SİYASAL KARAR ALMA ORGANLARI ÜZERİNDE ÇIKAR VE BASKI GRUPLARININ ETKİLERİ , BÖLÜM 9
II. SİYASAL KARAR ALMA ORGANLARI
Siyasal karar alma organları bulundukları siyasal sistemin özelliklerine göre degisiklik gösterebilirler. Örnegin bir monarside her konuda son sözü kral
söyleyebilirken modern demokrasilerde yönetilenler adına kararı yürütme ve yasama organları alırlar. Bu alınan kararlar ise bürokrasi eliyle uygulamaya geçirilir.
Çalısmanın sınırlandırılabilmesi amacıyla demokratik yöntemlerle idare edilen ülkelerdeki siyasi karar alma mekanizmaları incelenecektir.
Öncelikle siyasal karar almanın gerçeklestigi yapının ortaya konması gerekir.
İdris Küçükömer bu yapıyı Anayasa ve ona uygun diger kanunlar olarak tanımlamaktadır. Ona göre Anayasa ve diger kanunlar siyasal karar alma
mekanizmasının üst çatısıdır. Bu mekanizmanın alt yapısı ise gerçek demokrasilerde bir taraftan siyasi hammaddeyi ortaya çıkaran, diger taraftan da alınacak kararın sekillenmesine etki yapan, yardım eden veya engelleyen halk içindeki kisiler, gruplar ve sınıflardır. İste bu alt kısım siyasal karar alma mekanizmasından dıslanırsa o siyasi rejim demokrasi olmaktan uzaklasır. (KÜÇÜKÖMER,1963)
Siyasi arenada boy gösteren bütün siyasi partilerin amacı iktidar olmak eger iktidarda ise bu durumu devam ettirmektir. Ahmet Tan’a göre siyasal karar alma sürecinin temel aktörleri iktidar, muhalefet, bürokrasi, baskı grupları ve seçmenlerdir. (TAN, 2002:122-141)
Siyasal kararlar tüm toplum için baglayıcı kararlardır. Buradan hareketle siyasal kararların hükümet, siyasi partiler, baskı grupları gibi çesitli somut yapılar tarafından üretilerek yürütüldügü ileri sürülebilir. Aynı sekilde siyasal kararların yöneldigi alan birey olmayıp dogrudan dogruya kamunun kendisidir. Yine siyasal kararlar çatısma ve uzlasma terimlerini bünyesinde bulundurur. (ERYILMAZ,2004:141)
İlter Turan, siyasal karar alıcıları siyasa yapıcılar olarak adlandırmıs, yasama ve yürütme organları olarak siyasal karar alıcıları ikiye ayırmıstır. (TURAN,1986)
Günümüz modern toplumlarında siyasal karar alıcılar parlamento üyeleri, siyasi partiler, yerel yönetimler ile onları etkileyen bürokrasi, sivil toplum örgütleri, çıkar ve baskı grupları, medya ve üniversitelerdir.
A) PARLAMENTO
Günümüz siyasal sistemlerinde parlamentolar yasa yapma görevini yüklenmislerdir. Diger bir deyisle parlamentolar modern demokrasilerin yasama
organlarıdır. İlter Turan’a göre parlamentolar pek çok isleve sahiptir. Bunlar kural yapımı, temsil, mesrulastırma-emniyet subabı-çıkıs yolu olma, siyasal egitim ve toplumsallastırma, denetleme, hükümet danısmanlıgı ve yargı islevidir.
(TURAN,1986;166-179) Bu islevleri kısaca tanımlamak yararlı olacaktır.
Öncelikle parlamentolar yasa koyuculardır. Fakat bu yasaları kendi baslarına yapamazlar. Özellikle günümüzde gelisen teknoloji, iletisim ve uluslararası iliskiler neticesinde parlamento üyelerinin her konuda yeterince uzman olması düsünülemez.
Burada bürokratlar, baskı grupları, üniversiteler, sivil toplum örgütleri vb. unsurlar devreye girerler. Bu konu ileride islenecektir. Burada önemli olan parlamentoların kimi ülkelerde sadece sekli olarak kalsa da modern demokrasilerde tüm toplumu baglayıcı kararlar alabilmesidir.
Parlamentonun bir diger islevi temsildir. Yasama kurumlarının gelismesi, genis kitlelerin siyasal katılım hakkını elde etmesiyle bir paralellik gösterir. Söyle ki
milyonlarca insanın kendi kendilerini yönetmeye dogrudan katılması mümkün olamayacagından, bu islevin belirli aralıklarla seçilen temsilciler tarafından yapılması kaçınılmazdır. (TURAN, 1986:169)
Parlamentoların her ülkede toplumun tüm kesimlerini temsil ettigi söylenemez.
Örnegin Türkiye’de yüzde on seçim barajı mevcuttur. Bu oranın altında oy alan siyasi partiler ve dolayısıyla seçmenleri parlamentoda temsil edilemezler. İste böyle durumlarda önceki bölümlerde deginildigi üzere çıkar ve baskı grupları temsil islevi yerine getirirler. Yine de genel anlamıyla parlamentolar günümüz siyasal yasamında temsil kurumlarıdır.
Parlamentoların üçüncü islevi mesrulastırma, emniyet subabı olma ya da çıkıs yolu saglama islevidir. Bu islevlerden kast edilen yasama ve temsil yetenegi olmayan parlamentoların bile bir sekilde varlıgını sürdürmesidir.
Modern çagın siyasi diktatörlüklerinde göstermelik de olsa seçimler yapılmakta ve parlamentolar olusturulmaktadır. Bu parlamentoların olmasının amacı iç ve dıs kamuoyunda bir mesruiyet saglamaktır.
Parlamentoların dördüncü islevi siyasal egitim ve toplumsallastırma islevidir.
‘’Parlamentolar gerek seçmen kitlesini, gerek siyasal seçkinleri bilgilerle donatan ve yetistiren kurumlardır.’’ (TURAN,1986:175)
Aynı sekilde parlamentolar toplumsallasma saglayan kurumlardır. Örnegin genis ve bölgesel farklılasmaların yaygın oldugu Hindistan, ABD gibi ülkelerde temsilcilerin ortak çatı altında bir araya gelmeleri , ortak degerlerin olusmasına ve yaygınlasmasına yardımcı olacaktır. Turan’a göre bu bütünlestirici tecrübe ‘’ulusal düzeyde bir toplumsallasma olayıdır.’’(TURAN,1986:176)
Parlamentoların besinci islevi denetim islevidir. Demokrasilerin önemli özelliklerinden bir tanesi farklı kurumların birbirlerini denetlemesi yani çapraz
denetimdir. İste parlamentolar demokrasilerde bu denetimi yapacak kurumlardan bir tanesidir.(KONGAR,2000)
Modern demokrasilerde parlamentolar sistemin diger kurumlarını özellikle yürütme organı ve bürokrasiyi denetlemekle yükümlüdürler. Gensoru açılması, tahkikat komisyonu kurulması denetleme yöntemlerindendir.(TURAN,1986)
Parlamentoların altıncı islevi hükümete danısmanlık yapmaktır. Pek çok ülkede savas ilan etmek, uluslararası anlasmaları yürürlüge koymak gibi görevler yürütme organlarına bırakılmamıs, bu gibi konularda parlamento onayı aranmıstır. İste bu islev bir anlamda yürütme organına yani hükümete danısmanlık islevi olarak algılanmıstır.
Parlamentoların sonuncu islevi ise yargı islevidir. Örnegin Türkiye’de millet vekillerinin dokunulmazlıkları vardır ve dokunulmazlıkları kaldırılmadan hiçbir konuda yargılanamazlar. Bu durumun istisnaları anayasada öngörüldügü sekilde agır cezayı gerektiren suçüstü hali ve anayasanın 14’üncü maddesindeki
durumlardır.(GÖZLER;2005:190) Parlamento gerekli görürse bir millet vekilinin dokunulmazlıgını kaldırabilir. İste böyle durumlarda parlamentolar bir yargı islevi gerçeklestirmis olurlar.
B) SİYASİ PARTİLER
Siyasi partiler konusuna ilk bölümde deginilmistir.Çalısmanın konusu açısından siyasi partilerin iktidarda ya da muhalefette bulunmaları önem arz etmektedir. Çünkü baskı grupları her iki durumda da farklı yaklasımlar sergileyebilmekte ve farklı etkileme yöntemleri uygulamaktadırlar. Bu konu sonraki bölümlerde açıklanacaktır.
C) YEREL YÖNETİMLER
Yerel yönetimler tüm dünyada kamu yönetiminin çok önemli ve vazgeçilmez aktörlerindendir. Bütün kamu hizmetlerinin merkezi bir anlayısla tek elden ve tek bir yerden sunulması mümkün degildir.
Yerel yönetimleri ortaya çıkaran sebepler fonksiyonel etkinlik, demokrasinin gelismesi, özgürlük, özerklik ve yeniden paylasım degerleridir. (ERYILMAZ,2004:121- 124)
Yerel yönetimlerin pek çok islevi vardır. Bunlardan bazıları sunlardır. Yönetime katılma, kararlarda isabet, kaynakların yeniden paylasımı, idari ve mali özerklik
saglama, vb. Rusen Keles, yerel yönetimlerin varlık nedenlerini yönetsel ve toplumsal nedenler olmak üzere ikiye ayırmaktadır. (KELES, 2004:121-26)
Yönetsel nedenler tüm kamu hizmetlerinin tek bir merkezden sunulma olanaksızlıgının yarattıgı zorunluluklardır.
Toplumsal nedenler ise günümüzde ortaya çıkan yönetime katılma arzusudur.
İnsanlar yerel düzeydeki yönetim organlarına daha kolaylıkla katılabilmekte dirler.
Modern demokrasilerde örnegin Avrupa Birligini olusturan ülkelerde kabul edilen yerel yönetimlerin özerkligi kamu yönetimini etkileyen ve degistiren bir
kavramdır. 15 EK M 1985 yılında Avrupa Konseyinin yetkili organlarınca
Strasbourg’da imzalanan Avrupa Yerel Yönetimler özerklik sartına göre yerel yönetimler kanunlarla belirlenen sınırlar çerçevesinde, kamu islerinin önemli bir
bölümünü kendi sorumlulukları altında ve yerel nüfusun çıkarları dogrultusunda düzenleme ve yönetme hakkı ve imkanına sahip olmalıdır. (AVRUPA YEREL
YÖNETİMLER ÖZERKLİK ŞARTI. Md:1)
Buradaki özerklik kavramı idari ve mali konuları kapsamaktadır. Fakat özerklik bagımsızlık demek degildir. Merkezi yönetimin yerel yönetimler üzerindeki denetiminin yasalarca sınırlandırılmasıdır.
Denetim korunması amaçlanan çıkarların önemiyle orantılı olmalı, kanuna ve anayasal ilkelere uygunluk saglamak amacıyla yapılmalıdır.
Yerel yönetimlerin özerkligi onları çıkar ve baskı gruplarının hedefleri haline getirmistir. Bu konuya bir sonraki bölümde yerel yönetimlerle çıkar ve baskı gruplarının iliskileri açıklanırken deginilecektir. Fakat burada su söylenmelidir ki yerel yönetimler siyasal sistemlerde önemli karar alıcılar arasındadır. Bu kararların sadece yerel nitelikte olması da gerekmemektedir. Yerel yönetimler ulusal ve uluslararası düzeydeki siyasal kararları da etkileyebilmektedirler.
Ç) BÜROKRASİ
Kamuyu ilgilendiren siyasal kararları alan ve aynı zamanda uygulayan aktörlerden bir tanesi de bürokrasidir. Bürokrasi sözcük anlamı olarak bürolarda çalısan görevliler eliyle yönetim; büroların-yönetsel örgütlerin-kisisel olmayan ve kurallara dayanan yetkisi ve egemenligi anlamına gelmektedir.(BOZKURT,1998)
Sözlüklerde degisik bürokrasi tanımlamaları yapılmıstır. Çalısmanın konusu açısından bürokrasi siyasal kararların uygulamaya geçirildigi, çalısan personelin hak, sorumluluk ve iliskilerinin yazılı olarak belirlendigi, bütün islerin hiyerarsiye uygun olarak yerine getirilmesinin zorunlu olmasından dolayı formalitelerin önem kazandıgı kamu kurumları veya bu kurumlarda çalısan bireyler(DEM R ve ACAR;2002) olarak kabul edilecek ve bu anlamda kullanılacaktır.
İlter Turan da benzer sekilde bürokrasiyi kamu yönetimiyle görevlendirilmis kadroların tümü seklinde tanımlamaktadır. (TURAN ,1986,198)
Bürokrasinin çesitli islevleri vardır. Öncelikle bürokrasi yasa ve kuralların uygulayıcısıdır. Siyasal karar alıcıların aldıkları kararlar bürokratlar dolayısıyla
bürokrasi tarafından uygulamaya geçirilmektedir.
Bürokrasi kuralların uygulanması kadar uygulanacak kuralların yapımına da katkı saglar. Son kararı siyasi yöneticiler verseler de bürokratlar kuralların
hazırlanmasında sahip oldukları uzmanlıklarıyla son derece etkilidirler.
Bürokrasiler bir yönüyle baskı grubu gibi bir islev de görürler. Turan’a göre bu islev iki boyutludur. İlk boyutta bürokratlar kendi ortak çıkarları için karar vericileri etkilemeye çalısırlar. İkinci boyutta ise temsil ettikleri kesimin çıkarlarını savunurlar.
Bütçe görüsmelerinde her bakanlıgın kandi ödenegini arttırarak temsil ettigi kesimlere daha fazla kaynak aktarma gayreti ikinci boyuta örnek olarak gösterilebilir. (TURAN, 1986)
Bürokrasinin bir diger islevi ise toplum ile siyasi yöneticiler arasındaki çok yönlü iletisimin saglanmasıdır.
Bürokrasinin en önemli islevi ise bir anlamda yargı islevini andıran faaliyetlerde bulunmasıdır. İsçi-isveren uzlasmazlıklarında Çalısma Bakanlıgı’nın hakem rolü
oynaması bu duruma örnek olarak gösterilebilir. (TURAN,1986)
Sonuç olarak su husus önemle belirtilmelidir ki bürokrasi siyasal kararları uygulamaya aktaran ve sürekli büyüme egiliminde olan bir yapılasmadır. Durum böyle olunca çıkar ve baskı gruplarının bürokratlara kayıtsız kalması düsünülemez. Çıkar ve baskı grupları ile bürokrasinin iliskileri ileri bölümlerde açıklanacaktır
D) SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ İLE ÇIKAR VE BASKI GRUPLARI
Sivil toplum örgütleri ve bir anlamda sivil toplum anlayısının türevleri olan çıkar ve baskı grupları çalısmanın ikinci bölümünde ayrıntılarıyla incelenmistir. Burada kamu yönetimi sözlügündeki sivil toplum örgütü tanımı verilecektir. Sivil toplum örgütünden kastedilen hükümet dısı ya da gönüllü kuruluslardır.
Gönüllü kuruluslar önceden belirlenmis toplumsal , kültürel, sanatsal , bilimsel amaç ya da amaçlar çerçevesinde gönüllü olarak bir araya gelen, örgütlesen ve o amaçlar dogrultusunda faaliyette bulunan kisilerin olusturdukları tüzel kisiligi ve sürekliligi olan örgütsel yapılardır. (BOZKURT,1998)
Sivil toplum kurulusları Türkiye’de genellikle dernek veya vakıf statüsünde faaliyet göstermektedir. Sivil toplum kurulusları canlı, dinamik bir toplumun
olusmasına yol açan yapılardır. Mehmet Turgut’a göre demokrasinin kurulup köklesmesi için devlet gücünden bagımsız kuruluslara ihtiyaç vardır. ste canlı bir toplum ve köklesmis bir demokrasi için ihtiyaç duyulan gönüllü özerk kuruluslar sivil toplum örgütlerinin ta kendisidir.(TURGUT,1998)
E ) MEDYA
Genel anlamıyla medya yazılı ve görsel basın demektir. Medyanın en bilinen
islevi iletisim saglamasıdır. Sosyal bilimler sözlügü medyayı kitle iletisim araçlarıyla es anlamlı tutmakta ve genis kitleleri eglendirmek, kitlelere bilgi veya mesaj ileterek onları bilgilendirmek, yönlendirmek veya denetlemek gibi amaçlarla kullanılan televizyon, radyo, gazete ve dergi gibi yazılı ve görsel araçlar seklinde tanımlamaktadır. (DEMİR ve ACAR,;2002)
Yazılı ve görsel basın veya diger adıyla medya her ülkede siyasal karar alma sürecinin en önemli aktörleri arasındadır. Medyanın kendisi siyasal karar alma sürecinin bir aktörü olmakla beraber aynı zamanda siyasal karar alma sürecinde bulunan bütün aktörlerin özellikle çıkar ve baskı gruplarının kullandıgı bir araçtır.
Medyanın gücü kitlelere ulasabilmesi ve kamuoyunu dogru bilgilendirebildigi gibi kamuoyu olusturabilme gücünü de elinde bulundurmasıdır. Hasan Cemal anılarında 12 Mart 1971’de yasanacak muhtıra öncesinde tek amaçlarının yayınladıkları YÖN ve DEVRİM dergileri vasıtasıyla silahlı kuvvetleri kıskırtıp önce bir darbe yaptırmak sonra da inandıkları devrimi gerçeklestirmek oldugunu ifade etmektedir. (CEMAL,1999)
Türkiye’de yasanan 1960 ve 1980 yıllarındaki askeri müdahalelerde darbe yapıp yönetimi ele geçirenler öncelikle o dönemin tek yayın kurulusu olan Türkiye Radyo ve Televizyon (TRT) kurumunu ele geçirmisler ve yönetime ne maksatla el koyduklarını TRT radyo ve televizyonu vasıtasıyla tüm dünyaya ifade etmislerdir. Sadece yukarıda yasanan örnekler bile medyanın ülke yönetimlerindeki önemini göstermeye yeter niteliktedir.
Coskun Can Aktan’a göre ise medya toplumdaki güç odaklarından bir tanesidir.
Medya enformatik güç odagı olarak bilgi toplumu ve demokrasi açısından büyük önem tasısa da sınırsız bir güç haline gelmemeli, sınırlandırılmalıdır.(AKTAN,2003)
Medya bir yönüyle halkın yönetime katılımını saglayabilecek araçlardan bir tanesidir. Özellikle yalnızca temsil hakkının verildigi bir seçim sürecinde, toplumu dogrudan ilgilendiren her kararın alınmasında medya kanalı ile katılım saglanabilecektir. Bununla birlikte bu katılım karar alma sürecinde bir bilinç
olusturacak düzeyde olmalı , bu amaçla medyadan faydalanılmalı fakat medya tarafından belirlenmemelidir. (KAHRAMAN,1995) Baska bir ifadeyle medyalar
kamuoyunu yansıtmalı fakat manipule etmemelidir.
Tüm olumlu ve olumsuz yönleriyle medya siyasal karar alma süreçlerinin en önemli aktörlerindendir.
F ) ÜNİVERSİTELER
Üniversiteler siyasal karar alma sürecini kimi zaman dogrudan genellikle de dolaylı olarak etkileyen aktörlerdir.
Üniversiteler tüm modern demokrasilerde mevcut olan yüksek ögrenim kurumlarıdır. Siyasal karar alma sürecindeki hemen her aktörün bir sekilde yetistirildigi egitim kurumlarıdır. Egitimin insan yasamındaki rolü ise her seyden önemlidir. İste üniversiteler birer egitim kurumu olma yönüyle tüm siyasal karar alıcıları yetistirmekte ve dolaylı olarak verdikleri egitim neticesinde siyasal karar alma sürecini etkilemektedirler.
Üniversiteler kendilerini ilgilendiren konularda siyasal karar alma sürecine dogrudan müdahil olabilmekte ve bir baskı grubu gibi islev görebilmektedirler.
İster dolaylı ister dogrudan olsun üniversiteler tüm demokratik devletlerde siyasal karar alma sürecinin önemli aktörlerindendir. Çünkü toplumları ve bir ölçüde tüm dünyayı biçimlendiren teknolojik ve bilimsel gelismeler egitim kurumları tarafından gerçeklestirilmektedir. Bilim ve teknoloji siyasal karar alma sürecinin dısında olsa da bu süreci etkileyen bir aktördür. (TAN,2002)
Siyasal karar alma sürecinin aktörleri yukarıda açıklanmaya çalısılmıstır. Bu süreç daha önce de belirtildigi gibi dinamik bir süreçtir. Zaman zaman bu dinamik sürece yeni aktörler de dahil olabilir.
Siyasi partiler, baskı grupları, sivil toplum kurulusları ve yukarıda sayılan diger yapılar siyasal karar alma sürecinin etkili aktörleridir. Bu siyasi yapılar temelde kamu problemlerini tanımlamakta, çözüm teklifinde bulunmakta, vatandasların siyasi önceliklerinin bir araya gelmesini saglamakta, oy verenleri harekete geçirmekte ve hükümetle toplum arasında iletisim saglamaktadırlar. ste bu açıdan bakıldıgında demokratik siyasal karar alma sürecinde yoklukları kabul edilemez bir gerçektir. (BURSTEIN ve LINTON;2002)
III. SİYASAL KARAR ALMA ORGANLARI İLE ÇIKAR VE BASKI GRUPLARI ARASINDAKİ İLİŞKİLER
Çalısmanın bu bölümünde daha önce kavramsal boyutları incelenmis olan siyasal karar alma sürecindeki aktörler ile çıkar ve baskı grupları arasındaki iliskiler
incelenecektir.
Önceki bölümlerde deginildigi üzere çıkar ve baskı grupları siyasal karar alma sürecindeki bütün aktörler ile iliski kurabilmektedirler. Çıkar ve baskı grupları ile
siyasal karar alıcılar arasındaki iliskiler yasama organı ile kurulan, yürütme organı ile kurulan, yerel yönetimlerle kurulan, bürokrasi ile kurulan ve medya ile kurulan iliskiler olarak bes alt baslık altında incelenecektir.
A) YASAMA ORGANI (PARLAMENTO) İLE ÇIKAR VE BASKI GRUPLARI ARASINDAKİ, İLİŞKİLER
Parlamentolar hemen her siyasal sistemde önemli karar alma organlarından bir tanesidirler. Özellikle parlamentoların serbest siyasi seçimlerde olusturuldugu ülkelerde milletvekilleri seçim öncesi ve seçim sonrasında baskı gruplarının en çok etkilemeye çalıstıkları hedeflerden bir tanesi olmuslardır.
Baskı grupları önceki bölümlerde incelendigi üzere amaçlarına erismek için çok degisik yöntemler kullanabilmektedirler. Baskı gruplarının yasama organını yani
parlamentoyu olusturan milletvekillerini etkilemek üzere kullandıkları birinci yöntem seçimler esnasında bir milletvekilini desteklemek veya karsı oy vermek seklinde gerçeklesmektedir. Bu destek maddi de olabilmektedir. (AY,2003:214)
Baskı gruplarının parlamentoyu etkileme yöntemlerinden bir tanesi de kendi üyelerinin özellikle yönetici kadrolarının bir kısmının milletvekili olarak parlamentolara dahil edilmesidir. Önceki bölümlerde örneklendigi gibi Türkiye’de isçi sendikaları baskanlıgı yapmıs Bayram Ali Meral, Rıdvan Budak ve Necati Çelik seçimlere katılmıs ve parlamentoya milletvekili olarak girmislerdir.
Baskı gruplarının parlamentoları etkileme faaliyetlerinden belki de en önemlisi yüz yüze görüsme ve lobiciliktir. Baskı grupları kendilerini ilgilendiren siyasal
kararların alınması esnasında karar alma sürecinin her asamasına katılarak bu süreci kendi üyelerinin çıkarlarını maksimize etmek için etkilemeye çalısırlar. Baskı grupları öncelikle alınacak karara dayanak olacak konularda ön bilgiler sunabilir, hatta kanun teklifleri hazırlayabilir, hazırlanan kanun tekliflerini destekleyebilir ya da engelleyebilirler.
Baskı gruplarının parlamento üyelerini etkilemek için kullandıkları tüm yöntemlerin amacı öncelikle parlamento üyelerini isteklerinin haklı ve mesru oldugu konusunda inandırmaktır. Eger bunu basaramazlar ise kendi çıkarlarına zarar verecegine inandıkları kanunun çıkmasını engellemeye çalısırlar. Kanunun çıkmasını engelleyemezlerse, kanunun geri alınmasına çalısırlar. Burhan Kuzu baskı gruplarının bu yöntemleri uygularken ellerindeki en büyük kozunun seçmenlerin oyu oldugunu vurgulamıs ve 1961seçimlerinden önce Türkiye’de TÜRK- S adlı isçi sendikasının 9 milletvekilini isçi ve toplum aleyhinde çalıstıkları gerekçesiyle seçmenlere sikayet etmesini örnek göstermistir. Bu milletvekilleri ya seçimi kazanamamıs ya da seçimden çekilmislerdir.. (KUZU,1985:97)
Baskı grupları parlamenterleri etkilemeye çalısırken degisik zamanlarda parlamentolara ziyaretler gerçeklestirebilirler. Örnegin Türkiye’de çok etkili bir baskı grubu olan Türk Sanayicileri ve İş adamları Dernegi (TÜSİAD) yayınladıgı bir bültenle TÜSİAD parlamento İsleri Komisyonunun 24 KASIM 2004’te parlamentoyu ziyaret ederek iktidar ve ana muhalefet partisi grup baskan vekilleri ve önemli komisyon baskanları ile görüsmelerde bulundugunu kamuoyuna duyurmustur. Görüsülen konular ise AB üyelik süreci, siyasi ve ekonomik istikrar ortamının yerlesmesi, hukuk düzeni ve yargı reformu, yatırım ortamının iyilestirilmesi, siyasi partiler ve seçim kanunları gibi konulardır.(TUSIAD, Basın Bülteni,2004)
Yukarıda italik harflerle belirtilen konular açıkça görüldügü üzere ekonomik yani maddi hususlara dayanmaktadır. TÜS AD elbette bu görüsmelerde beklentilerini
siyasal karar alıcılara yüz yüze görüsme ile iletmistir.
Tayyar Arı kimi baskı gruplarının tüm zamanlarını yasama sürecini yani parlamentoları etkilemeye ayırdıgını, fakat bunun yürütme gibi diger siyasal karar alıcıları etkilemeye çalısmadıkları anlamına gelmedigini vurgulamaktadır. Elbette ki tüm baskı grupları amaçları neyi gerektiriyorsa onu yapmaktan kaçınmaz ve bu amaçlarla ilgili her aktörü etkilemeye çalısırlar. Ve bu amaçla parlamentoları etkilemek için kullanılan yöntem özellikle ABD’de lobicilik olarak adlandırılmıstır. (ARI,1997:135)
Sonuç olarak çıkar ve baskı gruplarının modern demokrasilerde en çok etkilemeye çalıstıkları organlardan biri olan parlamentolar mevcut seçim ve yönetim sistemleri devam ettikçe her zaman etkileme faaliyetlerine maruz kalacaklardır. Çünkü toplumu ilgilendiren tüm yasama faaliyetleri parlamentolarda gerçekleşmektedir.
Baskı gruplarının özellikle ilgilendigi uluslararası yapılardan bir tanesi de
AB’nin önemli organları arasında yer alan Avrupa Parlamentosudur. Önceki bölümde de deginildigi üzere AB’nin önemli karar alma organları arasında bulunan Avrupa Parlamentosunu etkilemeye çalısan üç tip baskı grubu mevcuttur. Bunlar Eurogruplar, ulusal federasyonlar ve AB dısındaki ülkelerden gelen özellikle çok uluslu sirketlerin olusturdugu baskı gruplarıdır. Bu konuya daha önce deginilmistir. Çalısma konusu açısından en çok önem tasıyan husus Avrupa Parlamentosunun etkinliginin görüs bildirmekle sınırlı kaldıgı dönemde çıkar ve baskı gruplarının etkilemeye çalıstıkları bir merkez olmayısıdır. Diger bir deyisle ne zamanki Avrupa Parlamentosunun ortak karar alma ve isbirligi prosedürü altında karar alma ile ilgili yetkileri genisletilmis, iste tam bu dönemde Avrupa Parlamentosu üyeleri baskı gruplarının hedefi olmuslardır. (ALKAN,1999:47)
Avrupa Parlamentosunun ve Avrupa Birligini etkilemeye çalısan grupların büyük çogunlugu (%95) ekonomik amaçlı baskı gruplarıdır.(ALKAN,1999:50)
Bununla birlikte sosyal amaçlı baskı gruplarının giderek artan oranda parlamentoları etkilemeye çalısacagı da öngörülebilir bir gerçektir.
Tüm bunlar göstermektedir ki baskı grupları, gönüllü kuruluslar gibi sosyal içerikli örgütlenmeler siyasal kararlar üzerindeki etkinliklerini giderek artırmaktadırlar.
Buradaki en önemli tehlike ise siyasal karar alma sürecinin temel aktörü olan siyasi partilerin toplumsal destekten yoksunlasması ve STK’nın siyasi partilerin islevini üstlenmesidir. Bu durum demokrasinin isleyisini tehlikeye düsürebilir.
10 CU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,
***