3 Aralık 2016 Cumartesi

BAYKAL'DAN ''1 MART TESKERESİ''NİN İNTİKAMI MI ALINDI?





BAYKAL'DAN '' 1 MART TESKERESİ''NİN İNTİKAMI MI ALINDI?



BAYKAL'DAN ''1 MART TESKERESİ''NİN İNTİKAMI MI ALINDI?

CHP Lideri Deniz Baykal’ın istifasına sebep olan kaset olayının ABD’nin “1 Mart” tezkeresinin intikamı olduğu iddiaları dillendirilmeye başlandı.

17 Mayıs 2010 10:20


Baykal’a kaset komplosu Okyanus ötesinden mi?

Baykal’ın istifasına sebep olan kaset olayının, okyanus ötesinden yönetildiği iddiaları ortaya atıldı. 2003’te ABD eski Başkanı Bush’un Demirel’le yaptığı bir konuşma, 
sanki Baykal’ın bugünkü durumunu anlatıyor

CHP Lideri Deniz Baykal’ın istifasına sebep olan kaset olayının ABD’nin “1 Mart” tezkeresinin intikamı olduğu iddiaları dillendirilmeye başlandı. Gazeteci Soner Yalçın’ın 
dün Hürriyet’teki köşesinde Baykal’a komployu ABD’nin kurduğu şeklindeki iması, Demirel’in en yakınındaki arkadaşı eski milletvekili İsmail Amasyalı’ya anlattıklarıyla 
bir bir örtüşüyor. DYP eski Milletvekili İsmail Amasyalı, CHP lideri Deniz Baykal’a kurulan komplonun arkasında ABD’nin olabileceğini, 9. Cumhurbaşkanı 
Süleyman Demirel’in, baba Bush ile yaptığı bir konuşmayı örnek göstererek anlatıyor.

İşte Amasyalı’nın anlattıkları:

Amasyalı, “Sayın Demirel, 2003 yılının eylül ayında zamanında kendisine burs veren Eisenhower Vakfı`nın 50. yıl dönümü kutlamalarına katılmak üzere ABD`ye gitmişti. 
Demirel, ABD’de 2 hafta kalacaktı. Ancak 3 hafta kaldı. Demirel’i İstanbul’a dönüşünde Atatürk Hava limanı’nda karşıladım” dedi.

Amasyalı, Atatürk Hava limanı’nda 2.5 saat sohbet ettiği Demirel’in kendisine, Bush ile yaptığı ilginç konuşmayı anlattığını belirterek şunları anlattı:

“Demirel bana, ‘Amasyalı, çok vahim bir durumla karşı karşıyıyız’ dedi. Hayrola dedim. Kendisi ‘Baba Bush beni akşam yemeğine davet etti. Yemekte kendisine ikiz kulelere yapılan saldırı ile ilgili, geçmişolsun dedim. Bunun üzerine Bush bana dedi ki, ‘Bu bizim için önemli bir hadise değildir. ABD dünya devletidir. Sürpriz olmadı. 

Asıl bizim için en büyük olay, 1 Mart Tezkeresi’nin TBMM’den geçirilmemiş olması. ABD devletleri kovboydur. Bunu unutmaz. Bunun hesabını soracaktır’ dedi. Ben de kendilerine Türkiye Cumhuriyeti hukuk devletidir’ dedim. Tekrar dedik ki, ‘Her türlü hazırlıklarımızı tamamlamıştık. ABD dünya kamuoyu önünde müşkül durumda kaldı. 

Türk Silahlı Kuvvetleri ve AKP içinden Bülent Arınç yandaşları, Genelkurmay Başkanı, Kuvvet komutanları, Deniz Baykal ve MHP Genel Başkanı bunun hesabını verecektir’ dedi. Ben kendisine, Iparta’da çok ünlü olan bir “AT” hikayesini anlattım. Ardından da Türkiye ve ABD büyük bir müttefiktir. Bu tutumununuz beni çok üzmüştür’ dedim diyerek anlattı”.

Amasyalı, Demirel ile 7 yıl önce yaptığı bu konuşmayı dün sabah Deniz Baykal’a anlattığını belirterek, “Baykal, bunu hayretle ve dehşetle karşıladı. Hatta ‘bütün 
endişelerimizle örtüşüyor’ dedi” diye konuştu. (Mehmet AYDIN-Tercüman) [1]

SONER YALÇIN'IN O YAZISI

Kaset komplosunu kim hazırladı

Geçen haftanın gündeminde, Baykal'a kaset komplosu, Rusya Devlet Başkanı Medvedev'in enerji antlaşmaları için gelmesi ve Anayasa değişiklik paketini 
Cumhurbaşkanı Gül'ün onaylamasıyla yüksek mahkeme yolunun açılması vardı.

Peki, dünyanın gündeminde ne vardı? İşte bu soruyu bilenler, Türkiye gündemindeki bu üç olayın aslında nasıl birbiriyle ilgili olduğunu hemen kavrar. 

Nasıl mı?

ÖNCE bazı sorularım var:

Hangi ülkelerin petrol rezervi ne kadar: 

· Suudi Arabistan yüzde 21 
· İran 11.2 
· Irak 9.3 
· Kuveyt 8.2 
· Birleşik Arap Emirlikleri 7.9 
· Venezüella 7.0 
· Rusya 6.4

Hangi ülkeler yılda ne kadar petrol tüketiyor: 

· ABD yüzde 23.9 
· Çin 9.3 
· Japonya 5.8 
· Hindistan 3.3 
· Rusya 3.2 
· Almanya 2.8 
· G. Kore 2.7 
· Fransa 2.3 

Bir sorum daha var...

Hangi ülkelerin gaz rezervi ne kadar: 

· Rusya yüzde 25.2 
· İran 15.7 
· Katar 14.4 
· Suudi Arabistan 4.0 
· Birleşik Arap Emirlikleri 3.4 
· ABD 3.3 
· Nijerya 3.0...

Hangi ülkeler yılda ne kadar gaz tüketiyor: 

· ABD yüzde 22.6 
· Rusya 15.0 
· İran 3.8 
· Kanada 3.2 
· Japonya 3.1 
· Almanya 2.8 
· İtalya 2.7 
· Çin 2.3... 

Hangi ülkenin ne kadar üretip ne kadar tükettiğini analiz edemeyenler, bugün, ne Türkiye'deki ne de dünyadaki siyasal olayları değerlendirebilir. 
Bir ülke için enerji hayattır, ekonomik olarak büyümedir, kalkınmadır ve bağımsızlıktır. 

Osmanlı Devleti bunu bilmediği için enerji deposu bölgelerini avucunun içinden İngilizlere kaptırdı. 

Diyeceksiniz ki, “Hadi bu tablolara bakınca Rusya Devlet Başkanı Medvedev'in gelişini, enerji antlaşması yaptığını vs. anladık da, Baykal'a kaset komplosuyla bu enerji rakamlarının ne ilgisi var, onu anlayamadık?” 

Bekleyiniz biraz...

Bu Para niye Harcanıyor

Berlin Duvarı'nın yıkılıp Soğuk Savaş'ın sona ermesiyle, dünya tekrar 19'uncu yüzyılın ikinci yarısında başlayıp I'inci ve II'nci Dünya Savaşı'yla süren eski kanlı paylaşım dönemine girdi. 
Bugün dünyada küresel güç dengeleri enerji paylaşımı nedeniyle yeniden kuruluyor. 

Meselenin bizi ilgilendiren bölümü ise şudur: 

Türkiye, dünya petrol rezervinin toplam yüzde 61'inin bulunduğu Ortadoğu'dadır. 

Türkiye, gaz rezervinin toplam yüzde 66.5'inin bulunduğu Rusya ile Ortadoğu'nun hemen yanı başındadır. 

Bugün hep sorudan gidelim: 

Bu enerji kaynakları üzerinde en çok kim denetim kurmaya çalışıyor? 
Yanıt basit, en az üretip en çok tüketen, yani enerjiye en çok ihtiyacı olan ABD! 
ABD enerji alanlarındaki açıklarını iyi niyet mesajları, güler yüzlü diplomasiyle mi kapatıyor gideriyor? Tabii ki hayır. 

O halde bunu nasıl sağlıyor? 

Silahla! Ya korkutarak ya da gerektiği zaman Afganistan ve Irak'ta olduğu gibi müdahale ederek. 
“Dünya jandarmalığı” da öyle kolay değil, çok para istiyor. 

Bu nedenle: 

ABD'nin Askeri harcamaları dünya toplamı içinde 41.5'tir (607 milyar dolar). 

İkinci Çin'in 5.8, 
Üçüncü Fransa'nın 4.5, 
Dördüncü İngiltere'nin 4.5, 
Beşinci Rusya'nın 4.0, 
Altıncı Almanya'nın 3.2, 
Yedinci Japonya'nın 3.2, 
Sekizinci İtalya'nın 2.8, 
Dokuzuncu S. Arabistan'ın 2.6, 
Onuncu Hindistan'ın 2.1'dir. 

ABD'nin 60 ülkede 800 askeri üssü var. 

1999-2009 yılları arasında ABD askeri harcamaları yüzde 66.7 arttı. 
Yani rakamların dili diyor ki, ABD silahını gösterip korkutarak enerji ihtiyacını gidermeye çalışıyor. Ancak sıkıntıları var. 

Birincisi... 

ABD'nin bu ağır silah harcamasının altından kalkacak ekonomik gücü giderek tükeniyor. 1980 başındaki Başkan Reagan döneminde öne çıkan finansal piyasalar ve serbest piyasa ekonomisi 2008 finans kriziyle çöküyor. 
ABD çöküşü, yıllardır karşı çıktığı kamulaştırma yaparak önlemeye çalışıyor. Devletleştirmenin faturası sadece geçen yıl 850 milyar dolar! Neyse, sizi rakamlara boğmayayım. 

Demem o ki, ABD on yıl önceki ABD değil, hızla yoksullaşıyor. 
Bu nedenle askeri müdahaleleri biraz müttefiklerinin üzerine yıkmaya çalışıyor. 
Bunlardan biri Türkiye... 

ABD, aynı Soğuk Savaş döneminde olduğu gibi kendine gözü kapalı biat edecek bir Türkiye istiyor. 
Nasıl istediğinde, Kore'ye hemen asker gönderdi ise yine talep ettiğinde Mehmetçik'i cepheye sürmesini istiyor. 
“Netekim” istedi. 

Ancak Irak Savaşı öncesi 1 Mart 2003 Tezkeresi TBMM'den geçmedi. 
İşte bu tarih Türkiye için bir kırılma noktası oldu.

ABD çok kızdı. Suçlu aramaya başladı. Olağan suçlular şunlardı: 

a- TSK 
b- CHP, MHP gibi bazı partiler 
c- AKP içindeki bir grup (ki bunlar 2007 seçimlerinde milletvekili yapılmadı) 
d- Atatürkçü Düşünce Derneği gibi bazı sivil toplum kuruluşları, üniversiteler 
e- Hepsi 

Yanıtını biliyorsunuz, “e” şıkkı. 
Evet, yavaş yavaş kaset komplosuna geliyoruz...

ABD çok kızdı

ABD 1 Mart Tezkeresi'nin Meclis'ten geçmemesine “haklı” olarak kızdı! 
Çünkü adamlar, Saddam'a karşı yapacakları askeri müdahaleye destek vermeyeceğini açıklayan Başbakan Bülent Ecevit'i bu nedenle düşürmüşlerdi. 
Sandılar ki, yeni iktidar isteklerini kayıtsız yerine getirecek. 

Aksilik. Olmamıştı. Üstelik... 

Türkiye kamuoyunda ABD karşıtı sert bir hava oluşmuştu. 
Toplumsal muhalefet örgütlenmeye başlamış, milyonlarca kişinin katıldığı mitingler organize edilmişti. “Ilımlı İslam” dayatması bu muhalefeti daha da büyütmüş, güçlendirmişti. 

ABD, Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu'nun tam ortasındaki Türkiye'yi kaybedemezdi. 

O halde ne yapılacaktı? 

Türkiye'yi Soğuk Savaş'ın başlangıcında yaptığı gibi yeniden “kurgulayacaktı”. 
Yani muhalif herkes susturulacaktı. 
Siyasi parti genel başkanları, üniversite sahipleri, rektörler, dekanlar, öğretim üyeleri, Atatürkçü Düşünce Derneği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Vakfı gibi sivil 
toplum kuruluşları, gazeteciler, medya sahipleri, işadamları ve askerler gibi tüm muhalifler susturulacaktı. 

Bunu yaparken, dünya kamuoyunu ikna etmek için Rahip Santoro, Hrant Dink gibi suikastlardan, darbe söylentilerinden yararlanılacaktı. 
New York neo libarellerinin “ papağanı ” Türkiye'deki liberallerin, cemaatlerin, yeni kurdurduğu gazetelerin ve TV'lerin desteğini alacaktı. Ve büyük oyun tezgâha kondu. 

Türkiye tarihinin en büyük cadı avı başlatıldı. 

Cezaevine tıkılan, susturulan herkesin ortak noktası, ABD politikalarına karşı olmalarıydı.

Bir adam, Bu toz bulutunun arasından bir adam çıktı. “İnanmıyorum” dedi. 

Darbeye, Ergenekon'a, Balyoz'a, Kafes'e, tertip planlarına “İnanmıyorum” dedi. 
Bağımsızlıktan, demokrasiden, laiklikten, cumhuriyetten ödün vermeyeceklerini açıkladı.Hep adalete güvendiğini söyledi. 

Ulus-devletlerin bağımsız müdahale olanaklarını kısıtlayan neoliberal politikalara sırtını döndü. Rant ekonomisine dönüştürülen özelleştirmelere karşı hukuk 
mücadelesi başlattı. Gerginlikler çıkaracağı belli olan ve Türkiye'yi içe döndürüp istikrarsızlaştıracak her dayatmaya yılmadan karşı çıktı. 1990'lı yıllarda Ruanda'da 800 bin Tutsi'nin, Bosna'da 325 bin insanın soykırıma uğramasını seyredenlerin, gündeme getirmeye çalıştıkları “Ermeni soykırımı” 
iddialarını elinin tersiyle itekledi. 

Çekoslovakya'nın, Yugoslavya'nın bölünmesini alkışlayanların, Kıbrıs'ın bölünmesine şiddetle karşı çıkmalarındaki ikiyüzlülüğü suratlarına vurdu. 
Kıbrıs'ın, Azerbaycan'ın yanında durdu. 
ABD Dışişleri Bakanı Rice'ın Büyük Ortadoğu Projesi'yle 22 ülkenin haritasını değiştirmeyi hedeflediklerini söylediğinde, Türkiye'nin bir karış toprağını vermeyeceklerini haykırdı. 

Kürt sorununu Şeyh Barzani'ye havale edenlere tepki gösterdi. 
“Sizin en büyük ihraç kaleminiz Mehmetçik” deyip kapalı kapılar ardından hükümete milyar dolarlar vermeyi teklif edenlerin oyununu bozdu. 
Türkiye'nin Ortadoğu'da kanlı tezgâhlar içine çekilmesini isteyen Batılı diplomatlara randevu bile vermedi. Bağımsızlıkçı bir dış politikadan yana oldu. 
Toplumda yaratılmaya çalışılan korkunun üzerine gitti. 

Hukuk rejimini değiştirmeyi amaçlayan Anayasa değişikliklerine karşı çıktı. 
Muhalefeti tekrar toplayıp CHP'yi iktidara aday parti yaptı. 

Ve fakat... 

Düşman hiç beklemediği bir yerden vurdu. 
Şimdi siz hâlâ soruyor musunuz? 

Deniz Baykal'a bu hain pusuyu kimlerin kurduğunu? 
Cadı avı sürüyor...
(Soner Yalçın-Hürriyet) [2] 


Kaynak:

[1] TERCÜMAN GAZETESİ,http://www.tercuman.com.tr/v1/haber.asp?id=97794&baslik=Baykal’a%20kaset%20komplosu%20Okyanus%20ötesinden%20mi?&katid=7

[2] HÜRRİYET GAZETESİ,http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=14739020&yazarid=218&tarih=2010-05-16


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder