grev etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
grev etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Kasım 2020 Pazar

DOÇ. Dr. Ömer Turan. AKP nin Çözümü Saray Bürokrasisini Güçlendirmekten ibaret.

DOÇ. Dr. Ömer Turan. AKP nin Çözümü Saray Bürokrasisini Güçlendirmekten ibaret. 



14 Eylül 2019 . Cumartesi



Haber
Şerif KARATAŞ
İstanbul 
sendika@evrensel.net
TOFAŞ’ta Üretime  ara verilecek
TÜRKİYE’nin 4. Büyük Sanayi kuruluşu olan, MESS Sözleşmesi kapsamındaki TOFAŞ’ta ekim ve kasım aylarının belli dönemlerinde üretime ara verilecek.

Tarihinde ikinci kez en yüksek ağustos ayı ihracat rakamına ulaşan ve geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 10’a varan oranda ayın en yüksek artış oranına ulaşan otomotiv sektörünün liderlerinden TOFAŞ, bazı hatlarda, ekim ve kasım aylarında 5 haftada 4 gün, 1 haftada da 3 gün çalışacak. 1 hafta ise üretime ara verilmesi planlanıyor. TOFAŞ’ın bu “ tedbiri ” MESS sözleşmesinin görüşüldüğü döneme 
denk geliyor. (İŞÇİ SENDİKA SERVİSİ)

KOCAELİ Çayırova’daki Otomotiv  Yan Sanayi İhtisas Organize Sanayi Bölgesinde bulunan Novares’te işçiler sabah vardiyasında  eylem yaptı, mesaiye geç  başladı.
Türk-İş’e bağlı Petrol-İş Sendikasının örgütlü olduğu Novares’te işçiler çalışma koşullarının iyileştirilmesini istiyor. “Uzun zamandır çalışma koşulları işçinin aleyhine gelişiyor” diyen Novares işçileri, “Bugün üç kişilik makineye iki kişi vermek istiyorlar. Çay molalarında makineleri kapattırmıyorlar. 

Tuvaletlerle ilgili yapılması gerekenler konusunda adım atmıyorlar” dedi. İşçiler koşulların düzeltilmesi için sabah vardiyasına geç başladı. (Kocaeli/EVRENSEL)
Novares İşçileri Ağır koşulları protesto etti

AKP’DEKİ İSTİFALAR SÜRECİNİ DEĞERLENDİREN DOÇ. DR. ÖMER TURAN

AKP’nin Çözümü Saray Bürokrasisini Güçlendirmekten ibaret SOCAR Limanında  iş cinayetiİZMİR’deki SOCAR Limanında meydana gelen iş cinayetinde İşçi Davut Dikilitaş hayatını kaybetti.

SOCAR Limanında işletmecilik yapan dünyanın en büyük küresel deniz ticareti şirketi Maersk’e bağlı APM Terminal Şirketinde taşeron olarak çalışan İşçi Davut Dikilitaş, önceki gün sebebi öğrenilemeyen bir şekilde, çalışırken yaşamını yitirdi. İşçinin cenazesi Bayraklı Adli Tıp Kurumuna götürüldü. Polis ve savcı ise olay yeri olan yüklemenin yapıldığı gemide incelemelerde bulundu.

Dikilitaş’ın cenazesi dün yaşadığı Menemen Egekent 2. Mahallesi’nden arkadaşları ve ailesi tarafından uğurlandı.

SOCAR Limanında daha önce de Filipinli bir işçi kalp krizi sonucu yaşamını yitirmiş, başka bir olayda ise 11 İtalyalı işçi yaralanmıştı. 
(İzmir/EVRENSEL)
ÇIKIŞLAR  TEMKİNLİ

AKP 18’inci yılını geride bırakırken, Ali Babacan istifa ederek parti kuracağını açıkladı. Ahmet Davutoğlu’yla birlikte 4 kişi partiden kesin ihraç talebiyle disipline sevk edildi. Bu iki gelişme ekimde başlayacak AKP kongre sürecine nasıl yansıyacak?

Yeni Parti çalışmalarını duyduğumda aklıma hep Türkiye’nin 950 civarında ilçesi olduğu gelir. Yeni parti demek yüzlerce ilçede teşkilatlanmak demek. 
Bence yeni parti çalışmalarına başlayanlar da bu gerçeği görüyorlar ve çıkışlarını temkinli hâle getiren nedenlerden biri de bu. 

Dahası Babacan ekibi ve Davutoğlu ekibi ayrı yürümeye karar vermişler. 
Bu iki ekibi de güçsüzleştirecektir mutlaka. Kongrede Erdoğan partiye, partiyi önemsediği mesajını verecektir bence. Ama bunun ne derece ikna edici 
olacağını zaman gösterecek.

H&M İşçileri greve çıkıyor

H&M işçileri TİS görüşmelerinde taleplerinin reddedilmesi nedeniyle grev kararı aldı. Koop-İş üyesi işçiler 21 Eylül’de grev kararını asacak.

haber.sol.org.tr’de yer alan habere göre H&M mağaza ve genel müdürlük bünyesinde çalışan işçilerin sendikal örgütlenme ve çalışma koşullarının düzenlenmesi için 2018 yılında başlattıkları Koop-İş Sendikasındaki örgütlenme süreci, 2019 mart ayında sendikanın yetki almasıyla devam etti. İşçiler, sendika ve H&M arasında yapılan toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde taleplerin, patron tarafından finansal tablo ve mağaza kapatma gibi bahaneler öne sürülerek reddedildiğini bildirdi. Bunun üzerine işçiler 21 Eylül Cumartesi günü tüm H&M mağazalarında grev kararının asılacağını ifade etti. 

İŞÇİLERİN TALEPLERİ

_ Mağaza çalışanları ile genel müdürlük çalışanları arasındaki izin uygulaması farklılığının ve yemek ücreti farklılığının ortadan kaldırılması.
_ Ücretlerin düzenli ve belirlenmiş tarihte gecikmeden ödenmesi.
_ Part-time çalışanların çalışma koşullarının düzenlenmesi.
_ Yılda iki kez aylık ücret tutarında ikramiye verilmesi. (İŞÇİ SENDİKA SERVİSİ)

AKP’de istifa ve ihraç tartışmaları bitmiyor. 18’inci yılını geride bırakan AKP’de bu tartışmaların gölgesinde ekim ayında kongre sürecini başlatacak. 
Sistem değişikliğinden sonra ilk kongresini yapacak olan AKP’deki gelişmeleri ve Erdoğan’ın durumuna ilişkin Doç. Dr. Ömer Turan’la konuştuk. 
Mevcut iktidarın AKP’deki gerilemeyi tersine çevirecek bir formülünün olmadığına vurgu yapan Turan, “Çözüm niyetine yapacakları Saray bürokrasisini 
güçlendirmekten ibaret. 

Bunun çözüm olmayacağı açık. AKP artık toplumun ne ekonomik istikrar, ne de öngürülebilirlik talebini karşılayamıyor. Otoriterliği bile aşmış sistemlerini sürdürme kapasitesini yitiriyorlar. AKP sistemin sürmesini sağlayacak kadroları bir parti olarak içinde barındırmıyor. 
Görülen o ki, kongre de bu gidişatı değiştirmeyecek” değerlendirmesinde bulundu. Turan, sorularımızı yanıtladı. 
31 Mart ve 23 Haziran’da yenilenen İstanbul seçimlerinin ardından sistem tartışmaları yapıldı. Erdoğan, partisine “Sistem tartışmalarına girmemeleri” 
yönünde talimat verdi. 
Muhalefetin bu yönde gelen eleştirilerini de kabul etmedi. Bu bağlamda neler belirtmek istersiniz? 
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi adı verilen sisteme geçildiğinden beri, Türkiye’de demokratik ölçütlere uygun bir güçler ayrımı söz konusu değil. Yani başkanlık sisteminin gelişi demokrasi bakımından bir gerileme anlamına geliyor. Ama durum bununla sınırlı değil. 

Daha da vahim olan şu: Türkiye’deki sistem otoriter bir rejimin özelliklerini bile göstermiyor. İlgili literatürde, otoriter rejimlerin bir dizi özelliği sayılır. Bunlardan biri de öngörülebilirliktir. Yani herkes üç aşağı beş yukarı iktidardakilerin neler yapabileceğini öngörebilir. 

Fakat İstanbul seçimlerinin iptaliyle mevcut iktidar öngörülebilir olmaktan çıktı. Seçimin iptali öyle bir hamleydi ki, havuz medyasında yazan kimi isimler bile açık açık “bu yapılan yanlıştır” dediler. Sonuçta aldığı seçimin tekrarı kararı iktidarın kendisine de beklediği faydayı sağlayamadı. Diyarbakır, Van ve Mardin’e kayyum atanması da aynı öngörülemezlik görüntüsü içinde değerlendirilmeli. Ve hâlâ iktidar İstanbul için kayyum dedikoduları yayarak bir yeni siyasi dengede avantaj peşinde koşuyor. 
Hâlâ kendilerinin öngörülmesi kolay olmayan hamleler yapabilecek kadar güçlü oldukları imajını vermek istiyorlar. 
Ama bu sürdürülebilir değil. 
Kendileri açısından bence esas sorun AKP kadrolarında da kimi isimlerin “Liderimizin bir oyun planı var mı” sorusunu dillendirmeye başlamış olması. 
Çünkü mevcut resim, iktidarın sertliği sürdürmekten mi, yoksa normalleşmeden yana mı hareket edeceği sorusuna tutarlı bir yanıtı olmadığını göstermekte.

‘ERDOĞAN’IN AKLINDAN NE GEÇTİĞİNİ TAM OLARAK BİLEMİYORLAR’

15 Temmuz darbe girişimi sonrasındaki gelişmeler de var...
15 Temmuz’dan bu yana devrede olan yönetim biçimini ise OHAL-tipi hükümet olarak adlandırmak mümkün. OHAL-tipi hükümetin üç temel özelliği var. 
Birincisi, odağında güçlü lider olması. Liderin öyle bir gücü söz konusu ki, parti bile geride kalıyor. Başka bir ifade ile sistem, partideki güçlü kişileri bile dışarı itiyor, parti içinde devreye girebilecek denge unsurlarını istemiyor. Lider ile devlet eşit görülüyor. Devletin bekası, liderin bekasına bağlanıyor. 

İkincisi, sistem KHK’lerle yönetmeyi esas alıyor. Meclis ve temsil neredeyse tamamen önemsizleştiriliyor. 

Üçüncü olaraksa sistem sürekli bir olağanüstü hal durumunu, savaş benzeri bir durumun varlığı iddiasını gündemde tutarak kendisine meşruiyet üretmeye çalışıyor. Bu hükümet günümüz Türkiye’sinde bir parti-devlet bütünleşmesi yaratıyor. 

Aslında bilmediğimiz bir şey değil bu, 1930’lardaki parti-devlet bütünleşmesine kısmen benzeyen yanları var. O dönemde de bu bütünleşmeden parti zararlı çıkmıştı. 
Aslında bakarsanız İnönü’nün, Recep Peker’in faşizan planlarının parti mecrasında güç bulmasını engellemek için bütünleşmeyi istediği, yani planlı şekilde partiyi devlet aygıtına eklemlediği bile söylenebilir. Şimdi ise durum biraz daha karmaşık. Ama sonuçta AKP güç kaybediyor. 
Bunun böyle devam etmesi mümkün değil. Çünkü hem siyaset yapmak için, hem de ülkeyi yönetmek için kadro lazım. Güçlü ve yetkin kişiler varsa o kadro iş yapabilir, oyun planı üretebilir. 

   Şimdi AKP içinde kızağa çekilmiş isimlerden Bülent Arınç’a Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyeliği verilerek iadeyi itibar yapıldı. 2013’te Arınç bakanken Erdoğan ile fikir ayrılığı yaşadığında “Benim özgül ağırlığım var, benim hiçe sayılmamam lazım ” demişti. Şimdi de aynısı oluyor. Ahmet Türk’ün yerine kayyum atanmasına Arınç itiraz 
edince, resmi sözcü ona karşı çıkıyor. 
Arınç da üst perdeden yanıt veriyor. Parti sözcüsüne “Boyundan büyük işlere karışma, sana yazık olur” diyor.
AKP İstanbul’da ikinci kez seçim kaybedince, normalleşme yönünde kimi sembolik adımların atılacağına dair açıklamalar geldi parti sözcülerinden. Kurulacak komisyonlardan söz edildi. Kimi yorumcular partili cumhurbaşkanlığının değişebileceğinden söz ettiler. Ama şimdi bunların hepsi rafa kalkmış gözüküyor. AKP’nin güç kaybetmesinde bence önemli etkenlerden biri de şu: Partinin üst düzeyini temsil edenler bile Erdoğan’ın aklından ne geçtiğini tam olarak bilemiyorlar. Liderin dedikleri dışında ve Saray bürokrasisi dışında parti iradesi 
anlaşılır ya da öngörülür değil. 

Bu AKP adına net bir gerileme demek.

‘AKP TOPLUMUN TALEBİNİ KARŞILAYAMIYOR’

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan açısından bu kongre sürecini hem dış ve hem iç siyaset ve partide yaşanan tartışma ve istifaları göz önüne alarak bir değerlendirme yapacak olursanız, Erdoğan’ın, bu kongre sürecinden nasıl çıkacağını düşünüyorsunuz?
AKP’deki gerilemenin iki önemli göstergesi var: Parti İstanbul’da Binali Yıldırım’ı aday göstererek çıkartabileceği en yüksek profilli adayı çıkardı. 
Ve Yıldırım, seçim öncesi çoğu kişinin adını duymadığı İmamoğlu karşısında iki kez kaybetti. 
Yeni sistemin bir özelliği, güçsüz bakanlardan oluşan bir kabine olması. Seçilmemiş kişiler bakanlık koltuğunda. Bazılarının parti teşkilatıyla ilişkileri 
hiç yok, ya da çok az var. Bekir Pakdemirli’nin İzmir’deki orman yangınları sırasındaki açıklamalarını hatırlayın. 

Güçlü, kamuoyunu ikna kapasitesi olan bir figür değil. Kulislere yansıyan iki duyum var önümüzdeki sürece dair: Birincisi partili cumhurbaşkanlığı devam edecek. Erdoğan mevcut durumu bu anlamda revize etmenin geri adım atmak olacağını düşünüyor olmalı. O nedenle bu şekilde devam edecek. 
İkincisi, cumhurbaşkanı yardımcısı sayısının artacağı öngörülüyor. 

Bu da bize şunu söylüyor: Mevcut iktidarın AKP’deki gerilemeyi tersine çevirecek 
bir formülü yok. Çözüm niyetine yapacakları Saray bürokrasisini güçlendirmekten ibaret. Bunun çözüm olmayacağı açık. Tam da bu nedenle kimi yorumcular 
artık Erdoğan sonrası dönemden söz etmeye başladılar. AKP’nin Türkiye toplumunun taleplerine yanıt veremediği bir süredir görülüyor. 
AKP artık toplumun ne ekonomik istikrar, ne de öngürülebilirlik talebini karşılayabilir durumda. Ama bununla birlikte artık kendi kurdukları ve otoriterliği bile aşmış sistemlerini sürdürme kapasitesini yitiriyorlar. 

AKP sistemin sürmesini sağlayacak kadroları bir parti olarak içinde barındırmıyor. Görülen o ki, kongre de bu gidişatı değiştirmeyecek. 

***
Cargill de Direniş sürüyor

SENDİKALAŞTIKLARI için işten atılan, Amerikalı gıda tekeli Cargill işçilerinin direnişleri sürüyor. İstanbul’da bulunan Cargill Genel Merkezi önünde yatıp kalkan işçilere CHP Milletvekili Mahmut Tanal’dan da destek geldi. Tanal bir geceyi işçilerle birlikte geçirdi.

Tekgıda-İş’e üye oldukları için işten atılan Cargill işçileri 515 gündür sendikalı olarak işe dönmek için direniyor. Cargill işçileri son 26 gündür ise direnişlerini Cargill’in İstanbul’daki genel merkezi önünde sürdürüyor. Cargill işçilerine destek veren CHP İstanbul Milletvekili Avukat Mahmut Tanal da önceki geceyi Ataşehir’deki Cargill Genel Merkezi önündeki direniş alanında işlerini geri isteyen emekçilerle birlikte geçirdi. Tanal, Cargill işçileriyle dayanışma çağrısında bulundu. (İSTANBUL)

ÖMER TURAN KİMDİR?


DOÇ. Dr. Ömer Turan İstanbul Bilgi Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi. Turan’ın derlediği 1968: İsyan, Devrim, Özgürlük başlıklı 
kitap geçtiğimiz ay Tarih Vakfı Yurt Yayınları’ndan çıktı. Dr. Turan 2019-2020 akademik yılında İsveç Enstitüsü araştırmacısı olarak, Lund Üniversitesi 
Ortadoğu Çalışmaları Merkezinde çalışmalarına devam ediyor. 



***

13 Şubat 2019 Çarşamba

12 Mart Muhtırası: Vesayetin Pekişmesi ve Ara Rejim Süreci BÖLÜM 4

12 Mart Muhtırası: Vesayetin Pekişmesi ve Ara Rejim Süreci BÖLÜM 4



(12 Mart 1971- 14 Ekim 1973) 

     Ancak Melen Hükûmeti de bekleneni verememiş, sorunların çözümünde yetersiz kalmıştır. Sıkıyönetimin devam etmesi sözü edilen reformların gerçekleşmesini mümkün kılmamıştır. İşçi sınıfının sessiz kaldığı bu dönemde Üniversiteler de muhaliflerden arındırılmaya çalışılmıştır. Ayrıca anarşinin azaldığı gözlemlenmekle birlikte,91 yönetimde birtakım çıkmazlar yaşanmıştır. Birçok akademisyen, öğretmen, yazar, sendikacı, doktor, avukat, işçi ve öğrenci tutuklanarak askeri cezaevlerine kapatılmıştır. Uzun yargılamalar sonucunda tutukluların çoğuna idam, müebbet hapis ve sürgün cezaları verilmiştir. Bununla birlikte Erim Hükûmetleri döneminde verilen Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam kararlarının Meclis’te tartışılması sırasında Süleyman Demirel’in Adnan Menderes ve arkadaşlarını kastederek, “Bizden üç gitti, sizden de üç gidecek” sözleri, dönemin siyasi çevrelerinde intikam duygusunun ne kadar ağır bastığı ve sağ-sol kısır çekişmesinin, insan hayatı üzerindeki etki ve yol açtığı sonuçları göstermesi bakımından dikkate şayandır. İsmet İnönü’nün bu idamlara karşı çıkması ve Anayasa Mahkemesi’ne başvurarak, kararın bozulmasını sağlamasına karşın, parlamentonun yoğun direnişi üzerine, 6 Mayıs 1972 tarihinde idam kararlarının infazı gerçekleşmiştir.92 

Öte yandan 5 Mayıs’ta yapılacak olan CHP Kurultayı İsmet İnönü’nün rahatsızlığı dolayısıyla 6 Mayıs’a ertelenmiştir. İnönü, bu sıralarda enerjisinin çoğunu Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamını engellemeye harcamış, bu yüzden de Kurultay’a hazırlanamamıştır. Kurultay’dan bir gün önce oğlu Ömer’in de içinde bulunduğu uçak Sofya’da kaçırılmış, İnönü çok telaşlanmıştır. Ancak, “Hiçbir pazarlığa girmeyin. Devlet taviz vermez” diyerek de devletin her şeyin üstünde olduğunu göstermiştir. İdamlarını engellemeye çalıştığı üç genç ise kurultayın yapıldığını günün gecesinde idam edilmişlerdir.93 

6 Mayıs 1972’de yapılan 5. Olağanüstü Kurultayda CHP üyeleri, Bülent Ecevit yanlısı Parti Meclisi’ne 507’ye karşılık 709 oyla güvenoyu verince, İsmet İnönü, 8 Mayıs’ta CHP Genel Başkanlığı’ndan istifa etmiştir. Hemen arkasından da parti tüzüğünün 28. maddesi gereğince yeni Genel Başkanlık seçimi için Kurultayın toplantıya çağrılmasını talep etmiştir. 

14 Mayıs’ta toplanan Kurultayda Ecevit tek aday olarak hazır bulunmuştur. Ecevit gerekli oyun 117 fazlasını da alarak CHP’nin yeni Genel Başkanı seçilmiştir.94 Onu tebrik edenlerin başında Deniz Baykal geliyordu. Baykal’ın, Ecevit’e yönelik sadakat cümleleri şöyleydi: “CHP Genel Başkanlığına seçilişinizi siyasal hayatımızda yeni bir dönemin başlangıcı olarak heyecanla, umutla karşıladım. Altında halkımızın mutluluğu için, asıl ama gereken her engeli aşacağımıza, yenilmesi gereken her güçlüğü yeneceğimize güveniyorum. Daha büyük sorumluluklara, daha çetin sınavlara doğru sonsuz başarılar diler, saygılar sunarım.”95 Yeni Genel Başkanla birlikte CHP politikasında da ciddi değişiklikler yaşanmıştır. Bu değişiklikleri tasvip etmeyen İsmet İnönü, 5 Kasım 1972 tarihinde CHP’den istifa etmiştir. İnönü, Parti Meclisi’ne gönderdiği istifa mektubunda “12 Mart şartlarının nazik mahiyetini ciddiyetle muhafaza ettiği bir zamanda, parti politikasının memleket için sakıncalı gördüğüm şekil ve istikamette değiştirilmesi sebebiyle CHP’den ayrılmış olduğumu bilgilerinize 
saygılarımla sunarım.”96 İfadelerini kullanmıştır. 

3- Cumhurbaşkanlığı Seçimi ve Sivil Uzlaşı 

Bu dönemin en önemli sorunlarından biri de kuşkusuz Cumhurbaşkanlığı seçimiydi. 28 Mart 1973’te görev süresi bitecek olan Cevdet Sunay’ın yerine, 13 Mart’a kadar yeni Cumhurbaşkanının seçilmesi gerekiyordu. Ancak seçime kadar bir adayın ismi ortaya çıkmadı. Daha önce Cemal Gürsel ve Cevdet Sunay’ın seçilme biçimleri dikkate alınarak, 29 Ağustos 1972’de Genelkurmay Başkanlığına getirilen97 Faruk Gürler’in adaylığı gündeme gelmiştir. 
Ancak Süleyman Demirel, Cumhurbaşkanı Sunay’ın tertip ettiği liderler toplantısı sırasında yaptığı konuşmayla, 5 Mart’ta emekliye sevk edilen98 Gürler’in adaylığını onaylamadıklarını dile getirmiştir. Demirel, burada: “Önce şunu ifade edeyim ki, Erkan-ı Harbiye Reisi ile bir ihtilafımız yoktur… Bu meseleyi ordu ile parlamento, parlamento ile ordu arasında bir şey gibi görmek lazımdır: Erkan-ı Harbiye Reisi Cumhurbaşkanı seçilecekse, bundan sonra her Erkanı Harbiye Reisi seçilir… Teamül haline gelir… Sizin durumunuz ise özellik arz etmişti… Bugün 
o özel şartlar yoktur! O günkü hal ile karıştırmamak lazımdır. O zamanlar biz size talip olmuş idik” dedikten sonra, eğer Genelkurmay Başkanı Cumhurbaşkanı olur gibi bir kaide, yazılı olmasa bile, teamül haline getirirlerse rejimin itibarsızlaşacağını ifade etmiştir.99 

Sivillerin bu direnişi askerleri tekrar harekete geçirmiş ve parti liderleriyle görüşmeler yapılmıştır. Ancak AP Lideri Süleyman Demirel, herhangi bir telkinle karşılaşmamak için bu görüşmelere katılmak istememiştir. Bunun üzerine Yüksek Komuta Konseyi 21 Şubat 1973’te Demirel’i hedef alan bir bildiri yayınlamıştır. Bildiride sorumsuz bazı politikacıların yersiz beyanları esefle kınandıktan sonra, Silahlı Kuvvetlere yönelik kışkırtıcı sataşmanın son bulması, yurtta huzur ve istikrarın sağlanması gerektiği dile getirilmiştir.100 
Demirel’in çağrıya cevabı ise “AP yalnız millete hesap verir”101 olmuştur. Ayrıca Demirel, yetki ve sorumluluklarını bildiğini de sözlerine eklemiştir. Bu sırada Faruk Gürler, Mart’ta görevinden istifa etmiş ve Cumhurbaşkanı Sunay, Gürler’i Kontenjan Senatörü olarak atamıştır. Toplam dört tur oylamanın yapıldığı 13 Mart’taki Cumhurbaşkanlığı seçiminde Gürler’in karşısına Adalet Partisi’nden Tekin Arıburun ve Demokratik Parti’den Ferruh Bozbeyli aday olarak çıkmıştır. Bu oylamalarda Arıburun 282, 284, 285 ve 276, Gürler 175, 
176, 186 ve 200, Bozbeyli ise 45, 47, 47 ve 48 oy alarak, Cumhurbaşkanı seçilebilmek için yeterli oy çoğunluğunu sağlayamamışlardır.102 

Öte yandan Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın görev süresinin 2 yıl daha uzatılması gündeme gelmişse de İnönü ve Demirel’in itirazları bu teklifin daha fazla savunulmasına engel olmuştur. Demirel’in buradaki itirazının sebebi Gürler’in Cumhurbaşkanlığı adaylığına karşı çıkışının Ordu üst kademesi tarafından da anlaşılmasını sağlamak olarak yorumlanmıştır.103 
Önerinin Meclis ve Senato’da da kabul görmemesi üzerine bu defa CHP’nin 
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin 2 yıl ertelenmesi teklifi gündeme gelmiştir. İlk teklife çok benzeyen bu teklifte reddedilince iki parti Anayasa Mahkemesi Başkanı Muhittin Taylan üzerinde anlaşmaya varmıştır. Ancak Cumhurbaşkanı Sunay, Taylan’ı Kontenjan Senatörü yapmaya yanaşmayınca farklı arayışlara girişilmiştir.104 Böylece ismi daha önce Başbakanlık için geçen Emekli oramiral Fahri Korutürk üzerinde uzlaşılmıştır. Ayrıca Korutürk’ün hâlihazırda Senatör olması da engelleri ortadan kaldırmıştır. 

İlk turda seçilmemesi halinde adaylıktan çekileceğini beyan eden Fahri Korutürk, 6 Nisan’da yapılan oylama sonucunda 557 üyenin 365’inin oyunu alarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 6. Cumhurbaşkanı seçilmiştir.105 Böylece Parlamento, kendisine dikte edilmek istenen adayı seçmeyerek, muhtıra dönemi vesayetini kırmış,106 bu sonuç ise sivil iradenin kudretini yeniden ele geçirdiği ve askerin dağınık durumda bulunduğu şeklinde yorumlanmıştır.107 

4- 1973 Seçimleri ve Milli İradenin Tezahürü 

1973 Cumhurbaşkanlığı seçimi, 1961 seçiminin tam aksine bir sonucu simgelemektedir. 1961’de Ordu, kendi adayını rakipsiz seçtirmeyi başarırken, 1973’te bunu gerçekleştirememiş ve askerin kışlaya çekilme sürecine engel olamamıştır. 12 Martta Hükûmetin görevinden ayrılmasını sineye çeken Parlamento, iki yıl sonra kendisine dayatılan model yerine, fiilen askıya alınan çok partili siyasete dönüşü çabuklaştıracağını düşündüğü yolu tercih etmiştir. 1966’da Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay’ı önce Kontenjan Senatörlüğüne, ardından da Cumhurbaşkanlığı’na getiren AP çevreleri, bu defa aynı şeyi yapmamış ve Orgeneral Faruk Gürler’in adaylığına karşı çıkmışlardır. Bu karşı çıkış onun asker olmasından ya da demokratik usullerle aday olmamasından değildir. Nitekim Fahri Korutürk de eski bir askerdir ve onu bizzat Süleyman Demirel önermiştir. Bu karşı çıkışın sebebi, Gürler’in 9 Martçılar diye anılan 
grupla kurduğu yakın ilişkidir. Çünkü bu grup, Demirel Hükûmetini devirip, yönetimi tamamen eline almak istiyordu.108 

Cumhurbaşkanı’nın seçilmesinin ardından Ferit Melen Hükûmeti de 7 Nisan’da istifasını sunmuştur. 10 Nisan’da istifayı kabul eden Fahri Korutürk, 12 Nisan 1973’te Hükûmeti kurmakla Kontenjan Senatörü Naim Talu’yu görevlendirmiştir. Talu Hükûmetinde 13 AP’li, 5 CGP’li, kendisiyle birlikte 5 bağımsız parlamenter ve TBMM dışından iki kişi bulunuyordu.109 

Bülent Ecevit’in “Yeni CHP”si ara rejimin herhangi bir Hükûmeti ile özdeşleşmek istemediği için Talu Hükûmetine Bakan vermeyi kabul etmemiştir.110 16 Nisan 1973 tarihinde Cumhurbaşkanı tarafından onaylanan ve Millet Meclisi’nde okunan Bakanlar Kurulu, Naim Talu Başkanlığında görevine başlamıştır.111 Hükûmet Programı, Naim Talu tarafından 20 Nisan’da okunmuş,112 24 Nisan’da Program üzerinde görüşmeler yapılmış113 ve 26 Nisan’da yapılan güven oylaması sonucunda Hükûmet, 357 üyenin 261 kabul oyuyla güvenoyu 
almıştır.114 

Programında geçici seçim Hükûmeti olduğunu açıklayan Naim Talu, tüm olumsuzluklara rağmen, ülkeyi 14 Ekim 1973 seçimlerine götürmeyi başarmıştır. 23 Ekim 1973 tarihinde, Talu Hükûmeti şu açıklamayı yaparak görevi bırakmıştır: Yüksek malumları olduğu üzere, Hükûmetimizin ana gayesi memlekette huzuru tesis etmek, gerekli reform kanunlarının gerçekleşmesini sağlamak ve genel seçimlerin salim şartlar altında yapılmasını temin etmek idi. Bu görevlerim yerine getirmiş olduğu inancı içinde bulunan Hükûmetimiz, 18/10/1973 tarihli Bakanlar Kurulu toplantısında, seçimlerin yapılmış olması 
dolayısıyla, seçim neticelerinin Yüksek Seçim Kurulu tarafından ilânını müteakip istifaya karar vermiş bulunmaktadır. Bu itibarla, Bakanlar Kurulunun istifasını Yüksek Makamlarına saygı ile sunar, görev başında bulunduğumuz sürece esirgemediğiniz lütuf kâr yardım ve değerli irşatlarınız dolayısıyla şahsını ve Bakan arkadaşlarım adına yürekten minnet ve şükranlarımızı arz ederim115 
1973 senesi yaz aylarına gelindiği zaman ortam genel seçim havasına hazırdı. Devlet sivil toplum örgütlerine karşı güçlendirilmiş, üniversite ve fabrikalardaki muhalifleri ezmek için mekanizmalar kurulmuştur. Fakat sol ideolojik yaklaşım, tüm bu olup bitenlere bir cevap olarak, yeni Genel Başkan Bülent Ecevit ile birlikte sosyal demokrat bir kimlik kazanan CHP etrafında toplanmıştır. CHP’deki bu sosyal demokrasi, 1971’de kapatılan İşçi Partisi’nin boşluğunu doldurmuştur. Ecevit’in halkçı söyleminin karşılığını bulup, partinin taşra teşkilatından destek görmeye başlaması, onu partinin başına getirmiş ve İnönü’nün hem partiden hem de milletvekilliğinden istifasına sebep olmuştur. Demirel’in AP’si, müdahale 
döneminde askere direndiği için, Ecevit’in CHP’si ise henüz denenmemiş olduğundan seçim sonuçları merakla beklenmeye başlanmıştır.116 
Türlü beklentilerle girilen 1973 seçimlerinde AP, yurt genelinde %29,8’lik oy oranıyla 149 milletvekilliği kazanarak kan kaybetmiş, CHP %33,3’lük oy oranıyla 185 milletvekilliği, MSP ise %11,8 oy oranıyla 48 sandalye kazanmayı başarmıştır. Ayrıca, Demokratik Parti %11,9’luk oy oranıyla 45 milletvekilliği, Cumhuriyetçi Güven Partisi %5,3’lük oy oranıyla 13 milletvekilliği, Milliyetçi Hareket Partisi %3,3’lük oy oranıyla 3 milletvekilliği, Türkiye Birlik Partisi %1,1’lik oy oranıyla 1 milletvekilliği ve Bağımsızlar ise %2,8’lik oy oranıyla 6 
milletvekilliği kazanmışlardır.117 

1973 seçimlerine, sağdaki bölünmelerin seçmence nasıl karşılanacağı ve bu bölünmelerin sola nasıl yansıyacağı düşüncesiyle gidilmiştir. 1970’de Süleyman Demirel karşıtlarının kurduğu Demokratik Parti ile AP bölünmüş ve ciddi oy kaybına uğramıştır. Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılan ve şeriatçı sağ kesim tarafından kurulan Milli Nizam Partisi yerine Milli Selamet Partisi kurularak AP oylarının etkisiyle önemli milletvekilliği sayısı yakalanmıştır. Güven Partisi, CHP’den ayrılanların kurduğu Cumhuriyetçi Parti ile birleşerek, milletvekilliği sayısını azaltmış, MHP büyük bir başarı gösterememiş, buna rağmen “ortanın solu” politikasıyla yola çıkan Ecevit’in Yeni CHP’si önemli bir başarı yakalamıştır. Seçimleri izlemeye gelen İngiliz bir gazetecinin gazetesine, “Türk seçimlerini Ecevit denilen bir parti kazandı”118 şeklinde beyanat vermesi de gösteriyor ki, seçimleri gerçekten Ecevit kazanmıştır. Şimdi sıra bu karmaşık denklemden Türkiye’yi idare edecek bir Hükûmet çıkarmaya gelmiştir.119 

Sonuç 

Cumhuriyet tarihinde emir-komuta zinciri içerisinde gerçekleştirilen ilk askeri müdahale olan 12 Mart 1971 Muhtırası, Türk siyasi tarihinde bir ara rejim döneminin yaşanmasına sebep olmuştur. Bu dönemde Parlamento açık kalmış, Hükûmetler güvenoyuyla ayakta kalmış, demokrasi görünüşte varlığını sürdürmüş, ama ağırlık her zaman askerlerde olmuştur.120 

Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’in tabiriyle, muhtırayla siyasilerin elinden iktidar değil, milletin elinden rejimin özü alınmış ve demokrasi tahrip edilmiştir.121 Bu “Ara Rejim” döneminde Türkiye “Model Hükûmetler” ile yönetilmiş, ancak bu Hükûmetler gerekli görülen reformları gerçekleştirmek yerine, askerler tarafından dikta usulüyle yönlendirilmeye layık görülmüştür. 

Ancak her ne kadar muhtıra verilecek seviyeye getirilmiş bir ülke olsa da Türkiye’nin bundan önceki beş yılına bakıldığında ilginç bilgiler de göze çarpmaktadır. 1965-1970 yılları arasındaki bu dönemde Süleyman Demirel Başbakanlık yapmıştır, Türkiye, en büyük ekonomik büyümeyi gerçekleştirmiş, özgürlükler önemli bir düzeye ulaştırılmış, Anayasa’nın 141. ve 142. maddeleri en az bu dönemde uygulanmış, işçi sınıfının sayısal olarak artması ve örgütlü yapıya geçmesi hız kazanmış, sosyo-ekonomik konularda en fazla yabancı kitap bu dönemde dilimize çevrilmiş, en az bağımlı dış politika bu dönemde izlenmiştir.122 Yine bu dönemde Boğaziçi Köprüsü, Ereğli Demir-Çelik İşletmeleri ve Keban Barajı gibi büyük yatırımlara imza atılmış, enflasyon %5, kalkınma hızı %7 dolaylarında seyretmiştir. Bu kalkınma hızı ise Japonya’dan sonra petrol ülkeleri dışında, dünyanın en yüksek ikinci kalkınma hızı olarak tarihe geçmiştir. Buna göre askeri müdahalenin nedenleri sadece içeride değil, Çağlayangil’in de ifade ettiği gibi, dışarıda da aranmalıdır. Zira iç politika 
uygulamalarında bu kadar iyi olan bir yönetimin, ne toplumun çoğunluğunu ne de askeri rahatsız etmesi düşünülemez. Özellikle ABD’nin Ortadoğu politikalarındaki değişiklik ve bölgede yeni bir düzen öngören yaklaşımı 12 Mart’ın görünmeyen dış etkileri olmuştur. 

Bu dönemde asker, çareyi tarafsız bir ismin kuracağı ve gerekli reformların gerçekleştirileceği bir hükûmette, Başbakan olarak CHP’li Nihat Erim’i uygun görmüştür. Ancak işler istenildiği gibi gitmemiş, özellikle anarşi önlenemezken, Anayasal reformlar da başta siyasi partiler olmak üzere, toplumun büyük kesiminde tepkiyle karşılanmıştır. 6 Mayıs 1972’de Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamı ise toplumdaki kutuplaşmanın artmasına ve farklı siyasi partilere mensup Hükûmet üyeleri arasında var olan anlaşmazlıkların yeni siyasi 
krizlere dönüşmesine sebep olmuştur. 

2,5 yıl kadar süre bu ara rejim döneminde ikisi Nihat Erim, birisi Ferit Melen ve bir diğeri de Naim Talu tarafından dört ayrı hükûmet kurulmuştur. Bu durum kurulan hükûmetlerin uzun ömürlü olmadığını ve halk iradesinden yoksun yönetimlerin yıkılmaya mahkûm olduğunu göstermiştir. Öte yandan özellikle 1973’teki Cumhurbaşkanlığı seçiminde CHP ile AP’nin Fahri Korutürk’ü ortak aday göstermeleri askerin adayı Faruk Gürler’in seçilememesine, dolayısıyla sivil iradenin asker karşısındaki ilk başarısına işaret etmiştir. Böylece askeri 
vesayetle ülkenin bir yere varamayacağı ve son kararı halkın vereceği gerçeği bir kez daha anlaşılmıştır. Cumhurbaşkanlığı seçimini kimileri ara rejim döneminin bittiği şeklinde yorumlasa da vesayet, gerçek manada 14 Ekim 1973 genel seçimlerinde milli iradeye dönüşle kırılmıştır. 

KAYNAKÇA 

Arşiv Belgeleri ve Resmi Yayınlar 
BCA, 30.18.1.2/252.41.11. 
BCA, 30.11.1.0/357.35.6. 
BCA, 30.11.1.0/393.42.1. 
BCA, 30.18.1.2/264.26.12. 
BCA, 30.18.1.2/264.26.13. 
BCA, 30.18.1.2/266.33.13. 
BCA, 30.11.1.0/393.41.20. 
BCA, 30.18.1.2/286.62.6. 
BCA, 30.18.1.2/295.19.6. 
TC. Resmî Gazete, 12 Mart 1971, S. 13777. 
TC Resmî Gazete, 27 Mart 1971, S. 13791. 
TC Resmî Gazete, 12 Aralık 1971, S. 14040. 
TC Resmî Gazete, 23 Mayıs 1972, S. 14194. 
TC Resmî Gazete, 11 Nisan 1973, S. 14504. 
TC Resmî Gazete, 16 Nisan 1973, S. 14509. 
TC Resmî Gazete, 26 Ekim 1973, S. 14697. 
TC Resmî Gazete, 31 Ekim 1973, S. 14698. 
TBMM Tutanak Dergisi, Cilt: 12, Toplantı: 12, Tarih: 13.3.1973. 
TBMM Tutanak Dergisi, Cilt: 12, Toplantı: 12, Tarih: 6.4.1973. 
Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Dönem: 3, Cilt: 12, Toplantı: 2, Tarih: 26.3.1971. 
Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Dönem: 3, Cilt: 12, Toplantı: 2, Tarih: 2.4.1971. 
Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Dönem: 3, Cilt: 12, Toplantı: 2, Tarih: 5.4.1971. 
Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Dönem: 3, Cilt: 19, Toplantı: 3, Tarih: 13.12.1971. 
Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Dönem: 3, Cilt: 19, Toplantı. 3, Tarih: 22.12.1971. 
Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Dönem: 3, Cilt: 24, Toplantı: 3, Tarih: 22.5.1972. 
Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Dönem: 3, Cilt: 24, Toplantı: 3, Tarih: 29.5.1972. 
Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Dönem: 3, Cilt: 24, Toplantı: 3, Tarih: 1.6.1972. 
Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Dönem: 3, Cilt: 25, Toplantı: 3, Tarih: 5.6.1972. 
Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Dönem: 3, Cilt: 36, Toplantı: 4, Tarih: 16.4.1973. 
Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Dönem: 3, Cilt: 36, Toplantı: 4, Tarih: 20.4.1973. 
Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Dönem: 3, Cilt: 36, Toplantı: 4, Tarih: 24.4.1973. 
Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Dönem: 3, Cilt: 36, Toplantı: 4, Tarih: 26.4.1973. 
Cumhuriyet Senatosu Tutanak Dergisi, Cilt: 64, Toplantı: 10, Tarih: 30.3.1971. 
Cumhuriyet Senatosu Tutanak Dergisi, Cilt: 4, Toplantı: 11, Tarih: 30.5.1972. 

Gazeteler123 

Akşam 
Cumhuriyet 
Günaydın 
Hürriyet 
Milliyet 
New York Times 
Tercüman 

Telif-Tetkik Eserler ve Makaleler 

12 Mart Sonrası Hükûmet Faaliyetleri (12 Mart 1971-12 Mart 1973), Başbakanlık Basımevi, Ankara 1973. 
AHMAD, Feroz, Bir Kimlik Peşinde Türkiye, 2. Baskı, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2007. 
AHMAD, Feroz, Demokrasi Sürecinde Türkiye (1945-1980), 3. Baskı, Hil Yayınları, İstanbul 2007. 
AKAR, Rıdvan-Can Dündar, Ecevit ve Gizli Arşivi, 2. Baskı, İmge Kitabevi, Ankara 2008. 
AKIN, Rıdvan, Gazi’den Günümüze Cumhurbaşkanlığı 1923-2007, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2009. 
ALTUĞ, Kurtul, 27 Mayıs’tan 12 Mart’a, Koza Yayınları, İstanbul 1976. 
ALTUĞ, Kurtul, 12 Mart ve Nihat Erim Olayı, Yenigün Yayınları, İstanbul 1973. 
ARCAYÜREK, Cüneyt, Çankaya’ya Giden Yol 1971-1973, (Cüneyt Arcayürek Açıklıyor- 6), Bilgi Yayınevi, Ankara 1985. 
BAKŞIK, Şeref, CHP İle Bir Ömür, Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık, İstanbul 2009. 
Başbakanlık O ve M Daire Başkanlığı, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetleri (1960-1978), II. Cilt, 
Başbakanlık Basımevi, Ankara 1978. 123 Haber niteliğindeki yazıların tarihleri metin içerisinde verilmiştir. 
Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğü, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Kuruluşundan Günümüze Hükûmetler, Ankara 1998. 
BATUR, Muhsin, Anılar ve Görüşler (Üç Dönemin Perde Arkası), Milliyet Yayınları, İstanbul 1985. 
BİRAND, M. Ali, Can Dündar ve Bülent Çaplı, 12 Mart: İhtilalin Pençesinde Demokrasi, 9. Baskı, İmge Kitabevi, İstanbul 2008. 
CEM, İsmail, 12 Mart, 1. Cilt (Yazılar), Cem Yayınevi, İstanbul 1973. 
CEM, İsmail, Tarih Açısından 12 Mart, Cilt 2, Cem Yayınevi, İstanbul 1977. 
ÇAVDAR, Tevfik, Türkiye’nin Demokrasi Tarihi: 1950’den Günümüze, 4. Baskı, İmge Kitabevi, Ankara 2008. 
DONAT, Yavuz, Cumhuriyetin Kara Kutusu Süleyman Demirel Anlatıyor, Merkez Kitapçılık, İstanbul 2005. 
ERİM, Nihat, Günlükler (1925-1979), Cilt II, Haz: Ahmet Demirel, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2005. 
HEPER, Metin, İsmet İnönü, Çev: Sermet Yalçın, Türkiye iş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2008. 
İNÖNÜ, İsmet, Defterler (1919-1973), Cilt II, 3. Baskı, Haz: Ahmet Demirel, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2008. 
KEMAL, Mehmet, 12 Mart, Öfkeli Generaller ve İşkence, Soyut Yayınları, İstanbul 1974. 
KOÇAŞ, Sadi, 12 Mart Anıları, CEM-MAY Dağıtım, İstanbul 1978. 
MARAŞLI, Erol, Balans Ayarları: Cumhuriyet Döneminde Askeri Muhtıralar, Metropol Yayınları, İstanbul 2008. 
ÖNGİDER, Seyfi, Çankaya’nın Bütün Adamları, 3. Baskı, Aykırı Yayıncılık, İstanbul 2006. 
ÖZBUDUN, Ergun, Çağdaş Türk Politikası: Demokratik Pekişmenin Önündeki Engeller, 2. Baskı, Çev: Ali Resul Usul, Doğan Kitap, İstanbul 2007. 
ÖZDEMİR, Hikmet, “Siyasal Tarih (1960-1980)”, Türkiye Tarihi 4: Çağdaş Türkiye 
(1908-1980), 10. Baskı, Yay. Yön: Sina Akşin, Cem Yayınevi, İstanbul 2008, s. 227-292. 
SOYSAL, Mümtaz, 100 Soruda Anayasanın Anlamı, 11. Baskı, Gerçek Yayınevi, İstanbul 1997. 
TEKİL, Füruzan, Türk Demokrasisi İçinde Süleyman Demirel, Göktürk Yayınları, İstanbul 1976. 
TOKER, Metin, Demokrasimizin İsmet Paşalı Yılları: İnönü’nün Son Başbakanlığı, 1961- 1965, 2. Basım, Bilgi Yayınları, İstanbul 1992. 
TOKER, Metin, Not Defterinden (1973 Seçimlerinden 12 Eylüle), Milliyet Yayınları, İstanbul 1981. 
TUNÇAY, Mete (Vd.), Cumhuriyet Ansiklopedisi 1923-2000, Cilt 3/1961-1980, 5. Baskı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2005. 
TURAN, Ahmet, Darbe Arası Türkiye: 27 Mayıs-12 Mart-12 Eylül Anılar, Gözlemler, 
Tanıklıklar, Resital Yayınları, İstanbul 2007. 
TÜİK, İstatistik Göstergeler 1923-2011, Türkiye İstatistik Kurumu Matbaası, Ankara 2011. 
ZÜRCHER, Erik Jan, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, 23. Baskı, İletişim Yayınları, İstanbul 2009. 

Tutanaklar 

Bedii Faik’in 26.06.2012 Tarihli Dinleme Tutanağı, TBMM Tutanak Hizmetleri 
Başkanlığı [Saat: 11.30-13.15], Türkiye Büyük Millet Meclisi Darbe ve 
Muhtıraları Araştırma Komisyonu Raporu, 2012, s. 386. 
Prof. Dr. Mete Tunçay’ın 11.10.2012 Tarihli Dinleme Tutanağı, TBMM Tutanak 
Hizmetleri Başkanlığı [Saat: 11.42-13.00], Türkiye Büyük Millet Meclisi Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu Raporu, 2012, s. 417. 
Rasim Cinisli’nin 11.10.2012 Tarihli Dinleme Tutanağı, TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı [Saat: 18.02-19.05], Türkiye Büyük Millet Meclisi Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu Raporu, 2012, s. 418. 
Süleyman Demirel’in 07.06.2012 Tarihli Dinleme Tutanağı, TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı [Saat: 14.45-18.55], Türkiye Büyük Millet Meclisi Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu Raporu, 2012, s. 464-465. 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

91 Ahmad, Demokrasi..., s. 379-381. 
92 Özdemir, agm, s. 266. 
93 Dündar-Çaplı, age, s. 117-118. 
94 İnönü, Defterler..., C. II, s. 1240-1243. 
95 Akar-Dündar, age, s. 154-155. ; Ecevit’in Genel Başkan seçiliş süreci için Bkz. Tunçay (Vd.), Cumhuriyet..., C. III, s. 290. 
96 Cumhuriyet, 6 Kasım 1972. ; İnönü, Defterler..., C. II, s. 1261. ; New York Times Gazetesi’nde haber, 
Cumhuriyet’in 48 yılının 27’sinde devletin başında bulunan usta siyasetçi İnönü, muhalefet başkanı olarak, 
patisinden istifa etti, şeklinde verildi. New York Times, 9 Mayıs 1972. 
97 BCA, 30.18.1.2/286.62.6. 
98 BCA, 30.18.1.2/295.19.6. 
99 Feroz Ahmad, Bir Kimlik Peşinde Türkiye, 2. Baskı, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2007, s. 169- 
170. ; Maraşlı, age, s. 260-261. 
100 Türkiye Büyük Millet Meclisi Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu Raporu, Ankara 2012, s. 513. 
101 Milliyet, 22 Şubat 1973. ; Tercüman, 22 Şubat 1973. ; Hürriyet, 22 Şubat 1973. 
102 TBMM Tutanak Dergisi, Cilt: 12, Toplantı: 12, Tarih: 13.3.1973, s. 144-150. 
103 Cüneyt Arcayürek, Çankaya’ya Giden Yol 1971-1973, (Cüneyt Arcayürek Açıklıyor-6), Bilgi Yayınevi, Ankara 1985, s. 395. 
104 Mehmet Kemal, 12 Mart, Öfkeli Generaller ve İşkence, Soyut Yayınları, İstanbul 1974, s. 188. 
105 TBMM Tutanak Dergisi, Cilt: 12, Toplantı: 12, Tarih: 6.4.1973, s. 222-224. ; İnönü, Defterler..., C. II, s. 1273- 
1274. ; Cumhurbaşkanlığı seçim süreci için ayrıca Bkz. Özdemir, agm, s. 267-269. ; Tunçay (Vd.), Cumhuriyet..., C. III, s. 318. 
106 Akın, Gazi’den..., s. 99-100. 
107 Metin Toker, Not Defterinden (1973 Seçimlerinden 12 Eylüle), Milliyet Yayınları, İstanbul 1981, s. 9. ; 
Cumhurbaşkanı seçim süreci için Bkz. Seyfi Öngider, Çankaya’nın Bütün Adamları, 3. Baskı, Aykırı Yayıncılık, İstanbul 2006, s. 100-102. 
108 Özdemir, agm, s. 267-268. 
109 İnönü, Defterler..., C. II, s. 1274. ; Ferit Melen, istifasında, “Cumhurbaşkanlığı yüksek makamına seçilmiş 
olmanız nedeni ile Başkam bulunduğum Hükûmet, Anayasa'mızın zatı devletlerine yürütme organının da başı 
olarak tanıdığı yetkileri serbestçe kullanabilmeniz olanağını sağlamak amacıyla ve bunu Demokratik Rejimin bir 
gereği sayarak istifasını takdime karar vermiştir” ifadelerini kullanmıştır. TC Resmî Gazete, 11 Nisan 1973, S. 14504. 
110 Akın, Gazi’den…, s. 102. 
111 Naim Talu Hükûmeti Bakanlar Kurulu için Bkz. TC Resmî Gazete, 16 Nisan 1973, S. 14509. ; Millet Meclisi 
Tutanak Dergisi, Dönem: 3, Cilt: 36, Toplantı: 4, Tarih: 16.4.1973, s. 642-643. ; BPPGM, age, s. 327-331. ; BOMDB, age, s. 269-280. 
112 Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Dönem: 3, Cilt: 36, Toplantı: 4, Tarih: 20.4.1973, s. 694-699. ; Hükûmet 
Programı okunurken, Talu Hükûmetinin geçici bir Hükûmet olduğu ve amacının ülkeyi genel seçimlere götürmek olduğu vurgulanmıştır. 
BOMDB, age, s. 271-280. 
113 Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Dönem: 3, Cilt: 36, Toplantı: 4, Tarih: 24.4.1973, s. 703-751. 
114 Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Dönem: 3, Cilt: 36, Toplantı: 4, Tarih: 26.4.1973, s. 755-756. 
115 TC Resmî Gazete, 26 Ekim 1973, S. 14697. 
116 Ahmad, Bir Kimlik…, s. 170-171. 
117 TÜİK, İstatistik Göstergeler 1923-2011, Türkiye İstatistik Kurumu Matbaası, Ankara 2011, s. 117-120. ; TC Resmî Gazete, 31 Ekim 1973, S. 14698. 
118 Milliyet, 1 Ocak 1974. 
119 Akın, Gazi’den…, s. 103. ; Özdemir, agm, s. 269-270. 
120 Toker, age, s. 9. 
121 Donat, age, s. 86. 
122 Cem, 12 Mart, 1. Cilt, s. 122-123. 


***

12 Mart Muhtırası: Vesayetin Pekişmesi ve Ara Rejim Süreci BÖLÜM 3

12 Mart Muhtırası: Vesayetin Pekişmesi ve Ara Rejim Süreci  BÖLÜM 3



(12 Mart 1971- 14 Ekim 1973)

   Kabine çalışmaları sırasında Erim’e en fazla destek veren isim Sadi Koçaş olmuştur. Ancak birçok kişinin söylediği gibi Kabinenin tamamını Koçaş oluşturmamıştır. Hatta Koçaş’ın hazırlayıp Erim’e sunduğu ve karşılarına da hangi Bakanlıkları düşündüğünü yazdığı listeden birçok isim Kabineye girememiştir. Örneğin Koçaş’ın listesinde, Prof Saim Kendir için Tarım Bakanlığı, Muhittin Kılıç için Adalet veya Çalışma Bakanlığı, Prof. Melih Koçer için Sanayi veya Eğitim Bakanlığı, Doçent Gürcan Çelebican için Çalışma veya Devlet Bakanlığı, Prof. Mehmet Gönlübol için Devlet Bakanlığı, Kadri Kaplan için Gençlik ve Spor Bakanlığı, Kâmi Akman için İçişleri veya Milli Savunma Bakanlığı, Fahri Korutürk için Milli Savunma Bakanlığı, Deniz Baykal için Devlet Bakanlığı uygun görülmüştür. Ancak Erim Kabinesi’nde bu listedeki isimlerden hiçbirisi yer almamıştır.50 

Erim, Meclis’te Hükûmet Programını okurken: “1960 Devriminin Türkiye’ye kazandırdığı 1961 Anayasası Türk toplumunun çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmasını sağlayacak dengeli bir gelişmenin çerçevesi olarak ortaya çıkmıştır. Anayasanın getirdiği düzen içinde dinamik bir yapıya sahip olan toplumumuz, hızlı bir toplumsal ve siyasal değişme sürecine girmiştir” ifadelerine yer vermiştir.51 

Hükûmet Programı daha çok sermaye kesimine yönelik olmak ve bu kesimin engellerden kurtulması için gerekli tüm önlemleri almaya dönük olarak nitelendirilmiştir.52 Öte yandan 5 Nisan’da yapılan Hükûmet programı üzerindeki görüşmeler sırasında Erim’in “...Kanunları hazırlayacağım size geleceğim. Size gelmeden evvel liderlerinizi bulacağım, ikna etmeye 
çalışacağım. Bir defada edemezsem bir defa daha arayacağım. Sayın Demirel’in kendisine de söyledim; sen bana bir defa gelirsen ben saba yirmi defa geleceğim... Hükûmete iştirak eden partilerle istişare etmeden Meclis’in önüne çıplak çıkmayacağız, önden hazırlanacağız, mümkün olan yerde konsensüsü, elbirliğini, işbirliğini temin edeceğiz”53 sözleri O’nun hayatının ilk büyük hatası olarak değerlendirilmiştir. Olaylara başından sonuna kadar tanıklık eden Erim’in Basın Danışmanı Kurtul Altuğ, aynı günün akşamı Kabinede yer alan 
Bakanların, Atilla Sav’ın evinde bir araya geldiklerini ve Sadi Koçaş’ı da davet ederek, gazetecilerin gözü önünde hemen istifa etmek istediklerini aktarmıştır. Altuğ devamla Koçaş’ın, birer istifa dilekçesi yazmaları ve bu dilekçeleri ertesi gün Erim’e bizzat kendisinin sunacağı konusunda diğerlerini ikna ettiğini de anlatmıştır. Buna göre yazılan istifa dilekçesinde şu ifadelere yer verilmiştir: 

“... Daha önce gelişen bazı olaylara ek olarak bu kere, 5 Nisan 1971 Pazartesi günü Hükûmet programının Millet Meclisi’nde görüşülmesi sırasında, 

1- Sayın Başbakan’ın Hükûmet programıyla ilgili konuşmalara verdiği cevaplarda Türkiye’yi bugünkü duruma getiren çevrelere tavizkâr konuşması ve onların görüşlerine katılması bizde derin üzüntü yaratmıştır. 
2- Bu davranışla, yurdun 12 Mart 1971’deki durumuna gelmesinin başlıca sorumlusu olan Süleyman Demirel ve yakın arkadaşlarının kamuoyu önünde tekrar itibarlı duruma gelmesi sağlanmakta, Türk demokrasisinin yozlaşmaktan kurtulma yolundaki bir umudu daha yitirilmiş olmaktadır. 
3- Bu anlayışla ülkenin ihtiyacı olan çalışmaları yapabilmenin mümkün olmayacağı ortak görüşüne vardığımızı ve 5 Nisan 1971 günü saat 23.45’te ulaştığımız bu görüşle Hükûmet görevinden ayrılmak zorunda kaldığımızı arzu ederiz.”54 

Daha Meclis’ten güvenoyu bile almamış bir kabinenin tüm Bakanları istifa etmiş ve siyasi bir kriz kapıda görünmüştür. Ancak Erim, siyasi dehasını kullanarak bu durumu lehine çevirmesini bilmiştir. 6 Nisan sabahı Başbakanlıkta yapılan toplantıda Bakanlarına samimiyetini ispatlayan Erim, ülkenin yeni bir buhrana sürüklenmesine de böylece engel olmuştur. Erim burada çok üzgün olduğunu, herkesin özlediği reformları yapmak için bir araya geldiklerini, hatasının farkında olduğunu ve Senato’da program görüşmeleri esnasında nasıl konuşmasını istiyorlarsa öyle konuşacağını ifade etmiştir.55 

Ertesi gün, yani 7 Nisan’da yapılan güven oylamasında ise Hükûmeti 321 kabul oyu ile güvenoyu alan Erim, 1961 yılından beri hiçbir Hükûmetin bu kadar oy alamadığını vurgulamıştır.56 Ancak bu güvenoyu kimilerince de “sipariş üzerine alınan oylar” olarak yorumlanmıştır.57 Yorumlar ne olursa olsun artık işbaşında askerlerin istediği ve görünürde desteklediği bir azınlık Hükûmeti vardır. 

2- Ara Rejimin Sosyo-Politik Olayları.,

Erim Hükûmetini de en çok uğraştıran mesele kuşkusuz, sokaklarda anarşinin gün geçtikçe tırmanması ve alınan tedbirlerin yetersiz kalmasıydı. Başbakan Nihat Erim’in 
Tedbirler balyoz gibi kafalarına inecektir” çıkışının ardından, ki bu çıkış da ‘içimizdeki düşman’ kavramını yaratabileceği için kuşkulu ve düşündürücü bulunmuştur,58 
Bakanlar Kurulu’na bir brifing veren Milli İstihbarat Teşkilatı’na göre, aşırı sağ ve sol grupların eylem hazırlığı içerisinde bulunduğu için derhal Anayasa değiştirilerek, ülke genelinde sıkıyönetimin ilan edilmesi gerekiyordu.59 Toplanan Milli Güvenlik Kurulu, sıkıyönetim için, 

- Laik Cumhuriyete karşı faaliyetleri kontrol etmek, 
- İdeolojik ve kanlı olaylara son vermek, 
- Doğu vilayetlerindeki bölücü faaliyetleri durdurmak, 
- Kıbrıs’a olası bir harekât için uygun bir ortam sağlamak nedenlerini ileri sürmüş,60 

   Hükûmet de bu tavsiyeye uyarak, 26 Nisan 1971’de “Memleketimizde uzun süredir gözlemlenen çıkarcı çevrelerin tutumu ile anarşik nitelikteki eylem ve davranışların sadece kamu düzeni ve güvenliğini bozucu amaçlara yönelmiş olmayıp aslında ideolojik maksatlarla devletin temel nizamına, yurt bütünlüğüne, vatan ve laik cumhuriyete karşı kuvvetli ve eylemli bir kalkışma mahiyeti aldığını gösterir kesin belirtilerin meydana çıkması nedeniyle”61 Ankara, İstanbul, İzmir, Kocaeli, Sakarya, Zonguldak, Eskişehir, Adana, Hatay, Diyarbakır ve Siirt’te sıkıyönetim ilan etmiştir.62 Ardından da genel güvenlik ve kamu düzenine ilişkin zabıta yetki ve görevleri Sıkıyönetim Komutanlıklarına devredilmiştir.63 Ancak, artık yönetme yetkisi Hükûmette değil, Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, Genel Kurmay Başkanı Memduh Tağmaç ve MİT Müsteşarı Fuat Doğu üçlüsünde toplanıyordu. Bu üçlü kararları alıp, resmiyete dökülmesi işini Hükûmete bırakıyordu. Bu bağlamda birçok gözaltı ve tutuklama olayı yaşandı. Aşırı sağ ve sol gruplar dışında, gazete ve gazetecilere de el atılıyor ve Akşam, Cumhuriyet gibi gazeteler kapatılırken, İlhan Selçuk ve Çetin Altan gibi isimler de gözaltına alınıyorlardı. Bu olayları izleyen günlerde bu defa Anayasa’nın değiştirilmesi gündeme getirilmiştir. Dönem içinde 1961 Anayasası’na yöneltilen eleştiriler ise şu şekilde özetlenmiştir: 

- Batı toplumlarının uygulamaları kopya edilerek hazırlanan Anayasa’nın özgürlükler düzeni Türk toplumunun hazmedebileceği bir düzeyde değildir. 
- Özgürlüklerin kötüye kullanılması Anayasal düzeni bile ortadan kaldıracak boyutlara varmaktadır. 
- Yürütme organının daha çabuk ve etkili iş görme olanaklarına sahip olması gerekmektedir. 
- Anayasa Mahkemesi ve Danıştay’ın yasama ve yürütme üzerindeki baskısı denetim mekanizmasını işlemez hale getirmektedir. 
- Özerk kuruluşlar devlet içinde devlet gibi hareket etmeye başlamışlar ve devletin temeline dinamit koyacak fikirlerin beslendiği yerler haline gelmişlerdir.64 


   Baskılar ve eleştiriler kısa zamanda etkisini göstermiş ve Nihat Erim’in yabancı basın mensuplarına verdiği “Türkiye Anayasası birçok Avrupa ülkesinin anayasalarından daha liberal bir Anayasadır. Türkiye böyle bir lüksü kaldıramaz. Anayasa’da değişiklik yapılarak temel hak ve hürriyetlerin ortadan kaldırılmasını önleyecek hükümler getirilecektir”65 şeklindeki izahatından sonra Hükûmet, 1961 Anayasa’sının tam 40 maddesini değiştirerek, insan hak ve özgürlüklerine ciddi bir darbe vurmuştur.66 Erim, bu sırada Amerikan yönetiminin baskısıyla Türkiye’de haşhaş ekiminin yasaklanmasını öngören yasayı da çıkarmıştır. Amerikalılara göre ülkelerindeki gençlerin uyuşturucu bağımlılığından kurtulması Türkiye gibi ülkelerde haşhaşın ekiminin yasaklanmasına bağlıyken, kuşkusuz asıl sebeplerden birisinin Başkan Nixon’un 1972 seçimleri öncesi elini güçlendirmek istemesi olduğu şeklinde yorumlanmıştır.67 

Anayasa tartışmaları ve değişiklikler anarşiyi frenlemek yerine, olayların şiddetlenerek devam etmesine sebep olmuştur. Daha önce de değinildiği üzere, 17 Mayıs 1971 günü İsrail Başkonsolosu Elrom, Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi (THKP-C) tarafından kaçırılarak, üç gün içerisinde tüm devrimcilerin bırakılmaları karşılığında serbest bırakılacağı açıklanmış, ancak Hükûmet, belki de bilmeyerek olayların daha da tırmanmasına neden olacak bir karara imza atmıştır. Başbakan Erim, aynı zamanda Kıbrıs Komitesi Başkanı olarak atanan,68 

Yardımcısı Koçaş’a bir bildiri hazırlatarak Konsolosun derhal serbest bırakılmaması durumunda birçok tutuklamanın geçekleşeceğini ve Konsolosu kaçıranların idamla yargılanacağını, eğer Konsolos öldürülürse, bu tedbirlerin geçmişe dönük uygulanacağını duyurmuştur.69 Koçaş, Senato’daki konuşması sırasında “Bizim devlet anlayışımıza göre, bir devlet ya vardır, ya yoktur. Hem devletin varlığını iddia edecek, hem de eşkıya ile pazarlık kabul edeceğiz. Olmaz böyle şey. Devletin gücünü göreceklerdir” ifadelerini kullanarak, kendince anarşi ve anarşistlere gözdağı vermiştir.70 Ardından da baskı artırılmış ve 30 Ağustos 1973’te kadrosuzluk nedeniyle emekliye sevk edilecek71 olan İstanbul Sıkıyönetim Komutanı Faik Türün emriyle Yılmaz Güney, Doğan Avcıoğlu, Muammer Aksoy, Yaşar Kemal, İlhami Soysal, Kemal Türkler, Mehdi Zana, Bahri Savcı, Behice Boran, Fazıl Hüsnü Dağlarca gibi isimler tutuklanmıştır.72 

Öte yandan İstanbul’da 12 Mart döneminde sol görüşlü yasak yayınların toplanması için ilan edilen sokağa çıkma yasağı ve tutuklamalar zinciri olarak tarif edilen “Balyoz Harekâtı” sonucunda yakalanan Deniz Gezmiş ve arkadaşları, yargılanmaya başlanmıştır. Yargılama sırasında Mahkeme Başkanlığını, daha sonra AP’den milletvekili seçilecek ve anılarında 
Ben sadece adli bir karar değil, aynı zamanda siyasi bir karar verdim”73 diyecek olan Ali Elverdi, davanın savcılığını ise DYP’den milletvekili olacak Baki Tuğ yapmışlardır. Deniz Gezmiş ve 20 arkadaşının idamları istenirken,74 Askerin yoğun 146. Madde ısrarı karşısında çaresiz kalan mahkeme heyeti, üç aylık yargılamanın ardından Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin 
İnan’ın aralarında bulunduğu 17 kişinin idam kararlarını açıklamıştır.75 

Bundan sonra ise işler iyice karışmış, etkisini yitiren Komutanlara etkisini yitiren Başbakan ve Bakanlar da eklenmiş, ülke çıkmaza doğru sürüklenmiştir. Reformlar unutulmuş ve Genelkurmay Başkanı’nın ipleri eline aldığı bir ortamda Hükûmet içinden, aralarında Sadi Koçaş’ın da bulunduğu 11 kişilik bir 
grup istifa etmiştir.76 Grup adına açıklama yapan Atilâ Sav şu ifadeleri kullanmıştır: 

“Bizim istifamız 8 ayı geçen gelişmiş, birçok nedenlerin olmasındandır. Yurdumuzun muhtaç olduğu kalkınma hamlesini ve reformları Atatürkçü bir görüşle gerçekleştirmek amacıyla kurulan Hükûmette görev aldık. Mesut Erez’in Hükûmete alınışı da bardağı taşıran son damla olmuştur. İstifalar yalnız Mesut Erez’in kabineye alınışına bağlanırsa, istifalarımızın asıl nedeni zayıflatılmış olur.”77 

Bu durum karşısında Nihat Erim de kabinenin istifasını Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’a sunmuş,78 Sunay ise 7 Aralık’ta yeni kabineyi kurmakla yine Erim’i görevlendirmiştir. Aslında Erim, 26 Ekim 1971’de AP lideri Demirel’in kelle istemesi ve baskısı karşısında istifasını sunmuş, ancak ertesi gün yapılan Milli Güvenlik Kurulu’nda Cumhurbaşkanı tarafından bu karar kabul görmemiştir.79 

  11 Aralık’ta açıklanan İkinci Erim Hükûmeti 13 Aralık’ta Sunay tarafından onaylanmıştır. Erim’in 24 üyelik yeni kabinesinde AP’den 7, CHP’den ve MGP’den 1 isim yer almıştır. Geri kalanlar ise TBMM dışından seçilmiştir.80 22 Aralık 1971 tarihinde yapılan güven oylamasında hazır bulunan 349 üyenin 301’i kabul, 45’i red ve 3’ü de çekimser oy kullanmışlar, böylece Kabine güvenoyu almıştır.81 

Bu defa Meclis’e meydan okumaktan vazgeçerek reformlara yönelen ve patronlar tarafından da kabul gören yeni Erim Hükûmeti, Anayasa’nın liberalliğini ortadan kaldıracak birtakım düzenlemelere gitti. Buna göre temel hak ve özgürlüklere yasa ile sınırlama fırsatı yaratılmış, Üniversiteler, Radyo ve Televizyonun özerkliği sona erdirilmiş, basın özgürlüğünün yanında Anayasa Mahkemesi’nin yetkilerinde sınırlandırmaya gidilmiştir. Öte yandan Milli Güvenlik Kurulu’nun yetkileri genişlettirilirken, Devlet Güvenlik Mahkemeleri  kurulmuştur.82  Ancak daha 10 Nisan 1971 günü Erim Anayasa değişiklikleri ile ilgili şu ifadeleri kullanmıştır: “Biz Anayasayı uygulamak için geldik. Mesela, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay, mahkemelerin bağımsızlığı, TRT’nin özerkliği, Üniversitelerin özerkliği. Ben şahsen bunlara çok inanmış bir insan olarak işin başına geldim. Binaenaleyh, şimdi gelip de, bunları değiştirelim teklifi ile ortaya çıkamam…”83 

Diğer taraftan programında ekonomik kalkınmaya öncelik vereceğini ve kamu sektörünün yanında özel sektörün de destekleneceğini açıklayan Erim Hükûmeti, yapılan tüm değişikliklere rağmen, siyasi partilerle aralarında çıkan ihtilaflar ve ülkeyi kararnamelerle yönetme teklifinin TBMM’ce reddedilmesi neticesinde 16 Nisan 1972 tarihinde ikinci defa istifa etmiştir. Nihat Erim’in istifasını kabul eden Cevdet Sunay, Başbakanlık görevini vekâleten yürütmek üzere, Milli Savunma Bakanı Ferit Melen’e vermiştir. 29 Nisan’da da yeni Kabinenin teşkili için görevi Suat Hayri Ürgüplü’ye veren Sunay, Cumhuriyet tarihinde daha önce benzerine rastlanmamış bir şekilde 13 Mayıs’ta açıklanan Kabineyi onaylamayınca, 
Ürgüplü istifa etmiştir.84 Sunay’ın kabineyi son anda onaylamamı ise Komutanlar tarafından yapılan baskıların neticesi olduğu yorumlarına neden olmuştur. 
Bunun üzerine görev tekrar Ferit Melen’e verilmiştir. 22 Mayıs’ta açıklanan Melen Kabinesi üyelerinin çoğunluğu TBMM dışından atanmıştır.85 Melen Hükûmeti Programı, 29 Mayıs’ta Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde okunmuş,86 1 Haziran tarihinde program hakkında görüşmeler yapılmış87 ve 5 Haziran’da yapılan güven oylaması sonunda Hükûmet, 291 üyenin 262 kabul oyuyla güvenoyu almıştır.88 Hükûmet programında huzur ve asayişin sağlanması, seçim, reformlar ve III. Beş Yıllık Kalkınma Planı üzerinde durulurken, ana hedefin milletin varlığını, bütünlüğünü, birlik ve beraberliğini yok etmek; insan haklarına dayalı Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkarak ülkeyi bir zulüm düzenine sürüklemek isteyen her türlü yıkıcı faaliyete ve anarşi eylemlerine karşı mücadele etmek olduğu vurgulanmıştır.89 Ayrıca programda yer alan “Türkiye’nin karşısında bulunduğu sorunlar savsaklanacak, hafife alınacak nitelikte değildir. Türk milletinin dinamizmini, yurdumuzun insan gücünü ve doğal kaynaklarını, müspet ilmin ve akılcılığın ışığı altında, planlı kalkınma ve reformlarla belirli bir hedefe doğru hemen yöneltmek zorundayız. Bunun için Hükûmetimiz bir icraat Hükûmeti, bir Atatürkçü atılım Hükûmeti olacaktır” ifadelerden yola çıkılarak Melen Hükûmeti için “Atatürk milliyetçisi” yakıştırması yapılmıştır.90 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

50 Altuğ, 12 Mart..., s. 29-30. 
51 Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Dönem: 3, Cilt: 12, Toplantı: 2, Tarih: 2.4.1971, s. 393-402. 
52 Cem, 12 Mart, 1. Cilt, s. 109-110. 
53 Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Dönem: 3, Cilt: 12, Toplantı: 2, Tarih: 5.4.1971, s. 409:448, 448:460. 
54 Altuğ, 12 Mart..., s. 55-58. , Koçaş, age, s. 143-144. 
55 Koçaş, age, s. 144-145. 
56 Erim, Günlükler..., C. II, s. 968. 
57 Tekil, age, s. 212. 
58 Cem, 12 Mart, 1. Cilt, s. 69. 
59 Birand-Dündar-Çaplı, age, s. 271. 
60 Milliyet, 27 Nisan 1971. 
61 BCA, 30.18.1.2/264.26.12. 
62 Akşam, 27 Nisan 1971. ; Ayrıca Bkz. Dönemin Basını. 
63 BCA, 30.18.1.2/264.26.13. 
64 Mümtaz Soysal, 100 Soruda Anayasanın Anlamı, 11. Baskı, Gerçek Yayınevi, İstanbul 1997, s. 77. 
65 Milliyet, 02 Mayıs 1972. 
66 Birand-Dündar-Çaplı, age, s. 271-272. 
67 Cem, Tarih Açısından…, s. 43-44. 
68 BCA, 30.18.1.2/266.33.13. 
69 Feroz Ahmad, Demokrasi Sürecinde Türkiye (1945-1980), 3. Baskı, Hil Yayınları, İstanbul 2007, s. 362. 
70 Koçaş, age, s. 211. 
71 BCA, 30.11.1.0/393.41.20. 
72Birand-Dündar-Çaplı, age, 274. 
73 Ahmet Turan, Darbe Arası Türkiye: 27 Mayıs-12 Mart-12 Eylül Anılar, Gözlemler, Tanıklıklar, Resital Yayınları, 
İstanbul 2007, s. 93. 
74 Günaydın, 17 Temmuz 1971. 
75 İdama çarptırılan diğer isimler şunlardır: Atilla Keskin, Metin Yıldırımtürk, Ahmet Erdoğan, Mehmet Nakiboğlu, 
Recep Sakın, Ercan Öztürk, Osman Arkış, Hacı Tonak, Semih Orcan, Mustafa Yalçıner, Cengiz Baltacı, Metin 
Güngörmüş, Mete Ertekin, Mustafa Çubuk ve Mehmet Asal. Cumhuriyet, 10 Ekim 1971. 
76 Koçaş, age, s. 509-513. , Birand-Dündar-Çaplı, age, s. 287-288. 
77 Ahmad, Demokrasi..., s. 371. ; 11’lerin Başbakan Erim’e verdikleri mektubun tam metni için Bkz. Koçaş, age, s. 
514-517. , Altuğ, 12 Mart..., s. 243-247. 
78 “Çankaya’da 3 Saat 45 Dakika Süren Toplantıdan Sonra Erim Hükûmeti İstifa Etti”, Cumhuriyet, 27 Ekim 1971. 
79 Altuğ, 12 Mart..., s. 212. 
80 İnönü, Defterler..., C. II, s. 1232. ; İkinci Erim Hükûmeti Bakanlar Kurulu için Bkz. TC Resmî Gazete, 12 Aralık 
1971, S. 14040. ; BPPGM, age, s. 305-309. ; BOMDB, age, s. 225-241. ; Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Dönem: 3, 
Cilt: 19, Toplantı: 3, Tarih: 13.12.1971, s. 356-357. 
81 Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Dönem: 3, Cilt: 19, Toplantı. 3, Tarih: 22.12.1971, s. 574-576. 
82 Erik jan Zürcher, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, 23. Baskı, İletişim Yayınları, İstanbul 2009, s. 375-376. 
83 Cem, 12 Mart, 1. Cilt, s. 165. 
84 Ahmad, Demokrasi..., s. 373-378. 
85 İnönü, Defterler..., C. II, s. 1240. ; Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, Suat Hayri Ürgüplü Kabinesini kabul etmeme 
gerekçesini, “Bir bütün halinde 12 Mart 1971 tarihli muhtıranın icapları ve cari durumunun şartları ile bağdaşır bir 
nitelik taşımadığı için” olarak göstermişti. Melen Hükûmeti Bakanlar Kurulu için Bkz. TC Resmî Gazete, 23 Mayıs 
1972, S. 14194. ; BPPGM, age, s. 317-321. ; BOMDB, age, s. 243-267. ; Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Dönem: 3, 
Cilt: 24, Toplantı: 3, Tarih: 22.5.1972, s. 733. 
86 Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Dönem: 3, Cilt: 24, Toplantı: 3, Tarih: 29.5.1972, s. 827-839. 
87 Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Dönem: 3, Cilt: 24, Toplantı: 3, Tarih: 1.6.1972, s. 871-919. 
88 Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Dönem: 3, Cilt: 25, Toplantı: 3, Tarih: 5.6.1972, s. 74-75. 
89 Cumhuriyet Senatosu Tutanak Dergisi, Cilt: 4, Toplantı: 11, Tarih: 30.5.1972, s. 550-563. 
90 12 Mart Sonrası Hükûmet Faaliyetleri (12 Mart 1971-12 Mart 1973), Başbakanlık Basımevi, Ankara 1973, s. 5. 

4 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***