Nikaragua 
42. Norveç 
43. Polonya 
44. Romanya 
45. Salvador 
46. SSCB 
47. Suriye 
48. Şili 
49. Ukrayna 
50. Uruguay 
51. Ürdün 
52. Vatikan 
53. Venezuela 
54. Yemen 
55. Yugoslavya Alexandre I, Pierre II (ve Naib Prens Paul) 
56. Yunanistan Paul Coundouriotis, Theodore Pangalos, Alexandre Zaimis, George II. 

Vittorio Emanuele 
Yoshito, Hirohito 
Carlos Mendieta y Montefur 
Gustavs Zemglas, Albert Kviesis, Karlis 
Ulmanis 
François I 
Antanas Smetona 
Charlotte 
Nicolas Horthy de Nagybanya 
Plutarco Elias Calles, Emilio Portes Gil, 
Pascual Ortiz Rubio, AlbertoK. Rodriguez, 
Lazaro Cardenas 
Fuad I, Faruk I 
Juan Bautista Sacassa 
Haakon VII 
Stanislaw Wojciechowski, Ignace Moscicki 
Ferdinand I, Mihai I, Carol II 
Pio Romero Bosque, Maxmiliano Hernandez martinez 
Vladimir İliç Lenin, Mihail İvanoviç Kalinin, Neriman Neriman Nerimanov 
Haşem Attasi 
Carlos Obenes del Campo, Arturo Alessandri 
Petrovski, Rakovski 
Juan Campsisteguy, Gabriel Terra, Alfredo 
Baldomir 
Abdullah 
Benoit XV 
Juan Vicente Gomez 
İmam Yahya 

Toplam: Bağımsız ve yarı bağımsız 56 devlet ve 115 devlet başkanı. 

   Atatürk zamanında, yeryüzünde bağımsız ve yarı bağımsız devletlerin sayısı bu kadardı. Bu devletlerin başında bulunmuş kralların, cumhurbaşkanlarının, imparatorların toplam sayısı da 115 olmuştur. 

     56 Devletin arasında, sonradan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetlert Birliği’ne (SSCB) katılarak bağımsızlıklarını kaybetmiş olan 6 devlet de vardır: Azerbaycan, Estonya, Gürcistan, Letonya, Litvanya ve Ukrayna. Bu devlet çıkınca bağımsız ve yarı bağımsız devletlerin sayısı 50’ye düşmektedir. Bu 50 kalemlik listede henüz tam bağımnsız olmayan Ürdün, Suriye ile Lichtenstrein Prensliği, Lüksembnurg Grand Düşeliği ve Vatikan da yer almaktadır. Bunlar da çıkarılırsa, tam bağımsız devletlerin sayısı 45’e düşer. 

Atatürk, ayrım gözetmeksizin bütün yabancı devlet başkanlarıyla dostça ilişkiler kurmayı, bütün devletlerle dostluk antlaşmaları yapmayı, Türkiye’nin dış ilişkilerini dostluk temeline ortutmayı amaçlamış ve bunu başarmıştır. Bu Atatürk’ün dünyaya küresel yaklaşımı, bakışı idi. 

Bu bağlamda Atatürk, Türkiye’nin de yer aldığı bölgeye özel bir önemle eğildi. 

Atatürk Döneminde Balkanlar ve Ortadoğu Barış ve İşbirliği Bölgelerine Dönüştürüldü. (1) BALKAN PAKTI (1934) 

Atatürk, Cumhuriyetin ilk yıllarında dikkatini öncelikle komşu ülkelere çevirdi. Türkiye, Sovyetler Birliği ile dostluk ilişkilerini zaten özenle sürdürüyordu; batıdaki komşularıyla Balkan Paktı’nı, doğudaki komşularıyla da Saadabad Paktı’nı imzalayacak ve içinde bulunduğu bölgeyi bir barış ve dostluk bölgesine dönüştürecekti. Önce Balkanlar’daki gelişmelere kısaca göz atalım. 

Balkanlar, bizim coğrafyamızdır. Türkiye topraklarının bir bölümü Balkan Yarımadası’nda, Trakya’dadır. Bu açıdan Türkiye, bir Balkan ülkesi sayılır. Tarihimiz Balkanlarlarla ortaktır. Tarihten miras, Balkanlar’da önemli miktarda Türk azınlıkları vardır. Bu soydaş kitleler Türkiye’yi Anavatan bilir, gözlerini Türkiye’ye çevirmişlerdir ve zaman zaman Türkiye’nin Balkan komşularıyla ilişkilerini etkilerler. Balkanlar, İstanbul’un ve Anadolu’nun savunma kalkanı gibidir. İmparatorluk döneminde de öyleydi, Cumhuriyet döneminde de. Çünkü Türkiye’ye tehditler çoğu zaman Batı’dan geliyordu ve Balkanlarda savaşlar, işgaller, isyanlar, kavgalar, bunalımlar hiç eksik olmamıştı. Şair Abdülhak Hâmid’in ifadesiyle, “Balkanların tarihi al kanlarla yazılmıştı.” Oysa yeni Türkiye, “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesini içtenlikle benimsemişti. Kendi bölgesinde de barış istiyordu. 

Türkiye, daha 1926 yılında tüm Balkan Devletleri arasındaki sınırların veya statu quo’nun karşılıklı olarak güvence altına alınması amacıyla girişimlerde bulundu. Balkanlarda, 1925 tarihli Locarno Antlaşmasına benzer bir toplu güvenlik sistemi kurulmasını arzusunu dile getirdi. Ancak bu girişimden olumlu bir sonuç çıkmadı, ortam henüz hazır değildi. 

1930’larda Faşist İtalya’dan ve Almanya’dan Türkiye’ye karşı tehdit ihtimali belirince Balkanlar, Atatürk’ün barışçı dış politikasında öncelikli bir yer aldı. Atatürk’ün öncülüğünde Balkanlarda bir ortak güvenlik sistemi oluşturulması yönünde diplomatik hazırlıklara girişildi. 

5 Ekim 1930’da Yunanistan, Türkiye, Bulgaristan, Yugoslavya, Romanya ve Arnavutluk’un resmi olmayan temsilcileri arasında ilk Balkan Konferansı toplandı. Ekonomik, teknik, kültürel işbirliği konularının ele alındığı bu konferansların ikincisi Ekim 1931’de İstanbul’da, üçüncüsü 1932 Ekimi’nde Bükreş’te, sonuncusu da 1933 Kasımı’nda Selânik’te yapıldı. Fakat toplantılar resmi temsilcilerden oluşmadığı için somut sonuçlar vermedi. 

Resmi olarak ise, önce Türkiye ile Balkan Devletleri arasında ikili düzeyde ilişkiler geliştildi.. Türkiye, her Balkan ülkesiyle teker teker masaya oturup aradaki sorunları çözmeye yöneldi ve bir dizi ikili anlaşma imzaladı. Arada ciddi bir anlaşmazlık konusu ve bir engel kalmayınca her Balkan ülkesiyle dostluk antlaşmaları yapıldı. 

1923’te Türkiye-Arnavutluk Dostluk Antlaşması imzalanmıştı. 
1925’te Türkiye-Bulgaristan Dostluk Antlaşması ve İkamet Sözleşmesi; aynı yıl Türkiye-Yugoslavya Barış ve Dostluk Antlaşması; 
1930’da Türkiye-Yunanistan Dostluk, Tarafsızlık, Uzlaşma ve Hakemlik Antlaşması ve 1933’te Türkiye-Romanya Dostluk, Saldırmazlık, Hakemlik ve Uzlaşma Antlaşması imzalandı. Atatürk zamanında Türkiye ile Balkan ülkeleri arasında aşağıdaki listede gösterilen 40 kadar anlaşma imzalandı: 
1923: Türkiye-Yunanistan Ahali Mübadelesine Dair Anlaşma, 
1923: Türkiye-Yunanistan Sivil Tutukluların ve Savaş Esirlerinin Mübadelesine Dair Anlaşma, 
1923: Lozan Barış Antlaşması ve ekleri 
1923: Türkiye-Arnavutluk Dostluk Antlaşması, 
1923: Türkiye-Arnavutluk Tâbiiyet Anlaşması ve İkamet (Oturma) Sözleşmesi 
1925: Türkiye -Bulgaristan Dostluk Antlaşması ve İkamet (Oturma) Sözleşmesi 
1925: Türkiye-Yugoslavya Barış ve Dostluk Antlaşması, 
1927: Türkiye-Arnavutluk Konsolosluk Sözleşmesi, 
1927: Türkiye-Bulgaristan Ticarî Modüs Vivendi 
1928: Türkiye-Bulgaristan Ticaret ve Sayrisefain (Deniz Ulaştırma) Anlaşması, 
1928: Türkiye-Romanya Ticari Modüs Vivendi, 
1929: Türkiye - Bulgaristan Tarafsızlık, Uzlaşma, Adli Çözüm ve Hakemlik Antlaşması, 
1929: Türkiye-Romanya İkamet, Ticaret ve Seyrisefain (Deniz Ulaştırması) Anlaşması, 
1930: Türkiye-Bulgaristan Ticaret ve Seyrisefain Antlaşması, 
1930: Türkiye-Yunanistan Dostluk, Tarafsızlık, Uzlaşma ve Hakemlik Antlaşması, 
1930: Türkiye-Yunanistan İkamet, Ticaret ve Seyrisefain Anlaşması, 
1930: Türk-Yunan Bahri Kuvvetlerin Tahdidi Protokolü (30 Ekim 1930 Tarihli Dosltuk, Bitaraflık, Uzlaşma ve Hakem Muahedenamesine Ek). 
1933: Türkiye-Yunanistan Samimi Antlaşma Paktı, 
1933: Türkiye-Romanya Dostluk, Saldırmazlık, Hakemlik ve Uzlaşma Antlaşması, 
1933: Türkiye-Romanya Ticaret Sözleşmesi, 
1933: Türkiye-Yugoslavya Dostluk, Saldırmazlık, Adlî Yardımlaşma, Hakemlik ve Uzlaşma Antlaşması, 
1933: Türkiye-Yugoslavya Mütekabil Mutalebatın Tasfiyesine Müteallik İtilafname, 
1933: Türkiye-Bulgaristan Baytarî (Veteriner) Sözleşmesi, 
1933: Türkiye-Bulgaristan Ödeme (Tediyeleri Tanzim eden) Anlaşması, 
1934: Balkan Paktı 
1934: Türkiye-Yugoslavya Ticaret Anlaşması, 
1934: Türkiye-Yunanistan Kliring Anlaşması, 
1934: Meriç Nehrinin İki Sahilinde Su Tesisatının Düzenlenmesine Dair Türkiye-Yunanistan İtilafnamesi, 
1935: Türkiye-Yunanistan Kliring Anlaşması, 
1935: Türkiye-Romanya Ticaret ve Kliring Sözleşmesi 
1935 Türkiye, Romanya, Yugoslavya ve Yunanistan PTT İdareleri arasında Posta ve Telekomünikasyon Alanında Birlikte Çalışma İçin Özel Uzlaşma, 
1936: Türkiye, Çekoslovakya, Romanya, Yugoslavya ve Yunanistan PTT Servisleri Arasında İşbirliği için Özel Düzenleme, 
1936: Dobruca Türklerinin göçüyle ilgili Türkiye- Romanya Anlaşması, 
1936: Türkiye-Yugoslavya İkamet Sözleşmesi, 
1936: Türkiye-Yugoslavya Ticaret ve Seyrisefain Anlaşması, 
1937: Türkiye-Yunanistan Kaçakçılığın Men ve Takibi Mukavelenamesi (Sözleşmesi) 
1938: Balkan Paktı Devletleri ile Bulgaristan arasında Anlaşma, 
1938: Türkiye-Yunanistan Arasında 1935 Kliring Anlaşmasına 

Ek Protokol, 

1938: Türk- Yunan Antlaşması, 
1938: Türkiye-Romanya Ticaret ve Tediye (Ödeme) Anlaşması, 

Bu antlaşmalar arasında özellikle Türk-Yunan Dosltuk Anlaşmasının tarihi bir yeri vardır. Bu antlaşma, Atatürk ile Yunan Başbakanı Elefteros Venizelos’un ileri görüşlü politikalarının bir sonucu olarak yapılmış olan bu dostluk antlaşması, Türkiye adına Başbakan İsmet (İnönü) ile Dışişleri Bakanı Dr. Tevfik Rüştü (Aras); Yunanistan adına Başbakan E.K. Venizelos ve Dışişleri Bakanı 
A. Michalakopulos tarafından Ankara’da imzalandı. Dostluk antlaşmasıyla, yüz yıldan beri kanlı savaşlarla geçmiş olan Türk-Yunan ilişkileri tarihinde ilk defa bir dostluk dönemi başlatıldı. Yunanistan’la ilişkilerde bir dönüm noktasına gelindi. Daha sekiz yıl öncesine kadar birbirleriyle kıyasıya savaşmış olan Türkiye ve Yunanistan, 1923 Lozan Antlaşması’ndan beri bir dizi çetin sorunu çözmüşler ve Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi’nden doğan tüm sorunları da kesinlikle çözümlemek için bir sözleşme yapmışlardı. 
Böylece Türk-Yunan dostluğunun temeli atılmış oldu. 

Üç yıl sonra, 14 Eylül 1933 günü Ankara’da, Türkiye-Yunanistan İçten Anlaşma Paktı imzalandı. Bu antlaşmanın 1. maddesiyle, iki devlet ortak sınırlarınının dokunulmazlığını karşılıklı olarak güvence altına aldılar. Türk-Yunan sınırının değişmezliği kabul edildi. 
Başka bir devlet bu sınırı değiştirmeye kalkarsa Türkiye ve Yunanistan buna birlikte karşı koyacaklardı. Yani Türkiye ile Yunanistan, ittifaka yakın birişbirliği içine girmiş oldular. “İçten Antlaşma” ile Balkan Paktı’nın temeli olşuturuldu. 

Ancak Balkan Paktı için sadece Türk-Yunan ilişkilerini iyi düzeye çıkarmak yetmiyordu. Türkiye’nin, ikili düzeyde teker teker her Balkan ülkesiyle dostluk ilişkileri kurmuş olması da kollektif bir ittifak kurmak için kâfi değildi. Öteki Balkan ülkelerinin de birbirleriyle olan ilişkilerini düzeltmeleri gerekiyordu. Türkiye bu alanda da inisiyatif aldı. Balkan ülkelerini birbirlerine yaklaştırmak için uğraştı. 
Çok taraflı diplomatik girişimlerde bulundu. 

Fakat altı Balkan ülkesini bir ittifak çatısı altında toplamak mümkün olmadı. Bulgaristan’ın, hem Romanya, hem Yunanistan ve hem de Yugoslavya ile ciddi sorunları vardı. Sofya Hükûmeti, bazı Bulgar topraklarının komşuları tarafından gasbedilmiş olduğunu düşünüyordu: Romanya’dan Güney Dobruca, Yugaslavya’dan Makedonya sınırlarında Bulgaristan lehine düzeltmeler yapılmasını istiyordu. 
Bulgaristan, Batı Trakya’dan Ege Denizi’ne çıkan bir koridor istiyordu, Yunanistan’dan Karaağaç (Aleksandropolis) Limanını istiyordu. Yani Bulgaristan Balkanlar’daki sınırların değitirilmesini istiyordu; diplomasi literatüründe sıkça kullanılmış bir ifadeyle Bulgaristan, “revizyonist” bir politika izliyordu; “statu quo’cu bir politka güden öteki Balkan ülkelerine ters düşüyordu. 

Arnavutluk da benzer bir tutum içindeydi; Yugoslavya ve Yunanistan’ın bazı Arnavut topraklarını işgal etmiş olduklarını düşünüyor ve bu komşularıyla var olan sınırları içine sindiremiyordu. Azınlıklar konusunda da hem Bulgaristan’ın hem de Aranvuluk’ın komşularıyla sorunları vardı. Oysa Balkan Paktı, hem mevcut sınırları korumak, hem de status quo’yu savunmak amacı güdüyordu. 
Dolayısıyla Bulgaristan gibi Arnavutluk da bu pakta katılmadılar. Paktın hazırlanması sırasında, gerek imzacı devletlerin kendi aralarında, gerek onlarla Bulgaristan arasında geniş ve çetin görüşme, danışma ve tartışmalar yaşandı. 

Balkan Paktı hazırlıklarının son aşamasında Sovyetler Birliriği ile de anlaşmazlık çıktı. Pakta katılacak devletler birbirlerinin sınırlarını karşılıklı olarak güvence altına alacaklardı, o zamanki ifadeyle “tekeffül edeceklerdi.”. Ruslar pirelendiler. Besarabya konusunu ortaya atıp Balkan Paktı’nın kurulmasına cephe aldılar. Sovyet Hükûmetini yatıştırma ve ikna etmek işini de Türkiye üstlendi. 
Türkiye ile Sovyetler Birliği arasında da geniş ve çetin görüşme, danışma ve tartışmalar yaşandı. 1925 tarihli Türk-Sovyet Saldırmazlık Antlaşmasına ek 1929 Protokolü uyarınca Türkiye, böyle bir paktı imzalayabilmek için Sovyetlerin onayını sağlamak durumundaydı. 
Sovyetleri ikna etmek ciddi bir sorun oldu. Sonunda Balkan Paktı’nın kimi hükümleri, Sovyet Hükûmetinin isteği doğrultusunda değiştirildi ve Türkiye, Pakta bir çekince koymak durumunda kaldı. 

Balkan Paktı, 9 Şubat 1934 günü Atina’da Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya arasında imzalandı. Bulgaristan ve Arnavutluk buna katılmadılar. Ancak Pakt, onlara da açık tutuldu. (Md. 3) 

Paktın 1. Maddesiyle, 4 devlet kendilerinin tüm Balkan sınırlarının güvenliğini, karşılıklı olarak, güvence altına alıyordu. Yani bu bir bölgesel savunma ittifakı, bölgesel bir yardımlaşma paktı idi. Saldırı olursa yardımlaşmayı öngörüyordu. Ek Protokjolün 2. Maddesi buna şöyle bir açıklık getirmişti: “Paktın amacı Balkan sınırlarını, bir Balkan Devletince girişilecek bir saldırıya karşı güvence altına almaktır.” Balkan sınırlarını tanımayan Balkan Devleti Bulgaristsan idi. Dolayısıyla Pakt, imzacı Devletlerin Balkan sınırlarının Bulgaristan’ın olası bir saldırısına karşı savunma amacı güdüyordu, ama bir saldırı amacı gütmüyordu. Bu konuda Bulgaristan’a ve Arnavutluk’a güvence veriliyordu. (Ek Protokol Md. 7). 

Balkan Paktı’nın esas metni sadece 3 maddeden oluşuyordu ve tam olarak şudur: 

4. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***

ATATÜRKÜN KÜRESEL YÖNÜ ÜZERİNE. BÖLÜM 2

ATATÜRKÜN KÜRESEL YÖNÜ ÜZERİNE. BÖLÜM 2



III  Atatürk Hakkında Yabancı Devlet Adamlarının Anıtkabir Defterine Yazdıklarından Örnekler 

31 Mayıs 1965: Hindistan Cumhurbaşkanı Zakir Hüseyin Atatürk’ün Anıtkabir defterine şunları yazmıştır: 
“Dünyanın en büyük ve asil ölülerinden birinin huzurunda insan huşu ve hayranlık içinde durur. 

Kendi halkının Atası olan Kemal Atatürk, hürriyetlerine kavuşmak ve bu hürriyet üzerine dayanan güzel bir hayat kurmak amacı ile gayret sarfeden bütün milletler için ilham kaynağı olmuştur. 

Büyük adamın hâtırasını selâmlarım.” 27 9 Haziran 1965: Cezayir Cumhurbaşkanı Tayyib Bulharef Atatürk’ün Anıtkabir defterine şunları yazmıştır: 

“Vatanına ve insanlığa hürriyet örneğini veren Atatürk’e Tayyib Bulharef’ten saygılar. Tanrı ruhunu şad etsin.”28 
20 Temmuz 1966: Sovyetler Birliği Başbakanı A. Kossigin Atatürk’ün Anıtkabir defterine şunları yazmıştır: 

“Mümtaz bir asker, büyük bir devlet adamı, milletinin öğretmeni ve önderi olan Atatürk adı, Sovyetler Birliği’nde bilinmekte ve derin saygı görmektedir. 
Atatürk Sovyetler Birliği ile barış politikasını tahakkuk ettirmiş ve iki memleket arasında siyasi ve iktisadi işbirliğinin gelişmesine vesile olmuştur. 

İki devlet ve millet arasındaki ilişkiler Atatürk devrinde parlak sayfalar kazanmıştır. Hatırasına hürmeten” 29 
1967: Etyopya İmparatoru Haile Selassie Atatürk’ün Anıtkabir defterine şunları yazmıştır: 

“Türk halkının hizmetkârı olan ve kendisini memleketinin hizmetine vakfetmiş olan Kemal Atatürk’ün son istirahatgâhını ziyaret ettik. 
O’nun kendi memleketine yaptığı millî hizmet bütün dünya için güzel bir örnek olmuştur.”30 

15 Eylül 1967: Ürdün Kralı Hüseyin Bin Tallal Atatürk’ün Anıtkabir defterine şunları yazmıştır: 
“Dünyanın en büyük kahramanlarından biri burada yatmaktadır. 

Bu şahsiyet hiç kimseyle kıyaslanamaz, çünkü O, çeşitli özellikleriyle en büyüktü, O yepyeni bir Türkiye kurmuştur, denilebilir. Çünkü, en nazik döneminde bulunuyordu. O, ideallerini nasıl gerçekleştireceğini ve yolunu nasıl çizeceğini biliyordu. O, gelecek kahramanlar için bir modeldi. O, savaştaki kahramanlığı sayesinde düşmanı ülkesinden kovdu ve ülkesinin bağımsızlığını ve özgürlüğünü kazandı. 

O, barıştaki kahramanlığı ile yeni ve müreffeh bir ülke kurdu. Yani ülkesinin itibarını yükseltti. Hak Teala onun yerini cennet etsin.”31 

20 Mart 1968: Bulgaristan Başbakanı Todor Jivkov Atatürk’ün Anıtkabir defterine şunları yazmıştır: 

“Bulgar halkı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Kemal Atatürk’ü saygıyla anar. O’nun ifade etmiş olduğu ‘Türkiye ve Bulgaristan dost olmalıdır’ sözlerine bizde çok büyük değer verilir. 
İki komşu devletin ilişkileri, ileride iki milletin refahı dostluk ve geniş işbirliği ruhu içinde, Balkanların ve bütün dünya sulhu için gelişeceğine güvenle bakmalıyız.” 32 

29 Mart 1968: Yugoslavya Başbakanı Mika Spiljak Atatürk’ün Anıtkabir defterine şunları yazmıştır: 

“Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin çok değerli bir askerî ve unutulmaz bir lideridir. Dünyada ve Türk Milletinde bıraktığı iz çok derindir. Kendi milletine ve dünyaya en iyi bir örnektir. Türk milletinin O’na olan inancı ve O’nun izinde gitmesi daima takdirle anılır.”33 

30 Nisan 1970: Pakistan Cumhurbaşkanı General Yahya Han Atatürk’ün Anıtkabir defterine şunları yazmıştır: 

“Bizler Pakistan’da Türkiye’nin büyük lideri Atatürk’e en büyük saygıyı beslemekteyiz. Gerçekten, bizler kendisini, Türk halkı tarafından 
benimsendiği kadar bizim ülkemizin de lideri olarak kabul etmekteyiz.”34 

18 Ekim 1971: İngiltere Kraliçesi Ellisabeth II, Atatürk’ün Anıtkabir defterine şunu yazmıştır. 

“Savaşta ve barışta kahraman, Türk milletinin Ata’sına hürmetlerimi sunarım.”35 

1 Nisan 1972: Sovyetler Birliği Prezidyum Başkanı N. Podgorny, Anıtkabir Defteri’ne Atatürk hakkında şunları yazmıştır: 

“Kendisini Türkiye Cumhuriyeti’nin seçkin bir devlet adamı ve askeri; memleketimizin büyük dostu olarak sayan biz Sovyetler yeni Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün hatırası önünde saygıyla eğiliriz:”36 

Türkiye 17 Yılda 40 Dostluk Antlaşması Yaptı (1921-1937) 

Atatürk döneminde Türkiye’nin yabancı ülkelerle ilişkilerinde göze çarpan bir yenilik şu olmuştur: Türkiye, herhangi bir ülke ile resmi ilişki kurarken, önce o ülkeyle masaya oturup bir dostluk antlaşması yapma yolunu benimsemiştir. Osmanlı diplomasisinde böyle bir uygulama veya gelenek yoktu ve hiç olmamıştı. Bu, tamamen Atatürk dönemime özgü bir uygulama idi. 

Osmanlı Devleti, sanki dünya ile sürekli kavgalıymış gibi gösteriliyor ve öyle görülüyordu. Gerçi Osmanlı hükûmeti zaman zaman (ve örneğin Kırım Savaşı’nda olduğu gibi bazı) yabancı ülkelerle ittifaklar yapıyordu ama kısa süren böyle dostluklar ve ittifaklar da sanki arıziymiş, geçiciymiş gibi görülüyordu. 

Yeni Türkiye ise bütün ülkelerle barışık olduğunu dünyaya gösterdi. Atatürk Türkiyesi’nin yabancı devletlerle dostluk anlaşmaları imzalayarak resmi ilişki kurma biçimindeki diplomasi pratiği daha İstiklâl Savaşı içinde, 1921 yılında başladı. Ankara Hükûmeti, 1 Mart 1921’de Afganistan’la, 16 Mart 1921’de Sovyet Rusya ile ve 2 Ocak 1922’de Ukrayna ile dostluk antlaşmaları imzaladı. Türkiye 1923 yılının 23 Temmuz günü, yani Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanmasından bir gün önce Polonya ile bir dostluk antlaşması imzalamıştır. 

Bunu, aynı yılın 10 Aralık günü Arnavutluk’la, 18 Aralık günü de Macaristan’la yapılan dostluk antlaşmaları izlemiştir. Ertesi yıl 8 ülkeyle, 1925 yılında da 5 ülkeyle dostluk antlaşmaları imzalanmıştır. Bu yöntem daha sonraki yıllarda da sürüp gitmiştir. Türkiye, 19211937 yılları arasında 16 yılda tam 40 dostluk antlaşması imzalamıştır. Dostluk antlaşmaları yapılırken, devletler arasında herhangi bir ayrım gözetilmemiştir. Uzak-yakın, büyük-küçük, önemli-önemsiz dünyanın bütün bağımsız devletleriyle benzer antlaşmalar yapılması  amaçlanmış tır. Atatürk’ün sağlığında yeryüzündeki bütün bağımsız devletlerin sayısı da topu topu 50 kadardı. 

Atatürk Zamanında Türkiye’nin Dostluk Antlaşmaları 

İmzaladığı Devletlerin Listesi 37 (Devletlerin alfabetik sırasıyla) 
Devletler Antlaşma tarihi İmzalandığı yer 

1. Afganistan 1 Mart 1921 Moskova 
2. Afganistan 25 Mayıs 1928 Ankara 
3. Almanya 3 Mart 1924 Ankara 
4. ABD 17 Şubat 1927 Ankara (Nota değişimiyle) 
5. Arjantin 29 Haziran 1926 Roma 
6. Arnavutluk 10 Aralık 1923 Ankara 
7. Avusturya 28 Ocak 1923 İstanbul 
8. Brezilya 8 Eylül 1927 Roma 
9. Bulgaristan 18 Ekim 1925 Ankara 
10. Çekoslovakya 11 Ekim 1924 Ankara 
11. Çin 4 Nisan 1934 Ankara 
12. Danimarka 26 Ocak 1925 Ankara 
13. Estonya 1 Aralık 1924 Varşova 
14. Finlandiya 9 Aralık 1924 Varşova 
15. Fransa 30 Mayıs 1926 Ankara 
16. Fransa 3 Şubat 1930 Paris 
17. Hollanda 16 Ağustos 1924 Ankara 
18. İngiltere 5 Haziran 1926 Ankara 
19. İran 22 Nisan 1926 Tahran 
20. İran 5 Kasım 1932 Ankara 
21. İspanya 27 Eylül 1924 Ankara 
22. İsveç 31 Mayıs 1924 Ankara 
23. İsviçre 19 Eylül 1925 Cenevre 
24. Letonya 3 Ocak 1925 Varşova 
25. Litvanya 17 Eylül 1930 Moskova 
26. Macaristan 18 Aralık 1923 İstanbul 
27. Meksika 25 Mayıs 1927 Roma 
28. Mısır 7 Nisan 1937 Ankara 
29. Norveç 2 Mayıs 1925 Moskova 
30. Polonya 23 Temmuz1923 Lozan 
31. Romanya 17 Ekim 1933 Ankara 
32. Sovyet Rusya 16 Mart 1921 Moskova 
33. SSCB 17 Aralık1925 Paris 
34. Suudi Arabistan 3 Ağustos 1929 Mekke 
35. Şili 30 Ocak 1926 Roma 
36. Ukrayna 
37. Uruguay 
38. Yugoslavya 
39. Yugoslavya 
40. Yunanistan 

22 Ocak 1922 Ankara 
4 Ocak 1929 Roma 
28 Ekim 1925 Ankara 
27 Kasım 1933 Belgrad 
30 Ekim 1930 Ankara 


Atatürk Zamanında Türkiye’nin Dostluk Antlaşmaları İmzaladığı Devletlerin Listesi (Kronolojik sırayla) 

Devletler 

1. Afganistan 
2. Sovyet Rusya 
3. Ukrayna 
4. Polonya 
5. Arnavutluk 
6. Macaristan 
7. Avusturya 
8. Almanya 
9. İsveç 
10. Hollanda 
11. İspanya 
12. Çekoslovakya 
13. Estonya 
14. Finlandiya 
15. Letonya 
16. Danimarka 
17. Norveç 
18. İsviçre 
19. Bulgaristan 
20. Yugoslavya 
21. SSCB 
22. Şili 
23. İran 
24. Fransa 
25. İngiltere 
26. Arjantin 
27. ABD 
28. Meksika 
29. Brezilya 
30. Afganistan 
31. Uruguay 
32. Suudi Arabistan 
33. Fransa 
34. Litvanya 
35. Yunanistan 
36. İran 
37. Romanya 
38. Yugoslavya 27 Kasım 1933 Belgrad 
39. Çin 4 Nisan 1934 Ankara 
40. Mısır 7 Nisan 1937 Ankara 


Antlaşma tarihi 

1 Mart 1921 
16 Mart 1921 
22 Ocak 1922 
23 Temmuz 1923 
10 Aralık 1923 
18 Aralık 1923 
28 Ocak 1923 

İmzalandığı yer 

Moskova 
Moskova 
Ankara 
Lozan 
Ankara 
İstanbul 
İstanbul 

3 Mart 1924 
31 Mayıs 1924 
16 Ağustos 1924 
28 Eylül 1924 
11 Ekim 1924 
1 Aralık 1924 
9 Aralık 1924 
3 Ocak 1925 
26 Ocak 1925 
2 Mayıs 1925 
19 Eylül 1925 
18 Ekim 1925 
28 Ekim 1925 
17 Aralık1925 
30 Ocak 1926 
22 Nisan 1926 
30 Mayıs 1926 
5 Haziran 1926 
29 Haziran 1926 
17 Şubat 1927 

25 Mayıs 1927 
8 Eylül 1927 
25 Mayıs 1928 
4 Ocak 1929 
3 Ağustos 1929 
3 Şubat 1930 
17 Eylül 1930 
30 Ekim 1930 
5 Kasım 1932 
17 Ekim 1933 

Ankara 
Ankara 
Ankara 
Ankara 
Ankara 
Varşova 
Varşova 
Varşova 
Ankara 
Moskova 
Cenevre 
Ankara 
Ankara 
Paris 
Roma 
Tahran 
Ankara 
Ankara 
Roma 
Ankara (Nota değişimiyle) 
Roma 
Roma 
Ankara 
Roma 
Mekke 
Paris 
Moskova 
Ankara 
Ankara 
Ankara 

17 yılda dört kıtaya yayılan 40 dostluk anlaşması. Atatürk Türkiyesi, dört kıtaya dostluk elini uzatmıştı; doğusu, batısı, güneyi, kuzeyi ile yer küresine bir bütün olarak barış ve dostluk perspektifiyle bakıyordu.. Bu, Atatürk’ün dünyaya küresel veya global bakışı idi. Devlet kurucusu Atatürk, kurduğu devletin dış ilişkilerini bütünüyle barış ve dostluk temeline oturtmak istemiştir. Dünya ile barışık olduğunu somut biçimde göstermiştir. Türkiye Cumhuriyeti, bütün dünya milletleri ile dostluk bağları oluşturmayı amaçlamıştır. 
Yani Türkiye Cumhuriyeti, dış dünyaya “dar-ül harb” veya “savaş meydanı” olarak bakmıyor, barış meydanı, dostluk meydanı olarak bakıyordu. Tabir caizse “Dar-ül sulh” olarak bakıyordu ve dostluk antlaşmaları yaparak bunu dünyaya gösteriyordu, göstermişti. Ve imzalanan dostluk anlaşmaları, ilke olarak, gelip geçici değil, “ebedi dostluk” ilişkileri öngörüyordu. 

Evet Atatürk zamanında 40 dostluk antlaşması yapılmıştı. Fakat o dönemde Türkiye Cumhuriyeti’nin yabancı ülkelerle kurmuş olduğu sıcak ilişkiler sadece bu 40 antlaşmayla sınırlı kalmamıştı. “Dostluk anlaşması” etiketi taşımayan çeşitli ahdi belgelerle de yabancı devletlerle iyi ilişkiler kurulup pekiştirilmişti. İyi komşuluk anlaşmaları, adli yardımlaşma anlaşmaları, çeşitli modüs vivendi’ler vs.. 
Bazı dostluk anlaşmaları çok uzun ve çetin müzakereler sonunda imzalanabilmiş ti. Örneğin Ekim 1925’te Ankara’da imzalanan Türkiye-Bulgaristan Dostluk Anlaşması böyle bir anlaşmaydı. Bunun ve eklerinin müzakeresi çok çetin geçmiş ve iki yıl sürmüştü. 
Bazı devletlerle dostluk antlaşması imzalamadan önce aradaki bir dizi sorunu sabırla çözmek gerekmişti. Bu da yıllar almıştı. Yunanistan ile dostluk anlaşması ancak Cumhuriyetin onuncu yılında imzalanabilmişti... 

3. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***