AVRUPA BİRLİĞİNE GİRİŞİN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
AVRUPA BİRLİĞİNE GİRİŞİN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Nisan 2020 Pazar

AVRUPA BİRLİĞİNE GİRİŞİN BEDELİ: NABUCCO

AVRUPA BİRLİĞİNE GİRİŞİN BEDELİ: NABUCCO



Oğuz Ketenci*
* BÜSAM Enerji Uzmanı, Beykent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Öğrencisi,
oguzkoguz@hotmail.com


ÖZET



NABUCCO, doğalgazın Türkiye’den Avusturya’ya kadar balkan ülkelerini de geçerek karadan uluslararası taşınmasını içeren milli bir doğalgaz taşıma projesidir.
Erzurum’dan başlayıp Avusturya’daki depolama merkezine kadar uzanacaktır. Özelliği, Rusya’nın bildik doğalgaz ulaşım yolları dışında kalan alternatif bir taşıma hattı olması ve çoğu Avrupa devletleri ile ABD tarafından desteklenmesidir. Hat 3296 km uzunluğunda olup 2000 km. si Türkiye’den geçecektir. Projenin toplam maliyeti 7.9 milyar dolardır. Türkiye bu projede yer almadığında başkaca taşımanın B planının olmadığı anahtar ülke konumundadır. Türkiye, Avrupa Birliği ülkeleriyle projenin detaylarını görüşmeye devam ederken, aynı zamanda da projeye sıcak bakmalarına rağmen sadece transit geçiş isteyen Avrupa birliği ülkeleriyle de uzlaşma zemini aramaktadır. Avrupa Birliğine üyeliğini istemeyen Fransa ve Almanya’ya karşı Nabucco projesinde ABD‘in desteğini almayı başaran Türkiye’nin bu projedeki rolü ve önemi Avrupa birliğine giriş için yeterli olacak mı!


GİRİŞ



Artan enerji ihtiyacı gelişmiş ülkeleri yeni enerji kaynaklarına itmektedir.
Özellikle sanayisi gelişmiş Avrupa ülkelerinin, termik ve nükleer enerjinin
olumsuz çevresel etkilerini gelecek nesillere taşımak istememesi alternatif
enerji kaynaklarını devreye sokmasını gerektirmektedir. Bu kaynaklardan en
önemlisi, sanayinin her alanında rahatlıkla kullanılabilen doğalgazdır. Avrupa
19. yy’dan beri kendi doğalgaz kaynaklarından yararlanarak doğalgaz
kullanımına geçmesine rağmen Türkiye’de doğalgaz kullanımı yüzyılın son
çeyreğinde başlamıştır. Bu gecikmenin temel nedeni yeraltı kaynaklarının
yetersizliği ve komşu kaynaklara uzaklıktır. Yerleşik kültüründe doğalgaz
kullanımında öncelik alınmayı engellediği de söylenebilir. Günümüzde
doğalgaz kaynakları Avrupalı kullanıcılar için yetersizleşmektedir Yeni
kaynaklardan yararlanma gereği vardır. Potansiyel kaynaklar; Doğu Avrupa,
Batı Asya ve Türki Cumhuriyetlerindedir ve kaynaklardan alıcılara doğalgazın
aktarımı stratejik önem taşımaktadır.

NEDEN TÜRKİYE?



Doğalgaz enerjisine bağımlı Avrupa ülkeleri için Norveç dışında belirgin
doğalgaz kaynağı bulunmamaktadır. Bu kaynaklarda sadece kendi ihtiyaçları
için kullanıma yeterlidir. Doğalgaz kaynaklarının yeryüzünde bolca bulunduğu
ülkeler ihtiyacı fazla olan ülkelere de oldukça uzaktır. Bu nedenledir ki 2003
Irak işgaline kadar başta Fransız, İtalyan ve diğer Alman firmaları bireysel
olarak Ortadoğu da anlaşmalar imzalayıp kaynak ihtiyaçlarını güvence altına
almışlardır. Ancak ABD’nin Irak işgali dengeleri değiştirmiş neticesinde
Avrupa, öncelikleri arasına Ortadoğu’yu dahil ederek Rusya‘ya yönelmiştir.

Günümüzde artık enerji güvenliğini teminat altına almak için boru hatları
projeleri gündeme gelmektedir.

Özellikle Rusya’ya bağımlılığı ortadan kaldıracak Nabucco projesi de
bunlardan biridir. Zengin Avrupa ülkeleri için, doğal kaynak çeşitliliği ve
zenginliğini değerlendiremeyerek bakir kalmış, kapasitesini tam olarak
kullanamayan uzak ülkeler hedeflenerek kaynakların bu topraklara akışı bu
projede birleştirilmiştir. Proje devasa büyüklükte bir işletimi gerektirmektedir
ve kaynakların toplanarak birleştiği en uygun bölge Türkiye’dir. Deniz yoluyla
aktarımın oldukça güç ve maliyetli olması Türkiye üzerinden ve karadan doğal
yolla ulaşımı gerektirmektedir

Türkiye jeopolitik konumundan dolayı enerji güvenliği açısından da Avrupa
için önemi büyük bir ülkedir. Doğalgazın yurtiçinde kullanımına uzak kalmış
olan Türkiye böyle bir proje ile hem kullanım hem de hattı kiralanan etkin bir
ülke konumuna gelmektedir.

Asrın projesin de Türkiye’nin yer almasındaki haklı gerekçelerden en
önemlisi şüphesiz projeyi destekleyecek aktarım hatların varlığı ve tüm
hatların geçiş bölgesinde yer almasıdır..Mevcut ve planlanmış hatlarını biraz
detaylıca incelediğimizde Türkiye’nin projede ki güç ve etkisi daha
anlamlı olacaktır.


TÜRKİYE’DEN GEÇEN DOĞALGAZ HATLARI

Halen Kullanılan Hatlar;

1. Irak-Türkiye Petrol Boru Hattı

Bu hat gerçekte paralel iki hattan oluşmaktadır. Irak'ın Kerkük ve diğer üretim
sahalarından elde edilen ham petrolü Ceyhan (Yumurtalık) Deniz Terminali'ne
ulaştırmaktadır. 1976 yılın -da işletmeye alınmış olan birinci hat, fiilen Mayıs
1977'de çalışır duruma gelmiştir. 1983 yılında başlayıp, 1984 yılında
tamamlanan 1.Tevsii Projesi ile de hattın kapasitesi 46.5 milyon ton'a
yükseltilmiştir. 1. Boru Hattı'na paralel olan ve Ağustos 1987'de işletmeye
alınan II. Boru hattı ile de yıllık taşıma kapasitesi 70.9 milyon tona ulaşmıştır.
BOTAŞ1, hattın Türk topraklarında kalan kısmının mülkiyetine sahip olup, bu
kısmın işletilmesi, kontrolü, bakım ve onarımını da üstlenmiştir. Irak - Türkiye
Ham Petrol Boru Hattı'nın, Uzunluk Değeri Toplam 1.876 km.dir. 1990 yılında
Körfez Krizi nedeniyle kapatılan hat, 1996 yılında tekrar işletmeye alınmıştır.

1 Boru hatları ile Petrol Taşıma A.Ş

Birleşmiş Milletler'in kararı doğrultusunda sınırlı petrol sevkıyatı
yapılabilmektedir.

2. Batman-Dörtyol Petrol Boru Hattı

Batman ve çevresinden elde edilen ham petrolü tüketim noktalarına ulaştırmak
üzere, 1967 tarihinde Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı tarafından işletmeye
açılmıştır. Boru hattı, Batman'dan İskenderun Körfezi'ne ulaşarak, Dörtyol'da
son bulmaktadır. Yıllık kapasitesi 3.5 milyon ton olan boru hattının uzunluğu
511 km.dir.

Boru hattına entegre edilen besleme kollarıyla Batman, Diyarbakır Bölgesinde
üretilen ham petrol de Dörtyol'a taşınmaktadır (Tes.Müh.Dergisi, 2005).

3. Ceyhan-Kırıkkale Petrol Boru Hattı

Kırıkkale Rafinerisi'nin ham petrol ihtiyacını karşılayan boru hattı, Türkiye
Petrolleri Anonim Ortaklığı'ndan, 1983 tarihinde devralınmış olup, Eylül 1986
tarihinde işletmeye açılmıştır.
448 km uzunluğundadır. Hattın kapasitesi yıllık 5 milyon ton’dur.Ceyhan
Deniz Terminali'nden başlayarak Kırıkkale Rafinerisi'nde son bulur.. Projenin
Erzurum-Sivas-Kayseri, Kayseri-Ankara, Kayseri-Konya-Seydişehir
bölümlerinin yapım çalışmaları tamamlanmıştır. Bu hatta 2001 tarihinden
itibaren İran’dan doğal gaz sevkıyatına başlanmıştır.

4. Rusya-Türkiye Doğal Gaz Boru Hattı

Rusya Federasyonu-Türkiye doğal gaz boru hattı ülkemize, Bulgaristan
sınırında Malkoçlar’dan girmekte Hamitabat, Ambarlı, İstanbul, İzmit, Bursa,
Eskişehir güzergahını takip ederek Ankara'ya ulaşmaktadır. Hat 842 km
uzunluğundadır.

Ana kontrol merkezi Ankara-Yapracık'tadır. 1986 tarihinde inşasına başlanan
hat, 1987 tarihinde ilk durağı olan Hamitabat'a ulaşmıştır. Bu tarihten itibaren,
yerli doğal gazın yanı sıra, ithal doğal gaz da Hamitabat'taki Trakya Kombine
Çevrim Santralında elektrik enerjisi üretiminde kullanılmaya başlanmıştır. Hat,

1988'de de Ankara'ya ulaşmıştır. Ana hat, 1996 yılında 209 km. uzunluğundaki
İzmit-Karadeniz Ereğli Doğal Gaz iletim Hattı ile Batı Karadeniz Bölgesine,
208 km uzunluğundaki Bursa-Çan Doğal Gaz iletim Hattı ile Çan'a
uzatılmıştır.

5. Doğu Anadolu Doğal Gaz iletim Hattı(Türkiye-İran Doğalgaz hattı)
Türkiye ile İran arasındaki doğalgaz boru hattı 1996 yılında imzalanan
anlaşma çerçevesinden inşa edilerek ağrıdan girip Erzurum’a kadar
uzanmaktadır.

Bu projede, Doğudaki kaynaklardan alınacak doğal gazın boru hattıyla
Türkiye'ye taşınması amaçlanmaktadır. Bu kapsamda İran ile Türkiye arasında,
Doğal Gaz alım satım anlaşması1996'da Tahran'da imzalanmıştır. Bu
anlaşmaya göre; Türkiye İran’dan 23 yıl süre ile doğal gaz alacak olup, alım 3
milyar m küp ile başlayıp, yıllar itibariyle artarak 10 Milyara ulaşacaktır
(TMMOB).

Mevcut ve Yapımı Devam Eden Petrol ve Doğal Gaz Boru Hatları

_ Şelmo - Batman Ham Petrol Boru Hattı


Şelmo sahasında üretilen ham petrolü Batman Terminali'ne taşıyan boru
hattının uzunluğu 42 km olup, yıllık taşıma kapasitesi 800.000 tondur. Şelmo-
Batman Ham Petrol Boru Hattı ile 2002 yılında 691 Bin varil ham petrol
taşınmıştır.

_ Karacabey (Bursa)-İzmir Doğal Gaz iletim Hattı.,

1986 tarihinde inşasına başlanan hat Rusya federasyonu Türkiye doğalgaz boru
hattı 842 km. ülkemize Bulgaristan sınırından girmekte ve Ambarlı İstanbulİzmit- Bursa-Eskişehir güzergâhını takip ederek ana kontrol merkez Ankara’ya ulaşmaktadır. Ankara’dan sonra Bursa-İzmit-Eskişehir’de konut ve ticaret sektörlerinin kullanıma sunulmuştur. 251km. uzunluğundaki Bursa-İzmir
doğalgaz iletim hattının yapım çalışmaları bitirilmek üzeredir (Güngörürler,
2004).

_ Bursa-Çanakkale-İpsala Yunanistan hattı


Mevcut doğal gaz ana iletim hattı, Karacabey'den (Bursa) İzmir ve Aliağa'ya
uzatılarak, doğal gaz bu güzergâhtaki sanayi ve konut sektörlerinde kullanıma
sunulmaktadır. 241 km uzunluğunda ki boru hattının yapım çalışmaları
tamamlanmış ve 2003 yılında sisteme gaz arzı sağlanmıştır.

_  Çan-Çanakkale Doğal Gaz iletim Hattı

300 milyon dolara mal olan 285km’lik hat ile Yunanistan’a yılda 500 milyon
metreküp doğalgaz aktarılmaktadır. Doğal gaz kullanımının yurt çapında
yaygınlaştırılması çalışmaları kapsamında, Bursa-Çan Doğal Gaz iletim Hattı,
Çan'dan Çanakkale'ye uzatılmıştır. 107 km uzunluğundaki Çan-Çanakkale
Doğal Gaz Boru Hattı'nın yapım çalışmaları da 2000 yılında tamamlanmıştır.

Yapım Aşamasında Olan Boru Hatları.,

Halen yapımı devam etmekte olan üç ana boru hattı bulunmaktadır.

1. Mavi Akım Projesi

Bu proje; Rusya Federasyonundan Türkiye'ye, Karadeniz tabanından geçecek
boru hattı ile 16 milyar m3 doğal gaz getirmeyi amaçlamaktadır. Bu hatla ilgili
anlaşma15 Aralık 1997 tarihinde imzalanmış Dünya Bankası'ndan sağlanan
kredi yapılmıştır..Söz konusu doğal gaz boru hattı Rusya Federasyonundan
başlayarak, karadan yaklaşık 390 km yol aldıktan sonra, Karadeniz'e
girmekte,denizin 2100 m altından 380 km yol alarak Samsun'da Türkiye'ye
ulaşmaktadır. Daha sonra 444 km.'lik bir boru hattıyla Samsun-Ankara arasını
kat edecektir Karadeniz geçişi yedekli olması için çift hat olarak döşenmiştir.
2005 tarihinde açılan boru hattını inşa etmesindeki amaç, Rus gaz iletim
hatlarını artırmak ve Türkiye’nin üçüncü ülkelerle enerji anlaşmaların
yapmasına engel olmaktır (T.C. Enerji Bakanlığı Web Sitesi).
Mavi akım dışında Türkiye,1999’da Türkmenistan’dan doğal gaz alımı için
Hazar Denizi altından, Azerbaycan ve Ermenistan üzerinden geçen 1.050 mil
uzunluğunda ve 2-2,4 milyar dolara mal olacak bir doğal gaz boru hattı yapımı
için anlaşma imzalamıştır Azerbaycan’daki 35 trilyonluk büyük gaz
potansiyeline sahip Şah Deniz gaz bölgesinin Türkiye’ye Türkmenistan’dan
çok daha yakın olmasına rağmen, Hazar Geçişli Türkmenistan-Türkiye-
Avrupa Boru Hattı (TCP) daha tercih edilir bir durumdadır.

İçinde bulunduğumuz dönemde Hazar Geçişli Doğal Gaz Boru Hattının, Mavi
Akım projesi, İran ve özellikle de Azerbaycan doğal gazı ile rekabet
etmektedir. Azerbaycan’ın Şahdeniz bölgesinden gaz dağıtımı, Türkiye ve
Azerbaycan’ın 2001’de 15 yıl için imzaladıkları anlaşmaya göre 2004 yılında
başlamıştır (TMMOB).

2. Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı

Kamuoyunda Bakü-Ceyhan Petrol Boru Hattı olarak bilinen bu projeyle, Hazar
Havzası'nda bulunan, Kazakistan, Türkmenistan, Azerbaycan gibi ülkelerde
üretilen ham petrolün, boru hattı ile Ceyhan'a taşınması, Ceyhan'dan
tankerlerle dünya pazarlarına ulaştırılması amaçlanmıştır. Bakü-Ceyhan Boru
hattı uluslararası politik ayak önü olduğundan, üzerinde çok spekülasyon
yapılan bir hattır. Türkiye bu boru hattının yapılması için kararlı bir siyaset
izlemiş, ABD desteğini kazanmış, Azerbaycan ile ortak politika oluşturmuştur.

3. Güney Doğal Gaz Boru Hattı

Doğal gaz kullanımının yurt çapında yaygınlaştırılması çalışmaları
kapsamında, bu projele güney ve güneydoğu bölgelerimizin doğalgaz talebinin
karşılanması amaçlanmaktadır.560 km. uzunluğundaki hat, Sivas'tan başlayıp
Malatya, Kahramanmaraş, Gaziantep, Osmaniye, Adana üzerinden Mersin'e
uzatılacaktır.

NABUCCO’NUN GELİŞİMİ.

Görüldüğü üzere Türkiye tamamen aktarıcı ülke konumundadır. Kurulu
sistemin işlerliği ve ucuza mal edilmesi doğalgaz kullanıcılarının ihtiyaçlarının
devamlılığını daha da cazibeli kılmaktadır. Doğalgazın öncelikle orta
Avrupa’ya aktarımı iyice önem kazanmıştır. Bu anlamda başı çeken Alman ve
Fransız petrol işletmeleri taşıma öz sermayesini finanse ederek doğalgaz’ın
bölgelerine aktarılması teşvikleri Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan doğalgaz
krizi nedeniyle hızlanmıştır (Batılı, 2000).

Bu anlamda ilk girişim olan Nabucco, Ortadoğu ve Hazar bölgesi doğalgaz
rezervlerini Avrupa pazarlarına bağlamayı ön görecek şekilde 2004 yılında
başlatılmıştır. 3300 km. boru hattının Türkiye’de inşasına 2010 yılında
BOTAŞ’ca start verilecek. 2013 yılında Avusturya’da sonlanacaktır. Hat
Erzurum'da Türkiye-İran Doğalgaz Hattı ile birleşerek, yine yapımı düşünülen
Trans-Kafkas Gaz Hattı ile bağlanacaktır. Bu özellikleriyle hat, hem Orta
Asya'yı, hem de Orta Doğu'yu gaz hatları olarak bağlayacak ve batı ucunda
Avusturya'nın temel doğal gaz taşıyıcısı hattı ile birleşecektir.
Terminal ülke Avusturya ya kadar sırasıyla Bulgaristan, Romanya ve
Macaristan'dan geçecek boru hattı ortakları eşit hisse ile BOTAŞ (Türkiye),
Bulgargaz (Bulgaristan), Transgaz (Romanya), MOL (Macaristan), OMV
(Avusturya ve RWE (Almanya)'dır.

2020 yılında 31 milyar metreküp doğalgaz taşıyacağı varsayılan hat, aynı
zamanda AB'nin Trans-Avrupa Enerji Hattı'nın bir parçası olarak
öngörülmekte olup fizibilite ve mühendislik çalışmaları için AB fonlarından da
faydalanılmıştır. İlk hesaplara göre toplam maliyet 4.6 milyar Euro'dur.

Projenin Temel Dayanakları

Türkiye’nin doğalgaz arzında sadece ücret ödenen bir ‘geçiş ülkesi’ olarak
tanımlandığı projede esas amaç Türkiye üzerinden Azerbaycan, Türkmenistan,
İran, Irak ve Mısır doğalgazının AB pazarına ulaştırılmasıdır. 6 ortaklı projede
Türkiye geçiş ülke konumundadır. Projenin tamamlanması için Nabucco Gas
Pipeline International GmbH adlı firma 2004 yılında Viyana'da kurulmuştur.
20%'şer ortaklıkla altı firma şunlardır:

OMV (Avusturya), MOL (Macaristan), Transgaz (Romanya), Bulgargaz
(Bulgaristan), BOTAŞ (Türkiye), RWE (Almanya). Projenin durumuna göre
Rus Gazprom'un da ileride katılımının söz konusudur. Fransa, Romanya
aracılığı ile dolaylı olarak projeye ucundan da olsa dahil olmuştur.

Projedeki Çekinceler

2003’de imzaları atılan projenin hayata geçmesi konusunda kaynak sorunu
katılımcı ülkelerin desteğine sunulurken, hattın en büyük ortaklarından başta
Türkiye’nin çıkarlarını zedeleyecek yaklaşımlar projenin hız almasını
engelleyici özellikler olarak halen süregelmektedir (BOTAŞ).
Nabocco’da sadece geçiş ücreti ile yetinin telkininin yanında Avrupa birliği,
projenin enerji bakanlığından alınıp dış işlerinin inisiyatifine verilerek
Türkiye’nin ‘’ticari ortak olarak’ taleplerini reddetme eğilimdedir.Her şeyi
garanti altına almak içinde hükümetler arası anlaşmalar imzalayarak
Türkiye’ye baskı yapılmaktadır.ABD’ nin de desteğini alan projenin zayıf
yönü Rusya’nın başta Türkmenistan olmak üzere eski Sovyetler birliği
ülkeleriyle doğalgaz anlaşmalarını yenilemesi girişimlerinde
etkisizleşmesidir..Bu duruma alternatif yaratmak adına ABD,İran
doğalgazının kullanılmasına sıcak bakmaktadır.Aynı zamanda projenin
ortaklarından Bulgaristan’ın Rusya ile alternatif bir proje olan güney akımı
anlaşmasını imzalaması Nabucco’nun elini zayıflatan etkenlerdendir (İGDAŞ).
Ticari faaliyeti tamamen Avrupalılar eliyle yapılacağı bu proje, her iki tarafa
da cevaplandırılması gereken acil sorunlar yaratmaktadır. Taraflar sorun
çözümünde karşı tarafı zayıflatacak önerileri sunduklarından proje
uygulanabilirliği tartışılır duruma gelmiştir. Avrupa ülkelerinin isteklerine göz
attığımızda, Türkiye; bölgeden geçen hattı finanse etmek, sadece geçiş
ücretiyle yetinmek ve hat bitince tüm haklarını devretmek şeklinde izole
edilmektedir. Türkiye’nin ise elinde sağlam koz olarak kullanabileceği sadece
AB ne üyelik isteme fırsatını değerlendirme avantajı vardır. Zira inşa edilecek
boru hattının en büyük bölümü ki -2000 km.- Türkiye’de olacağı
düşünüldüğünde uygulanacak projenin esas belirleyicisi ülke durumundadır.
Proje Avrupa’yı Neden İlgilendiriyor?

13 temmuz 2009 tarihinde taşıyıcı ülkelerin katılımıyla Ankara da imzalanan
proje start almıştır. Proje, Türkiye`den daha çok Avrupa’yı ilgilendirmektedir.
En başta “bağımlılık” geliyor. BP’nin açıkladığı 2007 Dünya Enerji
Raporu’nda yer alan verilere göre, 2006’da dünya petrol tüketimi yüzde 0,4,
doğalgaz tüketimi yüzde 2,5 oranında artmıştır.

Özellikle doğalgaz tüketimindeki büyüme dikkat çekicidir. Son 10 yıldır
ortalama artış yüzde 2 dolayında olup. Dünya tüketiminin yüzde 40’ı Avrupa
ve Avrasya bölgesinde gerçekleşmektedir. Dünyadaki toplam doğalgaz ithalatı
748 milyar metreküp ve bunun 537 milyarı boru hatları ile Geri kalan kısım da
sıkıştırılmış doğalgaz olarak deniz tankerleriyle yapılmaktadır. Boru hatlarıyla
yapılan ithalatta en büyük gaz hareketi Rusya’dan Avrupa’yadır ve Avrupa,
doğalgazda büyük ölçüde Rusya’ya bağımlı ve ihtiyacının büyük bölümünü bu
ülkeden boru hatlarıyla temin etmektedir.

Özetle, Avrupa’nın dışarıdan ithal etmek zorunda kaldığı gaz miktarı 207
milyar metreküptür ve bunun yüzde 73`ünü Rusya’dan temin edilmektedir.
Yedi Avrupa ülkesi gaz ithalatının tamamını Rusya’dan yapmaktadır.
Enerjide tek kaynağa bağımlılığın ekonomik ve siyasi riskleri vardır. Bu
gerçeğin farkında olan Avrupa, yıllardır kaynak çeşitlendirmesine gitmek, riski
dağıtmak için uğraşmaktadır. Bu sebepten dolayı, Azerbaycan, Türkmenistan
ve Kazakistan’da son dönemde geliştirilen kaynaklar ve bu kaynakların
Türkiye üzerinden nakline sürekli ilgi duyulmaktadır.

Türkiye içinse Türk devletlerinin dünya pazarlarına Türkiye üzerinden
açılması, bunun yanında bir enerji köprüsü olma iddiası da önemli bir hedeftir.
Ancak Rusya, Sovyet döneminin uygulamalarıyla ele geçirdiği üstünlüğü
kaybetmek, başkalarıyla paylaşmak niyetinde görünmemektedir. Hem arz
kaynağı olma, hem de nakil yollarındaki söz sahipliğini devam ettirmek isteği
zor, pahalı ve iddialı olan bu yeni projede şekillenerek Türkiye için tarihi bir
fırsat yaratmaktadır.

Hayata geçmesi kolay görünmeyen ama geçtiği takdirde Avrupa’nın
hedeflerinin de darbe alacağı bu proje, tek kaynağa bağımlılığı daha da
pekişecektir. O yüzden gelişmeler, Türkiye`den ziyade Avrupa’yı da yakından
ilgilendirmektedir.

En önemli doğalgaz tedarikçisi olarak devrede olan Rusya’nın, fiyat
anlaşmazlığı nedeniyle Ukrayna üzerinden nakledilen doğalgazı kesmesi,
milyonlarca Avrupalının yakıtsız kalmasına yol açması, AB ülkelerini daha
kalıcı ve alternatifli hatların devreye sokulmasına zorlamaktadır. Avrupa'da şu
anda 500 milyar metreküp gaz kullanılmakta, 200 milyar metreküp gaz
üretilmekte; dolayısıyla 300 milyar metreküp gaz de ithal edilmektedir.
Uzmanlara göre Avrupa’nın enerji ihtiyacı 2030 yılına kadar en az yüzde 70
oranında artacak olması " 2010 ve 2020 arasındaki dönemde yaptıkları
sözleşmelerde doğalgaz ithalatının çok büyük ivme kazandığı görülmektedir
(www.nabucco-pipeline.com).

Türkiye’nin Nabucco Avantajı

Nabucco projesinin Türkiye'ye, Türkiye'nin de Nabucco projesine ihtiyacı var
konusunun gerekçelerini sıralarsak; Projeye her paydaşın yani her şirketin eşit
düzeyde ve aynı miktarda para yatıracak olması, Türkiye'nin de bütün ortaklar
gibi bu kapsamda bir yararlanıcı ülke durumuna sokmaktadır. Bu anlamda hem
işletme açısından hem de boru hattının bakımı noktasında fayda sağlayacaktır.
Farklı ülke ve bölgelerden gelen gazların Nabucco projesine dahil edilmesi bu
projeyi besleyen hatları arttıracağından merkez ülke konumundaki Türkiye’nin
gücünü arttıracak, Mavi Akım gibi alternatif projeleri etkisiz hale getirecektir
(www.euroactive.com.tr).

Türkiye’nin Nabucco Gayretleri



Türkiye, konumunun mükemmelliği nedeniyle hem Orta Asya'daki gaz
kaynaklarını hem de Avrupa'nın ihtiyaçlarını dikkate alarak bir enerji merkez
üssü olmak için bir takım stratejiler geliştirirken aynı zamanda projenin hangi
safhasında AB üyelik vurgusunun yapılacağının zamanlamasını da iyi
hesaplamaktadır.

Son gelişmeler göstermektedir ki projeye dahil olan ülkeler, başta Macaristan,
Çek Cumhuriyeti ve Bulgaristan olmak üzere `Türkiye projede çok süratli
çalışabilir` tezini işlemekte projenin planlandığı zamanda hayata geçmesini
istemektedirler. Türkiye ise bu yaklaşıma`Türkiye projede çok süratli
çalışabilir, yeter ki diğer ortaklarımız ellerini çabuk tutsunlar ve ortaya somut
bir şeyler sunsunlar’ şeklinde açıklamalarıyla ivme kazandırmaktadır.

5 Milyar Euroluk İmza

13 Temmuz 2009’da proje gösterişli bir imza töreniyle Ankara’da
imzalanmıştır. Törene, doğalgazın kaynağını elinde tutan ülkelerin katılıma
yetkili olmayan temsilcilerle iştirak etmiştir. Doğalgazın ulaşacağı ülkeler ise
tam yetkili katılımda bulunmuşlardır. İmza öncesi Rusya-Azerbaycan ikili
doğalgaz anlaşmasının yapılması, Türkmenistan’ın projeye başından beri çok
sıcak bakmaması, bu nedenle de her üç ülkenin imza törenine katılmaması
Nabuco’nun hızlı adımlarla hayata geçirilmesi konusunda kuşkular yaratmıştır.
Ancak AB ülkelerinin desteğindeki Türkiye projeyi eksiklerde olsa
uygulamaya sokmayı başarmıştır. Bu güvenli adımının altında şüphesiz ki
Türkiye-İran doğalgaz aktarımı sözleşmesinin yürürlükte olması
bulunmaktadır. Bilindiği üzere hattın kaynak uçları Azerbaycan ve İran
doğalgaz çıkışlarıdır. Nabucco bu anlamda boş kalan bir hat olmayacaktır. Her
ne kadar ABD’nin İran’ı bu projede saf dışı tutma yaklaşımı olsa da ilerleyen
zaman içinde siyasi ilişkilerin düzeleceği durumda İran’dan sağlanacak
doğalgaz projeyi destekleyecek potansiyeldedir.
Rusyanın Şahdeniz projesini alternatif olarak geliştirme çabaları sonuçta
Türkiye üzerinden aktarımı zorunlu kılacağından Türkmen ve Azeri gazlarının
akış yönü Nabucco olacaktır.

SONUÇ

Nabucco projesinin ortaya çıktığı günden imzalanana kadar geçen zaman
içinde en önemli sorun doğalgazda arz güvenliğinin önemidir. Türkiye’nin
tutumu gayet net olmasının yanında Nabucco projesine başından beri tam
destek veren ortak durumundadır. Projenin Avrupa’nın güvenliği ve stratejisi
açısından da büyük öneminin olması bu projenin süratle imzalanarak hayata
geçirilmesini kolaylaştırmıştır. Bu safhada Türkiye, Bakü-Ceyhan hattını
tamamlayarak projenin uygulanabilirliğini AB ülkelerinin önüne sağlam bir
seçenek olarak koymuştur. Boru hatları sayısını halen üç tanesi ham petrol ve
üç tanesi doğal gaz olmak üzere altı ana boru hattına çıkararak cazibesini iyice
arttırmıştır.

Ayrıca tüm bu yatırımlarını desteklemek amacıyla başta ABD olmak üzere
bazı Avrupa ülkeleri de devreye sokularak Türkiye’nin AB üyeliği
önceliklendirilmiştir. Her iki tarafta bilmektedir ki Türkiye’nin AB üyeliği
kaçınılmazdır ancak zamanlaması konusunda güçlü AB ülkelerinin engelleyici
yaklaşımları aşılamamaktadır. Finansör ülkelerin çıkarlarından projeye
bakıldığında, mevcut doğalgaz kaynaklarının çekilmesi yanında bu projeye
karşı hazırlanmış alternatif projelerin sisteme dâhil edilmesinin amaçladığı
görülebilir. Şöyle ki;

Rusya ve Bulgaristan’a uzanan mavi akım projesi Nabacco’yu besleyen
hatlarından biri olarak değerlendirilmektedir. Sonraki aşamalarda ise Irak, İran,
Mısır istemese de Rusya sisteme dâhil edilerek kaynaklar genişletilecektir.
Ancak Rusya’nın projeye uzak durması ve bu anlamda imza eden ülkeler
içinde yer almaması sorun gibi görünse de, elindeki kozlarını
kuvvetlendirmeye çalışması şeklinde bir yaklaşımda olduğuyla açıklanabilir.
Türkiye’nin tek geçiş hattı olması kaynak ülkelerin alternatif hatlar
geliştirmesini imkânsız kılmaktadır. Mavi akım projesi Nabucco’ya muhtaçtır.
Projenin her iki ucuna - kaynak başlangıç ve bitiş noktaları olarakbakıldığında
ise kapsam ve derinliğin büyüklüğü görülmektedir. Türkiye’nin
kilit ülke konumu ve uygulanacak projedeki vazgeçilmezliği göz ardı
edilememektedir. Bu nedenle projenin A planını oluşturan Türkiye’nin, sadece
geçiş ücretiyle ödüllendirmesi ulusal menfaatlerimiz açısından çok karlı
olduğu söylenemez. Uluslararası anlaşmaları baskı aracı olarak kullanarak
güvence altına alınması düşünülen ve bu projede taşıyıcı ülke konumunun
olumlu-olumsuz getirileri mutlaka düşünülmelidir. Montrö anlaşması bazında
bir anlaşma uluslar arası alanda kullanıcı ülkelerin baskılarına neden olabilir.
Özellikle Almanya ve Fransa’nın doğalgaz vanasını ellerinde tutmak istemeleri
ve bu anlamda Türkiye’yi saf dışı bırakma gayretleriyle AB özleminin
Nubacco anlaşması sonrasına kalacağı söylenebilir. Doğalgaz hattı inşasında ki
vazgeçilmez isteğin yanında Türkiye'nin AB üyeliğiyle irtibatlı hale
getirilmeyip, şantaj imkânı yaratmasının önlenmeye çalışılması konunun
uluslar arası boyuta taşınacağının göstergesidir.

Böylelikle Uluslararası anlaşmalar ile kendini garantiye alınan Nabucco koz
olarak kullanılmaktan çıkacaktır. Bunu bilen taraflar hareket tarzlarını
Nabucco öncesi ve sonrasında dengesine oturtmaya çalışmaktadırlar.Türkiye,
imzalanmış bir Nabucco sonrası AB kozunu kullanmaktan çok AB ile entegre
olabilecek ortak güçlü yönleri belirlemeyi hedeflemektedir..Bu nedenle
oylarına ihtiyaç duyacağı çoğul AB ülkelerini devreye alma gayretlerini
sürdürmektedir. Türkiye, enerji faslından konuya dalarak hem AB üyeleri
tarafından enerji faslından müzakereleri açılmasını gütmekte hem de Fransa’yı
olumsuz kararını değiştirmesi yönünde sıkıştırmaktadır. Bu yaklaşımının AB
Komisyonunun açıklamalarının "Türkiye ile enerji faslının müzakerelere
açılmasında AB Komisyonu açısından bir engel bulunmadığı" şeklinde
somutlandırılması Türkiye için umut verici gelişmelerden biridir. Enerji
faslından AB üyeliğinin kısmı kabul edilmesi bile beraberinde başta ulaşım,
güvenlik, sağlık olmak üzere ticari ilişkilerde açılımları doğuracaktır.
Nabucco projesine desteğini tam gaz sürdüren Türkiye, ekonomik anlamda
kazanımlar sağlayacak bu projeden azami yararlanma gayretindedir. Bu
kazanımların en önceliklisi boru hattıyla gelecek gazın yüzde 15`inin
taşımacılık maliyetleri düşürüldükten sonra kendisine verilmesi tezidir.
Anlaşma metninde yer almasa da Türkiye bu isteğini projenin ilerleyen
safhalarında marjınal seviyede gerçekleştirecektir. Boru hattının üçte ikisinin

Türkiye’den geçmesi doğal olarak böyle bir isteğin geçerliliğini haklı
kılmaktadır.

Başlangıçta belirlendiği üzere Türkiye’nin hattan büyük oranda ortaklık ısrarı
ya da AB üyeliği seçenekleri Nabucco’nun ilerleme hızına ve gereğine
bırakılması doğru bir yaklaşım olacaktır bırakılmıştır. Zira vanayı elinde
tutmak isteyen ve AB katılımı konusunda ısrarcı bir Türkiye ile projenin
gerçekleşme ihtimali de azdır. Böyle bir tercih doğalgaza bağımlı enerji
politikalarından vazgeçemeyen ve kendi enerjisini tamamen üretemeyen
Türkiye’nin kazanımlarını azaltabilir. 

Türkiye için bu projenin gerçekleşmemesi yönünde alınacak kararların, ulusal çıkarlar düzeyinde ve uzun periyotları içerecek şekilde düşünülmesi gerekmektedir. Görünen o ki; her iki şarttan birinin seçimi Türkiye için ne kadar rantble olacağı tahminen hesaplanabilse de gayretlerin AB ne üyelik yönünde halen geçerli olan imtiyazlı ortaklığının AB ile entegreyi arttıracak ticari faaliyetlerle desteklenmesi uzun vadede daha faydalı olacaktır.

KAYNAKÇA

Tesisat Mühendisliği Dergisi, Sayı 87, 2005.
GÜNGÖRÜRLER S. , Trans-Trakya Projesi, Ağustos -2004, İzmir.
TMMOB Makine Mühendisleri Odası Doğal Gaz Komisyonu, Doğal Gaz &
Enerji Yönetimi Bildiriler Kitabı, Gaziantep, 2001.
BATILI, M., Türkiye Doğalgaz Zirvesi, İstanbul, 2000.
Boru hatları ile Petrol Taşıma A.Ş. Web Sayfası, www.botas.gov.tr
BOTAŞ, BTC Proje Direktörlüğü Sayfası, www.btc.com.tr
İstanbul Gaz Dağıtım A.Ş. (iGDAŞ) Web Sayfası, www.igdas.com.tr
http://www.nabucco-pipeline.com
T.C Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı İnternet Sitesi, http://enerji.gov.tr
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası,www.bizdensize.com/AF_SYSTEM
www.euractiv.com.tr/.../almanyadan-nabuccoya
Stratejik Araştırmalar Dergisi / Journal of Strategic Studies 1 (3),2009,165-182


***