baskı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
baskı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Kasım 2018 Cuma

SİYASAL KARAR ALMA ORGANLARI ÜZERİNDE ÇIKAR VE BASKI GRUPLARININ ETKİLERİ , BÖLÜM 10

SİYASAL KARAR ALMA ORGANLARI ÜZERİNDE ÇIKAR VE BASKI GRUPLARININ ETKİLERİ , BÖLÜM 10


B) YÜRÜTME ORGANI İLE ÇIKAR VE BASKI GRUPLARI ARASINDAKİ İLİŞKİLER 

Modern demokrasilerin pek çogunda yasama, yürütme ve yargı islevleri kuvvetler ayrılıgı prensibine göre kurumlasmıstır. Sosyal bilimler sözlügüne göre 
kuvvetler ayrılıgı “herhangi bir siyasal sistemde devletin üç temel islevi olan yasama, yürütme ve yargının ayrı ayrı ve birbirini denetleyen organlar tarafından yerine getirilmesi” (DEMİR ve ACAR,2002;260) seklinde tanımlanmaktadır. 

Modern demokrasilerde genellikle yürütme organı devlet baskanı ve hükümetten olusur. Türkiye Cumhuriyeti anayasası” yürütme yetkisi ve görevinin Cumhurbaskanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir.’’ (T.C. ANAYASASI, Md.8) hükmünü amirdir. Bu maddede açıkça görüldügü üzere yürütme organı devlet baskanı ve hükümet (Bakanlar Kurulu) olarak iki baslı bir yapıdadır.Turan’ a göre bunun sebebi özünde her toplulukta mevcut olan çıkar çatısmalarını da içeren siyasetin muhtemel toplumsal bölücülükle sonuçlanabilecek etkilerini telafi etme düsüncesidir.(TURAN, 1986, 189) Diger bir deyisle devlet baskanı partizanca mücadelenin dısında olup rejimin mesrulugunu temsil eden bir makamdır. 

Yürütme organlarının da çesitli, islevleri vardır. Turan’ a göre bu islevler siyasal, yasal ve idari liderlik, dıs siyaset yapımı, silahlı kuvvetlerin komutası, yargı ve 
temsil islevidir.(TURAN, 1986: 195-197) 

Yürütme organlarının yukarıda sayılan islevlerinden siyasal, yasal, idari liderlik ile dıs siyaset yapımı çıkar ve baskı gruplarının etkinlik saglama faaliyetlerine 
alabildigince açıktır. Örnegin hükümetler sorunların saptanması, çözüm üretilmesi elde mevcut kaynakların çesitli sorun alanlarına dagıtılması gibi görevlerle yükümlüdürler. 

İşte tam bu noktada çıkar ve baskı gruplarının faaliyetleri baslamaktadır. 
Çıkar ve baskı grupları hükümetleri (yürütme organlarını) sorunların teshis edilmesinden baslayarak, çözüm üretilmesi ve kaynak dagıtılmasına kadar her asamada önceki bölümlerde ayrıntılarıyla açıklanan yöntemleri kullanarak etkilemeye ve üyelerinin çıkarlarını maksimize etmeye çalısırlar. Örnegin Türkiye Soförler ve Otomobilciler Federasyonu (TSOF) 12 Nisan 2006 tarihli Sabah Gazetesinde yarım sayfa ilan vererek medyayı kullanarak kamuoyu olusturmak ve hükümeti etkilemek istemistir. Bahis konusu ilanda TSOF çesitli illerde yasanan ve 150 taksici esnafının öldürülmesine yol açan gasp olaylarını önlemek için hükümetten bir defaya mahsus olmak üzere koruma kabinli yeni model taksiler için özel tüketim vergisi (Ötv) ve katma deger vergisi (kdv) indirimi talep ettiklerini “ ölüyoruz duyun sesimizi diye defalarca 
haykırdık duyan olmadı” gibi tehditkar ve suçlayıcı ifadelerle beyan etmistir. (SABAH,12.04.2006:17) 

Yukarıda açıklanan olay bir baskı grubunun üyelerine fiziki güvenlik ve maddi çıkar saglamak adına medyayı kullanarak kamuoyu olusturma ve hükümeti zor durumda bırakma faaliyetidir. 
Yürütme organlarının (hükümetlerin) çıkar ve baskı gruplarının faaliyetlerine açık olan bir diger islevi ise dıs politika sahasıdır. Önceki bölümlerde çıkar ve baskı 
gruplarının islevleri incelenirken bu husus incelenmistir. Yine de her hükümetin özellikle basbakan ve dısisleri bakanının dıs gezilerine pek çok is adamının katılması bu konunun en güzel örnegini teskil etmektedir. Ayrıca hükümetler kendi ülkelerine ait firmaların diger ülkelerden alacaklarını dahi dıs politika konusu yapabilmektedir. 

Yine herhangi bir hükümetin diger hükümetlerle ekonomik anlasmalar imzalaması ya da insan hakları, çevre sorunları gibi baglayıcı metinlere imza atması bütün çıkar ve baskı gruplarını yakından ilgilendirmektedir. 
Türkiye’nin önde gelen baskı gruplarından birisi olan Türk Sanayicileri ve İş Adamları Dernegi (TÜSİAD) tüzügünde amaçlarından bir tanesinin ülkenin iç ve dıs sorunları ile ilgili görüs ve öneriler olusturmak ve karar organlarına aktarmak oldugunu açıkça ifade etmektedir.(TÜSİAD TÜZÜGÜ,MD : 3) 

Çıkar ve baskı gruplarının hükümetleri etkilemeye çalısmaları yukarıda deginilen kuvvetler ayırımı prensibinin dogal bir sonucudur. Modern demokrasilerde 
hükümetlerin seçimle is basına gelen mesru siyasi partilerce olusturuldugu farz ve kabul edilirse bu durumda siyasi partilerle çıkar ve baskı grupları arasında olusan iliskilerden söz etmek gerekecektir. 

Çıkar ve baskı grupları arasındaki iliskiler partilerin iktidar ya da muhalefette oluslarına göre farklılık gösterebilmektedir. ktidar partisi ile çıkar ve baskı grupları arasındaki iliskiler incelendiginde ortaya çıkan hususlar asagıda oldugu gibi gözlemlenebilir. 
Öncelikle hükümetler modern demokrasilerde bulundukları sorumlu mevkilere seçimle gelmislerdir. Oysa baskı grupları için böyle bir durum söz konusu degildir. 
Bununla birlikte her baskı grubu dogrudan ya da dolaylı bir sekilde siyasi iktidarın unsurlarını kendi üyelerinin çıkarlarını maksimize etmek ya da muhtemel çıkar kayıplarını engellemek maksadıyla etkilemeye çalısırlar. Bu amaçları gerçeklestirmenin en etkili yöntemi ise baskı grupları için kendi çıkarlarına halel getirmeyecek hükümetlere sahip olmaktır. 

Baskı grupları kimi zaman daha seçim asamasında kendi çıkarlarını savunacaklarına inandıkları milletvekili adaylarını destekleyebilirler. Bu amaçla kendi yöneticilerini özellikle iktidarı elde edecegine inandıkları partilerin kontenjanından milletvekili yapmak isterler. 

Bazı baskı grupları ile siyasi partiler arasında organik bir bag mevcut olabilir. 
Böyle durumlarda siyasi partinin iktidara gelmesi bir anlamda o baskı grubunun iktidara gelmesidir. Daha önce de belirtildigi üzere ngiliz sçi Partisi örnek gösterilebilir. 
Siyasi iktidarlar yani hükümetler ister tek parti isterse koalisyon hükümeti olsunlar baskı grupları bir takım avantajlar saglamak isterler. Bu avantajlara gümrük himayesi, ihracat primi, kredi, ihracat istisnası, vergi muafiyeti gibi hususlar (AY,2003:204) örnek gösterilebilir. 

Baskı gruplarının muhalefet partileriyle olan iliskileri ise su sekilde sıralanabilir. 
Öncelikle her parti iktidarı elde etme amacındadır. Bu nedenle baskı grupları için her parti simdi olmasa bile muhtemel bir hükümet veya hükümet ortagı olabilecek bir yapıdır. 
Partiler muhalefette bile olsa baskı gruplarının emellerine hizmet edebilirler. 
Örnegin hükümetin icraatlarından memnun olmayan baskı gruplarının muhalefet partileriyle is birligi yapabildikleri ve hükümet faaliyetlerin sekte vurmaya çalıstıkları bir sır degildir. 
Baskı grupları iktidara gelebilecek muhalefet partilerine de maddi yardımda bulunmaya devam ederler. Çünkü yukarıda belirtildigi üzere muhalefet partileri yarının muhtemel iktidarlarıdır. 
Baskı gruplarının siyasi partilerle ister iktidar ister muhalefette olsunlar iliski kurdukları bir gerçektir. Fakat bunun tam tersi de söz konusudur. 
Siyasi partiler de çıkar ve baskı grupları ile iliskiler kurmakta ve hatta onları etkilemeye çalısmaktadırlar. Çünkü her siyasi partinin amacı iktidarı elde etmektir. Bu amaç için siyasi partiler baskı gruplarının yönetim kademelerine kendi ideolojilerine destek verecegini düsündükleri sahısları geçirmeye çalısırlar. 
Siyasi partilerle baskı grupları arasındaki iliskiler bu çalısmanın ikinci bölümünde ayrıntılı olarak incelenmistir. Burada ilave edilecek husus siyasi partilerin 
siyasal karar alma sürecinde kamusal mal ve hizmetlere olan talebin belirlenmesinde önemli görevler üstlendigidir. Özellikle çok partili temsili demokrasilerde seçmenler aynı zamanda kamusal mal ve hizmet tüketicileri olarak dogrudan tercih belirtmek yerine belli süreler için parti programları çerçevesinde bir siyasi partiye oy vererek tercih açıklamıs olmaktadırlar. (SAKAL,ty) Dolayısıyla siyasi partiler ister iktidarda isterse muhalefette olsunlar çıkar ve baskı gruplarının yakın iliskiler kurarak etkilemeye çalıstıkları siyasi aktörlerdir. 

C) YEREL YÖNETİMLER İLE ÇIKAR VE BASKI GRUPLARI ARASINDAKİ İLİŞKİLER 

Yerel yönetimlerin kavramsal boyutu bir önceki bölümde incelenmistir. Bu bölümde çıkar ve baskı grupları ile yerel yönetimler arasındaki iliskiler incelenecektir. 
AB Yerel yönetimler özerklik sartı özellikle Avrupa’da yerel yönetimlere idari ve mali açıdan özerklik saglamaktadır. dari ve mali açıdan yerel yönetimlere saglanan özerklik onları bir anlamda kamu kaynaklarının dagıtıcılarından biri haline getirmistir. 

Bu durum ise kaçınılmaz olarak yerel yönetimleri çıkar ve baskı gruplarının etkilemeyi umdukları hedefler haline getirmistir. 
Yerel yönetimlerin daha etkin hale getirilmesi için yapılan çalısmalar yönetisim kavramının literatüre dahil olmasına yol açmıstır. Kamu Yönetimi Sözlügüne göre yönetisim ‘’bir toplumsal-politik sistemdeki ilgili bütün aktörlerin ortak çabalarıyla elde edilen sonuçların oluşturduğu yapı ya da düzen’’ (ERGUN,1998:274) olarak tanımlanmaktadır. Yönetisimden kasıt tüm toplumsal aktörlerin harekete geçirilerek bir sekilde yönetim sürecine katılmasının saglanmasıdır. 

Ferhat Akbey’e göre idare, yönetisim sisteminde ne yapmalı yerine nasıl yapmalı sorusuna cevap bulmaya çalısmaktadır. Zaten yasanan küresellesme tüm 
yönetimleri özellikle yerel yönetimleri kamu hizmetlerinin tamamının görülmesi fikrinden uzaklastırmıs bunun yerine bir takım yetki ve sorumlulukların kamusal 
olmayan kuruluslara devredilmesi kabul edilmistir. ste tam bu asamada her düzeydeki idare toplumun sadece örgütlü kesimlerinden gelen istekleri dikkate almak ve mümkün oldugunca az hizmet sunmak durumunda kalacaktır. Bu durumun dogal sonucu ise idare dısı organizasyonların karar alma ve uygulama süreçlerine dahil edilmesinin kaçınılmaz oldugudur.(AKBEY ve SARAÇ,.2005) 

Küresellesme ve yönetisim kavramları yerel yönetimleri en düsük düzeyde kamusal hizmet sunmaya yöneltmistir. Örnegin günümüzde A.B.D’de her yönetim düzeyinde kamusal ve kamusal olmayan ortaklıklar artarak devam etmektedir. Bu yeni durum ise yönetimleri bir çok yatay ve dikey iliskilerin odagına yerlestirmistir. Yatay iliskilerden kastedilenler kamusal hizmetlerin koordine edilmesi ve hükümet dısı kuruluslarla yapılan ortaklıklarla gelisen iliskilerdir. Dikey iliskiler ise klasik hiyerarsik bürokrasi ve ABD’deki çok kademeli federal sistem arasındaki iliskilerdir.(KETTLE,2000) 
Yukarıda bahsedilen durum baskı gruplarının siyasal karar alma ve uygulama sürecine nasıl dahil edildiklerini gösteren bir durumdur. Diger bir deyisle baskı 
gruplarının yönetimde karar alma sürecine aktif olarak katılmaları yönetisim kavramını ortaya çıkarmıstır. Fakat baskı gruplarının katılımı ve yönetisim kavramı pratikte özellikle yerel yönetimlerin bünyesinde bir takım sorunlar yaratacaktır. Kettle’a göre bu sorunlar uyum, kapasite ve kapsam boyutunda olacaktır.(KETTLE,2000) 

Uyumdan kastedilen geleneksel hiyerarsik-bürokratik dikey yönetim sistemine etkin bir sekilde yatay yönetisim sisteminin adapte edilip edilemeyecegidir. 
Kapasite problemi ise yönetisim ve küresellesme ile kendisine farklı modeller yüklenen yönetimlerin bunları basarmak için hangi imkan ve kabiliyetlere sahip olması gerektigidir. 

Üçüncü yönetisim sorunu ise kapsamdır. Buradan kastedilen ise farklı yönetisim düzeylerinin fonksiyonlarının sınıflandırılması ve merkezi yönetimlerin rolünün 
yeniden belirlenmesidir. (KETTLE,2000) 

Çıkar ve baskı grupları yerel yönetimleri etkilemeye çalısırken önceki bölümlerde incelenen yöntemlerin hemen tamamını uygulamaktan çekinmezler. 
Bununla birlikte belki de en çok uygulanan yöntem icraatları begenilmeyen yerel yönetimlerin mensup oldukları partilerin merkez yönetimlerine sikayet edilmesidir. 
Örnegin AFYONKARAH SAR Belediyesi 2006 yılında sabit Pazar yerinin kaldırılması kararı aldıkları için esnaf tarafından mensup oldukları iktidar partisine açıkça sikayet edilmislerdir. (KOCATEPE GAZETES , 23-30 Nisan 2006) 
Erkan, bilgi çagı olarak adlandırdıgı küresellesmenin yeni bir toplumsal doku ve örgütlenme ile daha sinerjik bir toplum öngördügünü ifade ederek devletin bir sosyal yatırım devleti haline gelmesinin kaçınılmaz oldugunu ve bu sosyal yatırım devletinin birlikte çalısacagı unsurların basında ise isçi, isveren sendikaları ile gönüllü kurulusların geldigini vurgulamaktadır. (ERKAN,2000) 

Çıkar ve baskı grupları ile yerel yönetimler arasında rüsvet iliskisinin kurulması görülmemis bir durum degildir. Yakın geçmiste stanbul Büyüksehir Belediyesi 
kuruluslarından stanbul Su ve Kanalizasyon daresinde ( SK ) yasanan rüsvet skandalı tüm medyada yer almıs ve rüsvet iliskisi gözler önüne serilmistir. 
Yerel yönetimler ile çıkar ve baskı grupları arasındaki iliskiler sadece ekonomik boyutta gerçeklesmemektedir. Sosyal amaçlı baskı grupları de özellikle bası bos 
hayvanların itlaf edilmesi durumunda yerel yönetimlere siddetli baskılar uygulayabilmektedir. Buna karsın yerel yönetimler bu tür protestolarla karsılasmamak için hayvan barınakları isletmeye baslamıslardır. 
Baskı grupları açısından bakıldıgında yerel yönetimleri etkilemek siyasi iktidarı etkilemekten görece daha kolaydır. Bunun sebebi ise yerel ölçekteki kararların daha dar bir cografyada ve daha az sayıda karar verici tarafından alınmasıdır. 
Kısaca toparlamak gerekirse günümüz modern demokrasilerinde yerel yönetimler önemli karar alma organları arasındadır. Dünyadaki genel egilim ise yerel yönetimlerin daha güçlü ve daha özerk bir yapıya kavusması seklindedir. Ekonomik açıdan daha güçlü ve özerk yerel yönetimlerin gelecekte artan oranda çıkar ve baskı gruplarının etkilerine maruz kalacagı öngörülebilir. 
Gözden kaçırılmaması gereken bir diger nokta ise yerel yönetimlerin kendi bölgelerine daha fazla kaynak aktarılması hususunda merkezi yönetimlere etkide bulunmak amacıyla çıkar ve baskı grupları ile ortak hareket edebilecegidir. Diger bir deyisle yerel yönetimler içinde bulundukları karar alma sürecini kendi lehlerine çevirmede zaman zaman bir baskı grubu gibi davranabileceklerdir. 

Ç) BÜROKRASİ İLE ÇIKAR VE BASKI GRUPLARININ ARASINDAKİ İLİŞKİLER 

Bürokrasinin çıkar ve baskı gruplarının hedeflerinden biri haline gelmesi bürokratların alınan siyasal kararların uygulayıcısı olmasından kaynaklanmaktadır. 
Bürokrasinin sahip oldugu nitelikler toplumların yapısına ve siyasal kültürüne göre degisiklikler gösterebilmektedir. 
Türkiye’de bürokrasi tanzimat döneminde kurulmaya baslanan bir yapıdır. 
Yapılan çalısmalar neticesinde yetistirilen bürokratların basarılı yönetimler göstermesi sayesinde sivil bürokrasinin gücü artmıs ve stanbul tanzimattan sonra gerçek bir hükümet merkezi durumuna gelmistir.(SANDER,1989:237) Zamanla bürokrasi durumunu daha da kuvvetlendirmis ve Cumhuriyet döneminde hemen her konuda çok önemli siyasal karar alıcıların içine dahil olmustur. 
Çıkar ve baskı grupları siyasi otorite tarafından alınan kararların uygulayıcısı durumunda olan bürokratlarla yakın iliski kurmak isterler. Örnegin çıkar ve baskı grupları hükümetin aldıgı karardan memnun degillerse ve hükümet kararlarını boykot etmek isterlerse bu isi bürokratlarla basarmak zorundadırlar. Çünkü bürokratların alınan siyasal kararları uygulamakta agırdan alması bile bir anlamda hükümet faaliyetlerinin olumsuz etkilenmesi anlamına gelmektedir. 

Türkiye’de yakın zaman kadar emekli olmus bürokratların özellikle yüksek rütbeli emekli askerlerin büyük sirketlere yönetici yapıldıgı görülmüstür. Böyle bir 
durum toplumda pek de hos karsılanmamaktadır. Nitekim Kongar demokrasinin yerlesmesi için Türkiye’nin güçlü bir sermaye ile güçlü ve örgütlü bir isçi sınıfına 
ihtiyaç duydugunu vurgularken (KONGAR,2000:60), Türkiye’nin önde gelen baskı gruplarından TÜS AD’ın is ahlakı ilkelerini yeniden düzenleme girisimi ile ilgili olarak, TÜS AD üyelerinin is yerlerinde hiçbir milletvekili ve kamu görevlisini ne ad altında olursa olsun çalıstırılmamasını demokrasinin yozlastırılmasını engellemesi bakımından çok önemli gördügünü ifade etmistir. (KONGAR,2000:63) 

Bürokrasinin görevlerinden bir tanesi siyasal karar alıcılara siyasal kararla ilgili bilgi ve belge aktarmaktır. Baskı grupları bürokrasinin bu görevinde bürokratları 
etkileyebilir, kararların kendi yararlarına uygun olarak çıkmasını saglamak için siyasal organlara aktarılacak bilgi ve belgeleri manipule edebilirler. Eline bir anlamda eksik veya degistirilmis veriler verilen siyasi iktidarlar istemeden de olsa baskı grupları lehine karar vermis olabilirler. 

Baskı grupları bürokratları etkilemek için hediye ve rüsvet verebilirler. Keza eylemlerinden memnun olmadıkları bürokratları onların tayin yetkisini elinde 
bulunduran siyasilere sikayet edebilirler. Böylelikle bürokratları baskı altında tutmak isterler. 

Baskı gruplarının bürokrasiyi kendi etkileri altında bulundurmak istemesinin nedenlerinden bir tanesi de bürokrasinin devamlı ve istikrarlı bir statüye sahip 
olmasıdır. Diger bir deyisle hükümetler seçimle degisebildigi halde, bürokrasiler fazla degisiklige ugramadan tüm topluma kamu hizmetlerini sunmaya devam ederler. 
(ERYILMAZ, 2004:218) Bu açıdan bakıldıgında bürokratlar çıkar ve baskı grupları için daha kalıcı ve uzun süre etki saglayabilecek hedeflerdir. 
Bürokratların kendilerinin de zaman zaman bir baskı grubu gibi davranabilecekleri ve kendilerine bir takım haklar saglayabilecekleri önceki bölümlerde belirtilmisti. Buna karsın siyasi iktidarlar da bürokrasiyi etkilemeyi amaçlayabilirler ve bu amaçla kendilerine yakın gördükleri baskı gruplarını kullanabilirler. Diger bir deyisle bürokratik kadroları degistirmek isteyen hükümetler toplumsal tepkiden kurtulmak amacıyla baskı gruplarını kullanabilirler. Örnegin çalısma bakanlıgındaki bürokratları degistirmek isteyen hükümetler kendilerine yakın olan isçi ve isveren sendikalarının memnuniyetsizligini neden olarak gösterebilirler. 

Bürokrasi zaman zaman siyasi partilere de egemen olabilmistir. Türkiye’de çok partili yasama 1946 yılında geçilmistir. Bu dönemdeki ordu-siyaset iliskilerini inceleyen Ümit Özdağ Cumhuriyet Halk Partisinin (CHP) kuruldugu günden ikinci dünya savasının sonuna kadar, asamalı olarak önce asker-sivil devrimci bürokrasinin daha sonra ordu destekli sivil bürokrasinin ve en sonunda da devrimci niteligini ve ordu destegini yitirmis bürokrasinin parti içindeki diger gruplara egemen oldugu bir süreci yasadıgını (ÖZDAG,1981 : 152) ifade etmektedir. 
Genel olarak bürokratik yönetim süreçlerinin iyi niyetli bürokratlarca kamu yararını maksimize etmek amacıyla gerçeklestirdigi kabul edilir. (OGUZ,2003:122) 

Fakat durum her zaman için böyle degildir. Bürokratların tamamı olmasa bile bir kısmı sahsi çıkarlarını da kendileri için konulan kısıtlamalar çerçevesinde artırmak isteyebilirler. Bu durum ise baskı grupları için bulunmaz bir fırsat yaratır. Bu fırsat rant dagıtıcı bürokratlarla rant kollayıcı baskı gruplarının yollarının kesismesi demektir. 

Sonuç olarak su husus önemle belirtilmelidir ki siyasi otorite siyasal kararların alıcısı olsa da bu kararların uygulayıcısı bürokrasidir. Bu nedenle bürokrasi siyasal karar alma ve uygulama sürecinde baskı gruplarının etkilemeye çalıstıkları önemli hedeflerdendir. 

D) MEDYA İLE ÇIKAR VE BASKI GRUPLARI ARASINDAKİ İLİŞKİLER 

Günümüz dünyasında yasanan teknolojik gelismeler neticesinde haberlesmeiletisim olanakları hem çok çesitlenmis hem de hız kazanmıstır. Ayrıca yazılı ve görsel iletisim araçları milyarlarca insana ulasabilmektedir. Bu nedenle medya günümüzde toplumsal ve siyasi hayatı etkileyen çok önemli bir olgudur. 
Çıkar ve baskı gruplarının medya ile kurdukları iliskiler iki alt kategoride incelenebilir. 
Öncelikle medyanın kendisi yerel, ulusal ya da uluslararası boyutta olması farketmeksizin bir baskı grubudur. Özellikle uluslararası medya gruıpları çok önemli miktarlardaki maddi gücü ellerinde bulundurmakta, uydu teknolojisini kullanarak dünyanın en ücra köselerine bile ulasabilmektedirler. 
Medyalar yerel ve ulusal ölçekte de birer baskı grubudurlar. Medyanın elinde bulundurdugu güç kitleleri etkileme, kamuoyunu yansıtma ve hatta kimi zaman kamu oyunu olusturma gücüdür. 
Baskı gruplarının medya ile iliski kurması daha çok baskı gruplarının medyayı kamuoyuna ulasmak için kullanması seklinde gerçeklesir. Her ne kadar medya yoluyla siyasal karar alıcıları etkilemeye çalısmak önemli miktarlarda harcama gerektirse de maddi açıdan güçlü olan baskı grupları bu harcamaları karsılayabilir. 
Medya ile iyi iliskiler kurmak sadece baskı gruplarının degil aynı zamanda tüm 
siyasi partilerin de amaçlarındandır. Çünkü medya , okur yazarlık oranının yüksek oldugu, radyo ve televizyonun yaygın olarak kullanıldıgı ülkelerde toplumsal hareketin baslatılıp gelistirilmesinde ve kamuoyunda hakim kanaatlerinin oluşturulmasında büyük rol oynarlar. (TAN,2002 : 70-71) Bu nedenle siyasi partiler de büyük kitlelere ulasmak için medyaya ihtiyaç duyarlar. 
Zaman zaman baskı grubu yöneticileri ile siyasal karar alıcıların birbirleri ile olumlu ya da olumsuz sekilde medyaya demeç verme yöntemi ile iliski kurdukları da bir gerçektir. 

Baskı grubu medya iliskilerinden amaçlanan bir diger fayda ise baskı grupları için toplumun büyük kesimlerinin destegini almaktır. Diger bir deyisle baskı grupları 
medyayı kullanarak toplumun büyük kesimlerini isteklerinin haklı oldugu konusunda ikna etmek isterler. 

Sonuçta ifade edilmesi gereken husus ise medyanın kendisinin bir baskı grubu oldugu kadar çıkar ve baskı gruplarının ve siyasal karar alıcıların birbirlerini etkilemek için kullandıkları bir araç oldugu gerçegidir. Can Aktan’a göre medya toplumda enformatik bir güç odagıdır ve medya özgür olsa da sınırsız bir güç olmamalı gücü sınırlandırılmalıdır.(AKTAN,2003 : 308-309) 

SONUÇ 

Günümüz dünyası teknolojik gelismelerin bas döndürücü bir hızla gerçeklestigi ve aynı hızla dünyanın en ücra köselerine bile yayıldıgı zamanları yasamaktadır. 
İletisim ve teknolojide yasanan gelismeler neticesinde çagdas insanın dünyadaki tüm yeni fikir akımlarından ve yeni degerlerden haberdar olup etkilenmesi kaçınılmazdır. 
Çagdas insanı etkileyen yeni degerlerden bazıları yönetisim, aktif katılım, çogulculuk v.b. gibi yeni kavramlardır. Bu kavramların hepsi temelde siyaset ve 
yönetimle ilgilidir. Günümüz insanı artık yönetimde daha fazla söz sahibi olmak istemektedir. Günlük siyasal hayatta toplumun yasama hakkı ve egemenligin tek sahibi olma hakkını açıklayan milli ( Ulusal ) irade kavramıyla yetinilmemeli ; siyasi parti ve baskı gruplarının daha serbest örgütlenmeleri saglanmalı ve hatta tesvik edilmelidir. 
Siyasi iktidarlar karsısında daha fazla söz sahibi olmak ve kıt kaynaklardan daha fazlasına sahip olmak güdüsü bireyleri kendi gibi olanlarla isbirligine itmis ve bu 
isbirligi bir takım organizasyonlar olusturmustur. ste yeni toplumsal ve siyasi yasamın çogulcu çehresi neticesinde ortaya çıkan bu organizasyonlar çıkar ve baskı gruplarıdır. 
Günümüzde bir hayli mesafe katedilmesine ragmen toplumun örgütlenmesi hiçbir zaman yeterli olmamıs önemi de anlasılamamıstır. Hatta zaman zaman baskı gruplarından sikayet edilmistir. Oysa baskı grupları , siyasal hayatın , siyasi partiler kadar önemli ve gerekli kurumlarıdır. Bu kurumların yetersizligi siyasal ve toplumsal hayatın dengelerinin bozulmasına yol açar. Çünkü toplumsal taleplerin siyasal karar alıcılara iletilmesi siyasi partiler ve baskı grupları kanalı ile olmaktadır. Eger toplumun bazı kesimleri diger kesimlerine nazaran örgütlenerek toplumsal taleplerini karar alıcılara iletebilecek bir mekanizmayı isletir hale gelmislerse siyasal dengelerin bu kesimler lehine olusması kaçınılmaz bir olgu olarak karsımıza çıkacaktır. Bu durumda örgütsüz veya örgütlemede yetersiz kesimlerin çıkarları savunulamayacaktır. Oysa 
toplumun bütün çıkar gruplarının örgütlenme yoluyla toplum hayatına katılabildigi durumlarda halk iradesi de denebilecek bir egilimin ortaya çıkması kuvvetle muhtemel olacaktır. 

Çıkar ve baskı gruplarının kavramsal boyutu bu çalısmada incelenmistir. Ayrıca çıkar ve baskı grupları ile siyasal karar alıcılar arasındaki iliskiler detaylandırılmaya çalısılmıstır. 

Her seyden önce modern demokrasilerde insanlar yönetime daha aktif olarak katılmak istemektedirler. Çıkar ve baskı gruplarının bir islevi insanlara yönetime katılım imkanı saglamaktadır.

Günümüz yasamında büyüklü küçüklü çok degisik fikirlere sahip toplumsal kesimler mevcuttur. Bir ülke ne kadar demokratik olursa olsun toplumdaki her kesimin parlamentolarda temsil edilmesini saglayamaz. Çıkar ve baskı grupları bir yönüyle toplumsal kesimlerin temsilcisi olarak siyasal karar alma sürecine katılırlar. Böylelikle genis toplumsal kesimlere temsil edilme imkanı dogmus olur. 
Çıkar ve baskı grupları üyelerinin ortak çıkarları dogrultusunda siyasal karar alıcıları etkilemeye çalısan kuruluslardır. Üyelerin ortak çıkarları her zaman için maddi boyutta degildir. Sosyal ve ahlaki amaçlar için çalısan çıkar ve baskı grupları bir yönüyle tüm kamuyu ilgilendiren çalısmalar yapmaktadır. Örnegin tüm dünyada kara mayınlarının toplatılması neticede tüm insanlıgın faydasınadır. 
Örgütlü toplum, çagdas demokrasilerin vazgeçilmez unsurlarından biridir. Çıkar ve baskı grupları da örgütlü yapıları ile çagdas demokrasilerin bir parçasıdır. Hatta zaman zaman güçleri yüzünden elestirilmisler ve demokrasiyi yozlastırdıkları ileri sürülmüstür. Yine de çıkar ve baskı grupları örgütlü bir toplum ve yaygın bir demokrasinin geregi olarak kabul edilmelidir. 
Çıkar ve baskı grupları bir yönüyle toplumsal iletisim kanallarıdır .Çıkar ve talep bütünlestirmesi yaparak çesitli toplumsal kesimlerle siyasal karar alıcılar arasında iletisimi saglarlar. 
Çıkar ve baskı grupları siyasal karar alıcılara ekonomiden dıs politikaya kadar çok çesitli konularda uzman destegi saglayarak sorunlara en uygun çözümün 
bulunmasına yardımcı olabilirler. Çıkar ve baskı grupları ülkedeki istikrar ve sosyal uzlasmaya katkı saglayabilirler. Çıkar ve baskı grupları demokrasilerin vazgeçilmez denge unsuru olan muhalefetle görevli siyasi partilerin yetersizligi durumunda yapacakları islevlerle muhalefet görevini gerçeklestirebilirler. 
Çıkar ve baskı grupları toplumda uzlasma kültürünün olusmasına yardımcı olabilirler. Çünkü her çıkar ve baskı grubu tüm çatısmalara ragmen diger toplumsal kesimlerle bir uzlası gerçeklestirmek zorundadır. 
Çıkar ve baskı grupları siyasal karar alıcıların uygulamalarını denetlerler. Bu yönleriyle kendi çıkarları ile kamu yararının kesistigi ölçüde bu denetim faaliyeti kamu adına gerçeklestirilmis olur. 
Çıkar ve baskı grupları siyasi iktidarı ele geçirmeden siyasal karar alma sürecini etkileyen unsurlardır. Fakat çıkar ve baskı gruplarının siyasetle ilgilenmedigi söylemi de gerçegi yansıtmamaktadır. Çünkü çıkar ve baskı grupları siyasal karar alma sürecinin önemli aktörlerindendir. Diger bir deyisle tüm çıkar ve baskı grupları iktidarı ele geçirme amacı olmayan fakat siyasetin içinde olan kuruluslardır. 

Çıkar ve baskı gruplarının faaliyetlerinin pek çogu göz önünde icra edilmez. 
Baska bir deyisle bu faaliyetler kamunun dikkatinden uzakta gerçeklestirilir. Yine de bu durum çıkar ve baskı gruplarının kanun dısı oldugu anlamına gelmez. Zaman zaman rüsvet , tehdit gibi kanun dısı yöntemler uygulasa da çıkar ve baskı grupları kanuna uygun olarak kurulmus yapılardır. 

Her geçen gün demokrasiye olan ihtiyaç daha da artmaktadır. Özellikle modern demokrasilerde devletin demokratikligi önem kazanmakta ve hatta bir özlem haline gelmektedir. Oysa demokrasi bir özlem olmaktan çıkarılmalı ve yasamın ta kendisi yapılmalıdır. Bir ülkede demokrasiyi yerlestirecek ve devletin demokratikligini gerçeklestirecek olanlar ise tüm kesimleri ile bütün halktır. Çıkar ve baskı grupları da iste bu bütünün parçalarıdır. 

Çıkar ve baskı grupları,siyasi partiler ile birlikte birbirlerini karsılıklı olarak etkileyen iç içe geçmis yapılardır. Bu yönüyle bakıldıgında çıkar ve baskı grupları olmadan demokrasinin saglıklı isleyemeyecegi bile söylenebilir. Burada önemli olan husus siyasi iktidarların çıkar ve baskı gruplarından gelen taleplerin ne kadarını karsılayacaklarıdır. Buradaki ölçü toplumsal adalet anlayısı ve kamu vicdanı olmalıdır. 

Siyasi iktidarlar çıkar ve baskı gruplarının taleplerini onların gücü oranında degil, aksine kamu çıkarının gerekleri oranında karsılamalıdır. Zaten siyasal karar alıcılar her kesimin çıkarlarını mümkün oldugunca karsılamaya çalısacakları, bunun yanında çıkar ve baskı grupları da birbirlerinin güçlerini kıracagı için ortaya çıkan bu egilim çıkarların temsili bakımından bir denge olusmasını saglayacaktır. 
Çıkar ve baskı grupları çok sesliligin birer parçasıdırlar. Çok seslilik ise siyasi iktidarlarca uyumlu bir orkestra gibi yönetilmelidir. Çıkar ve baskı grupları da 
toplumlarda siyasi yönetilmezlige yol açmamalı, bütün çatısmaların en sonunda bir uzlasma ile son bulması gerektigi unutulmamalıdır. 

Kısaca belirtmek gerekirse çıkar ve baskı grupları modern demokrasilerde çok önemli siyasal karar alma aktörlerinden bir tanesidir. Önümüzdeki dönemde hem dünyada hem de Türkiye’de daha yaygın ve daha etkin olacaklardır. 

KAYNAKÇA 

Agaoglu, A. 1927 , Üç Medeniyet , İstanbul. 
Ahmad, F. 1996 , Demokrasi Sürecinde Türkiye , Çev.: Ahmet Fethi, Hil Yayın , İstanbul. 
Akbey, F. ve Saraç , Ö. 2005 , Küresel Yönetisim Ekseninde Uluslararası Sivil Toplum Örgütleri , Türk İdare Dergisi , (446) . 
Akkas , H.H. 2004 , Muhafazakar Düsünce ve Edmund Burke , Kadim Yayın , Ankara . 
Aksit , B. Ve Tabakoglu , B. Ve Serdar , A. 2002 , Ulus – Devlet ve Cemaatçi Kültür 
Arasına Sıkısan – Gelisen Sivil Toplum , Dikmen , A. A. (ed.) Cumhuriyet Döneminde Siyasal Düsünce ve Modernlesme , Türk Sosyal ilimler Dernegi ve İmaj Yayınları, Ankara. 
Aktan , C.C. 1993 , Çıkar Grupları ve Rant Kollama , Amme İdaresi Dergisi , TODA E, Ankara., 1999 , Anayasal Demokrasi Anayasal İktisat , Yeni Türkiye Dergisi (30 ) , 
Ankara. , 2003 , Türkiye’de Güç Odakları ve Yozlasan Demokrasi, Yasal Soygun , Ed.: C.C. Aktan ,Zaman Kitap , İstanbul , s. 305-310 
Aliefendioglu, Y. 1999 , İnsan Hakları ve Sivil Toplum Örgütleri 
http://www.abchukuk.com/makaleler (04.04.2006) 
Alkan , H. 1999 , Avrupa Birligi Karar Alma Süreçlerinde Baskı Grupları , Türk İdare Dergisi , (422) , Ankara . 
Alkan , H. Ve Öner , S. 2000 , Sivil Toplum – Devlet İliskilerinde Baskı Gruplarının 
Rolü ve Türkiye , Türk İdare Dergisi (427) , Ankara. 
Apollonio , D.E ve La Raja , R.J. 2004 , Who Gave Soft Money ? The Effect Of İnterest Group Resources on Political Contributions , The Journal Of Politics (66) , USA 
Arı ,T. 2004, Uluslararası İliskiler ve Dıs Politika , Alfa Yayıcılık , İstanbul. 
Aslan, S. ve Gül , C. 2004 , Geçmisten Günümüze Türkiye’de Baskı Grupları , C.Ü.İ.İ.B. Dergisi Cilt.5 sayı 1 s.85-100  
Ay , H. 2003, Baskı Gruplarının Gücü ve Siyasal Karar Alma Sürecine Etkisi , Yasal Soygun , Ed. : C.C. Aktan , Zaman Kitap , İstanbul, s.185-230 
Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Sartı. 
Bayhan , V. 2002 , Demokrasi ve STÖ.’lerin Engelleri : Patronaj ve Nepotizm, C.Ü. Sos.Bil.Dergisi (26) s.1-3, Sivas. 
Belge Net Web Sayfası , http://www.belgenet.com./dava/yücedivan,erisim 02.06.2006. 
Binderkrants , A. 2005 , nterest Group Strategies , Politikal Studies, (53) , USA. BM web sayfası , http://www.un.org./geninfo Erisim: 02.06.2006. 
Bolay . S.H. 1997 , Demokrasinin Felsefi Temelleri Üzerine , Yeni Türkiye Dergisi (17) , Ankara . 
Bozkurt , Ö. 1998 , Gönüllü Kurulus , Kamu Yönetimi Sözlügü, Ed.: S.Sezen , TODA E , Ankara . 
,1998 , Rüsvet , Kamu Yönetimi Sözlügü Ed.: S.Sezen , TODA E , Ankara . 
,1998 , Bürokrasi, Kamu Yönetimi Sözlügü , Ed.: S.Sezen , TODA E , Ankara . 
Burstein , P. Ve Linton A. 2002 , The İmpact of Political Parties, İnterest Groups and Social Movement Organizations on Public Policy , Social Forces, The 
University of North Carolina Pres , USA. 
Cardoso , F.H. 2005, Political Parties , Foreign Policy , (150) , USA , S.41-42 
Cemal , H. 1999 , Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım , Dogan Kitap, İstanbul. 
Çitçi, O. 1998 , Parti Örgütü , Kamu Yönetimi Sözlügü, Ed.: S.Sezen , TODA E Ankara,s.199-201 
Çakmaklı, S.E. 2003 , Baskı Gruplarının Siyasal Partilerle İliskileri , Yasal Soygun Ed.: C.C.Aktan , Zaman Kitap stanbul , s. 157-184 
Demir , Ö. ve Acar , M.2002 , Sosyal Bilimler Sözlügü , Vadi Yayınları, Ankara. 
Duverger , M , 1993 , Siyasi Partiler ,Çev. E. Özbudun , Bilgi Yayınevi , Ankara. 
Dündar , C. 2006 , Özel Arsivinden Belgeler Ve Anılarıyla Vehbi Koç , Dogan Kitap , İstanbul . 
Ekici , M.S. ve Demir , M. 2003 , Rant Kollama Sürecinde Baskı Grupları , Yasal Soygun, Ed.: C.C.Aktan , Zaman Kitap , İstanbul , s.231-256. 
Ergun, T , 1998 Yönetisim , Kamu Yönetimi Sözlügü , Ed.:S.Sezen , TODA E Ankara , s.274. 
Erkan , H. 2000 , Üçlü Uzlasmalar , TİSK İsveren Dergisi , (Agustos) , Ankara 
Ersoy A. 1999 , Bürokratik Anayasadan Demokratik Anayasaya , Yeni Türkçe Dergisi , (30) Ankara . 
Eryılmaz , B. 2004 Kamu Yönetimi , Erkan Matbaası , İstanbul. 
Fındıklı , R, 1989 , Yönetim Karsısında Denge Unsuru Olarak Orta Sınıflar , Türk İdare Dergisi , (384) , Ankara . 
Gözler , K. 2005 , Türk Anayasa Hukuku Dersleri , Ekin Kitabevi, 3 ncü Baskı , Bursa . 
Hasgüler , M. ve Uludag , M.B. 2004 , Devletlerarası ve Hükümetler Dısı Uluslararası Örgütler , Paradigma Yayınevi , Çanakkale . 
Hennessy , P. 2000 , Pressure Groups : Their Role n Developing The Law , Legaldate (12) , Australia . Gözübüyük , A.S. , 2006 ,Anayasa Hukuku , 14 ncü Baskı , Turhan Kitabevi , Ankara . 
Kahraman , H.B. 1995 , Sag Türkiye ve Partileri , İmge Kitabevi , Ankara . 
Karpat , K.H. 2004 , İslamın Siyasallasması , Bilgi Üniversitesi Yayını, İstanbul . 
Keles , R. 2004, Yerinden Yönetim ve Siyaset , Cem Yayınevi , 4 ncü Basım , İstanbul . 
Kettele , D.F. 2000, Yönetisimin Dönüsümü ; Küresellesme , Yetki Devri ve Hükümetlerin Rolü, Çev. M.A. Özer , Sayıstay Dergisi (54), Ankara . 
Kır , Y. 1999 , 3 D , Demokratik Siyaset , Demokratik Devlet , Demokratik Toplum , Yeni Türkiye Dergisi (30 ) , Ankara . 
Kongar , E. 2000 , 28 Subat ve Demokrasi , Remzi Kitabevi , İstanbul. 
Kutadgobilik , T. 2005 , TİSK’in AB Sürecine Katkıları , Hedefleri ve Önerileri , 
http://www.tisk.org.tr./duyurular , (19.04.2006) 
Kuzu , B. 1985 , Kamu Yönetiminde Baskı Gruplarının Rolü ve Memleketimizdeki Duruma Bir Bakıs , İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, (2) , İstanbul. 
,1999 , Demokratik Süreçte Nasıl Bir Anayasa ? Yeni Türkiye Dergisi , (30) İstanbul. 
Küçükömer , . 1963 , Politika Nedir? Cuntacılıktan Sivil Topluma , Ed.: Y.Yaman , Baglam Yayınevi , İstanbul . 
Laçiner , S. 2004 , Dıs Politikanın Degisen Dogası ve STK’ların Rolü , ÇOMÜİB İBF Dergisi , Çanakkale . 
Mahalli Gazete , 2006, Kocatepe 23.04.2006 sayısı , Afyonkarahisar . 
Mardin , S. 2004 , Türkiye’de Toplum ve Siyaset , Ed.: M.Türköne . ve T. Önder İletisim Yayınları , 12 nci Baskı , İstanbul . 
Odabas , U.K. 1999 , Niçin Devlet , Nasıl Anayasa ? , Yeni Türkiye Dergisi (30), Ankara . 
Oguz , F. 2003 , Kamu Tercihi , Rant Arama ve Bürokrasinin Çıkmazı , Yasal Soygun , 
Ed.: C.C.Aktan , Zaman Kitabevi , İstanbul , s.119-138 
Onaran , O. 1998 , Karar Verme , Kamu Yönetimi Sözlügü Ed.: S.Sezen , TODA E Yayını, Ankara , s.140 
Özdag , Ü. 1991 , Ordu-Siyaset İliskisi (Atatürk ve İnönü Dönemleri) , Gündogan Yayınları , Ankara . 
Parkinson , .N. 1984, Siyasal Düsüncenin Evrimi , Çev.: M. Harmancı Remzi Kitabevi , İstanbul . 
Richardson , J. 2000 , Government , İnterest Groups and Policy Change, Political Studies Association , (48) USA . 
Sabah Gazetesi , 2006 , TSOF ilanı , 12.04.2006 sayısı , s.17. 
Sakal , M. , Tarihsiz , Siyasal Karar Alma Sürecinde Yer Alan Aktörler ve Rolleri, 
http://www.canaktan.org. (01.05.2006) 
San , C. 1998 , Devlet , Kamu Yönetimi Sözlügü ,Ed. : S.Sezen , TODAE Yayını , Ankara, s.64-65. 
Sander , O. 1989 , Siyasi Tarih , İlkçaglardan 1918’e , İmge Kitabevi , Ankara . 
Selçuk , S. 1997 , Dar Ufuklu Demokrasiyle Yetinmenin Bunaltıcı Dayanılmazlıgı , Yeni Türkiye Dergisi (17) , Ankara . , 
1999 , Adli Yılı Açış Konusması , Yargıtay , Ankara. 
Siyasi Partiler Kanunu , 2820 sayılı , Kabul Tarihi : 22 Nisan 1983 
Tan , A. 2002, Politik Pazarlama, Papatya Yayınevi , İstanbul 
Tekeli , . Tarihsiz , Katılımcı Demokrasi , Sivil Aglar ve STK’lar , 
http.//www.stksempozyumu.org./ (21.03.2006) 
Tıchenor , D.J. ve Harris , R.A. 2005 , The Development of İnterest Group Politics in America , Annval Review of Political Science , (8) , USA. 
Tisk Raporu , 2005 , Türkiye – AB Müzakereleri , Çalısma Grupları ve Etki Analizlerinin Önemi ile STK’ların Rolü , Tisk-İsveren Dergisi (Eylül) , Ankara. 
Turan , . 1986 , Siyasal Sistem ve Siyasal Davranıs , Der Yayın Üçüncü Baskı , İstanbul. 
Turgut , M. 1998 , Baskanlık Sistemi , Ordu ve Demokrasi Bogaziçi Yayıncılık ,İstanbul . 
Tüsiad Basın Bülteni , 2004 , 24 Kasım 2004 tarih ve TS/Bas-Bül/04-104 Sayılı Bülten , İstanbul . 
Tüsiad Dernek Tüzügü , 2001 , http://www.tusiad.org./tüzük.htm (01.05.2006). 
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası , 1982 
Yorgancı , A.E. 2000 , Sivil Toplumun Tarihsel Evrimi , Tügiad Elegans Magazin (Yaz) , İstanbul . 

***

SİYASAL KARAR ALMA ORGANLARI ÜZERİNDE ÇIKAR VE BASKI GRUPLARININ ETKİLERİ , BÖLÜM 9

SİYASAL KARAR ALMA ORGANLARI ÜZERİNDE ÇIKAR VE BASKI GRUPLARININ ETKİLERİ , BÖLÜM 9



II. SİYASAL KARAR ALMA ORGANLARI 

Siyasal karar alma organları bulundukları siyasal sistemin özelliklerine göre degisiklik gösterebilirler. Örnegin bir monarside her konuda son sözü kral 
söyleyebilirken modern demokrasilerde yönetilenler adına kararı yürütme ve yasama organları alırlar. Bu alınan kararlar ise bürokrasi eliyle uygulamaya geçirilir. 
Çalısmanın sınırlandırılabilmesi amacıyla demokratik yöntemlerle idare edilen ülkelerdeki siyasi karar alma mekanizmaları incelenecektir. 
Öncelikle siyasal karar almanın gerçeklestigi yapının ortaya konması gerekir. 
İdris Küçükömer bu yapıyı Anayasa ve ona uygun diger kanunlar olarak tanımlamaktadır. Ona göre Anayasa ve diger kanunlar siyasal karar alma 
mekanizmasının üst çatısıdır. Bu mekanizmanın alt yapısı ise gerçek demokrasilerde bir taraftan siyasi hammaddeyi ortaya çıkaran, diger taraftan da alınacak kararın sekillenmesine etki yapan, yardım eden veya engelleyen halk içindeki kisiler, gruplar ve sınıflardır. İste bu alt kısım siyasal karar alma mekanizmasından dıslanırsa o siyasi rejim demokrasi olmaktan uzaklasır. (KÜÇÜKÖMER,1963) 

Siyasi arenada boy gösteren bütün siyasi partilerin amacı iktidar olmak eger iktidarda ise bu durumu devam ettirmektir. Ahmet Tan’a göre siyasal karar alma sürecinin temel aktörleri iktidar, muhalefet, bürokrasi, baskı grupları ve seçmenlerdir. (TAN, 2002:122-141)

Siyasal kararlar tüm toplum için baglayıcı kararlardır. Buradan hareketle siyasal kararların hükümet, siyasi partiler, baskı grupları gibi çesitli somut yapılar tarafından üretilerek yürütüldügü ileri sürülebilir. Aynı sekilde siyasal kararların yöneldigi alan birey olmayıp dogrudan dogruya kamunun kendisidir. Yine siyasal kararlar çatısma ve uzlasma terimlerini bünyesinde bulundurur. (ERYILMAZ,2004:141) 
 İlter Turan, siyasal karar alıcıları siyasa yapıcılar olarak adlandırmıs, yasama ve yürütme organları olarak siyasal karar alıcıları ikiye ayırmıstır. (TURAN,1986) 
Günümüz modern toplumlarında siyasal karar alıcılar parlamento üyeleri, siyasi partiler, yerel yönetimler ile onları etkileyen bürokrasi, sivil toplum örgütleri, çıkar ve baskı grupları, medya ve üniversitelerdir. 

A) PARLAMENTO 

Günümüz siyasal sistemlerinde parlamentolar yasa yapma görevini yüklenmislerdir. Diger bir deyisle parlamentolar modern demokrasilerin yasama 
organlarıdır. İlter Turan’a göre parlamentolar pek çok isleve sahiptir. Bunlar kural yapımı, temsil, mesrulastırma-emniyet subabı-çıkıs yolu olma, siyasal egitim ve toplumsallastırma, denetleme, hükümet danısmanlıgı ve yargı islevidir. 
(TURAN,1986;166-179) Bu islevleri kısaca tanımlamak yararlı olacaktır. 
Öncelikle parlamentolar yasa koyuculardır. Fakat bu yasaları kendi baslarına yapamazlar. Özellikle günümüzde gelisen teknoloji, iletisim ve uluslararası iliskiler neticesinde parlamento üyelerinin her konuda yeterince uzman olması düsünülemez. 

Burada bürokratlar, baskı grupları, üniversiteler, sivil toplum örgütleri vb. unsurlar devreye girerler. Bu konu ileride islenecektir. Burada önemli olan parlamentoların kimi ülkelerde sadece sekli olarak kalsa da modern demokrasilerde tüm toplumu baglayıcı kararlar alabilmesidir. 
Parlamentonun bir diger islevi temsildir. Yasama kurumlarının gelismesi, genis kitlelerin siyasal katılım hakkını elde etmesiyle bir paralellik gösterir. Söyle ki 
milyonlarca insanın kendi kendilerini yönetmeye dogrudan katılması mümkün olamayacagından, bu islevin belirli aralıklarla seçilen temsilciler tarafından yapılması kaçınılmazdır. (TURAN, 1986:169) 
Parlamentoların her ülkede toplumun tüm kesimlerini temsil ettigi söylenemez. 
Örnegin Türkiye’de yüzde on seçim barajı mevcuttur. Bu oranın altında oy alan siyasi partiler ve dolayısıyla seçmenleri parlamentoda temsil edilemezler. İste böyle durumlarda önceki bölümlerde deginildigi üzere çıkar ve baskı grupları temsil islevi yerine getirirler. Yine de genel anlamıyla parlamentolar günümüz siyasal yasamında temsil kurumlarıdır. 
Parlamentoların üçüncü islevi mesrulastırma, emniyet subabı olma ya da çıkıs yolu saglama islevidir. Bu islevlerden kast edilen yasama ve temsil yetenegi olmayan parlamentoların bile bir sekilde varlıgını sürdürmesidir. 
Modern çagın siyasi diktatörlüklerinde göstermelik de olsa seçimler yapılmakta ve parlamentolar olusturulmaktadır. Bu parlamentoların olmasının amacı iç ve dıs kamuoyunda bir mesruiyet saglamaktır. 
Parlamentoların dördüncü islevi siyasal egitim ve toplumsallastırma islevidir. 
‘’Parlamentolar gerek seçmen kitlesini, gerek siyasal seçkinleri bilgilerle donatan ve yetistiren kurumlardır.’’ (TURAN,1986:175) 

Aynı sekilde parlamentolar toplumsallasma saglayan kurumlardır. Örnegin genis ve bölgesel farklılasmaların yaygın oldugu Hindistan, ABD gibi ülkelerde temsilcilerin ortak çatı altında bir araya gelmeleri , ortak degerlerin olusmasına ve yaygınlasmasına yardımcı olacaktır. Turan’a göre bu bütünlestirici tecrübe ‘’ulusal düzeyde bir toplumsallasma olayıdır.’’(TURAN,1986:176) 
Parlamentoların besinci islevi denetim islevidir. Demokrasilerin önemli özelliklerinden bir tanesi farklı kurumların birbirlerini denetlemesi yani çapraz 
denetimdir. İste parlamentolar demokrasilerde bu denetimi yapacak kurumlardan bir tanesidir.(KONGAR,2000) 

Modern demokrasilerde parlamentolar sistemin diger kurumlarını özellikle yürütme organı ve bürokrasiyi denetlemekle yükümlüdürler. Gensoru açılması, tahkikat komisyonu kurulması denetleme yöntemlerindendir.(TURAN,1986) 
Parlamentoların altıncı islevi hükümete danısmanlık yapmaktır. Pek çok ülkede savas ilan etmek, uluslararası anlasmaları yürürlüge koymak gibi görevler yürütme organlarına bırakılmamıs, bu gibi konularda parlamento onayı aranmıstır. İste bu islev bir anlamda yürütme organına yani hükümete danısmanlık islevi olarak algılanmıstır. 

Parlamentoların sonuncu islevi ise yargı islevidir. Örnegin Türkiye’de millet vekillerinin dokunulmazlıkları vardır ve dokunulmazlıkları kaldırılmadan hiçbir konuda yargılanamazlar. Bu durumun istisnaları anayasada öngörüldügü sekilde agır cezayı gerektiren suçüstü hali ve anayasanın 14’üncü maddesindeki 
durumlardır.(GÖZLER;2005:190) Parlamento gerekli görürse bir millet vekilinin dokunulmazlıgını kaldırabilir. İste böyle durumlarda parlamentolar bir yargı islevi gerçeklestirmis olurlar. 

B) SİYASİ PARTİLER 

Siyasi partiler konusuna ilk bölümde deginilmistir.Çalısmanın konusu açısından siyasi partilerin iktidarda ya da muhalefette bulunmaları önem arz etmektedir. Çünkü baskı grupları her iki durumda da farklı yaklasımlar sergileyebilmekte ve farklı etkileme yöntemleri uygulamaktadırlar. Bu konu sonraki bölümlerde açıklanacaktır. 

C) YEREL YÖNETİMLER 

Yerel yönetimler tüm dünyada kamu yönetiminin çok önemli ve vazgeçilmez aktörlerindendir. Bütün kamu hizmetlerinin merkezi bir anlayısla tek elden ve tek bir yerden sunulması mümkün degildir. 
Yerel yönetimleri ortaya çıkaran sebepler fonksiyonel etkinlik, demokrasinin gelismesi, özgürlük, özerklik ve yeniden paylasım degerleridir. (ERYILMAZ,2004:121- 124) 
Yerel yönetimlerin pek çok islevi vardır. Bunlardan bazıları sunlardır. Yönetime katılma, kararlarda isabet, kaynakların yeniden paylasımı, idari ve mali özerklik 
saglama, vb. Rusen Keles, yerel yönetimlerin varlık nedenlerini yönetsel ve toplumsal nedenler olmak üzere ikiye ayırmaktadır. (KELES, 2004:121-26) 
Yönetsel nedenler tüm kamu hizmetlerinin tek bir merkezden sunulma olanaksızlıgının yarattıgı zorunluluklardır. 
Toplumsal nedenler ise günümüzde ortaya çıkan yönetime katılma arzusudur. 
İnsanlar yerel düzeydeki yönetim organlarına daha kolaylıkla katılabilmekte dirler. 
Modern demokrasilerde örnegin Avrupa Birligini olusturan ülkelerde kabul edilen yerel yönetimlerin özerkligi kamu yönetimini etkileyen ve degistiren bir 
kavramdır. 15 EK M 1985 yılında Avrupa Konseyinin yetkili organlarınca 

Strasbourg’da imzalanan Avrupa Yerel Yönetimler özerklik sartına göre yerel yönetimler kanunlarla belirlenen sınırlar çerçevesinde, kamu islerinin önemli bir 
bölümünü kendi sorumlulukları altında ve yerel nüfusun çıkarları dogrultusunda düzenleme ve yönetme hakkı ve imkanına sahip olmalıdır. (AVRUPA YEREL 

YÖNETİMLER ÖZERKLİK ŞARTI. Md:1) 

Buradaki özerklik kavramı idari ve mali konuları kapsamaktadır. Fakat özerklik bagımsızlık demek degildir. Merkezi yönetimin yerel yönetimler üzerindeki denetiminin yasalarca sınırlandırılmasıdır. 
Denetim korunması amaçlanan çıkarların önemiyle orantılı olmalı, kanuna ve anayasal ilkelere uygunluk saglamak amacıyla yapılmalıdır. 
Yerel yönetimlerin özerkligi onları çıkar ve baskı gruplarının hedefleri haline getirmistir. Bu konuya bir sonraki bölümde yerel yönetimlerle çıkar ve baskı gruplarının iliskileri açıklanırken deginilecektir. Fakat burada su söylenmelidir ki yerel yönetimler siyasal sistemlerde önemli karar alıcılar arasındadır. Bu kararların sadece yerel nitelikte olması da gerekmemektedir. Yerel yönetimler ulusal ve uluslararası düzeydeki siyasal kararları da etkileyebilmektedirler. 

Ç) BÜROKRASİ

Kamuyu ilgilendiren siyasal kararları alan ve aynı zamanda uygulayan aktörlerden bir tanesi de bürokrasidir. Bürokrasi sözcük anlamı olarak bürolarda çalısan görevliler eliyle yönetim; büroların-yönetsel örgütlerin-kisisel olmayan ve kurallara dayanan yetkisi ve egemenligi anlamına gelmektedir.(BOZKURT,1998) 
Sözlüklerde degisik bürokrasi tanımlamaları yapılmıstır. Çalısmanın konusu açısından bürokrasi siyasal kararların uygulamaya geçirildigi, çalısan personelin hak, sorumluluk ve iliskilerinin yazılı olarak belirlendigi, bütün islerin hiyerarsiye uygun olarak yerine getirilmesinin zorunlu olmasından dolayı formalitelerin önem kazandıgı kamu kurumları veya bu kurumlarda çalısan bireyler(DEM R ve ACAR;2002) olarak kabul edilecek ve bu anlamda kullanılacaktır. 
İlter Turan da benzer sekilde bürokrasiyi kamu yönetimiyle görevlendirilmis kadroların tümü seklinde tanımlamaktadır. (TURAN ,1986,198) 
Bürokrasinin çesitli islevleri vardır. Öncelikle bürokrasi yasa ve kuralların uygulayıcısıdır. Siyasal karar alıcıların aldıkları kararlar bürokratlar dolayısıyla 
bürokrasi tarafından uygulamaya geçirilmektedir. 

Bürokrasi kuralların uygulanması kadar uygulanacak kuralların yapımına da katkı saglar. Son kararı siyasi yöneticiler verseler de bürokratlar kuralların 
hazırlanmasında sahip oldukları uzmanlıklarıyla son derece etkilidirler. 
Bürokrasiler bir yönüyle baskı grubu gibi bir islev de görürler. Turan’a göre bu islev iki boyutludur. İlk boyutta bürokratlar kendi ortak çıkarları için karar vericileri etkilemeye çalısırlar. İkinci boyutta ise temsil ettikleri kesimin çıkarlarını savunurlar. 

Bütçe görüsmelerinde her bakanlıgın kandi ödenegini arttırarak temsil ettigi kesimlere daha fazla kaynak aktarma gayreti ikinci boyuta örnek olarak gösterilebilir. (TURAN, 1986) 

Bürokrasinin bir diger islevi ise toplum ile siyasi yöneticiler arasındaki çok yönlü iletisimin saglanmasıdır. 

Bürokrasinin en önemli islevi ise bir anlamda yargı islevini andıran faaliyetlerde bulunmasıdır. İsçi-isveren uzlasmazlıklarında Çalısma Bakanlıgı’nın hakem rolü 
oynaması bu duruma örnek olarak gösterilebilir. (TURAN,1986) 

Sonuç olarak su husus önemle belirtilmelidir ki bürokrasi siyasal kararları uygulamaya aktaran ve sürekli büyüme egiliminde olan bir yapılasmadır. Durum böyle  olunca çıkar ve baskı gruplarının bürokratlara kayıtsız kalması düsünülemez. Çıkar ve baskı grupları ile bürokrasinin iliskileri ileri bölümlerde açıklanacaktır 

D) SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ İLE ÇIKAR VE BASKI GRUPLARI 

Sivil toplum örgütleri ve bir anlamda sivil toplum anlayısının türevleri olan çıkar ve baskı grupları çalısmanın ikinci bölümünde ayrıntılarıyla incelenmistir. Burada kamu yönetimi sözlügündeki sivil toplum örgütü tanımı verilecektir. Sivil toplum örgütünden kastedilen hükümet dısı ya da gönüllü kuruluslardır. 
Gönüllü kuruluslar önceden belirlenmis toplumsal , kültürel, sanatsal , bilimsel amaç ya da amaçlar çerçevesinde gönüllü olarak bir araya gelen, örgütlesen ve o amaçlar dogrultusunda faaliyette bulunan kisilerin olusturdukları tüzel kisiligi ve sürekliligi olan örgütsel yapılardır. (BOZKURT,1998) 

Sivil toplum kurulusları Türkiye’de genellikle dernek veya vakıf statüsünde faaliyet göstermektedir. Sivil toplum kurulusları canlı, dinamik bir toplumun 
olusmasına yol açan yapılardır. Mehmet Turgut’a göre demokrasinin kurulup köklesmesi için devlet gücünden bagımsız kuruluslara ihtiyaç vardır. ste canlı bir toplum ve köklesmis bir demokrasi için ihtiyaç duyulan gönüllü özerk kuruluslar sivil toplum örgütlerinin ta kendisidir.(TURGUT,1998) 

E ) MEDYA 

Genel anlamıyla medya yazılı ve görsel basın demektir. Medyanın en bilinen 
islevi iletisim saglamasıdır. Sosyal bilimler sözlügü medyayı kitle iletisim araçlarıyla es anlamlı tutmakta ve genis kitleleri eglendirmek, kitlelere bilgi veya mesaj ileterek onları bilgilendirmek, yönlendirmek veya denetlemek gibi amaçlarla kullanılan televizyon, radyo, gazete ve dergi gibi yazılı ve görsel araçlar seklinde tanımlamaktadır. (DEMİR ve ACAR,;2002) 

Yazılı ve görsel basın veya diger adıyla medya her ülkede siyasal karar alma sürecinin en önemli aktörleri arasındadır. Medyanın kendisi siyasal karar alma sürecinin bir aktörü olmakla beraber aynı zamanda siyasal karar alma sürecinde bulunan bütün aktörlerin özellikle çıkar ve baskı gruplarının kullandıgı bir araçtır. 
Medyanın gücü kitlelere ulasabilmesi ve kamuoyunu dogru bilgilendirebildigi gibi kamuoyu olusturabilme gücünü de elinde bulundurmasıdır. Hasan Cemal anılarında 12 Mart 1971’de yasanacak muhtıra öncesinde tek amaçlarının yayınladıkları YÖN ve DEVRİM dergileri vasıtasıyla silahlı kuvvetleri kıskırtıp önce bir darbe yaptırmak sonra da inandıkları devrimi gerçeklestirmek oldugunu ifade etmektedir. (CEMAL,1999) 

Türkiye’de yasanan 1960 ve 1980 yıllarındaki askeri müdahalelerde darbe yapıp yönetimi ele geçirenler öncelikle o dönemin tek yayın kurulusu olan Türkiye Radyo ve Televizyon (TRT) kurumunu ele geçirmisler ve yönetime ne maksatla el koyduklarını TRT radyo ve televizyonu vasıtasıyla tüm dünyaya ifade etmislerdir. Sadece yukarıda yasanan örnekler bile medyanın ülke yönetimlerindeki önemini göstermeye yeter niteliktedir. 

Coskun Can Aktan’a göre ise medya toplumdaki güç odaklarından bir tanesidir. 
Medya enformatik güç odagı olarak bilgi toplumu ve demokrasi açısından büyük önem tasısa da sınırsız bir güç haline gelmemeli, sınırlandırılmalıdır.(AKTAN,2003) 

Medya bir yönüyle halkın yönetime katılımını saglayabilecek araçlardan bir tanesidir. Özellikle yalnızca temsil hakkının verildigi bir seçim sürecinde, toplumu dogrudan ilgilendiren her kararın alınmasında medya kanalı ile katılım saglanabilecektir. Bununla birlikte bu katılım karar alma sürecinde bir bilinç 
olusturacak düzeyde olmalı , bu amaçla medyadan faydalanılmalı fakat medya tarafından belirlenmemelidir. (KAHRAMAN,1995) Baska bir ifadeyle medyalar 
kamuoyunu yansıtmalı fakat manipule etmemelidir. 

Tüm olumlu ve olumsuz yönleriyle medya siyasal karar alma süreçlerinin en önemli aktörlerindendir. 

F ) ÜNİVERSİTELER

Üniversiteler siyasal karar alma sürecini kimi zaman dogrudan genellikle de dolaylı olarak etkileyen aktörlerdir. 
Üniversiteler tüm modern demokrasilerde mevcut olan yüksek ögrenim kurumlarıdır. Siyasal karar alma sürecindeki hemen her aktörün bir sekilde yetistirildigi egitim kurumlarıdır. Egitimin insan yasamındaki rolü ise her seyden önemlidir. İste üniversiteler birer egitim kurumu olma yönüyle tüm siyasal karar alıcıları yetistirmekte ve dolaylı olarak verdikleri egitim neticesinde siyasal karar alma sürecini etkilemektedirler. 

Üniversiteler kendilerini ilgilendiren konularda siyasal karar alma sürecine dogrudan müdahil olabilmekte ve bir baskı grubu gibi islev görebilmektedirler. 
İster dolaylı ister dogrudan olsun üniversiteler tüm demokratik devletlerde siyasal karar alma sürecinin önemli aktörlerindendir. Çünkü toplumları ve bir ölçüde tüm dünyayı biçimlendiren teknolojik ve bilimsel gelismeler egitim kurumları tarafından gerçeklestirilmektedir. Bilim ve teknoloji siyasal karar alma sürecinin dısında olsa da bu süreci etkileyen bir aktördür. (TAN,2002) 
Siyasal karar alma sürecinin aktörleri yukarıda açıklanmaya çalısılmıstır. Bu süreç daha önce de belirtildigi gibi dinamik bir süreçtir. Zaman zaman bu dinamik sürece yeni aktörler de dahil olabilir. 
Siyasi partiler, baskı grupları, sivil toplum kurulusları ve yukarıda sayılan diger yapılar siyasal karar alma sürecinin etkili aktörleridir. Bu siyasi yapılar temelde kamu problemlerini tanımlamakta, çözüm teklifinde bulunmakta, vatandasların siyasi önceliklerinin bir araya gelmesini saglamakta, oy verenleri harekete geçirmekte ve hükümetle toplum arasında iletisim saglamaktadırlar. ste bu açıdan bakıldıgında demokratik siyasal karar alma sürecinde yoklukları kabul edilemez bir gerçektir. (BURSTEIN ve LINTON;2002) 

III. SİYASAL KARAR ALMA ORGANLARI İLE ÇIKAR VE BASKI GRUPLARI ARASINDAKİ İLİŞKİLER 

Çalısmanın bu bölümünde daha önce kavramsal boyutları incelenmis olan siyasal karar alma sürecindeki aktörler ile çıkar ve baskı grupları arasındaki iliskiler 
incelenecektir. 

Önceki bölümlerde deginildigi üzere çıkar ve baskı grupları siyasal karar alma sürecindeki bütün aktörler ile iliski kurabilmektedirler. Çıkar ve baskı grupları ile 
siyasal karar alıcılar arasındaki iliskiler yasama organı ile kurulan, yürütme organı ile kurulan, yerel yönetimlerle kurulan, bürokrasi ile kurulan ve medya ile kurulan iliskiler olarak bes alt baslık altında incelenecektir. 

A) YASAMA ORGANI (PARLAMENTO) İLE ÇIKAR VE BASKI GRUPLARI ARASINDAKİ, İLİŞKİLER 

Parlamentolar hemen her siyasal sistemde önemli karar alma organlarından bir tanesidirler. Özellikle parlamentoların serbest siyasi seçimlerde olusturuldugu ülkelerde milletvekilleri seçim öncesi ve seçim sonrasında baskı gruplarının en çok etkilemeye çalıstıkları hedeflerden bir tanesi olmuslardır. 
Baskı grupları önceki bölümlerde incelendigi üzere amaçlarına erismek için çok degisik yöntemler kullanabilmektedirler. Baskı gruplarının yasama organını yani 
parlamentoyu olusturan milletvekillerini etkilemek üzere kullandıkları birinci yöntem seçimler esnasında bir milletvekilini desteklemek veya karsı oy vermek seklinde gerçeklesmektedir. Bu destek maddi de olabilmektedir. (AY,2003:214) 

Baskı gruplarının parlamentoyu etkileme yöntemlerinden bir tanesi de kendi üyelerinin özellikle yönetici kadrolarının bir kısmının milletvekili olarak parlamentolara dahil edilmesidir. Önceki bölümlerde örneklendigi gibi Türkiye’de isçi sendikaları baskanlıgı yapmıs Bayram Ali Meral, Rıdvan Budak ve Necati Çelik seçimlere katılmıs ve parlamentoya milletvekili olarak girmislerdir. 
Baskı gruplarının parlamentoları etkileme faaliyetlerinden belki de en önemlisi yüz yüze görüsme ve lobiciliktir. Baskı grupları kendilerini ilgilendiren siyasal 
kararların alınması esnasında karar alma sürecinin her asamasına katılarak bu süreci kendi üyelerinin çıkarlarını maksimize etmek için etkilemeye çalısırlar. Baskı grupları öncelikle alınacak karara dayanak olacak konularda ön bilgiler sunabilir, hatta kanun teklifleri hazırlayabilir, hazırlanan kanun tekliflerini destekleyebilir ya da engelleyebilirler. 

Baskı gruplarının parlamento üyelerini etkilemek için kullandıkları tüm yöntemlerin amacı öncelikle parlamento üyelerini isteklerinin haklı ve mesru oldugu konusunda inandırmaktır. Eger bunu basaramazlar ise kendi çıkarlarına zarar verecegine inandıkları kanunun çıkmasını engellemeye çalısırlar. Kanunun çıkmasını engelleyemezlerse, kanunun geri alınmasına çalısırlar. Burhan Kuzu baskı gruplarının bu yöntemleri uygularken ellerindeki en büyük kozunun seçmenlerin oyu oldugunu vurgulamıs ve 1961seçimlerinden önce Türkiye’de TÜRK- S adlı isçi sendikasının 9 milletvekilini isçi ve toplum aleyhinde çalıstıkları gerekçesiyle seçmenlere sikayet etmesini örnek göstermistir. Bu milletvekilleri ya seçimi kazanamamıs ya da seçimden çekilmislerdir.. (KUZU,1985:97) 

Baskı grupları parlamenterleri etkilemeye çalısırken degisik zamanlarda parlamentolara ziyaretler gerçeklestirebilirler. Örnegin Türkiye’de çok etkili bir baskı grubu olan Türk Sanayicileri ve İş adamları Dernegi (TÜSİAD) yayınladıgı bir bültenle TÜSİAD parlamento İsleri Komisyonunun 24 KASIM 2004’te parlamentoyu ziyaret ederek iktidar ve ana muhalefet partisi grup baskan vekilleri ve önemli komisyon baskanları ile görüsmelerde bulundugunu kamuoyuna duyurmustur. Görüsülen konular ise AB üyelik süreci, siyasi ve ekonomik istikrar ortamının yerlesmesi, hukuk düzeni ve yargı reformu, yatırım ortamının iyilestirilmesi, siyasi partiler ve seçim kanunları gibi konulardır.(TUSIAD, Basın Bülteni,2004) 
Yukarıda italik harflerle belirtilen konular açıkça görüldügü üzere ekonomik yani maddi hususlara dayanmaktadır. TÜS AD elbette bu görüsmelerde beklentilerini 
siyasal karar alıcılara yüz yüze görüsme ile iletmistir. 
Tayyar Arı kimi baskı gruplarının tüm zamanlarını yasama sürecini yani parlamentoları etkilemeye ayırdıgını, fakat bunun yürütme gibi diger siyasal karar alıcıları etkilemeye çalısmadıkları anlamına gelmedigini vurgulamaktadır. Elbette ki tüm baskı grupları amaçları neyi gerektiriyorsa onu yapmaktan kaçınmaz ve bu amaçlarla ilgili her aktörü etkilemeye çalısırlar. Ve bu amaçla parlamentoları etkilemek için kullanılan yöntem özellikle ABD’de lobicilik olarak adlandırılmıstır. (ARI,1997:135) 

Sonuç olarak çıkar ve baskı gruplarının modern demokrasilerde en çok etkilemeye çalıstıkları organlardan biri olan parlamentolar mevcut seçim ve yönetim sistemleri devam ettikçe her zaman etkileme faaliyetlerine maruz kalacaklardır. Çünkü toplumu ilgilendiren tüm yasama faaliyetleri parlamentolarda gerçekleşmektedir. 

Baskı gruplarının özellikle ilgilendigi uluslararası yapılardan bir tanesi de 
AB’nin önemli organları arasında yer alan Avrupa Parlamentosudur. Önceki bölümde de deginildigi üzere AB’nin önemli karar alma organları arasında bulunan Avrupa Parlamentosunu etkilemeye çalısan üç tip baskı grubu mevcuttur. Bunlar Eurogruplar, ulusal federasyonlar ve AB dısındaki ülkelerden gelen özellikle çok uluslu sirketlerin olusturdugu baskı gruplarıdır. Bu konuya daha önce deginilmistir. Çalısma konusu açısından en çok önem tasıyan husus Avrupa Parlamentosunun etkinliginin görüs bildirmekle sınırlı kaldıgı dönemde çıkar ve baskı gruplarının etkilemeye çalıstıkları bir merkez olmayısıdır. Diger bir deyisle ne zamanki Avrupa Parlamentosunun ortak karar alma ve isbirligi prosedürü altında karar alma ile ilgili yetkileri genisletilmis, iste tam bu dönemde Avrupa Parlamentosu üyeleri baskı gruplarının hedefi olmuslardır. (ALKAN,1999:47) 
Avrupa Parlamentosunun ve Avrupa Birligini etkilemeye çalısan grupların büyük çogunlugu (%95) ekonomik amaçlı baskı gruplarıdır.(ALKAN,1999:50) 
Bununla birlikte sosyal amaçlı baskı gruplarının giderek artan oranda parlamentoları etkilemeye çalısacagı da öngörülebilir bir gerçektir. 
Tüm bunlar göstermektedir ki baskı grupları, gönüllü kuruluslar gibi sosyal içerikli örgütlenmeler siyasal kararlar üzerindeki etkinliklerini giderek artırmaktadırlar. 
Buradaki en önemli tehlike ise siyasal karar alma sürecinin temel aktörü olan siyasi partilerin toplumsal destekten yoksunlasması ve STK’nın siyasi partilerin islevini üstlenmesidir. Bu durum demokrasinin isleyisini tehlikeye düsürebilir. 

10 CU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

SİYASAL KARAR ALMA ORGANLARI ÜZERİNDE ÇIKAR VE BASKI GRUPLARININ ETKİLERİ , BÖLÜM 8

SİYASAL KARAR ALMA ORGANLARI ÜZERİNDE ÇIKAR VE BASKI GRUPLARININ ETKİLERİ , BÖLÜM 8



F) MEDYA-KAMUOYU OLUŞTURMA 

Baskı grupları genellikle kendilerini kamuoyuna ifade etme zorunlulugu içinde hissederler. Bu zorunlulugun temelinde kendi görüs ve dileklerinin kamuoyunca 
benimsenmesi arzusu yatmaktadır. 
Baskı gruplarının talepleri toplumun önemli bir kesimi tarafından kabul ve destek görürse o grubun siyasal karar alıcıları kendi çıkarları yönünde etkilemesi o 
oranda kolaylasır. 
Baskı grupları taleplerine veya eylemlerine kamuoyunun sempati duymasını saglamak için öncelikli olarak medyayı kullanırlar. Özellikle herkesin okudugu 
gazeteleri ve çok izlenen televizyon kanallarını tercih ederler. (AY,2003) 

Baskı grupları her zaman medyayı kullanmakla kalmazlar. Günümüzde büyük sermayeye dayanan baskı gruplarının elinde çok önemli medya unsurları da mevcuttur. 
Zaten bizzat medyanın kendisi de çok önemli bir baskı grubudur. Medyanın gücü ise kamuoyunu etkileme ve hatta kamuoyu olusturma yetisinden kaynaklanmaktadır. 
Medyayı kullanmak çok pahalı bir ugrastır. Bu nedenle ekonomik gücü çok yüksek olmayan baskı grupları genellikle medyayı kullanmazlar. 

G) İTAATSİZLİK VE SABOTAJ 

Baskı gruplarının uyguladıgı diger bir yöntem de itaatsizlik ve sabotajdır. 
Burada itaatsizlik ve sabotaj hükümet kararlarına karsı uygulanır. Amaç ise hükümet kararlarının baltalanması, engellenmesi ve hükümetin basarısızlıga ugratılmasıdır. 
En etkili baskı metotlarından biri mali sabotajdır. Maddi açıdan güçlü baskı grupları vergileri artırmak isteyen hükümetlere karsı yatırımları durdurma, vergi 
vermeme, devlet bankalarındaki mevduatlarını çekerek ekonomik krizlere yol açma gibi sabotaj yöntemleri uygulayabilir.

Mali sabotajın etkisini artıran nedenlerden bir digeri de ülkede ekonomik istikrardan uzak, müdahalelere açık ve duyarlı bir mali sistemin varlıgıdır. Böyle 
sistemlerde hükümeti basarısızlıga ugratmak ve baskı altına almak daha kolaydır. 
İlter Turan, itaatsizlik ve sabotaj gibi zor kullanma yollarına bas vuran baskı gruplarının sistemin bazı boyutlarını kabul etmeme egiliminde olduklarını 
vurgulamaktadır.(TURAN,1986) Gerçekten de sistemin kendisine avantajlar sagladıgı baskı gruplarının hükümeti baltalaması ve sabote etmesi düsünülemez. 
Yukarıda ayrıntılarıyla deginmeye çalıstıgımız baskı grubu yöntemleri çok karmasık bir yapıdadır. Ayrıca baskı gruplarının pek çok faaliyeti kamuoyunun 
dikkatini çekmeyecek sekilde ve kapalı kapılar ardında gerçeklestirilir.(HENNESSY;2000) 

Bununla birlikte bu faaliyetler bir anlamda gizli kapaklı sürdürülse de bu onların hepsinin kanun dısı oldugu anlamına gelmez. Rüsvet açıkça kanun dısı bir yöntemken gizli olarak yapılacak bir kulisçilik kanuna aykırı degildir. 

V. BASKI GRUPLARININ GÜCÜNÜ BELİRLEYEN FAKTÖRLER 

Her baskı grubu aynı tür baskı yöntemini uygulayamaz. Baskı gruplarının uygulayacagı yöntemi ve yöntemin etkinligini belirleyen bir takım faktörler mevcuttur. 
Bu faktörler aynı zamanda baskı gruplarının gücünü belirleyen faktörlerdir. Hakan Ay’a göre baskı gruplarının gücünü belirleyen faktörler üye sayısı, mali 
kaynaklar, organizasyon, sosyal statü, siyasal ve sistemsel özellikler, liderlik ve diger faktörler olarak sınıflandırılabilir.(AY,2003) 

İlter Turan’a göre ise bu faktörler siyasal ve sistemsel özellikler, büyüklük, maddi güç, toplumsal itibar, tutarlılık, dayanısma ve özerklik, ilgilenilen sorunların türü ve liderliktir.(TURAN,1986:146-151) 

Baskı gruplarının gücünü belirleyen faktörlerin basında siyasal ve sistemsel özellikler gelmektedir. Baskı grubu faaliyetlerine açık olmayan totaliter bir siyasi 
sistemde baskı gruplarına hayat hakkı tanınmaz. Fakat bu çalısmada demokratik ilkelere baglı siyasi sistemler ele alınmaktadır. Demokratik sistemlerde siyasal kültür baskı gruplarını dogal karsılamaya yatkınsa baskı gruplarının basarılı olma ihtimali artacaktır (TURAN,1986) 
Siyasal sistemde siyasi yöneticilerin kisisel olarak herhangi bir tecrübe ve bilgi eksikligi varsa bu durumda baskı grupları yetiskin ve bilgili kadroları sayesinde siyasi karar alıcıları kolaylıkla etkileyebilirler. Bu durumun tam tersi de geçerlidir. Eger baskı grupları uzman kadrolara sahip degilse siyasi karar alıcıların ve diger baskı gruplarının etkilerine maruz kalabilirler. 

Ayrıca bazı baskı grupları bazı siyasi partilere daha yakın bir durus sergilerler. Bunun sonucunda da iktidar partisi kendisine yakın durumdaki baskı gruplarının 
taleplerine hos görü ile yaklasabilir. Örnegin ngiltere’de sçi Partisi sçi Sendikalarını, Muhafazakar Parti ise isadamlarından olusan baskı gruplarını daha fazla dikkate alırlar. Siyasal sistemin merkezi ya da ademi-merkeziyetçi yapıda olması da önemlidir. 
Baskı grupları açısından karar vericilerin sayısı artacagından ademi-merkeziyetçi yapılar baskıya daha açıktır.

Baskı gruplarının gücünü belirleyen ikinci faktör üye sayısıdır. Baskı grupları amaçlarına ulasabilmek için yapıları geregi güçlerinin potansiyelinin büyük oldugu imajını yaratmak isterler. Böyle bir imaj yaratma isteginin temelinde ise siyasi iktidarların olası bir seçimde en fazla oyu elde etme arzusunda olmaları yatmaktadır. 
Basit bir mantıkla siyasi iktidarlar sayıca büyük bir güce ulasmıs baskı gruplarını oy kaybetme endisesi tasıdıklarından dolayı daha çok dikkate alırlar. 
Etkinligini üyelerinin sayıca çokluguyla gerçeklestirmeye çalısan baskı gruplarının en güzel örnegi isçi sendikalarıdır. (AY,2003) sçi sendikaları genellikle 
seçim zamanlarında üyelerinin kullanacakları oy potansiyelini dikkate alarak siyasal karar alıcıları etkilemek isterler. 
Ayrıca sayıca büyük baskı grupları dolaylı yöntemleri daha rahat kullanırlar. Buna karsılık sayıca küçük olan gruplar daha yetenekli kadrolar olusturmaya çalısmakta ve dogrudan yöntemleri kullanarak sonuç almaya çalısmaktadırlar. (AY,1997) 

Yine de bir baskı grubunun siyasal karar alıcıları etkileme gücü ile onun sahip oldugu üye sayısı arasında dogru orantı mevcut degildir. Baska bir deyisle sayıca büyük olmak her zaman için basarının garantisi degildir. 
Herhangi bir baskı grubunun etkinligini belirleyen unsurlardan üçüncüsü o baskı grubunun kontrolünü elinde bulundurdugu mali kaynakların fazlalıgıdır. Maddi 
gücü daha fazla olan baskı gruplarının daha etkin olmaları kaçınılmazdır. (TURAN,1986) 

Baskı gruplarının siyasi karar alıcıları etkilemek için uyguladıkları yöntemlerin çogunlugu güçlü maddi kaynaklara ihtiyaç gösterir. Kulisçilik, propaganda, siyasilerle iliski kurma, reklam verme, haber ve bilgi akısını saglamak gibi gayretler finansal güç olmadan gerçeklestirilemez. 
Baskı grupları gelirlerini çesitli kaynaklardan saglarlar. Bu kaynaklar üye aidatları, tertiplenen piyango, balo, kermes gibi faaliyetlerden saglanan gelirler, yayın gelirleri, tasınmaz mal gelirleri, bagıs ve yardımlardır.(AY,2003) 
Baskı gruplarının gelirleri ayrı bir çalısma konusudur. Burada bu kısa açıklamalarla yetinilecektir. Yine de mali gücü yüksek baskı gruplarının daha etkin oldugu ve çok uluslu sirketlerin sahip oldukları devasa mali güç yüzünden baslı basına bir baskı grubu olarak degerlendirilmeleri gerektigi vurgulanmalıdır. Günümüz dünyasında Ukrayna ve Gürcistan’da yasanan yönetim degisiklikleri çok uluslu sirketlerin siyasal karar alıcıları nasıl degistirebildigini gösteren örneklerdir. 
Dördüncü güç faktörü baskı gruplarının sahip oldugu organizasyondur. Kuvvetli ve profesyonel yapıda organizasyonunu kurmus olan baskı grupları siyasal karar 
alıcıları daha kolaylıkla etkileyebilmektedir. Güçlü bir organizasyonun siyasileri daha kolay etkileyebileceginin en iyi örnegi ise ABD’de mevcut olan lobi sistemidir. 
Amerika’da pek çok baskı grubu mali durumları iyi ise etkilerini artırmak amacıyla veya kendileri bu konuda uzman kadrolara sahip olmadıkları için bu amaçla kurulmus profesyonel lobi sirketlerinden faydalanmaktadırlar. (ARI,1997) 

Besinci güç faktörü ise baskı grubunu olusturan üyelerin sahip oldukları sosyal statüdür. İlter Turan sosyal statüyü toplumsal itibar olarak nitelendirmekte ve baskı grubunun temsil ettigi kitle, toplumsal itibarı yüksek bireylerden olusuyorsa etkinliginin de yüksek olacagını ileri sürmektedir. (TURAN,1986) Gerçekten de Türkiye’de sosyal statüsü yüksek olarak kabul edilen isveren örgütlerinin üyeleri siyasal karar alıcılara daha kolay ulasabilmekte ve itibar görebilmektedirler. 
Baskı gruplarının etkinligini belirleyen sonuncu önemli faktör ise liderliktir. 
Maddi gücü ve üye sayısı yüksek olmayan ama liderinin sahip oldugu özellikler neticesinde çok etkili olabilen baskı grupları mevcuttur. Polonya’da eski bir sendikacı olan Lech Walesa’nın liderligi ve cumhurbaskanlıgına kadar yükselmesi bu durumun güzel bir örnegidir. 

Baskı gruplarının gücünü belirleyen bu faktörlere ek olarak baskı gruplarının tutarlı davranıs sergilemeleri de etkinliklerini artıran unsurlardandır. Her baskı grubu gücünü belirleyen faktörlerin en az bir tanesine sahip olmaya çalısır. Fakat yine de bu unsurlar gerçekte birbirlerinden çok ayrı degildir. Üye sayısı yüksek, yeterli maddi güce sahip, liderlik olmasa bile etkili yöneticilere sahip, sosyal ve toplumsal kabul görmüs baskı gruplarının uygun siyasal sistem mevcutsa etkinlikleri maksimum seviyeye çıkacaktır. Burada önemli olan husus baskı gruplarının güçlerini dogru zamanda dogru yerde ve dogru amaçlar için yönlendirilebilmesidir. 
Yeterli gücü olmayan baskı gruplarının diger baskı grupları arasından sivrilerek siyasal karar alıcıları etkileyebilmesinin sartı ise kısıtlı olan gücünü dogru zamanda, dogru yerde yogunlastırarak kullanabilmesidir. 

VI. BASKI GRUPLARININ İŞLEVLERİ,

Baskı gruplarının ekonomik ve sosyal boyutlu amaçlarının ne oldugu önceki bölümlerde ele alınmıstır. Bu amaçlarının yanında baskı gruplarının çogulcu demokratik sistemlerde hayata geçirdikleri bir takım islevleri de mevcuttur. Bu islevler temsil, katılım, iletisim ve denetim islevidir. 

A) TEMSİL İŞLEVİ

Her seyden önce siyasi partiler ve baskı grupları temsil mekanizmasının birbirini karsılıklı olarak etkileyen ve iç içe geçmis sistemleridir. (TICHENOR ve 
HARRIS,2005) 
Günümüzün modern demokrasilerinde parlamentolarda temsil imkanı bulamamıs toplum kesimleri baskı grupları aracılıgıyla siyasal karar alıcılara isteklerini 
ulastırma imkanı bulabilmektedirler. Zaten bir anlamda sivil toplum örgütü olan baskı grupları demokratik çogulcu sistemlerde çok sesliligin ve siyasal kararların alınması sürecine katılabildigi oranda katılımcılıgın ve bireyin örgütlü olarak sesini duyurabilmesinin en önemli araçlarından birisidir. Demokratik toplum anlayısının temellerinden bir tanesi de iste bu örgütlenme özgürlügüdür. (EFEND OGLU,1999) 

B) KATILIM İŞLEVİ

Günümüz demokrasilerinde temsil kadar önemli bir kavram da katılımdır. Temsil bölümünde bahsedilen parlamentolarda temsil edilme imkanını yakalayamayan 
toplum kesimlerinin siyasal kararlara katılma imkanı da baskı grupları tarafından yaratılmaktadır. Örnegin Türkiye’de Avrupa’da oldugu gibi çevreci hareketin 
temsilcileri olan bir parti (YESİLLER Partisi vb.) su an için parlamentoda mevcut degildir. Bununla birlikte özellikle sosyal amaçlı baskı grupları uyguladıkları 
yöntemlerle siyasal karar alıcıları etkileyebilmekte ve kendilerini ilgilendiren kararlara katılımı saglayabilmektedir. 

Siyasal karar alma süreci süreklilik gösteren bir faaliyetler bütünüdür ve baskı grupları bu süreci etkileyebildikleri ölçüde üyelerinin bu sürece katılımını da saglamıs olacaktır. 

C) İLETİŞİM İŞLEVİ

Baskı grupları bir yönüyle üyelerinin ve temsil ettikleri toplumsal kesimlerin isteklerini birlestirerek siyasi yöneticilere iletme islevi görürler. Aynı sekilde siyasal karar alıcıların kendi üyelerini dogrudan ilgilendiren hususlarda aldıkları kararları ve düsüncelerini de kendi üyelerine iletirler. Diger bir deyisle baskı grupları toplumsal isteklerin siyasal karar alıcılara iletildigi kanallardır. 

Ç) DENETİM İŞLEVİ

Baskı grupları özellikle insan hakları hususunda yapılan ihlalleri denetlemek, rapor hazırlamak, kamuoyuna bilgi sunmak gibi islevleri de yerine getirirler. 
Yine aynı sekilde baskı grupları siyasal karar alıcıların kendilerini ilgilendiren konularda verdikleri kararların uygulanmasını da denetlerler. 
Baskı gruplarının önemli bir islevi de ihtiyaç duyulan konularda siyasal karar alıcılara uzman destegi saglayabilmeleridir. Günümüz dünyasında yasanan teknolojik ve bilimsel gelismeler siyasal karar alıcıların her alanda bilgi sahibi olmalarını imkansız kılmaktadır. Böyle durumlarda sivil toplum örgütleri siyasal karar alıcılara çok çesitli alanlarda uzmanlasmıs personeliyle yardımcı olabilmektedir. 
Sivil toplum kuruluslarının ve bir anlamda baskı gruplarının hükümetlere en çok yardımcı olabilecekleri alanlardan bir tanesi de dıs politika alanıdır. Sedat Laçiner’e göre günümüz dünyasında güvenlik, çıkar, güç, dıs politika kavramları bir takım degisimlere ugramıstır. Zaten dünyanın kendisi de sürekli degismektedir. Öyleyse degisen sartlara göre yeni bir dıs politika sürecinin gelistirilmesi sarttır. Bu yeni süreçte halkın katılımı artırılmalı, bu katılım ise sivil toplum örgütleri eliyle saglanmalıdır. 
STK’ların buradaki önemi ise dıs politika olusturmada sadece dıs islerinin sınırlı kadrolarının degil aynı zamanda milyonlarca kisilik ortak aklın devreye girmesi 
demektir. (LACİNER,2004) 
Baskı grupları yukarıdaki islevlerine ek olarak modern demokrasilerin vazgeçilmez özelligi olan istikrarlı yönetim kavramına da islerlik kazandırırlar. Baskı gruplarının yoklugu istikrarlı yönetimi engellemektedir. Remzi Fındıklı Türkiye’de orta sınıfın bir baskı grubu olusturamadıgı için batılı ülkelerde görülen istikrarlı yönetimlere kavusamadıgını belirterek (FINDIKLI,1989) bir anlamda baskı gruplarının ve örgütlülügün istikrarlı yönetim için önemine isaret etmektedir. 
Sonuç olarak su husus önemle belirtilmelidir ki , baskı ve çıkar grupları gerçekte rant kollama yani devletten örgütlü ya da örgütsüz olarak çıkar elde etme sürecinin önemli aktörlerindendir. Bununla birlikte baskı ve çıkar grupları sahip oldukları temsil, iletisim, denetim ve siyasal katılım gibi islevleriyle toplumun belirli kesimlerinin isteklerini siyasi yöneticilere aktarmakta ve siyasal karar alma sürecini etkilemektedirler. (EKİCİ ve DEMİR,2003) 

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 

SİYASAL KARAR ALMA ORGANLARI İLE ÇIKAR VE BASKI GRUPLARI ARASINDAKİ İLİŞKİLER 

İlk bölümde devlet, siyaset, siyasi parti ve demokrasi kavramları, ikinci bölümde ise çıkar ve baskı gruplarının kavramsal boyutu ele alınmıstır. Çalısmanın son bölümünde siyasal karar alma organları tanımlanacak ve siyasal karar alma organları ile çıkar ve baskı grupları arasındaki iliskiler degerlendirilecektir. 

I. KARAR ALMA 

Her seyden önce bir karar alma eyleminin gerçeklesebilmesi için bir sorunun var ve tanımlanmıs olması gereklidir. Bu sorun bireyi ya da toplumun bir kesimini veya tüm toplumu etkileyen bir sorun olabilir. 
Sorunun ne oldugu bir kere ortaya konduktan sonra bu sorunun çözümü için degisik hareket tarzları gelistirilebilir. Bu hareket tarzlarının bir kısmı zamanı, bir kısmı ekonomik kriterleri, bir kısmı karardan etkilenecekleri vb. baz alarak hazırlanmıs olabilirler. Söyle ki tek bir soruna yüzlerce degisik çözüm önerileri sunulabilir. İste karar alma ya da diger bir ifadeyle karar verme tanımlanmıs bir sorunun çözümü için degisik hareket tarzlarından en uygun oldugu düsünülen bir tanesini seçme islemidir. 
Kısaca karar verme islemi bir seçimde bulunma ve tercih belirtme islemidir. 
Kamu yönetimi sözlügünde karar verme ‘’belli amaçlara yönelik olarak birden çok davranıs ya da eylem biçimi arasından birinin bilinçli olarak seçilmesi “ 
(ONARAN,1998) olarak tanımlanmıstır. 
Yönetim faaliyeti de temelde bir seçimde bulunma ve tercih belirtme sürecidir. 
Söyle ki bir firma yöneticisi firmasının karlılıgını artırmak için faaliyet gösterirken ortaya çıkabilecek problemlere en kısa zaman içerisinde en az maliyetli çözümü bulmalı yani karar vermelidir. 

Benzer sekilde kamu yönetimi veya siyasette de yöneticiler sorunları ivedilikle teshis etmeli ve en uygun çözüm yoluna karar vererek uygulamalıdır. Bu anlamda bakıldıgında modern demokrasilerde öncelikle her birey seçmen olarak bir tercihte bulunmakta diger bir deyisle ülkenin yöneticilerinin belirlenmesi sorununa degisik alternatifler arasından bir seçimde bulunarak karar vermektedir. Aynı sekilde seçimleri kazanıp iktidara gelen siyasi partiler de bu defa ülkeyi ve toplumu ilgilendiren konularda ortaya çıkan problemlerin çözümü için bir karar vermektedirler. 

Karar verme isleminin neleri içerdigini vurgulamak gerekirse öncelikle alınan kararın kim tarafından uygulanacagı belirtilmelidir. kinci adımda bu kararın 
gerektirdigi islemin ne maksatla yapılacagı ortaya konmalıdır. Üçüncü adımda uygulamanın nerede yapılacagı, dördüncü adımda ne zaman yapılacagı, besinci adımda uygulamanın nasıl yapılacagı, son adımda ise ne yapılacagı vurgulanmalıdır. Yani bir karar kim, ne maksatla, ne zaman, nerede, nasıl ve ne yapacak sorularına yanıt vermelidir. 
Bir kararın alındıktan sonra uygulanması, uygulamanın ve sonuçların denetime tabi tutulması da gerekir. Bu asama sorunun çözümü için eyleme geçme asamasıdır. 

Denetim sonucuna göre uygulamanın dolayısıyla kararın etkinligi ölçülmeli, eksik ve yanlıs bölümler varsa düzeltilmeli böylelikle kararın alınmasından ortaya çıkacagı umut edilen maksimum fayda sağlanmalıdır. 
Son olarak su husus önemle belirtilmelidir ki karar verme dinamik bir eylemdir. 
Özellikle toplumsal konularda karar verme eylemi süreklilik arz eder. Çünkü insanların ihtiyaçları sonsuz ve süreklidir. Buna karsın kaynaklar son derece kısıtlıdır. 
Siyasal karar alma faaliyeti toplumun bir veya birden çok kesimini ilgilendiren faaliyetlerdir. Siyasal karar alma organları bir sonraki bölümde açıklanacaktır. Çıkar ve baskı grupları ise siyasal karar alma sürecini sorunların teshis edilmesinden baslayarak, kararın alınması, uygulanması ve denetlenmesi asamalarının her birinde etkileyebilen aktörlerdir. 

9 CU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

SİYASAL KARAR ALMA ORGANLARI ÜZERİNDE ÇIKAR VE BASKI GRUPLARININ ETKİLERİ , BÖLÜM 7

SİYASAL KARAR ALMA ORGANLARI ÜZERİNDE ÇIKAR VE BASKI GRUPLARININ ETKİLERİ , BÖLÜM 7


IV. BASKI GRUPLARININ UYGULADIGI YÖNTEMLER 

Baskı grupları kendi amaçları ve ellerinde bulundurdukları güç oranında siyasi karar alıcıları çok degisik yöntemler kullanarak etkilemeye çalısırlar. Bu yöntemler parlamenterler ve bürokratlarla dogrudan iliski kurmaktan, medya kampanyaları ve üyeleri harekete geçirme gibi dolaylı yöntemlere kadar çesitlilik gösterir (BİNDERKRANTS,2005) 

Baskı gruplarının uyguladıgı yöntemler açısından amaçları ve güçleri kadar ülkedeki mevcut siyasi yapı da önemlidir. Tayyar Arı bu konunun önemini su 
örneklerle vurgulamaktadır. “ Üniter bir yapıya sahip olan ngiltere’de klasik parlamenter sistemin bir özelligi olarak yürütmenin daha agırlıklı bir konuma sahip olması ister istemez baskı gruplarının yürütme bransı ve özellikle kabine üyeleri üzerinde yogunlasmalarına yol açmaktadır. Amerika’da ise güçler ayırımı nedeniyle yasama ve yürütme arasında gücün dengeli bir sekilde dagıtılmıs olması baskı gruplarını hem yasama hem de yürütme üzerinde ayrı ayrı yogunlasmak zorunda bırakmaktadır.”(ARI,1997;148-149) 
Baskı gruplarının siyasi karar alıcıları üyeleri ya da ideolojileri lehine etkilerken uyguladıkları pek çok yöntem vardır. Hakan Ay, bu yöntemleri söyle sıralamaktadır. İkna yolu, tehdit, dogrudan hareket ve grevler, rüsvet, hükümet faaliyetlerini baltalama ve mali sabotaj ile kamuoyunu etkileme.(AY,2003) 
İlter Turan ise bu yöntemleri, kulisçilik, siyasal partilerle iliskiler, propaganda, özel ayrıcalıklar, gösteriler, boykot, itaatsizlik ve zor kullanma seklinde 
sıralamaktadır.(TURAN,1986;138-146) 
Can Aktan ise ekonomik çıkar ve baskı gruplarının uyguladıgı yöntemleri ikna, lobicilik, seçim kampanyası yardımları, rüsvet, tehdit, sabotaj, toplu eylem ve medya alt baslıklarında açıklamaktadır.(AKTAN,1993) 
Ahmet Tan’ın baskı gruplarının siyaseti etkileme yolları olarak tanımladıgı yöntemler ise sunlardır. Kulisçilik, siyasilerle iliski kurma, propaganda, özel ayrıcalıklar tanıma, gösteriler, boykot ve grevler ile zor kullanma.(TAN,2002;133-136) 

Yukarıda açıklanan yöntemlerin her birinin çesitli baskı gruplarınca uygulandıgı bir gerçektir. Bütünlestirici bir yaklasımla bu yöntemleri söyle sıralamak mümkündür. 

a) Kulisçilik-Lobicilik 
b) İkna-Tehdit etme 
c) Siyasi partilerle iliski kurma 
ç) Özel ayrıcalıklar saglama 
d) Rüsvet 
e) Gösteriler ve boykot uygulama (üyeleri eyleme geçirme) 
f) Medya ve kamuoyu olusturma 
g) İtaatsizlik ve sabotaj 

Bu yöntemler asagıda ayrıntılı olarak incelenecektir. 

A) KULİSCİLİK-LOBİCİLİK 

Kulisçilik baskı grupları tarafından uygulanan ve siyasal sistemde kendilerini ilgilendiren kararları alabilecek kisi ve mercilerle yüz yüze iliski kurarak, onları 
amaçlarına inandırmaya, kendilerine yardımcı olanları maddi ve manevi yönden ödüllendirmeye dayanan bir faaliyet çesididir.(TURAN,1986) 
Lobicilik ise “kararları etkilemek isteyen kisinin hükümetteki veya karar alma sürecindeki kisileri amaçları dogrultusunda etkilemek için kurdugu bir tür iletisim ve bilgi alısverisidir.” (ARI,1997:152) 

Görüldügü üzere her iki tanım arasında anlam bakımından çok fazla bir fark yoktur. Kulisçilik ve lobicilik birbirinin yerine kullanabilecek kavramlardır. 
Kulisçilik-Lobicilik faaliyetleri için ülkelerdeki siyasal sistemin tasıdıgı özellikler önemlidir. Söyle ki kuvvetler ayırımı olan ülkelerde Kulisçilik-Lobicilik 
faaliyetleri yürütme organı kadar yasama organı üzerinde de yogunlasmaktadır. Buna karsın parlamenter sistemlerde Kulisçilik-Lobicilik faaliyetleri daha çok yürütme üzerinde yogunlastırılır. Çünkü parlamenter sistemlerde yürütme ile yasama erkleri yürütmenin lehine iç içe geçmis durumdadır. 
Kulisçilik-Lobicilik faaliyetleri seçilmis siyasiler kadar alınan kararların uygulayıcısı konumundaki bürokratlar üzerinde de uygulanır. Bunun sebebi ise açıktır. Çünkü bürokratlar siyasi kararların hem verilmesinde, hem de, uygulanmasında etkilidirler.

Kulisçilik-Lobicilik faaliyetlerinin yasal bir zemine oturtularak denetlenebilir olması hem baskı gruplarının hem de siyasal karar alıcıların daha rahat hareket etmesini saglayacaktır. Su halde baskı grupları faaliyetlerinin hukuksal çerçevesi iyi çizilmelidir. Aksi takdirde aynı siyasal sistemde bir siyasi iktidar tarafından hos karsılanan bir durum, baska bir partinin iktidarında hos karsılanmayabilir. 

B) İKNA-TEHDİT ETME 

Baskı grupları öncelikle siyasal karar alıcıları ve uygulayıcıları talep ve beklentilerinin haklı oldugu konusunda inandırmak isterler. Genellikle kendi çıkarlarını toplumun çıkarlarıyla az çok özdeslestirerek haklılıgı saglamaya çalısırlar. kna yöntemi siyasal karar alıcıların bu istek ve talepleri haklı görmesine dayanır. 
Baskı grupları taleplerinin haklılıgını kanıtlamaya çalısırken siyasi otoriteyi ikna etmek için çesitli arastırmalar yaptırabilir, bunlara dayanarak bir takım raporlar 
sunabilirler. Milletvekillerini kendi illerinde üniversite kurulması için ikna etmeye ugrasan bir baskı grubu bu talebini bagımsız bir kamuoyu arastırma firmasına 
yaptırdıkları ve il potansiyelini ortaya çıkaran bir anket sonucunu rapor olarak sunabilir ve dile getirebilirler. 

İkna metodu yüz yüze iliski kurulmasını gerektirir. Bu metotta baskı grubu temsilcileri, gerek parlamenterlerle gerekse kamu yöneticileriyle yüz yüze görüsmelerde bulunurlar.( AY,2003) 

Tehdit ise adı üzerinde baskı gruplarının siyasi otoriteyi çesitli konularda tehdit etmesidir. En bilinen tehdit konusu yaklasan ilk seçimler ve en bilinen tehdit unsuru ise oy verme islemidir. Bu durumda siyasi merciler açıkça yeni seçimlerde rakip kisilerin desteklenecegi seklinde tehdit edilirler. 
Baskı grupları siyasi karar alıcıları onların ve varsa aile fertlerinin kisisel zaaf ya da ahlaki problemlerini kamu oyuna açıklamakla tehdit edebilirler. Kumara, karsı cinse v.b. gibi düskünlügü olan siyasi sahısların bunları açıklamakla tehdit edilebildikleri bir sır degildir. 

Bürokratlar ve memurlar ise seçimle is basına gelmediklerinden baskı grupları onları memurların atama ve nakil yetkisini elinde bulunduran siyasilere sikayet etmekle tehdit ederler. 

İkna yolu öncelikli olarak uygulansa da bu yolla basarılı olunmaması halinde tehdit metodu çok rahat uygulanabilmektedir. Ahlaki degerlere uygun olmasa da tehdit etkili bir metottur. Özellikle “hükümet buhranlarının oldukça sık görüldügü ülkelerde en etkili metotlardan biridir.” (AY,2003:195) 

C) SİYASİ PARTİLERLE İLİŞKİ KURMA 

Baskı grupları yasama ve yürütme organları dısında siyasi partilerle de iliskiler kurarak amaçlarına ulasmaya çalısırlar. 
Siyasi partilerle kurulan iliskiler partilerin iktidar ya da muhalefette olmasına göre degisiklik gösterir. Aynı sekilde partilerin kurulus biçimleri ve kurucuları da 
önemlidir. Duverger partileri seçimlerde ve parlamentoda doganlar ve parlamento dısında doganlar olmak üzere ikiye ayırırken parlamentoda ve isçi sendikaları tarafından kurulan ngiliz sçi Partisiyle aynı zamanda bir baskı grubu olan sendikalar arasında organik bir bag oldugunu ileri sürmektedir. (DUVERGER,1993:16-25) 

Duverger’e göre siyasi partilerle baskı gruplarının iliskileri zaman boyutu dikkate alınarak ikiye ayrılabilir. Bunlardan birincisi geçici iliskilerdir. Geçici 
iliskilerde herhangi bir ilkeden ziyade çıkarlar önemlidir. Her baskı grubu çıkarlarının gerçeklesmesine yardımcı olacagına inandıgı her parti ile iliski kurabilir. 

İkinci grup iliskiler ise sürekli iliskilerdir. Sürekli iliskiler de kendi içerisinde ikiye ayrılırlar.Bunlardan ilki organik bir bag sonucu kurulan iliskilerdir. Örnegi 
yukarıda verilmistir. 

İkincisi ise siyasi partilerle baskı grupları arasında organik bir bag ya da resmi bir iliskinin olmadıgı bununla beraber aralarındaki iliskinin yarı açık yarı kapalı olarak sürekli devam ettigi iliskilerdir. Örnek olarak büyük sermaye sahipleri ile ilke olarak sagcı partiler arasındaki iliskiler gösterilebilir. Bunun nedeni ise büyük sermaye sahiplerinin mevcut düzende ve bölüsümde bir degisiklik yasamak istemeyisleridir. 

Çünkü ilke olarak sol partiler degisime daha yakındır. (DUVERGER,1993) 
Baskı gruplarının siyasi partilerle kurdukları iliskilerin bir bölümü maddi boyuttadır. Bazı baskı grupları siyasi partileri ve hatta bir kısım adayları seçim 
sürecinde maddi olarak desteklerler. Örnegin Amerika Birlesik Devletleri’nde SOFT MONEY denilen bir kavram vardır. Bu kavram 1980’lerde betimlenen bir kavramdır. 
ve siyasi partilere yapılabilecek bagısları ifade etmektedir. Siyasi partiler bu bagısları parti faaliyetlerinde kullanabilirler. Bununla birlikte bu bagıslar kesinlikle bu adayların seçim kampanyalarında kullanılamazlar. 1992-2002 arasındaki on yıllık dönemde bu tip bagısların miktarı 86 Milyon ABD dolarından 496 Milyon ABD dolarına yükselmistir. 
Günümüzde bagıslar çıkar gruplarının politikayı etkileme stratejilerinden biri belki de en önemlisi haline gelmistir. (APOLLON O ve LA RAJA,2004) 

Bazı baskı grupları ise kendilerini seçim sürecinin dısında tutarak her iki partiye de aynı mesafede olmayı tercih ederler. (ARI,1997) ABD’de Amerikan Telefon ve Telgraf Sirketi’nin (AT&T) ve Türkiye’de KOÇ Holding kurucusu Vehbi Koç’un seçimlerde tarafsız kalmaya çalısmaları örnek olarak gösterilebilir. Vehbi Koç kendisi Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) bir üyesi iken 1950-1960 arası dönemde Demokrat Parti (DP)’ye ve CHP’ye aynı miktarlarda bagıs yapmıstır.(DÜNDAR;2006) 
Baskı grupları kimi zaman kendi üyelerini bir partiyi veya bir adayı desteklemeye ya da tam tersi bir sekilde oy vermemeye davet edebilirler. Hatta kimi 
zaman kendi tepe yöneticilerini parlamentoya sokabilirler. Örnegin Türkiye’de yakın zamanda iki isçi sendikasının baskanları milletvekili olarak parlamentoya girmislerdir. 
Ecmel Yorgancı ise çıkar ve baskı gruplarını siyasi partilerle iliskilerini baz alarak sistem içindekiler ve sistem dısındakiler olarak ikiye ayırmaktadır. 
(YORGANCI,2002) 

Ona göre sistem içinde olanlar yüksek profilliler, düsük profilliler ve bagımlı gruplardır. Bu grupların sistem içinde dikkate alınma ve isteklerini gerçekleştirme oranları yüksektir. 

Sistem dısında olanlar ise mesruiyet arayanlar, dısarıda kalmaya mahkum olanlar ve ideolojik isyankarlardır. Bu tür baskı gruplarının taleplerini gerçeklestirme sansları pek yoktur. Sistem içine girebilirse bu grupların basarı sansı yükselebilir.(YORGANCI;2002) 

Sonuç olarak siyasi parti baskı grupları iliskilerinde basat ögenin maddi yardımlar oldugu bir gerçekliktir. Ayrıca arastırmalar göstermistir ki “yeni kurulan baskı grubu organizasyonları eskilere oranla daha fazla bagısta bulunmaktadırlar.” (APOLLONIO ve RAJA,2004) Bunun nedeni ise bir an önce politikacılar ve siyasi partilerle iliski kurma istegidir. 
Baskı gruplarının siyasi partileri etkilemek istedikleri kadar siyasi partiler de baskı gruplarını kendi lehlerine etkilemek isterler. Bu amaçla baskı gruplarının etkili yöneticilerini kendilerine yakın isimlerden olusturmaya gayret ederler. Gerçekte baskı grubu siyasi parti iliskileri iç içe geçmis bir iliskiler yumagıdır. 

Ç) ÖZEL AYRICALIKLAR SAGLAMA 

Her devletin vatandaslarının rahat ve huzurlu yasaması için yerine getirmek zorunda oldugu bir takım görevleri vardır. Bu görevlerin bir kısmı yalnızca devlet eliyle gerçeklestirilir ve devredilemez. Bununla birlikte bazen devletler bir takım daha alt düzeydeki sorumluluklarını özel kuruluslara aktarabilirler. ste devletin aynı zamanda birer baskı grubu olan özel kuruluslara bir kısım sorumluluk ve yetkilerini aktarmasına özel ayrıcalıklar tanıma denir. 

Örnegin Türkiye’de sanayi odaları, Ticaret odaları, Mimar ve Mühendis Odaları, Tabip Odaları gibi baskı gruplarına meslek icra etmek için lisans verme, mesleki 
faaliyetleri denetleme vb. görevleri vermek onlara özel ayrıcalıklar saglamaktır.(TURAN,1986 : 144) 

Özel ayrıcalıklar baskı gruplarına hem maddi hem de manevi güç kazandırırlar. 
Böyle özel ayrıcalıklar elde edilebilen baskı grupları toplumun gözünde bir nevi kamu kurulusuymus gibi kabul görürler. Ayrıca bu tür baskı grupları hem yerel hem de ulusal boyutta karar alıcılarla sahip oldukları özel ayrıcalıklı konum neticesinde dogrudan iliski kurabilirler. (BINDERKRANTS,2005) Fakat bu durum özel ayrıcalıklı konuma sahip olmayan baskı gruplarının siyasal karar alıcılarla dogrudan iliski kuramayacakları anlamına gelmez. Ayrıcalıklı konuma sahip olmayan baskı grupları da dogrudan iliski kurabilirler. Çok basarılı özel iliskileri olan üyelere sahip olmak her baskı grubu için bir avantajdır. 

D) RÜŞVET 

Baskı gruplarının uyguladıkları ve hem kanunlara hem de ahlaki kurallara aykırı olan bir yöntem de rüsvet vermedir. Rüsvet “bir görevlinin görevini, bir gerçek veya tüzel kisiye haksız çıkar saglayacak biçimde yapması ya da bu kisinin eylemlerini görmezlikten gelmesini saglamak için kendisine verilen para, hediye ya da saglanan olanak” (BOZKURT,1998) seklinde tanımlanabilir. 
Günümüzde rüsvet devletin dagıtacagı imkanların degerine göre çok yüksek rakamlara ulasabilmektedir. Rüsvetin gücü paranın gücünden kaynaklanmaktadır. 
Rüsvet hemen her ülkede görülebilse de kapalı toplumlarda daha yaygın oldugu söylenebilir. Örnegin Türkiye’de Devlet eski Bakanı ve Manisa Milletvekili smail 
Özdaglar, U.M. Denizcilik A.S. ortagı ve yönetim kurulu baskanı Ugur Mengenecioglu’ndan 25 milyon lira haksız menfaat sagladıgı gerekçesiyle Yüce 
Divanın 14.2.1986 gün ve E.1985/1, K.1986/1 sayılı kararı geregi 2 yıl hapis ve 30 bin lira agır para cezası ile cezalandırılmıstır.(BELGENET WEB SAYFASI) 
Kanunen ve ahlaken suç teskil etse de para ve paranın sahip oldugu cazibe kimi baskı grupları tarafından yetkili idarecilerle iliski kurma ve isteklerine ulasma aracı olarak kullanılmaktadır. 

E) GÖSTERİ DÜZENLEME-BOYKOT UYGULAMA 

Gösteri düzenleme ve boykot, grev uygulama özünde üyelerin harekete geçirilmesi esasına dayanır. Eger baskı grupları diger yöntemleri kullanarak amaçlarına ulasamazlarsa üyelerini harekete geçirebilirler. 
Vahsi hayvanların kürkleri için avlanmasına karsı çıkan bir grubun herhangi bir ülkede bu tür avlanmalara izin veren parlamentoların önünde kendilerini zincirleyerek yaptıkları eylemler bir gösteri düzenleme biçimidir. Buradaki amaç siyasileri konunun kendi zannettiklerinden daha önemli oldugu hususunda ikna etmektir. Ayrıca gösterilerle kamuoyunun dikkati de konu üzerinde yogunlastırılmıs olur. 
Gösterilerin siyasal sistemi etkilemekten baska amaçları da vardır. Gösteriler aynı zamanda üyelerin dayanısmasını artıran, baskı grubunun içsel sorunlarına cevap veren eylemlerdir. (TURAN,1986) 

Boykot ve grevler de zaman zaman siyasi karar alıcıları etkilemek üzere uygulanan bir yöntemdir. Hiçbir siyasi partinin isçilerin hakkını savunmayacagını ileri sürüp üyelerden seçimleri boykot etmesini isteyen bir sendikanın eylemi ya da Sanayi Bakanı’nın istifasını isteyip bu amaçla üretimi durduran isverenler sendikasının bu eylemi boykot ve grevlere örnek teskil etmektedir. (TURAN,1986) 
Baskı gruplarının uyguladıgı bu tür dogrudan hareketlerin amacı iktidarı elde bulunduranları üyeleri yararına etkilemek ve çıkarlarına uygun kararların çıkmasını saglamaktır.(AY,2003) 

8 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***