26 Aralık 2016 Pazartesi

KAFKASYA 1846 YILINI UNUTAMADI .. UNUTTURMAYACAĞIZ DA BÖLÜM 3



 KAFKASYA 1846 YILINI UNUTAMADI .. UNUTTURMAYACAĞIZ DA BÖLÜM 3






1860 yılında Kabartay'dan Türkiye'ye 237 aile göç etti. Oysa göç etmeyi isteyenlerin sayısı bini aşıyordu. Kafkas yönetiminin resmî verilerine göre, 1860–61 yılları içinde Osmanlı İmparatorluğu'na, her iki cinsten 10 bin 343 kişiden oluşan 941 Kabartay ailesi göçmüştü.

1860 yılından itibaren muhacirlikte bir hareketlenme gözlenmektedir. Kafkasya Ordu Komutanlığı dağlıların Türkiye'ye gönderilmesi sürecini iki aşamada öngördü:

1) Türkiye'ye göç etme isteği gösteren ya da mecbur edilen Çerkeslerin dağ boğazlarından ve Kuzey Kafkas boylarının yoğun olarak yaşadığı Karadeniz kıyılarındaki yerleşim yerlerinden sürülmeleri;
2) Dağlıların deniz yoluyla Türkiye'ye götürülmeleri.

Mal varlıklarının bir kısmını, asıl olarak da sürülerini yanlarında götürememeleri için, dağlıların Kafkas dağlarını aşarak kara yoluyla göçü yasaklanmıştı.

Muhacir gruplarının yurtdışına çıkarılması için ayrılan limanlar, Suhumi, Soçi, Tuapse, Novorossiysk ve Anapa idi. Buralara Türk nakliye gemileri ve özel tekneler yanaşabiliyordu.
1863 yılında Kafkas üst yönetimi gayri resmî yollardan göç edilmesine engel olunmaması yönünde emir verdi. Böylece, Türk kaçakçıları kıyıya yanaşma ve dağlıları götürme imkanı bulmuş oldu.

1860 yılında Kafkas ordusu Çerkeslerin Osmanlı İmparatorluğu'na göçünün ilk aşamasını gerçekleştirmeye girişti ve onları dağlardan kıyılara sürdü. Bu amaçla ve eş zamanlı olarak Adagum, Şapsug, Abadze ve Dahovsk birliklerinin Çerkes köylerine baskınları başlatıldı. Yıllar süren savaşta güçleri tükenen Kazılbeygüler, Başılbeygüler, Tamovgiller ve Beslenlerin bir kısmı 1859 Şubat'ında boyun eğeceklerini ilân ettiler; 1859'da Biceduklar, Ağustos'ta Temirgoylar,  Mahoşevler,  Egeruklar, Beslenler, Şakirevgiller ve Kuban ötesinden Kabardinler;
Kasım’da Abazalar; 1860 Ocak ayında Natuhaylar ve Pshovlar tamamen teslim oldular. Bu boyların hepsi, nakledilmek üzere,  Karadeniz kıyılarına sürüldüler. Beslengiller sürgün edilmeye inatla direndiler, ancak 20 Haziran 1860'ta aniden kuşatıldıklarında teslim olmak zorunda kaldılar ve 4 bin Beslen ailesi öteki dağlı sürgünlere katıldı.

Yukarıda adı geçen boyların sürülmesinden sonra, 1Temmuz 1861'de, Kafkas Ordusu Başkomutanı Büyük Prens. Mihail, Savunma Bakanı'na şu bilgileri veriyordu: Büyük, Küçük Zelencuk, Urupa, Laba ve Hodz nehirlerinin yukarılarında yaşayan ve sayıları çok fazla olmayan dağ boyları, adlarını tam vermek gerekirse, Kazı Ibeygüler, Başı Ibeygiller, Bagovfeiller, Şakirevgiller ve Tamovgiller, kendilerine Türkiye'ye taşınma izninin verilmesi talebiyle Kuban ve Tersk bölgesi ordu komutanlığına başvurmuşlardır. Bize düşmanlık besleyen ve yağmalama alışkanlığı olan bu boyların, dağlardaki bize ait Kazak yerleşimlerini sürekli endişe ve kaygı içinde bırakan üstünlükleri dikkate alınarak, ücra dağlık yerlerden düzlüklere sürülmeleri ancak silah gücü kullanarak mümkün oldu. Yukarıda anılan boylardan Türkiye'ye gitmeyi isteyecek olanlara yol vermesi için General Graff Evdokimov'a izni, onlara göç öncesinde Şebelda üzerinden Suhum-Kale'ye yol almaları iznini, insan ve zaman kaybı olduğunda sorulacağı açık olduğu için, ben verdim. Kendisine Kutais Genel Valiliği görevi verilen kişiye de, onların Türkiye sınırlarına geçirilmesine yönelik üzerine düşen bütün önlemleri alması için emir verdim.

1864 Mart'ına doğru Rus birlikleri Çerkeslerin Kafkas dağlarının kuzey yamacı ve Psezuapse'ye kadar olan kıyı bölgesinden sürülmesini tamamladı. Mayıs 1864’te Batı Kafkasya'nın bütün Çerkes boyları, artık kontrol altına alınmış, büyük çoğunluğu Karadeniz kıyılarına gönderilmiş ve Türkiye’ye götürülmeyi bekliyordu. Bunun ardından Çar hükümeti, ikinci aşama olan Çerkeslerin Türkiye'ye gönderilmesi safhasına el attı. Türkiye'ye göçmeyi tercih edenlerin dışında, Kuban'a yerleştirecek pek fazla kişi kalmamıştı. Kafkas makamlarının resmî verilerine göre, sadece 130 bin dağlı Kuban bölgesine gitmiş, diğerleri Osmanlı İmparatorluğu’na yerleşme isteği göstermişti. Öte yandan, Kuban'a yerleştirilmiş olanlardan bir bölümü de sonradan Türkiye'ye göç etme talebinde bulundu. 1864 yılında onlar da gittikten sonra, Kuban bölgesinde kalan dağlıların sayısı 100 bin ile 80 bin kişiye düşmüştü.1865 yılının verilerine göre ise, Kuban bölgesinde sadece 60 bin dağlı kalmıştı.

Dağlıların Türkiye'ye nakledilmesinde başlıca engel, taşımak için yeterince tekne bulunmamasıydı. Bu yüzden Çerkesler, aylar boyunca Karadeniz sahilinde açık havada beklemek zorunda kalıyorlardı. Bu da, birçok dağlıyı, özellikle de kadın ve çocukları telef eden salgın hastalıkların yayılmasına neden oldu. 1864 Mart'ında Büyük Prens Mihail Savunma Bakanı'na şu bilgiyi aktarıyordu: Kafile başkanlarından alınan istihbarata göre, taşınma, şimdilik Türk takaları ve Trabzon konsolosunun bize göndermiş olduğu tek bir Türk gemisi ile gerçekleştirilmekte. Söz konusu araçlar bu denli sınırlı olsa da, sadece Tuapse'den, geçtiğiniz ay 14 bin can yollanmıştır. Cuba nehri ağzında, Konstantinovsk, Anapa ve Taman'daki takviye ile nakliye ufak ufak da olsa, epeyce anlamlı boyutlarda sürmektedir.


4 Nisan 1864 tarihli telgrafta Prens Mihail, Çardan şu ricada bulunuyordu: Fetih işi, yurtdışına çıkarma işleminin kolaylaştırılmasına sıkı sıkıya bağlıdır. Kumpanya ve savaş gemilerinin bu işte kullanılması için ısrarla izninizi rica ederim.6 Nisan 1864 tarihinde, Savunma Bakanı General Milyutin, Prens Mihail'e Çarın cevabını iletiyordu: "Hükümdar İmparator'un, İmparatorluk Alteslerinin Karadeniz'in batı sahilinin asi yerleşimcilerden nihai olarak arındırılması konusundaki çağrınızı özel bir memnuniyetle okuduğunu, Cihanşümul Lütufkârın, Haşmetmeaplarımızın, göç eden dağlıların Türkiye'ye nakli için gereken harcamaların yapılmasına izin verilmesini buyurduğunu, bununla birlikte, masrafların olabildiğince kısıtlı tutulmasına özel bir ilgi atfedileceğinden bütünüyle müsterih olduğunu, bilgilerinize sunarım.

Bu amaçla Rus Gemicilik ve Ticaret Şirketi ile yapılan görüşmeler başta iyi gitti ve dağlıların nakli için üç büyük gemi ayrıldı: " Anapa ", " Elbrus " ve " Redut-Kale ". Ancak sonraları anlaşma bozuldu. 

Rus Gemicilik ve Ticaret Şirketi'nin bu işten vazgeçmesinden sonra, Kafkas yönetimi, Kuzey Kafkasyalıların Türkiye'ye nakli için donanmaya ait gemilerin kullanılmasına niyetlendi. Bunun için gemilere ticarî bandıra çekilecekti. Ancak bu konuda görüşü sorulan Amiral Glazenapa'nın, "Ticarî bandıra çekilmesi son derece zordur: Gemi evraklarının bağımsız özel bir kişi ya da kuruluş üzerine yapılması gerekir. Taşıma Türk gümrük muhafızlarının kontrolüne tâbi olacak ve onların devlet malı olduklarını gözden kaçırmak mümkün olmayacaktır" cevabı vermesi üzerine bu önlemden de vazgeçilmek zorunda kalındı.

Sonunda Kafkas yönetimi şu karara vardı: Dağlıların nakledilme işini Türk gemilerine teklif etmek ve özel tekneler kiralamak. 17 Nisan 1864'te Çar hükümeti, Kafkasya Genel Valisinin dağlıların nakli için Türk gemilerini kullanma önerisine, "silahlı olmamaları" şartıyla izin verdi. Özel teknelere gelince, 1862 yılında Kerç'te, buharlı gemiler kişi basma 4 ruble 40 kuruş, yelkenli gemiler ise kişi başına 4 ruble taşıma fiyatıyla kiralanmıştı.

Batı Kafkasya dağlılarının göçü tamamlandıktan sonra, Rus hükümeti Doğu Kafkasya'dan, özellikle de Çeçenistan’dan benzer bir sürgün başlatmaya niyetlendi. Bölgede, boyunduruk altında ancak tam anlamıyla barışçıllaşmamış ve Rus yönetimine sürekli huzursuzluk kaynağı olan müthiş kalabalık bir nüfus vardı. Çeçenler ve İnguşlar arasında ülkeden göçüp gitme hareketliliğini yaratan girişim Tersk bölgesi yöneticisi Tuğgeneral Loris Melikov'dan geldi. Eskiden Çar ordusunda hizmet etmiş bir subay olan ve Türkiye'de yaşayan General Musa Kunduhov bu işte ona yardımcı olmayı vaat etmiş, 3–4 bin, Çeçen ailesini Osmanlı İmparatorluğu'na göçmeye ikna edeceğine söz vermişti.

Kunduhov'un ajitasyonu, Çeçen nüfusun tam da Rus yönetimine daha tehlikeli görünen ve sürgün edilmek üzere mimlenmiş olan kesimi arasında başarılı olmuştu. Çalikov, "ustalıkla yerleştirilen ağa düştüler" diye yazar,
Loris Melikov ve Musa Kunduhov'un marifeti sonucunda 1865–66 yıllarında, her iki cinsten 23 bin 57 kişiden oluşan 4 bin 989 Çeçen ailesinin (Karabulaklar ve Nazranovlar) Türkiye'ye göçü başladı.

Ayın 22'sinde Daho  Müfrezesi Tuapse nehri boyunca aşağıya doğru 13 verst ilerledi... Şapsığlar birliğe engel olmadıkları gibi yaşlı heyetleri çeşitli yönlerden karşılamaya çıkıyorlardı. Hepsi taleplerimizi derhal karşılamaya hazır olduklarını bildirdiler. O gün dağlardan kaçan birkaç Rus esir birliklerimize geldi... Yöredeki bütün Şapsığların şaşkın halde olduğunu anlattılar. Harekâtın ani olması ve hızı, gök gürültüsü gibi herkesi sersemletmişti. Büyük kısmı ailelerini ve eşyalarını çıkarmak için evlerine koşmuştu. Fakat Şapsığ yaşlıları ve halkın çoğu kayıtsız şartsız itaat ettiğini bildirirken, küçük Dağlı grupları yan taraflarda gizlice birliğe eşlik ediyor ve nasıl olursa olsun bize zarar verebilmek için fırsat kolluyorlardı. Bazen sağ bazen de sol taraftan silah sesleri geliyordu..."

  "Birkaç Türk koçerması karaya çekilmiş, kıyıda duruyordu. Türkiye'ye giden Dağlılarla doluydular. Hemen yakında karıları, çocukları ve mallarıyla göçmenler büyük bir kamp kurmuştu. Burası tam Tuapse nehrinin ağzında, milden oluşan geniş bir alandı.

Aşağıda, koçermaların yanaştığı deniz kıyısında taştan derme çatma yapılmış bir dizi baraka vardı. Bu barakalarda eskiden Türkiye'den gelen tüccarlar kalıyordu. Şimdi ise burada göçmen aileleri kötü havadan korunuyordu... Daho Müfrezesi Tuapse ağzı yakınında 23 Şubat'tan 4 Mart'a kadar kaldı. "

"Bu arada ele geçirilen bölge biraz temizlenmişti. Şapsığlara göç etmeleri için verilen süre dolmuş, onlar da verdikleri sözü yerine getirmişlerdi. Türk koçermalarının yanaştığı kıyıdaki kamp her gün büyüyordu ve müfrezenin ayrılma zamanı geldiğinde çok büyük ölçülere ulaşmıştı. En kısa süre Şapsığlara tanınmıştı, ama Dağlılar buna hazırdı. 

Daha sonbaharda, kuzey eğiminden onlara birkaç kez, yurtlarını önceden bırakmayanlardan birliklerin harekâtı sırasında hemen göç etmelerinin isteneceği bildirilmişti. Şapsığ toplulukları kıyıda toplanırken dağların kuzey tarafından da büyük Abzeh grupları geliyordu. Onlara sonbaharda verilen süre l Şubat'ta dolmuştu ve Pşeha Müfrezesi çoktan Psekups'un üst taraflarında harekâta başlamıştı. Gitmek için bekleyen göçmenlerin Tuapse'nin ağzından yukarıya doğru 2 verst ve yanlardan 2 verstlik arazide kalmalarına izin verildi. Yapabilenler ve zaman bulanlar kendilerine tahtalardan derme çatma barakalar yaptılar. Tam gemilere yükleme yapılan yerde her gün kalabalık bir pazar kuruluyordu... Fiyatlar inanılmayacak kadar düşmüştü. Sekiz pudluk iyi bir boğa bir gümüş rubleye, koç yirmi kapiğe veya bir çeyrekliğe satılıyordu... Atlar sudan ucuzdu. Büyükbaş hayvanlar ve koyunlar yiyecek olarak talep görüyordu, atlar ise yem olmadığı için sadece yük oluyordu... Ayrıca rublelik Dağlı atları pek sağlam değildi. Doğrusu dağlara iyi tırmanıyorlardı, ama pek zayıf ve güçsüzdüler. 

Düzgün bir at, eyeri ve koşumuyla birlikte dört beş rubleye alınıyordu. Bazen iyi cins atlar da düşüyordu. Onlara yirmi, otuz ve daha fazla fiyat biçiliyordu. Buna karşılık cins olmayan Dağlı atları çok kolay elde ediliyordu, fiyatları kapikle sayılıyordu... Asıl ticaret kalemi ise silahtı. Dağlılar Türkiye'de silah taşınmasına izin verilmediğini biliyorlardı. Zengin işlemeli değerli kılıçlar yok pahasına satılıyordu,
"Türkiye'ye göç etmeye karar veren Dağlılar ilkbaharda toprağı ekip biçebilmek için yeni yerlerine erken varmakta acele ediyorlardı... Yolculuk için farklı, bazen oldukça yüksek fiyatlar isteniyordu. Daha çok para kazanmak isteyen gemiciler çok büyük miktarda yolcu alıyorlardı. Ancak 30-40 kişi alabilecek gemiye 200-250, hatta 300 kişi dolduruyorlardı, hem de eşyalarıyla. Güvertede nasıl yerleşirlerse hep öyle kalmak zorundaydılar. Yatmak, uzanmak bir yana geçecek yer bile yoktu... Elbette insanı çileden çıkaran bu sahnelerin dikkat çekmemesi mümkün değildi. Birlikler deniz kıyısına gel¬dikten hemen sonra tedbirler alındı. Velyaminovski karakoluna göçün gidişatını düzenlemek üzere bir subay tayin edildi... Ne yazık ki, Tuapse'de alınan tedbirler çok etkili olmadı... Henüz birliklerimiz tarafından ele geçirilmeyen ve Ruslar gelmeden gitmekte acele edenlerin toplandığı yerlerde en kötü suiisti¬maller oluyordu.

... Sık sık rastlanan manzara şuydu: Koçerma bir yere yanaşıyor, daha karaya çekilmeye fırsat kalmadan çevredeki Dağlılar hücum ediyorlar ve neredeyse zor kullanarak kendile¬rini çabucak götürmesi için sıkıştırıyorlardı...
Son olarak, Osmanlı İmparatorluğu'na göç ettirilen Kuzey Kafkasyalıların niceliğine ilişkin verileri gözden geçirmek kaçınılmazdır. Çerkes halklarının tarihine "İstambılak İueşhue" (Büyük Göç) adı ile kazınmış olan 1857–1864 göçünden sonra Batı Kafkasya nüfusu yüzde 90 azalmıştır. O dönemin resmî belgeleri göçmenleri üç kategoriye ayırıyor:

1) Taman, Anapa, Novorossiysk ve Tuapse'den, Özel Komisyon denetiminde göç edenler. Bu kategoride olanlar parasal yardım alıyorlardı.

2) Batı Karadeniz'in farklı noktalarından Türk tekneleriyle Kafkasya'yı terk eden göçmenler. Bunların sayısının ancak bir kısmı tespit edilebilmiştir.

3) Resmî makamların denetimine tâbi olmaksızın Türk tekneleriyle Tu, Neçepsuho, Cuba ve Pşadı nehirleri yoluyla giden muhacirler.


Kafkasya Genel Valiliği'nin resmî verilerine göre, 1863–64 yıllarında Batı Kafkasya'dan Türkiye'ye 312 bin kişi götürülmüştü. Kuban bölgesinden (Büyük ve Küçük Kabarda ve Don Rostov'una kadar olan topraklardan) 1858–64 yıllarında götürülenlerin sayısı yaklaşık 398 bin kişi olarak kabul ediliyor.
Resmî verilere göre, 1858–64 yıllarında, Kuzey Kafkasyalıların göçüne ilişkin toplam harcama, önemli bölümü tekne sahiplerine ödenmiş olan 289 bin 678 ruble 17 kuruştu.

Böylece  I.Nikola’nın  “Her  ne  pahasına  olursa  olsun  bütün  dağ  kavimlerinin   pasifize  edilmesi  ve  karşı   koyan  olursa   vurulması”  emri  yerine  getirilmiş  oldu.
R.  Fadeyev'in verilerine göre,   1864 yılında Türkiye’ye göçmüş olan dağlıların sayısı (gözden kaçan 15 bin göçmen dahil) 210 bin kişidir. Ona göre, 1865 yılında, 40 bin civarında insan sürgün edilmişti ve gidenlerin sayısı genel olarak 250 bin kişiye ulaşmaktaydı. Birleşik Kafkasya gazetesinin, 1964'teki birinci sayısında tercümesi yayımlanan, R. Fadeyev'in "Çarın Generali Kafkasya'da" adlı makalesinde, bu sayı l milyon kişiye çıkmıştı.

Ad. Berje, 1858–64 yılları arasında Türkiye'ye 493 bin 194 dağlının göçmüş olduğunu söylüyor. Ad. Berje'nin belirttiğine göre, 1864 yılında, "Gagra'dan Kuban nehri ağzına kadar Kafkasların başlıca dağ dizilerinin tüm sakinleri Osmanlı İmparatorluğu'na yollanmıştı...

Rus ve bu arada Sovyet tarih bilimi, göç eden Kuzey Kafkasyalıların ortalama sayısının tespiti için, Kafkasya Genel Valiliği'nin resmî istatistik verilerini temel alıyorlardı. 1864'ten sonra göç eden dağlıların sayısı, L.G. Lopatinski'ye göre 500 bin kişiyi aşmaktadır. A.H. Kasumov, 1858 ile 1867 arasında resmî kayıtlarda da 500 bin olarak gösterilen ve 470 bini Adige-Çerkes olan Türkiye'ye göç eden Kuzey Kafkasyalı dağlı sayısını şüpheli bulduğunu açıklayarak, XIX. yüzyıl ortalarına doğru Kuzey Batı Kafkasya'da bir milyondan fazla Adige'nin yaşadığına, "Kafkas Savaşı ve Türkiye'ye sürgün sona erdikten sonra ise bu halktan sadece 100 bin kişi kaldığına" işaret ediyor.Tarihçi ve etnograf D.E. Ercmecv, 1.8 milyona yakın dağlının Türkiye'ye göç ettiğini, ancak taşınma esnasında zor koşulların ve alışkın olmadıkları iklimin yarattığı hastalıklar nedeniyle önemli bir bölümü telef olduğu için, 1875–76 yıllarında l milyon civarında olduklarını hesaplamaktadır. Ancak başka bir araştırmacı, Alexandre Grigoriantz'a göre ise, 1863 yılında, birkaç ay içinde Türkiye'ye gönderilmek üzere 500 bin civarında Çerkes ve 120 bin Abaza toplanmıştı ve göçmenlerin toplam sayısı sadece 1864 yılında 750 bin kişiydi.Resmî verilere göre, 1883'te Kafkasya'da, sadece 56 bin 423 Çerkes ki bunlardan 16 bini Abaza'ydı, 12 bin Biceduh ve ancak 2 bin 500 Şapsug yaşıyordu.

Çağdaş Rus yazarı R.G. Landa, farklı kaynaklara dayanarak, göç eden Kuzey Kafkasyalıların sayısının l ile 3 milyon arasında gidip geldiğini söylemektedir. Aynı yazar, "Osmanlı İmparatorluğu'nda göçmenlerin, XIII. yüzyılda gitmiş olan Türkmenlerin, Kırım Tatarlarının iyi kötü, ama en çok da Çerkeslerin, millî bilinçlerini koruduklarını" da yazmaktadır.

Başka İki Rus yazarı, V.E. Davidoviç ile S.Y. Suşçiy, Güney Rusya'nın Kültür Oluşumunda Etnik ve Yöresel Faktörler adlı ortak araştırmalarında, birçok araştırmacıdan edindikleri verilere göre, farklı etnik topluluklara ait 350 bin ile 700 bin kişinin Rusya'yı terk ettiğini belirtmektedirler.
Bu suretle göçen dağlı sayısı, Rus ve Sovyet tarih yazımında 500 bin ile l milyon arasında görünmektedir.           

Osmanlı hükümetinin Kuzey Kafkasya'dan gelen muhacirin, sayısına ilişkin resmî verileri Takvim-i Vekayi gazetesinin bir sayısında yayımlanmıştı. Gazetenin verdiği bilgiye göre, padişahın, 1870 yılında, Babıâli'ye ziyaretlerinden birinde, ülkenin genel gidişatı tartışıldığı sırada, ona Kafkas muhacirlerine ilişkin özel bir rapor sunulmuştu. Bu rapora göre, boylar halinde göçen ve 1272 (13.IX.1855–31.X.1856)'den 1280 (17.VI.1863)'e dek Osmanlı İmparatorluğu vilayetlerine yerleştirilenler toplam 311 bin 333 kişiydi.1280 (18.VI.1863- 18.VI. 1864)'de gelmiş olan muhacir sayısı 283 bindi. Böylece resmî Osmanlı verilerine göre, göçmenlerin sayısı 1864 Haziran'ına dek 595 bin kişiyi bulmuştu. Bu sayıya sadece yerleştirilmiş olanlar dahildir.

Hâlbuki o sırada, 1281 (6.VI.1864–26.V.1865) yılında Anadolu'ya 87 bin muhacir daha gelmişti.

Türk tarih yazımımda, (bu ülkede yaşayan Kuzey Kafkas cemaatinden araştırmacıların çalışmaları da dahil) Osmanlı İmparatorluğu'na göç eden dağlıların sayısının l milyon ile 2 milyon kişi olduğu kabul edilmektedir. Türk tarihçi Ali Meram Kemal, "Sadece 1860 ile 65 yılları arasında Kafkasya ve Kırım'dan l milyon insanın sürgün edilmiş olduğunu ele alırsak, Balkanlara gönderilmiş olan 300 bin muhacir ile Suriye'ye ve Ürdün'e nakledilenler çıkarıldığında, sadece Anadolu'da 600 binden çok göçmenin yerleşmiş olduğu ortaya çıkar" demektedir. Kafkasya tarihi araştırmacısı General İsmail Berkok, bu sayıyı l milyon kişi olarak belirlemektedir. Bir başka Türk yazarı Erel Şerafettin de bu sayı için, l milyon kişi der. Araştırmacı Fuad Dündar'a göre, "1859–1879 yıllarında Kuzey Kafkasya'dan 2 milyon dağlı ayrılmış, bunlardan sadece 1,5 milyonu Osmanlı topraklarına ulaşabilmiştir".

Kemal Karpat'ın kanaatine göre, 1859'dan 1879 yılına  dek olan dönemde, çoğunluğu Çerkes, 2 milyon insan Rusya'yı terketmiş, bunlardan ancak l milyon 500 bini hayatta kalabilmiş ve Osmanlı İmparatorluğu'nda yerleştirilmişti. 1881'den 1914'e kadar bir kez daha Rusya'dan, çoğu Kuzey Kafkasyalı olan, Kazanlı Tatarlar ve Ural Müslümanlarından 500 bin kişi ayrılmıştı.
Türk tarihçi Ahmet Hazer Hızal, Osmanlı İmparatorluğu'na l milyon 500 bin kişinin göçtüğünü kabul ederken, Ahmet Cevat Eren sadece 600 bin demektedir.1865–66 yıllarındaki Çeçen göçünün başını çekenlerden biri olan Musa Kunduhov'un anılarında da, 600 bin sayısı ile karşılaşılır.
Rumeli'den Türk Göçleri adlı kitabı hazırlayan Bilal Şimşir’e göre, Osmanlı İmparatorluğu'na l milyon 500 bin Çerkes göçmüştü. Kafkas kökenli Türk araştırmacı General Salih Polatken, "l 000 000 civarında insan yurdunu terk etmek zorunda kalmıştı" demektedir. Türk tarihçi Ahmet Cemal Şener, bazı kaynaklarda göçmenlerin sayısının 500 bin kişi, bazılarında ise 2 milyon kişi civarında verildiğini yazmakta.

Bir diğer Türk tarihçi olan Abdullah Saydam, Osmanlı hükümetinin istatistik verilerini temel alıp muhacirlerin yüzde 25-30’lara ulaşan ölüm oranını ve 1865 sonrasında gelenleri de ekleyerek, Osmanlı İmparatorluğu'na 1856–1876 yılları arasında Kırım ve Kafkasya'dan l milyon - l milyon 200 bin muhacirin geldiğini hesaplamaktadır.

Türkiye'de yayımlanan İslâm Ansiklopedisi ile Türk Ansiklopedisi'nde verilen sayıların oldukça farklı olması ilginç bir olgudur, İslâm Ansiklopedisi sayıyı 1 milyon 500 bin göçmen olarak verirken, Türk Ansiklopedisi'nde sadece 500 bin kişiden söz edilmektedir. Türk dergisi Nokta'da, "Büyük göç sırasında, Osmanlı İmparatorluğu'na 2 000 000 kişi göç etti" denmiştir.
Türkiye'de ve Ortadoğu'da yaşayan Çerkes yazarların açıkladıkları sayıları ayrıca ele almak gerekir. Önemli Çerkes tarihçilerinden, aynı zamanda Türkiye'deki Kafkas diasporasının faal bir öncüsü olan İzzet Aydemir, Göç /Kuzey Kafkasyalıların Göç Tarihi başlıklı araştırmasında sayıyı l milyon 500 bin kişi olarak verir. Kafli Kadircan, Anadolu'ya l milyon 616 bin Kuzey Kafkasyalının geçtiğini hesaplar. Psimaho Kosok (Ketsev), Kuzey Kafkasya'dan ancak l milyon Çerkes muhacirin ayrıldığını ve 200 bin kadar Oset ve Çeçen muhacir olduğunu tahmin etmektedir. Vassan Giray Cabagi, sayıyı, diğerlerinden biraz eksik, 780 bin kişi olarak veriyor. Çerkes Tarihi'nin yazarları Hayri Ersoy ve Aysun Kamacı, yaygın olan verilerin l milyon ile l milyon 500 bin göçmenden söz ettiğini belirtmektedirler.
İttihat ve Terakki döneminde İstanbul'da çıkan Çerkes gazetesi Guaze'nin yazdığına göre, l milyon 760 bin Çerkes, Osmanlı İmparatorluğu'nda ikinci bir anavatana kavuşmuştu.

Ürdün'de yaşayan Çerkes yazarı Mohammad Kheir Haghandoqa ise, 1858–78 yılları arasında Kuzey Kafkasya'dan l milyon 500 bin muhacirin ayrıldığını ve bunlardan 600 bininin Çerkes olduğunu tahmin etmektedir. Shaukat Mufti (Habjoko) sayıyı 500 bin olarak belirtse de, Hayati Bice'ye göre, 1859–79 yıllarında Anadolu'ya göç eden Kuzey Kafkasyalıların sayısı 2 milyondu. Bu sayı, Nihat Berzeg'in saptadığı sayıyı tutmaktadır.

Çerkes araştırmacı R. Traho'nun ilk kez 1959 yılında Münih'te yayımlanan Çerkesler adlı kitabında, 1859–1864 yılları arasındaki göçmenlerin l milyondan fazla olduğu belirtilmektedir.

Batı tarihçiliğinde, 1859–1864 yılları arasındaki Kafkas muhacirlerinin sayısının l milyon kişi olduğu görüşü hâkimdir. Peter Alford Andrews de, Türkiye Cumhuriyetinde Etnik Gruplar adlı çalışmasında, sayıyı l milyon göçmen olarak belirler, R. Konqvest ise, Kafkasya'dan 600 bin kişinin ayrılmış olduğunu hesap etmiştir. Alman yazarı Saks da aynı sayıyı vermektedir.  Amerikalı yazar Justin Mc. Carthy'nin verdiği bilgiye göre, Rusya ve Balkanlardaki bütün muhacirlerin gitmesiyle birlikte Anadolu'nun Müslüman nüfusu 1878'den 1911'e dek yüzde 50 oranında artmıştı.

En düşük göçmen sayısı, 200 bin kişi, İran kaynaklarındadır. Böylece, ortaya farklı veriler koyup, birçok da kaynak incelendiğinde, yolda ve Karadeniz'in Anadolu kıyılarındaki geçici muhacir kamplarında telef olanlar da hesap edilince, 1857–1866 yıllarında Osmanlı İmparatorluğu’na yerleşmiş olan Kuzey Kafkasyalıların sayısının l ila 1,5 milyon kişi olduğu sonucuna  ulaşılabilir.


Murat Paşpu: Vatanından Uzaklara Çerkesler  Sayfa 35 Chiviyazıları İstanbul 2004
Murat Paşpu: Vatanından Uzaklara Çerkesler  Sayfa 32-33 Chiviyazıları İstanbul 2004


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder