23 Aralık 2016 Cuma

FATMA ALİYYE HANIM





FATMA ALİYYE  HANIM























( RÜZGAR GÜLLERİ  )
DİLEK AKILLIOĞLU,


    Haziran ayında başlangıcını yaptığım Feminizm konusuna rüzgârgülleri olarak  isimlendirdiğim kadınlar ile devam etmek için bir nevi tanıtım sayılabilecek bu yazıyı kaleme almaktayım. 

    Fatma Aliye Hanım… Bir tarihçi kızı... Yazıları ile fikir dünyasına atılan ilk kadın  yazarımız; ayrıca Aşk-ı Vatan adlı romanı ile Osmanlı’daki ilk kadın romancımız... 

Birçok yönden eleştirdiğim bir düşünce yapısına sahip olmasına rağmen ilk önemli  kadınlarımız arasında olması sebebiyle onun hakkında yazmak istedim. 
Yazı boyunca onun hayatı üzerinden bir kadın yazar olmanın güçlüklerine ve başarısına değinmeye  çalıştım. 

    Fatma Hanım 9 Ekim 1862 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiştir; tarihçi Ahmet Cevdet  Paşa’nın kızıdır. Edebiyat ve fikir hayatına küçüklüğünden beri ilgi duyan bu hanım, okula devam etmemesine rağmen evde aldığı özel ders ve kendi öğrenme çabası ile  ufkunu geliştirmiştir. Fatma Aliye Hanım Fransızca, Arapça, Tarih, Edebiyat, Matematik, Hukuk, Arap tarihi ve Arap Felsefesi konusunda ilim yapmıştır. Babasının evinde, kendini bu denli başarılı bir şekilde geliştiren Fatma Hanım, çok erken bir yaşta, 17 yaşında evlenmiştir. 

Bu evliliğiyle fikir hayatında gelişmeler, aydınlanmalar aksamıştır. 

   Evliliğinin başladığı yıllarda eşinden gizli olarak kitaplarını okuyabilmiştir. O dönemin erkek egemenliğinden kaynaklı olarak eşi onun evinin hanımı olmasını sadece ev yaşamını ilgilendiren işler ile ilgilenmesini beklemiştir. Çocukluğundan beri okumaya meraklı olan Fatma Hanım ise böyle bir beklentiye belirli süre sonra cevap verememiştir. İnatla araştırmalarını, yazılarını devam ettirmiştir. Aliye Hanım’ın eşi, ancak ilk 10 yılın sonunda eşini anlamış, ona izin vermiş, okumasını, araştırmalar yapması konusunda onu özgür bırakmıştır. Burada bir parantez açmak gerekirse; bir kadının evlilik yaşamının sorumluluğunun farklı olmasıyla birlikte o dönemde de bu  dönemde de kadınlarından beklentiler hem kişiler hem toplum açısından maalesef benzerdir. Aliye Hanımınkine benzeyen azim ve çabalar çok kısırdır. Bu büyük çabalar ile zor zamanlarda kadınlar nadiren sivrilebilmiştir. 

    Yazı konusunda yıllarca öksüz kalan romancı bu özgürlüğe kavuşmasıyla kendini aşmaya başlamıştır. Edebi yaşantısı 1889 yılında Georges Ohnet’in Volante adlı romanını ‘Meram’ adıyla çevirmesiyle başlamıştır. Bundan sonra çıtasını üst düzeye çıkaran bu kadın, zamanın kadın yazarı olmuş ve araştırmacı sıfatına hazır olmadığını bildiği için çalışmalarını ‘bir hanım’ imzasıyla eserlerini yayınlamamaya karar vermiştir. Bu imza birkaç yazı, çeviri boyunca böyle devam etmiştir. Fatma Aliye Hanımın çalışmaları yukarıda bahsettiğimiz Meram çevirisiyle babasının dikkatini çekmiş, desteğini almıştır. Fatma Aliye Hanım’ın tek başına kaleme aldığı eserler ise dört tanedir. 

Bunlar; 

Muhadarat (1891-1892), 
Refet (1896,1897), 
Udi (1897-1898) ve 
Enin (1910) isimli eserlerdir. 




























Babasının desteğinin ardından ise Ahmet Mithat Efendi ile arasında bir bağ oluşmuş; Mithat Efendi, Fatma Aliye Hanım’ı çalışmalarında desteklemiştir.
Mithat Efendi ile kurdukları yakınlıktan ilk olarak Hayal - Hakikat eseri doğmuştur. Ahmet Mithat Efendi, Aliye Hanım’a çalışmalarında sahip çıkmış hatta bazı yazılarında övgüyle bahsetmiştir. Daha da ileriye gidip övgüsünü Tercüman-ı Hakikat gazetesine taşımış, gazetede Aliye Hanım’a yer vermiştir. Tanzimat Dönemi’nineserlerini medya aracılığı ile topluma işittiren bu kadın, kendisine kadar erkeklerin tartıştığı konuştuğu konuları bir kadın olarak şekillendirmeye çalışmıştır. Bu hanımıneleştirildiği nokta ise onun yazılarında, romanlarında kadın sorunlarına yer verirken aşamadığı kör kanunların, sınırlarının olmasıdır. Feminizmi savunmadığı söylenmiş,onun sadece içinde bulunduğu kısır döngü ile kadının yerini betimlediği sonucuna varılmıştır. Muhafazakâr kadın yazar olarak kabul görmüştür.

Tanzimat Dönemi’nin isimlerinden olan Aliye Hanım, batı ile başlangıçların yapıldığı bir çağda romanlarını kaleme almıştır. Bence Batılılaşma süreci paralel gelişmeyi başaran eserler, döneminde etkisi yüksektir. Yani kadın haklarının konuşulmaya başlandığı geçiş onun başarıya ulaşmasında avantaj oluştur muştur. Toplum bu konulara eskisi gibi bakmayı bırakması gerektiğini yavaştan gördüğü için Aliye Hanım üretkenliğini artırabilmiştir.

Fatma Aliye Hanım’ın en çok tanındığı romanı Ahmet Mithat Efendi ile yazdığı Hayal- Hakikat’tır. Romanında kadın sorunlarını ele almış ama yeterince özgün yazmak yerine bulunduğu dönemin kalıplarına yakışan bir tipte kadın çizmiştir. Aliye Hanım, kadınların daha fazla eğitilmesi ve aydınlatılması üzerinden vurgulamalar yapmaya gayret etmiştir; bu ve benzeri konular için en dikkat çeken eseri de Nisvan-ı İslam olmuştur.

Kişiler, yazdıkları eserleri elbette bulundukları çağlar düzeyinde o dönemin özelliklerinden, kültürlerinden etkilenerek yazacaklardır. Aliye Hanım’ın bir Feminizmsavunucusu olarak kabul edilip edilemeyeceği tartışması bu eksende yapılabilir. Yani o yaşadığı çağ çerçevesinde kendi hayatını da kimi zaman romanlarına yansıtarak kadınlar adına yorumlar yapmış olabilir. Buna örnek verecek olursak bir romanında genç bir kızın öğretmen olabilmek için verdiği çabayı yazmıştır. 

Eğitim ile ilgili adımların daha çok atıldığı o dönemde böyle bir dikkat çekmenin önemli olabileceğini ya da kadın haklarına fayda sağlayabileceğini düşünmüş olabilir. 

Diğer taraftan da bu gibi çabalararağmen çok eşliliğe açtığı kapı ve bu gibi savları onun doğal olarak eleştirilmesine neden olmuştur. 

Aliye Hanım, kadının üst medeniyetler seviyesine çıkabileceğini ama bunu kaideler kapsamında yapabileceğini, çoğu vakit yine yerini bilerek hareket etmesi gerektiği mesajını yansıtmıştır. Erkek egemenliğinin üzerine çıkılması için kemik bir direniş ve çözüm bulmamıştır. Batı ağızıyla bir savunma onun eserlerinde kesinlikle yoktur.

Avrupa’daki kadın konusu ile ilgili gelişmelerden haberdar olan bu yazarımız, Feminizm konusunda ve gelişmeleri hakkında elbette fikir sahibidir. Aliye Hanım bu gelişmeleri,içinde bulunduğu toplumsal statü ile yoğurarak yorumlamıştır. Hal böyle olunca üst sınıf bir ailenin kızı olan bu hanım, alt tabakadaki kadınların yaşadığı toplumsal sorunlarlailgili çıkarımlar yapma konusunda yetersiz kalmıştır. Cariyelik, kölelik, boşanma konuları hakkında söyledikleri bunlara örnektir. Boşanma konusunda yetkinin erkekte olabileceğini söylemiş; dönemin, kadına bu konuda özgürlük sağlamasının doğru olmayacağını savunmuştur. Eğitim alanında da kadının eğitilmesi gerektiğini her fırsat taher konferans ve yazısında belirtmiştir. Babası onun eğitiminde İslamcı ve geleneksel bir yöntem izlediği için yine babasının tesiriyle eğitim konusunda kadını şekillendirmiştir.
Döneme vurgusunu eserlerinde görmek net olarak mümkün olmasa belki de bu derece tedbirli adımların ana kaynağı dönem olabilir yorumu yapılabilir. Diğer yandan bu kadar yeniliğe açık olmaya başlayan toplumda her yönüyle gür ses çıkarmak da etkili olurdu.















Fatma Aliye ismi bugün kendinden söz ettirirken; ilk Romancımız olması, feminist olarak kabul edilip edilmediği tartışmaları ile anılır. Aliye Hanım’ın verdiği mücadele dinamikhale gelmek isteyen bir yürüyüşe bayrak olmuştur. Onun hayatının değerlendirmesini bu katkıya dikkat çekerek tamamlamak doğru olacaktır.

Kaynaklar

•CANBAZ, Firdevs, “ Fatma Aliye Hanım’ın Romanlarında Kadın Sorunu,” Türk Edebiyatı Bölümü, Bilkent Üniversitesi, Ankara, Haziran 2005
•DEMİR, Hilal, “ Fatma Aliye Hanım’ın Çerçevesinden Kadın Haklarının Sınırları,” Fatih Üniversitesi, Ankara, 2013
•KARACA, Şahika, “ Fatma Aliye Hanım’ın Türk Kadın Haklarının Düşünsel Temellerine Katkıları,” Karadeniz Araştırmaları, Güz2011, Sayı: 31

GENCAY
Aylık Fikir - Kültür ve Gençlik Dergisi
Yıl 5 Sayı 58 – Kasım 2016
Ücretsiz e-dergi
www.gencaydergisi.com
bilgi@gencaydergisi.com


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder