BOSNA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
BOSNA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Ekim 2016 Perşembe

DAYTON BARIŞ ANTLASMASI VE BOSNA - HERSEK’İN GELECEGİ Bölüm 6




DAYTON BARIŞ ANTLASMASI VE BOSNA - HERSEK’İN GELECEGİ   Bölüm 6

SONUÇ 

Olaganüstü kosulların ürünü olan Dayton Antlasması, savasın engellenmesi ve barısın kurulması açısından basarılı olmustur. Buna karsın getirdigi karmasık devlet yapısı, daha fazla uluslararası güce dayanması, etnisiteler arasında entegrasyon saglayacak mekanizmalarının yetersizligi, antlasmanın karsı karsıya oldugu önemli sorunlardandır. 

Antlasmanın yapılısından 13 yıllık bir süre geçmesine ragmen degistirilmemiş olması, barısın ve istikrarın gelecegiyle ilgili endiseleri haklı kılmaktadır. Ülkede iç barış ve istikrarın olusturulması için savaş suçlularının yakalanarak yargılanması hayati önem arz etmektedir. 
Bunların yargılanarak gerekli yaptırımların uygulanmaması halinde Bosnalıların batıya güvensizliklerini artıracagı gibi etnik ayrısmaları da derinlestirecektir. AB ile entegrasyon süreci Bosna-Hersek’in istikrarlı ve merkezi bir yapıya kavusması na hizmet edecektir. Geç de olsa Radovan Karadziç’in yakalanıp yargıya teslim edilmesi olumlu bir gelisme olmakla beraber, diger savaş suçlularının halen yakalanmamış olması, Bosna-Hersek kamuoyunun vicdanı üzerindeki olumsuz etkiyi kaldıramamaktadır. Sırp Cumhuriyeti entitesinin soykırımdan dolayı özür 
dilemesi önemli bir gelisme olup bu davranıs, toplumların yakınlasmasına yönelik umutları ve diger savaş suçluların da yakalanması için gereken 
hassasiyeti artıracaktır. 

Esasen antlasmanın degisimi antlasmanın kayıtlandırdıgı iç kosullardan ziyade antlasmanın yürütülmesini ve gözetlenmesini üstlenen uluslararası güçlerin konjonktürel kosullardaki degisiklik çerçevesindeki girisimleriyle mümkün olabilmektedir. Bu anlamda BM ve AB gibi uluslararası kurulusların Bosna-Hersek’e olumlu yaklasımları ve antlasmanın degistirilmesi konusunda verecekleri destek, Bosnalıların uluslararası topluma güven duymalarını saglayacagının yanı sıra toplumlar arasındaki etnik milliyetçiligi ve ayrısmayı da ortadan kaldırmasına yardımcı olacaktır. 

Bunda Kosova’nın bagımsızlık süreci ile AB’nin Bosna-Hersek’le yaptıgı Ortaklık Antlasması’nın etkileri bulunmaktadır. Dayton kosullarına bakıldıgında esas kontrol Batı’nın yönlendirdigi Yüksek Otorite’de olduguna göre, Sırp tarafı istemese dahi tek merkezli ve demokratik ilkeler çerçevesinde bir yapının olusturulması mümkündür. Yerlerinden edilmiş kisilerin tamamı olmasa bile önemli kısmının eski yerlerine yerlestirilmesi geç olsa da gerçeklesmistir. 
Yüksek Temsilcilige atanan Miroslav Lajcak’ın çabaları olumlu sonuçlar vermeye baslamış ve toplumların entegrasyonunu saglayacak devlet yapısının degistirilmesini beraberinde getirecek adımlar atılmaya baslanmıstır. 

Nitekim polis reformunun gerçeklesmesi, AB ile ortaklık ve istikrar antlasmasının yapılması degisim yönündeki umutları artırmıstır. Buradan anlasılacagı gibi Bosna-Hersek’in kaderi AB ile entegrasyon ve yakınlasmadan geçmektedir. Dünyada benzeri olmayan sahsına münhasır (sui generis) islemez bir devlet yapısını getiren antlasmanın asamalı olarak da olsa degistirilmesinde Bosna-Hersek’in iç dinamikleri tek basına yeterli olamamakta ve AB gibi bir yapının tesvik ve yardımlarıyla mümkün olabilmektedir. Yüksek Temsilciligin kendisinden beklenen misyonunu yerine getirdigi takdirde bu süreç daha kısa zamanda sonuçlanacağı son olarak atanan yüksek temsilcinin çabalarından anlaşılabilmek tedir. 

Yukarıda açıklamaya çalıstıgımız Dayton Antlasmasının ilgili düzenlemelerinin günümüz kosullarına uydurulması Bosna-Hersek Federasyonu’nda dolayısıyla Avrupa’da istikrarın saglanmasında önemli olmaktadır. Bu durumda, ilgili Antlasmanın düzenlemelerinin rebus sic stantibus ilkesine göre degistirilmesi, yeni düzenlemelerin eklenmesi veya mevcut düzenlemelerin ilgası için tarafların uzlasması veya yeni bir uluslararası hukuk isleminin tesisi kaçınılmaz gözükmektedir. 

DİPNOTLAR;


1 Hüseyin Pazarcı, Uluslararası Hukuk Dersleri, Turhan Kitabevi, 1998, Ankara, s. 197. 
2 Bu sözlesmenin Türkçe çevirisi için bkz. Viyana Andlasmalar Hukuku Sözlesmesi 22 
Mayıs 1969, BM Enformasyon Merkezi UNIC-Ankara 
http://www.un.org.tr/unic/doc_pdf/Viyana_69.pdf , s. 18-19. E.T.26.08.2008. 
3 Aynı yer. 
1 Edip F. Çelik, Milletlerarası Hukuk, Birinci Kitap, Filiz Kitabevi, 2. Baskı, 1987, İstanbul, s. 152. 
2 Aynı eser, s. 153. 94 
1 Wikipedia,Socialist Federal Republic of Yugoslavia, 
http://en.wikipedia.org/wiki/SFR_Yugoslavia#Foundation E.T. 31.08.2008. 
2 Hüseyin Bagcı, “Bosna-Hersek: Soguk Savaş Sonrası Anlasmazlıklara Giris", A.Ü. DTCF Dergisi, Cilt XVI, Sayı 27, Ankara, 1994,s. 258. 
3 Bagcı, a. g. m., s. 260. 
1 Dilek Latif, “Etnik Çatısma Sonrası Barıs nsası Ne Kadar Mümkün? Dayton Sonrası Bosna ve Hersek”, Kıbrıs Yazıları, Sayı 3 / Yaz-Güz 2006, s.129. 
2 Aydın Babuna, “Tarih Boyunca Bosnaklar: Kimlik ve Soykırım”, Uluslararası Suçlar Bosna-Hersek Örnegi, Haz: Sevin Elekdağ 
ve Erhan Türbedar, ASAM- KSAREN y., 2008, Ankara, s. 23. 
3 Latif, a. g. e. , s.129. 
4 Batı’nın, Almanya’nın inisiyatifinde Slovenya ve Hırvatistan’ın bagımsız devlet olma sürecini kolaylastırıp bu iki devletin Katolik halkını muhtemel bir Sırp katliamına karsı 
korurken, aynı tutumu Bosna-Hersek Müslümanları için göstermemesi çifte standart olarak degerlendirilmistir. Bkz.Turan Güngör, “Bosna-Hersek ve Balkanlar”, Sızıntı 
Dergisi, Ekim 1995 Yıl :17 Sayı :201, 
http://www.sizinti.com.tr/arsiv.php?ARSIVAYRINTI&SAYIID=201 E.T. 31.08.2008. 
1 Diego E. Arria, “Bosna’daki Soykırımın Uluslararası Toplumca Örtbas edilmesinde Son Perde: Kusursuz Cinayet Srebrenitsa”, Uluslararası Suçlar Bosna-Hersek Örnegi, Haz: 
Sevin Elekdağ ve Erhan Türbedar, ASAM- KSAREN y., 2008, Ankara, s. 50. 
2 Fabian Schmidt, “Uluslararası toplumun Bosna Hersek Karnesi”, http://www.dwworld.de/dw/article/0,2144,2521377,00.html, E.T 30.09.2008. 
3 Jane M. O. Sharp, “Dayton Report Card” International Security, Vol. 22, No. 3 (Winter, 1997-1998), s. 116. 
4 Ahmed Zilic, “The Dayton Agreement: Challenges of Change”, speech at International Conference, Berlin, September 12 and 13, 2003, s.2. 
http://www.suedosteuropagesellschaft.com/pdf-berlin/zilic.pdf, E.T.05.09.2008. 
1 TBMM, http://www.tbmm.gov.tr/ul_kom/bosna-hersek/bh_siyasi_idari.htm, E.T. 29.08.2008. 
2 Zilic, a. g. e. , s. 3-4. 
3 OHR, Constitution of Bosnia and Herzegovina, 
http://www.ohr.int/dpa/default.asp?content_id=372 
1 Zilic, a. g. e. , s. 3-4. 
2 Çelik, a. g. e. , s. 75. 
3 OHR, The General Framework Agreement, 
http://www.ohr.int/dpa/default.asp?content_id=379 E.T. 09.09.2008 
4 Pazarcı, a. g. e. , s. 161. 
5 Aynı eser, s. 162. 
1 Allison Stewart, “The International Community in Bosnia: Enduring Questions of Legitimacy”, Chinese Journal of International Law (2006), Vol. 5, No. 3, s. 756. 
2 Paola Gaeta, “The Dayton Agreements and International Law”, European Journal of International Law, no.7, 1996, s. 158-159. 
3 Latif, a.e., s. 130. 
1 OHR, Agreement on Civilian Implementation, 
http://www.ohr.int/dpa/default.asp?content_id=366 E.T.09.09.2008 
2 Caner Sancaktar, “Dayton Barış 
Anlasması'nın 10. Yılında Bosna-Hersek”, 
http://www.tasam.org/index.php?altid=1316 E.T.11.09.2008. 
3 Stewart, a. g. e. , s. 758. 
1 Bonn Yetkileri, Barış Uygulama Konseyi’nin 1997 yılında Bonn’da aldıgı kararına dayanmaktadır. Buna göre Yüksek Temsilci, yasal 
yükümlülüklere ve Dayton Barış Antlasması’na uymayan resmî görevlileri görevlerinden alabilir. Ayrıca Bosna-Hersek’in ilgili kurumları 
bazı gerekli yasaları yapmadıgında, Yüksek Temsilci’ye söz konusu yasaları dayatma yetkisi de tanınmıstır. Bosna-Hersek Yüksek Temsilcisi’nin 
1997’de genisletilen bu yetkileri ‘‘Bonn yetkileri’’ olarak adlandırılmaktadır. Bosna-Hersek’te görev yapmış degisik yüksek temsilciler 2006 yılının 
sonlarına kadar Bonn yetkilerine yaklasık 150 kez basvurmustur. Türbedar, a. g. e, s. 40. 
2 Yürür, a. g. e. , s.171-172. 
3 Türbedar, Kosova’nın bagımsızlıgı… s. 40. 
4 Erhan Türbedar, “Bosna-Hersek’te Anayasa Degisikligi: Normal Bir Devlete Dönüsme Umudu”, Stratejik Analiz, Cilt 2, Sayı 25, Mayıs, 2002, s. 39. 
1Mirzet Mujezinovic, “ Avrupa Birligi’nin Bosna Hersek Politikasında Yeni Gelismeler”, 
http://www.usakgundem.com/yazarlar.php?id=755&type=16 E.T.30.09.2008. 
2 Gaeta, a.g.e., s. 163. 
3 Sharp, a.g.e. , s. 102. 
4 Richard Caplan, “Assessing the Dayton Accord: The Structural Weaknesses of the 
General 
Framework Agreement for Peace in Bosnia and Herzegovina”, Diplomacy & Statecraft, 
Vol.11, No.2 Published By Frank Cass, London (July 2000), s. 222-223. 
1 Pınar Yürür, “Balkanlar’da Uluslararası Himaye Yönetimleri: Bosna-Hersek Örnegi”, Avrasya Dosyası, Cilt 14, Sayı 1, 2008, s. 169-171. 
2 Cüneyt Yenigün-Ümit Hacıoglu, “Bosna-Hersek: Etnik Savas, Eksik Antlasma”, Dünya 
Çatısma Bölgesi, Ed: Kemal nat, Burhanettin Duran, Muhittin Ataman, Nobel y., 2004, Ankara, s. 191. 
1 Sharp, a.g.m. s .115. 
2Southest European Times, BM Raporunda Bir Milyon Bosnalı Mültecinin Döndügü Bildirildi, 
http://www.setimes.com/cocoon/setimes/xhtml/tr/features/setimes/newsbriefs/2003/02/03 0206-IVAN-004 E.T. 28.09.2008 
3 Ayhan Demir, “Dayton, Bosna`nın ilerlemesini engelliyor!”, 
http://www.tumgazeteler.com/?a=4144093 E.T.30.09.2008. 
4 Düsünce Gündemi, BALKANLAR: Dayton Anlasması İflas mı Etti?, 
http://www.dusuncegundem.com/sayi-1/balkanlar-dayton-anlasmasi-iflas-mi-etti.html 
1 Richard Holbrooke, Bir Savası Bitirmek, çev: Belkıs Çorakçı Disbudak, Türkiye İş Bankası y., 1999, İstanbul, s. 439-440. 
2 Holbrooke, a. g. e. , s.437-438. 
3 Erhan Türbedar, “Kosova’nın Bagımsızlıgının Sırbistan, Bosna-Hersek ve Makedonya’ya Etkileri”, Avrasya Dosyası, Cilt 14, Sayı 1, 2008, s. 43. 
4 Rona Aybay, “Bosna-Hersek nsan Hakları Mahkemesinin Srebrenitsa Kararı”, Uluslararası Suçlar Bosna-Hersek Örnegi, Haz: Sevin Elekdağ 
ve Erhan Türbedar, ASAM - İKSAREN y., 2008, Ankara, s. 101. 
1 Erhan Türbedar, “Bosnaklar Endiseli”, 27 aralık 2006, 
http://www.asam.org.tr/tr/yazigoster.asp?ID=1350&kat1=23&kat2= E.T. 01.10.2008. 
2 Türkatak, “Dodik, Dayton’ın Verdigi Yetkileri Kötüye Kullanıyor!” 23.09.2008, 
http://www.turkatak.gen.tr/index.php?option=com_content&task=view&id=3682&Itemid=2, E.T. 01.10.2008. 
1 Sancaktar, a.g.m (web). 
1 Don Hays and Jason Crosby,“From Dayton to Brussels Constitutional Preparations for Bosnia’s EU accession”, United States Institute of Peace, Special Report 175, october 
2006, s. 3-4. Ayırca bkz. Venice Commission, Opinion on the Constitutional Situation in Bosnia and Herzegovina and the Powers of the High Representative 
http://www.venice.coe.int/docs/2005/CDL-AD(2005)004-e.asp E.T. 30.09.2008. 
2 Aynı eser, s. 5. 
3 Mirzet Mujezinovic, “Bosna Hersek Parlamentosu (Sözde) Anayasa Degisikliklerini Reddetti”, 28.04.2006, 
http://www.usakgundem.com/yazarlar.php?id=297&type=16 E.T. 29.09.2008. 
1 Mirzet Mujezinovic, “Dayton Sonrası Bosna Hersek’te Anayasal Düzen”,18.04.2007, 
http://www.usakgundem.com/yazarlar.php?id=669&type=16 E.T. 29.09.2008. 
2 Southest European Times, 
http://www.setimes.com/cocoon/setimes/xhtml/tr/infoCountryPage/setimes/resource_centre/bios/lajcak_miroslav?country=BiH E.T. 28.09.2008. 
1 Mirzet Mujezinovic, “Avrupa Birligi’nin Bosna Hersek Politikasında Yeni Gelismeler”, 
http://www.usakgundem.com/yazarlar.php?id=755&type=16 E.T. 29.09.2008. 
2 Hürriyet Gazetesi, “Karadzic: Holbrooke ölümümü istiyor”, 2 Agustos 2008, 
http://www.hurriyet.com.tr/dunya/9568605.asp E.T. 30.09.2008. 
3 Hürriyet Gazetesi, “Karadziç Holbrooke için mahkemeye basvurdu”, 
http://www.hurriyetim.at/?navi=sonarticle&banner=0&docid=9600286&cat=3209 E.T. 
30.09.2008.ler Enstitüsü Dergisi, 2008, Cilt:1, Yıl:9, Sayı:16, 
1 European Commission, Main steps towards the EU, 
http://ec.europa.eu/enlargement/potential-candidatecountries/bosnia_and_herzegovina/eu_bosnia_and_herzegovina_relations_en.htm E.T. 
30.09.2008. 
2 Mirzet Mujezinovic, “Bosna Hersek’in AB Yolundaki Zorlukları”, 
http://www.turkishweekly.net/turkce/yazarlar.php?type=12&id=209 E.T.29.09.2008. 
3 Mirzet Mujezinovic, “Bosna Hersek AB Yolunda Büyük Bir Adım Attı”, 
http://www.usakgundem.com/yazarlar.php?type=16&id=957 E.T.29.09.2008. 
1 European Commission, Main steps towards the EU, (web) 
2 AB Haber, AB Bosna'ya vizeyi kaldırmayı planlıyor, 
http://www.abhaber.com/haber.php?id=22065 E.T. 01.10.2008. 
3 Antonio Cassese, “Lahey'den hukuki bir katliam...”, 
1 http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=214635&tarih=04/03/2007 E.T. 
02.10.2008. 
2 Haber Aktüel, Bosna Sırp Cumhuriyeti özür diledi, http://www.haberaktuel.com/BosnaSirp-
Cumhuriyeti-ozur-diledi-haberi-61360.html E.T. 02.10.2008. 


KAYNAKÇA 

AB Haber, AB Bosna'ya vizeyi kaldırmayı planlıyor, 

http://www.abhaber.com/haber.php?id=22065 , E.T. 01.10.2008. 
Arria, Diego E. , “Bosna’daki Soykırımın Uluslararası Toplumca Örtbas 
Edilmesinde Son Perde: Kusursuz Cinayet Srebrenitsa”, Uluslararası Suçlar Bosna-Hersek Örnegi, Haz: Sevin Elekdağ ve Erhan Türbedar, ASAM-İKSAREN y., Ankara , 2008. 
Aybay, Rona, “Bosna-Hersek nsan Hakları Mahkemesinin Srebrenitsa Kararı”, Uluslararası Suçlar Bosna-Hersek Örnegi, Haz: Sevin 

Elekdağ ve Erhan Türbedar, ASAM- KSAREN y., Ankara, 2008. 

Babuna, Aydın, “Tarih Boyunca Bosnaklar: Kimlik ve Soykırım”, Uluslararası Suçlar Bosna-Hersek Örnegi, Haz: Sevin Elekdağ ve Erhan Türbedar, ASAM- KSAREN y., Ankara, 2008. 

Bagcı, Hüseyin , “Bosna-Hersek: Soguk Savaş Sonrası Anlasmazlıklara Giris", A.Ü. DTCF Dergisi, Cilt XVI, Sayı 27, Ankara, 1994. 

Caplan, Richard, “Assessing the Dayton Accord: The Structural Weaknesses Of The General Framework Agreement For Peace In 
Bosnia and Herzegovina”, Diplomacy & Statecraft, Vol.11, No.2 Published By Frank Cass, London (July 2000). 

Cassese, Antonio, “Lahey'den hukuki bir katliam...”, 
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=214635&tarih=04/03/2007 E.T. 02.10.2008. 

Çelik, Edip F. , Milletlerarası Hukuk, Birinci Kitap, Filiz Kitabevi, 2. Baskı, İstanbul, 1987. 

Demir, Ayhan, “Dayton, Bosna`nın ilerlemesini engelliyor!”, 
http://www.tumgazeteler.com/?a=4144093 E.T.30.09.2008. 

Elekdag, Sevin, “Uluslararası Adalet Divanı’nın Kararı: Soykırım Hukukuna Önemli Bir Katkı”, Uluslararası Suçlar Bosna-Hersek 
Örnegi, Haz: Sevin Elekdağ ve Erhan Türbedar, ASAM İKSAREN y. , Ankara, 2008. 
European Commission, Main steps towards the EU, 
http://ec.europa.eu/enlargement/potential-candidatecountries/bosnia_and_herzegovina/eu_bosnia_and_herzegovina_r 
elations_en.htm E.T. 30.09.2008. 

Evans, Graham ve Newnham, Jeffrey, Uluslararası liskiler Sözlügü, çev: H.Ahsen Utku, Gökkubbe y., , stanbul, 2007. 

Gaeta, Paola, “The Dayton Agreements and International Law”, European Journal of International Law, no.7, 1996. 

Güngör, Turan, “Bosna-Hersek ve Balkanlar”, Sızıntı Dergisi, Ekim 1995 Yıl :17 Sayı :201, 
http://www.sizinti.com.tr/arsiv.php?ARSIVAYRINTI&SAYIID= 201 E.T. 31.08.2008. 

Haber Aktüel, Bosna Sırp Cumhuriyeti özür diledi, 
http://www.haberaktuel.com/Bosna-Sirp-Cumhuriyeti-ozurdiledi-
haberi-61360.html , E.T. 02.10.2008. 

Hays, Don and Crosby, Jason, “From Dayton to Brussels Constitutional Preparations for Bosnia’s EU accession”, United States Institute 
of Peace, Special Report 175, october 2006. 

Holbrooke, Richard, Bir Savası Bitirmek, çev: Belkıs Çorakçı Disbudak, Türkiye ş Bankası y., stanbul, 1999. 

Hürriyet Gazetesi, “Karadzic: Holbrooke ölümümü istiyor”, 2 Agustos 
2008, http://www.hurriyet.com.tr/dunya/9568605.asp E.T. 
30.09.2008. 

Hürriyet Gazetesi, “Karadziç Holbrooke için mahkemeye basvurdu” 
http://www.hurriyetim.at/?navi=sonarticle&banner=0&docid=96 
00286&cat=3209 E.T. 30.09.2008. 

Latif, Dilek, “Etnik Çatısma Sonrası Barıs nsası Ne Kadar Mümkün? Dayton Sonrası Bosna ve Hersek”, Kıbrıs Yazıları, Sayı 3 / Yaz-Güz 2006. 
Konjikusiç, Davor, “Jasenovac gerçegini gözler önüne sermeyi amaçlayan sergi” 08/01/07, http://www.setimes.com/ 
E.T.31.08.2008. 

Mujezinovic, Mirzet, “Avrupa Birligi’nin Bosna Hersek Politikasında Yeni Gelismeler”, 
http://www.usakgundem.com/yazarlar.php?id=755&type=16. 

E.T. 29.09.2008. Mujezinovic, Mirzet, “Bosna Hersek’in AB Yolundaki Zorlukları”, 
http://www.turkishweekly.net/turkce/yazarlar.php?type=12&id=2 09 E.T.29.09.2008. 

Mujezinovic, Mirzet, “Bosna Hersek AB Yolunda Büyük Bir Adım Attı”, 
http://www.usakgundem.com/yazarlar.php?type=16&id=957 E.T.29.09.2008. 

Mujezinovic, 
Mirzet, “Bosna Hersek Parlamentosu (Sözde) Anayasa Degisikliklerini Reddetti”, 28.04.2006, 
http://www.usakgundem.com/yazarlar.php?id=297&type=16. E.T. 29.09.2008. 

Mujezinovic, Mirzet, “Dayton Sonrası Bosna Hersek’te Anayasal Düzen”,18.04.2007, 
http://www.usakgundem.com/yazarlar.php?id=669&type=16 E.T. 
29.09.2008. 

Mujezinovic, Mirzet, “ Avrupa Birligi’nin Bosna Hersek Politikasında Yeni Gelismeler”, 
http://www.usakgundem.com/yazarlar.php?id=755&type=16, 
E.T.30.09.2008. 

OHR, The General Framework Agreement, 
http://www.ohr.int/dpa/default.asp?content_id=379 E.T. 09.09.2008. 

OHR, Agreement on Civilian Implementation, 
http://www.ohr.int/dpa/default.asp?content_id=366 E.T.09.09.2008. 

Pazarcı, Hüseyin, Uluslararası Hukuk Dersleri, Turhan Kitabevi, Ankara, 1998. 

Sancaktar, Caner, “Dayton Barış Anlasması'nın 10. Yılında Bosna-Hersek”http://www.tasam.org/index.php?altid=1316 E.T.11.09.2008. 

Schmidt, Fabian, “Uluslararası Toplumun Bosna Hersek Karnesi”, 
http://www.dw-world.de/dw/article/0,2144,2521377,00.html E.T. 30.09.2008. 

Serbian Network, 
http://www.srpska-mreza.com/History/ww2/ustashi.html E.T. 31.08.2008. 

Sharp, Jane M. O. , “Dayton Report Card” International Security, Vol. 22, No. 3 (Winter, 1997-1998). 

Stewart, Allison, “The International Community in Bosnia: Enduring Questions of Legitimacy”, Chinese Journal of International Law 
(2006), Vol. 5, No. 3. 

Southest European Times, BM Raporunda Bir Milyon Bosnalı Mültecinin Döndügü Bildirildi, 
http://www.setimes.com/cocoon/setimes/xhtml/tr/features/setimes/newsbriefs/2003/02/030206-IVAN-004 E.T. 28.09.2008. 

Southest European Times, 
http://www.setimes.com/cocoon/setimes/xhtml/tr/infoCountryPag 
e/setimes/resource_centre/bios/lajcak_miroslav?country=BiH E.T. 28.09.2008. TBMM,
http://www.tbmm.gov.tr/ul_kom/bosnahersek/bh_siyasi_idari.htm, E.T. 29.08.2008. 
Türbedar, Erhan, “Kosova’nın Bagımsızlıgının Sırbistan, Bosna-Hersek 
ve Makedonya’ya Etkileri”, Avrasya Dosyası, Cilt 14, Sayı 1, 2008. 

Türbedar, Erhan, “Bosna-Hersek’te Anayasa Degisikligi: Normal Bir Devlete Dönüsme Umudu”, Stratejik Analiz, Cilt 2, Sayı 25, Mayıs, 2002. 

Türbedar, Erhan, “Bosnaklar Endiseli”, 27 aralık 2006, 
http://www.asam.org.tr/tr/yazigoster.asp?ID=1350&kat1=23&kat2 E.T. 01.10.2008. 

Viyana Andlasmalar Hukuku Sözlesmesi 22 Mayıs 1969, BM Enformasyon Merkezi UNIC-Ankara 
http://www.un.org.tr/unic/doc_pdf/Viyana_69.pdf E.T.26.08.2008. 

Türkatak, “Dodik, Dayton’ın Verdigi Yetkileri Kötüye Kullanıyor!” 23.09.2008, 


http://www.turkatak.gen.tr/index.php?option=com_content&task=view&id=3682&Itemid=2 E.T. 01.10.2008. 

Venice Commission, Opinion on the Constitutional Situation in Bosnia and Herzegovina and the Powers of the High Representative, 
http://www.venice.coe.int/docs/2005/CDL-AD(2005)004-e.asp 

E.T. 30.09.2008. Wikipedia, Socialist Federal Republic of Yugoslavia, 
http://en.wikipedia.org/wiki/SFR_Yugoslavia#Foundation E.T.31.08.2008. 

Yenigün, Cüneyt -Hacıoglu, Ümit, “Bosna-Hersek: Etnik Savas, Eksik Antlasma”, Dünya Çatısma Bölgesi, Ed: Kemal nat, Burhanettin Duran, Muhittin Ataman, Nobel y., Ankara, 2004. 

Yürür, Pınar, “Balkanlar’da Uluslararası Himaye Yönetimleri: Bosna-
Hersek Örnegi”, Avrasya Dosyası, Cilt 14, Sayı 1, 2008. 

Zilic, Ahmed, “The Dayton Agreement: Challenges of Change”, speech at International Conference, Berlin, September 12 and 13, 2003, s.2.
http://www.suedosteuropa-gesellschaft.com/pdberlin/zilic.pdf, E.T.05.09.2008. 


***

DAYTON BARIŞ ANTLASMASI VE BOSNA - HERSEK’İN GELECEGİ Bölüm 5

DAYTON BARIŞ ANTLASMASI VE BOSNA - HERSEK’İN GELECEGİ   Bölüm 5

V. Dayton Antlaşmasının Degiştirilmesinde Etkili Olan Faktörler 

Anayasanın 3. Maddesi 3. Paragrafına göre devlet, egemenligini entitelerden almaktadır. Bu durumda entitelerin onayı olmadan devletin uluslararası antlasmalara taraf olması mümkün degildir. Tüm yasalar Halk Meclisi ve Temsilciler Meclisi’nden olusan iki meclisten geçmesi gerekmektedir. 
Ayrıca kararlar Temsilciler Meclisindeki her entite temsilcisinin en az üçte bir onayı alındıktan sonra alınabilmektedir. Bu düzenleme, yasama faaliyetinin sadece etnik çıkarlara degil aynı zamanda entite çıkarlarına da uygun olması gerektigini ifade etmektedir. Daha da problemli diger bir durum da Cumhurbaskanlıgı Konseyi tarafından çogunlukla alınan bir kararı onaylayacak parlamentonun çogunlugu tarafından bu kararın “hayati ulusal çıkarlar” a aykırılıgı ilan edilebilmesidir. Bu sekilde ilan edilen bir karar Anayasa Mahkemesi’ne gidebilmekle beraber Mahkeme’nin kendisi de etnik unsurlara göre yapılandıgından karar hakkında aksi sonuç alınması mümkün degildir. Entiteler ise, diger devlet ve örgütlerle uluslararası antlasma yapabilme 
yetkileri bulunmaktadır. Merkezi hükümetin entitlerin onayı olmadan sadece uluslararası hukuk islemlerini degil, ulusal anlamda herhangi bir tasarrufta bulunması da mümkün degildir. Entitelerin merkezi yönetim üzerindeki bu vesayetinin sonucunda BM Yüksek Temsilciliginin denetimine ve müdahalesine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu yönüyle federal yapılı devletlerden de ayrılmakta ve dünyada kendisine özgü bir devlet örnegini sergilemektedir. 

Bu yapının degistirilmesi ve ülkenin normal bir devlet yapısına kavusması için 2005 Mart’ında “Bosna-Hersek’te anayasal statü ve Yüksek Temsilcilik hakkında görüsleri” kapsayan Venedik Komisyonu Raporu yayınlanmıstır. Komisyon simdilik anayasal yapı ve BosnaHersek’nin AB’ye üye olması konusunda dört ana sorun belirlemistir: 

Merkezi hükümetin entitelere karsı zayıflıgı, devletin AB müktesebatını üstlenebilme yetenegini ortadan kaldırmaktadır. 
Antlasmadan kaynaklanan Entite meclislerinin “ulusal hayati çıkarlar” nedeniyle sahip oldugu veto yetkisi, iki kamaralı parlamento ve kolektif cumhurbaskanlıgı sistemi, merkezi yönetimin etkinligini bloke etmektedir. 

Komisyon, merkezi yönetimin faaliyetini bloke edebilecek nitelikteki “hayati ulusal çıkarlar” gerekçe gösterilerek veto yetkisinin kaldırılmasa da en azından bu yetkinin Halk Meclisi’nden Temsilciler Meclisi’ne aktarılmasını ve kolektif cumhurbaskanlıgının kaldırılarak yerine sınırlı yetkilerle yürütme gücünün kendisinde toplandıgı ve dogrudan seçilen tek kisilik cumhurbaskanlıgının kurulmasını tavsiye etmektedir. Komisyon etnisiteye dayanan entitelerin yapısını ulusal kimligin olusmasına engel olarak görmektedir. Entitelerin varlıgını 
ortadan kaldırmanın mümkün olmadıgının farkında olan Komisyon, Bosna-Hersek Devleti’nin merkezilesmeye dogru gayret göstermesini önermektedir. Komisyon sonuç olarak Cumhurbaskanlıgı Konseyi’nin ve Halk Meclisi’nin seçimi ve kompozisyonu Uluslararası İnsan Hakları Sözlesmeleri Düzenlemeleri’ne aykırı oldugunu tespit etmektedir. 1 

BM Yüksek Temsilciligi ve Avrupa Komisyonu basta olmak üzere önemli uluslararası kuruluslar, anayasal degisikligin yapılması gerektigini belirtmektedirler. Bosna-Hersek yöneticileri de uluslararası arabulucuların girisimi ve müdahalesi olmadan anayasal reformu kendi baslarına yapamayacaklarını ileri sürmektedirler. Bosna-Hersek Devletinin Bosnak, Hırvat ve Sırplardan olusan yedi siyasal partinin yetkilileri, Amerikan Barış Kurumu yetkilileriyle Saraybosna’da 2005 Martında olusturdukları çalısma grubu, Viyana Komisyonun tespit ettigi anayasal sorunları tartısmıslardır. Bu görüsmelerde Hırvat ve Bosnak Partileri Venedik Komisyonu’nun çözüm önerisine yakın ve paralel olarak yaklasım sergilerken Sırp entitesinin partisi ise, reforma ihtiyatlı yaklasmış Dayton’la getirilen yapının degistirilmesi halinde Sırp entitesinin varlıgının ortadan kalkacak sürece yol açabilecegini ileri sürmüstür.2 

Beş ay boyunca, uluslararası toplumun “destegi” ile, Bosna Hersek’teki en önemli yedi partinin yetkilileri arasında süren çalısmalar sona ermiş 
ve bir takım degisiklikleri öngören “Anayasa Degisiklikleri Metni” hazırlanmıstır. 

Bosna-Hersek Devleti kurumlarının güçlendirilmesi, giderlerinin azaltılması ve entitelerin etkinliginin zayıflatılması amacıyla yapılması gereken degisiklikler ile ortaya çıkan degisiklikler arasında çok büyük amaç farklılıgı bulunmakta idi. Hazırlanan degisikliklerin olumlu taraflarının yanı sıra, devlet seviyesindeki bakanlık sayısının artırılması, üçlü dönüsümlü baskanlık sisteminin yerine sadece bir baskan ve iki yardımcının bulunacagı sistemin getirilmesi, basbakanın yetkilerinin artırılması gibi, Bosna-Hersek’teki etnik bölünmüslügü, kurumsal 
harcamaların yüksekligi ve en önemlisi Parlamento’daki etnik usulü karar alma sürecinin devam etmesini öngören bu degisikliklere, birkaç partinin olusturdugu “Yurtsever Cephesi” siddetle karsı çıkmıstır. Ancak, gerek ABD, gerekse AB üyesi devletler ve Avrupa Komisyonu’nun yetkililerinin destekledigi degisiklikler, 26 Nisan 2006 tarihinde, Bosna-Hersek Parlamentosu’nun üst kanadı olan Temsilciler Meclisi’ndeki oylamada, gerekli üçte iki çogunluk destegi bulamayıp, reddedilmistir.3 

Venedik Komisyonu gibi Avrupa Parlamentosu, Barış İcra Konseyi gibi uluslararası kurumlar da karmasık anayasal yapının mutlaka degistirilmesi gerektigini vurgulamaktadırlar. Buna ragmen AB, BosnaHersek’in önüne, anayasa degisikliklerini bir kriter olarak koymamaktadır. Bosna-Hersek’te yaptırım gücüne sahip olan AB’nin bunu yapmadıgı sürece ülke mevcut anayasal düzeni içinde çırpınmaya devam edecektir. Gerçekten de Uluslararası Adalet Divanı’nın ülkesindeki savaş suçlularının yakalanması için Sırbistan’a verdigi 26 

Subat 2007 tarihli emrin uygulanması konusunda Sırbistan’ı uyarmak için harekete geçmek isteyen Bosna-Hersek Cumhurbaskanlıgı Konseyi, Sırp 
üyenin “ulusal hayati çıkarlar” kaydını ileri sürmesi bu konuda karar alınmasını önlemistir.1 iç ve dış hukuksal ve siyasal islemlerin gerçeklestirilebilmesi için hem 3 kisiden olusan Cumhurbaskanlıgı Konseyi hem de üst ve entite meclisleri tarafından bu yönde karar alınması gerekmektedir. 

Bosna-Hersek’in sorunlu devlet yapısının üzerinde kontrol yetkisi olan uluslararası Yüksek Temsilciliginin karmasık ve problemli yapıyı degistirmesi ndeki rolünün geç de olsa yürürlüge sokuldugu görülmektedir. Slovak diplomat Miroslav Lajcak’ın 1 Temmuz 2007 tarihinde Bosna-Hersek Yüksek Temsilcisi ve AB Özel Temsilcisi olarak atanması, Dayton’la getirilen yapının artık değiştirilecegi  konusunda ABD ve AB’nin ciddi girisimlerde bulunacagı izlenimi vermektedir. Adı geçen diplomatın atandıgında “son 12 yıldır devam eden barısı uygulama sürecinde atılmış temellerin üzerine insa etmek ve bu devleti AB yoluna saglam bir sekilde sokmak için Bosna-Hersek liderleriyle birlikte 
çalısmak istiyorum” demesi2 bu yöndeki degisimi göstermektedir. Lajcak’ın geldigi günden itibaren Bosnalı Sırp yetkilileri, yeni Yüksek Temsilci’nin Temsilcilige olaganüstü otorite tanıyan Bonn Yetkileri’ni kullanmaması ve sorumlulugu Bosna-Hersek’li siyasetçilere devretmesi gerektigini savunurken, Bosnak ve Hırvat yetkililer, özellikle polis ve anayasa reformunun gerçeklestirilmesi için Lajcak’ın yetkilerini kullanmasında sakınca görmediklerini açıkladılar. 

Bosna-Hersek’li Bosnak, Sırp ve Hırvat yetkililer arasında bu polemik sürerken, hiç kimsenin beklemedigi bir anda Lajcak yetkilerini kullanarak, 10 Temmuz’da, Srebrenica katliamında yer aldıklarından süphelenilen üst düzey bir Bosnalı Sırp polis komutanının görevden alınması ve 36 polis memurunun da açıga alınması yönünde talimat verdi. 

Lajcak, savaş suçluları veya savaş suçu zanlılarının adaletten kaçmasına yardım etmekten sorusturma altında bulunan 93 yetkilinin pasaportlarına el konması talimatını da verdi. Ayrıca, savaş suçu zanlılarının komsu ülkelere kaçmalarını zorlastıracak yasal degisikliklerinin yürürlüge koydugunu da duyurdu. Herkesi sasırtan bu ani uygulamaya ilk destek, AB’nin Dış ve Güvenlik Politikası’nın Yüksek Temsilcisi Javier Solana’dan geldi. Lajcak’ın Bonn Yetkileri’ni kullanmaması gerektigini savunan Bosnalı Sırp yetkilileri de bu uygulamanın Yüksek Temsilciligin yetkileri çerçevesinde oldugu gerekçesiyle desteklediklerini açıkladılar.1 

AB ve ABD’nin bu yönde yeni inisiyatif kullanmalarında bize göre konjonktürel kosullar agır basmıstır. Çünkü Rusya Federasyonu’nun ve Sırbistan’ın karsı çıkmalarına ragmen Kosova’nın bagımsızlıgının desteklenmesi beraberinde Sırp lehinde olmayan politikaların yürütülmesini gerekli kılmaktaydı. Ancak bu süreçten sonra BosnaHersek’te soykırım yaparak insanlık suçu isleyen Radovan Karadzic yakalanıp uluslararası mahkemeye gönderilebildi. Adı geçenin Holbrooke tarafından kendisine yargılanmayacagı güvencesinin verildiginden 
bahisle ABD’nin destegiyle korundugunu belirtmiş olması2, ABD’nin gerçekte Bosna-Hersek’in barış ve istikrarını saglamasından daha çok bölgede kendi lehinde ve çıkarına uygun stratejileri yakalamak oldugunu göstermektedir. Dayton müzakerecisi Holbrooke bunu yalanlasa da Karadzic’in arada geçen onca zamana ragmen yakalanmayıp bu dönemde yakalanması, söz konusu iddiayla ilgili süpheleri artırmaktadır. Ayrıca Karadzic’in mahkemeye basvuruda bulunarak, soykırım suçlamasıyla yargılandıgı davada ABD Dısisleri eski bakanı Albright ile Holbrooke'un da çagrılarak yeminli ifade vermelerini istemesi,3 önemli bir gelismedir. Karadzic’in iddiasının mahkemece tanınması durumunda, ABD’nin soykırımda sorumlulugunu da gündeme getirebilecektir. 

AB ile entegrasyon, Bosna-Hersek’in baslıca amaçlarından biridir. AB’ye üye olacak potansiyel devletlerden Bosna-Hersek’in istikrar ve ortaklık sürecinden geçmesi gerekmektedir. Siyasal diyalogun müsterek aracı olarak degerlendirilen AB-Bosna-Hersek stisari Görev Gücü 1998 yılında kurulmustur. Siyasal ve teknik degisimlerin gerçeklesmesi için merkezi bir forum olusturan bu güç, AB ve Bosna-Hersek arasındaki iliskilere yeni bir boyut kazandırarak yapılacak İstikrar ve Ortaklık Antlasması’yla ilgili müzakerelerin sonuçlanması amacıyla Ocak 2006’da “Reform Süreci İzleme” birimi olarak ismini degistirmistir.1 

14 Aralık 2006 tarihinde de bu konuda Bosna-Hersek ile Avrupa Komisyonu arasında müzakereler tamamlanmıs, fakat SAA (İstikrar ve Ortaklık Antlasması) imzalanamamıstır. Bunun sebebi de, ülkedeki polis teskilatı reformunun gerçeklestirilmemesidir. 

Söz konusu reform için dört temel sart koyan Avrupa Komisyonu’na göre, Bosna-Hersek polis teskilatı yönetiminin devlet düzeyinde olması, devlet bütçesinden finanse edilmesi, siyasetin polis islerine karısmaması ve polis bölgelerinin fonksiyonel olarak çalısacak sekilde belirlenmesi gerekmektedir. 2006 yılının Nisan ayında (Bosnak, Hırvat, Sırp) parti liderleri arasında yapılan görüsmelerde, Avrupa Komisyonu’nun kosullarını karsılayan bir polis reformu konusunda anlasmaya varıldı. Ancak kısa bir süre sonra Bosnalı Sırp partiler söz 
konusu anlasmanın getirdigi bazı yetki kayıplarını asla kabul etmeyeceklerini açıkladılar. Bunların basında, olusturulacak polis teskilatının devlet bütçesinden finanse edilmesi ve Sırp ile Bosnak-Hırvat bölgeleri arasındaki sınırın ortadan kaldırılması gelmektedir. Böylece, Bosna-Hersek Sırp Cumhuriyeti yetkililerinin polis teskilatı üzerinde kontrolü devam edecektir. 

Bu da, savaş suçu zanlılarının o bölgede serbestçe yasamaya devam edecekleri anlamına gelmektedir.2 AB ise öngördügü polis reformunun yasalasmaması halinde SAA müzakerelerine devam edilemeyecegi ve Bosna-Hersek’in AB’yle iliskilerinin olumsuz etkilenecegi uyarısında bulunmustur. Nihayet Sırpların bu tutumuna ragmen 10 Nisan 2008 tarihindeki oturumunda Bosna-Hersek Parlamentosu’nun Temsilciler Meclisi’ndeki 42 milletvekilinden 22’si polis reformunu kabul etti. 19 milletvekili karsı çıkarken 1 milletvekili de çekimser kaldı. Böylece tam üç yıl büyük tartısmalara neden olan polis reformunun ilk ayagı tamamlanmış oldu. Söz konusu kanun teklifinin yasalasabilmesi için Bosna-Hersek Parlamentosu’nun Halklar Meclisi’nde de kabul edilmesi gerekmektedir. Ancak Temsilciler Meclisi’nde kabul edilen reform paketinin bu mecliste de kabul edilecegi ihtimali yüksektir.3 2005 yılının Kasım ayında baslanan SAA müzakereleri bu sekilde sonuçlanmış ve antlasma metni 4 Aralık 2007 yılında parafe edildikten sonra Bosna-Hersek, Avrupa Toplulugu ve üye devletleri tarafından 16 Haziran 2008 tarihinde imzalanmıstır. 

Bu antlasma su konularda gerekli reformların gerçeklesştirilmesini ön görmektedir: 

a) Polis reformu, 
b) Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesiyle tam isbirligi, 
c) Kamu yayıncılıgı ve 
d) Kamu yönetimi reformlarına öncelik verilmesi. 

Onaylama süreci sonuçlanıncaya kadar 1 Temmuz 2008 tarihinde yürürlüge giren Geçici Antlasma, mali konuları kapsayan SAA ile Avrupa Birligi tarafından alınacak önlemlerin yürütülmesini belirleyecektir. Bu antlasma yerinde uygulandıgı takdirde ülkenin AB’ye adaylık statüsüne kapı açmaktadır.1 

AB’nin Bosna-Hersek’le iliskisinde diger dikkat çekici nokta ise, bu devletin vatandaslarına AB’ye vizesiz giriş kolaylıgını tanıması girisimidir. AB, 2008 yılının basından itibaren vize kolaylıgı sundugu Bosna-Hersek'le vizesiz seyahat diyalogunu baslattı. AB Komisyonu'nun adalet ve güvenlikten sorumlu Baskan Yardımcısı Jacques Barrot, vizeden muaf tutulması için Bosna-Hersek'in geri kabul anlasmasını eksiksiz uygulaması, sınır güvenligini garanti altına alması, kaçak göçle, organize suçla ve yolsuzlukla mücadelesini yogunlastırması ve 
biyometrik pasaporta geçmesi gerektigini bildirmistir.2 

AB yönünde yukarıdaki gelismeler göze çarparken, diger önemli gelisme de Bosna-Hersek’te islenen suçlarla ilgili Uluslararası Adalet Divanı’nın verdigi karardır. 1993 yılında Bosna-Hersek tarafından açılan soykırım davasını 2007’de sonuçlandıran Uluslararası Adalet Divanı, Sırbistan Devletini, Srebrenitsa soykırımından dogrudan sorumlu olmak veya soykırıma istirak etmek suçlarından aklamakla birlikte mahkeme, Sırbistan'ın bu soykırımın yapılmasını önleyememekten sorumlu olduguna karar verdi. Bu baglamda mahkeme Sırbistan aleyhinde açılacak muhtemel tazminat davalarının da önünü kesmiş oldu. Mahkemenin “Srebrenitsa'da soykırım yapıldı, ama devlet eliyle degil" 
kararı beraberinde açıkça çeliskiler de barındırmaktadır. Soykırımdan sorumluluk noktasında soykırımı dogrudan yapmak ile soykırımı önlememek arasında ne gibi farkların oldugu hususunda mahkeme ikna edici açıklamada bulunamamıstır. Mahkemenin bu yöndeki kararı Bosnalıların uluslararası yargıya güvenlerine gölge düsürmenin yanı sıra soykırım yapan Sırp militanlarından destegini esirgemedigi o dönemdeki medya tarafından kanıtlanan Sırbistan’ın bu sekilde aklanması3 benzer durumdaki devletleri de cesaretlendirecektir. 

Kararın açıklanmasından iki gün sonra Sırp Cumhuriyeti entitesi “Bosna-Hersek'teki savaş sırasında Sırp olmayanlara karsıislenen suçlara iliskin derin üzüntülerini ifade eder ve bu suçlara istirak eden herkesi kınar” seklinde yaptıgı açıklama ile özür dilerken soykırım tabirini kullanmaması1 dikkat çekici olmakla beraber, savaş suçlularının yakalanmasında azami gayret göstermesi ve mahkemeyle tam isbirligi yapması durumunda diger gruplarla iliskilerin iyileşmesine ve entegrasyona hizmet edecektir. 

6 CI BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR


****

DAYTON BARIŞ ANTLAŞMASI VE BOSNA - HERSEK’İN GELECEĞİ Bölüm 4

DAYTON BARIŞ ANTLASMASI VE BOSNA - HERSEK’İN GELECEGİ   Bölüm 4


IV. Dayton Antlaşması’nın Getirdiği Sorunlar 

Dayton antlasması iki siyasal faktörde destek bulmaktadır: Bunlardan biri, kan dökülmesinin ve yıkımın engellemesi konusunda tarafların iradesi, digeri de ABD’nin Avrupa’daki krizlerde siyasi kontrol ve liderligini sürdürmek istemesi.2 Antlasma, 1995 Ekimindeki ateskesi kodifiye ederek yeni çatısmaları engellemek ve Bosna-Hersek’e uluslararası alanda bir kisilik kazandırmakla beraber getirdigi sistemle sürdürülebilir ve sürekli bir barısı henüz tesis edememistir. Savaş boyunca Batının yatıstırma egilimine uygun olarak bu antlasma bir yönüyle saldırganları ödüllendirmiş ve milliyetçi liderleri iktidarda bırakmıstır. Bu liderler uzlasma ve entegrasyonun önünü tıkamıs, mültecilerin ülkelerine dönmelerini engellemiş ve kisileri yerlerinden sürmüslerdir. Antlasmanın karsı karsıya bulundugu önemli handikaplar sunlardır: Antlasma NATO gücüne dayanmakla birlikte, merkezi kurumlarla birlikte uniter devleti ayrı ayrı ordulara sahip iki ayrı entiteye bölmesi, kuvvet sınırlandırmasını öngörmesi ve önemli hukuksal bosluklarıyla birlikte antlasmanın iyi koordine edilmeyen sivil ve askeri 
yönlerinin yetersiz olması.3 

Bu antlasmanın dört önemli yapısal zayıflıgı bulunmaktadır:4 

Birincisi, her ne kadar Bosna-Hersek Devleti’nin üniterligini görünüste 
desteklemesine ragmen, ülkenin bölünmüş halini etkinlestirmekte ve entegrasyonu zorlasmaktadır. İki entite farklı vatandaslık, farklı yönetim 
yapısıyla her biri devlet olmanın bir çok imtiyazından faydalanmaktadır. Merkezi yapının fonksiyonları o kadar düsük seviyededir ki entitelerde yasayan kisilerin tek devletin vatandasları olduguegilimi bulunmamaktadır. Bu da tek bir devletin kimlik bilincini önemli ölçüde zayıflatmakta ve üniter yapının yolunu tıkamaktadır. 

İkincisi, antlasma etnisiteyi onaylamaktadır. 

Üçüncüsü, antlasma barısın sivil yanını düzenlemekle beraber barısın askeri ve güvenlik yönü üzerinde daha çok durmaktadır. 

Dördüncüsü ise, antlasmanın öngördügü siyasal, sosyal ve ekonomik yeniden yapılanma süreci antlasmanın hedefinin göz ardı edilecek sekilde yürütülmekte dir. 


Antlasmanın askeri konulara ve güvenlige iliskin maddeleri uygulanırken, sosyal, ekonomik ve siyasi alanlardaki hükümlerinin yerine getirilmesinde arzulanan hedeflere tam manasıyla ulasılamadıgı görülmektedir. Antlasmayla gelen fiili barış henüz bozulmamış olmakla beraber, tarafların kendi inisiyatifi dısında dış güçlerin zorlamasıyla imzalanan antlasma ileride savasın tekrar patlak vermesine neden olacak hükümleri de içermektedir. Gerek toprak paylasımı gerek devlet yapısından tatmin olmayan Sırpların ve Hırvatların ellerine imkân geçtigi takdirde Sırbistan ve Hırvatistan’la birlesme niyetlerini korumaları nihai barısın önünde bir tehdit olarak degerlendirilmektedir. Bosnaklar ve Hırvatların bir federasyon çatısı altında birlesmeleri uygun görülmüsken, savası baslatan halk olarak kabul edilen Sırpların etnik temizlik politikalarıyla belirlenen sınırlarının antlasma ile bir cumhuriyet olarak onaylanmış olması antlasmanın en zayıf yönlerinden birini olusturmaktadır. 

Çok esnek bir merkezi hükümetin yanı sıra üç üyeli cumhurbaskanlıgı, merkeze ve entitelere ait olmak üzere üç adet parlamento, 10 kanton meclisi ve Brcko özel yönetimin meclisi ve benzer sekilde üç adet yargı mercii ve kantonlar ile Brçko’ya ait alt meclisler bulunmaktadır. BM yüksek Temsilcilerinden eski temsilcisi Paddy Ashdown’un deyimiyle “Bosna-Hersek en az 1200 yargıç, 760 yasa yapıcı, 180 Bakan ve 4 hükümete sahiptir” Devlet gelirlerinin yıllık 
yüzde 40’tan fazlası bu çok yapılı devlet sistemine harcanmaktadır. Bu bakımdan uluslararası yardımlarının çogu devletin ekonomik gelismesi için kullanılama maktadır. 1 

Dayton Antlasması Bosna-Hersek’in tarihsel, sosyal ve etnik gerçekligini ve bölge devletleriyle olması gereken denge unsurunu göz ardı etmistir. Savaş 
süresince yogun etnik kıyımın yasandıgı Visegradd, Srebrenica, Zvornik, Foça ve Drina boyundaki Bosnak bölgelerin Sırp Cumhuriyeti toprakları olarak tescil edilmesi, bu antlasmanın önemli dengesizliklerinden biridir. Etnik temizlik yapılan yerlere Sırplar ve Hırvatlar yerlestirilerek “bölge açma” politikası yürütülmüstür. Dayton’da bu gerçeklik göz ardı edilerek bu sekilde yerlesen halklara “bölge halkları” olarak kabul edilmiş ve bu sosyal dagılım üzerine antlasma düzenlenmistir.2 Bosna-Hersek topraklarının % 51’ni BosnakHırvat 
Federasyonu’na, % 49’nu Sırp Cumhuriyeti’ne tahsis eden antlasmadan aslında Bosnaklar oldugu gibi Sırp ve Hırvatlar da memnun degildir. 


Bosnak Federasyonu, Sırp Cumhuriyeti’nde yerlerinden edilmiş Müslümanların eski yerlesimlerine dönmeleri isterken Sırplar ise buna karsı çıkmaktaydı.1 
Bununla birlikte Antlasmanın Ek-7 bölümü, yerlerinden ayrılmak zorunda kalan bütün insanların eski yerlesim yerlerine dönmeleri konusunda düzenleme getirmekteydi. Sırp tarafının engellemelerine ragmen geri dönüş gerçeklesmiş olmakla birlikte henüz tam yeterlilikte degildir. 2003 yılında BM Mülteciler Yüksek Komiserligi (BMMYK) tarafından yayınlanan bir rapora göre, 1995'ten bu yana bir milyon dolayında mülteci, diger bir deyisle Bosna-Hersek'teki çatısmalar sırasında evini terk etmek zorunda kalan insanların neredeyse yarısı evlerine döndü. Bu kisilerin 400 bin kadarı, etnik azınlık olarak tanımlanacakları yerlere geri döndüler. 2002 yılında, bir rekor kırılarak sekiz yıl ya da daha uzun bir zaman önce yurtlarını terk etmek zorunda kalan 102 bin kisinin evlerine geri dönmesi saglanmıstı. BM yetkilileri tarafından 5 Subat 2003 günü yapılan açıklamada, geri dönüslerin 2003'te de sürmesinin beklendigi belirtildi. Artan dönüş rakamları, ülkedeki durumun gelismesine ve yetkililerin yurtlarını terk eden kisilerin evlerine yasadısı bir biçimde yerlesen kisileri buralardan çıkartmak için gösterdikleri çabaya baglanıyor. BMMYK raporunda, 367 bin dolayında 
Bosnalının hâlâ yurtlarından ayrı yasadıgı, savaş sırasında ülkesini terk eden kisilerin bir milyondan fazlasının ise hâlen yurt dısında oldugu tahmin ediliyor.2 Oysa 2008 yılında Bosna-Hersek Baskanlık Konseyi`nin Müslüman üyesi Haris Silayciç ile yapılan bir görüsmede3 yarım milyondan fazla Bosnalının yurtdısında yasadıgı, çogunun evlerine dönmedigi gerçegine dikkat çekilmistir. Bu da antlasmanın Ek-7 bölümünün 13 yılı askın sürede yeterince uygulanmadıgını ortaya çıkartmaktadır. 

Özerk Brcko Bölgesinin nihai statüsünün belirlenmemiş olması, topluluklar arasında etnik kin ve nefretin halen devam etmesi, altyapı, egitim, saglık, yeni konut ve iş alanı yaratma konularında asılması gereken büyük engeller Dayton Anlasması’nın diger basarısız yönleri arasında sayılmaktadır.4 Antlasmanın Amerikalı müzakerecisi Richard Holbrooke’a göre; Dayton’un getirdigi federasyon sistemi tek multi etnik yapının sürdürülmesinde en optimal yol olmasından kaynaklanmakyadı. 

Ülkeyi etnik çizgilere göre bölmek hem çok büyük mülteci akınına sebep olacaktı hem de ülkenin pek çok yerinde azınlık grupları halinde yasayan Sırplar, Hırvatlar ve Müslümanlar evlerinden kaçmak zorunda kalacagı için toprak ve ev paylasımından dolayı çatısmaların yeniden baslaması kaçınılmaz olacaktı.1 Buna karsın, Bosna-Hersek tek devlet halinde varlıgını sürdürse de Holbrooke, antlasmada bazı zaaf ve kusurların oldugunu kabul etmektedir. Ona göre; bu antlasmanın en ciddi kusuru bir tek ülkede birbirine düsman olan Sırp ordusuyla Hırvat-Müslüman Federasyonu olmak üzere iki orduyu bırakmasıdır. Bunun nedeni, görüsmeler sırasında NATO, tarafların silahtan arındırmayı bir görev 
mecburiyeti olarak üstlenmemesidir. kinci kusur ise; Sırp kesiminin “Sırp Cumhuriyeti” adının sürdürmesine izin verilmesidir. Bu ismin verilmemesi gereken büyük bir ödün oldugu sonradan kendisi tarafından da anlasılacaktır.2 Çünkü özellikle, Kosova’nın bagımsızlıgını engellemek isteyen Sırbistan, Bosna-Hersek’teki Sırp Cumhuriyetinin de bagımsız bir devlete dönüsebilecegi veya Sırbistanla birlesebilecegi sinyalini vermesinin yanı sıra Bosnalı Sırplar da bu konuda aynı paralelde politika izlemistir3. Kosova’nın bagımsızlıgı karsısında Sırpların bu tutumu Dayton Antlasması’nın zorunlu olarak degistirilmesini de gündeme getirmistir. 

Aslında İngilizce olarak yazılmış Dayton Antlasması’nın yerel dillere resmi çevirisi yapılmamış olması da önemli sorun olarak dikkat çekmektedir. “Republika Srpska” deyimi ngilizce metinde de bu Sırpça biçiminde kullanılmıstır. Bu deyimin Dayton Antlasması’yla kurulacak yeni Bosna-Hersek Devleti’ni 
olusturan parçalardan biri olan Sırp etnik grubunun egemenligindeki Cumhuriyet ile “Eski Yugoslavya”’nın parçalanması üzerine 1992 yılında kurulmuş olan “yeni” Yugoslavya’nın iki biriminden biri olan Sırbistan Cumhuriyeti’ni ayırt etmek için kullanıldıgı4 ileri sürülmüstür. Böyle bir gerekçelendirme ileride 
sorunlara yol açması ihtimali dikkate alınırsa kanaatimizce isabetli degildir. Gerçekten böyle bir adlandırma bir yönüyle Bosna-Hersek Devleti’ndeki Sırp entitesi ile Yugoslavya’daki Sırbistan Cumhuriyeti’nin ileride birlesmesine daha fazla hizmet edecektir. Gerçekten de adeta devlet içinde bir devlet olan Bosna-Hersek topraklarının yüzde 49’una karsılık gelen Sırp Cumhuriyeti vatandaslarının Saraybosna’yı degil, Belgrad’ı baskent olarak kabul ettigi önceden de bilinmektedir. 

Kosova’nın gelecekteki statüsü üzerine müzakereler baslayınca, Belgrad daha açık bir sekilde Sırp Cumhuriyeti’ni kendi amaçlarına yönelik kullanmaya baslamıstır. “Kosova bagımsız olursa, Sırp Cumhuriyeti de bagımsız olabilir” kartı üzerinde oynayan Belgrad, Bosna-Hersek’in içislerine karısmaya devam etmektedir. Dahası, Sırp Cumhuriyeti’yle “özel iliskiler” gelistirmiş olması dısında, Belgrad’ın son zamanlarda Bosna-Hersek’in daha küçük bu 
biriminin “ekonomik atardamarlarını” satın alma stratejisiyle mesgul oldugu gözleniyor. Örnegin, 5 Aralık 2006’da Sırbistan telekom sirketi, Sırp Cumhuriyeti telekom sirketinin yüzde 65 hissesini, oldukça yüksek bir fiyattan satın almıstır. Bu yatırım kararının ekonomik degil, siyasi oldugu yönünde yaygın bir inanç var.1 

Sırp entitesinin zaman zaman anayasaya aykırı faaliyetlerinin oldugu da gözlemlenmektedir. Nitekim entite hükümeti’nin, ‘yakın zaman önce 
aldıgı bir karar sonrası Brüksel'de açılmakta olan Temsilciligin ardından, ve Washington’da da temsilcilik açılacagını’ duyurması tepkilere yol açmıstır. Bosna-Hersek Baskanlık Konseyi Dönem Baskanı Haris Silajdzic, 14 Eylül 2008’de Saraybosna'da yaptıgı bir basın toplantısında, "Sırp Cumhuriyeti’nin Bosna-Hersek anayasasını ihlal ettigini ve bagımsız bir devlet gibi davrandıgını" ifade etmistir. Milorad Dodik baskanlıgındaki Sırp hükümetinin, merkezi otoritenin yetki alanına girecek temas ve girisimlerde bulundugunu kaydeden Haris Silajdzic, ülkenin dış politikasında belirleyici tek merciinin kanunen Bosna-Hersek Devleti oldugunu vurgulamıstır.2 

Sırp Cumhuriyeti’nin Anayasa’yı ihlal eden otonom davranıslarına, Yüksek Temsilcilik tarafından müdahale edilmeyerek kayıtsız kalınması da dikkati çekmektedir. İstedigi takdirde yöneticileri de görev alabilen geniş yetkiye sahip olan Yüksek Temsilcilik devletin karar alma sürecine fazla müdahale etmemesi bir yönden entiteler arasında çözülmesi gereken bir sorun olarak düsünüldügünden bu konudaki sorunlar da çözümsüz kalmaktadır. Bosna-Hersek’te yasanılan sorunların Yüksek Temsilcilik ve EUFOR tarafından 
çözülemediginden bahisle bu güçlerin Bosna-Hersek’i adeta ABD ve AB’nin bir “manda yönetimi” haline getirdigi dile getirilmektedir. Bosna-Hersek’in siyasi alanda bagımsızlasması ve demokratiklesmesi, iktisadi alanda gelismesi ve sosyal-politik alanda barısın güçlenmesi için altı politikanın uygulanması önerilmektedir: 

(a) ABD ve Avrupalı büyük devletler ile olan iliskiler radikal bir biçimde yeniden gözden geçirilmeli ve yeniden düzenlenmelidir. 
(b) EUFOR ve Yüksek Temsilcilik ülkeden çekilmelidir. 
(c) Ülkedeki Bosnak, Sırp ve Hırvat milliyetçiligi zayıflatılmalıdır; 
(d) Anti-milliyetçi partiler ve siyasetçiler desteklenmelidir. 
(e) Sivil halk siyasi ve iktisadi alanlarda örgütlenip karar alma mekanizmasına daha etkin bir sekilde katılmalıdır. 
(f) Geçmiste yasanılmış olan bütün kötülüklere ragmen, Bosnakları, Hırvatları ve Sırpları içine alan ve uzun bir tarihsel süreçte ortaya çıkmış olan Bosna-Hersek Kültürü ve Bosna-Herseklilik kimligi yasatılmalı ve gelistirilmelidir. Bu amaçla, II. Dünya Savası sırasında gelistirilmiş ve 80’li yıllarda terk edilmiş olan meshur “ bratstvo i jedinstvo (kardeslik ve birlik) ” anlayısı tekrardan canlandırılmalıdır. Bu, geçmise duyulan romantik bir özlem degildir; bugünkü Bosna-Hersek’in en büyük ihtiyacıdır.1 

Böyle olmakla birlikte, bunları önleyen, yasanan savaş izlerinin atılması için toplumları kaynastıracak sosyal, ekonomik ve egitim reformunun hayata geçirilmesi gerekecektir. Bunun için sadece toplumların inisiyatifi yeterli olmayıp; BM, AB ve ABD olmak üzere uluslararası toplumun da destek vermesi gerekecektir. Yüksek Temsilciligin en çok elestirildigi taraf, antlasmanın askeri ve güvenlik yönünü gözetmek ve yürütmekle beraber sivil yönünü yeterince yürütmemesidir. Kaldı ki, Bosna-Hersek’teki Yüksek Temsilciligin yönetimini I. Dünya Savası kosullarının getirdigi ve daha çok isgalci gücün, ahali halk üzerinde yönetiminin mesrulastırılmasına hizmet eden manda yönetime benzetmek pek gerçekçi degildir. Burada iç savastan kaynaklanan ayrısmaların etnisiteler arasında tekrar savasa yol açmanın engellenmesi ve toplumların tekrar bütünlesmesini saglayacak tedbirlerin uygulanması gibi amaçlar söz konusudur. Bu açıdan Yüksek Temsilciligin kendisine yüklenen bu misyonun geregini yerine getirip getirmedigi yönünden elestirilmelidir. Bosna-Hersek’te kalıcı barış ve istikrar ile normal isleyen bir devlet yapısı olusturulması durumunda uluslararası gücün ve Yüksek Temsilciligin görevi de bitecektir. 

5. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR


****


DAYTON BARIŞ ANTLASMASI VE BOSNA - HERSEK’İN GELECEGİ Bölüm 3

DAYTON BARIŞ ANTLASMASI VE BOSNA - HERSEK’İN GELECEGİ   Bölüm 3


III. Dayton Antlaşması’nın Özellikleri ve Getirdiği Sistem 

21 Kasım 1995 tarihinde ABD’nin Ohio eyaletindeki Dayton kentinde taslagı hazırlanan ana metin ve 11 ekten olusan antlasma, 14 Aralık 1995 tarihinde Paris’te Bosna-Hersek adına Aliya zzetbegoviç, Hırvatistan adına Franko Tudjman ve Yugoslavya Federal Cumhuriyeti adına Slobodan Miloseviç tarafından imzalanmıstır4. Bu antlasmayla kurulan Bosna-Hersek Devleti, 10 kantondan olusan Bosna-Hersek Federasyonu ve Sırp Cumhuriyeti olarak iki entiteye ve Brcko adında küçük bir özerk bölgeye ayrılmıstır. 

Bu entiteler hukuksal olarak gerçek bir sınır niteligi tasımayan ve uluslararası güç (Implementation Force-IFOR/ Stabilization Force-SFOR) tarafından denetlenen yaklaşık 1400 km. uzunlugundaki bir sınır ve ayrım hattı ile ayrılmıslardır. Her entitenin siyasi ve ekonomik yapılanması birbirinden farklıdır. Bosna-Hersek Cumhuriyeti, Hırvatistan Cumhuriyeti ve Yugoslav Federal Cumhuriyeti’nin yanı sıra, AB, Fransa, Federal Almanya, Rusya Federasyonu, ngiltere ve ABD temsilcilerinin de gözlemci olarak imzaladıkları Dayton Barış Anlasması; biri çatısmaların önlenmesi amacıyla askeri biri de sivil olmak üzere iki alanda düzenlemeler içeren bir ana metin ile 11 Ek’ten olusmaktadır. Anlasmanın askeri yönlerinin uygulanması ilk bir yıllık süre için IFOR adı altında NATO liderliginde, bazı NATO dısı devletlerinin de katılımıyla olusturulan yaklasık 60.000 kisilik kuvvetin sorumluluguna verilmistir. Aralık 1996 tarihinden 
itibaren ise asker sayısı 30 bin civarına indirilmistir. Temmuz 2004 itibarıyla asker mevcudu 14 bindir. Bir yıllık görev süresi 20 Aralık 1996 tarihinde biten bu kuvvetin yerini daha az personele sahip SFOR (Stabilization Force) almıstır. Türkiye her iki kuvvete de Zenica’da konuslanmış bulunan bir Tugay ile katılmıstır. 2001 yılı sonu itibariyle SFOR’da 17.700 askere sahip Türk Tugayı, tabur düzeyine indirilmistir. 
AB’nin Bosna-Hersek misyonunu üstlenmesiyle SFOR'un barış misyonu, 2 Aralık 2004’ta EUFOR (Avrupa Gücü) tarafından devralınmıstır. 
Birbirleriyle savasmış üç etnik toplumun yeniden bir arada yasamasını ve Bosna-Hersek’in tüm kurumlarıyla islemesini amaçlayan Dayton Barış Anlasması’nın sivil yönlerinin uygulanması “Yüksek Temsilcilik”in (Office of the High Representative) sorumlulugundadır. 

Antlasma, su kurumlardan olusan bir anayasanın olusturulmasını öngörmüstür: Halk Meclisi ve Temsilciler Meclisi’nden olusan ikili parlamento, üç kisiden olusan Cumhurbaskanlıgı Konseyi (iki üye Bosna ve Hersek Federasyonu’ndan bir üye Sırp Cumhuriyeti’nden), Bakanlar Kurulu, Anayasa Mahkemesi ve Merkez Bankası. 

Antlasmada belirtilen ortak kurumların basında Müslüman, Sırp ve Hırvat olmak üzere her üç milletin bir temsilcisinin bulundugu Cumhurbaskanlıgı Konseyi gelmektedir. Dört yıllık bir süre için göreve gelen Konseyin baskanlıgı sekiz aylık rotasyonla el degistirmektedir. 
Bakanlar Kurulu, basbakan ve bakanlardan olusur. Basbakan dahil her bakanın ikiser yardımcısı vardır. Bakan Müslüman ise yardımcılarından birinin Sırp, digerinin Hırvat olması gerekir. Diger ortak kurum, Bosna Hersek Temsilciler Meclisi ile Bosna Hersek Halk Meclisi’nden olusan Bosna Hersek Parlamentosu ’dur. Bosna Hersek Temsilciler Meclisi, 28’i Bosna Hersek Federasyonu, 14’ü ise Sırp Cumhuriyeti’ndeki seçmenlerin dogrudan oylarıyla belirlenen 42 üyelidir. Bosna Hersek Halk Meclisi ise entite meclislerince seçilen toplam 15 üyeden olusmaktadır ve her üç etnik grup 5’er üyeye sahiptir.1 

Her ne kadar Dayton’un öngördügü anayasa tek devleti önerse de iki entite ve bir özerk bölge getirdiginden aslında tek devlete degil, bölünebilen devlet yapısına yol açmıstır. 10 kantondan olusan ademi merkezi Bosna-Hersek ile merkezi Sırp Cumhuriyeti (ve Brcko bölgesi) seviyesinde farklı anayasal yapı getirilmistir. Buradaki paradoks Devlet seviyesinde bir, entiteler seviyesinde ikiser, özerk bölge için bir ve 10 kanton için birer olmak üzere 3,5 milyonluk Bosna-Hersek Devleti adına 13 anayasa söz konusudur. Antlasmanın önerdigi merkezi otorite otonom siyasal etkinlikte bulunmayacak kadar zayıftır. Bunun yanında antlasmanın yürürlüge girdigi tarihten simdiye kadar gerek yorumunda 
gerekse uygulanmasıyla ilgili çözüme kavusturulamayan problemler yasal tutarsızlıkları, belirsizlikleri ve kurumsal tıkanmaları beraberinde getirmistir. Antlasmanın 4 nolu eki Bosna-Hersek’in anayasasını içermekte ve bu anayasanın prosedür ve degisiklik imkanlarını düzenlemektedir2. 

Anayasanın öngördügü yasama ve karar alma süreci de ilginç olup, bir karar veya yasanın çıkabilmesi için her üç etnik grubun da onayını gerektirmektedir. Entite meclislerinde bir yasa tasarısıyla ilgili çogunlukla karar alınabilmesine karsın, alınan kararda her bir etnik grubun en az üçte bir onayı olmadan tasarı yasalasmamaktadır (4. Madde 3.paragraf/d fıkrası). Ayrıca entite meclislerinde bir yasa tasarısının çogunluk tarafından “ulusal hayati çıkar”a uyusmadıgı kararı çıkarsa ilgili tasarı yasalasamaz (4. Madde 3.paragraf/e fıkrası). Aynı sekilde 
Cumhurbaskanlıgı Konseyi’nin bir üyesi Cumhurbaskanlıgınca alınacak bir kararnamenin “ulusal hayati çıkar”a aykırı oldugunu belirterek karsı çıkabilir. Kararname çıkmıssa üç gün içinde karsı çıkan üyenin baglı oldugu entitenin meclisinde oylamaya sunulur. On gün içinde üçte iki çogunlukla entite meclisi de aynı karara varırsa Cumhurbaskanlıgı kararnamesi geçersiz olur (5. Madde 2.paragraf/d fıkrası)3. Aynı sekilde Bosna-Hersek meclisinin anayasa degisikligi yapabilecegine isaret etmekle beraber, yönetici siyasal gruplarında bu konuda siyasal iradenin olmayısı anayasal degisikligi de önlemektedir. 

Uluslararası hukuk açısından antlasmanın karsı karsıya bulundugu önemli sorun da imzalanmasından simdiye kadar sadece Sırbistan ve Karadag’dan olusan Yugoslavya Federal Meclisi tarafından 2002 yılında onaylanması ve bu antlasma itibarıyla Bosna-Hersek’in Yugoslavya tarafından tanınmasıdır. 

Antlasma, Bosna-Hersek’teki Sırp Cumhuriyeti tarafından tanınmasına ragmen Bosna-Hersek ve Hırvatistan Cumhuriyeti bu antlasmayı onaylamış degildir. Bu onayın amacı Eski Yugoslavya olarak bu devlet üzerinde haklar ileri sürmektir. Ayrıca Sırbistan dahilinde Kosova’nın gelecegiyle ilgili statüye yasal bir çerçeve olusturmak da bu onayın diger amacıdır.1 Antlasmanın Bosna-Hersek tarafından onaylanmaması basta Sırp Cumhuriyeti tarafından yapılacaklar olmak üzere entitelerin ulusal ve uluslararası hukuksal ve siyasal islemlerinin mesruiyetini gölgeleyecektir. 

Uluslararası hukukta bazı antlasmaların sadece imzayla yürürlüge girecegi öngörülmektedir. Viyana Antlasmalar Hukuku Sözlesmesinin 10. maddesi, hazırlanan bir antlasma metninin kesinlik ve resmiyet kazandıgının antlasma metninde saptanan ya da antlasmanın hazırlanmasına katılan taraflarca kararlastırılan usulle belirtilebilecegini hükme baglamıstır.2 Dayton Antlasmasının ana metnin 11. maddesi antlasmanın imzalanması durumunda yürürlüge girecegini öngörmektedir.3 Savası sona erdiren bir antlasmanın onay sürecinin beklenmesi telafisi imkansız olan sonuçlara yol açacagı dikkate alınırsa imzayla yürürlüge girmesi hayati önem tasımaktadır. Antlasmayı imzalayan temsilci üzerinde dogrudan veya dolayı güç kullanımı veya tehdidi söz konusu oldugu zaman yapılan bir antlasmanın uluslararası hukuk açısından sakatlıgı ortaya çıkacaktır.4 Aliya zzetbegoviç, antlasmayı imzalamamış olması durumunda Bosnakların Sırplar tarafından daha fazla katliama ugratılmalarının yanı sıra uluslararası alanda barısı istemeyen taraf olarak ilan edilme riski de bulunmaktaydı. 

Bununla birlikte istisnai durumlar da vardır. Siyasal, ekonomik ve askeri baskılar sonucu bir tarafın baska bir taraftan elde ettigi karsılıklı ve dengeli olmayan antlasma, uluslararası ögretide “esitsiz antlasma” olarak nitelenmektedir. Antlasmaların güvenligi açısından ortaya çıkaracagı sorunlar göz önünde bulundurularak esitsizlik nedeniyle bu tür antlasmaların geçersizligi, uygulanan uluslararası hukukta pek kabul görmemektedir. Buna karsın, Viyana Antlasmalar Hukuku Konferansı’nda yayınlanan bir bildiriyle antlasmaların yapımında bu tür baskılar kınanmıstır.5 

Aliya İzzetbegoviç’in o dönemde hem Bosna-Hersek devlet baskanı hem de Bosnak toplumunun lideri olarak uluslararası alanda devleti baglayıcı bir uluslararası hukuk islemini tesis etmeyi engelleyebilecek kurumsal ve siyasal yapılar savaş kosullarından dolayı islevsel olamazdı. Çok dezavantajlı kosullar getirse de barısın bir an önce tesisi için antlasmayı imzaladıgından dolayı kendi toplumuna karsı sorumluluk tasıyan bir devlet baskanının bu riski gögüsledigi gerçeginin farkında olan Bosnak toplumu liderlerinin imzasına karsı tepki gösterdiklerine rastlanmamıstır. Tepkiler daha çok 1992’de kurulan devletten çok, farklı bir devlet yapısını getiren ve kabul edilmek zorunda kalınan Dayton Antlasması kosullarına zorlayan ABD öncülügündeki uluslararası topluma karsı olmustur. Bosna-Hersek’i 1992 yılındaki yapısından çok farklı bir yapıda uluslararası alanda bir kisilige sahip kılan, olaganüstü bir durumda yapılan ve bir an önce barısın olusturulmasını amaçlayan bir antlasmanın onayla yürürlüge
girecegini saglayan kurumsal bir yapı zaten henüz olusturulmamıstır. Antlasmanın kendisinin öngördügü henüz olusturulmamış bir kurumsal yapının onayından geçmesi imkanı zaten bulunmamaktaydı. 

Bunun yanında çok uluslu güç tarafından denetlenen Bosna-Hersek’in etnik esaslara göre olusturulan kurumsal mekanizmalarının karmasık yapısından dolayı bir antlasmanın onayının sonuçlanması çok zordur. Uluslararası tüzel kisiligi niteliginin tartısmalı oldugu Sırp Cumhuriyeti antlasmayı tanımakla beraber Dayton’la getirilen anayasa geregi diger etnik unsurlarının muvafakatını almadan Bosna-Hersek devletini sekillendiren antlasmayı onaylama yetkisi bulunmamaktadır. 

Diger uluslararası islemler için aynı durum geçerlidir. Asagıda da deginecegimiz gibi, Sırp Cumhuriyetinin kendi inisiyatifiyle bazı uluslararası hukuk islemlerini 
gerçeklestirmesi merkezi hükümet tarafından elestirilmiş ve bu islemlerin anayasaya aykırı oldugu ve bagımsız bir devlet gibi hareket edemeyecegi vurgulanmıstır. Yukarıda incelenen anayasanın karar vermeyle ilgili düzenlemeler inde görüldügü gibi, yasama ve yürütme organlarında temsil edilen her üç etnik unsurun kabul etmedigi en basit bir karar ve yasa tasarısının yürürlük kazanmayacagı dikkate alınırsa bu antlasmanın Bosna-Hersek adına üç etnik unsurun onayından geçmesi zor oldugu gibi, uluslararası güç tarafından güvence altına alınan ve bu güç tarafından yürütülmesi denetlenen antlasmanın imzayla yürürlüge girmesi bu anlamda dogaldır. 

Bosna-Hersek Federasyonu’nun veya Sırp Cumhuriyeti’nin baglayıcı nitelikte uluslararası antlasmaları imzalama yetkilerinin olup olmadıgı da tartısma konusudur. 
“Uluslararası olarak tanınan” BosnaHersek’in böyle bir yetkisinin oldugunu ileri süren Friedman, Sırp Cumhuriyetinin ise bu yetkiye sahip olmadıgını belirtmektedir. 
Görüsmelerde bu iki entiteye esit olarak muamele edilmesi beraberinde birçok yasal problem getirmektedir. Buna karsılık Paola Gaeta, BosnaHersek’nin Sırp 
Cumhuriyeti’nden daha az yetkili oldugunu ileri sürmektedir.1 

Gerçekten de sınırlı uluslararası kisilikten faydalansa bile entiteler uluslararası hukukun sujesi olarak düsünülen belirli topraklar üzerine fiili kontrol yürütmekle birlikte Dayton’da müzakereciler, sınırlı olsa da bu entitelerin uluslararası kisilige sahip olarak antlasmalar yapabileceklerini ve tek taraflı deklarasyonla uluslararası yükümlülük üstlenebilecekleri yetkilerini tanımıslardır. Bununla birlikte bu antlasmaların Bosna-Hersek devletini baglayabilmesi için diger etnisitelerin muvafakat göstermesi gerekli oldugundan entitelerin uluslararası antlasma yapma yetkileri Dayton’la getirilen anayasa baglamında sınırlıdır. Sırp Cumhuriyeti’nden farklı olarak, Bosna-Hersek Hırvat Federasyonu, kontrolü altındaki topraklarla ilgili kontrol yetkisini kullanacak gereksinimlerden fiilen yoksundur. Bosnak ve Hırvatların Federasyonu Sırp Cumhuriyeti entitesinden daha zayıf olup karar verme süreci daha geç islemektedir. Dayton müzakereleri nde Sırpların Bosna-Hersek toprakları üzerinde ayrı bir egemen devlet olma düsünceleri ve bu düsüncelerini rahatlıkla hayata geçirebilme agırlıkları olmakla birlikte, özerkligi güçlendirilmiş bir entite olarak Bosna-Hersek Devleti’nin bir parçası olmalarına yanasmaları, uluslararası izolasyona ugramamaları, Lahey Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından insanlıga karsı suç islemekle mahkûm edilen Bosnalı Sırp liderlerinin teslimini aksatmaları, Yugoslavya Sırp Devleti’yle iliskilerini daha rahat sürdürebilmeleri ve dezavantajlı askeri konumları gibi nedenlerden kaynaklanmaktadır.2 

Dayton Barış Antlasması tarafların rızası olmaksızın empoze edilmesinin ötesinde uluslararası topluma geniş yetkiler ve dokunulmazlıklar vermesinden dolayı 
“ Özel bir Antlasma ” olarak da tanımlanır. Dayton Antlasmasının esas bölümleri savası sona erdirmekten çok çesitli uluslararası örgütlerin üstlendikleri özel misyonlarla BosnaHersek’i yeniden nasıl insa edeceklerini içermektedir. Bu sekilde uluslararası toplum Bosna-Hersek devletinin ve kurumlarının üstünde bir otoriteye sahip olmustur.3 Yüksek Otorite’nin denetimindeki ülke yönetimi bagımsızlık ölçütlerinden yoksundur. 

Antlasmanın sivil uygulamayı içeren ek-10’un 1. maddesine göre; BM’ye baglı kurulması öngörülen Yüksek Temsilcilik, barısın sivil unsurunun kurulması amacıyla tarafların çabalarının harekete geçirilmesi, organlarının ve kurumlarının koordinasyonun saglanması ve çalısmalarının kolaylastırılması gibi konularda faaliyete bulunacaktır.1 

Antlasma, Yüksek Temsilcilige yedi görev yüklemistir: Antlasmanın uygulanısını denetlemek, antlasmanın taraflarıyla yakın iliski halinde olmak ve tarafların sikâyetlerini degerlendirmek, ülkedeki sivil örgütlerin faaliyetlerini denetlemek ve koordine etmek, antlasmanın sivil konularına iliskin uygulamalarında ortaya çıkan sorunları çözmek, ülkeye iktisadi bagısta bulunan örgütlerin ve devletlerin toplantılarına katılmak, antlasmanın uygulanısı ve ülkenin durumu hakkında düzenli olarak BM, AB, ABD ve Rusya Federasyonu’nu bilgilendirmek, BM Uluslararası Polis Gücü’ne yardımcı olmak ve tavsiyede bulunmak.2 

Bununla birlikte uygulamada Yüksek Temsilcilik, antlasmanın öngördügünün aksine kolaylastırıcı olarak hareket etmemektedir. BM üyesi egemen devletin tüm demokratik kurumlarının etkinligini sıfırlayacak sınırsız uluslararası otoriteye sahiptir. Bu yetki, herhangi bagımsız bir kurumun denetimine tâbi olmadan 
cumhurbaskanlarını, basbakanları, yargıç ve belediye baskanlarını görevden azledecek kararları alabilmeyi de içermektedir. BM tarafından Yüksek Temsilcilige verilen bu yetki Bosna-Hersek’in mesruiyetini, güç ve kabiliyetini zayıflatmaktadır. 2002 yılına kadar 100’den fazla görevlinin Temsilcilik tarafından görevlerine son verilmesi bunun göstergesidir. Yargı sisteminin askıya alınması, seçilmiş ve atanmış kisilerin görevden alınması ve etkili demokratik sürecin göz ardı edilmesi ülkenin demokratiklesmesini tehdit edebilmektedir. Son zamanlarda bu uygulamalara karsı yöneltilen elestirilerden dolayı Yüksek Otorite bu uygulamalarından vazgeçmiş ve daha önce görevlerinden alınanları geri almıstır. Gelecekte AB’ne üye olacagı beklenen Bosna-Hersek’in çarpık yönetim sisteminden kurtulması bu devletin istikrarlı devamı için hayati önem tasımaktadır.3 

Esasen Yüksek Temsilciligin yetkilerinin artırılmasının gerisinde Yüksek Temsilci’nin sadece karar verme sürecinde degil, BosnaHersek’teki farklı siyasi aktörler arasında denge kurmak ve ılımlı siyasetçilerin de yolunu açması bakımından etkili olması hedefleri yatmaktadır. Bu hedeflere kısmen ve göreceli de olsa ulasılabilmistir. 
Çünkü Bosna-Hersek’te, ılımlı partilerin pek öne çıkamadıkları görülmüstür. Dayton’ın uygulanması sürecinde Bosnalı siyasetçilerin sürekli olarak gerçekleri gizledikleri gerekçesi ile Barısı Uygulama Konseyi, 1997 yılında Yüksek Temsilcilige oldukça geniş yetkiler tanımıstır. 

Bu yetkiler Yüksek Temsilci Wolfgang Petrisch tarafından 2000 yılı Temmuz ayında çıkartılan bir karar ile daha da artırılmıstır. Bu tarihten sonra Yüksek Temsilci, çok sayıda siyasetçi ve bakanı görevlerinden almıstır. Söz konusu yetkiler literatürde “Bonn Powers” (Bonn Yetkileri)1 olarak tanımlanmaktadır. 
Bosna-Hersek’te uygulanan politikaların Dayton’a uygun olup olmadıgına karar veren tek yetkili organ Yüksek Temsilcidir. Bugüne kadar ülkede görev yapan Yüksek Temsilciler kendilerinin yetkilerinin sınırlanamayacagını ve Dayton’ın 10 numaralı ekinin kendilerine güç ve yetkilerinin sınırlarını yorumlama 
hakkı verdigini savunmuslardır2. 

Buna karsın Yüksek Temsilciligin iyi yürütülmesi halinde beraberinde olumlu sonuçlar da verebilecegi durumlar vardır. Örnegin, Bosna-Hersek yüksek temsilcilerinden Wofgang Petritsch, ülke içinde üçüncü bir Hırvat entitesini olusturmaya çalıstıgı gerekçesiyle 7 Mart 2001’de, Hırvat asıllı Ante Yelaviç’in Bosna-Hersek Cumhurbaskanlıgındaki üyeligine son vermistir3. Dayton Antlasması öncesi yürürlüge girmiş olan Sırp ve Bosna-Hersek entitelerinin anayasalarının Dayton’un 4. Ekinde düzenlenen anayasayla uyumlastırılması için tanınan 6 aylık sürede öngörülen anayasa degisikligini entiteler gerçekles tiremeyince, Yüksek Temsilci Petritsch harekete geçmiş ve yetkisini kullanarak 2002 yılında anayasa degisikligini her iki entite adına kabul etmistir.4 Ayrıca asagıda incelenecek olan Bosna-Hersek’in AB ile iliskilerinde görülecegi gibi, bu Temsilcilige Temmuz 2007’den itibaren altıncı temsilci olarak atanan 
Slovak diplomat Miroslav Layçak (Lajcak), Bosna-Hersek’in AB ile bütünlesmesi ne önemli katkı saglamıstır. Aynı zamanda AB’nin BosnaHersek’deki 
Özel Temsilcisi olarak çalısan bu temsilcinin atanması uygulamada, Bosna-Hersek’in AB ile entegre olma yolunda oldugunu gösteren ve AB’den bu konuda 
Bosna-Hersek’e destek verilecegini gösteren bir sembolüdür.1 

4 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,



***