DÜNYA TİCARET ÖRGÜTÜ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
DÜNYA TİCARET ÖRGÜTÜ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Şubat 2017 Cumartesi

RUSYA’YA YÖNELİK YAPTIRIMLAR VE DÜNYA TİCARET ÖRGÜTÜ ÜYELİĞİ

  

RUSYA’YA YÖNELİK YAPTIRIMLAR VE DÜNYA TİCARET ÖRGÜTÜ ÜYELİĞİ 



 DOĞU AKDENİZ’DE ENERJİ DENKLEMİ VE OLASI YAN ETKİLERİ
Nurhan Verda ÖZYER*1 
*Kocaeli Üniversitesi, Uluslararası İliskiler Bölümü Doktora Öğrencisi 


    Rusya’nın 2012 yılında Dünya Ticaret Örgütü üyesi olması, pek çok açıdan önem taşımaktadır. 

İlk olarak, Rusya (ve Çin’in) üyeliği, DTÖ ticaret düzeninin küresel bir düzene dönüsme sürecinin bir sonraki asamasıdır. 
İkincisi ise, ironik olarak, bu iki ülkenin kalkınma yolları incelendiğinde, küresel ticaret düzeninin serbest piyasayı yaygınlastırıcı rolüne ne 
kadar devam edeceği sorusu da gündeme gelmektedir. 

Son olarak, Rusya’nın adının son zamanlarda gittikçe daha fazla yaptırımlarla gündeme gelmesi, enerji devi olan bu ülke vasıtasıyla, küresel ekonomik sistemle küresel güvenlik sisteminin geçmiste olmadığı kadar bir araya gelmesi ihtimalini artırmaktadır2,3. 
Diğer bir değisle, Rusya’nın jeopolitik hırslarının canlanması, bugüne kadar iki ayrı kap olarak değerlendirilen sözkonusu sistemlerin bütüncül 
bir sekilde ele alınmasını zorunlu kılacaktır. Bu durum da, gene ironik bir sekilde, bu iki sistemin İkinci Dünya Savası’ndan sonraki tasarımlarına daha uygun bir sekilde çalısmasına neden olacaktır4. 

Dünya Ticaret Örgütü, (GATT5 ile baslayarak) ülkelerin küresel ekonomik konjonktür kapsamında yaptıkları liberallesmeyi kayıt altına alma ve geri dönüsü zorlastırma fonksiyonu vasıtasıyla, küresel ticaretin liberallesmesine katkı sağlamıstır. Ülkelerin taahhütleri ve 30 Anlasma da dahil olmak üzere, 30.000 sayfadan fazla devasa çalısmadır6. Kendisi, hazırlanmıs ve bitirilmis bir yapı değildir, yasayan gelisen ve değisen bir yapıdır. DTÖ ile ilgili eğilimleri asağıdaki ana gruplar altında toplayabiliriz: 

-Uluslararası ticaretin liberallesmesi terimi artık sadece tarifeleri ve kotaları kapsamamaktadır. Hijyen standartları ile ilgili idari kurallardan yatırımların korunmasına kadar çok genis bir yelpazeyi içermektedir. Ayrıca genel hükümler (horizontal) yaklasımlar devam etmekle beraber, sektörel (dikey) yaklasımlar da güç kazanmaktadır. 

Bu çerçevede, enerji konusu halihazırda genel hükümler kapsamında incelenirken, gelecekte enerji konusunda spesifik hükümler hatta bir anlasma sözkonusu olabilir. 

-Halihazırda yeni bir Round devam etmekle beraber büyük ölçüde kitlenmis durumdadır7. Bu kitlenmenin en önemli nedeni, aslında DTÖ’nün ticari serbestlesmeyi kayıt altına alan fonksiyonun ötesine geçmesinin müzakere edilmesidir. 

-Küresel ticaret sisteminde devam etmekte olan bir baska eğilim ise, DTÖ’de Doha Round’daki yavaslama ile bölgesel ticaret ve ekonomik anlasmalardaki artısın da kanıtladığı8 gibi, küresellesme kulvar değistirmis gibi durmaktadır. Bunun geçici mi yoksa kalıcı bir gelisme olup olmadığı halihazırda belli değildir9. Rusya’nın DTÖ’ye katılması, bu eğilimi güçlendirecektir, zira bu ülke bir güçlenme (resurgence) döneminde olduğunu düsünmekte ve bu asamada küresel hırsları bulunmamaktadır. Ayrıca, DTÖ ile vücut bulan küresel ticaret sisteminin daha da genislemesi ve derinlesmesinden çok fazla çıkarları bulunmamaktadır. Bu ülke bazı zorluklarla yerine getirebileceği daha fazla 
serbestlesme kuralları yerine, bölgesellesmeye siddetle ihtiyaç duymaktadırlar. Bu nedenle, DTÖ’nün konsensüsle karar alması dikkate alındığında Rusya’nın DTÖ’yü bu yönde sürüklemesi beklenebilir. 

Rusya’nın DTÖ müzakereleri sonucunda verdiği taahhütler incelendiğinde, zaten çok yüksek olmayan vergi oranlarında gene çok yüksek olmayan indirimler taahhüt ettiği görülmektedir10 . Rusya için önem arz eden enerji ürünlerinin ihracatında uygulanan ihraç vergileri konusunda ise, bunların taahhüt olarak kayıt altına alınması ve bir miktar indirimi dısında önemli bir gelisme olmamıstır11 . Enerji ürünlerinin yurtiçindeki enerji yoğun sektörlere daha düsük fiyatla satılması ve bu sektörlerde diğer ülke üreticileri açısından haksız 
rekabet yaratılması konusunda ise, üretim maliyetinin üstünde satıs yapılması taahhüdü dısında önemli bir taahhüt alınmamıstır12,13 . Ancak, Avrupa Birliği bu durumu halihazırda DTÖ Anlasmazlıkların Halli Mekanizması’na tasımıstır14 . 

Enerji üretiminde genelde baskın olan Gazprom gibi devlet tesekkülleri konusunda ise, gene maliyetinin üstünde satıs yapma ve ayrım yapmama taahhüdü dısında önemli bir taahhüt alınmamıstır. Avrupa Birliği’nin üçüncü enerji paketi kapsamında getirmeye çalıstığı ayrıstırma (unbundling) kosulu ise özellikle Gazprom’un (ve ayrıca Rusya’nın Doğu Avrupa ve Baltık ülkelerinde yatırım yoluyla sağlamaya çalıstığı) enerji tekelini kırmayı amaçlamaktadır. 

Rusya neden DTÖ’ye girdi? Rus elitleri su gerçeğin fakında: Rusya enerji ürünleri ihracatına gereğinden fazla bağımlı durumdadır ve bu yüksek bağımlılık ülkenin geleceği açısından iyi bir sey değildir. Ayrıca, Rusya imalat sanayinin gelismesini sağlayacak kurumsal yapıya da sahip değildir15 ,16. DTÖ bunu gerçeklestirmek için iyi bir asama olabilir. 

Benzer sekilde, Rusya dünyada rekabet edebilecek teknolojiyi de üretememek tedir17. DTÖ bu teknolojinin yabancı sermaye vasıtasıyla ülkeye gelmesi için önem arz etmektedir. Zira, DTÖ üyeliği yabancı yatırımcı açısından Rusya’yı daha öngörülebilir hale getirmekte dir 18 . Veya Rus elitleri bunu ummaktadırlar. Nasıl ki, 19. yy sonu 20. yy basında İngiliz donanmasının 
kömürden petrole geçisi, ülkenin geleceği açısından önemli bir kararsa, Rusya açısından da bu tip bir kulvar değisikliği politik bir karardır. Hedef değisememişse de artık araçlar farklıdır. 
Ancak, bu durum Rusya’yı neo-liberalizmin bir sonraki kalesi yapmayacaktır. Zira Rusya bölgesel hegemon olabilmek için stratejik kaynakların ve bunların nakliyesinin Rus devleti kontrolünde olması yönünde bir tutum sergilemektedir. Bu tutumun zaman içinde nasıl geliseceği ise su an belirsizdir. 

Diğer taraftan, Rusya’ya yönelik yaptırımlar konusu iki yönlüdür: Rusya’ya yönelik olanlar ve Rusya tarafından uygulananlar. Rusya’ya yönelik olanları incelerken Dran ile bir karsılastırmak yapmak faydalı olacaktır. Rusya tarafından uygulanacak olanlar konusunda ise Rusya’nın enerji kartını ve DTÖ ve BM gibi küresel kurumları nasıl kullanabileceğini incelemek faydalı olacaktır. Bu hususları DTÖ açısından inceleyebilmek için GATT Anlasması’nın pek bilinmeyen ancak zamanla daha fazla önem arz edeceği düsünülen üç maddesi üzerinde durulacaktır. Ayrımcılık yapmama ve ulusal muamele gibi hükümler zaten bilindiği için bu hükümler üzerinde durulmayacaktır19,20 . 

GATT Anlasması’nın 5. Maddesi transit serbestisi ile ilgili olup, transit geçislerin serbest olması, ayrım yapılmaması ve gerekmesi durumunda alınacak ücretlerin adil olması ile ilgilidir. Bu maddenin boru hatlarına uygulanamayacağı yönünde herhangi bir karar olmaması nedeniyle, örnek olarak, Ukrayna’nın Rusya’dan AB’ye giden gazı kesmesi, bu maddeye aykırı bir uygulama olacaktır. 

Diğer madde ise GATT’ın devlet tesekkülleri ile ilgili 13. Maddesidir. Bu madde ile devlet tesekküllerinin ticari kaygılarla hareket etmesinin kamu otoriteleri tarafından engellenmemesi hükme bağlanmıstır. Ancak, devlet tesekkülleri konusu mevcut Doha Round görüsmelerinde sıklıkla gündeme gelen ve çok fazla düzenlenmemiş bir konudur. 

Küresel güvenlik sistemi ile küresel ekonomik sistemi birbirine bağlayan ve yaptırımlar için en önemli dayanağı olusturan hüküm ise GATT’ın 21. Maddesidir21 . 
Bu maddeye göre, bir ülke “ Güvenliği bakımından ana menfaatlerinin himayesi için elzem addettiği ” tedbirlerin alması durumunda, bu durum aykırılık teskil etmeyecektir. 
Bunlardan 
Birincisi silah ticaretine konulan ambargolar, ikincisi ise “ Harb zamanında veya daha vahimi milletlerarası gerginlik anlarında uygulanan tedbirler ” olarak sıralanmıstır. 
Ayrıca, Birlesmiş Milletler Sartı’nda kapsamında alınacak önlemler de bu kapsama alınmıstır22 . 

a) Bir Âkıd Tarafı açıklanmasını güvenliği bakımından ana menfaatlerine aykırı gördüğü malûmatı vermeye icbar edecek sekilde, 
b) Veya bir Âkıd Tarafın güvenliği bakımından ana menfaatlerinin himayesi Dçin elzem addettiği asağıdaki tedbirleri ittihaz etmesine mâni olacak sekilde: 
ı) Parçalanabilir maddelere veya bunların imalinde kullanılan maddelere mütaallik tedbirler; 
ii) Veya silâh, mühimmat, harb malzemesi ve doğrudan doğruya veya bilvasıta silâhlı kuvvetlerin ikmaline tahsis edilen diğer emtia ve malzemenin ticaretine mütaallik tedbirler; 
iii) Harb zamanında veya vahimi milletl erarası gerginlik anlarında uygulanan tedbirler; 

c) Veya bir Âkıd Tarafın sulhun ve milletlerarası güvenliğin muhafazası maksadiyle Birlesmis Milletler sartı gereğince deruhde ettiği taahhütlerin ifası zımnında alınan tedbirler ittihazına mâni olacak sekilde, tefsir edilmiyecektir.” 31 Aralık 1953 tarihli Resmi Gazete 
http://www.resmigazete.gov.tr/main.aspx?home=http://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/8597.pdf&main=
http://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/8597.pdf , s 7891 (Son Ulasım 4 Ekim 2014)151 

21. Madde her ne kadar Rusya’ya uygulanacak yaptırımlar açısından iyi bir dayanak olustursa da, aynı maddeyi Rusya’nın nasıl kullanabileceği de çalısılması gereken bir 
husustur. Örnek olarak, Rusya “Ukrayna’daki Rusların güvenliğini sağlama” kartını DTÖ Uzlasmazlıkların Halli Mekanizması’nın önüne koyduğunda, ticari bir kurum olan DTÖ azınlık nedir ne değildir ve/veya hakları nelerdir soruları ile bas basa kalacaktır. DTÖ Anlasmazlıkların Halli Mekanizması bazı diğer küresel kurumlardan farklı olarak, konsensüs mantığı üzerine çalısmaz. DTÖ konularında uzmanlasmıs bağımsız yargıçların vereceği kararlar bağlayıcıdır. Bu nedenle, taraf ülkenin diğer ülkeler üzerindeki baskısının bir anlamı yoktur. Yargıçlar bir ülkenin kararının DTÖ hükümlerine aykırı olduğu yönünde hüküm verdiklerinde ise gene uluslararası anlasmalarda olmayan baska mekanizmalar devreye girer. Elbette her zaman ve her asamada taraflar arasında karsılıklı konsültasyonlara öncelik verilir. Ancak bir sonuç çıkmaması durumunda, sikayetçi olan ülke, 
diğer ülkeden zararının tazmin edilmesini isteyebilir. Bunun gerçeklesmemesi durumunda, sikayet edilen ülkeden bazı ürünlerin ithalatını durdurabilir veya kısıtlayabilir23. İste tam bu nokta DTÖ’nün diğer kurumlarda olmayan bir özelliği ortaya çıkmaktadır: Uluslararası sorun, yerel / ulusal bir sorun haline dönüsmekte, ihracatı kısıtlanma tehlikesi altında olan sektörler kendi ülkelerinin hükümeti üzerinde baskı kurmak eğiliminde olmaktadırlar. Sikayet eden ülke tarafından seçilen sektörler genelde rekabet gücü olan sektörler olduğu için, bunların siyasi gücü de orantılı bir sekilde daha yüksek olmaktadır. Diğer bir değisle, DTÖ sistemi küresel düzenin korunması için iç siyasi güçleri kullanma konusunda Birlesmis Milletler’e göre çok daha mahirdir ve bunu daha sessizce yapar. (Burada uluslararası liberalistlerin argümanlarının hatırlanması faydalı olacaktır.) 

Yaptırımların muhtemel etkileri konusunda Rusya – İran karsılastırmasını yapmak faydalı olacaktır. İlk olarak İran ciddi derecede potansiyele sahip olmasına karsılık önemli bir gaz ihracatçısı değildir. Diğer bir değisle gaz kartını oynayamaz. Petrol ise gaza göre daha akıskan bir piyasadır, diğer bir değisle kaynak ikamesi daha kolaydır. Dolayısıyla İran’ın enerji kartını oynaması Rusya’ya göre daha zordur. Ayrıca, her ne kadar Avrupa Birliği kaynak çesitliliğini sağlamak için İran seçeneğini de düsünüyorsa da, Rus doğalgazına göre daha dolaylı bir seçenektir. Ayrıca, İran’ın Avrupa’ya doğalgaz ihracatı gerçeklestirebilmesi için yüksek derecede yatırıma ihtiyacı bulunmaktadır. İran ayrıca dıs politikasında önemli derecede Rusya’ya bağımlıdır. Rusya ise, İran’ın aksine Batı kurumları içinde daha rahat hareket edebilecek ideolojik değisimi büyük ölçüde gerçeklestirmistir. DTÖ üyeliği Batı ile Batı yöntemleriyle mücadele etmenin bir ifadesidir. Bu kosullar altında Rusya’nın İran örneğini takip etme olasılığı düsüktür. 

Rusya’nın çok daha sofistike ve yaratıcı yollar deneyeceği beklenebilir. 

DİPNOTLAR;

1 Kocaeli Üniversitesi, Uluslararası Dliskiler Bölümü Doktora Öğrencisi 
2 Carla L. Reyes,“International Governance Of Domestic National Security Measures: The Forgotten Role Of The World Trade Organization”, UCLA Journal Of International Law & Foreign Affairs, 2009, s 531-566, s 540 
3 Bhala, Raj, "Fighting Bad Guys with International Trade Law" ,1997, Faculty Publications. Paper 844. 
http://scholarship.law.wm.edu/facpubs/844 (son ulasım 15.08.2014) 
4 Reyes,a.g.e 
5 Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlasması (tarihçe için bakınız: 
http://www.wto.org/english/thewto_e/whatis_e/inbrief_e/inbr01_e.htm ) 
6 http://www.wto.org/english/thewto_e/whatis_e/inbrief_e/inbr03_e.htm (son ulasım 04.10.2014) 
7 2013 yılında üzerinde uzlasılan ve küresel ticaret sistemi açısından pek de önemli değisiklikler getirmeyen ‘Bali Paketi’, DTÖ Sekretaryası tarafından hazırlanan 2014 Yılı Raporu’nda, “1995 yılında DTÖ’nün 
kurulmasından bu yana gerçeklestirilen ilk önemli anlasma” olarak tanımlanmaktadır. s 24, 
http://www.wto.org/english/res_e/booksp_e/anrep_e/anrep14_e.pdf , (son ulasım 04.10.2014) 
8 Yıldız Tuğba Kurtulus Kara, Dünya Ticaret Örgütü Ve Bölgesel Ticaret Anlasmaları Dliskisi: Sorunlar, Çözümler ve Türkiye’ye Yansımaları, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü AB ve Uluslararasi 
Ekonomik İliskiler (Uluslararasi Dliskiler) Anabilim Dali Doktora Tezi, Ankara 2012, s 15 
9 Jo-Ann Crawford, Sam Laird, “Regional Trade Agreements and the WTO”, North American Journal of Economics and Finance , 12, 2001, s 193–211 
10 Richard Connolly ve Philip Hanson, “Russia’s Accession to the World Trade Organization”, Eurasian Geography and Economics, 2012, Cilt 53:4, sayfa 479-501, s. 480 
11 Connolly ve Hanson, a.g.e., s. 485 
12 David G. Tarr,“Russian WTO accession: Achievements, Impacts, Challenges,”, 
http://en.irakliy.com/d/462408/d/eng-9.pdf , (son ulasım 30.09.2014), s 10-12 
13 Connolly & Hanson, a.g.e., s. 487 
14 Bu durum da, müzakereler ile Anlasmazlıkların Halli Mekanizması’nın birbirini ikame edebileceğine iliskin ilginç bir örnektir. 
15 Anders Åslund, “Russia's Accession to the World Trade Organization”, Eurasian Geography and Economics, 
Cilt 48:3, sayfalar 289-305, s 292, 293, 295 
16 After 18 Years Russia Is On The Verge Of Joining The World Trade Organisation, Economist (From the print edition: Europe), 5 Kasım 2011, 
http://www.economist.com/node/21536649 ( son ulasım10.04.2014) 
17 Darya Gerasimenko, “Russia’s Commercial Policy, 2008–11: Modernization, Crisis, and the WTO Accession”, Oxford Review of Economic Policy, Cilt 28, No 2, 2012, pp. 301–323, s 302 
18 Pekka Sutela, “How Strong is Russia’s Economic Foundation?”, Centre for European Reform, Policy Brief, 
www.cer.org.uk, s 1-7 
19 GATT’ın Sözkonusu 1. ve 3. maddeleri ve enerji konusunda daha fazla bilgi edinmek için: Yulia Selivanova, “The WTO and Energy Trade and Sustainable Energy”, ICTSD International Centre for 
Trade and Sustainable Development, August 2007 Issue Paper No. 1, s 14 
20 Ancak “Tasımacılık ve dağıtım ile ilgili olarak, GATT’ın 3. Maddesinin dördüncü fıkrası farklı ücretler 
uygulanmasını, bu farkın ürünün hangi ülkeden geldiğine değil de, tasıma sekli ile ilgili ekonomik operasyona dayandığı sürece mesru hale getirmektedir. Örnek olarak, farklı ücretler farklı mesafeler ve boru hatları ile ilgili parametreler den kaynaklanabilir.” (Selivanova, a.g.e. s 15) GATT’ın 3. Maddesinin dördüncü fıkrası tam metin: “Her hangi bir Âkıd Taraf ülkesinden diğer her hangi bir Taraf ülkesine ithal edilen mallar, iç piyasada bu malların satısına, satısa arzına, alımına, tasınmasına, dağıtılmasına veya kullanılmasına taallûk eden bilûmum kanun, nizamname veya talimat bakımından, mümasili millî menseli mallara uygulanan muameleden daha az müsaadekâr bir muameleye tabi tutulmayacaktır, isbu fıkra hükümleri dahilî nakliyatta, malın mensei kaale alınmadan, münhasıran nakil vasıtalarının iktisadi kullanılıslarına istinat ettirilen farklı tarifeler uygulanmasına mâni olmıyacaktır”. 31 Aralık 1953 tarihli Resmi Gazete 
http://www.resmigazete.gov.tr/main.aspx?home=http://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/8597.pdf&main=
http://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/8597.pdf , s 7883 (son ulasım 4 Ekim 2014) 
21 “Madde — XXI Güvenliğe mütaallik istisnalar İşbu Anlasmanın hiçbir hükmü : 
22 Peter Lindsay, “The Ambiguity Of GATT Article XXI: Subtle Success Or Rampant Failure?”, Duke Law Journal, Cilt. 52 s.1277-1313 
23 http://www.wto.org/english/thewto_e/whatis_e/tif_e/disp1_e.htm (son ulasım: 4 Ekim 2014) 


KAYNAKÇA 

31 Aralık 1953 tarihli Resmi Gazete, 
http://www.resmigazete.gov.tr/main.aspx?home=http://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/8597.pdf&main=
http://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/8597.pdf , s 7891 (son ulasım 4 Ekim 2014) 
After 18 Years Russia Is On The Verge Of Joining The World Trade Organisation, Economist (From the print edition: Europe), 5 Kasım 2011, 
http://www.economist.com/node/21536649 ( son ulasım10.04.2014) 
Anders Åslund, “Russia's Accession to the World Trade Organization”, Eurasian Geography and Economics, Cilt 48:3, sayfalar 289-305 
Bhala, Raj, "Fighting Bad Guys with International Trade Law" ,1997, Faculty Publications. Paper 844. 
Carla L. Reyes,“International Governance Of Domestic National Security Measures: The Forgotten Role Of The World Trade Organization”, UCLA Journal Of International Law & Foreign Affairs, 2009, s 531-566 
Darya Gerasimenko, “Russia’s Commercial Policy, 2008–11: Modernization, Crisis, and the WTO Accession”, Oxford Review of Economic Policy, Cilt 28, No 2, 2012, pp. 301–323, 
David G. Tarr,“Russian WTO accession: Achievements, Impacts, Challenges,”, 
http://en.irakliy.com/d/462408/d/eng-9.pdf , (son ulasım 30.09.2014), 
DTÖ 2014 Yılı Raporu, 
http://www.wto.org/english/res_e/booksp_e/anrep_e/anrep14_e.pdf , (son ulasım 04.10.2014) 
GATT Anlasması Türkçe Çeviri, 31 Aralık 1953 tarihli Resmi Gazete 
http://www.resmigazete.gov.tr/main.aspx?home=http://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/8597.pdf&main=
http://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/8597.pdf , (son ulasım 4 Ekim 2014) 
http://scholarship.law.wm.edu/facpubs/844 (son ulasım 15.08.2014) 
http://www.wto.org/english/thewto_e/whatis_e/inbrief_e/inbr03_e.htm (son ulasım 04.10.2014) 
http://www.wto.org/english/thewto_e/whatis_e/tif_e/disp1_e.htm (son ulasım: 4 Ekim 2014) 
Jo-Ann Crawford, Sam Laird, “Regional Trade Agreements and the WTO”, North American Journal of Economics and Finance , 12, 2001, s 193–211 
Pekka Sutela, “How Strong is Russia’s Economic Foundation?”, Centre for European Reform, Policy Brief, www.cer.org.uk 
Peter Lindsay, “The Ambiguity Of GATT Article XXI: Subtle Success Or Rampant Failure?”, Duke Law Journal, Cilt. 52 s.1277-1313 
Richard Connolly ve Philip Hanson, “Russia’s Accession to the World Trade Organization”, Eurasian Geography and Economics, 2012, Cilt 53:4, s 479-501 
Yıldız Tuğba Kurtulus Kara, Dünya Ticaret Örgütü Ve Bölgesel Ticaret Anlasmaları İliskisi: Sorunlar, Çözümler ve Türkiye’ye Yansımaları, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler 
Enstitüsü AB ve Uluslararasi Ekonomik Dliskiler (Uluslararasi İliskiler) Anabilim Dali Doktora Tezi, Ankara 2012 
Yulia Selivanova, “The WTO and Energy Trade and Sustainable Energy”, ICTSD International Centre for Trade and Sustainable Development, August 2007 Issue Paper No. 1 


***

23 Şubat 2015 Pazartesi

DÜNYA TİCARET ÖRGÜTÜ ( DTÖ ).., KİMİN TİCARET ÖRGÜTÜ




DÜNYA TİCARET ÖRGÜTÜ ( DTÖ )..,  KİMİN TİCARET ÖRGÜTÜ


Cihan Dura
Dünya Ticaret Örgütü . DTÖ kimin ticaret örgütü?

Bugün Türkiye’de uygulanan hemen bütün ekonomik politikalar; liberalizm, özelleştirme, Avrupa Birliği uyum yasaları, istikrar politikaları... Hepsi birer yabancı dayatmasıdır. Bu görüş ve uygulamaların tamamı Batılı sermayedarların, özellikte dev ulusötesi şirketlerin çıkarları için geliştirilmiştir. Başta TÜSİAD olmak üzere işbirlikçilerinki hariç, Türk halkının gönenci ile hiçbir ilgisi yoktur. Türkiye’de uygulanmaları, bu nedenle son derecede yanlıştır. Kim bunlara arka çıkıyor, bunları onaylıyorsa, Atatürkçü olamaz. Çünkü Altı İlke’den “Ulusçuluk ve Halkçılık” ilkelerine aykırıdır. Kim bunlar karşısında suskun kalıyorsa o da Atatürkçü değildir; çünkü Türkiye’nin sömürgeleşmesine aldırmıyor demektir.
Sözünü ettiğim emperyalizm patentli politikalardan biri de Dünya Ticaret Örgütü’nün (World Trade Organisation, WTO) getirdiği sistemdir. Bu sistem Türkiye hükümetleri tarafından da kabul edilmiştir ve uygulanmaktadır.
Bu yazımda DTÖ’nün emperyalist yüzünü, “demokratik topluma ve çevreye yönelik tehditleri” açısından, sergileyeceğim. Yararlandığım başlıca kaynak şudur: Lori Wallach ve Michelle Sforza, DTÖ: Kimin Ticaret Örgütü, Metis Yayınları, İst., 2002.

Yazımı özellikle, “Ulusçuluk, Halkçılık, Devletçilik ve Devrimcilik” ilkelerini görmezden gelerek, Atatürkçülüğü “Laiklik ve Çağdaşlık” köşesine sıkıştırmaya kalkışanların dikkatine sunuyorum.

Dünya Ticaret Örgütü ve Ulusötesi Şirketler

DTÖ’nün kuruluşu (1995), ulusötesi şirketlerin iktidarının resmîleştirilmesi ve güçlendirilmesi bakımından bir dönüm noktası olmuştur.
1) DTÖ’yü kuran antlaşmalar dünya ülkelerini tutsak haline getirmiştir. Peki, neyin tutsağı? Şirket kârlarını arttırmaktan başka bir tutkusu olmayan ulusötesi, güvenilmez, yeni bir yönetim sisteminin tutsağı! DTÖ’nün getirdiği düzen, dünyanın en büyük şirketlerinin ve finans kuruluşlarının güç ve servetlerinin arttırılması hedefi üzerine oturtulmuştur. Ya dünya uluslarının sağlığı ve ekonomik gönenci? Asla DTÖ’nün umurunda değildir.
Dünya Ticaret Örgütü’nün -küreselleşme ile birlikte- hayata geçirilmesi; bunları destekleyenlerin muazzam planlamalar, halkla ilişkiler faaliyetleri ve politik çalışmalar yapmalarını gerektirmiştir (Benzer dev kampanyalar Neoliberalizm ve özelleştirme için de yürütüldü). Bu yeni yönetim düzeninde, insanların günlük hayatındaki en küçük ayrıntılar bile kontrol altına alınmakta, bununla ilgili birçok karar, yerel ve ulusal hükümetlerin yetki alanından çıkartılarak Cenevre’de kapalı kapılar ardında çalışan bürokratların eline bırakılmaktadır.
2) Ulusötesi şirketlerin gözünde dünya ortak bir pazardır, bir sermaye ve hammadde kaynağıdır. Ya hükümetler, demokratik rejimler, yasalar nedir? Onlar birer ayak bağıdır; Şirketlerin sömürü olanaklarını engelleyen, kârlarını kısıtlayan birer ayakbağı!...
Öyleyse ne yapmalı? Küresel ölçekte piyasaların önüne çıkan bütün engelleri ortadan kaldırmalı! Oysa bu engeller ulus-devletlerin (örneğin Türkiye’nin), kendi halkını korumak için geliştirdiği politikalardır, güvencelerdir. Ancak bu haklı gerekçe de DTÖ’nün umurunda değildir. Yukarda belirttik, onun için önemli olan tek şey vardır: Ulusötesi şirketlerin çıkarları, kasalarına giren dolarlar ve yurolar!
3) Dünya Ticaret Örgütü, yerini aldığı GATT’ın, kota ve gümrük tariflerini belirlemekten ibaret geleneksel rolünün çok ötesine geçmiştir. Bu yeni işlevler “demokratik yönetimler üzerinde yeni ve eşi görülmemiş kontroller” niteliğindedir. Örneğin, serbest ticareti ve sermayenin hareketliliğini arttırmak için, ulusal yasaları değiştirtmiş, ekonomik sınırları ve halkı koruyan kısıtlamaları kaldırtmıştır. Bu değişiklikler kimler için yapılmıştır? Dünyadaki beş milyar insan için mi, sayıları milyarları bulan yoksullar için mi? Örneğin, Türk halkı için mi? Ne gezer... elbette ulusötesi şirketler için... Ford, Cargill, General Motors, Shell, Pfizer, Hyundai, Fiat, Unilever, Lafarge... gibi dev şirketler için...
Böylece ulusötesi dev şirketler bir kurnazca oyunu küresel düzeyde oynayabilir hale getirilmiştir. Bu şirketler bir ülkede -örneğin Türkiye’de- verdikleri zararlardan dolayı demokratik bir tepkiyle karşı karşıya kalınca, hep aynı yanıtı veriyorlar: “Bize bu şekilde yüklenemezsiniz. Sizin istediğiniz şekilde davranırsak, rekabet edemeyiz. Aksi halde, fabrikamızı bize daha konuksever davranacak başka bir ülkeye taşırız.” Ne yazık ki bu türden gözdağları son derecede etkili olmakta, zarar gören ülke genellikle hep geri adım atmakta; böylece işçiler, tüketiciler, halk kaybederken, dev şirketler kârlarını katlamakta, kazanmaya devam etmektedir.
4) Acaba bu yeni küresel yönetim sistemi Adam Smith ve David Ricardo’nun XIX. yüzyıl “serbest ticaret felsefesi”nin mi ürünü? Hayır, onunla da pek ilgili değil. Bu sistem “şirket kontrolünde ticaret” diyebileceğimiz, şirketler düzeyinde bir ekonomik küreselleşme modeli niteliğinde.
Öyleyse şu soruyu yanıtlamanın tam sırası: DTÖ kimin ticaret örgütü? Yanıt: DTÖ, ulusötesi dev şirketlerle, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki bir avuç kompradorun ticaret örgütü! Kesinlikle insanlığın örgütü değil, Türk halkının da örgütü değil!
Dünya Ticaret Örgütü ve demokratik toplum

Dünya Ticaret Örgütü

Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kısa sürede berbat bir sicil sahibi oldu.


1) DTÖ temelindeki antlaşmalar, ülkelerin uyguladığı politikalara sınırlamalar getiriyor, örneğin gıda güvenliği yasaları ile ürün etiketleme politikalarına... Çocuk emeğiyle yapılmış ürünlerin yasaklanmasını engelliyor. Örgütün icra mahkemelerinden çıkan kararlar, tüm dünyada, tüketiciyi ve çevreyi korumaya yönelik güvencelerin altını oymakta.
Uruguay Görüşmeleri’nin ve DTÖ’nün destekçileri, yeni düzenin tehlikelerini daima göz ardı ettiler. DTÖ’nün ulusal egemenliğe ve demokratik uygulamalara karşı bir tehdit olmadığını savundular. Dahası Uruguay Görüşmeleri’nin uygulamaya yansımasıyla, dünya ölçeğinde büyük ekonomik kazançlar sağlanacağını vaat ettiler. Şimdi görülüyor ki bunların hiçbiri doğru değil.
2) Şu bir gerçektir ki bütün ülkelerde karar alma mekanizmaları; yurttaşların kamusal çıkarları için mücadele edebildikleri “demokratik forumlar”dan, “kurallarına ve çalışmalarına şirket çıkarlarının egemen olduğu gizli ve sorumsuz uluslararası organlar”a doğru kaymıştır. İşin en şaşırtıcı -belki “şaşırtıcı olmayan” demek daha doğru- bir yönü de “dünyanın en demokratik ülkesi” sayılan ABD’nin, DTÖ’yü, demokratik kurumları dünya çapında zayıflatmak için kullanma konusunda başı çekiyor olması.
3) Uruguay Görüşmeleri’ne kamuoyu desteği sağlamak amacıyla öne sürülmüş olan ekonomik kazançların hiçbiri gerçekleşmemiştir. Tam tersine DTÖ kurulduğundan bu yana, dünya eşi görülmemiş bir mâli istikrarsızlıkla sarsılmakta. Yoksul ülkelerde ekonomik büyüme yavaşlamış, gerek ülkeler arası gerekse ülke içi gelir adaletsizliği artmıştır.
4) Dünya Ticaret Örgütü’nün politikaları ve tehditleri kamu çıkarlarını olumsuz etkilemektedir. DTÖ tarafından, ulusal yasaları “ticarete engel” ilan edilen ülkeler (örneğin Türkiye), ya ilgili çevre, sağlık, güvenlik politikalarından vazgeçmiş ya da bunları örgütün koşullarına uyacak şekilde sulandırmıştır. Bu eğilim hem halkın (örneğin Türk halkının) çıkarına yönelik politikaların altının oyulması, hem de ülkenin yeni politika benimseme eğilimlerinin yok olması sonucunu doğurmuştur. Çünkü ülkeler DTÖ ile mahkemelik olmaktan çekinir hale gelmiştir. Çoğu ülkeler -örneğin Türkiye- şirket tehditlerine hemen teslim olmakta ve yasalarını, konu DTÖ’ye yansımadan değiştirmektedir.
DTÖ’nün felsefesi çevre, sağlık ve insan hakları konusunda küresel işbirliğine zarar vermektedir. Eğer bir ülke DTÖ üyesi ise, diğer ülkelere olan taahhütlerini, ancak DTÖ sistemi izin verdiği ölçüde yerine getirebiliyor (bu bağımlılık, DTÖ’ye üye olan Türkiye için de söz konusudur). DTÖ sistemi bazı ilerici hükümetlerin çevre, gıda güvenliği ve insan sağlığı ile ilgili politikalarına temel anlayışı tersine çevirebiliyor. Örnek verelim: Genelde bir ürünün güvenli olduğunu imalatçı kanıtlamalıdır. Oysa DTÖ hükümetlerden, bir ürünü yasaklamadan önce, onun güvenli olmadığını kanıtlamasını isteyebiliyor.
5) DTÖ ticareti âdeta tanrılaştırmıştır: Ticaret her şeyden önce gelir. Acaba burada “her şey” derken neyi kast ediyor? Yanıt: Demokrasiyi kast ediyor; eşitliği, toplum sağlığını, gıda güvenliğini... kast ediyor. Evet, DTÖ hem de gözü kararmış bir şekilde, yalnızca ticarî değerlere öncelik tanıyor; akla gelebilecek her şeyi metalaştırarak, kutsal olanı bile metalaştırarak!


DTÖ’nün Anlaşmazlık Çözme sistemi


DTÖ’nün eşi benzeri görülmemiş, tamamiyle antidemokratik bir anlaşmazlık çözme sistemi vardır.

1) Yerini aldığı GATT’ın aksine, DTÖ jürilerinin hükümleri bağlayıcıdır, hem de otomatik olarak. Hükümlerin benimsenmesi, oybirliğiyle onaylanma gerektirmiyor. Bir DTÖ mahkemesi bir ülkenin yasalarının DTÖ’ye göre yasal olmadığını ilan ettiğinde, o ülke ya yasalarını değiştirecektir, ya da ağır ticarî yaptırımlara maruz kalacaktır.
DTÖ’nün bağlayıcı anlaşmazlık çözme prosedürü ve yayılmacı kuralları; karar yetkisini demokratik şekilde seçilmiş yerel organlardan söküp almış, Cenevre’de kapalı kapılar ardında karar veren DTÖ mahkemelerine vermiştir.
2) DTÖ mahkemeleri gizli oturumlara, usulsüz yargı süreçlerine sahne olur.
DTÖ üyesi ülkelerin açtıkları davalar “Anlaşmazlık Çözme Mutabakatı” (DSU) çerçevesinde yönetilen mahkemelerde görülür. DSU usule ilişkin tek bir kural getirmiştir: Tüm jüri etkinlikleri ve belgeler gizlidir. Alt jürinin ve Temyiz Organı’nın oturumları kapalı kapılar ardında yapılır, işlemler gizli yürütülür. DTÖ’ye getirilen anlaşmazlıklar üç jüri üyesinden oluşan mahkemelerde görülür. Üyeleri DTÖ çalışanlarından oluşan Temyiz Organı, bugüne değin yalnızca tek bir kararı bozmuştur.
3) Uzmanlık konusu ticaret olan bürokratlar çevre, kamu sağlığı, işçi hakları ve ekonomik gelişme gibi anlamadıkları konularda karar verirler.
DTÖ anlaşmazlık jürilerinde görev alacak olanlarda aranan nitelikler, mevcut ticaret sistemi ve kurallarından çıkarı olan kişilerin jüri üyesi olmasını sağlıyor. Buna karşılık mevcut statükoyu, görüş ve kurumlaşmayı paylaşmayan kişilerin jüri üyesi olmasını engelliyor. Öte yandan, DTÖ’nün kuralları jüri üyelerinin uzmanlara danışmasını da gerektirmemektedir. Bu nedenledir ki, sağlık ve çevre önlemleriyle ilgili anlaşmazlıklarda durum özellikle kaygı verici bir hal almaktadır.
DTÖ’nün anlaşmazlık çözme sisteminde jüri üyelerinin görevlerini yaparken potansiyel çıkar çatışmalarında taraf olmalarını önleyecek herhangi bir mekanizma yoktur.
DTÖ yurttaşların, jürinin eksiklerini giderme imkânını kısıtlar. Şu bakımdan ki, DTÖ jürilerinin kurul dışındaki kişilerden ve uzman organlardan bilgi ve teknik danışmanlık isteme mecburiyeti yoktur. Eğer isterse, bu uzmanların adları gizli tutulur.
4) DTÖ jürileri her davadan sonra bir tarih saptar. Davayı kaybeden ülke jürinin dava konusu politikayı değiştirme ya da tamamen terketme kararını bu tarihten önce uygulamak zorundadır. Davayı kazanan taraf ise DTÖ’den ticarî yaptırımlar uygulamasını talep edebiliyor. Bir kez bu talepte bulunuldu mu, yaptırımlar yalnızca tüm DTÖ üyelerinin, buna oybirliğiyle karşı çıkması halinde durdurulabiliyor. DTÖ’nün bu eşi görülmemiş uygulaması, çoğu uluslararası antlaşmadaki egemenliği koruyucu ilkelere ters düşmektedir.
DTÖ yaptırımları “sektörler arası” uygulanabiliyor. Bunun anlamı şu: Bir ülke, uzlaşmayan tarafın sadece aynı sektördeki ürünlerine karşı değil, temel ihracatına karşı da misillemede bulunabilmektedir.
Ayrıca, davayı kaybeden bir ülke için, DTÖ’nün Temyiz Organı dışında bir temyiz makamı yok. Bu organda görev alacak kişilerin hukuk, uluslararası ticaret, anlaşmadaki temel konular hakkında uzman olması yeterli bulunuyor. Buna karşılık çevre, tüketici yasaları, çalışma hayatı uzmanlarının görev almasını sağlayacak hiçbir hüküm yok. Üstelik Temyiz jürisi üyeleri DTÖ’nün kadrolu elemanları…

Dünya Ticaret Örgütü ve çevre

DTÖ çevre için de bir felaket olmuştur.

DTÖ tarafından yasadışı ilan edilme tehditi, çevreyi koruma amaçlı yeni girişimleri durdurmak ve çok yanlı çevre antlaşmalarının altını oymak için kullanılmaktadır.
1) Bu bağlamda çevre karşıtı kurallar sonuna kadar uygulanıyor. Söz konusu kurallar nice güçlüklerle kazanılmış pek çok çevre yasasının, ticaretin önünde sözde “tarife dışı engel” oluşturdukları gerekçesiyle sıkı bir denetimden geçirilmesini gerektiriyor.
-“DTÖ Gıda Güvenliği, Bitki ve Hayvan Sağlığı Önlemleri Antlaşması (SPS)” gıda güvenliği veya çevre, insan, bitki ya da hayvan sağlığını koruma yasaları da dahil olmak üzere, hükümetlerin gıda ve tarım politikalarıyla ilgili faaliyetlerini açıkça kısıtlıyor.
-“DTÖ Ticaretin Önündeki Teknik Engeller Antlaşması (TBT)” ürün standartlarının, ticareti mümkün olduğunca az kısıtlayıcı olmasını ve uluslararası standartlara dayanmasını gerektiriyor.
-“DTÖ Devlet İhaleleri Antlaşması”, hükümetlerin satınalma kararlarını verirken, yalnızca “ticarî” hususları göz önünde bulundurmasını gerektiriyor.
-“Fikrî Mülkiyet Haklarının Ticaretle İlgili Yönleri Antlaşması (TRIPs)”, DTÖ üyelerine, uzun erimli çevresel etkileri saptanmış olsa bile, genetik özellikleri değiştirilmiş bitki çeşitlerinin mülkiyet hakkının korunmasını sağlama yükümlülüğü getiriyor.
Tüm bu antlaşmalar yaptırım tehditi ile ve DTÖ’nün anlaşmazlık çözme sistemi aracılığıyla uygulanıyor.
2) DTÖ’nün bağlayıcı yeni kuralları çevresel güvenceleri zayıflatmıştır. Özel çıkar grupları, çevreci girişimleri engellemek için DTÖ eylemi tehditinde bulunmaktadır. Somut örnekler aşağıda sayılmıştır:
- ABD, DTÖ’nün talebi doğrultusunda Temiz Hava Yasası’nın hükümlerini gevşetmiştir.
- Clinton yönetimi, yunusları koruyucu önlemlerin içini boşaltmıştır.
- ABD, elektronik sanayiinin yol açtığı kirlilikle ilgili yüksek standartları kaldırması için Avrupa Birliği’ne (AB) baskı yapmaktadır.
- ABD ve AB otomobil üreticileri, Kyoto antlaşması’nı uygulayan Japon temiz hava yönetmeliklerine karşı saldırıya geçmiştir.
- Avrupalılar “hayvanlara işkence eden tuzak”la avlama yasağını gevşetmiştir.
- ABD, gönüllü ekolojik etiketlemeyi DTÖ’ye göre yasa dışı olmakla suçlamaktadır.


Sonuç


DTÖ’nün kimin ticaret örgütü olduğunu asla unutmamalıyız. Nasıl? Aşağıdaki hususları çok iyi öğrenerek, üzerinde uzun uzun düşünerek, her fırsatta çevremizi aydınlatarak:
1) DTÖ, ulus ötesi dev şirketlerin ticaret örgütüdür. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki bir avuç işbirlikçinin örgütüdür.
DTÖ dünya ülkelerini yeni bir küresel yönetim sisteminin tutsağı haline getirmiştir. Hedefi tektir: Ulusötesi şirketlerin güç ve servetlerini arttırmak. Dünyanın (örneğin Türkiye’nin) yoksul insanları DTÖ’nün umurunda bile değildir.
2) Bu yeni küresel yönetim sistemi “şirket kontrolünde ticaret” diyebileceğimiz, şirketler düzeyinde gerçekleşen bir ekonomik küreselleşme modelidir.
Buna göre DTÖ’nün işlevleri “demokratik yönetimler üzerinde yeni ve eşi görülmemiş kontroller” sisteminden ibarettir. Bireyler hayatlarının en küçük ayrıntısına kadar kontrol altına alınmakta, kararlar ulusal hükümetlerin elinden alınarak DTÖ bürokratlarına devredilmektedir.
3) Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) demokratik topluma büyük zararlar vermektedir.
-DTÖ temelindeki antlaşmalar, ülkelerin uyguladığı politikalara sınırlamalar getirmiştir. Bütün ülkelerde karar alma mekanizmaları; “demokratik forumlar”dan, gizli ve sorumsuz “uluslararası organlar”a kaydırılmıştır.
-Dünya Ticaret Örgütü’nün politikaları kamu çıkarlarını olumsuz etkilemekte, felsefesi ise çevre, sağlık ve insan hakları konusunda küresel işbirliğine zarar vermektedir.
-DTÖ yalnızca ticarete öncelik tanıyor... Demokrasi, eşitlik, güvenlik, halkın refahı... bunlara hiçbir değer vermiyor.
-DTÖ kurulduğundan bu yana, dünya eşi görülmemiş bir mâli istikrarsızlık, yoksul ülkelerde ekonomik büyüme yavaşlığı, küresel bir gelir adaletsizliği karşı karşıyadır.
4) DTÖ’nün anlaşmazlıkları çözme sistemi antidemokratiktir.
-DTÖ bir ülkenin yasalarını beğenmezse, o ülke ya yasalarını değiştirmek, ya da ağır ticarî yaptırımlara katlanmak zorunda bırakılıyor.
-Örgütün mahkemeleri, usulsüz yargı süreçlerine sahne olmaktadır. Bürokratları çevre, kamu sağlığı, işçi hakları ve ekonomik gelişme gibi hiç anlamadıkları konularda karar vermektedir.
-DTÖ’nün uygulamaları ülkelerin egemenlik hakkına ters düşmektedir.
5) Dünya Ticaret Örgütü çevre için bir felaket olmuştur.
DTÖ tarafından yasadışı ilan edilme tehditi, çevreyi koruyucu girişimleri durdurmak ve çok yanlı çevre antlaşmalarını etkisizleştirmek için kullanılıyor. Bu bağlamda çevre karşıtı kurallar sonuna kadar uygulanıyor. Özel çıkar grupları, çevreci girişimleri engellemek için DTÖ eylemi tehditinde bulunmaktadır.
6) Görüyorsunuz, hükümetleri DTÖ antlaşmalarına imza atan uluslar ne büyük tehditlerle, ne korkunç zararlarla karşı karşıya bulunuyor!
Atatürk boşuna dememiş : “...Durumu düzeltmek için mutlaka Avrupa’dan öğüt almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine göre yürütmek ... gibi düşünceler belirdi. Oysa hangi bağımsızlık vardır ki yabancıların öğütleriyle, yabancıların planlarıyla yükselebilsin?”

http://www.turksolu.com.tr/56/dura56.htm

..