DENİZ BAYKAL etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
DENİZ BAYKAL etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Nisan 2020 Perşembe

BAYKAL CHP'NİN KÖKÜ BEREKETSİZ DİYEN BAŞBAKAN ERDOĞAN'A ÇOK AĞIR KONUŞTU!...

BAYKAL CHP'NİN KÖKÜ BEREKETSİZ DİYEN BAŞBAKAN ERDOĞAN'A ÇOK AĞIR KONUŞTU!...


Bedri Baykam, CHP’nin kökü bereketsiz, diyen aymazlar esas Atatürk’e saldırıyorlar 

    CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın son günlerde ağzını bozmaya başladığını söyledi. Baykal, Başbakan'ın ''CHP'nin kökü bereketsiz'' sözüne karşılık, ''(CHP kadar kafana taş düşsün) demek geçiyor içimden'' dedi. Partisinin yerel seçimlere katılacak belediye başkanı, il genel meclisi ve belediye meclisi adaylarının tanıtımına katılmak üzere Çanakkale'ye gelen Baykal, 18 Mart Spor Salonu'nda yaptığı konuşmada, Başbakan Erdoğan'ı eleştirdi. ''Başbakan son günlerde ağzını bozmaya başladı'' diyen Baykal, ''Kişiliğini üslubuna yansıtıyor. Gerçek kişiliği üslubunda ayna gibi çıkıyor. Sayın Başbakan önce doktorlara, sonra işçilere, çiftçilere, öğrenciye ve Denktaş'a saldırdı. Ama geçenlerde durduk yerde CHP'ye (Kökü bereketsiz) dedi. Yani (CHP kadar kafana taş düşsün) demek geçiyor içimden'' diye konuştu. Baykal, Başbakan Recep Erdoğan'ın bu açıklamasında (CHP'nin kökü) dediğini de hatırlatarak, şunları söyledi: ''CHP'nin kökü sana niye bu kadar rahatsızlık veriyor. CHP ile görülecek hesabın varsa çık karşıma benimle hesaplaş. CHP'nin kökünü karıştırma. Ne derdin var senin CHP'nin köküyle. CHP'nin köküdür ki, Çanakkale'den başlayarak düşmanı Anadolu'dan temizleyip, bağımsız bir cumhuriyeti, özgür bir toplumu, çağdaş, modern bir Türkiye'yi kurmuştur. Onun kurduğu kurumlar, okullar, devlet içindeki şekiller. Sen onun cumhuriyeti sayesinde bugün oralara geldin. Durduk yerde CHP'ye sataşma haddini sen nereden buluyorsun. Sen otur oturduğun yerde, o Talibancı'nın dizinin dibinde çektirdiğin fotoğrafların hesabını ver. Başbakan derhal CHP ve Türkiye'den, bütün namuslu vatandaşlardan özür dilemelidir, çizmeyi aştığını belirtmeli, bu yaptığının Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'na yakışmadığını belirtmeli, ağzının fermuarını kapalı tutmayı öğrenmelidir.'' ''İÇ BORCU ARTIRDILAR'' Deniz Baykal, halkın sorunlarının, ekonomik sıkıntıların çok açık ortada olduğunu ve seçimden bu yana 1.5 yılın geçtiğini belirterek, şunları söyledi: ''Bu 1.5 yılın içinde kriz geride kaldı, dünyanın şartları değişti. Şimdi 3 yıldan bu yana en büyük fedakarlık yapan çiftçinin durumunun düzeldiğini söylemek var mı? Bunlar çiftçinin durumunu düzeltecekleri sözünü vermedi mi? Sanki Türkiye'de bakıyorsunuz her şey güllük gülistanlık. Türkiye'de çiftçinin, memurun, işçinin, emeklinin durumu düzelmiş mi?, İşsizliğe çare bulunmuş mu? O zaman ne düzeldi. Türkiye'nin durumunun düzeldiğinden kim ne hakla bahsedebilir.'' Türkiye'nin iç ve dış borcunun bu zaman içinde arttığını ifade eden Baykal, şöyle devam etti: ''Türkiye'nin iç borcu 55 milyar dolar artmış. Bunlar (Borç ödüyoruz) diyorlar, (O nedenle halkımız sıkıntı çekiyor) diyorlar. Türkiye'nin borcu artmış, tek vergi yetmemiş çift vergi koymuşlar. Cumhuriyet tarihinin en büyük vergi yükünü vatandaşın sırtına yüklemişler ama Türkiye'nin borçları artmış. Nereye gidiyor bu paralar? Yatırıma mı? Yatırım yok, hizmet yok. Yatırımın azalması işsizlik demek, nüfusuna iş verememek demektir. İşsizlik demek, yoksulluk demektir. Türkiye'de bugün nüfusun 3'te 1'i açlık sınırının altında yaşıyor.'' ''

SEÇİMDE VATANDAŞA BÜYÜK GÖREV DÜŞÜYOR

'' CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Türkiye'nin varlıklarının şaibeli ihalelerle eşe dosta peşkeş çekildiğini de öne sürerek, bu gidişata vatandaşın ''dur'' diyebileceğini söyledi. Baykal, ''Önümüzde bir seçim var. Sizler belediye başkanlarını, meclis üyelerini seçeceksiniz. Büyük fırsat geldi. Türkiye'nin önünü sizler açacaksınız. (Hayır Recep Tayyip Erdoğan) diyeceksiniz. Bu olumsuz gidişata oyunuzla (dur) diyeceksiniz'' şeklinde konuştu. 

KIBRIS MÜZAKERELERİ 

Deniz Baykal, Kıbrıs görüşmelerinin bugüne kadar olumlu bir havada geçmediğini ve uzlaşmacı adım atılamadığını da belirterek, ''KKTC'li yetkililerin yaptıkları değerlendirmelerin tüm reddedildi. Daha da önemlisi, Rumlardan bir kısmının anlayışla karşılanıp, gelecekte kabul göreceğine dair bir işaret de ortaya çıkmamıştır'' dedi. New York görüşmeleriyle kararlaştırılan mekanizmanın ilk aşamasında ''umutlaşma, uyum ve çözüm'' konusunda ilerleme gerçekleşemediğini ifade eden Baykal, şunları kaydetti: ''Bu ayın 21'ine kadar bu süreç devam edecek. Umarım o zamana kadar uzlaşma olur, olmazsa 4'lü müzakere başlayacak. Orada bir ilerleme olur mu olmaz mı, hepimiz bunu izliyoruz. KKTC'li yöneticilerin, bu tablodan tedirginlik ve Ankara ile müzakere içine girdikleri görülüyor. İşte dün o doğrultuda görüşmeler yapıldı. Güney Kıbrıs'ın (Uzlaşma olmasa da biz nasıl olsa 1 Mayıs'ta AB'ye gireceğiz) anlayışı içinde olduğu ve 1 Mayıs'a kadar bir uzlaşmayla 2 toplumun AB'ye birlikte girmeyi sağlamaya ilgi göstermedikleri anlaşılıyor.'' Baykal Çanakkale'de partisinin yeni il binasının da açılışını yaptı, çarşı ziyaretlerinde bulunarak, vatandaşlara karanfil dağıttı. Deniz Baykal, daha sonra Bursa'ya gitti. 

http://www.habervitrini.com/baykal-chpnin-koku-bereketsiz-diyen-basbakan-erdogana-cok-agir-konustu/106324

***

11 Kasım 2018 Pazar

İŞTE BAYKAL ERDOĞAN KAPIŞMASINDA İZLEYİCİLERDEN GELEN YORUMLAR

İŞTE BAYKAL ERDOĞAN KAPIŞMASINDA İZLEYİCİLERDEN GELEN YORUMLAR



26.10.2002 - 01:00

ANKARA/Kanal D ekranındaki Baykal-Erdoğan buluşmasına izleyicilerden ilginç yorumlar geldi.

Yıldıray Oğur isimli bir izleyici, " Türkiye bu iki polemikçi liderle bayağı kavgalı,kısır tartışmalı günlere doğru gidiyor, programın sonunda bir bardak 
su içtim " derken, Ali Sertaç Durmuş, " Deniz Baykal Erdoğan ve yandaşlarının yargılandığı mahkelerin zabıt katibi değildir. Bu nedenle yolsuzlukdan 
yargılanan erdoğan ekibinin isimlerini bilme mecburiyeti yoktur " dedi.İşte ilginç yorumlar... Sanırım yeni bir yanlış seçim öncesindeyiz. 

Kibar bir düzeysizlik, bizi hiç ilgilendirmeyen çok gereksizce uzayan tartışmalar, laf sokmak için hazırlık yapılmış ama adalet reformu,gençlik,  
ekonomi konusunda söyledikleri uyutttu. Türkiye bu iki polemikçi liderle bayağı kavgalı,kısır tartışmalı günlere doğru gidiyor. programın 
sonunda bir bardak su içtim Ahmed Yasef Biliyoruz efendim GRE sinavinin ne oldugunu. Ama sizin gorundugu kadariyla bilmediginiz cok sey var. 
Birincisi yurt disinda okuyan kac Turk ogrencinin oldugu. Ikincisi YOK ve Fulbright gibi kusruluslarin kac tane ve ne miktarda burs verdigi. 
Ucuncusu zaten Tayyip Bey'in cocuklari boyle bir bursa degil bir isadaminin himayesine mazhar olmuslar. Sonuncusu da, bir isadamindan 
cocuklari icin senede bilmem ne kadar (gercekten bilmiyoruz cunku cok seffaf basbakan adayi halki bu konuda bilgilendirmeye deger bulmuyor)  
dolar destek alip bunu da bu kadar yuzsuzlukle aciklayan politikaci da herhalde bi bizde olur. 

Almanya'da Cem Ozdemir'in bir isadamindan alip da geri dahi odedigi kredi yuzunden istifa ettigini hatirlayin, da erdemlilik nasil olur ogrenin. Berfu BILIR Sizler Erdogani yasakladikca o efsanelesiyor!!!  

Hastaliktan ha oldu ha olecek denen kisilere bu ulkeyi emanet ederken vicdaniniz sizlamazken,kendi milletvekillerinin yaptiklari yolsuzluklar birbir 
kapatirken ve tum bu olaylar hic bir cumhuriyet savcisinin ilgisini cekmezken Milli Egitim kitaplarinda yazan ve tavsiye edilen siiri okumasiyla bir anda 
gorevlerini hatirliyan cumhuriyet savcilari !!!! Bu ulkede intihar eden,Kapkac olaylarina karisan insanlari acliktan suca yonelten yonetimden sizlerde 
suclusunuz. Ve Tayyip ERDOGAN a gelince Iste Turkiyeyi karanliklardan cikartip aydinliga kavusturacak lider!!! ahmet güldağ Şu anda karşılaşmayı 
dinliyorum. sonucu ne olurbilemem ancak şu ana kadar Sayın Baykal polemikle ve şahıs özel hayatları konusunda gidiyor. Biz yapacakları işlemleri duymak 
istiyoruz. Baykal proğramlaştıracağım derken, Erdoğan yapacağı proğram şeklini anlatıyor. Bazı konularda zaten birlik oluyorlar. Şu andaki notum 

Sayın Erdoğan daha inandırıcı.Sayın Baykalın eskiye dönük kasete falan girmesi hoş değil. bu tartışma da yeri değil. Anketinizde daha konuşmanın 
ilk dakikalarını görenler hemen leyh ve aleyhte mesaj vermelerini peşin fikirle bağdaştırabildim ancak... şu anda tartışma bitti Anı kanaattayım Erdoğan 
daha uslupla inandırıcı oldu. L.Ehsan Erdogan Sayin Baykal yada Sayin Erdogan,bunlarin gercekten Turkiye`yi yonetecebileklerine inanamiyorum. 
Turkiye`yi ancak Turk gencleri yonetebilir, yeterki firsat verilsin. Ebubekir Çelik kadrosu genç dinamik ve sağlam olduğu için AKP daha güvenilir 
görülüyor. 

Deniz Baykal bence Kemal Derviş ve Bayram Meral'i Partiye almakla en büyük hatayı yaptı. 
Ali Sertaç Durmuş Deniz Baykal Erdoğan ve yandaşlarının yargılandığı mahkelerin zabıt katibi değildir. 

Bu nedenle yolsuzlukdan yargılanan erdoğan ekibinin isimlerini bilme mecburiyeti yoktur. 

Baykal isimlerini bilmiyor diye bu kişiler beraat etmemişlerdir. Nurettin Sözen hakkında T.C. Mahkemelerince verilmiş bir hüküm yoktur. 
Camur atıp iz bırakmak isteyenler kendi çamurlarına baksınlar isa ACAR Siyasi yaşamı boyunca, sırf islami inancı ve yaşantısı dolayısıyla yobaz 
ve gerici ithamı ile rencide ettiği yurttaşlarımızın reylerini alabilmek maksadıyla hümanist gülücükler saçmasını çaresizliğinin tezahürü olarak görüyorum...
O baykal değilmi ki sırf iktidar hırsı dolayısıyla ideolojisini bir kenara bırakıp sn. Dervişe sırtını yaslamıştır... 
Ali Sertaç Durmuş CHP'nin İş bankası Hisseleri satın alınmış ya da satılabilir hiseler değildir. 

Soruyu bu şekilde sormak bir İş Bankası hisseleri Ulu Önder ATATÜRK'ün CHP'ye mirasıdır. 

Satılamaz, Devredilemez.


http://www.habervitrini.com/magazin/iste-baykal-erdogan-kapismasinda-izleyicilerden-gelen-yorumlar-54533/


***

30 Eylül 2017 Cumartesi

BU ANAYASAYI ENİNDE SONUNDA KABUL ETTİRECEĞİZ

'' BU ANAYASAYI ENİNDE SONUNDA KABUL ETTİRECEGİZ ''




15.07.2007

Erdoğan'dan Erbakan'a tepki geldi Başbakan Erdoğan, Petkim'in Ermenilere satıldığı yönündeki iddiyı yalanladı. Bahçeli ve Baykal'ı topa tuttu. Erdoğan, Erbakan'ın kendisine yönelik eleştirilerine de ilk kez sert çıktı. 15.07.2007 Erdoğan'dan Erbakan'a tepki geldi ERDOĞAN: " PETKİM DEĞERİNİN ÇOK ÜZERİNDE SATILDI " AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Petkim'in değerinin çok üzerinden satıldığını belirterek, "Petkim'in satışına yapılan bu itirazı talihsiz bir adım olarak görüyorum" dedi. Erdoğan, Samanyolu Televizyonu'ndan canlı yayınlanan "Özel Gündem" programında soruları yanıtladı. Özelleştirme ile ilgili sorular üzerine Erdoğan, devletin ticaretle uğraşmayacağını, ancak istikamet verebileceğini ifade ederek, bunun bütün gelişmiş ülkelerde böyle olduğunu ifade etti. Erdoğan, hangi özelleştirme yapılsa birilerinin çıkıp iptali için müracaat yaptığını ifade ederek, "İşsize iş mi arıyorsun işte sana iş. Petkim için neler söyleniyor? Ermeni, falan, filan... İşi bilmeden konuşuyorlar. Petkim değerinin çok çok üzerinde satıldı. Devlet ticaretle uğraşmaz. Devlet istikamet verir, denetler, düzenler, serbest piyasa ekonomisindeki anlayış budur. Gelişmiş ülkelerde bu böyledir. Bu bize vergi getirecek, yeni teknoloji getirecek, yeni yatırımlar getirecek. Bu konuda ön kesemeyiz" dedi. Özelleştirme konusunun kendisine Seka'yı hatırlattığını ifade eden Erdoğan,bütün medyanın SEKA'nın tekel olduğu dönemde kağıdı SEKA'dan aldığını, ama özel sektörün kağıt piyasasına girmesiyle, SEKA'nın teknolojiyi takip edemediğini, yarışa devam edemediğini kaydetti. Erdoğan, şöyle konuştu: "Yanılmıyorsam, SEKA'nın 650 milyon dolar zararı vardı. Kapatma kararı aldık. 'İşçileri mağdur etmeden, burayı belediye devredip halka açacağız' dedik. Hemen yaygara koptu. 'Burası birilerine peşkeş çekilecek' dendi. 'Biz bu sektörden devleti çekiyoruz' dedik. 'Yeteri kadar kağıt üretiliyor' dedik. 'Burayı belediye devrederek, aklımda kaldığı kadarıyla 700 dönüm araziyi Kocaeli halkının emrine amade hale getireceğiz, adeta Hyde Park gibi bir park haline getireceğiz' dedik. Daha sonra bu bölgeyi Park ve müze yaptık. Şimdi SEKA Park'ta yeşil alanlarda, halk mutlu tatil yapıyor, dinleniyor." Petkim olayının da bunun benzeri bir olay olduğunu ifade eden Erdoğan, yapılan itirazı veya mahkemeye gidişi talihsiz bir adım olarak gördüğünü kaydetti. Petkim ihalesini alan firmanın asıl patronajının Kazak olduğunu belirten Erdoğan, Rus ortağı prosedürü tamamlamak için yanlarına aldığını söyledi. YOKSUL SAYISI AZALIYOR Alt gelir gruplarıyla üst gelir grupları arasındaki makasın kapanmaya başladığını ifade eden Erdoğan, "Bu yoksul kesimin sayısının azalması demektir. Bu sayıda yaklaşık 3 milyon civarında eksilme var. Orta tabaka güçleniyor. Orta tabakada bulunanların sayısının artmasını, alt gelir gurubun sayısının azalmasını hedefliyoruz. 4.5 milyon insan alt gelirden orta tabakaya geçti, bunu yakaladık" dedi. Şu ana kadar 140 bin konut teslim ettiklerini, 280 bin konut yapımının devam ettiğini anlatan Erdoğan, "Hedefimiz önümüzdeki yıl sonuna kadar bunu 500 bine çıkarmak" dedi. Erdoğan, asıl mutluluğun dar gelirlilerin ev sahibi olması olduğunu da ifade ederek, "Evime taşındım, diyor ya bu ayrı bir mutluluk" diye konuştu. "İş adamlarının sol partiye oy verecekleri, ama AK Parti'nin iktidar olmasını istedikleri" yönünde bir anket sonucunun yayınlandığının hatırlatılması üzerine Erdoğan, gazetede böyle bir sonucu görünce üzüldüğünü ifade etti. Öncelikle bunun bir demokratik hak olduğunu, saygı duyduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: "Şimdi AK partinin iktidarda olmasını isteyeceksin. Niye? Başarılı. O dönemde ciddi paralar kazandık, diyeceksin, Türkiye bir sıçrama yaptı, diyeceksin, ama oyunu hala AK Parti'den esirgeyeceksin. Şimdi tabii bizi üzen, oy verirken onlardan ne bekliyorsun? Hizmet bekliyorsan. O zaman oyunu gelir AK Parti'ye verirsin. Oyunu vermiyorsan AK Parti'nin heyecanını paylaşmıyorsun, ama Ak Parti'den de nemalanıyorsun." Erdoğan, seçim atmosferinde bile borsanın rekor kırdığını ifade ederek, bu sırada OYAK satışının görüldüğünü, Vakıfbank için üste para istenirken, Ziraat Bankası, Halk Bankası ile birlikte değerli bankalar arasına girdiğini söyledi. "Her şeyi satıyorsunuz, peşkeş çekiyorsunuz" denildiğini kaydeden Erdoğan, "Sakarya'da arazi verdik fabrika kuruldu. Burada binlerce insan çalışıyor. Burada Sakaryalılar çalışıyor, yabancılar değil. Olmasa ne olurdu? Bugün orada sığırlar otlardı. Aynı şekilde Korelilere orayı vermeseydik bataklık olarak kalacaktı. Şimdi orada Sakaryalı, Kocaelili kardeşlerimiz çalışıyor. Otomotiv ihracatı şu anda Türkiyede en önemli kalem. Bunların büyük katkısı var. Hamasi duygularla, milliyetçi havalarına girerek böyle yaklaşımlar doğru olmaz" diye konuştu. "SAYIN BAHÇELİ'Yİ DİNLEDİĞİMDE BU SİYASETÇİ Mİ YOKSA BAŞKA GÖREVİ Mİ VAR' AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Sayın Bahçeli'yi dinlediğimde bu siyasetçi mi yoksa başka görevi mi var. O bağırışlar, o çağırışlar, o tehditler... Aman yarabbi nasıl hareketler bunlar. Bir siyasetçiye yakışır mı? Demokrasi içinde mücadele eden insana yakışır mı?" dedi. Erdoğan, Samanyolu Televizyonu'ndan canlı yayınlanan "Özel Gündem" programında soruları yanıtladı. Erdoğan, dünyada işsizliğin arttığını çok güçlü fonlarla bu soruna çözüm arandığını söyledi. Türkiye'de güçlü bir fon oluştuğuna işaret eden Erdoğan, bu döneme yönelik farklı bazı projeleri olduğunu belirtti. Türkiye'de tarım sektöründen sanayi ve teknolojiye doğru bir kayma yaşandığını anlatan Erdoğan, hizmet sektörüne bir yönlendirme yaptıklarını ve görev geldiklerinde 10,3 olan işsizliğin şu anda 9,7 olduğunu kaydetti. İktidarları döneminde yaklaşık 2,5 milyon işsizin işe kavuştuğunu, bunun çok önemli bir rakam olduğunu dile getiren Erdoğan, ülkede her yıl nüfusun 1 milyon artığını, istihdam alanına giren nüfusun ise her yıl 600 bin kişi olduğunu anlattı. Erdoğan, iktidarlarında en azından bu sayıyı absorbe ettiklerini, artış yerine düşüş yaşandığı söyledi. Hedeflerinin hiç olmazsa istihdam alanına gireni absorbe etmek, yeni iş alanları yaratarak, işsizliği azaltmak olduğunu ifade eden Erdoğan, emeğe dayalı sektörlere öncelik vereceklerini, başlattıkları bazı çalışmaları bu dönemde sürdüreceklerini bildirdi. Erdoğan, "Başka siyasi partiler gibi bu konuda da kuru sıkı atmıyoruz" diye konuştu. Bu konuda bir harita çıkaracaklarını, envanter çalışmasıyla nasıl adımlar atılacağına bakacaklarını söyleyen Erdoğan, organize sanayi bölgelerini hayvancılığa yönelik kuracaklarını kaydetti. MİLLİYETÇİLİK Başbakan Erdoğan, ulusalcılık ve milliyetçilik konusundaki soruları yanıtlarken de, milliyetçililiğin kafatasçılık olmadığını ifade etti. "Lafla da milletçilik olmuyor" diyen Erdoğan, milliyetçiliğin, vatanını, milletini, yüreğinden sevmek, bu sevgiyi hizmet etmekle göstermek olduğunu dile getirdi. Ülkenin kalkınması için, Türk milletinin refah düzeyinin yükselmesi için, üzerine düşeni yerine getirmenin gerçek milliyetçilik olduğunu belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "3,5 yıl bizden önce görevde bulunan beyefendiler bulundukları süre içerisinde acaba ülkeme ne kazandırdılar? Şimdi soruyorum, 22 tane banka hortumlanarak fona devredildi. Bunun hesabını kim verecek? 40 milyar dolar bu fakir ülkeme o dönemde maliyeti var. Kim bunun sorumlusu? Hiç hesabını soran, hiç hesap veren oldu mu o dönemde? Bunu faturasını ödeyenler var mı? TMSF olarak bizden önceki dönemde bunlara en ufak bir darbe yok. Bizim dönemimizde TMSF bunların sırtına bindi, tavuklarına, koyunlarına varıncaya kadar hepsini aldı, ihalesini yaptı, sattı." İmarzedelere 9 katrilyon lira ödediklerini belirten Erdoğan, "Şimdi çıkmış dürüstlük örneği olduğundan bahsediyor. Sen bu kadar dürüst adamsan önce bir defa dürüst babanı, kardeşini çağır bir gelsinler de şu 9 katrilyonu bir öde" dedi. Bu bankanın bono çıkarmak gibi yetkisi olmadığı halde çıkarması nedeniyle yaklaşık 2 katrilyon liralık bir yük geldiğine işaret eden Erdoğan, süratle bunun ödenmesine de başlanacağını bildirdi. Erdoğan, Kıbrıs Rum Kesimi'nde kurulan bir sanal şirketle Türkiye Cumhuriyeti aleyhine dava açıldığını belirterek, "Ben Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanı olduğum sürece, bu can bu tende oldukça bir kuruş buradan para vermem, bedeli ne olursa olsun. Dürüstsen gelir burada yargılanırsın. Buradan çıkacak neticenin başım gözüm üstünde yeri var. Kaçma, burada ol, burada da kimseyi aldatma" diye konuştu. 22 Banka fona devredilirken MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin en ufak müdahalesi olmadığını dile getiren Erdoğan, "Sen hükümetin ortağıydın, hani milliyetçiydin. Neden 22 bankanın hortumlanmasına müsaade ettin? Niye müdahale etmedin? Niçin durdun sen? Bu dönemde 1 tane banka fona devredildi mi? 1 tane hortumlanan banka var mı? Devlet bankaları zararda mı? Döneminde Ziraat Bankası, Halk Bankası, Pamukbank zararda. Siz nasıl milliyetçisiniz?" dedi. TOPRAK SATIŞI Başbakan Erdoğan, gayrimenkul satışının kendileriyle başlamadığını, 1935'ten beri mütekabiliyet esasına dayalı olarak yapıldığını söyledi. Bu konudaki kampanyayı yürüten MHP'inin iktidar orta olduğu dönemde yabancılara gayrimenkul satışı yapıldığına işaret eden Erdoğan, kendi dönemlerinde daha fazla toprak satışı olmasının istikrar ve güvenden kaynaklandığını dile getirdi. Bunların zarar değil, kar olduğunu belirten Erdoğan, buraları alanların ülkeye para bırakacaklarını, bunun açık ekonomi anlayışına destek veren örnekler olduğunu kaydetti. Erdoğan, "GAP Yahudilere, yabacılara satıldı" açıklamalarının gerçeği yansıtmadığını belirterek, 1 metre kare satılmış yer olmadığını bildirdi. Başbakan Erdoğan, şunları söyledi: "Milliyetçi kendi içinde özellikle dışlayıcı olamaz. Kendi ülkesin insanına karşı nefret, kin taşımaz. Bunlara şaşıyorum. Bunlar eli silahlı, devamlı kin, nefret, kan... Adeta bundan zevk alıyorlar. Sayın Bahçeli'yi dinlediğimde, bu siyasetçi mi, yoksa başka görevimi var... O bağırışlar, o çağırışlar, o tehditler... Aman yarabbi nasıl hareketler bunlar. Bir siyasetçiye yakışır mı? Demokrasi içinde mücadele eden insana yakışır mı? Yarın parlamentoda aynı çatı altında olduğumuzu düşünün, bu tür tavırda olan insanla siz birbirinize selam bile veremezsiniz. Türkiye'nin birliği beraberliği için çalışacak olan insanlar bu duruma düşerse bu ülkenin hali ne olur?" Erdoğan, korkuyla kimsenin milliyetçi olmayacağını, insanların umutla, sevgiyle, saygıyla olacağını dile getirerek, "Bu konuda gerçek milliyetçi biziz. Ülkemize, vatandaşımıza ne kazandırdığımız ortadadır. Ülkemizin itibarı ortadadır" dedi. "80 YAŞINDA ERBAKAN'A YAKIŞTIRAMIYORUM" Başbakan Erdoğan, bir başka soru üzerine, eski Başbakan Necmettin Erbakan'ın kendisine yönelik eleştirilerine üzüldüğünü söyledi. 18 yaşından itibaren Erbakan'ın yanında emek verdiğini ve 31 yaşında İstanbul İl Başkanı olduğunu hatırlatan Erdoğan, şöyle konuştu: "Tek üzüntüm şudur: O konuşmalarında o denli hakaretler var ki, bütün bu hakaretler karşısında 80 yaşını devirmiş olan Sayın Erbakan'a ben bunları yakıştırmadığım için cevap vermiyorum, vermeyeceğim de. Onun içindir ki aldığım eğitim, aldığım terbiye bana böyle bir cevabı vermeme mani. Veremem, vermeyeceğim de. O'na da yine aynı şekilde milletim gereken cevabı zaten verdi, 22 Temmuz'da da verecek. Sen bir taraftan sandalyeyle dolaşacaksın, bir taraftan çeşitli hastane raporları, şunlar, bunlar, filan, falan çıkarıp göndereceksin, ondan sonra da bu siyasi mücadelenin içerisinde bir şeyler toplayabilir miyim, bir prim yapabilir miyim, bunun gayreti içerisine gireceksin. Bırakın da artık yetiştirdiğin gençler var. Bunlar yapsın. Hakikaten o şahsına, yaşına, ismine yakıştıramadığım bütün hakaretlere asla ben o şekilde cevap vermeyeceğim. Takdiri ben milletimin ferasetine bırakıyorum. Yıllarca beraber yürüdüğüm o hareketin içerisinde kalmış olan arkadaşlarıma, kardeşlerime bırakıyorum ve diyorum ki 22 Temmuz da bunun en güzel cevabı, en hayırlı cevabı olacak. Takdir milletimindir." ERDOĞAN: -"CHP-MHP KOALİSYONU ASLA UMUT OLAMAZ" AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP-MHP koalisyonunun asal umut olamayacağını söyledi. Erdoğan, Samanyolu Televizyonu'ndan canlı yayınlanan "Özel Gündem" programında soruları yanıtladı. Erdoğan bir soru üzerine, muhtemel bir CHP-MHP koalisyonunun asla umut olamayacağını söyledi. Erdoğan, iki partinin her yerde beraber olduklarını belirterek, "Özellikle Ak Partiye yüklenme konusunda. Kullandıkları söylemlere bakıyorsunuz, hep aynı, aynı şeyleri söylüyorlar. Hiç aralarında fark yok. Demek ki bir yerden düğmeye basılıyor ve şu anda o düğmeyle komuta devam ediyor" diye konuştu. Erdoğan, Cumhurbaşkanı seçimi konusundaki bir soru üzerine ise şunları söyledi: "Parlamento içerisinden bir cumhurbaşkanı olabilir. Parlamentonun içinden bir cumhurbaşkanı çıkaramıyor muyuz? Anayasada ifade edilen bir cumhurbaşkanı adayı parlamento içinde yok mu? Eğer dışarıdan bir cumhurbaşkanı aranacaksa onun yolu açık zaten. Oradan da gelebilir. Buyursun CHP dışardan bir aday ortaya koysun. Çok da manidar olan şudur, 'millete gidelim' diyoruz. Millete gittiğimiz zaman parlamentoda zaten senin şu kadar grubun var, bu kadar grubun var. Hiç böyle de bir endişen olmaz. Millete gittiğimizde CHP parlamento dışından birini aday gösterir, biz parlamento içinden birini aday gösteririz. Geliriz millete, milletimiz kimi isterse onu cumhurbaşkanı yapar. Bundan daha ideali olur mu? Buraya gelip de bize uzlaşma dersi vermeye kalkmasın. Uzlaşmaz birini arıyorsanız o da Sayın Baykal'ın ta kendisidir." TERÖR- Terörün hiçbir zaman sıfır olmadığına da işaret eden Erdoğan, "Koalisyon hükümeti terörü sıfır olarak teslim etti. Yok böyle bir şey. İçişleri Bakanlığının rakamları ortadadır. Güvenlik örgütlerimizin rakamları ortadadır" dedi. Bir şehit haberi aldığı anda şehidin annesinin babasının içine nasıl ateş düşüyorsa, sorumluluk mevkisinde olan birisi olarak kendi içine de ateş düştüğünü ifade eden Erdoğan, güvenlik güçleri ile çok ciddi bir dayanışma içerisinde vakur, kararlı bir şekilde terörü çökertmenin gayreti içerisinde oldukların belirtti. Erdoğan, terörün tamamen kazınmasının çok kolay olmadığını dile getirerek, bunun bütün dünyada böyle olduğunu, bu sorunun çözümü için tüm toplumun el ele vermesi gerektiğini söyledi. Erdoğan, "Bu bir milli mesele, bunu beraber halletmek zorundayız" dedi. Terörle mücadele konusunda ciddi çalışmalar yürüttüklerini ifade eden Erdoğan, terör örgütünün ülkeye soktuğu bombaların her gün yakalandığını, ciddi sonuçlar alıklarını kaydetti. Erdoğan, "Çıkıyor mesela Sayın Ağar, 'bu işi sıfırlarım' diyor. Bu iş lafla olmaz. Sen emniyet müdürü iken 2 bin 300-2 bin 400 şehit vermişiz. Zirve yapmış. İçişleri Bakanlığı yaptığın dönemde zirve yapmış. Biz bu sayılara gelmedik" diye konuştu. ŞEHİT CENAZELERİ Şehit cenazelerinde atılan sloganlar ve cenazeye katılımlarla ilgili bir soruya da Erdoğan, "Çeteler bu işlerin içinde. Organize edenler onlar. Bunların hep tespitleri var. Bu işler şimdi yargıya da sirayet ettiği için detaylarına giremem. Artık yargıyla alakalı" yanıtını verdi. Erdoğan, cami avlularının miting alanı olmadığını, cenaze adabının bulunduğunu kaydederek, "Hele bu şehit cenazesiyse olay çok daha farklıdır. Bizim dinimizde İslami ve insani bir görev yapmaya oraya gelirsin orada bir huşu, sessizlik içinde kalkarsın cenaze namazına katılacaksan katılırsın, dışarıdan izleyeceksen izlersin ve sessizlik içinde dağılırsın" diye konuştu. Kocatepe Camii'nde de imamın, cenaze adabını anlattığını, ancak cenazeye gittiklerinde kendisinin ve bakanların yuhalandığını aktardı. "DİNİ GÖREVİMİ YAPIYORUM" "Ben buraya bir dini görevimi yapmaya geldim, sen beni nasıl yuhalarsın" diye konuşan Erdoğan, cami avlusunun birlik beraberlik yeri olduğunu, o cenazenin herkesi birleştirmesi gerektiğini anlattı. "Orası düşmanlık kin nefret yeri değil" diyen Erdoğan, "Sen de ibadetini yap ve sakin bir şekilde ayrıl. Ama acaba ben o şehidin üzerinden kaç tane oy devşiririm? Kendi özel işaretlerine varıncaya kadar burada yapıyorlar. 1999 mantığı bugün geçerli değil artık. Benim milletim, inanıyorum ki, bunu seçimlerde artık gayet iyi değerlendirecek" dedi. Şehit ailelerine sahip çıkmak için ellerinden geleni yaptıklarını ifade eden Erdoğan, "Devlet olarak, hükümet olarak üstümüze ne düşerse yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz" diye konuştu. GÜVENLİK GÜÇLERİNİN DURUMUNUN İYİLEŞTİRİLMESİ Erdoğan, bazı güvenlik birimleriyle ilgili ideal koşulları sağlayamadıklarını ama Doğu ve Güneydoğu illerinde lojman sorunlarını çözmeye başladıklarını söyleyerek, güvenlik güçlerinin hepsine lojman imkanı sağlamak için çalışacaklarını kaydetti. Erdoğan, polislerin lojman sorunun tamamen çözmek için ellerinden geleni yapacaklarını dile getirdi. Başbakan Erdoğan, ekonomik şartlar noktasında da ilk masaya yatıracakları konunun polislerin ekonomik durumlarını olacağını anlattı. ÖZGÜRLÜKLER- " Eşleri başörtülü Devlet memurları" ile ilgili bir soru üzerine de Erdoğan, şöyle konuştu: "O problemi olanlar da öyle zannediyorum bu özgürlükler noktasındaki kıstası eninde sonunda kabul edecekler. Çünkü, biz şu anda bir insanın ehliyetine, liyakatine bakarız. Şimdi devletin üst derecedeki yöneticileri, bizim devlete aldığımız yöneticiler değil. Bu insanlar diyelim ki bir müdür, 10 yıl hizmetinin olması lazım, bir daire başkanının 15 yıl hizmetinin olması lazım. Bizim iktidar sürecimiz, daha 5 yıl olmadı. Bu insanlar, bizden 5 yıl, 10 yıl önce devlete girme hakkını zaten elde etmiş. Ama gelen iktidarlar onları sağa sola savurmuşlar. Şimdi biz başarılı olan bürokratı zaten makamından almadık. Başarılı olmayan bürokratı orada tutmanın anlamı yok. Zaten başarılı olsalardı, önceki hükümetler başarılı olurdu. Bunların bir kısmı, bakıyorsunuz belli yanlışlara karışmışlar. Biz bunları değiştirmek zorundaydık. Ama Sayın Baykal, dün çirkin bir açıklamada bulundu. '15 bin öğretmeni bir anda değiştirdiler' diyor. İşte Danıştay karar vermiş de, bu karar yürürlüğe girmeden 15 bin öğretmeni değiştirdiler. Çok çirkin. Yani bir ana muhalefet liderine bu yakışmıyor. Kim bu insanlar? Bu ülkenin çocukları. Biz bu okulları öğretmensiz mi bırakacağız? Bu öğretmenlerin hepsi imtihana girmişler, bunu kazandıktan sonra da bilgisayar sistemi ile de atamaları, aldıkları puan sıralamasına göre yapılmıştır. Bunlar kimdir, kimin nesidir? Bilemeyiz. Sayın Baykal'ın vicdanı bunu nasıl kabul ediyor? Hangi mantıkla, hangi anlayışla bunu söylüyor anlamak mümkün değil. Bunu neye göre söylüyorsun. Kamu personeli imtihanları neye göre yapılıyor, nasıl yapılıyor? Biliyorsunuz, bu sistem bizden önceki hükümetin oluşturduğu sistem. Biz devam ettiriyoruz, değiştirdiğimiz yok. Aynı sistemle hala almaya devam ettiğimiz elemanlar noktasında maalesef verilen çok olumsuz kararlar var. Bunu da biliyoruz. Adalet Bakanlığı'nda şuraya buraya alınacak elemanlar da 10-15 yıldır hangi şekilde alınıyorsa aynı şekilde alınırken, bakıyorsunuz olumsuz haberler geliyor. Ondan sonra siz bunları alamıyorsunuz. Bunlar da sıkıntılara neden oluyor. Bizim bu noktada herhangi bir sıkıntımız söz konusu değildir. Biz hiçbir zaman böyle bir ayrımcılığın içine girmedik. Üst düzeydeki yöneticiler, bizim dönemimizde girmiş yöneticiler değildir. Devlete eskiden girmiş yöneticilerdir. Ehliyetine güvendiğimiz yöneticiyi biz her yere getiririz." ÜNİVERSİTELERDE TÜRBAN Erdoğan, program sunucularının, "Siz, başörtüsü konusunu siyasi malzeme yapmakla eleştiriliyordunuz. Seçim beyannamenizde de başörtüsü konusunu koymadığınız için seçmeninize gammazlanmak durumuyla karşı karşıya kaldınız. Üniversitede öğrencilerin okullarına istedikleri gibi gitmeleri konusunda AK Parti geri adım mı attı" sorusunu ise şöyle yanıtladı: "Şimdi bir defa 2002 seçimlerinde benim vatandaşlarıma böyle bir sözüm yok. Ben böyle bir söz vermedim. Kimse kalkıp da ne televizyon, ne yazılı medya, ne basın bunu söyleyemez, bunu ispat edemez. Yok böyle bir şey. Ve bunun iki yolunu ben ortaya koydum. Dedim ki, bir: toplumsal mutabakat. İki: kurumsal mutabakat. 'Türkiye'de bu konuda toplumsal mutabakat var, kurumsal mutabakat yok' dedim. Bunun sağlanması gerekir. Ben bu olaya bir defa özgürlükler açısından bakıyorum. Özgürlükler açısından bakarak da diğer siyasi liderlerin yaptığı gibi işin istismarını yapmıyorum. Zaten ailemde, çocuklarımda bu işi biz yaşıyoruz. Bu iş konuşulmaz, yaşanır. Mağduriyetini de yaşadık. Bunu konuşanlar, gelsinler bu konsensüsü parlamentoda yapsınlar. Şimdi Bahçeli çıkıyor konuşuyor. Sayın Bahçeli'nin parlamentoda olduğu dönemde kendi milletvekili arkadaşlarının uyguladığı tavrı bilmiyor mu? Kendi milletvekili arkadaşının parlamentoda nasıl girip çıkması hususundaki tavrını bilmiyor mu? Biliyor. Ama şimdi işin istismarını yapıyor. Sayın Baykal'ın teşkilatı şu anda başörtüsü dağıtıyor, gazetelerde gördük bugün. Türban dağıtıyorlar. Kendisi işte ben Bosna'ya gittim, Bosna'da işte şöyle başörtüsü dağıttım, bunları konuşuyor. Acaba oradan bir şey alabilir miyiz? Bir ara otobüslerle, Meclis gurup toplantılarına başörtülü hanımları getirdiler, mesaj verebilir miyiz, diye. Ters tepince bakıyorsunuz, esip gürlüyorlar. Ondan sonra tekrar toparlama çalışmasına giriyorlar. Yani akşam başka, sabah başka. Bunların ipi ile kuyuya inilmez. Durum bu." "GÖNLÜMDEN GEÇEN" Dürüst, ilkeli davranılmadığını iddia eden Başbakan Erdoğan, "Bir konuda, açık, net ilkeni koy ortaya. Biz özgürlük açısından bakıyoruz" dedi. Kendi gönlünden geçeni de ifade eden Başbakan Erdoğan, " Başı açığı, başı örtülüsü hepsi rahatlıkla üniversitesine gidebilsin. Arzumuz budur. Ama toplumsal mutabakat var, kurumsal mutabakat yok" diye konuştu. Meslek liselerine uygulanan katsayı konusunu da "ciddi bir yanlışlık" olarak değerlendiren Başbakan Erdoğan, zaman içinde bunların kurumsal mutabakatla aşılacağına inandığını dile getirdi. Erdoğan, bu konuda toplumsal mutabakatın kesinlikle var olduğuna işaret ederek, "Gidelim referanduma halkın bu konuda ne dediğini görelim. Şu anda gittiğim mitinglerde vatandaşımın başı örtülüsü de, baş açığı da oradadır. Türkiye, bu. Böyle olmalı. Birbirini dışlayan değil, kucaklayan. Bunu başarmamız lazım" diye konuştu. YAKLAŞIK 3 SAAT SÜRDÜ Erdoğan, 3 saate yakın süren ve gece geç saatlerde biten programın sonunda, sandık başına gitme çağrısında bulundu. Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı: "Şu ana kadar belki kendilerinin verdikleri bir karar olabilir, bu kararı tekrar gözden geçirerek, Türkiye'nin geleceğine oy verdiklerini düşünerek, geçmişte bu insanlar ne yaptı ki gelecekte ne yapacaklar, tüm bu yolsuzluklar hangi iktidarların döneminde oldu, bu suiistimaller hangi iktidarların döneminde oldu, bu dönemde yolsuzlukların somut bir örneği var mı, yoksulluğun somut örneği var mı, yasaklarda acaba onların dönemine göre bu dönemde daha mı iyiyiz, daha mı kötüyüz? Bu kıyaslamayı yaparak ben vatandaşlarımızın oyunu Türkiye'nin geleceğine vermelerini istiyorum. Biz, dün neredeydik, bugün neredeyiz? Rakamlarla konuşuyoruz. Sağlıkta, eğitimde, sosyal alanlarda attığımız adımlar ortada. Mukayeseni yap. Bir eksilme varsa verme, yoksa ben oyuna talibim. Mutlaka vaktini ayır, sandık başına git, senin oyun önemli, değerli. İhmal etmeyin 22 Temmuz'u."

3 Aralık 2016 Cumartesi

BAYKAL'DAN ''1 MART TESKERESİ''NİN İNTİKAMI MI ALINDI?





BAYKAL'DAN '' 1 MART TESKERESİ''NİN İNTİKAMI MI ALINDI?



BAYKAL'DAN ''1 MART TESKERESİ''NİN İNTİKAMI MI ALINDI?

CHP Lideri Deniz Baykal’ın istifasına sebep olan kaset olayının ABD’nin “1 Mart” tezkeresinin intikamı olduğu iddiaları dillendirilmeye başlandı.

17 Mayıs 2010 10:20


Baykal’a kaset komplosu Okyanus ötesinden mi?

Baykal’ın istifasına sebep olan kaset olayının, okyanus ötesinden yönetildiği iddiaları ortaya atıldı. 2003’te ABD eski Başkanı Bush’un Demirel’le yaptığı bir konuşma, 
sanki Baykal’ın bugünkü durumunu anlatıyor

CHP Lideri Deniz Baykal’ın istifasına sebep olan kaset olayının ABD’nin “1 Mart” tezkeresinin intikamı olduğu iddiaları dillendirilmeye başlandı. Gazeteci Soner Yalçın’ın 
dün Hürriyet’teki köşesinde Baykal’a komployu ABD’nin kurduğu şeklindeki iması, Demirel’in en yakınındaki arkadaşı eski milletvekili İsmail Amasyalı’ya anlattıklarıyla 
bir bir örtüşüyor. DYP eski Milletvekili İsmail Amasyalı, CHP lideri Deniz Baykal’a kurulan komplonun arkasında ABD’nin olabileceğini, 9. Cumhurbaşkanı 
Süleyman Demirel’in, baba Bush ile yaptığı bir konuşmayı örnek göstererek anlatıyor.

İşte Amasyalı’nın anlattıkları:

Amasyalı, “Sayın Demirel, 2003 yılının eylül ayında zamanında kendisine burs veren Eisenhower Vakfı`nın 50. yıl dönümü kutlamalarına katılmak üzere ABD`ye gitmişti. 
Demirel, ABD’de 2 hafta kalacaktı. Ancak 3 hafta kaldı. Demirel’i İstanbul’a dönüşünde Atatürk Hava limanı’nda karşıladım” dedi.

Amasyalı, Atatürk Hava limanı’nda 2.5 saat sohbet ettiği Demirel’in kendisine, Bush ile yaptığı ilginç konuşmayı anlattığını belirterek şunları anlattı:

“Demirel bana, ‘Amasyalı, çok vahim bir durumla karşı karşıyıyız’ dedi. Hayrola dedim. Kendisi ‘Baba Bush beni akşam yemeğine davet etti. Yemekte kendisine ikiz kulelere yapılan saldırı ile ilgili, geçmişolsun dedim. Bunun üzerine Bush bana dedi ki, ‘Bu bizim için önemli bir hadise değildir. ABD dünya devletidir. Sürpriz olmadı. 

Asıl bizim için en büyük olay, 1 Mart Tezkeresi’nin TBMM’den geçirilmemiş olması. ABD devletleri kovboydur. Bunu unutmaz. Bunun hesabını soracaktır’ dedi. Ben de kendilerine Türkiye Cumhuriyeti hukuk devletidir’ dedim. Tekrar dedik ki, ‘Her türlü hazırlıklarımızı tamamlamıştık. ABD dünya kamuoyu önünde müşkül durumda kaldı. 

Türk Silahlı Kuvvetleri ve AKP içinden Bülent Arınç yandaşları, Genelkurmay Başkanı, Kuvvet komutanları, Deniz Baykal ve MHP Genel Başkanı bunun hesabını verecektir’ dedi. Ben kendisine, Iparta’da çok ünlü olan bir “AT” hikayesini anlattım. Ardından da Türkiye ve ABD büyük bir müttefiktir. Bu tutumununuz beni çok üzmüştür’ dedim diyerek anlattı”.

Amasyalı, Demirel ile 7 yıl önce yaptığı bu konuşmayı dün sabah Deniz Baykal’a anlattığını belirterek, “Baykal, bunu hayretle ve dehşetle karşıladı. Hatta ‘bütün 
endişelerimizle örtüşüyor’ dedi” diye konuştu. (Mehmet AYDIN-Tercüman) [1]

SONER YALÇIN'IN O YAZISI

Kaset komplosunu kim hazırladı

Geçen haftanın gündeminde, Baykal'a kaset komplosu, Rusya Devlet Başkanı Medvedev'in enerji antlaşmaları için gelmesi ve Anayasa değişiklik paketini 
Cumhurbaşkanı Gül'ün onaylamasıyla yüksek mahkeme yolunun açılması vardı.

Peki, dünyanın gündeminde ne vardı? İşte bu soruyu bilenler, Türkiye gündemindeki bu üç olayın aslında nasıl birbiriyle ilgili olduğunu hemen kavrar. 

Nasıl mı?

ÖNCE bazı sorularım var:

Hangi ülkelerin petrol rezervi ne kadar: 

· Suudi Arabistan yüzde 21 
· İran 11.2 
· Irak 9.3 
· Kuveyt 8.2 
· Birleşik Arap Emirlikleri 7.9 
· Venezüella 7.0 
· Rusya 6.4

Hangi ülkeler yılda ne kadar petrol tüketiyor: 

· ABD yüzde 23.9 
· Çin 9.3 
· Japonya 5.8 
· Hindistan 3.3 
· Rusya 3.2 
· Almanya 2.8 
· G. Kore 2.7 
· Fransa 2.3 

Bir sorum daha var...

Hangi ülkelerin gaz rezervi ne kadar: 

· Rusya yüzde 25.2 
· İran 15.7 
· Katar 14.4 
· Suudi Arabistan 4.0 
· Birleşik Arap Emirlikleri 3.4 
· ABD 3.3 
· Nijerya 3.0...

Hangi ülkeler yılda ne kadar gaz tüketiyor: 

· ABD yüzde 22.6 
· Rusya 15.0 
· İran 3.8 
· Kanada 3.2 
· Japonya 3.1 
· Almanya 2.8 
· İtalya 2.7 
· Çin 2.3... 

Hangi ülkenin ne kadar üretip ne kadar tükettiğini analiz edemeyenler, bugün, ne Türkiye'deki ne de dünyadaki siyasal olayları değerlendirebilir. 
Bir ülke için enerji hayattır, ekonomik olarak büyümedir, kalkınmadır ve bağımsızlıktır. 

Osmanlı Devleti bunu bilmediği için enerji deposu bölgelerini avucunun içinden İngilizlere kaptırdı. 

Diyeceksiniz ki, “Hadi bu tablolara bakınca Rusya Devlet Başkanı Medvedev'in gelişini, enerji antlaşması yaptığını vs. anladık da, Baykal'a kaset komplosuyla bu enerji rakamlarının ne ilgisi var, onu anlayamadık?” 

Bekleyiniz biraz...

Bu Para niye Harcanıyor

Berlin Duvarı'nın yıkılıp Soğuk Savaş'ın sona ermesiyle, dünya tekrar 19'uncu yüzyılın ikinci yarısında başlayıp I'inci ve II'nci Dünya Savaşı'yla süren eski kanlı paylaşım dönemine girdi. 
Bugün dünyada küresel güç dengeleri enerji paylaşımı nedeniyle yeniden kuruluyor. 

Meselenin bizi ilgilendiren bölümü ise şudur: 

Türkiye, dünya petrol rezervinin toplam yüzde 61'inin bulunduğu Ortadoğu'dadır. 

Türkiye, gaz rezervinin toplam yüzde 66.5'inin bulunduğu Rusya ile Ortadoğu'nun hemen yanı başındadır. 

Bugün hep sorudan gidelim: 

Bu enerji kaynakları üzerinde en çok kim denetim kurmaya çalışıyor? 
Yanıt basit, en az üretip en çok tüketen, yani enerjiye en çok ihtiyacı olan ABD! 
ABD enerji alanlarındaki açıklarını iyi niyet mesajları, güler yüzlü diplomasiyle mi kapatıyor gideriyor? Tabii ki hayır. 

O halde bunu nasıl sağlıyor? 

Silahla! Ya korkutarak ya da gerektiği zaman Afganistan ve Irak'ta olduğu gibi müdahale ederek. 
“Dünya jandarmalığı” da öyle kolay değil, çok para istiyor. 

Bu nedenle: 

ABD'nin Askeri harcamaları dünya toplamı içinde 41.5'tir (607 milyar dolar). 

İkinci Çin'in 5.8, 
Üçüncü Fransa'nın 4.5, 
Dördüncü İngiltere'nin 4.5, 
Beşinci Rusya'nın 4.0, 
Altıncı Almanya'nın 3.2, 
Yedinci Japonya'nın 3.2, 
Sekizinci İtalya'nın 2.8, 
Dokuzuncu S. Arabistan'ın 2.6, 
Onuncu Hindistan'ın 2.1'dir. 

ABD'nin 60 ülkede 800 askeri üssü var. 

1999-2009 yılları arasında ABD askeri harcamaları yüzde 66.7 arttı. 
Yani rakamların dili diyor ki, ABD silahını gösterip korkutarak enerji ihtiyacını gidermeye çalışıyor. Ancak sıkıntıları var. 

Birincisi... 

ABD'nin bu ağır silah harcamasının altından kalkacak ekonomik gücü giderek tükeniyor. 1980 başındaki Başkan Reagan döneminde öne çıkan finansal piyasalar ve serbest piyasa ekonomisi 2008 finans kriziyle çöküyor. 
ABD çöküşü, yıllardır karşı çıktığı kamulaştırma yaparak önlemeye çalışıyor. Devletleştirmenin faturası sadece geçen yıl 850 milyar dolar! Neyse, sizi rakamlara boğmayayım. 

Demem o ki, ABD on yıl önceki ABD değil, hızla yoksullaşıyor. 
Bu nedenle askeri müdahaleleri biraz müttefiklerinin üzerine yıkmaya çalışıyor. 
Bunlardan biri Türkiye... 

ABD, aynı Soğuk Savaş döneminde olduğu gibi kendine gözü kapalı biat edecek bir Türkiye istiyor. 
Nasıl istediğinde, Kore'ye hemen asker gönderdi ise yine talep ettiğinde Mehmetçik'i cepheye sürmesini istiyor. 
“Netekim” istedi. 

Ancak Irak Savaşı öncesi 1 Mart 2003 Tezkeresi TBMM'den geçmedi. 
İşte bu tarih Türkiye için bir kırılma noktası oldu.

ABD çok kızdı. Suçlu aramaya başladı. Olağan suçlular şunlardı: 

a- TSK 
b- CHP, MHP gibi bazı partiler 
c- AKP içindeki bir grup (ki bunlar 2007 seçimlerinde milletvekili yapılmadı) 
d- Atatürkçü Düşünce Derneği gibi bazı sivil toplum kuruluşları, üniversiteler 
e- Hepsi 

Yanıtını biliyorsunuz, “e” şıkkı. 
Evet, yavaş yavaş kaset komplosuna geliyoruz...

ABD çok kızdı

ABD 1 Mart Tezkeresi'nin Meclis'ten geçmemesine “haklı” olarak kızdı! 
Çünkü adamlar, Saddam'a karşı yapacakları askeri müdahaleye destek vermeyeceğini açıklayan Başbakan Bülent Ecevit'i bu nedenle düşürmüşlerdi. 
Sandılar ki, yeni iktidar isteklerini kayıtsız yerine getirecek. 

Aksilik. Olmamıştı. Üstelik... 

Türkiye kamuoyunda ABD karşıtı sert bir hava oluşmuştu. 
Toplumsal muhalefet örgütlenmeye başlamış, milyonlarca kişinin katıldığı mitingler organize edilmişti. “Ilımlı İslam” dayatması bu muhalefeti daha da büyütmüş, güçlendirmişti. 

ABD, Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu'nun tam ortasındaki Türkiye'yi kaybedemezdi. 

O halde ne yapılacaktı? 

Türkiye'yi Soğuk Savaş'ın başlangıcında yaptığı gibi yeniden “kurgulayacaktı”. 
Yani muhalif herkes susturulacaktı. 
Siyasi parti genel başkanları, üniversite sahipleri, rektörler, dekanlar, öğretim üyeleri, Atatürkçü Düşünce Derneği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Vakfı gibi sivil 
toplum kuruluşları, gazeteciler, medya sahipleri, işadamları ve askerler gibi tüm muhalifler susturulacaktı. 

Bunu yaparken, dünya kamuoyunu ikna etmek için Rahip Santoro, Hrant Dink gibi suikastlardan, darbe söylentilerinden yararlanılacaktı. 
New York neo libarellerinin “ papağanı ” Türkiye'deki liberallerin, cemaatlerin, yeni kurdurduğu gazetelerin ve TV'lerin desteğini alacaktı. Ve büyük oyun tezgâha kondu. 

Türkiye tarihinin en büyük cadı avı başlatıldı. 

Cezaevine tıkılan, susturulan herkesin ortak noktası, ABD politikalarına karşı olmalarıydı.

Bir adam, Bu toz bulutunun arasından bir adam çıktı. “İnanmıyorum” dedi. 

Darbeye, Ergenekon'a, Balyoz'a, Kafes'e, tertip planlarına “İnanmıyorum” dedi. 
Bağımsızlıktan, demokrasiden, laiklikten, cumhuriyetten ödün vermeyeceklerini açıkladı.Hep adalete güvendiğini söyledi. 

Ulus-devletlerin bağımsız müdahale olanaklarını kısıtlayan neoliberal politikalara sırtını döndü. Rant ekonomisine dönüştürülen özelleştirmelere karşı hukuk 
mücadelesi başlattı. Gerginlikler çıkaracağı belli olan ve Türkiye'yi içe döndürüp istikrarsızlaştıracak her dayatmaya yılmadan karşı çıktı. 1990'lı yıllarda Ruanda'da 800 bin Tutsi'nin, Bosna'da 325 bin insanın soykırıma uğramasını seyredenlerin, gündeme getirmeye çalıştıkları “Ermeni soykırımı” 
iddialarını elinin tersiyle itekledi. 

Çekoslovakya'nın, Yugoslavya'nın bölünmesini alkışlayanların, Kıbrıs'ın bölünmesine şiddetle karşı çıkmalarındaki ikiyüzlülüğü suratlarına vurdu. 
Kıbrıs'ın, Azerbaycan'ın yanında durdu. 
ABD Dışişleri Bakanı Rice'ın Büyük Ortadoğu Projesi'yle 22 ülkenin haritasını değiştirmeyi hedeflediklerini söylediğinde, Türkiye'nin bir karış toprağını vermeyeceklerini haykırdı. 

Kürt sorununu Şeyh Barzani'ye havale edenlere tepki gösterdi. 
“Sizin en büyük ihraç kaleminiz Mehmetçik” deyip kapalı kapılar ardından hükümete milyar dolarlar vermeyi teklif edenlerin oyununu bozdu. 
Türkiye'nin Ortadoğu'da kanlı tezgâhlar içine çekilmesini isteyen Batılı diplomatlara randevu bile vermedi. Bağımsızlıkçı bir dış politikadan yana oldu. 
Toplumda yaratılmaya çalışılan korkunun üzerine gitti. 

Hukuk rejimini değiştirmeyi amaçlayan Anayasa değişikliklerine karşı çıktı. 
Muhalefeti tekrar toplayıp CHP'yi iktidara aday parti yaptı. 

Ve fakat... 

Düşman hiç beklemediği bir yerden vurdu. 
Şimdi siz hâlâ soruyor musunuz? 

Deniz Baykal'a bu hain pusuyu kimlerin kurduğunu? 
Cadı avı sürüyor...
(Soner Yalçın-Hürriyet) [2] 


Kaynak:

[1] TERCÜMAN GAZETESİ,http://www.tercuman.com.tr/v1/haber.asp?id=97794&baslik=Baykal’a%20kaset%20komplosu%20Okyanus%20ötesinden%20mi?&katid=7

[2] HÜRRİYET GAZETESİ,http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=14739020&yazarid=218&tarih=2010-05-16


***