21 Aralık 2016 Çarşamba

SARI KIZ'IN VE TAHTACI TÜRKMENLERİNİN DİYARINDAN GEZİ NOTLARI



SARI KIZ'IN VE TAHTACI TÜRKMENLERİNİN DİYARINDAN  GEZİ NOTLARI

AÇELYA  OGUZ

Sarıkız’ın diyarı, Kaz Dağları, Balıkesir – Güre... “Bu gençler, eğlence, deniz, güneş gibi sosyalleşme imkânlarının bulunduğu yerler varken; burada ne yapıyorlar?” Yöre halkının akıllarından geçen soruyu tahmin etmek zor olmadı. Türkoloji ile ilgili yapılan bir öğrenci sempozyumu için toplanan bu gençler, akademik çalışmalarının yanı sıra bir de kendi kültürlerine, kendi milli geleneklerine sahip çıkma hevesi içinde bütün bir toplumu en temiz milli ve manevi hislerle kucaklıyorlar. 

Bildiri, akademik çalışmalar, bilimsel faaliyetler bir yana; Balıkesir başlı başına o ortamda bulunmak için yeterli bir sebep aslında. Işıl ışıl deniz, ormanlarla kaplı Kaz Dağları’nın buluşması görsel bir şölen oluşturuyor. 

Yöre insanı Türk misafirperverliğini fazlasıyla yansıtıyor. İletişime açık, canlı, kültürel ögelerle süslü bir toplum düşünün. Arkadaşlarımızla çıktığımız keşif gezilerinde hiç tanımadığımız insanlarla muhabbet etme fırsatını yakaladık. Sarıkız Efsanesini merak eden üç kafadar düştük yollara. Sırtımızda heybemiz, arkamızda güneş, içimizdeki kıpırtı... Bir derleme çalışması için gereken üç şey bizdeydi. Teknolojinin nimetlerinden de yararlanmayı ihmal etmedik tabi ki... Bilgi edinmeye yöre esnafından başladık. Sarıkız Efsanesini, inançlarını, ritüellerini kimden öğrenebileceğimizi sorduk. Alınan cevap “ Tahtacı Türkmenleri ” oldu. Türklüğün, Türk gibi yaşamanın sembolü Tahtacılar… 

Birkaç kişiden isim aldık; yola koyulduk. Bahçivanlık yapan iki Tahtacı Türkmeni Yusuf ve Şahin Beyleri muhabbetteyken yakaladık. 

Bizler de muhabbete dâhil olup Sarıkız Efsanesini birinci ağızdan dinledik. 

Efsane şu şekide: “Sarıkız civarın en güzel kızıymış. İpek gibi altın sarısı saçları varmış. Bu yüzden ona Sarıkız derlermiş. Köylüler Sarıkız’ın güzelliğine hasetlenmişler. 
İftira atmışlar; ahlaksız diye… Bu sözler babasının kulağına gitmiş. O da inanmamış ama içten içe kızına kırılır olmuş. Sarıkız, babasının bu 
haline içerlemiş. Almış başını Kaz Dağları’nın zirvesine kaçmış. Köylüler, babayı kışkırtmaya başlamışlar. Namusunun kirlendiğini kızını öldürmesi gerektiğini söylemişler. 
Baba dayanamamış Kaz Dağları’na çıkmış. Kızını kazları beslerken bulmuş. ‘Kızım bir su getir de abdest alayım.’ demiş. Sarıkız elini uzatıp denizden su getirmiş. 
Babası kızının erenlere karıştığını anlayıp oradan ayrılmış. O gün bu gündür Sarıkız yolda kalanlara yardım eder, yol gösterirmiş.” (01.10.2016) Kendilerinden efsaneyi öğrendikten sonra tekrar yollara düştük. Acaba bu Sarıkız’ın türbesi nerede? Gideceğimiz yerin uzak bir dağ yamacı olduğunu bilmeden oraya yüreme kararı aldık.

Yoldan arabasıyla bizi Şahin Bey durdurdu. Sadece bir kere gördüğü, muhtemelen de bir daha hiç göremeyeceği bu insanları arabasına aldı; yola revan olduk. Bir an durup düşündük. Türk gibi yaşamak böyle bir şey olsa gerek…

Şehirlerin çıkarcı, egoist havasından gelip böyle temiz niyetli birini tanımak bizi çok duygulandırmıştı.

Arabasıyla rotamızı “ Tahtakuşlar ” köyüne çevirdi. Kendimizi “ Alibey Kudar Etnografya Galerisi ” önünde bulduk. Denizi gören şirin bir dağ köyünde görmeyi umduğumuz en son şey müzeydi herhalde. Bölgenin kültürel motiflerinin sergilendiği bir köyün medeniyetin kendisi olduğunu söyleyebiliriz. İnsanların kocaman bir gülümsemeyle hiç tanımadığı insanları kucaklaması, ormanla iç içe yaşamaları, sabahları denizin ferah kokusu... İşte bunlar Tahtakuşlar köyünü yaşanabilir kılıyor. Bizi aracıyla hiçbir karşılık beklemeden köye götüren Şahin Bey ile müzeyi ziyaret ettik. Müze müdürü Selim Kudar’ı girişte yakaladık. Kendisi atalar diniyle yakinen ilgileniyor. 

Müzede Kök Tengri Dininin izlerini taşıyan birçok öge tesbit ettik. Müze, bölgenin giyim kültürü, çadır düzeneği, büyüsel işlemlerde kullanılan objelerle dolup taşıyordu.

Kendisiyle birkaç saat muhabbet ettikten sonra oradan ayrıldık; kampımızın yoluna koyulduk. Yol boyunca Şahin Bey ile yaptığımız muhabbetler bölgede halk inanışlarının canlılığını koruduğu fikrine götürdü bizi. Bölgede yatır, türbe gibi kutsal sayılan mekânlar ululanmaktadır. Sarıkız’a dua etmek için dağa çıkan köylüler şu ritüelleri gerçekleştirmektedirler: “15 Ağustos’ta Sarıkız’a gidilir; çadırlar kurulur. İki türbe var; biri baba biri kızı.. İki yatırın arasında kurban kesilir. Türbelere mumlar yakılıp dua edilir. Babanın türbesine biz Cılbak Baba Türbesi deriz. Sarıkız’ın tılsımı var. Orada çadırlarda on beş gün konaklanır. Orası serindir. Kalbi kötü adam oraya çıkarsa fırtına çıkar. Temiz bir kalple gidilmesi gerekir.” (01.10.2016) “Bölgede Sarıkız’dan başka türbe yok mu?” sorusuna Şahin Bey: “Kıbrıs savaşında asker Şıpşıp Dede adında biriyle tanışır. Birlikte çarpışırlar. Savaştan sonra Balıkesir’de gel bul beni der. Savaş bittiğinde asker Balıkesir’e gider köylülere dedenin nerede olduğunu sorar. Herkes ona ‘burası Şıpşıp Dede yatırıdır’ der. O gün asker savaşta onunla çarpışan kişinin kim olduğu öğrenir.” (01.10.2016)

Araştırma yaptığımız Güre ve çevresinde ateş kültü de önemli bir yere sahiptir. 
Ateşin arındırıcılığına inanılıyor.

Şahin Bey bu arındırmayı şu şekilde aktarmaktadır: “ Kesilen et ateşe tutulur. Öyle verilir. Çiğ et verilirse kaza bela gelir. Et ya haşlanır ya kavrulur.” (01.10.2016)

Türklerin ata toprağından günümüze kadar taşıdığı bu inanışların hala bir yerlerde değerli olduğunu bilmek mutluluk vericiydi. Yol boyunca refüjlerin arasında antik dönemlere ait heykeller gözümüze çarptı. Yöre insanı mitolojik anlatılara oldukça hakim ve meraklı… Türk kültürü dışındaki bütün kültürel unsurlara, tarihi kalıntılara büyük bir sevgiyle bağlı olan yöre insanına hayran olmamak elde değil.

Yol bittiğinde keyifli sohbetimiz de sona erdi. Araştırma arkadaşlarım Mehmet Batuhan Kaynakçı ve Serdar Nasip ile çıktığımız bu keyifli çalışmadan çok şey öğrendik.
Müzesinin kapılarını sonuna kadar açan Selim Kudar Beyefendi’ye, hiç tanımadığı üç kişiye bildiği her şeyi anlatan, aracıyla köy köy gezdiren Şahin Bey’e, kocaman gülüşleriyle bütün Tahtacı Türkmenleri’ne teşekkürü bir borç bilirim.

GENCAY
Aylık Fikir - Kültür ve Gençlik Dergisi
Yıl 5 Sayı 58 – Kasım 2016
Ücretsiz e-dergi
www.gencaydergisi.com
bilgi@gencaydergisi.com


**

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder