enerji stratejisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
enerji stratejisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Şubat 2017 Cumartesi

TÜRKİYE’NİN NÜKLEER ENERJİ STRATEJİSİ; BÜYÜK GÜÇ OLMA İDEALİ, BÖLÜM 3




TÜRKİYE’NİN NÜKLEER ENERJİ STRATEJİSİ; BÜYÜK GÜÇ OLMA  İDEALİ,  BÖLÜM 3




1. Türkiye’nin Mart 2008’de baslatmıs olduğu dördüncü bir ihale (yarısma) sürecinin akametle sonuçlanma olasılığı, bilahare yapılması öngörülen yeni bir ihale sürecini çok olumsuz etkileyecek ve böyle bir girisim uluslararası kamuoyu tarafından ciddiye alınmayacaktır. Bu bakımdan, yalnız bir teklif gelmis olsa bile bu teklif çok kapsamlı ve ciddi bir sekilde ve çok yönlü olarak değerlendiril melidir. TAEK tarafından Rusların vermis olduğu teklif üzerinde su ana kadar yapılan değerlendirmenin yüzeysel kalmıs olabileceğini söylemek mümkündür. Böyle bir teklifin yalnız nükleer güvenlikle ilgili değerlendirilmesi Rus tasarım larına asina uluslararası uzmanlar kullanılarak en az 500 adam gün mertebesin de bir çaba gerektirmektedir. Böyle bir değerlendirme su anda Bulgaristan’da kurulacak olan ve Avrupa Birliği standartlarını sağlayan bir Rus tasarımı santral için gerçekleştirilmektedir. 

Bugünkü Rus tasarımlarını Çernobil kazasından soyutlamak ve Türkiye’deki kamuoyunun bu konudaki desteğini alabilmek için böyle bir yaklasım gereklidir. 

2. Sinop’la ilgili yeni açılımlara baslamadan önce yukarıda belirtilmis olan hususların incelenmesi ve yatırımcı risklerini en aza indirgeyecek önlemlerin bir an önce alınması yerinde olacaktır. (Dr. Aybars Gürpınar, Emekli IAEA Nükleer Tesis Güvenlik Direktörü,12.17.2008 Viyana) 

3. Santral tipi seçimi bir “Ulusal Strateji” sorunu olmalıdır. Bu ulusal strateji diğer nükleer enerji üreten ülkelerde olduğu gibi bir Devlet Politikası haline getirilmelidir. 

4. Seçilecek olan nükleer santrallerin tipi ve dayandıkları teknoloji ne olursa olsun “ulusal strateji”nin nükleer güvenlik açısından “asgari değismezleri” nükleer santralin: 


• Batı anlamında Nükleer Güvenlik Doktrini’ne uygun olmasıdır. Bu doktrine göre en azından: 1 reaktörün ve kullanılmıs yakıt deposunun bulunduğu bölüm, bir nükleer kazada radyasyonun dısarı sızmasının önüne geçecek olan 1 ila 1.5 metre kalınlığındaki koruyucu betonarme bir “güvenlik kabı” içine alınır, ve 2-bir Loss of Coolant Accident, yani reaktör kalbinde soğutucu akıskanın kaybı kazasında soğutucunun tekrar sisteme geri dönüp de soğutma islemine katkıda bulunabilmesi için yedek soğutma devreleri eklenir. Bu önlemler nükleer santralin maliyetini %40 oranında artırmaktadır. 1979 yılında ABD’deki
“Three Mile Island” nükleer santral kazasında nükleer santral personeli derhal koruyucu kabuk alanını terk edip bunun kapısını ve her türlü giris ve çıkıs noktalarını kapatıp mühürleyerek, kazadan yayılan o devasa radyasyonu bu güvenlik kabının olusturduğu hacim içine hapsetmek suretiyle radyasyonun etrafa yayılmasını önlemistir. Bu kazada kimse müsaade edilen dozun üzerinde radyasyon dozu almamıs, ölüm ya da radyasyon hastalığı vuku bulmamıstır. Rus yapımı santraller, koruyucu kabukları olan VVER tipleri dısında, bu doktorin’e göre insa edilmemektedir. Çernobil kazasında RMBK tipi koruma kabuksuz nükleer santral tek tuğla sayılabilecek kadar ince bir yapının içinde bulunmaktaydı. Kaza vuku bulduğunda önce bu yapı çökmüs ve reaktör kalbinin erimesinden dolayı ortaya çıkan radyasyon hemen çevreye yayılmıstır. 

5. Nükleer enerji programı ve kurulacak santrallerin teknik, hukuki ve uluslararası standartlara uygunluğu ve kamuoyunun yeterince bilgilendirilmesi ve desteğinin alınması için Akademisyenlerden, nükleer enerji konusunda uzmanlasmıs ulusal ve uluslararası danısmanlardan olusan “Ortak Akıl Grubu” adı altında bağımsız, etkin bir çalısma ekibi kurulması çok faydalı olacaktır. 

6. TAEK’in mevcut yapısının nükleer enerji programı konusunda yetersiz kalan kısımlarının-özellikle yetismis kalifiye insan gücünün azlığı-acilen giderilmeli, 

7. Nükleer enerji, Enerji stratejisinde ve Enerji Güvenliği politikasında temel hedef olan enerji bağımsızlığını sağlamada en etkin çözüm olarak ele alınmalı, 

8. Türkiye’nin Nükleer enerji politikasını bir ihale kanunuyla sınırlamayıp çok daha genis çerçevede enerji-güvenlik-dıs politika boyutlarının birbiriyle entegre edildiği kapsamlı bir milli politika gelistirilmeli, 

9. Nükleer santral yapımında model sorunu çok boyutlu olarak tartısılmalı, 

10. Nükleer santral yapımında ve isletilmesinde özel sektörün yanında devletin de yer alması sağlanmalı, 

11. Psikolojik eşiğin atlatılması açısından ilk nükleer santral yapımı zaman kaybetmeden bir an evvel başlatılmalı, 

12. Nükleer tedarikçilerin nükleer teknoloji transferini kısıtlayan yeni rejim ihdas etme çabaları dikkate alındığında Türkiye, bir an evvel nükleer enerjiye sahip ülkeler kategorisine çıkarılmalı, 

13. Türkiye’nin nükleer enerji istihsalinde nükleer teknoloji transferinden maksimum oranında yararlanması planlanmalı, 

14. Nükleer enerjide devletin payı artırılmalı, 

15. Nükleer enerji, bir alternatif değil, gerekliliktir. 


 NÜKLEER ENERJİ STRATEJİSİ ÖNERİSİ  EKLERİ  

 Politika 

 Kamu-Özel Sektör Katkı Dengesi 

• Dünya ile mukayeseli uygulama 
• Dünya örneklerinin incelenmesi ve ülkemizdeki STK’lar ile tartısılarak mutabakata varılması 
• Güvenlik bazında tarifin yapılması 
• İlgi gösteren sirketlerle doğru model konusundaki görüsmeler yapılması 
• Gereken hususların strateji ve politika belgelerine yansıtılması 
• Siyasi iletisim stratejisinin belirlenmesi (ulusal/uluslararası/bölgesel bağlantılara dayanan iletisim stratejisi) 
• Politik destek ile özel sektörün tesviki (Devletin katılımı ile özel sektöre tesvik ve garanti verilmesi) 

 Süreç Yönetimi 

• Nasıl bir nükleer santrale sahip olunacağına dair modelin gözden geçirilmesi [Bunun için paydaslarla (STK+sirketler+Resmi kurumlar) toplantılar yapılması] 
• Sartnamenin gözden geçirilmesi ve yeni sartname hazırlanması 
• Kamuoyunun bilgilendirilmesi 
• Basarısız sürece doğru ve yerinde politik müdahale imkânının getirilmesi 

Stratejik vizyonun olusturulması 

• Strateji belgesinin sekillendirilmesi 
• Model, zaman ve kapasitenin belirlenmesi 
• Eylem planının hazırlanması (asamalar ve zamanlama) 
• Finansman planlanması 
• Güvenlik ve dıs politika boyutunun belirlenmesi 

 Nükleer Enerjinin Alternatif Maliyetinin/Katkısının Belirlenmesi 

• Türkiye’nin nükleer enerjide geç kalmıs olması, avantaj olarak da düsünülmeli 
• Geçmisteki maliyet ve kazancın belirlenmesi (2002 sonrası) 
• Nükleer olmama halinde çeyrek asır diliminde maliyet ve kazanç hesabı yapılması 

Planlama, Stratejik Planlama Eksikliği 

• Stratejinin bir an önce tasarlanması 
• Kurumsal sürekliliğin sağlanması 
• Kurumsal uzmanlığın güçlendirilmesi 

 İnsan Kaynağı 

• UEAK’nın katkılarından kurumsal olarak istifade edilmesi 
• Santral insası sürecinde eğitim verilmesi 
• TUBDTAK vb. insan kaynağı yetistirilmesine dair burs programı uygulamasının baslatılması 
• UEAK’daki Türk heyetinin eğitim, uzmanlık alanında desteklenmesi 

Eğitim 

• Yurtdışındaki yerli insan sermayesinin ülkeye çekilmesi 

 Yakıtta Dışa Bağımlılık 

• Yakıt konusunda hedef ve projeksiyonların konması 

Güvenlik ve Çevre 


• Teknik güvenlik ve emniyetin nükleer santral için olmazsa olmazı yapmak 
• Nükleer karsıtı hareketlere karsı ön-alıcı önlemlerin alınması 
• Nükleer karsıtlarının arkasındaki odakları kamuoyuna aktarmak ve bunları destekleyenleri ifsa etmek 
• Nükleer santrallerin sanıldığının aksine çevreye zararının olmadığının kamuoyuna anlatılması ve bunun için PR çalısması yapılması 

Uygulama 

 Mevzuat 

• Bakanlıkta iyi bir yapılanma sağlanması 
• Nükleer düzenleyici kurumun yasasının çıkarılması 
• TAEK’in güçlendirilmesi (kurulus kanunun revizyonu) 
• Nükleer için özel bir ihale sürecinin belirlenmesi 

 Koordinasyon Eksikliği 

Koordinasyon eksikliğinde aktörler ve islevler arasındaki bağlantıların kopukluğu, iletisimin zayıf olması ve ondan da öte iletisim kültürünün gelismemis olması, siyasi güç 
çerçevesinde hâkim tek bir kisinin baskın gelmesi, isler ve yetkilerin tanımlanmasındaki karısıklık ve bunun neden olduğu alanların belirsizliği, kurumlar ve kisiler arası bireysel 
sorunların olumsuz etkileri ve siyasi iradenin yönetme kabiliyeti konusunda aktörlerin aynı paydada birlesememeleri gibi etkenler ön plana çıkmaktadır. 

 Koordinasyonda Temel Dslevler ve Aktörler 

Temel İşlevler 

1. Enerjinin Değerlendirilmesi (alım-satım) 
2. Düzenleme (lisanslama, teknik yeterlik denetlemesi) 
3. Ticaret 
4. Denetleme 
5. Finansman (modelleme) 
6. Politika Belirleme 
7. İstihdam ve İnsan Kaynakları 
8. İnsaat 
9. İsletme (Nükleer Santral İnsası) 
10. Tanıtım, Dletisim, Bilgilendirme 
11. Güvenlik ve Emniyetin Sağlanması 
12. Teknoloji Transferi ve Ar-Ge Gelistirme 
13. Uluslararası İliskiler 
14. Mevzuat Gelistirme 
15. İhale Sürecinin Planlanması ve Yönetimi 
16. Baskı ve Yönlendirme 
17. Standart Olusturma 
18. Teknik Kontrol ve Denetim 
19. Stratejik/Uluslar arası Güvenlik ve Dstihbarat Aktörler Yapısına göre 3 tür aktör vardır: 

• Kamu 
• Kamu-dışı 
• Uluslararası 
İşlevlere göre 3 tür aktör vardır: 
• Roller 
• Etkiler 
• İlgiler Kamu Alanındaki Aktörler 

Başbakanlık Enerji Bakanlığı 

TAEK 
TETAS 
Düzenleyici Kurum (kurulacak) 
Dısisleri Bakanlığı 
TSK 
MGK 
TUBİTAK 
DPT 
Hazine 
Kamu-dısı Aktörler 
Sirketler 
STK’lar 
Medya 
Üniversiteler 
Uluslararası Aktörler 
Devletler 
Uluslararası Örgütler (NGOs-Hükümet-dısı Örgütler, INGOs, hükümetler arası Örgütler) 
STK’lar 
Sirketler ( Çok Uluslu Sirketler) 

Aktörler ve İslevleri;

Basbakanlık: 

Finansman, 
Politika Belirleme, 
Güvenlik ve Emniyet, 
Uluslararası Dliskiler, 
Mevzuat, 
Planlama, 
İhale Sürecinin Planlanması ve Yönetimi, 
Baskı ve Yönlendirme. 

Enerji Bakanlığı: 

Sürecin Bütünüyle İlişkili. 
TAEK: 
Politika Belirleme, 
İnsaat, İstihdam ve İnsan Kaynakları, 
Tanıtım, İletisim ve Bilgilendirme, 
Teknoloji Transferi ve Ar-Ge Gelistirme, 
Güvenlik ve Emniyet, 
Uluslararası İliskiler, 
İhale Sürecinin Planlanması ve Yönetimi, 
Baskı ve Yönlendirme, 
Standart Olusturma, 
Teknik Kontrol ve Denetim. 
TETAS: 
Enerjinin Değerlendirilmesi, 
Finansman, 
İsletme. 

Düzenleyici Kurum: 

Enerjinin Değerlendirilmesi, 
Ticaret, 
Denetleme, 
İsletme, 
Emniyetin Denetlenmesi, 
Mevzuat Gelistirme, 
İhale Sürecinin Planlanması ve Yönetimi, 
Standart Olusturma, 
Teknik Kontrol. 

Dışişleri Bakanlığı: 

Uluslararası İliskiler, 
Politika Belirleme, 
Tanıtım, 
İletisim ve Bilgilendirme, 
Ulusal/Uluslararası ve Stratejik Güvenlik, 
Baskı ve Yönlendirme. 

TSK ve MGK: 

Ulusal/Uluslararası ve Stratejik Güvenlik, 
Baskı ve Yönlendirme, 
Politika Belirleme. 

TÜBİTAK: 

Teknoloji Transferi ve Ar-Ge Gelistirilmesi, 
Politika Belirleme, 
İstihdam ve Dnsan Kaynakları, 
Teknik Kontrol. 

DPT: 

Finansman Modellemesi, 
Politika Belirleme, 
İstihdam ve İnsan Kaynakları, 
Mevzuat Planlama, 
İhale Sürecinin Planlanması. 

Hazine: 

Ticaret, 
Finansman, 
Politika Belirleme, 
İnsaat, 
Mevzuat Gelistirme, 
İhale Sürecinin Yönetimi ve Planlanması. 

MİT: 

Politika Belirleme, 
Tanıtım, İletisim ve Bilgilendirme, 
İstihdam ve İnsan Kaynakları, 
Güvenlik ve Emniyet, 
Teknoloji Transferi, 
Uluslararası İliskiler, 
Baskı ve Yönlendirme, 
Ulusal/Uluslararası ve Stratejik Güvenlik, 
İstihbarat. 

Üniversiteler: 

Politika Belirleme, 
Tanıtım, İletisim ve Bilgilendirme, 
İstihdam ve İnsan Kaynakları, 
Teknoloji Transferi ve Ar-Ge Gelistirilmesi, 
Baskı ve Yönlendirme. 

Medya: 

Politika Belirleme, 
İstihdam ve İnsan Kaynakları, 
Tanıtım, İletisim ve Bilgilendirme, 
Uluslararası İliskiler, 

Baskı ve Yönlendirme, 
Dolaylı İstihbarat. 

Sirketler: 

Sürecin Tümüyle İliskili. 
STK’lar: 
Politika Belirleme, 
Tanıtım, İletisim ve Bilgilendirme, 
İstihdam ve İnsan Kaynakları, 
Uluslararası İliskiler, 
Baskı ve Yönlendirme, 
Stratejik Güvenlik. 

Uluslararası Aktörler: 

Sürecin tümüyle iliskili. 
Koordinasyonu Güçlendirecek Eylemler 
Yatay Düzlemde 
Bilgi, Dİletisim boyutu 
İstisare 
Görev, Rol, Yetki 

Dikey Düzlemde 

Ortak hedef (Bunun için kapasite, büyüklük, muhlet ve kalite gibi mevcut durum saptaması gerekli) 
Ortak eylem (Eylemler, plan, görüsmeler, istisare, teknoloji seçimi) 
Ortak takvim (eylemlerle zaman iliskisinin kurulması) 
İs tanımı 

 Nükleer Enerjide Amaçlar 

Nükleer santral sahibi olmak 
Elektrik ihtiyacını karsılamak 
Türkiye’nin küresel düzlemde önemli aktörlerden biri olmasını temin etmek 
Eğitilmis gücün değerlendirilmesi 
Nükleer teknolojiye sahip olmak 
Tıp ve Tarım gibi alanlarda nükleer teknolojinin uygulanmasını mümkün kılmak 
Enerjide dısa bağımlılığı azaltarak enerji güvenliğini temin etmek 
Enerji elde etmede çevre kirliliğini azaltmak 

Vizyon 

Büyük Güç olmak  Türkiye’nin nükleer teknolojiyi uygulama ve gelistirme potansiyelini gelistirmek. 


DİPNOTLAR;

1 Mücella ERSOY, “Türkiye Kömür Dsletmeleri Kurumu ve Temiz Kömür Teknolojileri Alanındaki Girisimler”, Ulasım Tarihi 4 Mayıs 2009, 
http://209.85.129.132/search?q=cache:7CptnTkSP3IJ:
www.odtumd.org.tr/baglantilar/sunumlar/temizKomur/mucellaErsoy.pdf+1,6+milyar+insan+elektrikten+yoksun&cd=5&hl=tr&ct=clnk&gl=tr. 
2 “IEA: 2030’da 1.4 milyar kisi elektriksiz kalacak”, NTVMSBC, Ulasım Tarihi, 04 Mayıs 2009, 
http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/170927.asp. 
3 “Nuclear Power in the World Today”, World-Nuclear, March 2009, Ulasım Tarihi, 4 Mayıs 2009, 
http://www.world-nuclear.org/info/inf01.html. 
4 Dünyadaki Nükleer Santrallerin interaktif haritası için bk., http://www.insc.anl.gov/pwrmaps/map/world_map.php. 
5 “World Nuclear Generation of Electricity”, IEA, Ulasım Tarihi, 4 Mayıs 2009, 
http://www.eia.doe.gov/cneaf/nuclear/page/nuc_generation/gensum2.html. 
6 http://www.homemade-atlas.org/hwa2008_29.jpg/hwa2008_29-full;init:.jpg. 
7 “Dünyada Nükleer Reaktörlerin Durumu”, TAEK, Ulasım Tarihi 4 Mayıs 2009, 
http://www.taek.gov.tr/bilgi/sss/durum.html. 
8 “Nuclear Reactor Types”, The Institution of Engineering and Technology, Britih Nuclear Group, Temmuz 2008, 
Ulasım Tarihi 4 Mayıs 2009, http://www.theiet.org/factfiles/energy/nuclear-reactors.cfm; “8 “Nuclear Reactor 
Types”, Institution of Electrical Engineers, Kasım 2005, Tarihi 4 Mayıs 2009, 
http://www.carnegieendowment.org/static/npp/reports/nuclear_reactors.pdf. 

KAYNAKÇA 

“Consideration to Launch a Nuclear Power Programme”, International Atomic Energy Agency (IAEA), Viyana, 2007, Ulasım Tarihi, 04 Mayıs 2009, 
http://www.iaea.org/NuclearPower/Downloads/Launch_NPP/0711471_Launch_NPP.pdf 
“Dünyada Nükleer Reaktörlerin Durumu”, TAEK, Ulasım Tarihi 4 Mayıs 2009, 
http://www.taek.gov.tr/bilgi/sss/durum.html. 
“Energy, Electricity and Nuclear Power: Developments and Projections”, IEEA, 2007, Ulasım Tarihi 4 Mayıs 2009, 
http://www-pub.iaea.org/MTCD/publications/PDF/Pub1304_web.pdf. 
“Evaluation of the Status of National Nuclear Infrastructure Development”, No: NG-T-3.2, IAEA Nuclear Energy Series, Ulasım Tarihi, 04 Mayıs 2009, 
http://www-pub.iaea.org/MTCD/publications/PDF/Pub1358_web.pdf. 
“IEA: 2030’da 1.4 milyar kisi elektriksiz kalacak”, NTVMSBC, Ulasım Tarihi, 04 Mayıs 2009, 
http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/170927.asp. 
“Milestones in the Development of a Nuclear infrastructure for Nuclear Power”, No: NG-G-3.1, IAEA Nuclear Energy Series, Ulasım Tarihi, 04 Mayıs 2009, 
http://wwwpub.iaea.org/mtcd/meetings/PDFplus/2007/TM33552/tm33552_Announcement.pdf. 
“Nuclear Power in the World Today”, World-Nuclear, March 2009, Ulasım Tarihi, 4 Mayıs 2009, 
http://www.world-nuclear.org/info/inf01.html. 
“Nuclear Reactor Types”, Institution of Electrical Engineers, Kasım 2005, Tarihi 4 Mayıs 2009, 
http://www.carnegieendowment.org/static/npp/reports/nuclear_reactors.pdf. 
“Nuclear Reactor Types”, The Institution of Engineering and Technology, Britih Nuclear Group, Temmuz 2008, Ulasım Tarihi 4 Mayıs 2009, 
http://www.theiet.org/factfiles/energy/nuclear-reactors.cfm 
“World Nuclear Generation of Electricity”, IEA, Ulasım Tarihi, 4 Mayıs 2009, 
http://www.eia.doe.gov/cneaf/nuclear/page/nuc_generation/gensum2.html. 
http://www.enerji.gov.tr/index.php 
http://www.iaea.or.at/ 
http://www.nea.fr/ 
http://www.taek.gov.tr/ 
Nejat Aybers, Ahmed Yüksel Özemre, Ahmet Bayülken, “Atom Enerjisi Komisyonunun III. IV. Ve V. Plan Dönemlerindeki Faaliyet ve yatırımları için Makroplan”, 
ÇNAEM Raporu” No: 87, 1972. 
Orta ve Uzun Dönem Elektrik Enerjisi Üretim Planlama Çalısması 1997 – 2020”, Türkiye elektrik Üretim Dletim A.S. arastırma Planlama ve Koordinasyon Daire 
Baskanlığı,”Ankara 1997. 


***


TÜRKİYE’NİN NÜKLEER ENERJİ STRATEJİSİ; BÜYÜK GÜÇ OLMA İDEALİ, BÖLÜM 2




TÜRKİYE’NİN NÜKLEER ENERJİ STRATEJİSİ; BÜYÜK GÜÇ OLMA  İDEALİ, 

BÖLÜM 2



-Akkuyu Nükleer Santrali için 17 Aralık 1996 tarihinde uluslararası ihaleye çıkılmıstır. 
-16 Haziran 1997 tarihinde tekliflerin değerlendirilmesi ve sözlesme görüsmeleri müsavirlik hizmetleri için davet usulü ile uluslararası ihaleye çıkılmıstır. 
-15 Ekim 1997 tarihinde Akkuyu Nükleer Santrali için, 3 konsorsiyumdan teklif alınmıstır. 

Bunlar: 

• NPI Konsorsiyumu (Fransa-Almanya) 
• WESTINGHOUSE (ABD-Japonya) 
• CANDU Konsorsiyumu (Kanada-Japonya) 

-Subat 1998 tarihinde tekliflerin değerlendirilmesi ve sözlesme görüsmeleri müsavirlik hizmetleri için Dspanyol ‘’Empresarios Agrupados Internacional S.A.’’ danısmanlık firması ile sözlesme imzalanmıs ve Mart 1998’de tekliflerin değerlendirilmesine baslanmıstır. 

-Bu ihale de, çesitli sebeplerden dolayı kararın açıklanması 8 kez ertelendikten sonra, 25 Temmuz 2000’de Bakanlar Kurulu Kararı ile iptal edilmis ve ikinci defa kurulmus olan TEAS Nükleer Santraller Dairesi Baskanlığı tekrar kapatılmıstır. 

-2002 yılı sonlarında, Basbakanlığa bağlı lisanslama otoritesi olarak görev yapmakta olan ‘’Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK)’’, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına bağlanmıstır. 

-2004 yılında, ETKB, nükleer santral kurulması ile ilgili olarak TAEK’in görevlendirildiğini açıklamıstır. 

-Kasım 2004 tarihinde, ETKB ve TAEK tarafından insasına 2007 yılında baslanacak ve ilk ünite 2012 yılında devreye girecek sekilde toplam 5000 MW’lık üç nükleer reaktör yaptırılacağı açıklanmıstır. 

-2005 yılında Ankara Nükleer Arastırma ve Eğitim Merkezi (ANAEM) ve Ankara Nükleer Tarım ve Arastırma Merkezi (ANTAM) birlestirilerek Sarayköy Nükleer Arastırma ve Eğitim Merkezi (SANAEM) olusturulmustur. 

-2006 yılı baslarında, TAEK nükleer santralin nereye yapılacağı konusunda Türkiye genelinde detaylı teknik incelemelerde bulunduğunu, 43 kriteri dikkate alarak, santral kurulus yeri olarak 8 yer belirlendiğini duyurmustur. 

-13 Nisan 2006 tarihinde, ETKB, önde gelen 14 özel sektör firma temsilcisinin katılımıyla bir nükleer santral zirvesi düzenlemis ve nükleer santralin kurulusu için kamu-özel sektör ortaklığından olusan ‘’Drlanda Modeli’’ üzerinde görüsülmüstür. 

-Kasım 2006’da ‘’Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması ve Dsletilmesi ile Enerji Satısına iliskin kanun tasarısı’’ Meclis’e sunulmustur. Bu yasa, 17 Ocak 2007 tarihinde TBMM Çevre Komisyonunda, 22 Subat 2007 tarihinde de TBMM Sanayi Komisyonunda görüsülmüstür. 

-Kanun, 8 Mayıs 2007 tarihinde Meclis’te kabul edilmis, ancak 24 Mayıs 2007 tarihinde Cumhurbaskanı Nejdet Sezer bu kanunun 3 maddesini veto etmistir. Sezer’in iade gerekçelerinin de içinde bulunduğu bazı değisikliklerle Sanayi Komisyonu 28 Mayıs 2007’de kanunu yeniden kabul etmistir. 

Türkiye’nin yukarıdaki gibi nükleer enerji serüveni ortaya konduktan sonra simdi bu verilere göre maddeler halinde bir değerlendirme yapmak gerekmektedir. 

1. Türkiye gibi su anda nükleer santral kurmak isteyen ve bunu gelecek 10 yıl içinde gerçeklestirmek için somut planları olan 15 kadar yeni ülke bulunmakta dır. Bunlardan bazıları (Birlesik Arap Emirlikleri gibi) ilk planda 5 – 10 nükleer santralı birden yapmayı düsünmektedir. Ancak, nükleer santrallar için asıl büyük talep halen nükleer santral isletmekte olan bazı ülkelerden gelmektedir ki, bunlardan en önemlileri arasında Çin, Hindistan, Rusya, ABD, Dngiltere, Dsviçre, Kore, Brezilya ve Pakistan’dır. 

-Nükleer santral tedarikçi ülkeler ise söyle sıralanabilir: ABD, Fransa, Rusya, Japonya, Kanada, Kore, Çin ve Güney Afrika. 

-Bu duruma göre son yirmi yıldan beri alıcıdan yana olan piyasa, nükleer enerjiye gösterilen yeni ve güçlü taleple birlikte hızla satıcı lehine dönmektedir. Bundan dolayı nükleer santral tedarikçilerinin alıcı seçme olanakları büyük ölçüde genislemis olup yatırım bakımından en az riskli ülke ve projelere yönelmektedirler. 

2. Bir nükleer santral projesinin yatırım riskini en aza indirmede, büyük projeler için gerekli olan siyasi, mali, ticari ve sosyal kosulların yanı sıra birkaç önemli husus daha mevcuttur. 

• Nükleer santral projesiyle ilgili yol haritasının önceden belirlenmis olması çok önemlidir. 

Bunun için de etkin bir nükleer güvenlik düzenleyici kurulusunun bulunması gerekmektedir. Böyle bir kurulusun bulunmaması veya etkisiz bir konumda olması yatırımcı (veya tedarikçi) tarafından olumsuz, yani risk artırıcı bir etken olarak algılanmaktadır. Çünkü düzenleyici kurulus, projenin yürümesi gerektiği yönü (yani lisanslama sürecini) belirler ve onun yokluğu da bu sürecin belirsiz kalmasına yol açar. Nükleer santral projelerinde belirsizlikler risk artırıcı etkenlerdir. 

• Nükleer santral ihalelerinde kalite ve fiyatın dengeli bir sekilde değerlendirilmesi çok önemlidir. İhale (veya yarısma) sürecinde kaliteye verilen ağırlık nükleer santral tasarımcı, yapımcı ve tedarikçileri tarafından çok önemsenmektedir. Çünkü yeni nükleer santrallerin ömürleri uzatılmıs, verimleri artırılmıs ve güvenlik sistemleri gelistirilmistir. Bütün bu yenilikler, hem büyük arastırma-gelistirme yatırımının hem de çok yoğum bir bilgi ve deneyim birikiminin sonucunda elde edilmektedir. Bunların layığıyla değerlendirilebilmesi de yine yoğun bilgi ve deneyim birikimini haiz bir süreci gerektirmektedir. 

• Nükleer santral projelerinde teknik bakımdan alıcı ülkelerin en önemli sorumluluklarından birisi de seçilen yerle ilgilidir. Yerlerin uluslararası standartlara (örneğin IAEA’nın güvenlik standartlarına) göre incelenip yerle ilgili tasarım değerlerinin saptanması ve lisanslanması gerekmektedir. Böylece bu konuyla ilgili belirsizlikler giderilmis olmaktadır. 

3. Türkiye, yakın geçmisinde (1970 – 2000 yılları arası) nükleer santral ihale sürecinden üç kez geçmistir. Mart – Eylül 2008 arasındaki yarısma sürecinde ise ne yazık ki geçen otuz yılın deneyiminin bazı yönleri göz ardı edilmistir. Burada söz konusu husus, yarısmanın özel sektör veya kamu sektörüne yönelik olmasıyla ilgili değildir. Asıl konu yarısma sürecinin yukarıda (ikinci maddede) belirtilen hususların ihmal edilerek yürütülmesinden kaynaklanmaktadır. Söyle ki: 

• TNDK (Türkiye Nükleer Düzenleme Kurumu) ile ilgili kanun taslağı yasalasmadan yarısma sürecine baslanması, süreci aceleye getirilmis görüntüsü vermistir. Oysa kanun çıkmadığına göre, en azından TAEK’in bir bölümünün bağımsız bir düzenleyici kurulus statü ve görünümüne kavusturulması gerekirdi. TDNK’nun kurulmasıyla Türkiye’nin de taraf olduğu Nükleer Güvenlik Sözlesmesinin gereği de yerine getirilmis olacaktı. Bu adımın ihale (yarısma) süreci baslamadan atılamamıs olması, yukarıda belirtildiği gibi tedarikçi tarafından belirsizliği ve dolayısıyla da yatırım riskini artıran bir etken olarak algılanmıstır. 

• Yarısma sürecinde kalite hususu büyük ölçüde ihmal edilmistir. Yarısmanın esasını olusturan üç zarftan birinci ve üçüncü zarflar ticari ve mali hususlarla ilgilidir. İkinci zarf ise TAEK tarafından hazırlanmıs olan ölçütlere, verilen teklifin uyup uymadığının tespitinde kullanmak içindir. Yani teklif edilen tasarımın kalitesinin bu ölçütlere göre değerlendirilmesi söz konusudur. Ancak, gerek ölçütler gerekse ölçütlerin kullanım yöntemleri bir kalite değerlendirmesini gerçeklestirmek için son derece yetersiz kalmıstır.. Her seyden önce, böyle 
bir değerlendirmeye TAEK tarafından ayrılan zaman ve konuya bütün yönleriyle vakıf insan gücü ciddiye alınamayacak kadar azdır. Kaldı ki, TAEK ölçütlerinin amacı zaten bir karsılastırma veya derecelendirmeden çok bir eleme aracı olarak düsünülmüstür. Yani elenmeyen her tasarım birbirlerine göre nitelikleri ne olursa olsun TAEK tarafından aynı düzeyde kabul edilmektedirler. Bu durum doğal olarak nitelikleri daha üstün diye bilinen veya algılanan (ve buna paralel olarak fiyatı da daha yüksek olan) tekliflerin verilmemesine yol açmıstır. 

• Türkiye’nin otuz yıldan beri üstünde aralıklarla çalısılmıs olan iki nükleer santral yer adayı mevcuttur; Akkuyu ve Sinop. Ancak, bunların ikisi için de yerle ilgili tasarım parametreleri belirlenip lisanslanmamıştır. Örneğin, burada bir nükleer santral kuracak olan yatırımcı ve tedarikçiye nükleer güvenlik düzenleyici kurulusu tarafından kabul edilmis bir ‘deprem katsayısı’ bile verilememektedir. Bu katsayı nükleer santral fiyatlarını büyük ölçüde etkilemekte ve tabii ki belirsiz durumda olması yatırım riskini artırmaktadır. 

2.2 Elektrik İhtiyacı İçin Nükleer Santral Zorunluluğu 

Yukarıdaki bölümde Türkiye’nin nükleer enerjiye geçis için 1950’lilerden itibaren uzun bir uğras verdiği görülmektedir. Türkiye’nin ısrarla nükleer enerjiye geçmesinin en temel nedenlerinden biri elektrik ihtiyacını karısılmaktır. Türkiye, elektrik ihtiyacını karsılamanın en optimum yolu olarak nükleer enerjiyi tercih etmektedir. Bunda Türkiye’nin elektrik enerjisine artan talebi etkili olmaktadır. Elektrik enerjisinde kurulu güce ve arz-talep tahminlerine bakmak Türkiye’nin nükleer enerjide ısrarını açıklamada önemli bir dayanak noktası teskil etmektedir. Buna göre, Türkiye’nin elektrik enerjisinde kurulu gücünde potansiyel bütün yerli kaynakların kullanılması halinde bile 2020 yılı ihtiyacı dikkate alındığında bunun iyimser bir tahminle ancak yarısını karsılayabileceği görülecektir. Bunun anlamı, elektrik enerjisi üretiminde kullanılan kaynaklar itibariyle Türkiye’nin önemli ölçüde dısa bağımlı olmasıdır. Ayrıca, Türkiye, elektrik üretiminde % 48 oranında dısa bağımlıdır. 

Elektrik üretiminde çoğunlukla doğalgaz’ın kullanıldığı göz önüne alındığında Türkiye’nin elektrik enerjisi ihtiyacını karsılamak için nükleer enerjinin bir ihtiyaçtan çok bir zorunluluk haline geldiği asağıdaki tablolardan açıkça anlasılacaktır. 



Tablo 3: Türkiye’nin Elektrik Üretiminde Kaynakların Dağılımı (2008) 


Bu tabloya göre, Türkiye, elektrik üretiminde yerli kaynaklarından yıldan yıla değismekle birlikte ancak % 45 oranında faydalanabileceği açıkça görülmektedir. Bunun 
dısında Türkiye’nin elektrik enerjisine ihtiyacının hızla artan talep doğrultusunda bütün yerli kaynakların en etkin bir sekilde kullanılması halinde dahi karsılanamaz olduğu ve dısa 
bağımlılığı da orantısal olarak hızla artıracağı görülmektedir. 




Tablo 2: Türkiye’nin Yıllık Elektrik Talebi 


Bu tablodan da anlasılacağı üzere, Türkiye’nin yıllık % 7 oranında çok yüksek bir hızla artan elektrik talebiyle karsı karsıya olduğu açıkça görülmektedir. Enerji Bakanlığınca yapılmıs olan ve bugünlerde revize edileceği duyumları alınan talep senaryolarına göre önümüzdeki 10 yıllık dönem sonucunda Türkiye’nin elektrik enerjisi ihtiyacının en az ikiye katlanacağını asağıdaki tablo açıkça göstermektedir. 



Tablo 3: Türkiye’nin Elektrik Talebi Senaryosu 



Diğer taraftan, Türkiye’nin bu denli yüksek orandaki elektrik talebi ihtiyacının dünya standartlarının da üstünde olduğu ve talepteki artıs oranı sıralamasında Çin’den sonra geldiği 
dikkat çekmektedir. 



Tablo 4: Dünya Elektrik Talebinde Yıllık Artış Oranı 



Yukarıdaki bu veriler, Türkiye’nin elektrik ihtiyacının nükleer enerjiyi kaçınılmaz hale getirdiğini açıkça ortaya koymaktadır. Bu çerçevede Türkiye’nin nükleer enerjiyi de enerji portföyüne katmakla genelde enerji ihtiyacını karsılama açısından güvenliğini daha artırması ve daha ucuz ve kaliteli bir üretim kabiliyetine kavuşması beklenmektedir. 

3. Büyük Güç Olma İdeali;


Ak Parti iktidarının Türkiye’yi büyük güç yapma ideali, merkez ülke, bölgesel güç, akil ülke ve düzen kurucu ülke gibi söylemlerinden ibaret olmayıp aslında nükleer güç stratejisinde kendini göstermektedir. Nükleer enerji santrallerini hayata geçirerek öncelikle nükleer teknoloji gelistirme kapasitesine ulasmayı hedefleyen Ak Parti hükümeti, bu sayede bir yandan enerji silahına sahip olmak öte yandan nükleer güç olmayı amaçlamaktadır. Ak Parti hükümetinin esasında gizli ajandasının da nükleer güç stratejisi olduğu söylenebilir. Ak Parti hükümetlerinin dıs politikasının teorisyeni eski Dısisleri Bakanı ve yeni Basbakan Davutoğlu’nun klasik realist anlayıstan hareketle 21. yüzyıl uluslararası iliskilerinde büyük güç olmanın nükleer silah ve enerji silahına sahip olmaktan geçtiği anlasılmaktadır. Zira bugün Rusya Devlet Baskanı Putin’in Ukrayna sorununda açıkça görüldüğü gibi ABD ve AB’ye meydan okuyabilmesini sağlayan enerji ve nükleer silahlara sahip olmasının verdiği güçtür. Ak Parti elitleri de Türkiye’nin küresel sistemde sıçrama yapabilmesinin nükleer güç olmaktan geçtiği anlayısına sahip olduğu söylenebilir. 

Nükleer güç olma ideali, Türkiye’nin çevresindeki ülkelerin özellikle Dran (yakın gelecekte), Dsrail ve Rusya’nın nükleer silahlara sahip olmasından kaynaklanmaktadır. 
Özellikle sert güç politikasının en yoğun yasandığı Ortadoğu bölgesindeki bir ülke olarak Türkiye’nin nükleer güç olma ideali daha anlasılırdır. Diğer taraftan Türkiye, nükleer güç stratejisini bağımsız savunma politikaları gelistirebilmek için de yürütmektedir. Nitekim NATO’dan bağımsız savunma politikası gelistiremeyen Türkiye, Çin’den füze dahi satın alamamaktadır. NATO savunma sistemiyle uyumlu olmadığı için Çin’den füze satın almasına basta ABD ve NATO’nun karsı çıkması, Türkiye’nin göreceli bağımsız bir güç olabilmesinin 
yolunun nükleer güç olmasından geçtiği söylenebilir. NATO ve Batı sisteminden ayrı bir güvenlik politikası politikası izleme düsüncesindeki Ak Parti iktidarının bunu basarıp basaramayacağı nükleer enerji santrallerini konsorsiyumla denge politikası izleyerek çözmesine bağlıdır. 

Nükleer enerji santrallerinin yapımı için Türkiye ilk olarak Rusya ile 12 Mayıs 2010 tarihinde Akkuyu’da nükleer güç santralinin yapımı ve isletimine dair isbirliği antlasması yapmıstır3. Rusya’nın dısında Türkiye, Güney Kore, Japonya, Kanada ile de nükleer güç santrallerinin yapımı için görüsmektedir. Bu ülkelerin tercih edilmesinde nükleer güç santrallerini yapabilecek teknolojik yetkinliğe sahip olmaları etkilidir. Bunun dısında bu ülkelerle Türkiye’nin stratejik rekabet içinde olmaması ve göreli uzak olmalarını da ekleyebiliriz. Kısaca, 50 yıl yani yarım asırlık bir ideal olan nükleer enerji santrallerinin yapılmasının Türkiye’nin kaderini değistireceği ileri sürülebilir. 


3 “ Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti’nde Akkuyu Sahası’nda Bir Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve Dsletimine Dair Dsbirliğine Dliskin Anlasma” metni için bkz. 
http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2010/10/20101006-6.htm 

 Sonuç ve Öneriler ;

Nükleer enerji, Türkiye’nin gelecekteki muhtemel enerji darboğazını asmada önlemlerden birisi olarak düsünülmeli ve enerjinin çesitlendirilmesinde en etkili 
alternatiflerden birisi olarak değerlendirilmelidir. Ancak, nükleer enerjinin de kendi içinde birtakım handikaplar içerdiği unutulmamalıdır. Türkiye açısından yapımı düsünülen nükleer santraller de ithal yakıt ve teknoloji bağımlılığı nedeniyle dısarıya bağımlılığı sürdürme riski tasımaktadır. Ancak, nükleer yakıt üreten bes ülke, kontrol ve denetim sağlamak maksadı altında diğer ülkelere yakıt verme garantisi -bu aynı zamanda bir kontroldür-vermektedir. 

Nükleer enerji sorunlarına karsı, doğru kurumsal yapılanma ve nükleer enerji konusunda kamu-özel sektör ortaklığı gibi bir modelle ulusal kontrolün sağlanarak, uluslararası kurumlarla isbirliği çerçevesinde kararlı ve bütüncül bir yaklasımın gelistirilmesi gerekmektedir. Ayrıca, nükleer enerjinin çok boyutluluğu nükleer enerji stratejisinin dıs, güvenlik, ekonomi ve enerji politikalarıyla birlikte düsünülmesi ve yürütülmesini gerektirmektedir. Türkiye’nin nükleer enerji santrallerine sahip olmasının ülkenin nükleer 
teknoloji ve nükleer güce sahip olmasıyla es anlamlı olduğu unutulmamalıdır. Nitekim nükleer güç sahibi bir Türkiye’nin uluslararası iliskilerde birinci sınıfa sıçraması kuvvetle muhtemeldir. Ayrıca, dünya nükleer enerji piyasasının yarı tekel olma durumu, devletlerin etkisinin azımsanmayacak derecede etkili olusu ve diğer piyasalara nazaran en kontrollü 
piyasa olduğu dikkate alınmalıdır. 

Türkiye’de elli yıldır basarısızlıkla sonuçlanan nükleer enerji santrallerinin kurulması projeleri her seferinde bir soruna takılmıs ve ihale süreci asılamamıstır. Bugün geldiğimiz noktada sorun asılmıs ve ihale gerçeklestirilmistir. Ancak, 24 Eylül 2008 tarihinde yapılan ihaleye sadece Rus Atomstroyexport-InterRao-Park Teknik Grubu teklif vermistir. 19 Ocak 
2009 tarihinde açılan zarfta verdiği fiyatın (kW saat basına 21.16 cent) yüksek bulunması ise bu ihale sürecini de belirsizliğe itmistir. Bununla birlikte, mevcut fiyatın Ruslar tarafından da yüksek bulunduğu ve ikinci teklifte 15,7 cente indirildiği ifade edilmektedir. Ancak, ihale sartname yasası nedeniyle komisyon yeni teklifi değerlendirmeye alamamaktadır. Burada kilitlenen durum Basbakanlığın devreye girmesiyle çözülebilir. 

Bugün için Türkiye’nin nükleer santral insa etme çabalarında zamanlamanın da önemi önceki dönemlere göre daha fazla önem kazanmaktadır. Dünyada yasanan küresel ekonomik kriz ve bunun ihale süreçlerine yansımalarının dikkate alınması gerekmektedir. Nitekim bir yandan talep düsüsü öte yanda maliyetlerin düsüsü yüksek fiyata mal olan nükleer santral insaatını 
daha makul yapabileceği gibi fırsatlar yanında olası risklerin de değerlendirilmesini gerekli kılmaktadır. 


3 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,

***

TÜRKİYE’NİN NÜKLEER ENERJİ STRATEJİSİ; BÜYÜK GÜÇ OLMA İDEALİ, BÖLÜM 1




TÜRKİYE’NİN NÜKLEER ENERJİ STRATEJİSİ; BÜYÜK GÜÇ OLMA  İDEALİ, BÖLÜM 1



  DOĞU AKDENİZ’DE ENERJİ DENKLEMİ VE OLASI YAN ETKİLERİ  

Dr. Muharrem Ekşi 


Arastırmada Türkiye’nin nükleer enerjide geldiği durum dünyadaki gelismelerle karsılastırmalı ve disiplinler arası bir yaklasımla ele alınmıstır. Bu çerçevede genelde enerji sektöründe özelde nükleer enerji alanındaki son gelismeler dikkate alınarak Türkiye’nin enerji ve nükleer konusundaki yol haritasının nasıl çizileceğine katkı sağlamak amaçlanmıstır. Bu arastırmada nükleer enerji konusunun enerji, güvenlik, dıs politika ve toplum, birey faktörleriyle iç içe geçmis yapısı göz önüne alınarak yeni bir vizyon ve söylem gelistirilmistir. Bu amaçla, Türkiye’nin nükleer enerji konusuna kalkınmadan güvenliğe ve çevresel faktörlere kadar bütüncül bir perspektiften bakılması gerektiği vurgulanmıstır. 

Bu arastırmada Türkiye’nin nükleer enerjiye geçmesiyle birlikte çok daha bağımsız bir enerji, dıs ve güvenlik politikası izleyebileceğini, bölgesel güç ve küresel aktör konumunu güçlendireceği tezi savunulmaktadır. Bu bağlamda Türkiye’nin nükleer enerji stratejisinin nükleer enerji santralleri insa ederek enerji çesitliliğini sağlamak suretiyle enerji güvenliğini sağlamanın ötesinde büyük güç olma idealine dayandığı ileri sürülmüstür. Klasik realist açıdan bir ülkenin büyük güç kategorisinde değerlendirilebilmesi, 21.yüzyılda en az iki unsura dayanmaktadır: Birincisi nükleer silah ve ikincisi enerji silahına sahip olmaktır. Nitekim Rusya’nın Putin’in liderliğinde ABD ve AB’ye meydan okuyabilmesi sahip olduğu enerji ve nükleer silah gücüne dayanmaktadır. Bu çerçevede Türkiye’nin Erdoğan liderliğinde Türkiye’yi 2023 hedeflerinde bölgesel süper güç ve küresel güç olma idealinin altını nükleer enerji stratejisi 
doldurmaktadır. 

Anahtar Kelimeler: Nükleer güç, büyük güç, enerji stratejisi, enerji bağımlılığı, enerji çesitliliği 

Giriş 

Çalısmanın ilk bölümünde dünyadaki nükleer enerjinin durumu verilerle ortaya konmaktadır. Daha sonra Türkiye’nin nükleer enerji serüveni tarihsel asamalarıyla kaydedilmistir. Türkiye’nin neden nükleer enerjiye ihtiyacı olduğu sorgulanarak ülkenin büyümesinin ve talep senaryolarının nükleer enerjiyi kaçınılmaz hale getirdiği saptaması yapılmıstır. Özellikle, Türkiye’nin büyümesine oranla hızla artan elektrik enerjisi ihtiyacının beraberinde nükleer enerjiyi bağımsız bir enerji politikasının sine qua nonu (olmazsa olmazı) yapmaktadır. Sonuç ve Öneriler bölümünde Türkiye’nin nükleer enerji konusunda geldiği asamanın bulguları ortaya konarak nükleer enerjiye geçis asamasında nelerin yapılması gerektiğine dair tavsiyeler yer almaktadır. Ekler kısmında ise nükleer enerji programlarının uygulanması ve asamaları ayrıntılı tablolarla izah edilmekte, nükleer enerjide mevcut durum analizinin tespitleri ortaya konarak nükleer enerji stratejisi önerisi gelistirilmistir. 

Türkiye’nin nükleer enerjiye geçmesiyle birlikte enerji güvenliğini sağlamada önemli asama kaydedeceğini ve özellikle elektrik enerjisi ihtiyacını karsılamada dısa ve doğalgaza bağımlılığı azaltacağını ileri sürmektedir. Bu sekilde Türkiye’nin büyük güç statüsüne ve küresel aktör konumuna yükseleceği düsünülmektedir. Bu bağlamda nükleer enerji sadece enerji bağımlılığından kurtulma arayısı değil, enerji güvenliğini sağlamanın ötesinde Türkiye’yi büyük güç yapma stratejisinin en temel bilesenidir. Ak Parti iktidarının Türkiye’yi büyük güç yapma idealinin altını doldurduğunu iddia ettiğimiz nükleer enerji santrallerinin yapımıyla öncelikle Türkiye’de nükleer teknoloji kapasitesinin gelistirilmesinin amaçlanmaktadır. Böylece nükleer teknoloji kapasitesine sahip bir ülke olarak Türkiye’nin hem enerji hem de nükleer silaha sahip olabileceği düsünülmektedir. 

Zira nükleer enerji konusu, enerjide arz güvenliği, kalkınma politikası gibi bir ülkenin iç ve dıs politikaları ile enerji, ekonomi ve güvenlik politikalarını yakından ilgilendirmektedir. 

Nükleer enerji beraberinde yüksek teknolojiye ulasmayı ve bu yüksek teknolojinin tıp, endüstri, tarım, hayvancılık, genetik vb. alanlarda uygulama
imkânı sağlama boyutuyla değerlendirildiğinde oldukça stratejik bir konu olarak karsımıza çıkmaktadır. Çok boyutlu bir konu olan nükleer enerji, Türkiye’de kalkınmayı sağlamanın ve ileri teknoloji transferini gerçeklestirebilmenin bir aracı olarak görülmektedir. 

Enerji güvenliğini ve dışa bağımlılığı azaltmanın bir aracı ve alternatifi olan nükleer enerjiye Türkiye’nin orta ve uzun vadede ihtiyacı açıktır. Öncelikle, Türkiye, kendi bilinen kaynakları açısından enerji zengini olmayan bir ülkedir. Bu nedenle, Türkiye, enerji ihtiyacının çok ciddi bir bölümünü ithal yoluyla temin etmektedir. Bu durum da ülkeyi dısarıya bağımlı hale getirmektedir. Devletlerarası iliskilerde de manevra alanını daraltan bu bağımlılık sorunundan kurtulmanın yolu ise enerji güvenliğini sağlamaktır. Yükselen enerji fiyatları ve bunun bütçede büyük bir ticari açık meydana getirmesi, tedarikçilerin tekelci enerji politikası izliyor olması, bağımlılık ve güvenlik açıkları gibi sorunlar, nükleer enerjiyi bir alternatif değil, aksine zorunlu hale getirmektedir. Enerji tedarik kaynaklarını ve yollarını çesitlendirmenin dısında nükleer enerji bir ülkenin enerji güvenliğini sağlamada önemli bir rol oynamaktadır. Türkiye’nin de nükleer enerjiye sahip olma konusuna, enerji güvenliği perspektifinden yaklasması gerekmektedir. 

Türkiye’nin nükleer enerji konusundaki yaklasımının diğer bir boyutu da enerji sektörünün liberallestirilme hedefine paralel olarak nükleer enerji alanında da serbest piyasa kosullarında özel sektörü devreye koyma girisimidir. Türkiye, dünyadaki kamulasma eğiliminin tersine enerji sektöründe aynen diğer sektörlerdeki gibi liberallesmeyi tercih etmektedir. Oysa genelde enerji sektörü ve özelde nükleer enerji, stratejik, askeri-güvenlik, iç ve dıs politika boyutlarını içermektedir. Türkiye’nin nükleer santral kurma adımıyla elde edeceği kazanımların basında ileri teknoloji transferi ve enerjide arz güvenliği konuları gelmektedir. Ayrıca, nükleer elektrik sayesinde doğalgaz elektriğinden çok daha ucuz olması beklenen bir nükleer enerji kaynağına geçilmesi, dıs ticaret açığının kapatılmasında da önemli isleve sahiptir. 

Bugün 1,6 milyar insan elektrikten yoksun olarak yasamakta ve 2,4 milyar insan da ısınma ve pisirme ihtiyacını modern yakıt sistemine sahip olmadığı için geleneksel biyokütlesel yakıtlarla sağlamaktadır1. Mevcut tahminler, 2030 yılına kadar dünya çapında enerji tüketiminde %50 artıs beklemektedir2. Bu artısın %70’i ise gelismekte olan ülkelerce talep edilecektir. 

Nükleer enerji, bu tüketim artısını sağlamada ön plana çıkmaktadır. 
Devletlerin nükleer enerji’ye geçmelerinde asağıdaki etkenler önemli rol oynamaktadır. 

Bunlar arasında: 

• Yerli enerji kaynaklarının kıt olusu, 
• İthal edilen enerjiye bağlı kalmama isteği, 
• Enerji kaynaklarının çesitliliğini artırma ihtiyacı, 
• Karbon salınımını azaltma gibi faktörler yer almaktadır. 

1. Dünyada Nükleer Enerji 

Nükleer santrallerden ticari olarak elektrik üretimi Haziran 2008 itibari ile dünyada 31 ülkede isletilmekte olan 439 nükleer reaktörden sağlanmakta ve bu reaktörlerin toplam üretim kapasitesi 372 Gwe (gigavat) dır3. Nükleer santraller, dünya elektrik talebinin yaklasık %16’sını karsılamakta ve bugün isletmedeki toplam ünite sayısının %24’ü ABD’de, %14’ü Fransa’da, %13’ü Japonya’da ,%7’si Rusya ve % 5’i Kore Cumhuriyeti’nde bulunmaktadır4. 
Bu isletmelerde kullanılan reaktör türlerinden Basınçlı Su Reaktörü (PWR, 265 adet) ile Kaynar Sulu Reaktör (BWR, 94 adet) toplam ünite sayısının %82’sini ve toplam enerji üretiminin (328,716 Mwe) %88’ini sağlamaktadırlar5. 



Harita 1. Dünyada Nükleer Enerji6 




Tablo 1: DÜNYADAKİ NÜKLEER REAKTÖRLERİN DURUMU 7 

Tablo 2: Subat 2008 itibariyle Tiplerine Göre Reaktörler 8 




  TÜRKİYENİN ENERJİ SERÜVENİ.,

Bugün Türkiye’nin hızlı sanayilesme ve kentlesmesi nedeniyle enerji ihtiyacı her yıl bir önceki yıla oranla ortalama %8,5 dolayında artmaktadır. Bu ise hemem hemen her 10 yıl da bir Türkiye’nin enerji gereksiniminin ikiye katlanması anlamına gelmektedir. 1972 yılında Prof. Dr. Nejat Aybers, Prof. Dr. Sadık Kakaç ve Prof. Dr. Ahmet Yüksel Özemre tarafından hazırlanan Türkiye’nin enerji gereksinimini inceleyen çalısmada2 Türkiye’nin 21.yüzyılın baslarında büyük bir nükleer kurulu güç açığı bulunacağı hesaplanmıs ve bu açığın kapanabilmesi nin de ancak nükleer enerjiden yararlanmakla mümkün olacağı vurgulanmıstır. 

Türkiye Elektrik Üretim Dletim A.S. tarafından yapılan baska bir çalısmada ise doğalgaz, kömür ve hidrolik potansiyelinin de hesaplamaya katılarak yapılan projeksiyonlarda 2020 yılı için ortaya çıkan enerji açığının nükleer enerjiden yararlanarak kapatılması gerektiği ve 2020 yılına kadar en az 10.000 Mwe’lik bir nükleer gücün kurulmus olması gereği vurgulanmıstır. Dste bu çalısmalar bugünden çok önce nükleer enerji konusunda gerekli durum saptaması yapmalarına rağmen Türkiye’nin nükleer enerjiye geçis serüveni bugüne kadar 
devam etmistir. 

2.1. Türkiye’de Nükleer Enerjinin Tarihsel Gelişimi; 

-1955 yılında ‘’Atom Enerjisinin Barısçıl Amaçlarla Kullanılması’’ amacıyla toplanan 1.Cenevre Konferansını takiben, Türkiye’de 1956 yılında Basbakanlığa bağlı ‘’Atom Enerjisi Komisyonu’’ kurulmustur. 

-5 Mayıs 1955’te Türkiye ve ABD arasında nükleer alanda ikili isbirliği anlasması imzalanmıstır. Türkiye, 1957 yılında Birlesmis Milletlerin bir kurulusu olan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA)’nın üyesi olmustur. 

-1962 yılında Çekmece Nükleer Arastırma ve Eğitim Merkezince 1 MW gücünde TR-1 adında ‘’Havuz’’ tipi bir deney reaktörü isletmeye alınmıstır. 

-Türkiye’de elektrik üretimi amacıyla kurulması tasarlanan nükleer santrallerle ilgili ilk etütler ise 1967-1970 yılları arasında yapılmıstır. 

-II. Bes Yıllık Kalkınma Planı uyarınca ETKB ve EDE’nin yabancı bir müsavirlik grubuna hazırlattığı yapılabilirlik etütlerine göre 1977 yılında isletmeye girecek sekilde 300-400 MWe gücünde doğal uranyum yakıtlı ‘’ağır-su’’ tipi bir nükleer santralin kurulması öngörülmüstür. Ancak yer seçiminde karsılasılan güçlükler ve diğer gelismeler nedeniyle bu proje gerçeklesmemistir. 

-1970 yılı sonlarında elektrik sektörü yeniden düzenlenerek Türkiye Elektrik Kurumu (TEK) kurulmus ve o zamana kadar EDE ve Etibank tarafından yürütülen isler tek elde toplanmıstır. TEK’e bağlı olarak kurulan ‘’Nükleer Enerji Dairesi’’ 1972 yılı basında çalısmaya baslamıstır. 

-1970’li yılların baslarında, nükleer santral sahası için fizibilite ve yer arastırmaları gerçeklestirilmistir. Buna göre, nükleer santral için Mersin/Akkuyu, Sinop/Dnceburun ve Kırklareli/Dğneada uygun yerler olarak tespit edilmistir. 

-Akkuyu sahası için TEK tarafından saha lisans çalısmaları gerçeklestirilmis ve yapılan yer etütlerine ve arastırmalarına dayanarak, Akkuyu için ‘’Yer Raporu’’ hazırlanmıstır. Bu rapor, lisanslama otoritesi olan Basbakanlık Atom Enerjisi Komisyonu’na sunulmustur. 1976 yılında Akkuyu sahasına Nükleer Güç Santrali kurmak üzere ‘’yer lisansı’’ verilmistir. 

-1976 yılı içinde 3 Dsviçre ve 1 Fransız firmasından olusan bir müsavir-mühendislik konsorsiyumu ile isbirliği halinde proje ve ihale sartnameleri hazırlanmıs, 1977 yılı basında nominal 600 MWe gücünde bir santralin nükleer ve türbin adaları ve yakıt teminiyle ilgili teklifler istenmistir. Yapılan değerlendirmeler sonucunda, ‘’kaynar sulu reaktör’’ (BWR) tipi 
santral teklif eden ve Dsveç firmaları ASEA-Atom ile STAL-LAVAL’dan olusan konsorsiyum seçilmistir. Ancak, sözlesme görüsmeleri zamanında karara bağlanamamıs ve Eylül 1979’da görüsmeler kesilmistir. 

-Türkiye, Nükleer Silahların Yayılmasını Önlenmesi Anlasması olan NPT’yi 1980 yılında imzalayıp onaylayarak nükleer silah imal etmeyeceğini ve bunların yayılmasına aracı olmayacağını taahhüt etmistir. 

-1981 yılında Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ile NPT kapsamında Nükleer Madde Güvence Denetimi Anlasması ile Türkiye’deki nükleer santrallerin barısçıl amaçlara yönelik isletilip isletilmediğini UAEA uzmanlarınca denetim ve kontrolünü kabul eden anlasma imzalanmıstır. 

-1982 yılında 2690 Sayılı kanunla, bu kanunda yazılı görevleri yapmak üzere (lisanslama dâhil) Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) kurulmustur. 

-1984 yılında Türkiye, OECD Nükleer Enerji Ajansı (NEA)’ya üye olmustur. 

-1983 yılı sonbaharında 7 firmadan alınan tekliflere dayanarak hükümetçe alınan karar üzerine, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca 2 Kasım 1983 tarihinde, 

• AECL (Kanada) firmasına Akkuyu’da 634 MW gücünde, (sonra 665 MW’ye çıkarıldı) 
• KWU (F.Almanya) firmasına Akkuyu’da 990 MW gücünde, 
• General Electric (ABD) firması, Bakanlığa Sinop’ta 1185 MW gücünde, bir veya iki nükleer santral kurmak üzere niyet mektuplarını vermistir. 


Fakat sonra GE (ABD) ihaleden çekilmis, AECL ve KWU firmasıyla 30 Ağustos 1984 tarihine kadar sözlesme sartları üzerinde büyük ölçüde anlasma sağlanmıstır. KWU firması ile Subat 1985’te görüsmeler kesilmistir. AECL firması ise, Mart 1985’ten itibaren görüsmelere devam edilmis ve Ağustos 1985’te bir ön protokol imzalanmıstır. Kurulacak ortaklıkta TEK’in %40 ve AECL’in önderliğindeki diğer iç ve dıs firmaların %60 oranında finansmanı temin etmeleri, TEK’çe temin edilecek finansmanın Türkiye ve geri kalan %60’lık 
finansmanın Kanada tarafından garanti edilmesi öngörülmüstür. Ancak Kanada hükümeti kabul etmemis ve 1986 yılı baslarında görüsmeler durdurulmustur. 

-Eylül 1984’te, Basbakan Turgut ÖZAL’ın F.Almanya ziyareti sırasında, nükleer santrallerin imalatçı firmalarla olusturulacak bir ortaklık ile kurulması, 15 yıl süreyle isletilmesi ve tüm borçların enerji satıslarıyla geri ödenmesinden sonra devredilmesi tarzında yaptığı öneri, nükleer santral projesine yeni bir boyut kazandırmıstır. 
-V. Bes Yıllık Kalkınma Planı’nda, ‘’Plan döneminde enerji sektörünün iki büyük projesi Atatürk Barajı ve Nükleer Santraldir’’ ifadesi yer almıssa da hidroelektrik santrallere ağırlık verilmesi nedeniyle nükleer güç santrali ile ilgili herhangi bir faaliyet yapılmamıstır. 
-Nisan 1986’da meydana gelen Çernobil Nükleer Santral kazasının olusturduğu olumsuz ortam dolayısıyla Türkiye’de nükleer santrallerle ilgili çalısmalar bir süre askıya alınmıstır. 
-1988 yılında TEK Nükleer Santraller Dairesi Baskanlığı kapatılmıs ve altındaki tecrübeli ve eğitimli personel kadrosunun bir bölümü TEK içinde farklı birimlere dağılmıs, önemli bir kısmı da TEK’den ayrılmıstır. 
-1989 yılında Arjantin ile ortak bir proje yürütmek amacıyla baslatılan çalısmalar da çesitli hukuki, mali ve teknik nedenlerle 1991 yılı baslarında bu girisimden vazgeçilmistir. 
-Ekim 1992’de TEK, dünyadaki belli baslı nükleer santral imalatçısı firmalara bir mektup yazarak, 2002 yılında devreye girecek sekilde, 1000 MWe gücünde bir veya iki üniteli nükleer santralin Türkiye’de anahtar teslimi veya Yap-Dslet-Devret modeli ile kurulmasına yönelik teknik ve mali konularda kendilerinden bilgi istemistir. 
-Ocak 1993 tarihinde, Akkuyu Nükleer Santrali Projesi Resmi Gazetede yayınlanarak tekrar yatırım programına alınmıstır. 
-Ocak 1994’te, nükleer güç santrali ile ilgili olarak, dünyadaki güncel durumu değerlendirmek, Türkiye için öneride bulunmak ve teknik sartnameleri güncellestirmek ve hazırlamak üzere bir danısman firma seçimi için teklif istenmistir. 
-TEK, Bakanlar Kurulunun 12.08.1993 tarih ve 93/4789 sayılı kararı ile Türkiye Elektrik Üretim-Dletim A.S (TEAS) ve Türkiye Elektrik Dağıtım A.S (TEDAS) adı altında iki ayrı İktisadi Devlet Tesekkülü olarak yeniden yapılandırılmıstır. 1994 yılında TEAS ve TEDAS tüzel kisiliklerine kavusmuslardır. Bu tarihten sonra, nükleer santral çalısmalarına TEAS bünyesinde devam edilmistir. 
-Önceki ihale sürecinde tecrübe kazanmıs ve eğitilmis personelin dağıtılmıs olması sebebiyle Subat 1995 tarihinde, ihale öncesi çalısmaları gerçeklestirmek için G. Kore’nin KAERI ve Türkiye’nin GAMB firmaları ile bir sözlesme imzalanmıştır. 

BU BÖLÜM DİPNOTU;

1 “Energy, Electricity and Nuclear Power: Developments and Projections”, IEEA, 2007, Ulasım Tarihi 4 Mayıs 2009, 
http://www-pub.iaea.org/MTCD/publications/PDF/Pub1304_web.pdf. 
2 Nejat Aybers, Ahmed Yüksel Özemre, Ahmet Bayülken, “Atom Enerjisi Komisyonunun III. IV. Ve V. Plan Dönemlerindeki Faaliyet ve yatırımları için Makroplan”, ÇNAEM Raporu” No: 87, 1972. 


2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,


***